Aylık arşivler: Kasım 2024

AIDS hakkında doğru bilgi, enfeksiyonun yayılmasını engellemede önemli!

1 Aralık Dünya AIDS Farkındalık Günü kapsamında, AIDS ve HIV hakkında doğru bilgilerin yaygınlaştırılmasının önemine dikkat çeken Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Dilek Leyla Mamçu, özellikle gençlerin doğru bilgi sahibi olmalarının enfeksiyonun yayılmasını önlemede kritik bir role sahip olduğunu söyledi. Doğru bilginin riskli davranışları ve yanlış inanışları azaltacağını vurgulayan Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Gençlerin AIDS hakkındaki farkındalığını artırmak için eğitim programları, televizyon, radyo ve sosyal medyada doğru bilgilerin yaygınlaştırılması, açık ve dürüst iletişim gibi yöntemler kullanılabilir.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Dilek Leyla Mamçu, 1 Aralık Dünya AIDS Farkındalık Günü kapsamında, gençlerin AIDS ve HIV hakkında doğru bilgi sahibi olmalarının önemi hakkında açıklamalarda bulundu.

Sosyal medya ve yanlış bilgilerin yaygınlaşması, doğru kaynaklara ulaşılmasını zorlaştırabiliyor

Gençlerin AIDS ve HIV hakkında doğru bilgi sahibi olmalarının, enfeksiyonun yayılmasını önlemede kritik bir role sahip olduğuna vurgu yapan Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Çünkü doğru bilgi riskli davranışları azaltır. Gençler, bulaşma yollarını bilerek korunma yöntemlerini daha etkin kullanabilirler.” dedi.

Doğru bilgilerin HIV pozitif kişilere yönelik yanlış inançları azaltarak, onların sağlık hizmetlerine ulaşmalarını kolaylaştırdığını ifade eden Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Bilgili gençler, çevrelerini de bilinçlendirerek daha geniş bir kitleye ulaşabilirler. Gözlemlerime dayanarak, gençlerin AIDS hakkında genel bir bilgiye sahip olduklarını söyleyebiliriz. Ancak, bu bilginin her zaman doğru ve güncel olmadığını da belirtmek gerekir. Özellikle sosyal medya ve yanlış bilgilerin yaygınlaşması, gençlerin doğru kaynaklara ulaşmasını zorlaştırabilir.” açıklamasını yaptı.

HIV pozitif çiftler basit önlemlerle HIV negatif bebek sahibi olabilir! 

AIDS ile ilgili gençler arasında yaygın olan mitler ve yanlış bilgilere değinen Dr. Dilek Leyla Mamçu, “HIV’in sadece belirli gruplarda görüldüğü düşünülüyor. Oysa HIV, herkesi etkileyebilen bir virüstür.” dedi.

Dr. Dilek Leyla Mamçu, diğer yanlış bilinen konular hakkında şunları söyledi:

“HIV’in sadece cinsel yolla bulaştığı bilgisi de yanlış. HIV, kan ve kan ürünleri yoluyla, anneden bebeğe ve bazı durumlarda ortak iğne kullanımıyla da bulaşabilir. HIV’in belirtileri olduğu için kolayca anlaşılabileceği düşünülüyor. HIV’in ilk evrelerinde belirti vermemesi veya grip benzeri hafif belirtiler göstermesi, teşhisi geciktirebilir. HIV’in ölümcül bir hastalık değildir. Günümüzde HIV, etkili ilaçlarla kontrol altına alınabilen kronik bir hastalık haline gelmiştir. HIV bir hastalık değil AIDS’e yol açabilen virüsün adıdır. HIV pozitifler, doğru ve düzenli tedavi ile sağlıklı bir ömür yaşarlar.

HIV pozitif erkek veya kadınlar bebek sahibi olabilir. HIV taşıyıcılığını kronik bir tıbbi durum seviyesine indirgeyen ilaçların bulunduğu 1996’dan beri, HIV pozitif çiftler çok basit önlemlerle HIV negatif bebek sahibi olabilirler. HIV’in günahkarlar için bir ceza olduğu inanışına sahip olunabilir. HIV sadece bir virüstür ve vücuda girerken kişinin dinine, mesleğine, cinsiyetine, eğitim düzeyine bakmaz.”

Farklı virüs tipleri arasındaki transferden kaynaklı çapraz direnç gelişebiliyor!

HIV hakkında yayılan yanlış bilgilerden birinin de iki HIV pozitif kişinin korunmalarına gerek olmadan birlikte olabileceği düşüncesi olduğunu dile getiren Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Bu bilgi eksiktir. Şöyle ki; eğer kişiler düzenli HIV ilaç tedavisi görüyorlarsa, vücutlarındaki virüs belirlenemeyen seviyeye baskılandıysa ve bu seviye korunuyorsa kondom kullanmalarına gerek yoktur. Ancak henüz ilaç tedavisi görmüyorlarsa veya tedaviye rağmen henüz belirlenemeyen seviyede değillerse, her ikisi de tedavi başarısızlığına uğramamak için daha sıkı korunmalıdır.  Çünkü virüsün farklı tipleri vardır ve farklı virüs tipleri arasındaki transferden kaynaklı çapraz direnç gelişebilir.” uyarısında bulundu.

AIDS hakkında doğru bilgilerin yaygınlaştırılması önemli! 

Gençlerin AIDS hakkındaki farkındalığını artırmak için kullanılabilecek etkili yöntemler olduğunu belirten Dr. Dilek Leyla Mamçu, şunları söyledi:

“Bu konuda eğitim programları büyük önem taşır. Okullarda, gençlik merkezlerinde ve sosyal medya platformlarında düzenli olarak HIV/AIDS eğitimleri verilmeli. Gençlerin sorularını çekinmeden sorabilecekleri, açık ve dürüst iletişim kurulabilen güvenli ortamlar oluşturulmalı. HIV pozitif olanların hikayelerinin paylaşılması, gençlere ilham verebilir ve yanlış anlamaları düzeltebilir. Televizyon, radyo ve sosyal medya gibi platformlarda doğru bilgilerin yaygınlaştırılması da önemli bir nokta. Toplum tabanlı örgütler güçlendirilmeli. Bu örgütler, gençlere ulaşmada ve onları desteklemede önemli bir role sahiptir.”

“Gençlerin HIV testi yaptırma konusunda çekinceleri olabiliyor”

Gençlerin HIV testi yaptırma eğilimlerinin ülkeye, kültüre ve sosyal çevreye göre farklılık gösterdiğini dile getiren Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Genel olarak, gençlerin HIV testi yaptırma konusunda çekinceleri olabiliyor.” dedi.

Bu çekincelerin nedenlerine değinen Dr. Dilek Leyla Mamçu, sözlerini şöyle tamamladı:

“Test sonucunun pozitif çıkması halinde toplum tarafından dışlanma korkusu yaşayabiliyorlar. Testin nasıl yapıldığı, sonuçların ne anlama geldiği gibi konularda yetersiz bilgi sahibi olabiliyorlar. Test merkezlerine ulaşımın zor olması veya testin ücretli olması da test yaptırma konusunda engel oluşturabiliyor. Gençlerin HIV testi yaptırma oranlarını artırmak için testlerin kolaylaştırılması, gizlilik ve güvenliğin sağlanması, danışmanlık hizmetlerinin sunulması gibi uygulamalara gidilebilir. Bu sayede gençler sorularına cevap bulabilir ve destek alabilirler, böylece çekinceleri de azalabilir.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

65 Nerenin Plakası? 65 Plaka Kodu Hangi Şehrin? 65 Hangi İlimize Ait?

KAYNAKCnnturk.com

  65 Nerenin Plakası?

 65 plaka kodu Van şehrine aittir. Bu şehirden çıkan araçlar yasal olarak 65 plaka kodunu kullanır. Özellikle herhangi bir yazar uygulama söz konusu olduğu vakit, 65 plaka kodu üzerinden işlem yapılır. Özellikle Türkiye’de şehirler kategorize edilmesi noktasında plaka kodları kullanılmaktadır.

 Bu plaka kodları alfabetik sıraya göre ele alınır. O yüzden Van şehri yapılacak sıralama ile birlikte 65 plaka kodunu almaktadır. Başta araçların plakalarında olmak üzere özel ve kamu kurumları doğrultusunda değişik yapılarda değerlendirilir.

 65 Plaka Kodu Hangi Şehrin?

 Kentsel açıdan uzun bir tarihe sahip olan Van, Türkiye’nin her açıdan en önemli şehirlerinden biridir. Aynı zamanda Van şehri 65 plaka üzerinden tanımlanır. Baş harfini ve olması ile beraber alfabetik sıra doğrultusunda Van şehri için 65 numara denk gelmektedir.

 Balıkçılık ve hayvancılık ile birlikte tarım konusunda da önemli yer Taşıyan Van, Doğu bölgesinin en güçlü şekillerinden biridir. Aynı zamanda GAP projesi doğrultusunda da ön plana çıktığını ifade etmek gerekir.

 65 Hangi İlimize Ait?

 Türkiye’de her şehrin bir plaka kodu bulunur. Şehirler ve plaka kodu üzerinden kategorize edilir ve düzen sağlanır. Bu bağlamda Van şehri için ise 65 plaka kodu ön plana çıkmaktadır. Van şehrinden merkezli olarak trafikte yer alan araçların arka ve ön plakalarında 65 numara yer almaktadır.

 Hem tarihi açıdan hem de kültürel noktada Türkiye’nin en güçlü şehirleri içerisinde yer alan Van ili adına, 65 plaka kodu farklı yerlerde kullanılabilir. Özellikle idari işlemler trafik kapsamında yapıldığı vakit plaka kodu kullanılır.

Kaynak: cnnturk

64 Nerenin Plakası? 64 Plaka Kodu Hangi Şehrin? 64 Hangi İlimize Ait?

KAYNAKCnnturk.com

  64 Nerenin Plakası? 

 Trafiğe çıkan araçlar, tescil edildikleri ilin plakasını almaktadır. Yeni düzenlemede, araç başka bir ile satılsa bile, alıcı plakayı değiştirmeyip, aynı şekilde kullanabilmektedir. Durum böyle olunca “01” plakaya sahip Adana’da 64 plaka görmek mümkündür.

 64 plakası Uşak iline aittir. Uşak, Ege Bölgesi’nde yer alan bir şehirdir. Ege Bölgesi ile İç Anadolu Bölgesinin birleştiği, geçiş yolu üzerindedir. İl merkezi ve 6 ilçesinde tescil edilen bütün araçların plakaları 64 ile başlar. Daha sonra il ve ilçelere belirlenen harf-harf grubu ve rakamsal dizini alırlar.

 64 Plaka Kodu Hangi Şehrin? 

 64 plaka kodu Ege Bölgesi’nde yer alan Uşak iline aittir. Bu şehir 1953 yılında il olmuştur. 1989 yılına kadar il olan bütün iller alfabetik sıraya göre plaka kodlarını almıştır. Alfabetik sıraya göre Uşak’ın plaka kodu da 64 olmuştur. Bu plakaya sahip olan araçlar bu şehrin Trafik Tescil Şube Müdürlüğüne kayıtlıdırlar.

 Uşak iline kayıtlı araçların plakaları 64’le başlasa da ilçeleri birbirinden ayırt etmek için her ilçeye belirli harf-harf grubu verilmiştir. Bu harf veya harf grubuna bakılarak aracın Uşak’ın hangi ilçesine kayıtlı olduğu bilinmektedir.

 Uşak’ın merkez ilçesi dahil 6 ilçesi bulunmaktadır. Bu ilçeler ve plakalarında kullandıkları harf veya harf grupları şu şekildedir;

 Uşak Merkez ilçesi; M – K – S – T – AC – AZ – DA – DZ – KA – KZ

 Banaz ilçesi; FA – FZ

 Ulubey ilçesi; HA -HZ

 Eşme ilçesi; EA – EZ

 64 Hangi İlimize Ait?

 Türkiye’deki iller plaka ve posta kodlarıyla tanınmaktadır. Bir plakaya bakıldığında aracın hangi ile kayıtlı olduğu bilinmektedir. Bir aracın plakası 64 ile başlıyorsa, o araç Uşak iline kayıtlı demektir. Uşak, Ege Bölgesi’nin küçük ama şirin bir şehridir.

Kaynak: cnnturk

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, 110. yıl etkinlikleri kapsamında “Zehir”i Küçükçekmece seyircisiyle buluşturuyor.

Lot Vekemans’ın yazdığı, Şaban Ol’un çevirip yönettiği “Zehir” 30 Kasım 2024 Cumartesi günü Cennet Kültür ve Sanat Merkezi’nde saat 15.00 ve 20.30’da seyirci karşısına çıkıyor.

 

110. Yıl Etkinlikleri Kapsamında Yeni Turneler Seyircilerimizi Bekliyor

 

İBB Şehir Tiyatroları 110. yıl etkinlikleri kapsamında Aralık ayında farklı kültür merkezlerinde ve sahnelerde, yeni oyunlarla turnelerine devam ediyor. Turne programı şöyle:

 

Uçurtmanın Kuyruğu            7 Aralık                    Cennet Kültür ve Sanat Merkezi

Fosforlu Cevriye                  7 Aralık                     Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi

Uçurtmanın Kuyruğu          10 Aralık                  Yalova Belediyesi Raif Dinçkök Kültür Merkezi Özgecan Aslan Salonu

Oscar                                  14 Aralık                  Sefaköy Kültür ve Sanat Merkezi                                                                                                               

Zehir                                    17 Aralık                 Sancaktepe Sahnesi Tayyip Erdoğan Kongre Merkezi

Uçurtmanın Kuyruğu            21 Aralık                 Cennet Kültür ve Sanat Merkezi

Oscar                                  28 Aralık                  Sefaköy Kültür ve Sanat Merkezi

ZEHİR

Geçmişte yaşadıkları trajik kaybın ardından ayrılan çift, yıllar sonra bir araya gelmek zorunda kalır. Bu buluşma, acılı bir geçmiş hesaplaşmasına dönüşür. Karşı tarafın da neler hissettiğine dair eksik bırakılan taşlar yerine oturur. Kadın ve erkek dünyasının bakış açısına odaklanan eser Hollanda prömiyerinin ardından birçok dile çevrilmiştir.

Oyunda Sevinç Erbulak, Ahmet Saraçoğlu rol alıyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Muğla Büyükşehir Belediyesi’nden Fizyoterapi Hizmeti

Muğla Büyükşehir Belediyesi Evde Bakım Hizmetleri kapsamında Fizyoterapi hizmeti sunmaya başladı. Menteşe, Bodrum ve Ortaca ilçelerinde hizmete başlayan fizyoterapistler, hastaları evlerinde ziyaret ediyor.

 

Muğla Büyükşehir Belediyesi, sosyal belediyecilik anlayışıyla sunduğu Evde Bakım Hizmetlerinin kapsamını genişleterek fizyoterapi hizmetini de hayata geçirdi. Uygulama Menteşe, Bodrum ve Ortaca ilçelerinde başlarken önümüzdeki günlerde diğer ilçelerde de hayata geçirilecek.

 

Büyükşehir Belediyesi sağlık ekipleri, evde bakım hizmetinden faydalanan, yatağa bağımlı olan felçliler, hareketsiz kalan yaşlılar, yoğun bakım süreci sonrası hareket etmekte zorlananlar, ortopedik ameliyatlar sonrasında hareket etmekte güçlük çekenler ve yatağa bağımlı engelli vatandaşlara evlerinde fizik tedavi hizmeti veriyor.  

 

Kişiye Özel Tedavi ve Destek

Hizmet kapsamında her hasta, uzman fizyoterapistler tarafından bireysel olarak değerlendirilip hastaların durumuna göre tedavi programları uygulanıyor. Fizik tedavi seanslarında uygulanan egzersiz programlarıyla, hastaların yaşadığı fiziksel rahatsızlıklar en aza indirilip hareket kabiliyetleri artırılıyor. Bu tedavi programlarıyla hastaların en kısa sürede bağımsız bir şekilde hareket edebilmesi amaçlanıyor.

 

Ailelere Eğitim ve Evde Kolaylık Sağlanıyor

Büyükşehir Belediyesi sağlık ekipleri, aynı zamanda hasta yakınlarının ve aile bireylerinin de hizmetin bir parçası haline gelmesini sağlıyor. Fizyoterapistler, aile bireylerine hastalarının bakımında dikkat edilmesi gereken noktalar hakkında eğitimler vererek güvenli bir yaşam alanı için rehberlik yapıyor. Böylelikle hem hasta hem de aile bireylerinin sürece dahil edildiği bütüncül bir yaklaşım benimseniyor. 

 

Başkan Aras; “Sağlığın en büyük zenginlik olduğunu biliyor, onların yanında olmak için çalışıyoruz”

 

Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras vatandaşların sağlığının, huzurunun ve mutluluğun her şeyden önemli olduğunu söyledi ve sağlık hizmetlerine tüm vatandaşların her alanda ulaşabilmesi için çalıştıklarını belirtti. 

 

Başkan Aras; “Büyükşehir Belediyesi olarak evde bakım hizmetlerimizin alanını genişleterek sağlık alanında hemşehrilerimizin evlerine misafir oluyoruz. Diyetisyen, psikolog desteği, evde reçete yazımından sonra fizyoterapi hizmetini de vatandaşlarımız için başlattık. Bu çalışmalarımızla sağlık hizmetlerini vatandaşlarımızın evlerine kadar götürüyoruz. Sağlığın en büyük zenginlik olduğunu biliyoruz. Hemşehrilerimizin sağlığı için çalışmaya, onların yanında olmaya devam edeceğiz.” dedi. 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bel fıtığında tek çözüm ameliyat değil! Ameliyatsız yöntemlerle bel fıtığı semptomlarını yönetmek mümkün…

Bel fıtığının insanların hayatını olumsuz etkileyen bir rahatsızlık olduğunu belirten Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahı Op. Dr. İdris Avcı, fıtığın erken veya orta evrelerinde ağrı ve diğer semptomları hafifletmek amacıyla ameliyatsız yöntemler uygulanabileceğini açıkladı. Ameliyatsız yöntemlerin, hastanın fıtık seviyesine, semptomlarının şiddetine ve genel sağlık durumuna göre belirlendiğini aktaran Op. Dr. İdris Avcı, “Daha önce bel fıtığı nedeniyle ameliyat olmuş ancak ağrı ve diğer semptomlardan kurtulamamış hastalar için de ameliyatsız tedavi yöntemleri söz konusu olabilir.” dedi. Avcı ayrıca ameliyatsız bel fıtığı tedavisi gören hastaların, tedavi sürecinin başarıya ulaşması ve semptomların tekrarlamaması için dikkat etmeleri gereken bazı noktalar olduğuna vurgu yaptı.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahı Op. Dr. İdris Avcı, bel fıtığı tedavisinde kullanılan ameliyatsız yöntemler hakkında açıklamalarda bulundu.

Ağrı ve diğer semptomlar ameliyatsız yöntemlerle hafifletilebiliyor

Bel fıtığının, omurlar arasındaki disklerin yerinden kayarak omurilik ve sinir köklerine baskı yapması sonucunda oluşan bir rahatsızlık olduğunu hatırlatan Op. Dr. İdris Avcı, “Bel fıtığının yol açtığı ağrı, uyuşma ve hareket kısıtlılığı hastaların günlük yaşamını olumsuz etkileyebilir. Ameliyatsız bel fıtığı tedavisi, fıtığın erken veya orta evrelerinde cerrahi müdahale gerektirmeden ağrı ve diğer semptomların hafifletilmesi amacıyla kullanılan yöntemleri kapsar.” dedi.

Ameliyatsız bel fıtığı tedavisinin fıtığın bulunduğu bölgedeki baskıyı azaltarak hastanın ağrı ve hareket kısıtlılığı gibi semptomlarını kontrol altına almayı hedeflediğini dile getiren Op. Dr. İdris Avcı, ameliyatsız yöntemlerin, bazı durumlarda ileri evrelerdeki hastalarda da uygulanabildiğine dikkat çekti.

Ameliyatsız uygulamalar hastanın durumuna göre planlanıyor 

Ameliyatsız bel fıtığı tedavisinde kullanılan yöntemlerin, hastanın fıtık seviyesine, semptomlarının şiddetine ve genel sağlık durumuna göre belirlendiğini aktaran Op. Dr. İdris Avcı, “Fizik tedavi, bel fıtığı tedavisinde en yaygın kullanılan yöntemlerden biridir. Fizik tedavi sırasında hastanın omurga çevresindeki kasları güçlendirilir, esneklik artırılır ve omurgaya binen yük azaltılır. Bu tedavi yöntemi özellikle fıtığın erken evrelerinde tercih edilir.” dedi.

Avcı, diğer yöntemleri ise şöyle açıkladı:

“Spinal dekompresyon terapisi, omurgaya uygulanan bir çekme kuvveti ile diskler arasındaki basıncı azaltmayı hedefleyen bir tedavi yöntemidir. Bu tedavi, diskin doğal olarak iyileşmesine yardımcı olur ve sinir üzerindeki baskıyı azaltır. Genellikle kronik bel ağrısı çeken ve konservatif tedavilere yanıt vermeyen hastalarda uygulanır. Epidural enjeksiyon, fıtık bölgesine steroid enjekte edilerek inflamasyonu azaltır ve sinirlerin rahatlamasını sağlar. Bu yöntem, daha şiddetli ağrı yaşayan ve fizik tedaviye yanıt vermeyen hastalarda tercih edilir. Epidural enjeksiyonlar geçici rahatlama sağlasa da, kalıcı çözüm için diğer tedavi yöntemleri ile kombine edilmesi gerekebilir. Radyo frekans yöntemiyle sinir kökleri üzerinde minimal invaziv bir işlem uygulanarak ağrı sinyallerinin beyne iletilmesi engellenir. Bu yöntem genellikle ileri seviye bel fıtığı ağrısı olan hastalarda kullanılır.”

Ameliyattan başarılı sonuç alamayanlar da ameliyatsız yöntemlerden faydalanabilir

Daha önce bel fıtığı nedeniyle ameliyat olmuş ancak ağrı ve diğer semptomlardan kurtulamamış hastalar için de ameliyatsız tedavi yöntemlerinin söz konusu olabileceğinin altını çizen Op. Dr. İdris Avcı, “Özellikle fizik tedavi ve epidural enjeksiyonlar, ameliyat sonrası devam eden ağrıları azaltmada etkili olabilir. Ayrıca spinal dekompresyon terapisi, omurgadaki basıncı azaltarak rahatlama sağlayabilir. Ameliyat geçirmiş hastaların tekrar cerrahi riskine maruz kalmamak için ameliyatsız yöntemlere yönelmeleri, yaşam kalitelerini artırabilir.” dedi.

Bu hastalarda tedavi sürecinin daha dikkatli bir şekilde yönetilmesi ve omurga üzerindeki stresin en aza indirilmesi gerektiğine vurgu yapan Avcı, ameliyat sonrası oluşabilecek skar dokusu gibi komplikasyonların da tedavi planlamasında göz önünde bulundurulması gerektiğini aktardı.

Ameliyatsız yöntemler genellikle güvenli ancak bazı yan etkiler görülebilir!

Ameliyatsız bel fıtığı tedavi yöntemlerinin genel olarak güvenli olduğuna, ancak bazı riskler ve yan etkiler görülebildiğine dikkat çeken Op. Dr. İdris Avcı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Fizik tedavi sürecinde yanlış hareket veya fazla zorlanma sonucu ağrı artabilir. Bu nedenle, egzersizlerin bir uzman gözetiminde yapılması önemlidir. Steroid enjeksiyonları, nadiren de olsa enfeksiyon, kanama veya sinir hasarı gibi riskler taşıyabilir. Steroid kullanımının uzun vadeli yan etkileri de olabilir; bu nedenle enjeksiyonlar sınırlı sayıda uygulanır.

Dekompresyon terapisinin omurga üzerindeki basıncı azaltma etkisi, tüm hastalarda aynı sonucu veremeyebilir. Ayrıca bazı hastalarda kas spazmları veya geçici rahatsızlıklar gözlenebilir. Radyo frekans ablasyonu sırasında nadiren sinir hasarı veya enjeksiyon bölgesinde enfeksiyon gibi komplikasyonlar gelişebilir. Ancak işlem minimal invaziv olduğu için genellikle güvenlidir. 

Bu yöntemlerin genel başarı oranı yüksektir ve çoğu hasta ağrı ve semptomlarında belirgin bir iyileşme yaşar. Ancak her hastanın yanıtı farklı olabileceği için tedavi süreci kişiye özel olarak planlanmalıdır.”

Bel fıtığı semptomlarının yönetimi için bunlara dikkat!

Ameliyatsız bel fıtığı tedavisi gören hastaların, tedavi sürecinin başarıya ulaşması ve semptomların tekrarlamaması için dikkat etmeleri gereken bazı noktalar olduğunu ifade eden Op. Dr. İdris Avcı, “Doktorun önerdiği egzersizlerin düzenli olarak yapılması, doğru duruş ve oturma pozisyonlarına dikkat edilmesi, ideal kilonun korunması, ağır yük kaldırılmaması ve uzun süre oturmayıp belirli aralıklarla yürünmesi, bel fıtığı semptomlarının daha iyi yönetilmesine ve yaşam kalitesinin artırılmasına yardımcı olur.” diyerek sözlerini tamamladı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Borusan Contemporary Çocuk Atölyeleri, Aralık ayında da dopdolu

Borusan Contemporary, Aralık ayında da çocukları Perili Köşk’te sanatla dolu etkinliklerle buluşturmaya devam ediyor. Borusan Hikâye Evi ve atölyepikolo tarafından, Doug Aitken’in “İçimdeki Şehir” sergisi ve Borusan Contemporary Çağdaş Sanat Koleksiyonu seçkisi “Ebedi Prelüd”den ilhamla farklı yaş grupları için hazırlanan, atölyeler, 1, 7, 15 ve 21 Aralık tarihlerinde gerçekleştirilecek. 

Borusan Contemporary, hafta sonları minik sanatseverleri çağdaş sanatın yaratıcı, merak ve deneyim dolu dünyasına davet ediyor. 1, 7, 15 ve 21 Aralık tarihlerinde Perili Köşk’te gerçekleştirilecek bu etkinliklerde 4-6, 6-8, 8-12 yaş aralığındaki çocuklar, sanat eserlerini incelerken, kendi yaratıcılıklarını özgürce ifade etme fırsatı bulacaklar. Borusan Hikâye Evi ve atölyepikolo tarafından, Borusan Contemporary sergileri ile Perili Köşk’ün ilham verici atmosferinden esinlenerek tasarlanan özgün atölyeler, çocukları unutmayacakları sanat dolu bir yolculuğa çıkaracak.

Borusan Hikâye Evi’nin yaratıcı atölyeleri 4-6 yaş çocuklarına odaklanıyor

Bu yıl Borusan Contemporary çocuk atölyelerine, Borusan Kocabıyık Vakfı’nın eğitim programı olan ve bugüne kadar binlerce çocuğa ulaşan Hikâye Evi de dâhil oldu. Çocukların kendilerini daha rahat ifade etmelerini ve özgüvenlerini geliştirmelerini hedefleyen Borusan Hikâye Evi, Borusan Contemporary’deki çocuk atölyelerinde 4-6 yaş grubuna odaklanıyor. Bu atölyeler, “Jeux dramatiques” alanının ülkemizdeki en önemli temsilcisi Bahar Gürey rehberliğinde, Borusan Contemporary’nin 2024-2025 sezonunda ağırladığı Amerikalı sanatçı Doug Aitken’in Türkiye’deki ilk kişisel sergisi “İçimdeki Şehir”den ilham alarak düzenleniyor. Etkinliklerde çocuklar, duygularını ifade etmenin, hikâyeler anlatmanın ve yeni dünyalar keşfetmenin keyfini çıkaracaklar.

atölyepikolo’nun geçici ve koleksiyon sergileriyle paralel olarak düzenlediği yaratıcı atölyelerde ise çocuklar, meraklarını keşfetmeye, araştırma yapmaya, soru sormaya, sorgulamaya, tasarlamaya ve bilgiyi yapılandırmaya teşvik ediliyor.

 Borusan Contemporary Çocuk Atölyeleri Aralık Programı

Dans eden renkler 

1 Aralık Pazar günü, saat 11:00’de gerçekleştirilecek atölye, atölyepikolo tarafından 4-6 yaş grubu için hazırlandı. Bu atölye çalışmasında, Borusan Contemporary Çağdaş Sanat Koleksiyonu’ndan seçilmiş çalışmalardan oluşan “Edebi Prelüd” sergisinde yer alan sanatçı Gerwald Rockenschaub’un eserinden ilham alınıyor. Bu soyut resim ile ana ve ara renkler üzerine sohbetle ve eğlenceli bir deney ile başlayacak atölyenin üretim aşamasında ise çocuklar yün ipler, akrilik boya ve fırça kullanarak evlerine götürmek üzere kendi soyut resimlerini yapacaklar.

Bir aşağı, bir yukarı 

1 Aralık Pazar günüsaat 13:00’te gerçekleştirilecek atölye, atölyepikolo tarafından 8-12 yaş grubu için hazırlandı. Bu atölye çalışmasında, Borusan Contemporary Çağdaş Sanat Koleksiyonu’ndan seçilmiş çalışmalardan oluşan “Edebi Prelüd” sergisinde yer alan sanatçı U-Ram Choe’nin “Arbor Deus Pennatus” (2011) eseri ilham veriyor. Bu atölyede heykel, enerji ve makine kavramları üzerine sohbet edilecek ve üretim aşamasında çocuklar, yukarı ve aşağı hareket eden kinetik enerji ile çalışan eğlenceli heykellerini üretecekler.

Şehri hareketlendir!

Borusan Hikâye Evi’nin geliştirdiği “Şehri hareketlendir!” başlıklı atölye, 7 Aralık Cumartesi ve 21 Aralık Cumartesi günü saat 11:00’de 4-6 yaş grubundaki çocuklar ve ebeveynleri ile buluşuyor. Bahar Gürey, Amerikalı sanatçı Doug Aitken’in “İçimdeki Şehir” adlı monografik sergisinde yer alan enstalasyonlarından esinlenerek, Perili Köşk’ün dingin atmosferinde okul öncesi çocuklar için “Şehri Hareketlendir!” isimli bir atölye tasarladı. Yaratıcı dans yönteminin kullanıldığı bu atölyede çocuklar, ebeveynleriyle birlikte bir şehre bakmayı, bazen yeniden tasarlamayı ve en önemlisi kendi bedenleriyle o şehrin hayalini kurmayı deneyimleyecekler.

Nefes Almayı Unutma

Borusan Hikâye Evi’nin geliştirdiği “Nefes Almayı Unutma” başlıklı atölye, 7 Aralık Cumartesi ve 21 Aralık Cumartesi günü saat 12:30’da 4-6 yaş grubundaki çocukları ebeveynleriyle birlikte Bahar Gürey’in rehberliğinde ilham dolu bir deneyime davet ediyor. Atölyede Amerikalı sanatçı Doug Aitken’in “İçimdeki Şehir” adlı monografik sergisinde yer alan, fiziksel olarak birbirinden izole; fakat içsel ritmi birbirine bağlı “3 Modern Figür (Nefes Almayı Unutma)” (2018) adlı eseri inceleniyor. Çocukların bu figürlerden ilham alarak bedenleriyle heykeller oluşturması amaçlanıyor. Heykellerin duruşu, düşüncesi ve nefesi olmayı deneyimlerken, diğer yandan nefes egzersizleriyle sakin ve zinde hissedebilmenin farkındalığını yaşayacaklar. 

Kat kat sanat 

15 Aralık Pazar günü, saat 11:00’de gerçekleştirilecek atölye, atölyepikolo tarafından 6-8 yaş grubu için hazırlandı. Borusan Contemporary Çağdaş Sanat Koleksiyonu’ndan seçilmiş çalışmalardan oluşan “Edebi Prelüd” sergisinde yer alan sanatçı Liam Gillick’in “Bir Kırılmanın Yokluğundan Gelen” (2007) isimli eseri bu atölyeye ilham veriyor. Çocuklarla klasik sanat üretim metotlarından farklı çağdaş sanatçıların imge üretim biçimleri üzerine sohbet edilecek. Atölyenin üretim aşamasında ise çocuklar Gillick’in eserinden ilham alarak hem boyama hem de katlama tekniklerini kullanarak yeni yıl temalı kendi yaratıcı agamograph çalışmalarını yapacaklar.

İçimizdeki Renkler

15 Aralık Pazar günü, saat 13:00’te gerçekleştirilecek atölye, atölyepikolo tarafından 8-12 yaş grubu için hazırlandı. Bu çalışmada, Amerikalı sanatçı Doug Aitken’in “İçimdeki Şehir” başlıklı kişisel sergisinde yer alan “3 Modern Figür (Nefes Almayı Unutma)” (2018) eseri üzerinden heykel kavramına odaklanılacak. Sanatçının kullandığı malzeme çeşitliliği ve teknikleri incelenecek. Atölyenin üretim aşamasında, çocuklar gündelik hayatlarında sıklıkla karşılarına çıkan bir malzemeyi LED ışıklar ve boyalar ile kullanarak kendilerini temsil edecek yeni yıl heykellerini yapacaklar.

Borusan Contemporary Çocuk Atölyeleri biletlerini Biletix üzerinden satın alabilirsiniz. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Keçiören’de çocuklar için tiyatro zamanı

Keçiören Belediyesi, 27. Ankara Tiyatro Festivali kapsamında birbirinden farklı oyunlarla her yaştan tiyatroseveri bir araya getiriyor. Festival kapsamında Bozüyük Belediye Tiyatrosu tarafından hazırlanan “Kalbimdeki Pervane” adlı çocuk oyunu, minik izleyicilerle buluştu. Yönetmenliğini Kıvanç Pehlivanoğlu’nun, senaristliğini ise İlknur Durmaz’ın yaptığı tek perdelik oyun, Necip Fazıl Kısakürek Tiyatro Salonu’nda sahnelendi.

 

Herkes için tiyatro

Resim, müzik ve tiyatroyu birleştiren “Kalbimdeki Pervane” adlı oyun minik tiyatroseverler tarafından yoğun ilgi gördü. Tepegöz desteği ile gerçekleştirilen oyunda, izleyicilere bir çocuğun bebek evinde oyun oynayarak keyifli vakit geçirirken, sonrasında yalnız kalması ve çıktığı bu duygusal yolculukta zamanın iyileştirici gücü anlatıldı. Keçiören Belediyesi, ‘Herkes için Tiyatro Zamanı’ sloganıyla önümüzdeki günlerde sahnelenecek olan “Hacivat Karagöz” ve “Keloğlan ve Dr. Sihirbaz” adlı oyunlar ile minik tiyatroseverleri misafir edecek.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Çimsa, dünyada ses getiren ürün ve teknolojilerini Intercem Americas’ta tanıttı

Dünya yapı malzemeleri sektörünün buluşma noktalarından Intercem Americas Fuarı’na katılan Çimsa, pazardaki güçlü konumunu ve global büyüklüğünü sektör profesyonelleriyle paylaştı. Son yıllarda yaptığı yatırımlarla, lokal bir çimento ihracatçısından global bir yapı malzemeleri oyuncusuna dönüşen Çimsa, yeni yatırımlarla ABD’deki ayak izini güçlendirirken, 2 trilyon dolarlık inşaat sektörü pazarından daha yüksek pay almak için ürün gamını genişletmeyi de sürdürüyor.

 

Dünya yapı malzemeleri sektörünün prestijli organizasyonlarından Intercem Americas, 19-21 Kasım tarihleri arasında ABD’nin Houston şehrinde düzenlendi. Lokal bir çimento ihracatçısından, küresel bir yapı malzemeleri oyuncusuna dönüşen Çimsa da her yıl olduğu gibi Intercem Americas’a katılarak, dünyada örnek gösterilen katma değerli çalışmalarını sektör profesyonelleriyle paylaştı. 50’ye yakın ülkeden çok sayıda sektör profesyonelinin yer aldığı fuarda, Çimsa her geçen gün artırdığı küresel ayak izi ve inovatif ürünleriyle, organizasyonun dikkat çeken üreticileri arasında yer aldı. 

 

ABD’DEKİ 82 MİLYON DOLARLIK YATIRIM İLE BAŞLATTIĞIMIZ İKİNCİ ÜRETİM TESİSİMİZİ DE 2025 SON ÇEYREKTE DEVREYE ALACAĞIZ

 

Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Çimsa CEO’su Umut Zenar, Çimsa’nın dünyada beyaz çimentoda ikinci, CAC’da ise üçüncü en büyük oyuncu olduğunu hatırlatırken, “Bu öncü konumumuzu uluslararası platformlarda ve özellikle ABD gibi bizim için kilit olan bir pazarda sektör oyuncularıyla paylaşmak çok değerli. Bugün global pazarlardaki etkinliğimiz ve çimentodan yapı malzemelerine geçişteki başarılı stratejilerimizle sektörün dönüşümüne önemli katkılar sağlıyoruz. İş kültürümüzün merkezine yerleştirdiğimiz küreselleşme anlayışımız ile yapı malzemelerindeki vizyonumuzu daha da pekiştiriyoruz” dedi.

 

Son 3 yılda uluslararası çapta hayata geçirilen stratejik yatırımlarla, küresel bir yapı malzemeleri oyuncusuna dönüştüklerinin altını çizen Umut Zenar, “Çimsa olarak müşteriye ve sektörün stratejik coğrafyalarına yakın olmak bizim için çok önemli. Bu anlamda yaklaşık yüzde 20 pazar payına sahip olduğumuz ABD de öncelikli pazarlarımızdan birini oluşturuyor. Bugün ABD’de inşaat sektörünün toplam büyüklüğü 2 trilyon dolar seviyesinde hesaplanıyor. Biz de dünyanın en büyük inşaat ve altyapı pazarlarından biri olan ABD’deki pazar payımızı artırmaya odaklanıyoruz. Bugün hali hazırda var olan beyaz çimento tesisimizle, bölgede kendi segmentimizde yüzde 20’ye yakın bir pazar payımız var. Bir yandan buradaki varlığımızı yeni inovatif ürünlerle güçlendirirken bir yandan da gri çimentoda da önemli bir oyuncu olmak için ilk adımımızı attık. Halen inşaat çalışmalarına devam ettiğimiz ve 2025 yılının son çeyreğinde hayata geçirmeyi hedeflediğimiz gri çimento tesisimizle birlikte, ABD pazarında çok daha aktif bir Çimsa yaratacağız” diye konuştu.

 

MÜNİH – MERSİN SİNERJİSİNDE GELİŞTİRİLEN YENİ TEKNOLOJİLERİNİ TANITIYOR

 

Küresel ayak izini dünyanın farklı coğrafyalarında tanıtmayı sürdüren Çimsa, Hindistan’ın Goa kentinde düzenlenen Irefcon India ve Abu Dabi’de düzenlenen Abu Dhabi Dry-mix fuarlarında da Türk yapı malzemeleri sektörünün temsil etti. Kalsiyum alüminat çimento (CAC) başta olmak üzere yapı kimyasalları alanında müşterilerine sunduğu inovatif çözümleri fuar katılımcılarıyla paylaşan Çimsa, Münih’te bulunan Sabancı Teknoloji Merkezi ile Mersin’deki Ar-Ge merkezi Formülhane sinerjisinde geliştirilen yeni teknolojiler hakkında da paydaşlarına bilgi verdi. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kilo Alımını Tetikleyen Gizli Tehdit Duygusal Açlık

Fazla kilo sorunu günümüzde yaş ayrımı gözetmeksizin birçok kişinin yaşadığı ciddi bir sorun. Bu noktada beslenme alışkanlıklarıyla birlikte gerçek açlık hissiyle baş edebilmenin önemli bir yer tuttuğunu söyleyen Uzm. Dyt. Uzm. Klinik Psikolog Merve Öz, pek çok kişi açlık hissiyle baş etmeye çalışırken, bunun kaynağını anlamakta zorlandığını söyledi. Peki, karnınızın guruldaması mı sizi harekete geçiriyor, yoksa stresli bir günün sonunda çikolata arayışı mı? Duygusal açlık ile fiziksel açlık arasındaki ince çizginin modern yaşamın karmaşasında giderek daha da bulanıklaştığını hatırlatan Uzm. Dyt. Uzm. Klinik Psikolog Merve Öz, bu ayrımı anlamanın sadece sağlıklı bir yaşam için değil, duygusal iyilik halimizi korumak için de kritik öneme sahip olduğunu söyledi. 

 

“Hepimiz zaman zaman açlık hissiyle mutfağa yöneliriz. Ancak bu açlık her zaman bedenimizin ihtiyaçlarından mı kaynaklanır, yoksa yorgunluk, stres ya da yalnızlık gibi duygusal bir boşluğu doldurma çabası mı? Duygusal ve fiziksel açlık arasındaki farkı bilmenin hem yeme alışkanlıklarımızı hem de duygusal dengemizi yeniden gözden geçirmemize yardımcı olabileceğini belirten Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Uzm. Dyt ve Uzm. Klinik Psikolog Merve Öz, fazla kiloyla sonuçlanabilecek bu ayrımın yapılması konusunda önemli bilgiler verdi: 

Duygusal açlığın fazla kalori alımına neden olduğunu ve duygusal yeme probleminin çözülmediği takdirde hedef kiloya ulaşmanın, hedef kiloya ulaşılsa dahi bu kiloda kalmanın çok zor olacağını hatırlatan Merve Öz, duygusal açlık fark edildikten sonra mutlaka gerekli önlemlerin alınması gerektiğini söyledi. 

AÇLIĞINIZ DUYGUSAL MI FİZİKSEL Mİ? 

 Uzm. Dyt. Uzm. Klinik Psikolog Merve Öz, konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Duygusal beslenme; kişinin açlıktan ziyade olaylara, durumlara yemek yiyerek tepki vermesidir. Kişinin olumsuz duyguyu bastırmak, olumlu duyguyu ortaya çıkarmak için yemek yemesidir. Yani stres, sıkıntı, üzüntü gibi olumsuz duygular sadece duygusal açlığa neden olmaz. Mutluluk, neşe gibi olumlu duygular da duygusal açlığa neden olur. Fiziksel açlık ise; kişinin gerçekten aç olduğu için yemek yemesidir. Fiziksel açlığa, biyolojik açlık da denir ve hayatı idame ettirmek için gereklidir. Kişiler, karın guruldaması, halsizlik, gözlerin kararması, titreme gibi belirtileri takip ederek açlığın fiziksel açlık olup olmadığını anlayabilir.”

DUYGUSAL AÇLIK NASIL FARK EDİLİR? 

“Yeni yemek yediğiniz halde hala bir şeyler yemek istiyorsanız yaşadığınız durum duygusal açlık olabilir. Bu durumda kendinize en son ne zaman yemek dediğinizi ve gerçekten aç olup olmadığınızı sorun” diye konuşan Merve Öz, sözlerine şöyle devam etti: “Ayrıca stresli olduğunuzda, canınız sıkkın olduğunda ya da çok mutlu olduğunuzda yemek mi arıyorsunuz? Olumlu duyguyu artırmak, olumsuz duyguyu bastırmak için yemek yemeniz duygusal açlık yaşadığınızı gösterir. Ya da, kendinize bir bakın; İşyerinde, çekmecedeki abur cuburları stresli zamanlarınızda mı yiyorsunuz? İşten eve gelip çocuklar uyuyunca kendinizi televizyonun karşısında elinizde yiyecekle mi buluyorsunuz? Yoksa tüm gününüzü, günden kendinize artan zamanda ne yiyeceğinizi planlayarak mı geçiriyorsunuz? Bu soruların cevabı evet ise siz de duygusal açlık yaşıyorsunuz demektir.”

“YEMEDEN ÖNCE BİR KEZ DAHA DÜŞÜNÜN”

Duygusal açlık yaşayan kişinin aslında eskiden yaşadığı hazzı tekrar yaşamak için yiyeceğe yöneldiğini söyleyen Merve Öz, duruma şöyle bir açıklık getirdi: “Örneğin daha önce televizyon karşında yediğiniz cips sizin duygu durumunuzu biraz yükseltmişse aynı yiyecekten aynı performansı tekrar beklersiniz. Ve böylece tv karşısında cips yeme alışkanlığınız oluşur. Fakat bazen aynı yiyecek, aynı hazzı vermeyebilir. Çünkü; izlediğiniz film ya da dizi, mekan, hava ve yanınızdaki insanlar gibi birçok faktör yiyecekten alınan hazzın yükselmesini sağlar. Dolayısıyla bir yiyeceği tüketmeden önce, “bunu gerçekten yemek istiyor muyum, yoksa vereceği hazzın umuduyla mı yiyorum” diye kendinize sorun. Haz alma umuduyla yiyorsanız duygusal yeme probleminiz var demektir. Yiyeceğin kısa sürelik sağlayacağı haz, aldığınız kaloriye değecek mi? Yedikten sonra pişman olacak mısınız? Kendinize bu soruları sorduktan sonra yiyeceği yiyip yemeyeceğinize karar verin.”

“STRES ANINDA YEMEK YERİNE YAPILACAKLAR LİSTESİ OLUŞTURUN”

Duygusal açlık tespit edildikten sonra kişinin kendisini yemekle meşgul etmek yerine daha mutlu olmasını sağlayacağı farklı aktiviteler bulması gerektiğini anlatan Merve Öz, “Öncelikle stres anında yemek yerine yapılacaklar listesi hazırlanmalı ve bu liste göz önünde bulundurulmalıdır. Liste en az 10 maddeden oluşmalıdır. Yapılabilecekler arasında; Kahve, çay ya da su içmek, kitap okumak, müzik dinlemek, dans etmek, film izlemek, yürüyüş yapmak, ortamı değiştirmek, gevşeme egzersizi yapmak, sevilen birisi ile görüşmek, nefes egzersizi yapmak, resim yapmak ya da sizi yemekten uzaklaştıracak sevdiğiniz ne varsa olabilir. Bu aktiviteler odağınızın değişerek yemektense dopamin sağlayacak başka aktivitelere kaymasını sağlayacaktır.” Ve bu yaşanan açlığın geçici olduğunu asla unutmayın.

“20 DAKİKADAN UZUN SÜREN YEMEKLER DOYGUNLUĞU ARTIRIR”

“Bu listenin her maddesi denendikten sonra yemek yeme isteği halen geçmemişse son çare olarak yemek yenilmelidir” diyen Merve Öz, bu konuda da bazı öneriler verdi: “Beyine doyma sinyalinin 20 dakika sonra gittiği, 20 dakika ve 20 dakikadan daha uzun süren yemeklerin doygunluğu artıracağı unutulmamalı. Ne yenirse yensin yavaşça ve ne yediğinin farkında olarak yenilmeli. Tüm bunları uyguladıktan sonra hala duygusal açlık yaşanıyorsa alanında uzman bir psikoterapist yardımıyla duygusal açlığınızın altında yatan nedenlerin araştırılması faydalı olacaktır.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı