Aylık arşivler: Kasım 2023

13. Antalya Kitap Fuarı'nda yerel yazarlar kitaplarını tanıtıyor

 

13. Antalya Kitap Fuarı’nda yerel yazarlar kitaplarını tanıtıyor

 

Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde bu yıl 13’üncüsü gerçekleştirilen Antalya Kitap Fuarı, altıncı gününde de ziyaretçi akınına uğradı. Fuarda, yerel yazar ve şairler de eserlerini okurlarına tanıtma ve imzalama fırsatı buluyor.

 

“Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılını Birlikte Yazıyoruz!” mottosuyla bu yıl 13’üncüsü gerçekleştirilen Antalya Kitap Fuarı tüm hızıyla sürüyor. Antalya Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde Cam Piramit Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen 13. Antalya Kitap Fuarı’nın 6’ncı gününde yazar-okur buluşmaları devam ediyor. Kitapseverler, fuar alanını gezerek bol bol kitap alıyor. 

YEREL YAZARLAR STANT AÇTI

Antalya Kitap Fuarı’nda yerel yazar ve şairler de eserlerini okurlarına tanıtma ve imzalama fırsatı buluyor. Antalya Şair, Ozan, Yazar, Bestekarlar Kültür Derneği (ANŞOYAD), Antalya Sanatçılar Derneği (ANSAN) ve bazı kültür sanat kurumları da yazar-şair üyeleri için tanıtım standı açtı. Yerel yazarlar, kitaplarını imzaladı.

HEM YAZAR HEM EV SAHİBİ

Antalya Kitap Fuarı’nın ev sahibi ve aynı zamanda yazar olarak yer alan Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, fuarda her gün okurlarıyla bir araya geliyor. Başkan Muhittin Böcek, ‘Ben Bu Şehre Aşığım’ ve ‘İkinci Yaşam Siyaset ve İhanet’ kitaplarını imzalayarak, vatandaşlar ile sohbet ediyor. Başkan Böcek, vatandaşlara ve fuara katılan yazarlara katılımlarından dolayı teşekkür etti. 

3 ARALIK’A KADAR SÜRECEK

13. Antalya Kitap Fuarı’nın 6’ncı gününde yazarlardan Hidayet Karakuş, Şükrü Erbaş, Nesrin Hazer, Zekiye Doğan, Özge Gargun ve İsmail Akar okurları için kitaplarını imzaladı. Antalya Kitap Fuarı, 3 Aralık Pazar gününe kadar 10.00 ile 20.00 saatleri arasında ziyarete açık kalacak. 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İzmir Mizah Festivali Onur Ödülleri açıklandı

İzmir Mizah Festivali Onur Ödülleri açıklandı

11 Aralık’ta başlayacak 7. İzmir Uluslararası Mizah Festivali’nin üç yıldır verdiği Aziz Nesin Mizah Ödülleri’nde bu yıl dört sanatçı ödüle layık görüldü. Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde 11 Aralık akşamı yapılacak ödül töreninde, Ali Poyrazoğlu, Kandemir Konduk, karikatürist Niyazi Yoltaş ve Arnavut asıllı İtalyan karikatürist Agim Sulaj’a ödülleri İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer tarafından verilecek.

11-17 Aralık tarihleri arasında düzenlenecek 7. İzmir Uluslararası Mizah Festivali’nin üç yıldır vermekte olduğu Aziz Nesin Mizah Ödülleri’nde bu yıl dört sanatçı ödüllendirildi. 11 Aralık akşamı Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde yapılacak ödül töreninde, Ali Poyrazoğlu, Kandemir Konduk, karikatürist Niyazi Yoltaş ve Arnavut asıllı İtalyan karikatürist Agim Sulaj’a ödülleri İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer tarafından takdim edilecek. Törenin ardından Ali Poyrazoğlu’nun “Habanera Makamı” adlı müzikli oyunu sergilenecek. Oyunda, Poyrazoğlu’na Çiğdem Erken Quartet eşlik edecek.

Festivalin ana temalarından biri insan hakları

Aynı akşam,  Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nin üst kat Sanat Galerisi’nde “Çizgilerle İnsan Hakları” başlıklı bir sergi açılacak. Sergide, Agim Sulaj ve Niyazi Yoltaş’ın yanı sıra 17 İzmirli karikatürcünün yapıtları ve İzmir’in karikatür alanındaki duayeni olarak kabul edilen Eflatun Nuri’nin yapıtları yer alıyor. İzmir Mizah Festivali’nin bu yıl ‘İnsan Hakları Haftası’ ile eş zamanlı gerçekleşmesinden hareketle, festivalin ana temalarından biri ‘İnsan Hakları’ olarak belirlendi. Programda, ‘Oyun İşleri’nden Gogol’ün “Palto” oyunu, sinemamızdan üç mizah klasiği: “Mandıra Filozofu”, “Pardon” ve “Beynelmilel” ile geçen yıl Avrupa’nın en başarılı animasyon filmi seçilen ve ayrımcılık temasını işleyen Alain Ughetto’nun İtalya, Fransa, Belçika, İsviçre, Portekiz ortak yapımı “Köpekler ve İtalyanlar Giremez” filmi yer alıyor.

Cumhuriyetimizin 100. Yılında Mizah

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Kent Arşivi, Müzeler ve Kütüphaneler biriminin, Kültür ve Sanat Dairesi Başkanlığı, İZELMAN ve Kültürlerarası Sanat Derneği işbirliği ile düzenlediği festivalin ana temalarından bir diğeri de, ‘Cumhuriyetimizin 100. Yılında Mizah’. Bu konuda APİKAM Kitap Kafe ve İzmir Sanat’ta düzenlenecek panellerin yanı sıra bir de kitap yayınlanacak. Doç Dr. Efdal Sevinçli’nin hazırladığı “İzmir’in Karikatür Tarihine Merhaba”  sergisi İzmir Sanat’ta açılacak. Festivalin tüm etkinleri ücretsiz.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

11. Boğaziçi Film Festivali Bu Yıl da Kısa Film ve Belgesel Yarışmalarında İddialı!

11. Boğaziçi Film Festivali Bu Yıl da Kısa Film ve Belgesel Yarışmalarında İddialı!

8-16 Aralık tarihlerinde gerçekleşecek 11. Boğaziçi Film Festivali, bu yıl da kısa film ve belgesel severlerin yüzünü güldürüyor. Toplamda 20 kurmaca kısa ve 10 ulusal belgesel filmin yer aldığı Ulusal ve Uluslararası Kurmaca Kısa ile Belgesel yarışmalarında; farklı sinema kültürlerine ait, içinde bolca çeşitlilik bulunduran, geniş bir yelpaze bulunuyor.

Kısa Ulusal Kurmaca Yarışması’nda; Can Baran tarafından yönetilen Apartman Boşluğu, Sertaç Bozkurt imzasını taşıyan Ayakkabı, Mehmet Acaruk’un imza attığı Elma, Resul Aşlak tarfından yönetilen Fotoğraf, Muaz Güneş’in yönetmenliğini üstlendiği Hayırlı Olsun Ziyareti, Zeynep İncetekin’in imzasını taşıyan Karatavuk, Uğur Savaş’ın imza attığı Kurdun Kutusu, Murat Berber imzalı Mesken, Süleyman Civliz imzalı Selvi Uykusu ve Recep Çavdar’ın yönettiği Zemberek’i izleyeceğiz.

Kısa Uluslararası Kurmaca Yarışması’nda; Filipinli yönetmen Sam Manacsa imzasıyla Cross My Heart and Hope To Die,İranlı yönetmen Sonia K. Hadad imzalı File, Yunan yönetmen Nikos Kyritsi imzasını taşıyan Highway of a Broken Heart, Hırvat yönetmen Jasna Safic imzalı Late Winter, Fransız yönetmen Mahaut Adam’ın yönetmenliğini üstlendiği My Little Daddy, Çek yönetmen Damian Vondrasek’ın imza attığı Rites, Portekizli yönetmen  David Da Costa tarafından yönetilen The Death Mess, Hırvat yönetmen Andrea Slavicek tarafından yönetilen The Real Truth About the Fight, Makedon yönetmen Aleksandra Kardalevska tarafından yönetilen The Script, ve Çek yönetmen Savva Dolomanov imzasını taşıyan Silhouette seyirci ile buluşacak.

Ulusal Belgesel Yaraşması’nda da çeşitliliğin oranı azalmıyor. Yarışmada; Enes Hakan Tokyay tarafından yönetilen Bilinen Son Kıyamet, Saeid Mayahy tarafından yönetilen Game Over, Tuba Deniz imzası taşıyan Hayal Eyler Gönül Geçmiş Zamanı, Semih Sağman imzası taşıyan Hayatımın En Güzel Günü, Murat Pay imzalı Hep Otuz Yaşında, Seyid Çolak imzalı Kedi Adam, Ersan Er imzasıyla Kırk Serhan Doğan’ın yönetmen koltuğunda oturduğu Meryem, Behçet Güleryüz’ün yönetmenliğini üstlendiği Seyirlik Bir Gariplik: Van Gölü Canavarı, ve Mehmet Güreli’nin yönettiği Sinema Hakikatinin İçinde Uzun Bir Yolculuk: Necip Sarıcı belgeselleri yer alıyor. 

Festivalin tüm kategorilerinde yarışan kısa filmler içerisinden kısa kurmaca jürisinin değerlendirmeleriyle seçilecek olan en iyi filme 50.000 TL değerindeki Ahmet Uluçay Kısa Film Büyük Ödülü verilecek. Kısıtlı imkanlarla yaratıcı kısa filmlere imza atan Ahmet Uluçay anısına verilen ve gelenekselleşen ödül bu yıl on birinci kez sahibini bulacak. Belgesel kategorisinde ise; en iyi ulusal belgesele 50.000 TL ödül verilecek. Her kategorinin en iyi filmine 30.000 TL ödül verilirken, Ulusal Kısa Kurmaca Yarışmasındaki bir filme 20.000 TL değerinde İstanbul Medya Akademisi Genç Yetenek Ödülü de verilecek.

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün desteği, Turkcell ve Türk Hava Yolları’nın ana sponsorluğu, Anadolu Ajansı’nın Global İletişim Ortaklığı ve Türkmedya’nın ana medya sponsorluğu ile gerçekleşecek “11. Boğaziçi Film Festivali” ile ilgili tüm gelişmelere ve festivale dair güncel haberlere www.bogazicifilmfestivali.com ve festivalin resmî sosyal medya hesapları üzerinden erişilebilir.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Zorbalık Yapan Çocukların da Yardıma İhtiyacı Var!

Zorbalık Yapan Çocukların da Yardıma İhtiyacı Var!

 

Akran zorbalığına ilişkin bilgi veren Dr. Öğr. Üyesi Ayşen Köse, “Zorbalık yapan çocuklar, aslında çoğunlukla güçsüzlük ve utanç duyguları içindedirler. Okulların zorba çocuklara yanıtı ceza, okuldan uzaklaştırma gibi iyileştirmekten çok bastırmaya yönelik yöntemler olduğunda ise buz dağının altı görmezden gelinmiş olunur” dedi

 

Dr. Öğr. Üyesi Ayşen Köse, okullarda “sıfır zorbalık” için “pozitif disiplin, onarıcı adalet, travmaya duyarlı okul anlayışı gibi alternatif yaklaşımların” uygulanmasının önemli olduğunu belirtti

 

Akran zorbalığı, fiziksel şiddetin yanı sıra dedikodusunu yapma, isim takma, alay ve tehdit etme, yalnızlaştırma, eşyasına zarar verme, irrite edici bakış ve davranışlar gösterme gibi pek çok farklı şekillerde görülebiliyor. Kaygı ve depresyon, okuldan uzaklaşma gibi sonuçları olabildiği gibi zorbalığa uğrayan çocuğu intihara dahi götürebiliyor. 

 

Yeditepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ayşen Köse, son günlerde ailelerin gündemini daha çok meşgul eden akran zorbalığına ilişkin bilgi verdi.

 

Kim Bu Zorbalar?

Zorbalık yapan çocuklar için tek bir profil tanımlamanın mümkün olmadığını ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Köse, “Zorbalık konusunda yapılan çalışmalar, zorba çocukların genellikle destekleyici olmayan, kaotik aile ortamlarından geldiklerine ve/veya travmatik yaşam deneyimleri olduğuna işaret eder. Örneğin, taciz gören çocuklar genellikle tacizcinin özelliklerini aldıkları için, bu çocukların okulda zorbaya dönüşme ihtimalleri çok yüksektir. Zorbalık yapan çocukların duygusal-sosyal problemleri olduğunu ve kendinden daha güçsüz bulduğu bir çocuğa zulmederek güç, ilgi ve kontrol hissi kazanmaya çalıştıklarını görürüz. Çünkü zorba davranışlar temelde çocukta karşılanmamış ihtiyaçların ifadesidir” dedi.

Zorbalık yapan çocukların şiddet eğilimli, ani ve tahmin edilemez eylemlerde bulunan kişiler olduğunu anımsatan Köse, “Aslında çoğunlukla güçsüzlük ve utanç duyguları içindedirler. Okulların zorba çocuklara yanıtı ceza, okuldan uzaklaştırma gibi iyileştirmekten çok bastırmaya yönelik yöntemler olduğunda ise buz dağının altı görmezden gelinmiş olunur. Zorba çocukların davranışları ele alınırken bir paradigma değişimi şarttır. Okul ortamlarında bu çocuklara en iyi gelecek şey güvenli bağlanma ilişkisi kurabildikleri en az bir yetişkin olması; güven duygusunun ve şefkatli ilişkilerin hâkim olduğu bir okul iklimidir” diye konuştu. 

 

“Diğer Çocukları da Korkutuyorlar”

Birçok çocuğun zorba çocuklarla aynı safta olarak popülerliğini korumak için izleyici kaldığına işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Ayşen Köse, bazı çocukların ise kendilerinin de mağdur olabileceğinden kokmalarından dolayı izleyici olarak kaldığını, zorbalığa uğrayan çocuğa yardım etmediğini belirtti. 

Köse, “Bir diğer grup ise hem zorbalık yapan hem de zorbalık mağduru olan öğrenciler. Bu zorba/mağdur grubundaki öğrencilerin iyilik hali ölçümlerinde en olumsuz puanları aldıkları ve desteğe en çok ihtiyacı olan çocuklar oldukları görülmektedir” dedi. 

Dr. Öğr. Üyesi Ayşen Köse, araştırmaların, güvene dayalı ve destekleyici ilişkilerin olduğu, adil ve tutarlı, demokratik bir ikliminin hâkim olduğu okullarda zorbalık davranışlarının anlamlı düzeyde azaldığını, zorbalığa tanık olanların da zorbalığa karşı çıkma cesareti gösterebildiklerini ortaya koyduğunu kaydetti. Köse, “Otoriter yaklaşım, öğrencilerin maruz kaldıkları zorbalığı saklamalarına, zorbalığa seyirci kalarak yanıt vermelerine ve dolayısıyla zorbalığın normal sayıldığı bir kültür oluşmasına yol açıyor” dedi. 

 

“Sıfır Zorbalık için Onarıcı Adalet”

Çocukların kimi zaman zorbalığa uğramanın kendi hataları olduğunu düşünmeleri nedeniyle durumu ailelerinden sakladıklarını kaydeden Ayşen Köse, akran zorbalığına karşı yapılabilecekler konusunda şu bilgileri verdi:
 “Bir çocuk size zorbalığa uğradığını söylerse onu sakince dinlemek yapılacak ilk ve en doğru yaklaşım. Sizinle bu konuyu konuştuğu için çocuğu övmeniz, şefkatle yaklaşmanız, onu yalnız bırakmayacağınız konusunda güvence vermeniz ve bu konuda ne yapacağınız konusunda birlikte düşünmeniz önemli. Çocuğunuzdan ya da öğrencinizden ayrıntıları alırken, bazı bilgileri olayların tırmanmasından korktuğu için açıklamama ihtimali olduğunu da aklınızın bir kenarında bulundurmalısınız. Zorbalığın nasıl ele alınacağına yönelik her duruma uygun bir yaklaşım önermek güç, olayların önem derecesi, oluşturacağınız stratejileri belirler. İlk olarak, okul rehberlik servisine başvurmak ve okul psikolojik danışmanı ile durumu değerlendirmek yararlı olacaktır. Siber zorbalık söz konusuysa, ekran görüntülerini almak ve zorba akranı sosyal medyadan hemen engellemek gerekir. Zorbalığa uğrayan çocuğun ailesinin, zorba çocuğun ailesiyle doğrudan iletişime geçmesi çoğu zaman yararlı bir strateji değildir, velilerin okul aracılığıyla temasta bulunması daha yerinde olur. Okullarda ‘sıfır zorbalık’ hedefi için, pozitif disiplin, onarıcı adalet, travmaya duyarlı okul anlayışı gibi alternatif yaklaşımların okul politikası haline gelmesi değerlidir.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Huzursuz bacak sendromu dikkat dağınıklığına yol açıyor

Huzursuz bacak sendromu dikkat dağınıklığına yol açıyor

 

Ülkemizde tahminen her 10 kişiden birinde huzursuz bacak sendromunun görüldüğünü belirten VM Medical Park Mersin Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Neslihan Behrem Gayır, “Huzursuz bacağın en belirgin hissedildiği an, gece yatağa yatılıp uykuya dalmak üzere olunan andır. Uyku kalitesini bozması nedeniyle gündüz uykululuğu, dikkat dağınıklığı, sinirlilik, yorgunluk yapabilir” dedi.

 

VM Medical Park Mersin Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Neslihan Behrem Gayır, huzursuz bacak sendromu hakkında açıklamalarda bulundu.

AĞRI VE YANMA HİSSİ OLABİLİR

Hastalığın belirtilerinden bahseden Uzm. Dr. Gayır, “Özellikle bacaklarda, bazen de vücudun diğer taraflarında hissedilen tarif etmesi zor, rahatsız edici, hoşa gitmeyen bir his tanımlar kişiler. Bazen ağrı, yanma, kaşınma gibi tarif edildiği de olur. Bacakları hareket ettirme isteği belirgindir. Hareket bu rahatsız edici hissi belirgin şekilde ortadan kaldırır. İstirahatte ve özellikle de akşam ve gece ortaya çıkar. Bacaklarda hareket ettirmekle geçen veya azalan rahatsız edici şikâyetleriniz varsa nöroloji uzmanı bir hekime muayene olmanızda fayda vardır” ifadelerini kullandı. 

KADINLARI DAHA SIK ETKİLİYOR

Ülkemizde tahminen her 10 kişiden birinde huzursuz bacak sendromu olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Gayır, “Kadınları daha sık etkiler. Genellikle ailede başka bireylerde de benzer şikâyetler vardır. Çocuklukta başlayabilir. Beynin uyku ve hareket merkezlerinin koordinasyonlarını sağlayan kısımlarında bir anormallikten kaynaklandığı düşünülmektedir. Kansızlık, kronik böbrek yetmezliği, gebelik gibi durumlar sebep olabilmekte ancak hastaların çoğunda sebep tespit edilemez” diye konuştu.

ÇOĞUNLUKLA GÜNDÜZ ŞİKÂYET YOKTUR

Huzursuz bacak sendromu günlük hayatımızı nasıl etkilediğini anlatan Uzm. Dr. Gayır, “Çoğunlukla gündüz bir şikâyet yoktur ancak ilerlemiş vakalarda gündüz de uzun süreli istirahatlerde şikâyetler başlayıp hastayı rahatsız edebilir. Sinemada film izlemek, toplantıda oturmak, dersi dinlemek kişi için zorlu hale gelebilir. Hastanın hayat kalitesini en çok bozma nedeni uykuya dalmayı engellemesidir. En belirgin hissedildiği an gece yatağa yatılıp uykuya dalmak üzere olunan andır. Uyku kalitesini bozması nedeniyle gündüz uykululuğu, dikkat dağınıklığı, sinirlilik, yorgunluk yapabilir. Derin uykuya daldıktan sonra hastayı uyandırmaz” dedi.

İLAÇ TEDAVİSİNE BAŞLANABİLİR

Hayat kalitesi ve özellikle uyku bozulmadıysa tedavinin gerekli olmadığını dile getiren Uzm. Dr. Gayır, “Olası nedenlerin tedavisi sonrası şikâyetler devam ediyorsa ilaç tedavisine başlanır. Huzursuz bacak sendromunun tedavisinin Türkiye’deki temelleri 1982 yılında Prof. Dr. Şevket Akpınar hocamız tarafından atılmıştır. Bugün hâlâ bu tedavi prensiplerine göre belirlenmiş ilaçları kullanıyoruz” ifadelerini kullandı.

HEKİM ONAYI OLMADAN DOZ ARTIRIMI İLAÇ DİRENCİNE NEDEN OLUR

Tedavinin nöroloji uzmanı bir hekim ile takip edilmesi gerektiğinin altını çizen Uzm. Dr. Gayır, şunları söyledi:

“İlaç kullanan hastaların dikkat etmesi gereken bir husus da ilaç dozunda zamanla artış gerekmesidir. Dozu artırmakla şikâyetlerinin gerilediğini fark eden hastalar bazen doktor kontrolü dışında doz artırırlar. Maalesef bu, zaman içinde hızla gelişen tedavi direncine yani ilacın etkisiz kalmasına neden olur. Dolayısıyla, hastanın şikâyetleri giderek artar. Nöroloji uzmanına danışmadan ilaç değişikliği yapılmaması uygundur. Direnç gelişen hastalarda ilaçtan arınma sağlanıp, vücudun ilacı unutması ve tekrar başlandığında etkinliğinin fazla olması hedeflenir. Arınma döneminde hastayı rahatlatacak geçici tedaviler verilebilir.”

HASTA NÖROLOJİ HEKİMİ TAKİBİNDE OLMALI

Huzursuz bacak sendromunda hastanın tedavi almazsa ne olabileceğinden bahseden Uzm. Dr. Gayır, şu bilgileri paylaştı:

“Mevcut tedaviler hastalığın seyrini değiştirmez, hastanın hayat kalitesini artırmaya yöneliktir. Bu nedenle ilaç almamak hastalığı kötüleştirmez. Hayat kalitesine göre ilacı kullanıp kullanmama konusu hastayla tartışılmalıdır. Başka bir hastalığa dönüşmesi de söz konusu değildir. Ancak bazı hareket bozukluklarının (Parkinson hastalığı gibi) belirtilerinden yıllar önce huzursuz bacak sendromu gelişebileceği bilinmektedir. Bu nedenle hastanın nöroloji hekimince düzenli aralıklarla takip edilmesi önemlidir”

KRONİK HASTALIKLAR TEDAVİ EDİLEBİLİR

Huzursuz bacak sendromundan korunmak için yapılabileceklere değinen Uzm. Dr. Gayır, “Elimizdeki verilere dayanarak alabileceğimiz sınırlı sayıdaki önlemlerden biri, kronik hastalıkların (şeker hastalığı, böbrek yetmezliği gibi) uygun tedavilerle olabildiğince düzeltilmesi ve kansızlık, vitaminsizlik gibi durumların tedavi edilmesidir” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bu Yöntemler Kalp Sağlığınıza Işık Tutuyor

BU YÖNTEMLER KALP SAĞLIĞINIZA IŞIK TUTUYOR

Dünyada ve ülkemizde yaş ortalamasının artması ile birlikte, kalp damar hastalıklarına neden olan risk faktörlerine maruziyet süresi de artmaktadır. Bu durum ise kalp damarlarının yapısının kötüleşmesine ve aşırı kireçlenmesine yol açmaktadır. Ancak günümüzde kalp hastalıklarının teşhisi ve tedavisinde işlem riskini düşüren ve başarısını artıran yöntemler öne çıkmaktadır. Kalbi besleyen koroner damarların görüntülenmesini sağlayan IVUS   (İntravasküler ultrason) ile OCT (Optik Koherens Tomografi) teknolojileri en uygun tedavi yönteminin karar verilmesine imkan sağlamaktadır. Memorial Hizmet Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ahmet Yıldız, “Istanbul Coronary Intravascular Imaging Optimum: IVUS & OCT Toplantısı”nda damar içi görüntüleme yöntemleri ile ilgili önemli bilgiler verdi.

Ameliyata uygun olmayan hastalar için de hayat kurtarıcı

Ülkemizde yaşlı nüfusunu artması ile birlikte kalp damar problemlerinin görülme sıklığında da önemli bir artış yaşanmaktadır. Bu hastalarda kalbi besleyen koroner damarların yapısı daha kireçli, yaygın, düzensiz, ince olabilmektedir. Bu hastalarda uygun tedavi seçeneğinin belirlenmesi ve değerlendirilmesi için “İntravasküler ultrason” yani damar içi görüntüleme büyük önem taşımaktadır. Kalbin içindeki 2-3 milimetrelik damarlara özel bir tel gönderilerek ultrason dalgaları ile damarın yapısı değerlendirilmektedir. Bu değerlendirme sonucu tedavi stratejisi belirlenmekte ve hastaya bir tedavi planı çıkarılmaktadır.

OCT ise koroner arterler yani kalbi besleyen damarların yakın kızılötesi ışık kullanılarak mikroskopik düzeyde incelenmesine olanak sağlayan yüksek çözünürlüklü bir görüntüleme metodudur. Kalp damarlarındaki problemler belirlenerek hızlıca tedavi planlamasına geçilebilmektedir. Bu ise işlem başarısını artırmaktadır.

Hem tedavi sırasında hem de sonrasında fayda sağlıyor

Amerika’da ve Japonya’da stent takılan hastaların %50-70’inde damar içi görüntüleme uygulamaları yapılmaktadır. Dünya genelinde kullanılma sıklığı %10 olarak bilinmektedir. Hastanın hem tedavi sırasında hem de tedavi sonrasında işlem başarısını artıran damar içi görüntüleme işlemleri yani IVUS ve OCT’nin kullanımı konusunda 4 ülkeden 20 doktor bir araya geldi. Memorial Hizmet Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ahmet Yıldız ve Memorial Bahçelievler Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Emir Özgür Barış Ökçün direktörlüğünde, Harvard Medical School Brigham and Women’s Hospital Kardiovasküler Görüntüleme Bölüm Direktörü Prof. Dr. Diaa Hakim ve Seyrantepe Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Bölüm Sorumlusu Doç Dr. Kudret Keskin’in katkılarıyla 24-26 Kasım tarihinde Memorial Hizmet Hastanesi’nde Istanbul Coronary Intravascular Imaging Optimum: IVUS & OCT Toplantısı düzenlendi. Hindistan, Endonezya, Irak ve Türkiye’nin farklı şehirlerinden uzmanların katıldığı toplantıda teorik ve canlı yayın eşliğinde uygulamalı eğitim verildi.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Psikolojik şiddet mağdurları, kendilerini değersiz veya kötü hissediyor

Psikolojik şiddet mağdurları, kendilerini değersiz veya kötü hissediyor

Mağdurlar şiddete uğradıklarını başkalarına açıklamaktan çekiniyor

Psikolojik şiddetin ne olduğu ve nasıl tanımlanacağı hakkında bilgi eksikliğinin, mağdurların durumlarını tanımalarını zorlaştırdığını ifade eden uzmanlar, mağdurların sıkça yaşadıkları şiddeti inkâr edebildiklerini söylüyor. Psikolojik şiddet mağdurlarının, şiddetin yarattığı yoğun stres nedeniyle TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) riski altında olabildiklerini kaydeden Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, “Psikolojik şiddet, kişinin özsaygısını ve kimliğini ciddi şekilde etkileyebilir. Mağdurlar, kendilerini değersiz veya kötü hissetme eğiliminde olabilirler.”

Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, toplumumuzda yeni yeni farkındalığı oluşan psikolojik şiddet ve etkileri hakkında bilgi verdi.

“Psikolojik şiddet, bir kişiye yönelik kasıtlı ve zarar verici davranışların, tehditlerin, manipülasyonların veya aşağılama gibi psikolojik taktiklerin kullanılmasıdır.” diyen Beyaz, bu tür şiddetin genellikle fiziksel şiddet kadar açıkça görünmeyebileceğini, bu yüzden fark etmenin bazen daha zor olabildiğini söyledi.

Psikolojik şiddetin anlaşılmasında yardımcı olabilecek ipuçları neler?

Beyaz, psikolojik şiddetin anlaşılmasında yardımcı olabilecek bazı ipuçlarını şöyle sıraladı:

“Bir kişi sık sık aşağılanıyor, küçük düşürülüyor veya hakaretlere maruz kalıyorsa, teker teker kişinin arkadaşları ve ailesi ile temasının sınırlandırılmaya çalışılmasıyla kişi daha izole bir hale geliyorsa, kişinin sürekli eleştirilmesiyle kusurlu hissettirilme çabası varsa, tehdit etme, intikam duyguları veya zarar verme amaçlı davranışlarla, kişinin hayatının neredeyse her yönü başkası tarafından kontrol edilmeye çalışılıyorsa, duygusal olarak manipülasyon, kararların etkilenmesi veya zorlaştırılması psikolojik şiddetin belirtileri olarak sıklıkla karşımıza çıkıyor.”

Şiddet, partneri korumak için inkar edilebiliyor

Psikolojik şiddet konusundaki bilgisizliğe işaret eden Beyaz, şöyle devam etti:

“Psikolojik şiddetin ne olduğu ve nasıl tanımlanacağı hakkında bilgi eksikliği, mağdurların durumlarını tanımalarını zorlaştırıyor. Mağdurlar sıkça yaşadıkları şiddeti inkâr edebilirler. Bu, ilişkilerini veya partnerlerini koruma arzusuyla ilgili olabilir. Aynı zamanda toplumun psikolojik şiddeti normalleştirme eğilimi de bu inkârı destekleyebilir. Bunun dışında kişiler sıklıkla kendilerini suçlayabilir veya utanç duyabilirler. Şiddete uğradıklarını başkalarına açıklamaktan çekinebilirler. Bu da sosyal izolasyonu artırabilir. Mağdurlar bazen de şiddet uygulayan kişiye bağımlılık geliştirebilirler veya bağımlılık korkusu yaşayabilirler. 

Kişinin ailesi ve arkadaşları şiddeti anlamayabiliyor

Mağduriyet yaşayan kişi ekonomik olarak şiddet uygulayan kişiye bağımlı olabilir. Yani finansal güvencesizlik, yardım aramayı zorlaştırabilir. Destek ağının eksikliği nedeniyle de yardım aramak zorlu gelebilir. Kişinin ailesinin veya arkadaşlarının şiddeti anlamamaları veya desteklememeleri, bu durumu daha da zorlaştırabilir. Bu engeller, psikolojik şiddet mağdurlarının yardım aramakta güçlük yaşayabilecekleri daha sık karşılaşılan bazı faktörlerdir.” 

Psikolojik şiddet mağdurları tekrarlayan kabuslar görebiliyor

Psikolojik şiddet mağdurlarının yaşadıkları sıkıntılara yönelik de Beyaz, şunları kaydetti:

“Psikolojik şiddet mağdurları, şiddetin yarattığı yoğun stres nedeniyle TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) riski altında olabilirler. TSSB, travmatik bir olayın sonrasında kişinin yaşadığı tekrarlayan kabuslar, sürekli uyarılma hali, duygusal uyuşukluk ve travmatik deneyimlerin tekrarlayıcı düşünceleri gibi belirtileri içerir. 

Ayrıca sürekli duygusal istismar ve aşağılama nedeniyle depresyon riski de taşıyabilirler. İlgi kaybı, enerji eksikliği, kendine güvensizlik ve umutsuzluk gibi semptomlarla kendini gösterebilir. Bunların dışında psikolojik şiddet, kişinin özsaygısını ve kimliğini ciddi şekilde etkileyebilir. Mağdurlar, kendilerini değersiz veya kötü hissetme eğiliminde olabilirler.

Ayrıca ilişkileri ve bağlantıları da olumsuz etkileyebilir. Güven sorunlarının yaşanması veya başkalarına açılmak, yardım istemekten çekinme olabilir. Ayrıca uzun vadeli psikolojik şiddet, fiziksel sağlık sorunlarına da yol açabilir. Bu, baş ağrıları, mide sorunları ve bağışıklık sistemi zayıflığı gibi sorunlar şeklinde kendini gösterebilir.”

Psikolojik şiddetle baş etme stratejileri nelerdir?

Psikolojik şiddetle baş etme adına kişinin çabasının fayda sağlayabildiğini de anlatan Beyaz, “Bu çaba mağdurların duygusal iyilik hallerini artırabilir, psikolojik şiddetin yarattığı zararları azaltabilir ve iyileşme sürecini destekleyebilir.” dedi. 

Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, psikolojik şiddetle baş etmek için bazı stratejileri de şöyle sıraladı:

Destek Arayışı: İlk adım, güvendiğiniz bir aile üyesi, arkadaş veya profesyonel bir danışman gibi destek kaynaklarına başvurmak olabilir. Konuşmak ve duygularınızı ifade etmek, şiddeti deneyimlediğiniz duygusal yükü hafifletebilir.

Eğitim ve Farkındalık: Psikolojik şiddeti tanımak ve anlamak önemlidir. Bu, kişinin şiddeti inkâr etmesini engelleyebilir. Bilgi sahibi olmak, sorunun üstesinden gelmeye yardımcı olabilir. 

Sınırlar Koyma: Kendi sınırlarınızı belirlemek ve bu sınırları korumak önemlidir. Şiddet uygulayan kişiye karşı net sınırlar koymak ve bu sınırları ihlal etmemek, kişinin kendine saygısını artırabilir. 

Kendine Bakım: Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve yeterince uyku almak, kişinin fiziksel ve duygusal sağlığını destekler. Meditasyon ve derin nefes egzersizleri de stresi azaltabilir. 

Güvende Olma Planı Oluşturma: Şiddet durumunda kendinizi güvende tutmayı planlamak önemlidir. Bu plan, şiddetin yaşandığı anlarda ne yapmanız gerektiğini ve kimden yardım alabileceğinizi içermelidir. 

Hukuki Yardım: Şiddet yasal bir boyut içeriyorsa, hukuki yardım almak önemlidir. Mahkemeye başvurmak veya bir avukattan destek almak gerekebilir. Bu stratejiler, psikolojik şiddet mağdurlarının sağlığını olumlu yönde etkileyebilir. 

Profesyonel Yardım Almak: Bir terapist veya danışmanla çalışmak, psikolojik şiddet sonucu ortaya çıkan travmaları ele almak ve kişinin psikolojik sağlığını iyileştirmek için çok etkili olabilir.  Bu yöntemler, kişinin kendi kendine saygısını artırabilir, duygusal iyilik halini destekleyebilir ve iyileşme sürecini başlatabilir. Ancak her durum farklıdır ve profesyonel destek almak, baş etme sürecini daha etkili hale getirebilir. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Çankaya'da yılın son ayına kültür sanat damgası

ÇANKAYA’DAN YILIN SON AYINA KÜLTÜR SANAT DAMGASI 

 

ARALIK AYI KÜLTÜR SANATLA DOLU OLACAK 

 

“CUMHURİYET’İN SANAT YÜZÜ” DTÇSM’DE

Ankara’da aralık ayı sanatseverler için dolu dolu geçecek. Her ay

olduğu gibi bu ay da Çankaya’nın kültür merkezleri tiyatrodan sanat

sergilerine, panelden konsere birçok etkinliğe ev sahipliği yapmaya

hazırlanıyor.

Birbirinden farklı etkinlikleri Başkentlilerle buluşturmaya hazırlanan Çankaya

Belediyesi, yılın son ayında etkinliklerle dolu bir takvim sunuyor. Kültür

merkezleri, 2023 yılını sergiler, paneller, konserler ve tiyatro gibi çeşitli

etkinliklerle uğurlayacak.

KÜLTÜR MERKEZLERİNDE 9 SERGİ

Aralık ayında Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi (DTÇSM) birçok

sergiye ev sahipliği yapacak. İlk olarak 1 Aralık tarihinde “Pucara Boğası/Peru

Yaylalarının Elçisi” sergisi gerçekleşecek. Sergi, And ve İspanyol kültürlerinin

birleşmesiyle doğan eski seramik geleneğiyle yapılan ve Perulu sanatçılar

tarafından özel olarak oluşturulan 16 eşsiz parçadan oluşuyor. Bu sene Asya

ve Avrupa’dan sonra ülkemize de gelen sergi, 10 Aralık’a kadar Ankaralıların

ziyaretine açık olacak.

BRHD’NİN 53 YIL BÜYÜK SERGİ 4 ARALIK’TA

Birleşmiş Ressamlar ve Heykeltıraşlar Derneği (BRHD), Cumhuriyet’in 100 yılı

dolayısıyla “Cumhuriyet’in Sanat Yüzü” temasıyla “53. Yıl Büyük Sergi”sini

Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde 4 Aralık’ta sanatseverlerle

buluşmaya hazırlanıyor. 174 sanatçının katkıda bulunduğu sergi, 13 Aralık’a

kadar ziyaret edilebilecek. Program kapsamında 5 Aralık’ta Başkent

Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi öğrencisi Uras

Yurdagül, Karikatür Performansı ile izleyicilerin karşısında olacak. 7 Aralık’ta

Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Resim Bölümü

Mezunu Canberk Görgülü’nün “Sanat Performansı” yer alırken Başkent

Üniversitesi Güzel sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Öğretim görevlisi

Sibel Aktaş öncülüğünde “Seramik ve Kavramsal Sanat Üzerine Söyleşi” ise

programın devamında gerçekleşecek. 8 Aralık tarihinde Cumhuriyet Gazetesi

Yazarı Mustafa Balbay, Akademisyen ve Sanatçı Prof. Dr. Nur Gökbulut,

Başkent Üni. Rektör Yrd. Prof. Dr. Özcan Yağcı’nın konuşmacı olarak katılacağı

ve BRHD Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Dodi Dündar’ın moderatörlüğünü

yapacağı “100 Yılda Ankara, Cumhuriyet ve Sanat” başlıklı konferans

Başkentlerle buluşacak. 9 Aralık tarihindeki programda ilk olarak Azimet

Karaman ve öğrencilerinin Ahşap Heykel Performansı, Belgin Onar’ın Çimento

Karışımlı Heykel Performansı, Özge Gökbulut Özdemir’in Monochram

Performansı, İzzet Gül ve Muharrem Aygün’ün Resim Performansı

izlenebilirken saat 18.00’de Ali Herischi’nin “Sanatta Fraktal Nedenler”

söyleşisi yer alacak. 10 Aralık’ta ise Güzel sanatlar lise ve fakülteleri

öğrencilerinin çalışmaları ve performansları sanatseverlerin beğenisine

sunulacak. 

KADININ BAĞIMSIZLIK ÖYKÜSÜ 

Serdar Gülsöken’in “Arada” sergisi 16 Aralık tarihinde Doğan Taşdelen Çağdaş

Sanatlar Merkezi’nde düzenlenirken, 18 Aralık tarihinde ise Türk Kadınlar

Birliği’nin “Haremden Özgürlüğe Türk Kadınının Bağımsızlık Öyküsü” başlıklı

fotoğraf sergisi yine DTÇSM’de gerçekleşecek. Hamza Rüstem

Koleksiyonu’ndaki fotoğraflara yer veren sergi; bir ülkenin emperyalizme karşı

açtığı savaşı nasıl zafere dönüştürdüğünü, ardından gelen devrimlerle

olanaksız koşullarda bir halkın kendine yetebilecek ekonomik düzeni nasıl

sağladığını, gerçek bir bağımsızlığın kadının ve erkeğin eşit koşullara sahip

olması ile mümkün olduğunu gösteren bir deneyimi göz önüne sermeyi

hedefliyor. Yine aynı tarihte başlayacak olan ve  

BEYAZ GÜRÜLTÜ 

Hacettepe Üniversitesi Resim ve Heykel Bölümünden 24 sanatçının

eserlerinin yer aldığı “Beyaz Gürültü” sergisi 1 Ocak tarihine kadar ziyaret

edilebilecek. 19 Aralık tarihinde başlayacak olan A. Kadir Ekinci’nin “Kazların

Senfonisi” fotoğraf sergisi 1 Ocak 2024’e kadar sanatseverlerin katılımına açık

olacak. Yine aynı tarihte ise Jale N. Erzen’in Mitler ve Anılar Sergisi DTÇSM

Osman Hamdi Bey Sergi Salonu’nda 1 Ocak tarihine kadar ziyaret

edilebilecek.

Ankara Gazi Rotary Kulübü tarafından düzenlenen ve Küratörlüğünü

Lale Gökdağ’ın yaptığı “Bir Işık Bir Umut Bir İnsan” sergisi, 18-29 Aralık

tarihleri arasında Zülfü Livaneli Kültür Merkezi’nde ziyaret edilebilecek. 23

Aralık tarihinde Fikret Otyam Sanat Merkezi’nde “Biz Beceremiyoruz Bu Love

İşlerini” sergisi Başkentlilerin beğenisine sunulacak. Hilal Polat’ın

çalışmalarının yer aldığı sergi 23 Ocak 2024 tarihine kadar açık olacak.    

ANKARA TİYATRO VE FESTİVALLERLE RENKLENİYOR

Dostoyevski’nin sevilen romanı ‘Yeraltından Notlar’ Cihan Uysal’ın

uyarlaması, Tansel Aytekin’in tek kişilik performansı ve yönetmeliğiyle, 4

Aralık tarihinde Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde seyirci

karşısına çıkıyor. Yunus Emre Gümüş’ün yazdığı ve Doğan Güneş’in yönettiği

Entrikalı Dolap Komedyası ise 6 Aralık tarihinde Yaşar Kemal Kültür

Merkezi’nde izleyici ile buluşacak. Yer fişleri, 29 Kasım’dan itibaren Çankaya

Belediyesi’nin ilgili kültür merkezlerinden temin edilebilir.

AFSAD 7 KEZ FESTİVALDE 

15-16-17 Aralık tarihlerinde  Uluslararası katılımlı olarak 7 kez

gerçekleştirilecek AFSAD Kısa Film Festivali DTÇSM’de gerçekleşecek. 98

ülkeden 1970 filmin katılacağı 3 günlük festival süresince Kurmaca, Belgesel,

Animasyon ve Deneysel Film kategorilerinde seçilen filmler Ankaralı sinema

izleyicisi ile buluşacak. 18-20 Aralık tarihleri arasında ise Panama

Büyükelçiliği işbirliği ile düzenlenen Panama Film Günleri, Doğan Taşdelen

Çağdaş Sanatlar Merkezi Sabahattin Ali Salonunda seyredilebilecek.

İtalya Büyükelçiliği işbirliğiyle 12 Aralık tarihinde DTÇSM’de Trio David konseri

gerçekleşecek. Kemanda Loria Santarelli, Viyolada Chiara Mazzocchi ve

Viyolonselde Tommaso Castellano’nun yer aldığı konserin yer fişleri 7 Aralık

tarihinden itibaren Çankaya Belediyesi Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar

Merkezi’nden temin edilebilir.  

  

SEMPOZYUMLAR VE PANELLER

Yılmaz Güney Sahnesi’nde ise 2 sempozyum Çankayalılarla buluşacak. 9-10

Aralık tarihlerinde Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı (TÜSTAV) tarafından

“Cumhuriyet Kurulurken Emek, Sermaye ve Sol” başlıklı sempozyum

gerçekleşecek. Sempozyum, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecini, emeği,

işçi hareketleri ve sol hareketlerin penceresinden değerlendirmeyi hedefliyor.

11 Aralık tarihinde ise Sosyal Demokrasi Derneği’nin (SDD) düzenlediği ve

Prof. Dr. Selin Esen Arnwine’in sunum yapacağı Dünya İnsan Hakları Günü

sempozyumunda Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Can Atalay’a da SDD 2023

İnsan Hakları Ödülü verilecek. 

Dou Print Studio’nun organize ettiği Türkiye’de Lito Günleri 2 etkinliği, 24

Kasım-30 Aralık tarihinde  düzenlenecek. Etkinlik kapsamında, 16 Aralık

tarihinde gerçekleşecek olan “Türkiye’de Baskının Dünü, Bugünü ve

Geleceği” paneli Atilla Atar, Can Aytekin, Derin Ekin Kenter, Huo Rf ve Melek

Gençer Vardar’ın katılımı ve Kadir Çıtak moderatörlüğünde  DTÇSM Turan Erol

Sanat Atölyesi’nde gerçekleştirilecek. 

 

Çankaya Belediyesi’nin aralık ayı kültür sanat etkinliklerinin detaylarına,

‘https://kultursanat.cankaya.bel.tr/’ adresinden ulaşılabiliyor; etkinlikler,

‘cankayaks’ facebook, X ve instagram sosyal medya hesaplarından takip

edilebiliyor. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Çocuklar, gençler ve kadınlardan Cumhuriyet aşkına Ahmet Adnan Saygun'da muhteşem 100 Yıl konseri

Çocuklar, gençler ve kadınlardan Cumhuriyet aşkına

Ahmet Adnan Saygun’da muhteşem 100 Yıl konseri

Bornova Belediyesi ile İnci Vakfı İşbirliği’nde 8 yıl önce kurulan İnci

Vakfı Çocuk ve Gençlik Orkestrası 100 Yıl Konseri ile İzmirlilerin

karşısına çıktı. “Cumhuriyet’in Kadınları İzmir’de Söylüyor! Dünya

Dinliyor” Korosu’nun konuk olarak sahne aldığı konser, coşkulu

anlara sahne oldu.

Cevdet İnci Eğitim Vakfı’nın çocukları ve gençleri Bornova

Belediyesi işbirliğinde müzikle buluşturduğu İnci Vakfı Çocuk ve

Gençlik Orkestrası,

Cumhuriyetin 100 Yılına özel olarak sahneye çıktı. Konser,

Türkiye’nin en nitelikli konser salonlarından olan Ahmet Adnan

Saygun Sanat Merkezi’nde gerçekleşti.

Cumhuriyet Bayramı Özel Konseri’nde Şef Tolga Akın yönetiminde

sahneye çıkacak olan çocuklar, Cumhuriyetin 100 Yılı için notalara

bastı. Büyük ilgi gören konserde, İzmir Tülay Aktaş Gönüllü

Kuruluşlar Güçbirliği tarafından Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk

kadınına seçme ve seçilme hakkı tanımasının 88 yılına ithafen 88

amatör kadınla kurulan “Cumhuriyet’in Kadınları İzmir’de

Söylüyor! Dünya Dinliyor” Korosu da, Şef Ümit Bulut yönetiminde

konuk koro olarak çocuklara ve gençlere eşlik etti.

100 yıl coşkusunu yansıtan birçok eserin seslendirildiği konser,

İzmir Marşı ile son buldu. Salonun dolduran müzikseverler

orkestraya ellerinde Türk Bayrakları ile eşlik etti.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kaspersky ürünleri, AV-TEST incelemesinde fidye yazılımlarına karşı mutlak etkinliğini kanıtladı

Kaspersky ürünleri, AV-TEST incelemesinde fidye yazılımlarına karşı mutlak etkinliğini kanıtladı

 

Kaspersky Endpoint Security for Business, Kaspersky Small Office Security ve Kaspersky Standard, AV-TEST tarafından düzenlenen düzenli ‘Gelişmiş Tehdit Koruması’ değerlendirmelerinin tamamını başarıyla geçti. Testte her üç ürün de 10 farklı gerçek hayat saldırı senaryosunda fidye yazılımlarına karşı tam koruma sağladığını gösterdi.

Kaspersky çözümleri, 2022’de 2021’e kıyasla %20 daha fazla olmak üzere 74,2 milyondan fazla fidye yazılımı saldırısı girişimi tespit etti. Kolluk kuvvetleri küresel olarak HIVE ve Emotet gibi APT gruplarını engellemeyi başarmış olsa da, tehdit aktörleri tarafından oluşturulan kötü amaçlı yazılımlar ve zararlı kodlar dolaşımda kalmaya devam ediyor. Sonuç olarak, diğer gruplar artık yeni kötü amaçlı yazılımlar geliştirmek için sahte kodu değiştirebiliyor, daha sofistike ve daha hedefli hale getirebiliyor.

AV-TEST, 2023 yılı Ağustos ayında 33 kurumsal ve son kullanıcı siber güvenlik ürününü, beşi fidye yazılımı ve beşi veri hırsızlığı saldırısı dahil olmak üzere on farklı gerçek hayat senaryosuna karşı incelemeye aldı. Test, bazı kötü amaçlı yazılım örneklerinin Rust programlama dilinde yazılmış olması nedeniyle güvenlik ürün sağlayıcıları için daha da karmaşık hale getirildi. Rust programlama dili, saldırganlara yüksek işlem hızını kullanabilme avantajının yanı sıra paralel olarak birden fazla işlem gerçekleştirme ve kötü amaçlı yazılım tespit sisteminin istatistiksel analizinden kaçınma imkanı veriyor.

Üç Kaspersky ürünü – kurumsal kullanıcılar için Kaspersky Endpoint Security for Business ve Kaspersky Small Office Security ve son kullanıcılar için Kaspersky Standard testlerde değerlendirmeye alındı. Ürünler 30 üzerinden 30 tam puan aldı iş güvenliği çözümleri için “Gelişmiş Onaylı Uç Nokta Koruması” ve son kullanıcı ürünü için “Gelişmiş Sertifikalı” sertifikaları almaya hak kazandı.

Kaspersky çözümleri fidye yazılımlarına karşı etkinliğini sürekli olarak kanıtlıyor. Örneğin, bu yıl AV-TEST tarafından yapılan ŞubatNisan ve Haziran Gelişmiş Tehdit Koruması testlerinde Kaspersky mükemmel puanlara imza attı. Kaspersky daha önce de ŞubatNisanAğustosEkim ve Aralık 2022 ile Kasım 2021’deki çeşitli testlerde, ayrıca Haziran-Ağustos 2021‘deki karma araştırmada karmaşık tehditlere karşı en yüksek koruma etkinliğini göstermişti.

AV-TEST CTO’su Maik Morgenstern, şunları söyledi: “Ağustos ayındaki test turunun 10 senaryosunda saldırganlar DNS TXT kaydı, şifreli bağlantılar, spearphishing eki ve diğerleri gibi çeşitli teknikler kullandılar. Ayrıca, siber güvenlik çözümlerinin hedeflenen kötü amaçlı yazılımı anında tespit etme ve sistemi buna karşı derhal savunma yeteneğini test etmek için Rust programlama diline başvurdular. Tüm Kaspersky ürünleri değerlendirmede bir kez daha olağanüstü sonuçlar gösterdi. Ürünlerinin kusursuz bir performansla yüzde 100 etkinliklerini düzenli olarak kanıtlamalarından dolayı kendilerini tebrik ediyoruz.”

Kaspersky Anti-Malware Araştırma Başkanı Vladimir Kuskov da şunları ekledi: “Fidye yazılımı saldırıları küresel bir sorun ve tüketicilerden küçük işletmelere, çok uluslu şirketlere kadar herkes için gerçek bir tehdit olmaya devam ediyor. Sistemleri bu tehdide karşı korumak, uç nokta korumasının güçlü temeli olmadan inşa edilemeyecek karmaşık bir siber güvenlik yaklaşımı gerektiriyor. Kaspersky Endpoint Security for Business, Kaspersky Small Office Security ve Kaspersky Standard çözümlerimizin AV-Test enstitüsü tarafından yapılan Gelişmiş Tehdit Koruma Testinde fidye yazılımlarına karşı yüzde 100 etkinliğini kanıtladığını bir kez daha görmekten gurur duyuyoruz.”

AV-TEST tarafından Ağustos 2023’te gerçekleştirilen “Fidye Yazılımı ve Veri Hırsızlarına Karşı Güçlü Savunma” raporunun tamamını görmek için lütfen bu bağlantıyı takip edin.

Fidye yazılımlarına karşı korumada maksimum verimlilik gösteren Kaspersky ürünleri hakkında daha fazla bilgi için Kaspersky Endpoint Security for BusinessKaspersky Small Office Security ve Kaspersky Standard sayfalarını ziyaret edin.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı