Aylık arşivler: Ocak 2024

Mustafa Kemal Paşa'da rengarenk bir program

Tek Rumeli TV’nin sevilen programı “Erhan Erşen’le Rengârenk”, Mustafakemalpaşa’nın enerjisini ekrana taşıdı. Belediye Başkanı Mehmet Kanar’ın canlı yayın konuğu olduğu program Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanından izlenme rekorları kırdı.

Mustafakemalpaşa tanıtımına büyük katkıda bulunan programı canlı yayın konukları Belediye Başkanı Mehmet Kanar,  Türk Sanat Müziğinin güçlü seslerinden, Salih Taşkın, Derya Elbirler, Noyan Bükülen ve Buvisan Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Acar oldu.

Mustafakemalpaşa Kültür Merkezinde gerçekleşen programına ilçe halkı yoğun katılım gösterdi. Mustafakemalpaşa’nın kültürel zenginliklerini ve yöresel lezzetlerini konu alan programda renkli sohbetlerin yanı sıra müzik dolu anlar yaşattı.

Programın canlı yayın konuğu olan Başkan Kanar’’ renkli sohbetler ve Türk Sanat müziği ile dolu bir akşam yaşadık. Mustafakemalpaşa’mızın tanıtım için muhteşem bir gece olduğunu düşünüyorum. Tüm misafirlerimize sanatçılarımıza ve Erhan Bey’e teşekkürlerimi iletiyorum. Mustafakemalpaşa’mızın yöresel lezzetleri tüm Türkiye ile paylaştık, gururluyuz.’’ İfadelerini kullandı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

HPE Spaceborne Computer-2 Uluslararası Uzay İstasyonuna Geri Dönüyor

Sistem yeni görevinde elde edilen önceki başarıların üzerine yenilerini eklemeyi, uluslararası bilim camiasına gelişmiş yetenekler eşliğinde kapsamlı uzay tabanlı uç bilişim, yapay zekâ ve makine öğrenimi yetenekleri sunmayı amaçlıyor.

Hewlett Packard Enterprise (HPE), ticari kullanıma hazır (COTS) sunucularını temel alarak ürettiği HPE Spaceborne Computer’ın üçüncü iterasyonunu, NASA’nın sözleşmeli Northrop Grumman Ticari İkmal Hizmetleri görevi aracılığıyla SpaceX Falcon 9 roketiyle Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) gönderiyor. 

HPE Spaceborne Computer-2, yeni yolculuğunda yapay zekâ (AI) ve makine öğrenimi (ML) iş yükleri dahil olmak üzere veri merkezi düzeyinde hesaplamayı uzayda gerçekleştirmeyi ve yüksek performanslı bilgi işlemin (HPC) kapsamını genişleterek daha önceki başarıların üzerine çıkmayı hedefliyor. HPE Edgeline ve ProLiant sunucularını temel alan ödüllü HPE Spaceborne Computer’ın yeni iterasyonu, KIOXIA’nın sağladığı 130 TB’ın üzerinde flaş tabanlı depolamayla tek seferde uzay istasyonuna seyahat eden en büyük depolama alanına sahip sistem ünvanına da sahip oldu. Bu yapılandırmada dört adet KIOXIA 960 GB RM Serisi Value SAS, sekiz adet 1.024 GB XG Serisi NVMe ve dört adet 30,72 TB PM6 Enterprise SAS SSD yer alıyor. Ek flash bellek depolama alanı, ISS Ulusal Laboratuvarı aracılığıyla yeni uygulamaların çalıştırılmasını ve daha büyük veri setleri[ii] kullanılarak araştırma yapmayı mümkün kılacak.

 

HPE Spaceborne Computer-2’deki iyileştirmeler arasında güncellenmiş işletim sistemi, NASA uzay uçuşu destek yazılımı ve yeni sistem güvenliği yer alıyor. Sistemin uzay istasyonuna girişinin ardından, üzerindeki teknolojilerin sağlığı ve durumu uzayın zorlu koşullarındaki performanslarını değerlendirmek için günlük olarak izlemeye alınacak.

Dünya’da ve uzayda araştırmaları daha ileri taşımak için çalışıyor

HPE Spaceborne Computer-2’nin uzay istasyonundaki kurulumu tamamlandıktan sonra, sistem araştırmacılar tarafından inovasyonu geliştirmek ve zamandan tasarruf etmek için kullanılacak. Daha önce uzayda toplanan veriler, bir havuzda toplanıyor ve işlenmek üzere Dünya’ya gönderiliyordu. İstasyonda yerleşik olarak yer alan bu süper bilgisayar, verilerin alçak Dünya yörüngesinde neredeyse gerçek zamanlı olarak işlenmesini sağlayacak ve bütün veriyi göndermek yerine verilerin yalnızca çıktısını veya veriden elde edilen içgörüleri Dünya’ya iletecek. Bu sayede gönderilecek veri miktarı 30 bin kat azalacak[iii] ve indirme sürelerini büyük ölçüde kısalacak.

HPE Spaceborne Computer-2 için planlanan araştırma, başlangıçta bulut üzerinde oluşturulan makine öğrenimi modellerini ve çıkarım motorlarını bağımsız olarak eğitecek bir birleşik öğrenme (FL) deneyi içeriyor. Deney, Dünya’da kullanılan makine öğrenimi eğitim modellerine katkıda bulunmak ve uzayda güncel bir yapay zekâ çıkarım motorunu sürdürmek amacıyla bulut hizmeti sağlayıcıları tarafından işbirliği içinde hayata geçirilecek ve operasyonları yürütülecek.

HPE, bir kez daha toplulukları ISS Ulusal Laboratuvarı aracılığıyla HPE Spaceborne Computer-2 üzerinde deneyler gerçekleştirmek üzere teklif sunmaya davet ediyor. Konuyla ilgili daha fazla bilgiye bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

Ek Kaynaklar:

Hewlett Packard Enterprise Hakkında

Hewlett Packard Enterprise (NYSE: HPE), kurumların tüm verilerinden her yerde değer elde ederek sonuçları hızlandırmasına yardımcı olan uçtan buluta hizmet veren küresel bir platform şirketidir. Onlarca yıldır geleceği yeniden hayal etmek ve insanların yaşama ve çalışma biçimlerini geliştirmek için inovasyonlara imza atan HPE, hizmet olarak benzersiz, açık ve akıllı teknoloji çözümleri sunar. Bulut Hizmetleri, Bilgi İşlem, Yüksek Performanslı Bilgi İşlem ve Yapay Zekâ, Akıllı Uç, Yazılım ve Depolamayı kapsayan tekliflerle HPE, tüm bulutlarda ve uçlarda tutarlı bir deneyim sunarak müşterilerin yeni iş modelleri geliştirmelerine, yeni yollarla etkileşim kurmalarına ve operasyonel performansı artırmalarına yardımcı olur. 

 i HPE Spaceborne Computer, Mart 2023’te NASA Grup Başarı Ödülü, Ağustos 2022’de EVA Eldiven İnceleme Ekibi için NASA Uzay Uçuşu Farkındalık Ödülü, Ağustos 2019’da NASA Olağanüstü Teknoloji Başarı Madalyası ve Temmuz 2018’de Teknoloji Geliştirme ve Gösterimi için ISS Ar-Ge İnovasyon Ödülü ile ödüllendirilmiştir.

[1] DNA dizisi verileri, yüksek çözünürlüklü görüntüler ve referans veritabanları da dahil olmak üzere önceki iş yükleri 2 TB ile sınırlıydı.

iii Geleneksel “topla ve ilet” modeliyle Uluslararası Uzay İstasyonu’ndan Dünya’ya iletilmesi yaklaşık 18 saat süren 2,8 GB’lık yaşam bilimleri verisinin iletimi için Mart 2022’de toplanan veriler, HPE Spaceborne Computer-2 aracılığıyla yerleşik işlemeyle karşılaştırıldığında 92KB’lik bir içgörü dosyası boyutuyla sonuçlanmış ve Dünya’ya yaklaşık 2 saniyede iletilmiştir.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

DenizBank'ın iştiraki NEOHUB Bulut Teknolojileri dijital varlıkları saklama hizmeti sunuyor

NEOHUB’ın yüzde 100 iştiraki olarak faaliyetlerini sürdüren NEOHUB Bulut Teknolojileri A.Ş. bünyesinde hizmet veren platformda, kullanıcılar dijital varlıklarını akıllı çözümlerle saklayıp yönetebiliyor.

Platform üzerinden kullanıcılar cüzdan yapısı sayesinde Bitcoin (BTC), Ethereum (ETH) ve Avalanche (AVAX) dahil olmak üzere birçok popüler kripto para birimini güvenle saklayıp transfer edebiliyor. 

“Dijital varlıkların yönetimini güvenilir teknolojilerle sağlıyoruz”

NEOHUB Genel Müdürü Gürhan Çam yaptığı açıklamada; “NEOHUB olarak kurulduğumuz günden itibaren farklı iş modelleri üreten bir fabrika olma vizyonuyla çalışıyor; geleceğin bankacılık sistemine yeni teknolojiler tasarlamayı ve bunları bütün sektöre kazandırmayı hedefliyoruz. Aynı vizyonla, dijital varlık dünyasındaki yenilikçi gelişmeleri de yakından takip ediyoruz. Yoğun ilgi gören dijital varlıklardan avantajlı şekilde yararlanmayı ve bunları akıllı çözümlerle yönetmeyi sağladığımız NEOHUB Bulut Teknolojileri A.Ş. iştirakimiz ile, sektördeki yenilikçi ve güvenilir teknolojileri kullanarak, çeşitli dijital varlıkların yönetimini sağlıyoruz. İlk etapta DenizBank çalışanlarına açtığımız platformumuzu en kısa sürede yüksek güvenlikli özelliği ile farklılaşan hizmet anlayışımızla tüm kullanıcılara hazır hale getireceğiz” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Enerjisa Enerji'nin Deprem Bölgesi'ndeki Yatırımlarına EBRD'den 100 Milyon Dolarlık Destek

Etki odaklı bir sürdürülebilirlik yaklaşımı ile Türkiye’nin enerji dönüşümüne öncülük eden elektrik dağıtım, perakende satış ve müşteri çözümleri sektöründe Türkiye’nin lider şirketi Enerjisa Enerji, Türkiye’yi sarsan 6 Şubat deprem felaketi sonrası bölgenin yeniden yapılanması için var gücüyle çalışmaya devam ediyor.

 Geçtiğimiz yıl 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin olumsuz etkilediği bölgelerde, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), Toroslar EDAŞ’ın elektrik dağıtım şebekesinin modernizasyonu ve yeniden yapılandırılmasına yönelik yatırımlara destek olmak üzere 100 milyon dolara kadar kredi desteği sağlayacak.

163 binden fazla kişiye güvenilir ve istikrarlı enerji 

Geniş çapta hasara yol açarak on binlerce kişinin hayatına mal olan depremler, geçici barınma alanlarında yaşayanların da hayatına mal olmuştu. Gerçekleştirilecek proje ile depremlerden etkilenen bölgelerde yaşayan 163 binden fazla kişinin güvenilir ve istikrarlı enerjiye ulaşması sağlanacak.

Türkiye’nin lider elektrik dağıtım, perakende satış ve müşteri çözümleri şirketi Enerjisa Enerji, 14 farklı ilde 10 milyondan fazla müşteriye ulaşarak 22 milyonu aşkın kişiye sağladığı elektrik dağıtım hizmeti ile her 4 kişiden 1’ine elektrik hizmeti sunuyor.

Sorumluluk bölgelerinde insan, çözüm ve inovasyon odaklı çalışmaları, sürdürülebilir kaliteli hizmet anlayışıyla faaliyet gösteren, Toroslar bölgesinin de önemli bir özel sektör oyuncusu olan Enerjisa Enerji, Bölgesel Yeniden Yapılanma ve Kalkınma Merkezi (RRDC) iş birliği ile deprem bölgesindeki ekonomik, sosyal, kültürel ve sivil toplumun yeniden yapılanması ve kalkınması için insan sermayesi, gelir yaratma, sürdürülebilir ekonomik kalkınma girişimlerinin stratejik planlamasına destek olmayı amaçlıyor.

Enerjisa Enerji’nin girişimleri Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) iş birliği içerisinde, bölgede etkilenen halk için geçim kaynakları oluşturma, tarımda sürdürülebilir becerilerin kazandırılması ve enerji verimliliği eğitim modülleri gibi alanlardaki programlara odaklanacak, ayrıca işgücünün korunması ve istihdama yönelik çeşitli projelerle şekillenecek. Depremlerin ardından 1,5 milyar Avro değerindeki iki yıllık kapsamlı bir destek programını duyuran EBRD, bu program ile depremden etkilenen birey ve şirketlere sağlayacağı kredi miktarlarının yanı sıra altyapı yatırımları ile küçük-orta ölçekli işletmelere ve özel sektör ortaklıklarına yönelik teşvikleri de sağlayacak.

 Halkımıza karşı sorumluluğumuzun bilincindeyiz”

 Enerjisa Enerji CFO’su Philipp Ulbrich ise: “EBRD ile yaptığımız yeni kredi anlaşması, şubat ayında yaşanan depremde hasar gören şehirlerimizin elektrik altyapısının yeniden oluşturulması ve modernizasyonu ardındaki itici gücü olacak. Halkımıza karşı sorumluluğumuzun bilincindeyiz ve bu kredi anlaşması; uzun vadeli, sürdürülebilir enerji geleceğine yönelik taahhüdümüzün de bir parçası. Bu kredi, elektrik altyapısını yeniden inşa etmemize yardımcı olmakla beraber bölgenin kalkınmasına da katkıda bulunacaktır.

EBRD’nin bu projeye verdiği destek ve iş birliği yapma isteği hem şirketimiz hem de bölge halkı için olumlu bir adım. EBRD’ye teşekkür ederken, halkımızın enerji ihtiyacını karşılayan, güvenilir ve sürdürülebilir çözümler sunmak amacıyla sahada tüm gücüyle çalışan ve bu projenin başarısında büyük rol oynayan Enerjisa’daki çalışma arkadaşlarımıza da şükranlarımızı sunuyoruz” dedi. Kredi ile elde edilen gelir sayesinde Enerjisa Enerji’nin enerji kayıplarını azaltmasına da olanak sağlanacak ve yılda 82 bin ton karbon emisyonunun önüne geçilecek.

EBRD Avrasya, Orta Doğu ve Afrika Enerji Direktörü Aida Sitdikova, söz konusu iş birliğini memnuniyetle karşıladığını belirterek “Depremlerden bu yana, bölgede iyileştirme ve yeniden yapılanma yönünde ilerlemek üzere müşterilerimizle yakın temas halinde çalışıyoruz. Enerjisa ile ortaklığımız, etkilenen şehirlerde elektrik dağıtımının kesintisiz olmasını sağlayacak ve bölgenin daha güçlü ve sürdürülebilir bir şekilde yeniden yapılanmasına destek olacaktır.” şeklinde görüşlerini ifade etti.

EBRD bugüne kadar genellikle özel sektöre olmak üzere Türkiye ekonomisine 19,1 milyar Euro’dan fazla yatırım yapmıştır. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

MediaMarkt, Teknolojide Kadın Derneği ile Geleceğin Teknoloji Liderlerine Destek Oluyor

Avrupa’nın açık ara bir numaralı elektronik perakendecisi MediaMarkt, Teknolojide Kadın Derneği (Wtech) tarafından yürütülen “Teknolojinin Lider 100leri” projesine destek vererek, Türkiye’nin teknoloji alanındaki geleceğine katkı sağlamayı hedefliyor. Cumhuriyetin yüzüncü yılına özel olarak düzenlenen bu projede MediaMarkt, teknoloji alanında kariyer yapmayı hedefleyen dört yetenekli genç kadına eğitim desteği sağlıyor.

Geniş ürün yelpazesiyle teknolojiseverlere konforlu alışveriş keyfi sunan MediaMarkt, toplumsal sorumluluk anlayışının ve teknoloji alanında kadınların güçlenmesine verdiği önemin bir yansıması olarak “Teknolojinin Lider 100leri” projesine destek veriyor. Teknolojide Kadın Derneği (Wtech) tarafından yürütülen ve Türkiye’nin önde gelen 70 markasının desteklediği proje kapsamında, 100 kadın ve 25 erkek lider yetiştirmek için katılımcılara kapsamlı ve tamamen ücretsiz bir eğitim programı sunuluyor. 

Teknolojinin Lider 100leri” projesiyle katılımcılar, günümüz dünyasının en talep gören alanları olan Veri Analitiği, Python ile Veri Bilimi, Yapay Zeka ve Robotik Süreç Otomasyonu gibi disiplinlerde yoğun ve kapsamlı eğitimler alacaklar. IQ, EQ ve CQ gibi sosyal ve duygusal zeka becerilerinin geliştirilmesine yönelik özel eğitimlerle, gençlerin iş ve sosyal hayatlarında başarılı olmaları için gerekli temeller atılacak.

Proje kapsamında MediaMarkt, 4 genç kadına eğitim desteği veriyor

“Teknolojinin Lider 100leri” projesi kapsamında, MediaMarkt tarafından desteklenen dört genç kadın, alanlarında uzman eğitimciler tarafından verilecek olan derinlemesine eğitimlerle, teknoloji sektöründe liderlik yapma yolunda önemli bir adım atacak. MediaMarkt, bu eğitim desteği ile genç kadınların hem teknik becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmayı hem de onlara kariyerlerinde ilerlerken ihtiyaç duyacakları rehberliği ve mentorluğu sağlamayı hedefliyor.

Cumhuriyetin 100. yılına özel olarak düzenlenen bu proje ile MediaMarkt, teknoloji sektöründe kadınların daha görünür ve etkin roller üstlenmesini teşvik ederken, aynı zamanda genç nesillerin teknoloji alanında kariyer yapma hayallerini desteklemek için önemli bir adım atıyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Egeli ihracatçılar 6 Ülkeye Tarım İhracatını 1 Milyar Dolara Çıkaracak

Türkiye’nin en büyük, Avrupa’nın dört büyük tarım fuarından biri olan AgroExpo Uluslararası Tarım ve Hayvancılık Fuarı, 100’ü aşkın ülkeden katılımcıyı buluştururken, Ege İhracatçı Birlikleri 6 ülkeden 15 ithalatçıyla, tarım ihracatçıları   mızı “Alım Heyeti Organizasyonu”nda buluşturdu.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “Birliğimizce düzenlenen Nijer, Tacikistan, Moritanya, Kosova, Rusya, Gana’dan ithalatçıların katıldığı Alım Heyeti Organizasyonunda 17 Türk firmamız 200’den fazla ikili iş görüşmesi yaptı. 2023 yılında söz konusu 6 ülkeye EİB’den yapılan ihracat 698 milyon dolara ulaştı. Kısa vadede bu ülkelere 1 milyar dolar ihracat gerçekleştirebilecek potansiyel var. Bu organizasyonun olumlu çıktılarını önümüzdeki süreçte göreceğiz. Türkiye, 2023 yılında yüzde 2,8 artışla 35 milyar dolarlık tarım ürünleri ihraç ederken, Ege İhracatçı Birlikleri yüzde 8,8 artışla 7 milyar 315 milyon dolarlık ihracatla Türkiye’nin tarım ürünleri ihracatının yüzde 20’sini tek başına gerçekleştirerek Türkiye şampiyonu oldu. Dünyanın tarım ambarı Ege Bölgesi olarak 2023 yılında da liderliğimizi koruduk. 2024 yılında da bu olumlu eğilimin devam edeceğine inanıyoruz.” dedi.  

Başkan Eskinazi, “Önümüzdeki süreçte yüksek teknoloji yatırımlar ve sürdürülebilirlik vizyonuyla 10 milyar dolarlık tarım ihracatına ulaşacağımızı öngörüyoruz. Dünyanın gıda tedarik güvenliğini geleceğe hazırlamak için üretim aşamasının üzerine düşmeliyiz. Ürünlerin sofraya gelene kadar yüzde 30’u ziyan oluyor. Gıda israfını aşmamız gerekiyor. Greentech yani yeşil teknoloji endüstrisi büyüyor. Küresel çevre teknolojileri pazar hacminin 2030’da 9,4 trilyon euroya yükselmesi öngörülüyor. Tarım sektöründe blockchain, büyük veri, yapay zeka büyük çaplı bir değişim yaratıyor. Sürdürülebilir tarım ancak otomasyon ve veri biliminin uygulanması yoluyla gerçekleşebilir.” diye konuştu.  

Jak Eskinazi, “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın II. Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı ile açıkladığı tarımda enerji verimliliğini artırmak için 2030’a kadar gerçekleşecek 600 milyon dolar yatırımın ülkemiz için önemli bir kilometretaşı olacağı kanaatindeyiz. Biz EİB olarak pestisit ile mücadeleden gıda kayıplarını önlemeye kadar birçok projeye yatırım yapıyoruz. Hedeflerimize ulaşabilmek için yüksek teknolojili yatırımlarda, İyi Tarım Uygulamaları ve Organik Üretimde devlet teşvikleri oldukça önem arz ediyor. Tarımda lider bir bölge olarak Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na hizmet eden yeni yatırımlara her zaman ihtiyacımız var.” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kanser görülme sıklığı 50 yaşın altına indi

Görülme sıklığı sürekli artan kanser milyonlarca insanı etkiliyor. Bir zamanlar “yaşlı hastalığı” olarak bilinen kanserin, 1990’lardan itibaren 50 yaş altında görülme sıklığının her geçen gün arttığını söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Yeşim Yıldırım, “Araştırmalar bu yaş grubunda özellikle meme, kalın bağırsak, endometrium, pankreas ve karaciğer kanserinde artış olduğunu gösteriyor. Bu artışın nedenleri arasında; hareketsiz yaşam tarzı, çocukluk çağı obezitesi, şekerli- gazlı içeceklerin tüketimi, işlenmiş et ürünleriyle beslenme, tip 2 diyabet ilk sıralarda yer alıyor” dedi. 

Bilimsel araştırmalar dünya çapında 50 yaşın altındaki kişilerde kanser görülme oranının son 30 yılda yaklaşık yüzde 80 arttığını gösteriyor. Bu artışın arkasında büyük oranda hareketsiz yaşam ve kötü beslenme alışkanlıkları yattığını anlatan Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Yeşim Yıldırım, “Gençlerde kanser gelişim riskini azaltmak için; daha hareketli olmalarını, ekran karşısında daha az vakit geçirmelerini, sağlıklı beslenmelerini ve sigaradan uzak durmalarını tavsiye ediyoruz” şeklinde konuştu.

Her 100 kanserden 5-10’u kalıtsal 

En sık görülen kanserler erkeklerde akciğer, prostat, kalın bağırsak, mide ve karaciğer; kadınlarda ise meme, akciğer, kalın bağırsak, rahim ağzı ve tiroit kanseri olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yeşim Yıldırım, her 100 kanserden 5-10’unun kalıtsal hatalı gene bağlı geliştiğini belirtti. Prof. Dr. Yeşim Yıldırım, “Ailede birden fazla kişide meme, bağırsak, yumurtalık kanseri gibi öyküler varsa bu durum bazı kanserlerin görülme riskini artırıyor. Fakat bu kansere yakalanacağınız anlamını değil sadece riskin yükseldiği anlamını taşır. Kalıtsal, yani hatalı genlerin neden olduğu kanserler; yaşlanma, sigara içme, fazla kilolu olma, düzenli egzersiz yapmama veya sağlıklı ve dengeli beslenmeme gibi diğer faktörlerin neden olduğu kanserlerden çok daha az görülüyor” dedi.

Egzersiz kanser tedavisinin yan etkilerini azaltıyor 

Aktif bir fiziksel yaşamın hem kanser riskini azalttığını hem de kanser tedavisine bağlı yan etkileri azalttığını anlatan Prof. Dr. Yeşim Yıldırım, “Araştırmalar kanser tedavileri sırasında fiziksel olarak aktif olmanın tedavilere bağlı yan etkileri azalttığını ve daha hızlı iyileşme sağladığını gösteriyor.  Egzersiz aynı zamanda yaşam kalitesini artırma, endişe ve depresyonun önlenmesinde de oldukça etkili.  En basit olarak düzenli yapılan hafif tempolu yürüyüşler bile kanser tedavisinin daha rahat geçmesine yardımcı olur. Kemoterapi ve radyoterapi gören hastalar da egzersiz yapabilir” dedi.

Kışın tedavi gören kanser hastalarına öneriler 

Kış günlerinin kanser tedavisi gören hastalar için zorlu şartlar yaratabildiğine değinen Prof. Dr. Yeşim Yıldırım, tedavilere bağlı anemi veya sıvı kaybı sorunları yaşayan hastaların soğuk havanın etkisiyle hipotermiye yani düşük vücut sıcaklığına eğiliminin artabileceğini vurguladı. 

Prof. Dr. Yeşim Yıldırım, “Bununla birlikte nöropati gibi yan etkiler soğuk havanın etkisi ile daha da belirginleşebilir. Elbette solunum yolu enfeksiyonları, grip ve COVID-19 bu mevsimlerde hastalar için risk oluşturabilir” dedi. Prof. Dr. Yıldırım, kış mevsiminde tedavi gören kanser hastalarına şu tavsiyelerde bulundu:

  • Mutlaka soğuk havaya uygun giyinin. Soğuk havalarda dışarıda olduğunuzda şapka, atkı, eldiven ve sıcak tutan bir palto giyinin. Sıcak tutan çoraplar ve eldivenler özellikle nöropati şikâyeti olanlar için oldukça koruyucu olacaktır.
  • Buzlu koşullarda dolaşmak zorunda kalırsanız, uygun ayakkabılar giyin ve/veya baston veya yürüteç gibi bir hareket yardımcısı kullanın.
  • Bağışıklık sistemini desteklemek amacıyla taze meyve ve sebze tüketin, zerdeçal ve zencefil gibi baharatları yemeklerinizde uygun ölçüde kullanın. Bol sıvı tüketin ve evde yapacağınız ıhlamur, nane ve limon içeren taze hazırlanmış kış çaylarını ölçülü olarak içmeyi ihmal etmeyin.
  • Kalabalık halka açık yerlerde mutlaka maske takın.
  • Hangi aşıları yaptırmanız gerektiği konusunda doktorunuzla konuşun.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Diz Önü Ağrısının Kendiliğinden Geçmesini Beklemeyin!

Gündelik yaşam içinde merdiven için çıkarken ya da çömeldikten sonra diz önünde ağrı yaşanması çoğu kişinin başına gelebilen yaygın bir durum. Ancak ağrı hastanın hayatını ciddi şekilde etkilemediği için genelde hekime başvurmak için geç kalınabildiğini söyleyen Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Budak Akman, “Dizin önündeki ağrı birkaç günde düzelmezse, dizi hareket ettirmede zorluk yaşanırsa zaman kaybetmeden hekime başvurulmalı.” dedi. Prof. Dr. Akman, özellikle son yıllarda çok daha yaygın olarak kullanılan diz içi enjeksiyonlar ile bu ağrıların kontrol altına alınabileceğine işaret etti. 

Her yaştaki kişiyi etkilemekle birlikte daha çok orta yaşlı kişilerde daha sık karşılaşılan diz önü ağrısı çok fazla ciddiye alınmasa da hastanın hayat kalitesini düşüren bir sorun. Hastanın bu ağrıyı tam olarak tarif edemediğini söyleyen Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Budak Akman, “Özellikle merdiven inip çıkma, yere çömelmek veya yokuş yukarı yokuş aşağıya yürümek gibi dizimizin kıvrılmaya başladığı durumlarda ağrı yaşanıyor ve bu ağrı 2-3 gün içinde kendiliğinden geçmiyorsa mutlaka hekime başvurulmalıdır” dedi. 

“ZAMAN GEÇTİKÇE AĞRI DAHA KALICI VE BASKIN HALE GELİR”  

Herhangi bir travma yaşanmadan ortaya çıkan diz önü ağrısının müphem şekilde başladığını anlatan Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Budak Akman Prof. Dr. Budak Akman, “Bu durumda hasta ağrıyı hisseder ama hayatını çok etkilemediği için doktora başvurmaz. Zaman geçtikçe ağrı biraz daha kalıcı ve baskın hale gelir. Dolayısıyla hasta hekime ulaştığında ağrı yoğunlaşmış ve aradan zaman geçmiş olur.” Dedi. 

Bu durumu ortaya çıkaran farklı nedenlerin olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Akman, şu uyarılarda bulundu “Basit zorlamayla oluşan ağrıların 2-3 günde geçmesi gerekir.  Bu sürenin üzerindeki ağrılarda çözümü hastanın kendi aramaması ve mutlaka bir hekime başvurması önemlidir. Gecikme ağrının kalıcı ve baskın hale gelmesine neden olabileceği unutulmamalı.”

“YAŞ İLERLEDİKÇE KİREÇLENME DE BAŞLIYOR”  

Yaş ilerledikçe eklemlerdeki dejenerasyonun arttığını ve 30 yaşındaki bir insanın eklem yapısıyla 60 yaşındaki bir insanın eklem yapısının aynı olmadığını hatırlatan Prof. Dr. Akman, “Yaşımız ilerledikçe eklemlerdeki kıkırdak, menisküs ve bağ yapılarında bir dejenerasyon başlıyor. 30 yaşındaki bir insanın diz önü problemiyle 60 yaşındaki bir insanın diz önü problemi arasında fark var. Yaş ilerledikçe kireçlenme de başlıyor. Sorun farklı bir boyut kazanıyor. Hareketle oluşan ağrı yani çömelip kalkmak, ibadet yapmak, merdiven inip çıkmak veya mesleği gereği uzun süreli ayakta kalmak gibi durumlar her seferinde eklemde ağrı hissettiriyorsa ve kişinin aklı oraya takılıyorsa beklenmemeli.” Dedi. 

“DİZ İÇİ ENJEKSİYONLAR HASTANIN SEMPTOMLARINI GİDERMEYE YARDIM EDİYOR”

Diz önü ağrısında kıkırdak kökenli dokuyla ilgili ağrıları daha sık gördüğünü söyleyen Prof. Dr. Akman, “Diz önü ağrısında hastalar en çok menisküs yırtığı veya bağda kopmanın olup olmadığını merak eder. Ancak diz önü ağrısı menisküs yırtığı demek değildir” şeklinde konuştu. Prof. Dr. Akman, hastaların bu ağrılarla yaşayarak hayat kalitelerini düşürmemelerini bu noktada tedavide birçok alternatifin olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti: 

“Bazen sadece dinlenmek yeterli olabilirken, çeşitli nonsteroid ilaçlar, ağrı kesiciler, buz uygulamaları ve fizik tedavi hastalarımızın büyük bir kısmını rahatlatabilir. Bunların yanı sıra son zamanlarda sık başvurduğumuz diz içi enjeksiyonları var. Hastanın semptomlarını gidermede oldukça başarılı sonuçlar alındığı için diz içi enjeksiyonlar, sık başvurulan yöntemler arasında yer alır.”

“HASTANIN DURUMUNA GÖRE FARKLI DİZ İÇİ ENJEKSİYONLAR KULLANILIYOR”

Diz içi enjeksiyonlarında hastanın durumuna, soruna yönelik farklı alternatiflerin bulunduğunu belirten Prof. Dr. Akman, konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Bunlardan bir tanesi kortizon enjeksiyonları. Kortizon enjeksiyonlarının tedavi edici özelliği olmasa da hastanın semptomlarını giderici ve ağrısını dindirici bir özelliği var. Diğer bir enjeksiyon çeşidi ise hyalüronik asittir. Bu diz eklem sıvısının bir benzeridir. Bir diğeri ise halk arasında da çok duyulan ve merak edilen PRP ve kök hücreler. Bu hastanın kendi kanından elde ettiğimiz kan ürünleridir. PRP ve kök hücrelerin rejeneratif yani bozuk dokuyu iyileştirici özelliklerinden faydalanıyoruz. Son zamanlarda ortaya çıkan bir enjeksiyon çeşidi daha var. Bu hidrojel tedavisidir. Ameliyatlık durumu olan ancak çeşitli nedenlerle ameliyat olamayan, anestezi almaya uygun olmayan hastalarda hidrojel tedavisi uygun bir seçenek olabilir. Pratikte daha sık kullandığımız hyalüronik asit ve PRP benzeri kan ürünleridir. Bu tedavilerle hastalarımızda genellikle başarılı şekilde ağrıyı dindirebiliyoruz.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yapay zeka, iş gücünü tehdit ediyor!

Uzmanından kritik altyapılarda yapay zeka tehlikesine karşı uyarı!

Yapay zeka, iş gücünü tehdit ediyor!

Yapay zeka gelişiminin etik, sosyal ve ekonomik sonuçlarını dikkate almanın önemine işaret eden uzmanlar, otomasyon ve yapay zekanın, belirli sektörlerde işsizliğe neden olabileceğini söylüyor.

Yapay zeka sistemleri kritik altyapıya daha fazla entegre oldukça, siber saldırı ve kötü niyetli kullanım riskinin de arttığını vurgulayan Prof. Dr. Burhan Pektaş, “Kişisel bilgilerinizi sosyal medyada ve diğer çevrimiçi platformlarda paylaşma konusunda dikkatli olun.” uyarısında bulundu. 

Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) Dekan Yardımcısı, Bilgisayar Mühendisliği (İng) Bölümü Başkanı Prof. Dr. Burhan Pektaş, yapay zeka ve bilişim suçları konusunu değerlendirdi.

Yapay zekanın gelecekteki gelişimi belirsiz…

Yapay zekanın (AI) gelecekteki gelişiminin oldukça belirsiz olduğunu ifade eden Prof. Dr. Burhan Pektaş, şunları dile getirdi:

“Ancak bilim camiasının yapay zekanın geleceğini tartışırken dikkate aldığı çeşitli eğilimler ve potansiyel senaryolar var. Örnek vermek gerekirse; yapay zekanın zamanla daha karmaşık ve yetenekli hale gelmesi muhtemeldir. Makine öğrenimi, sinir ağları ve diğer yapay zeka teknolojilerindeki ilerlemeler, karmaşık görevleri daha yüksek verimlilik ve doğrulukla gerçekleştirebilen sistemlere yol açabilir.”

Gizlilik sorunları ve olası kötüye kullanımla ilgili endişeler var!

Yapay zeka teknolojileri ilerledikçe etik hususlar, gizlilik sorunları ve olası kötüye kullanımla ilgili endişeler ve tartışmaların artacağına da işaret eden Prof. Dr. Burhan Pektaş, “Yapay zeka sistemlerinin sorumlu bir şekilde geliştirilmesini ve konuşlandırılmasını sağlamak için bilim camiasının ve politika yapıcıların bu zorlukları ele alması gerekecektir. Yapay zekanın sağlık ve eğitimden ulaşım ve eğlenceye kadar günlük hayatın çeşitli yönlerine daha fazla entegre olması bekleniyor. Bu entegrasyon, verimliliğin ve rahatlığın artmasını sağlayabilir ancak aynı zamanda toplumsal etkiler ve işten çıkarmalarla ilgili soruları da gündeme getirir.” dedi.

Yapay zeka işsizliğe neden olabilir mi?

Yapay zekanın pek çok fayda sağlama potansiyeline sahipken aynı zamanda endişeleri ve potansiyel riskleri de beraberinde getirdiğini anlatan Prof. Dr. Burhan Pektaş, şunları dile getirdi:

“Yapay zeka gelişiminin etik, sosyal ve ekonomik sonuçlarını dikkate almak önemlidir. Otomasyon ve yapay zeka, belirli sektörlerde işlerin yerinden edilmesine yol açarak potansiyel olarak ekonomik aksamalara ve işsizliğe neden olabilir. Bu önemli bir endişe kaynağıdır ve işgücüne yeniden beceri kazandırma ve yeni iş fırsatları yaratma çabaları hayati önem taşıyacaktır.

Yapay zeka sistemleri, kendilerini eğitmek için kullanılan verilerde mevcut olan önyargıları devralabilir ve bu da adil olmayan veya ayrımcı sonuçlara yol açabilir. Düzgün bir şekilde ele alınmazsa, bu önyargı mevcut toplumsal eşitsizlikleri güçlendirebilir ve işe alma, borç verme ve ceza adaleti gibi alanlarda adil olmayan muameleye yol açabilir. 

Yapay zeka sistemleri kritik altyapıya daha fazla entegre oldukça, siber saldırı ve kötü niyetli kullanım riski de artıyor. Bilgisayar korsanları, verileri manipüle etmek, hizmetleri kesintiye uğratmak ve hatta otonom araçlar veya endüstriyel sistemler söz konusu olduğunda fiziksel zarara neden olmak için yapay zeka sistemlerindeki güvenlik açıklarından yararlanabilir.”

Yapay zeka siber güvenlik savunmalarını geliştirmek için güçlü bir araç olabilir

Yapay zeka (AI) teknolojilerinin siber güvenlik üzerinde ikili bir etkisinin olduğunu dile getiren Prof. Dr. Burhan Pektaş, “Yapay zeka, bir yandan siber güvenlik savunmalarını geliştirmek, tehdit algılamayı otomatikleştirmek ve olaylara müdahaleyi iyileştirmek için güçlü bir araç olabilir. Öte yandan siber suçlular, daha karmaşık ve hedefe yönelik saldırılar geliştirmek için yapay zekadan potansiyel olarak yararlanabilirler.” dedi.

Prof. Dr. Burhan Pektaş, yapay zekanın siber güvenliği ve siber suçları etkileme yollarından bazılarını şöyle sıraladı:

“Hedefli saldırılar: Siber suçlular, son derece kişiselleştirilmiş ve ikna edici içeriğe sahip hedef odaklı kimlik avı kampanyaları gibi daha karmaşık ve hedefli saldırılar gerçekleştirmek için potansiyel olarak yapay zekayı kullanabilir.

Otomatik suistimaller: Yapay zeka, güvenlik açıklarını belirleme ve bunlardan yararlanma sürecini otomatikleştirerek saldırganların operasyonlarını ölçeklendirmesini kolaylaştırabilir.”

Yapay zeka tabanlı tespit sistemlerini manipüle etmek için teknikler kullanılabilir

Saldırganların, tespit mekanizmalarından kaçabilecek rakip girdiler sunarak yapay zeka tabanlı tespit sistemlerini manipüle etmek için teknikler kullanabileceğini anlatan Prof. Dr. Burhan Pektaş, “Siber suçlular, güvenlik sistemleri tarafından kullanılan savunma mekanizmalarını incelemek ve bunlara uyum sağlamak için yapay zekayı kullanabilir, bu da onların taktiklerini tahmin etmeyi ve bunlara karşı koymayı daha zor hale getirebilir.” dedi. 

Sahte içerik oluşturma…

Prof. Dr. Burhan Pektaş, yapay zeka tarafından oluşturulan deepfake (sahte) içeriklerin bireyleri veya kuruluşları aldatmak için gerçekçi görünen ancak sahte sesli veya görüntülü mesajlar oluşturarak sosyal mühendislik saldırıları için kullanılabileceğini kaydederek, “Yapay zekanın evrimi, siber tehditlere yeni boyutlar kazandırarak saldırganların yapay zekayı kötü amaçlarla kullanma potansiyeline sahip olmasını sağladı.” diye konuştu. 

Siber saldırı için kimlik avı e-postaları oluşturulabilir 

Saldırganların siber saldırılarını geliştirmek için yapay zekayı kötüye kullanabileceği çeşitli yollar olduğunu da ifade eden Prof. Dr. Burhan Pektaş, “Saldırganlar, yüksek düzeyde hedefe yönelik ve ikna edici kimlik avı e-postaları oluşturmak amacıyla büyük veri kümelerini ve sosyal medya profillerini analiz etmek için yapay zekayı kullanabilir. Bu, bireylerin meşru ve kötü niyetli mesajları ayırt etmesini zorlaştırır.” dedi.

Hedefteki kişi kimliğine bürünerek ikna edici ses ve video kayıtları oluşturabilir

Yapay zekanın, geleneksel imza tabanlı antivirüs çözümlerinden kaçmak için kodunu ve görünümünü dinamik olarak değiştirebilen, çok biçimli, kötü amaçlı yazılım oluşturmak için kullanılabileceğini de kaydeden Prof. Dr. Burhan Pektaş, “Yapay zeka algoritmaları, kötü amaçlı yazılım çeşitlerinin oluşturulmasını otomatik hale getirebilir, bu da güvenlik sistemlerinin tehditlerin hacmine ve çeşitliliğine ayak uydurmasını zorlaştırır. Saldırganlar, meşru kişilerin kimliğine bürünerek ikna edici ses ve video kayıtları oluşturmak için yapay zeka tarafından oluşturulan deepfake teknolojisini kullanabilir. Bu, sosyal mühendislik saldırıları veya yanlış bilgi yaymak için kullanılabilir.”

Yapay zeka destekli sohbet robotlar kamuoyunu manipüle etmek için kullanılabilir

Yapay zeka destekli sohbet robotları veya sosyal botların, çevrimiçi etkileşimlerde insan davranışını taklit etmek, dezenformasyon yaymak, sosyal mühendislik saldırıları gerçekleştirmek veya kamuoyunu manipüle etmek için kullanılabileceğini de anlatan Prof. Dr. Burhan Pektaş, “Saldırganlar, güvenlik amacıyla kullanılan yapay zeka modellerinin eğitim verilerini manipüle etmeye çalışabilir.” diye bilgi verdi.

Kişisel verilerin güvenliği

Yapay zekanın, kişisel veri güvenliği üzerinde önemli bir etkisinin var olduğunu, etik ve gizlilik kaygılarının da ortaya çıktığını ifade eden Prof. Dr. Burhan Pektaş, “Yapay zeka sistemleri eğitim için genellikle kapsamlı veri kümelerine dayanır. Bu veri kümeleri hassas kişisel bilgiler içerdiğinde etik kaygı ortaya çıkıyor ve veri toplamanın kapsamı ve gerekliliği hakkında sorular ortaya çıkıyor. Etik uygulamalar, bireylerin kişisel verilerini toplamadan ve işlemeden önce aydınlatılmış onamlarının alınmasını içerir. Verilerin nasıl kullanılacağını açıklamanın şeffaflığı çok önemlidir.” dedi.

Bilişim suçlarına karşı korunmak için bireyler ve kurumlar neler yapabilir?

Siber suçlara karşı korumanın, proaktif önlemlerin, güvenlik uygulamalarının ve sürekli dikkatin bir kombinasyonunu içerdiğini kaydeden Prof. Dr. Burhan Pektaş, siber güvenliğin artırılmasına yönelik hem bireylere hem de kurumlara yönelik önerilerini şöyle sıraladı: 

Güçlü ve benzersiz şifreler kullanın: Karmaşık şifreler oluşturun ve aynı şifreyi birden fazla hesapta kullanmaktan kaçının. Güçlü, benzersiz şifreler oluşturmak ve saklamak için bir şifre yöneticisi kullanmayı düşünün.

Çok faktörlü kimlik doğrulamayı (MFA) etkinleştir: Parolaların ötesinde ekstra bir güvenlik katmanı eklemek için mümkün olan her yerde MFA’yı uygulayın.

Yazılımı güncel tutun: Güvenlik açıklarını düzeltmek ve güvenliği artırmak için işletim sistemlerini, yazılımları ve uygulamaları düzenli olarak güncelleyin.

E-postalara karşı dikkatli olun: Şüpheli bağlantılara tıklamaktan veya bilinmeyen kaynaklardan ekleri indirmekten kaçının. E-postaların, özellikle de hassas bilgiler isteyen e-postaların meşruiyetini doğrulayın.

Güvenli Wi-Fi ağlarını kullanın: Ev Wi-Fi ağlarını güçlü parolalar ve şifrelemeyle koruyun. VPN kullanmadığınız sürece hassas işlemler için halka açık Wi-Fi kullanmaktan kaçının.

Güvenlik yazılımını kurun ve güncelleyin: Saygın bir antivirüs ve kötü amaçlı yazılımdan koruma yazılımı yükleyin ve güncel tutun.

Önemli verileri yedekleyin: Kritik verileri düzenli olarak harici bir cihaza veya güvenli bir bulut hizmetine yedekleyin.

Haberdar olun: Saygın kaynaklar aracılığıyla güncel siber tehditler ve en iyi güvenlik uygulamaları hakkında güncel bilgilere sahip olun.

Kişisel bilgi paylaşımını sınırlayın: Kişisel bilgilerinizi sosyal medyada ve diğer çevrimiçi platformlarda paylaşma konusunda dikkatli olun

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Uzmanı uyardı! Diş yüzeylerinin tamamen temizlenmemesi diş taşına neden oluyor!

Diş yüzeylerinin tamamen temizlenmemesi diş taşına neden oluyor!

Diş taşının temizlenmemesi diş kaybına yol açabiliyor 

Diş yüzeylerinin tamamen temizlenmemesinin diş taşı oluşumuna neden olduğunu ifade eden uzmanlar, diş yüzeyleri tamamen temizlendiğinde diş taşı oluşumunun çok aza indiğini ya da hiç olmadığını söylüyor. 

Ağız bakımına dikkat etmediği için diş taşı oluşmuş ve diş taşı temizliği yaptırmış olan kişilerde temizlik sırasında diş yüzeyleri biraz çizilebileceğinden yeniden diş taşı oluşması ihtimalinin daha yüksek olduğunu vurgulayan Periodontoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Kübra Güler, “Temizlenme yapılmaması durumunda ise diş taşları daha da birikerek diş eti çekilmesine ve kemik kaybına, ardından da dişlerin sallanarak çekilmesine neden olur.” dedi.

Üsküdar Diş Hastanesi Periodontoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Kübra Güler, diş taşı oluşumu ve tedavisi hakkında bilgi verdi.

Neden diş taşı üretiriz? 

Dr. Öğr. Üyesi Kübra Güler, tükürükte çeşitli mineraller bulunduğunu ve bu minerallerim önemli olduğunu dile getirerek, “Diş yüzeylerinin temiz olmaması durumunda bu mineraller bu birikintilere yapışır ve zamanla üst üste birikimle birlikte sertleşerek gerçek manada taş gibi bir yapı kazanır.” dedi.

Diş eti çekilmesine ve kemik kaybına neden oluyor

Diş yüzeyleri tamamen temizlendiğinde diş taşı oluşumunun çok aza indiğini ya da hiç olmadığını da kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Kübra Güler, “Ancak ağız bakımına dikkat etmediği için diş taşı oluşmuş ve diş taşı temizliği yaptırmış olan bireylerde, diş taşı temizliği sırasında diş yüzeyleri biraz çizilebileceğinden yeniden diş taşı oluşması ihtimali daha yüksektir. Temizlenme yapılmaması durumunda ise diş taşları daha da birikerek diş eti çekilmesine ve kemik kaybına, ardından da dişin desteğinin kalmaması sebebiyle sallanarak çekilmesine neden olur.” diye konuştu.

Diş taşı temizliği nasıl yapılır? 

Diş taşı temizliğinin kavitron denilen elektronik bir aletle ya da kretuar denilen metal el aletleri ile yapılabildiğini anlatan Dr. Öğr. Üyesi Kübra Güler, “Titreşim vererek diş taşlarını diş yüzeyinden kaldıran kavitron, hızlı temizlik sağlar, fakat hassas dişlere sahip bireylerde hassasiyet yapabilir. Bunun yanı sıra el aleti ile yapılan temizliğe kıyasla diş yüzeyine daha çok çizer. Kretuar ile yapılan temizlik daha uzun sürmekle birlikte hassasiyet yapmaz, diş yüzeylerini de daha az çizer. Diş yüzeylerindeki diş taşı birikimine göre hekim hangi yöntemle diş taşı temizliği yapacağına karar verir.” dedi.

Diş taşı temizliğinin zararı var mı?

Diş taşı temizliğinin diş yüzeylerinde çiziklere ve renklenmeye neden olduğunu, ağız bakımı etkili yapılmadığı takdirde diş taşı birikimini artırdığını kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Kübra Güler, “Diş etlerine bir zararı yoktur. Temizlik yapılmaması daha çok zararlı olduğu için diş yüzeyine çizik yapması durumu önemsenmez ve parlatma yapılarak bu çizikler en aza indirilmeye çalışılır.” dedi.

 

Diş taşı temizliği hangi aralıklarla yaptırılabilir? 

6 ayda bir diş eti hastalıkları uzmanına kontrole gitmek gerektiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Kübra Güler, “Hekim gerekli gördüğü takdirde diş taşı temizliği yapabilir ya da 6 ay daha beklemeyi uygun görebilir.” dedi.

Diş taşı temizliğinden sonra nelere dikkat edilmeli? 

Dr. Öğr. Üyesi Kübra Güler, ağız bakımını çok etkili yapmaya ve hekim reçete ettiyse arayüz fırçası denilen küçük fırçaları ya da ağız duşunu etkili kullanmaya dikkat etmenin önemine işaret ederek, “İlk birkaç gün diş eti kanaması normaldir, bundan sonra azalarak bitecektir. Diş taşlarının çıktığı yerlerde boşluk oluşması normaldir, çünkü giden diş eti eski yerine gelmez. Önemli olan bunun ilerlemesini önlemektir.” şeklinde konuştu.

Kürdanla taşları çıkarmak zararlı mı?

Kürdan kullanımının diş etine çok zarar verdiğini ve kullanılmaması gerektiğini kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Kübra Güler, “Diş taşlarını tamamen temizleyip diş yüzeylerini pürüzsüzlendirmedikçe diş taşı birikimini çok daha artıracaktır.” şeklinde sözlerini tamamladı

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı