Aylık arşivler: Aralık 2024

Doğu Demirkol’un başrolünde olduğu “Doğu” dizisi üçüncü sezonuyla yakında sadece GAİN’de!

Doğu Demirkol’un başrolünü üstlendiği komedi dizisi “Doğu”nun üçüncü sezonu yakında GAİN izleyicisiyle buluşuyor. Dizinin yeni sezon tanıtımı yayınlandı. BKM Mutfak yapımı dizide, Doğu’nun hayatını sorgulama süreci; ekonomik zorluklar, ilişki çıkmazları ve aile içi çatışmalarla harmanlanarak muzip bir dille izleyiciye aktarılıyor.

 

Mizah anlayışıyla geniş bir hayran kitlesine ulaşan Doğu Demirkol, BKM Mutfak yapımı “Doğu” dizisiyle GAİN’de izleyicilerle buluşuyor! Üçüncü sezon tanıtımı yayınlanan dizide Doğu Demirkol başrolün yanı sıra yönetmenliği Cem Terbiyeli ile paylaşırken, senaryoyu ise Murat Özsoy ile birlikte kaleme alıyor. İlk iki sezonuyla büyük beğeni toplayan dizinin üçüncü sezonunda Demirkol’a Evliya Aykan, Ege Kökenli, Kubilay Tuncer, Banu Fatocan, Keremcem ve Ayşe Kırca gibi isimler eşlik ediyor.

“Doğu”, komedyen olma hayalinin peşinden koşan Doğu’nun yaşadığı zorlukları ve hayatın getirdiği iniş çıkışları izleyiciye eğlenceli bir dille aktarıyor. Sahnedeki başarısına rağmen özel hayatında ailesiyle çatışan, maddi sıkıntılarla boğuşan Doğu, zengin kız arkadaşıyla arasındaki kültürel ve maddi farkların yarattığı sorunlarla da yüzleşiyor. Yaptığı işlerde peş peşe başarısız olsa da komedyen olma tutkusunu asla bırakmıyor ve izleyicilere içsel yolculuğunu esprili bir üslupla sunuyor. Çok sevilen dizinin üçüncü sezonunda Doğu, hayatındaki seçimleri sorgulamaya devam ederken kendini bazen ailesiyle hararetli tartışmalar içinde buluyor, bazen de zengin bir ailenin çocuğuna ‘oyun abisi’ olarak sabrını zorlayan komik durumlarla başa çıkmaya çalışıyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Disney+’ın Heyecanla Beklenen Yeni ‘Star Wars’ Dizisi ‘Star Wars: Skeleton Crew’, İlk İki Bölümüyle Dünya ile Aynı Anda Şimdi Sadece Disney+’ta Yayında!

Christopher Ford ve Jon Watts’ın yaratıcıları olduğu ‘Star Wars: Skeleton Crew’ için geri sayım sona erdi. Lucasfilm imzalı, 8 bölümden oluşan dizinin ilk iki bölümü dünya ile aynı anda sadece Disney+’ta yayına girdi. 

 

Ford ile Watts’ın, 2017’deki ortak projeleri ‘Spider-Man: Homecoming’ten çok daha önce yaratım aşamasına girdiği dizi, dört çocuğun “görünüşte güvenli” olan gezegenlerinde yaptıkları keşif sonrası sıra dışı ve tehlikeli bir galakside kaybolmalarını ve evlerine dönüş yolunu bulma serüvenlerini ekrana taşıyor. 

 

Oscar adayı Jude Law’u düzenbaz ve eksantrik Jod karakteriyle izleyeceğimiz ‘Star Wars: Skeleton Crew’da Law’a, Ravi Cabot-Conyers, Ryan Kiera Armstrong, Kyriana Kratter, Robert Timothy Smith, Tunde Adebimpe, Kerry Condon ve Nick Frost eşlik ediyor. Bölümlerin Jon Watts, David Lowery, Daniel Kwan & Daniel Scheinert, Jake Schreier, Bryce Dallas Howard ve Lee Isaac Chung tarafından yönetildiği dizi, izleyenlere gençken yaşadıkları kaçma ve yetki sahibi olma isteği gibi hisler üzerinden kolektif bir duygu yaşatacak. 

 

‘The Mandalorian’ ve ‘Ahsoka’ gibi Yeni Cumhuriyet dönemine kamerasına çeviren ‘Star Wars: Skeleton Crew’, karakterlerinin her birinin çok boyutlu yönüyle ‘Star Wars’ evrenine dair eğlenceli, derinlikli ve macera dolu bir seyir perspektifi sunacak. Dizinin yapımcılarından Jon Favreau ile Dave Filoni’nin en büyük misyonlarını, serinin geçtiği dönem çerçevesinde hikayeye derinlik katmak olarak özetledikleri ‘Star Wars: Skeleton Crew’, çocukların ciddi birer “yetişkin” olarak görülebilecekleri bir dünya yaratıyor. 

 

İlk iki bölümünün ardından her hafta yeni bir bölümüyle seyircilerle buluşacak olan merakla beklenen dizi, tüm dünyayla aynı anda bugünden itibaren sadece Disney+’ta seyredilebiliyor.  . 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Türk inciri uluslararası standartlara göre üretiliyor

Türkiye’nin dünyanın kuru incir ihtiyacının yüzde 60’ını karşıladığı bilgisini veren Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, Türkiye’de üretilen kuru incirin karanlık odalarda UV lambalar altında ve lazerlerle kontrol edildiğini, bir pestisit olmayan aflatoksinin incirlerden ayıklandığını, Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlıklı gıda ürünleri listesinde yer verdiği kuru inciri herkesin gönül rahatlığıyla tüketebileceğini dile getirdi.

 

Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlıklı gıda ürünleri listesinde yer verdiği kuru incirler gıda güvenilirliğinin temini, tüketici sağlığı ve menfaatlerinin korunması amacıyla uluslararası standartlar dikkate alınarak gıda kodeksine göre üretiliyor ve tüketicilere sunuluyor.  

 

Cennet meyvesi olarak tanımlanan, noel sofralarının vazgeçilmezi kuru incirde Türkiye dünyanın kuru incir ihtiyacının yüzde 60’ını karşılıyor.

 

Türkiye’de yetişen kuru incir dünyanın en kaliteli kuru inciri olarak öne çıkarken, Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri, Çin ve Japonya Türk incirini en çok tüketen coğrafyalar olarak öne çıkıyor.

 

Son dönemde kuru incirin aflatoksin nedeniyle ihraç pazarlarından geri gelmesiyle ilgili haberlerin artması üzerine kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla basın toplantısı düzenleyen Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, “Son dönemde yoğun olarak gündeme gelen kuru incirde aflatoksin, kuru incire insan eliyle konulan zirai ilaç/pestisit değildir.   Aflatoksin diğer pek çok tarım ürününde olduğu gibi iklim koşullarına bağlı olarak doğada bulunan saprofit mantarlar tarafından üretim aşamasında meydana gelmektedir. İklim koşullarına bağlı olarak aflatoksin oluşumu her yıl farklılık göstermektedir. Üretim dönemindeki hava koşullarına bağlı olarak toplam üretimdeki aflatoksin varlığı, %0,5 ila %1,5 arası oranlarda değişmektedir. 2024 üretim sezonunda görülen olumsuz hava koşullarından dolayı aflatoksin varlığında önemli bir artış meydana geldi. 2024 yılında aflatoksin ve okratoksin bulaşıklığı nedeniyle AB ülkelerine yapılan ihracatımızda alınan Hızlı Alarm Bildirimi sayısı 2023 yılına göre artış gösterdi” diye konuştu.

 

Kuru incirde aflatoksin oluşumunun önüne geçmek için, üreticiler, Tarım ve Orman Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Enstitüler, Üniversiteler, Borsalar ve Tüccarlarla yoğun bir iş birliği yaptıklarını anlatan Başkan Işık şöyle devam etti; “Aflatoksin sorunu ilk olarak 1987 yılında ortaya çıktı. O andan itibaren Ege İhracatçı Birlikleri tarafından, Ege Üniversitesi, Ticaret Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığı destekleri ile tüm kuru incir işletmelerimizde aflatoksin bulaşıklığını ayıklamak amacıyla kontrol sistemleri oluşturulmuş ve bu sistemin etkinliği denetlenmektedir. Tüm kuru incir işletmelerimiz hammadde alımlarında aflatoksin kontrolü yapmakta ve izleme programları yürütmektedir. Tarım ve Orman Bakanlığımız ve diğer paydaş kurumlarımız ile birlikte üretim aşamasında aflatoksin bulaşıklığını önlemek ve azaltmak için yoğun çalışmalar yapıyoruz. Kuru incirde Aflatoksin ve Okratoksin oluşumunun engellenebilmesi amaçlı her yıl binlerce kurutma kereveti, ilek filesi, hasat filesi, tuzaklar ve örnek kurutma tünelleri Birliğimizce yaptırılmakta, Tarım ve Orman Bakanlığı koordinasyonunda üreticilerimize ücretsiz olarak dağıtılmaktadır. Diğer yandan, örnek bahçeler oluşturarak bilgilendirici broşür ve kitapçıklar yaptırılarak üreticimize yol gösterilmektedir.”

 

Aflatoksinli incirler 24 yıldır imha ediliyor

 

Ege İhracatçı Birlikleri olarak hedeflerinin sadece ihraç pazarlarında değil, ülkemizde de tüketicilerin sağlıklı kuru incir tüketimine katkı sağlamayı misyon edindiklerinin altını çizen EKMİB Başkanı Mehmet Ali Işık, “Bu amaçla işletmelerimize gelen kuru incirler özel karanlık odalarda UV lambalar altında ve lazer ayıklama makinelerinde fiziki kontrollerle sarımsı yeşil renkli ışıma veren aflatoksinli kuru incirler ayıklanıyor. Bu kontroller sonucunda aflatoksin tespit edilen kuru incirlerin ticarete konu olmasının önüne geçilmesi için Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliğimizce 2000 yılından beri Aflatoksinli Kuru İncirlerin İmhası Projesi yürütülüyor. İklim değişikliği ve yaşanan olumsuz hava koşulları nedeniyle bu yıl aflatoksin oluşumunda artış meydana gelmiştir. Bu nedenle Projemiz kapsamında geçen yıl 0,7 olan aflatoksinli kuru incir oranı %1,5’a çıkarılmış, ayrıca Okratoksin-A oluşumuna etki ettiği bilinen küflü incirlerin de %1 oranında toplanarak imhası kararlaştırılmıştır. Bu kapsamda yılda ortalama 500-600 ton aflatoksinli kuru incir imha edilirken, önümüzdeki dönemde imha edilecek toksinli incir miktarı yılda 1.500 tona yükselecek. Sürdürülebilirlik çalışmalarımız kapsamında son 3 yıldır toplanan aflatoksinli incirler Biyogaz tesislerinde bertaraf ediliyor” şeklinde konuştu.

 

Geri gelen kuru incirler ne oluyor?

 

Çok yoğun kontroller sonucunda ihraç edilen kuru incir partilerimiz çeşitli nedenlerle ülkemize geri gelebildiğini aktaran Işık, bu ürünlerle ilgili takip edilen yolu da şöyle özetledi: “Kuru incirin büyük taneli ve homojen olmayan yapısı nedeniyle, analiz edilen numunenin içine tek bir aflatoksinli incirin karışmış olması bile analiz sonucunun olumsuz çıkmasına yol açabilmektedir. İhracattan Geri Dönen Ürünler Türk Gıda Kodeksi (TGK) Mevzuatına Uygunsa Ülkemize Girebilmektedir. İhracattan geri gelen kuru incirler, ülkemize girişte Türkiye’nin ithalat prosedürüne tabi tutulmaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı kontrolünde analiz edilerek sonucu uygun olan partilerin yurda girişine izin verilmektedir. Bakanlık yetkilileri gözetiminde; UV lambalı karanlık odalarda ayıklanan ve lazer makineleri ile tesislerimizde elden geçirilen aflatoksinli kuru incirler tekrar ayıklanmakta, tekrar numune alınarak analiz edilmekte, TGK mevzuatına göre yasal limitlerin altında olan kuru incirler ülkemize girebilmektedir. Bu açıdan, çeşitli mecralarda zehirli, pestisitli kuru incirlerin ihracat pazarlarında tüketilmeyip ülkemiz pazarında satışa sunulduğuna yönelik tüm iddialar asılsız ve yanıltıcıdır.”

 

Biz bütün paydaşlarımızla hem üreticilerimizi hem ülkemizin kalkınmasını devam ettireceğiz 

 

Türkiye İhracatçılar Meclisi Yönetim Kurulu Üyesi Birol Celep, “İncirde kalite sorunu yaşanmasının en büyük nedeni Haziran ve Temmuz ayındaki sıcaklığın 45 derecelere çıkması. Enstitümüz kayıtlarında yaklaşık 300 çeşit incir var. Küresel ısınma ve İklim değişikliği ile sıcaklıklar artmaya devam ettikçe üretim bölgelerini değiştirerek dengeleyeceğiz. Biz bütün paydaşlarımızla hem üreticilerimizi hem ülkemizin kalkınmasını devam ettireceğiz.” dedi.

 

Tarım üretim arazileri yer değiştiriyor

 

Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yusuf Gabay, “İncir stratejik ürünümüzdü son 5 senedir prestij ürünümüz oldu. Yıllar geçtikçe ürünün kalitesini artırıyoruz. Türk incirini prestij ürün olarak satmak istiyoruz. Paydaşlarımızla çalışmalar yürütüyoruz. Küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle kalite sorunları yaşıyoruz. Tarım üretim arazileri yer değiştiriyor. İncirde ovadan dağa doğru bir kayma var. Şuan yüzde 70’i dağda, yüzde 30’u ovada yetiştiriliyor. İyi Tarım Uygulamaları ile bu riskleri bertaraf etmeye çalışıyoruz.” diye konuştu.   

 

İncirdeki aflatoksin ve okratoksinin insan sağlığı açısından risk yaratması için bir kişinin günlük 50 kilo incir tüketiyor olması lazım

 

Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Göksan, “Aydın’da insanların refahını bu ürün belirliyor. İncirdeki aflatoksin ve okratoksinin insan sağlığı açısından risk yaratması için bir kişinin günlük 50 kilo incir tüketiyor olması lazım, bir kişi günde 300 gr incir tüketiyor. Aydın’da sabah öğlen akşam incir yiyor insanlarımız 100 yaşına kadar yaşıyorlar. Rekolte dahada artacak, bizim incirimize sahip çıkmamız gerekiyor.” dedi.

 

Dünyada talebin yüzde 60’ını biz karşılıyoruz

 

35 bin ailenin geçimini incirden sağladığını söyleyen Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Denetim Kurulu Üyesi, Fatma Behit, “Dünyada talebin yüzde 60’ını biz karşılıyoruz.” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, tiyatro sezonunun yeni haftasında 13 oyunla seyirci karşısına çıkıyor.

Şehir Tiyatroları’nın 110. yılında sanatseverleri Anton Çehov’dan Haldun Taner’e, Henrik Ibsen’den Bora Seçkin’e klasik ve çağdaş yazarların eserlerinin ön planda olduğu zengin bir repertuvar bekliyor.

Bu hafta Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım, Kuğunun Şarkısı, Yaşamak mı Yoksa Ölmek mi, Bir Halk Düşmanı, Hayat Der Gülümserim, Sivrisinekler, Zehir, Benim Küçük Yıldızım, Rüya, Herkes Sihirbaz Olacak, Çöpsüz Dünya, Masal, Elma Kurdu Kırtık adlı oyunlarımız seyirciyle buluşacak.

Oyun biletleri, gişelerden, https://sehirtiyatrolari.ibb.istanbul/biletinial adreslerinden ve mobil uygulamamızdan temin edilebilir.

 

Bu Haftanın Programı (4-8 Aralık 2024)

 

GÖZLERİMİ KAPARIM VAZİFEMİ YAPARIM

Epik Tiyatro’nun büyük ustası Haldun Taner, bu kült eserinde 31 Mart Vakası’ndan 71 Muhtırası’na kadar bireysel ve toplumsal anlamda yaşanan dönüşümlerin yanı sıra hiç değişmeyen şeylerin taşlamasını yapıyor. Oyunda yoksul bir aileden gelen, hayatı sorgulamadan yaşayan “dürüst” Vicdani ile  varlıklı bir ailede doğan, servetine servet katarak yükselebilmek için her yolu mubah gören Efruz isimli iki zıt karakterin hayat hikâyesi aktarılıyor. Hiciv, mizah ve yer yer hazin hikâyelerle ilerleyen oyun, sınıfsal farklılıkların birey ve sosyal yaşam üzerindeki etkileri, insan tabiatı, vatan sevgisi, iyilik-kötülük gibi konulara dair sorular sorduruyor. Vicdani kendi gibi olanlara şöyle sesleniyor: “Ey benim kardeşlerim/ İbret olsun hayatım/ Açın ne olur gözünüzü,/ Sakın siz de benim gibi/ Safçasına/ Plak olmayın”

Haldun Taner’in yazdığı Yelda Baskın’ın yönettiği oyunda Alp Tuğhan Taş, Aybar Taştekin, Cafer Alpsolay, Can AlibeyoğluDoğan Şirin, Emrecan Karakurum, Özgür Atkın, Özgür Dağ, Seda ÇavdarYiğit Ali Uslu rol alıyor. Oyun, 4-7 Aralık 2024 tarihleri arasında Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde.

KUĞUNUN ŞARKISI

Anton Çehov’un tek perdelik kısa oyunlarından biri olan Kuğunun Şarkısı’nda, yaşlı ve yalnız bir aktörün geçmişiyle yüzleşmesine, hayatını sorgulamasına, pişmanlıklarına ve aradan geçen onca yıla rağmen, hala, hayatta en iyi yaptığı şeye, aktörlüğe tutunmaya çalışmasına tanık oluyoruz.

Oyunda, insan doğasının gizli özlemlerini, öfkelerini ve tutkularını yansıtan önemli bir Çehov karakteri olarak karşımızda duran Svetlevidov’un anılarında yeniden canlanan Shakespeare’nin seçme tiradları, izleyenleri de oyuncunun geçmişine doğru bir yolculuğa çıkarıyor.

Alkışlar, tebrikler, aşklar ve şöhretin sarhoşluğuyla, yaşamı boyunca mutluluğu ve hayatın anlamını arayan Svetlevidov, geride bıraktığı onca hayal kırıklığına ve çektiği bütün sıkıntılara rağmen, sahnede ölümü bekliyor olduğu gerçeğinin önünde bile başını eğmeden durmaya devam ediyor.

Bora Seçkin’in yönettiği oyunda Bora Seçkin, Ertan Kılıç, Naşit Özcan, Yeliz Şatıroğlu rol alıyor. Oyun, 4-7 Aralık 2024 tarihleri arasında Kağıthane Sadabad Sahnesi’nde.

YAŞAMAK MI, YOKSA ÖLMEK Mİ

1939 yılı, Polonya’nın Nazi birliklerince işgalinin hemen öncesi. Varşova’da bir tiyatroda Hitler karşıtı bir oyunun provaları sürmektedir. Oyun siyasi sebeplerle yasaklanarak yerine Hamlet konulur. Almanların Polonya’yı işgali üzerine tiyatro kapanır. İşsiz kalan oyuncular, bir Alman casusunun engellenmesi için çalışırlar. Provasını yaptıkları oyun sayesinde, Nazilerin kılığına girer ve zaman zaman umutsuzlaşan ve gitgide çetrefilleşen bir savaşı sürdürürler.

Nick Whitby’nin yazdığı, Yücel Erten’in çevirdiği, Hüseyin Köroğlu’nun yönettiği oyunda Şenay Saçbüker, Hüseyin Köroğlu, Kutay Kırşehirlioğlu, Bahtiyar Engin, Vildan Türkbaş, İrem Arslan, Emre Narcı, Volkan Ayhan, Emre Şen, Ümit Bülent Dinçer, Tarık Köksal, Deniz Yeşil Mavi, Erkan Akkoyunlu, Özge Kırdı, Orçun Tekelioğlu, Rüzgar Aşıkoğlu, Özgür Ali Kuruçay rol alıyor. Oyun, 4-7 Aralık 2024 tarihleri arasında Üsküdar Musahipzade Celal Sahnesi’nde.

BİR HALK DÜŞMANI

Kentin yegâne gelir kaynağı olan kaplıcalarla ilgili araştırmasından şüphelerini haklı çıkartan bir sonuç alan Dr. Stockman’ın mücadelesi, Ibsen’in güçlü kalemiyle, “halkın yararı” sayılan şeyin, çıkar prizmasında şekil değiştirmesini anlatan bir “mesel”e dönüşüyor.

Henrik Ibsen’in yazdığı, Dilek Başak Carelius’un çevirdiği, Orhan Alkaya’nın yönettiği oyunda Barış Çağatay Çakıroğlu, Burçak Çöllü, Cem Baza, Derya Yıldırım, Gökhan Mete, Hakan Arlı, Hazal Uprak, Mert Tanık, Müge Akyamaç, Rahmi Elhan, Tankut Yıldız rol alıyor. Oyun, 4-7 Aralık 2024 tarihleri arasında Ümraniye Sahnesi’nde.

HAYAT DER GÜLÜMSERİM

Yıllarca olağanüstü kadın karakterlere hayat vermiş bir oyuncu, AVM yapılmak üzere yıkılacak bir sahneye veda eder. Anlatılmaya değer bulunmayan farklı sınıflardan kadınların sıcak ve aşina hayat hikâyeleri, ilk kez aktarılır.

Özen Yula’nın yazıp yönettiği oyunda Sema Keçik, Serkan Bacak rol alıyor. Oyun, 4-7 Aralık 2024 tarihleri arasında Müze Gazhane Prof. Dr. Sevda Şener Sahnesi’nde.

SİVRİSİNEKLER

Alice, Cenevre’de Higgs Bozonu’nun varlığını kanıtlamak için yapılan “Büyük Hadron Çarpıştırıcısı” projesinde çalışan bir bilim insanıdır. Kendisi gibi bilim insanı olan kocası, çocukları Luke küçükken ortadan kaybolmuştur ve bu onların hayatındaki kara deliktir. Lucy Kirkwood’un yazdığı, Ali Gökmen Altuğ’un yönettiği oyunda Ayşin Atav, Yeliz Gerçek, Senan Kara Tutumluer, Özgür Dereli, Ahhan Şener, Pınar Demiral, Volkan Öztürk, Ümran İnceoğlu, Pınar Pamuk rol alıyor. Oyun, 4-7 Aralık 2024 tarihleri arasında Müze Gazhane Meydan Sahne’de.

ZEHİR

Geçmişte yaşadıkları trajik kaybın ardından ayrılan çift, yıllar sonra bir araya gelmek zorunda kalır. Bu buluşma, acılı bir geçmiş hesaplaşmasına dönüşür. Karşı tarafın da neler hissettiğine dair eksik bırakılan taşlar yerine oturur. Kadın ve erkek dünyasının bakış açısına odaklanan eser Hollanda prömiyerinin ardından birçok dile çevrilmiştir.

Lot Vekemans’ın yazdığı Şaban Ol’un çevirip yönettiği oyunda Sevinç Erbulak, Ahmet Saraçoğlu rol alıyor. Oyun, 7 Aralık 2024 tarihinde Beylikdüzü Rasim Öztekin Sahnesi’nde.

 

BENİM KÜÇÜK YILDIZIM (3+ Yaş)

Bir gün bir yıldız kayar… Gökyüzünden… Küçük kız onun peşine düşer… Belki gözündeki yıldıza ulaşamaz; ama bir yıldız şarkıcı kargaya, tavuklar için bir Yıldız gibi pırıl pırıl parlayan bir mısır tanesine, her nefes aldıkça bir yıldız parıldayan ateş böceğine rastlar… Hepsiyle arkadaş olur… Sonunda gerçek yıldızın içinde olduğunu sevgi kardeşlik dostluk olduğunu anlar.

Cengiz Özek’in yazıp yönettiği oyunda Ayşe Günyüz Demirci, Buğra Can Ildırışık, Yunus Erman Çağlar, Kamer Karabektaş, Mana Alkoy, Özge Kırdı, Pınar Pamuk, Aslı Menaz rol alıyor. Oyun, 8 Aralık 2024 tarihinde Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde.

 

RÜYA(5+Yaş)

Hayvanat bahçesini ziyaret eden Özgür, doğal yaşam alanlarından kopartılıp kafese konan hayvan dostlarını rüyasında görür. Artık harekete geçme zamanıdır ve Özgür onları kurtarmakta kararlıdır. Özge Midilli-Ertan Kılıç’ın yazdığı Özge Midilli’nin yönettiği oyunda Alp Tuğhan Taş, Neşe Ceren Aktay, Pınar Aygün, Direnç Dedeoğlu, Gülce Çakır, Mehtap Gündoğdu Akbulut, Nilay Bağ, Nilay Yazıcıoğlu rol alıyor. Oyun, 8 Aralık 2024 tarihinde Kağıthane Sadabad Sahnesi’nde.

 

HERKES SİHİRBAZ OLACAK (3+ Yaş)

Ünlü sihirbaz Zubi’nin öğrencileri “usta”lığa geçip onun sihirli şapkasını almanın hayalini kurarlar. Zubi, sihirli şapkanın yeni sahibini belirlemek için bir yarışma düzenler. İllüzyon gösterileriyle ilerleyen oyunda, hedefe ortaklaşa ilerlemenin önemi anlatılıyor.

Kubilay Tuncer’in yazıp yönettiği oyunda   Aslı Şahin, Aybar Taştekin, Cihat Faruk Sevindik, Damla Cangül Yiğit, Zeliha Bahar Çebi rol alıyor. Oyun, 8 Aralık 2024 tarihinde Üsküdar Musahipzade Celal Sahnesi’nde.

 

ÇÖPSÜZ DÜNYA (3+ Yaş)

İklim değişikliği ve hava kirliliğinden dolayı bulutların renginin, rüzgârın yönünün değiştiği günlerden bir gün; umutlu, mutlu ve bilinçli bir uçurtma olan Uç Uç kuyruğu koptuğu için bir çöplüğe düşer. Çöplükte, bez bir bebek olan Püsküllü ve atılmış bir koli olan Koli Koli ile tanışır. Çöplüğün kontrolünü elinde tutan Çöpten Kral ve yardımcısı Sinek ile kurulu düzenlerini değiştirmeye çalışan Uç Uç arasında bir mücadele başlar.

Çöpsüz Dünya oyunu sevimli karakterler aracılığıyla tüketim kültürünün bilinçsizce yaygınlaştığı günümüzde “geri dönüşüm, tamir, sıfır atık ve renklerle ayrılmış atık kutuları’’ gibi konuları ele alarak atıklardan arındırılmış bir dünya nasıl mümkün olabilir sorusuna cevaplar arıyor. Arzu Yurtseven’in yazdığı, Nihat Alpteki’nin yönettiği oyunda Eylül Soğukçay, Pınar Demiral, Engin Akpınar, Samet Silme, Mehmet Soner Dinç rol alıyor. Oyun, 8 Aralık 2024 tarihinde Ümraniye Sahnesi’nde.

 

MASAL (5+Yaş)

Hakkından ve ihtiyacından fazla yiyeceği çalarak açlığa sebep olan yemek hırsızı ve işbirlikçisine karşı üç çocuk fantastik bir yolculuğa çıkar. Birçok engelin aşıldığı yolculuk sürecinde bireysellikten birlikte hareket etmeye, yardımlaşma ve adaletli paylaşıma kadar çocukların düşünce ve eylemleri değişir. Açlığın tüm çocuklar için yaşamsal bir sorun olduğunu fark eden çocuklar, açgözlü yemek hırsızı ve işbirlikçisine karşı mücadeleyi büyütür. Eftal Gülbudak’ın yazıp yönettiği oyunda Ceren Hacımuratoğlu, Ercan Demirhan, Yeliz Şatıroğlu, Onur Şirin, Volkan Öztürk rol alıyor.  Oyun, 8 Aralık 2024 tarihinde Müze Gazhane Prof. Dr. Sevda Şener Sahnesi’nde.

 

ELMA KURDU KIRTIK (4-7 Yaş)

Elma Kurdu Kırtık 7 yaş altı çocuklara yönelik, kuklaların kullanıldığı, canlı müzik eşliğinde oynanan eğlenceli bir çocuk oyunudur. Haylaz bir elma kurdunun mükemmel elmayı bulmak için çıktığı yolculuğu anlatır. Sahip olduklarına değer vermeyen, çevresindekileri hor gören Kırtık bu yolculukta aradığı mükemmel elmaya ulaşmak yerine çok daha kıymetli bir şeyin farkına varır. Çocukların sosyal çevreleriyle olan ilişkilerine dikkat çeken oyun somut nesnelerle soyut kavramları ilişkilendirerek çocuğun algısını geliştirmeyi amaçlamaktadır. Çocuğun günlük yaşamında yaşadığı çelişkileri renkli bir hayal dünyasında yeniden yaratan oyun çocuğa kendi gerçekliğine dışarıdan bakabilme şansı verir. B. Çağatay Çakıroğlu ve Ö. Barış Bakova’nın yazıp B. Çağatay Çakıroğlu’nun yönettiği oyunda; Elyesa Çağlar Evkaya ve Seda Çavdar rol alıyor. Oyun, 8 Aralık 2024 tarihinde Beylikdüzü Rasim Öztekin Sahnesi’nde.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

AYD Alışveriş Ekonomisi Zirvesi 15. kez gerçekleştirildi

Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği tarafından her yıl düzenlenen “AYD Alışveriş Ekonomisi Zirvesi”nin 15. si, 3 Aralık 2024 Salı günü Swissotel The Bosphorus Istanbul’da gerçekleştirildi. AVM yatırımcıları, merkez yöneticileri, perakendeciler, AVM yöneticileri ve sektöre destek veren firmaları bir araya getiren zirvede, sektörün bugünü ve yarını konuşuldu. Alkaş iş birliğiyle düzenlenen zirvede 1 Numaralı Markalar” ödülleri de sahiplerini buldu.

Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği’nin (AYD) her yıl düzenlediği “AYD Alışveriş Ekonomisi Zirvesi”nin 15.’si, 3 Aralık 2024 Salı günü Swissotel The Bosphorus İstanbul’da ve eş zamanlı olarak digitalnetworkalkas internet sitesinde hibrit olarak gerçekleştirildi. Alkaş iş birliğiyle düzenlenen zirve, ticari gayrimenkul ve AVM yatırımcıları ile perakendenin önde gelen isimlerini bir araya getirerek sektöre ışık tuttu. Fiba Commercial Properties ana sponsorluğunda düzenlenen zirvede alışveriş ekonomisinin geleceği hakkında değerli görüşler paylaşılırken, “1 Numaralı Markalar” ödülleri de sahiplerini buldu. Ticaret Bakan Yardımcısı Mahmut Gürcan’ın da katıldığı zirve, AYD Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Şapkacı ve Fiba CP CEO’su & Yönetim Kurulu Üyesi Yurdaer Kahraman’ın açılış konuşmalarıyla başladı. 

AYD Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Şapkacı, açılış konuşmasında “Ülkemize sunduğumuz katkı, yalnızca ticari başarılardan ibaret değil; toplumsal kalkınmaya ve aynı zamanda ekonomik büyümeye uzanıyor. 1980’lerin sonunda başlayan yolculuğumuzda, bugün dünya standartlarında 450’ye yakın alışveriş merkezine ulaştık. 50 milyar dolar yatırım hacmine sahip olan sektörümüz, içinde bulunduğu ekosistemde 600 bin kişiye doğrudan ve 2,1 milyon kişiye de dolaylı olarak istihdam sağlıyor. Bu rakamlar, sektör olarak Türkiye’nin kalkınmasında üstlendiğimiz rolün de bir göstergesidir.” dedi ve sözlerine şöyle devam etti: “Geleceğe dair vizyonumuz, sektör olarak tüm paydaşlarımızla birlikte güçlenmek ve potansiyelimizi kullanarak ülkemiz için daha fazla katma değer yaratmaktır.”

 

“Çok daha fazla nitelikli yatırımın ülkemize gelmemesi için hiçbir sebep yoktur”

Türkiye’nin, AVM’lerin de desteğiyle bölgesinde bir alışveriş destinasyonu olarak konumlandığını ve AVM’lerin ekonomiyi desteklediğini vurgulayan Nuri Şapkacı, “AVM yatırımcıları, ticari gayrimenkulün tüm alanlarında yatırım yapmaktadır ve yapma potansiyeline sahiptir. Pek çoğunun gayrimenkul harici sektörlerde de çok kritik yatırımları bulunmaktadır. Genç ve yetkin nüfusumuz, jeopolitik konumumuz ve dinamik yapımız sayesinde, ekonomik stabilitenin sağlanmasıyla birlikte, çok daha fazla nitelikli yatırımın ülkemize gelmemesi için hiçbir sebep yoktur. Bu yolda, yatırımcıların kendilerini güvende hissetmesini sağlayacak mevzuat düzenlemelerinin hayata geçirilmesi, dernek olarak en çok çaba harcadığımız konulardandır.” şeklinde konuştu.

 

15. AYD Alışveriş Ekonomisi Zirvesi; AYD Sürdürülebilirlik Komitesi Başkanı Cem Eriç, EY Türkiye Şirket Ortağı & İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Hizmetleri Lideri Ece Sevin, Boyner Grup CFO’su & İcra Kurulu Üyesi Özgür Tokgöz Altun, Ekonomist/Stratejist M. Fatih Keresteci, Finberg Strateji ve Yatırımlardan Sorumlu Direktör Gaye Ör, Octopus Kurucusu & CEO’su Emre Yıldız, Fiba CP Mali İşler Genel Müdür Yardımcısı Levent Kaya, Kiğılı Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kiğılı, FutureBright Kurucu Ortağı Akan Abdula, Esas Gayrimenkul COO’su Nevzat Yavan, ECE Türkiye Eş Genel Müdürü ve COO’su Semet Yolaç Canlıel, Fiba Perakende Grubu Genel Müdürü Batur Can, Parfois Uluslararası Büyüme ve İş Geliştirme Direktörü Jaime Nehama, Flying Tiger Copenhagen Türkiye Genel Müdürü Sami Hotak, Alkaş & HAN Spaces Yönetim Kurulu Başkanı Avi Alkaş, Avrupakent GYO Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Çetinsaya, Orka Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, Yanındayız Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Gürcan, Aqua Florya Yönetim Kurulu Üyesi Dilek Çapanoğlu, Manhattan Venture Partners, Orta ve Doğu Avrupa Bölge Sorumlusu Memet Yazıcı, TAB Gıda Co-CEO’su Özgür Çetinkaya ve Rönesans Gayrimenkul Genel Müdürü Yağmur Yaşar gibi iş dünyasından değerli isimlerin katılımıyla gerçekleşti. 15. AYD Alışveriş Ekonomisi Zirvesi, “1 Numaralı Markalar” Ödül Töreni ile son buldu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Gençlerde kronik yalnızlık artıyor…

Yapay zekanın kriz durumlarında sosyal destek bağlamında insanların duymak istedikleri tüm sözleri söyleyebildiğine dikkat çeken Sosyolog Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Kişilerin insanların yerine yapay zekayla uzun süreli iletişim kurmayı tercih etmeleri sosyal medya örneğinde olduğu gibi yalnızlığı daha da derinleştirecektir.” dedi.

İngiltere’de yapılan geniş çaplı bir araştırmanın sonucuna da işaret eden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Yalnızlığın insan sağlığı açısından obeziteden daha kötü sonuçlar doğurabileceğini, erken ölüm riskini yüzde 26 artırabildiğini ve artan kardiyovasküler hastalık, demans, felç, depresyon ve anksiyete riskiyle ilişkili olduğunu ortaya koydu.” dedi. 

Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, dijital çağda gençlerde artan yalnızlık duygusunu değerlendirdi.

Gençlerde kronik yalnızlık artıyor! 

Son yıllarda dünyada özellikle gençler arasında kronik yalnızlık duygusunun arttığını dile getiren Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Sorunun boyutu şaşırtıcı derecede yüksek. Birleşik Krallık’ta 3,8 milyon insan kronik yalnızlıktan mustarip; ABD’de yetişkinlerin yüzde 36’sı ve gençlerin yüzde 61’i şiddetli yalnızlık yaşıyor. Alman Bertelsmann Vakfı’nın girişimiyle Mart 2024’te Almanya genelinde 2 bin 532 örneklem üzerinden gerçekleştirilen bir araştırmada ankete katılan 16-30 yaş arası gençlerin neredeyse yarısı (Yüzde 46) kendini yalnız hissettiklerini belirtmişlerdir.” dedi.

Yakın çevreleriyle selamlaşmayı bile unutan gençler var…

Türkiye genelinde her yıl gerçekleştirdikleri geniş kapsamlı yalnızlık araştırması sonuçlarına göre de 18-24 yaş arasındaki gençlerin yüzde 40’ının, 55 yaş üstündeki kişilerin ise yüzde 26’sının kendini sıkça yalnız hissettiğini söylediğini kaydeden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, şöyle devam etti:

“2021’e göre yaş grupları bazında yalnızlık hissiyatının değişimi incelendiğinde ise 25 yaş üstü grupların hepsinde 2021’e göre yalnızlık hissiyatında artış olduğu görülmekte. Genelde dijital teknoloji bağımlılığının yalnızlığı arttırdığı söylenir ama bunun dışında diğer faktörlerde etkili. Okul ve çalışma hayatının yoğunluğu nedeniyle sosyal çevrenin eksikliği, eğitim hayatında hep en yüksek notu alma ve aile içinde sülaledeki en iyi genç olma baskısı gibi nedenler de gençleri sosyalleşmeden yoksun bırakan ve yalnızlıklarını tetikleyen etkenler. Öte yandan çağdaş ebeveynlerin sürekli kollayıcı tutumlarından dolayı gençler benmerkezci bir anlayışla büyüdükleri için iletişim kurmaya zorlanıyorlar. Ne yazık ki, birbirleri ve yakın çevreleriyle selamlaşmayı bile unutan gençlerimiz var.  Bu durum gençlerin sağlıklı ilişkiler kurmasını engellediği için gençlerin yalnızlık hissini derinleştirebiliyor.”

 

Gerçek buluşmaya zaman ve çaba harcamak istemiyorlar…

Gençlerin yaygın biçimde kullanmakta olduğu sosyal medyanın, kullanım şekline bağlı olarak hem bir sosyalleşme aracı hem de yalnızlaşmalarına neden olan bir alan olarak görüldüğüne vurgu yapan Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “İnternet ve sosyal medyanın aşırı kullanımı özellikle gençler arasında gerçek sosyal ilişkilerdeki yüz yüze iletişimin azalmasına ve bu nedenle de sosyal izolasyona yol açmaktadır. Fiziksel olarak bir arada bulunamama, sosyal medyada kısa ileti ve emojilerle gerçekleşen yüzeysel iletişim biçimleri yalnızlaşma duygusunu daha da tetiklemektedir. Pek çok genç gerçek buluşmaya zaman ve çaba harcamak bile istemiyor, romantik ilişkiler bile günümüzde tanışma siteleri aracılığıyla gerçekleşiyor. Araştırmalarda da sosyal medyayı daha sık kullanan gençlerin yalnızlık düzeylerinin daha yüksek olduğu görülmektedir. Burada çift taraflı bir etki söz konusudur. Yalnızlığın sosyal medya kullanımını arttırdığı gibi sosyal medyaya aşırı yönelimin de yalnızlığı arttırabileceğini belirtmektedirler.” diye konuştu.

Yapay zekayla uzun süreli iletişim yalnızlığı derinleştiriyor…

Dolayısıyla sosyal ağların yarattığı yeni sosyallikler içinde yalnızlığı gidermeye çalışan gençlerin daha da yalnızlaşabildiğini kaydeden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, şöyle devam etti:

“Sosyal izolasyondaki artış da zamanla yabancılaşmaya ve bireyin kendini daha fazla yalnız hissetmesine neden olabilmektedir. Sosyal medya dışında yalnızlıkla ilgili diğer güncel bir konuda yapay zeka. Yapay zeka teknolojileri de günümüzde hızla gelişen ve halihazırda iletişim kurabilen, insan duygularını iyi bir şekilde simüle edebilen yeni bir olgu. Günümüzde artık yapay zeka araçlarına, ilişki sorunlarımızdan bahsederek ve kendimizi çok kötü hissettiğimizi söylediğimizde, örneğin ChatGPT bize büyük bir şefkatle karşılık verebiliyor. Sosyal destek bağlamında insanların duymak istedikleri tüm sözleri söyleyebiliyor. Dolayısıyla yakın gelecekte hem gençlere hem de diğer yaş gruplarına başvuracak kimsenin kalmadığını hissettiği kriz anlarında yapay zeka geçici bir çözüm olarak görülebilir. Hatta bazı uzmanlar insanın özgüveninin azalmasının yalnızlığı arttırdığı yaklaşımından yola çıkarak, yapay zekanın insanlara pratik yapma ve sosyal becerilerini geliştirme fırsatı vererek ‘bu döngüyü kırmaya’ yardımcı olabileceğini söylemektedirler. Ancak burada da ölçülü olmak önemli. Çünkü kişilerin insanların yerine yapay zekayla uzun süreli iletişim kurmayı tercih etmeleri sosyal medya örneğinde olduğu gibi yalnızlığı daha da derinleştirecektir.”

Yalnız gençlerin işsiz ve eğitimsiz olma olasılıkları daha yüksek 

Yalnızlığın uzun vadede gençlerin sosyal becerilerine, akademik başarılarına veya kariyer hedeflerine etkilerine de dikkat çeken Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Araştırmalar, yalnız yaşayan gençlerin işsiz veya eğitimsiz olma olasılıklarının daha yüksek olduğunu, kendilerini daha az çalışabilecek durumda gördüklerini ve sosyal açıdan daha başarılı akranlarına göre sosyal merdivende daha aşağıda olduklarını gösteriyor. King’s College London ve Greenwich Üniversitesi’nden İngiliz bilim insanları uzun süreli ve geniş bir örneklem kitlesi üzerinde yapılan araştırma sonucunda, erken ergenlik dönemindeki yalnızlığın, kişinin gelecekteki sosyo-ekonomik statüsünü zayıflattığını ortaya koydu. Araştırmacılar, 1994-1995 yılları arasında İngiltere ve Galler’de doğan 2 bin 232 kişinin gelişimini takip etti. 12, 18 ve 26 yaşlarındaki kişilerin yalnızlık düzeyleri ve sosyal statüleri değerlendirildi. Katılımcıların istihdam durumu ve istihdam edilebilirliği 18 yaşında değerlendirildi. Yalnızlığın erken yaşlardan itibaren ruh sağlığı üzerinde açık bir etkisi olsa da araştırmada, yalnızlığın kişinin istihdam olanaklarını da olumsuz etkilediği görüldü.” şeklinde konuştu.

 

Yalnızlık obeziteden daha kötü!

Araştırmanın sonucuna da işaret eden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Buradan çıkarılan sonuç şu ki, yalnızlık, kişinin işgücü piyasasında rekabet etme yeteneği üzerinde dolaylı sonuçlar doğurabilir. Bu sadece kişinin yaşam şansını azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda ekonomiye de doğrudan zarar veriyor. Ayrıca yalnızlığın insan sağlığı açısından obeziteden daha kötü sonuçlar doğurabileceğini, erken ölüm riskini yüzde 26 artırabildiğini ve artan kardiyovasküler hastalık, demans, felç, depresyon ve anksiyete riskiyle ilişkili olduğunu ortaya koydu. Sosyal bağlantılar gençler için hayati önemde. Bu onların uyumlu gelişiminin anahtarıdır. Yüksek zihinsel işlevler prensipte diğer insanlarla etkileşim yoluyla gelişir. İletişim ve entelektüel uyarım olmadan körelebilirler bile.” dedi.

Sevilen işlerin daha sık yapılması öneriliyor…

Yalnızlık hissini azaltmak için gençlere önerilerde de bulunan Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “İstesek de istemesek de hepimiz yoğun veya düşük düzeyde yalnızlık duygusuyla karşı karşıyayız. Bu duygu aniden ortaya çıkabilir veya sürekli yoldaşımız olabilir. Her durumda, bu faktörün zamanında fark edilmesi çok önemli. Sosyal bağlantıların güçlendirilmesi, dikkatin diğer insanlara ve dış dünyaya odaklanması, yakın çevre, aile ve arkadaşlarla ilişkilerin canlı tutulması, yakın arkadaşlarla spor ve hobi aktiviteleri, sevilen işlerin daha sık yapılması kronik yalnızlık duygusunu yaşamamak veya bu durumdan kurtulmak için uzmanlar tarafından önerilen yöntemler. Sosyal izolasyonun zararlı etkilerini en aza indirmek için psikolog ve psikoterapistlerden yardım almaktan da çekinilmemeli. Çoğu zaman, kendini yalnız hissetmemek için kişinin sadece sesini duyurmaya ihtiyacı vardır.” şeklinde sözlerini tamamladı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Elektronik Müzik ve Görsel Sanatlar Sakıp Sabancı Müzesi’nde Buluşuyor

Sakıp Sabancı Müzesi, 14 Aralık Cumartesi saat 18:30 itibariyle elektronik müzik ile görsel sanatları bir araya getiren AudioVisual Gecesi isimli özel bir etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Noise_Media Art iş birliğiyle düzenlenen bu gecede, müziğin sanatsal ifade gücü canlı görsellerle buluşarak izleyicilere farklı bir deneyim sunacak.

 

Etkinlikte, dünya elektronik müzik sahnesinin önde gelen ikonik kulüplerinden Berghain daimi DJ’lerinden SHED (René Pawlowitz), Tresor’dan Nadia Struiwigh ve İstanbul’dan dikkat çeken isimlerinden biri olan KAOSMOS sahne alacak. Ambient müziğin dingin atmosferinden tekno ve elektronik müziğin enerjik ritimlerine uzanan canlı performansların izleneceği gecenin görselleri ise interdisiplinler sanatçı Rahul Sharma’ya emanet. Sanat ve teknolojiyi birleştiren bu etkinlik, izleyiciler için SSM’de sıradışı bir atmosfer oluşturacak. 

 

Mey|Diageo ve Hilton İstanbul Bomonti sponsorluğunda gerçekleştirilecek gecenin sınırlı sayıdaki biletleri Sakıp Sabancı Müzesi’nin web sitesinden satın alınabiliyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Akbank’tan Rüzgar Enerjisi Santrali Projesine 100 Milyon Dolarlık Yeşil Finansman

Sürdürülebilirliği tüm faaliyetlerinin merkezine yerleştiren Akbank, Enerjisa Enerji Üretim’in 750MW’lık rüzgar enerjisi santrali (RES) yatırımı için 100 milyon dolarlık yeşil finansman sağlayarak net sıfır stratejisindeki kararlılığını bir kez daha vurguladı.

 

Konuya ilişkin yaptığı açıklamada Akbank Genel Müdürü Kaan Gür: “Akbank olarak 2030 yılına kadar 800 milyar TL sürdürülebilir finansman sağlama hedefimiz bulunuyor. Bu kapsamda 2024 üçüncü çeyrek itibarıyla, 352 milyar TL’ye ulaşmış durumdayız. Enerjisa Üretim’e sağladığımız 100 milyon dolarlık yeşil finansmanla bu alandaki kararlılığımızın altını çizen bir işleme daha imza atmaktan gurur duyuyoruz.” dedi.

 

Gür, açıklamalarına şöyle devam etti: “2016 yılı itibarıyla, enerji üretimi alanında, yalnızca yenilenebilir enerji üretimi projelerini  kredilendirdik. Dışa bağımlılığı azaltmak için kapasite artışı, hibrit ve öz tüketim santral yatırımlarını odağımıza aldık. Bugün geldiğimiz noktada Akbank’ın toplam enerji portföyünde yenilenebilir enerji payı %76’ya ulaştı.  Yenilikçi ve sürdürülebilir finansman çözümlerimizle Türkiye’nin ekonomik ve çevresel geleceğine yatırım yapmaya devam edeceğiz.”

 

Toplam finansman tutarı 1 milyar dolar olan RES projesi, Akbank’la birlikte U.S. International Development Finance Corporation (DFC), Proparco, JPMorgan, HSBC, KfW IPEX-Bank ve Deutsche Investitions gibi önemli finans kuruluşlarının desteğiyle yürütülüyor. Aydın, Balıkesir ve Çanakkale bölgesinde kurulması planlanan santrallerin yılda 2.51 TWh elektrik üretmesi bekleniyor. Yatırımla birlikte Türkiye’nin yenilenebilir enerji kapasitesinin artırılması, yenilenebilir enerji teknolojilerinde yerli üretimin geliştirilmesi ve istihdamın artırılması hedefleniyor. Enerjisa Enerji Üretim’in bu yatırımı, T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın YEKA RES-2 Modeli kapsamında gerçekleşmesi açısından da büyük önem taşıyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“Kadın Gizemi” Sergisi Sanatseverlerle Buluştu

Çankaya Belediyesi, Aralık ayını sanatla karşıladı. 2 Aralık’ta Zülfü Livaneli Kültür Merkezi Eddy Galvis’in “El Misterio Femenino/ Kadın Gizemi” sergisine ev sahipliği yaparken Çağdaş Sanatlar Merkezi ise Suna Kan Keman Günleri’nin kapanış konserini Başkentli sanatseverlerle buluştu.

Çankaya Belediyesi, aralık ayına sanat dolu bir başlangıç yaptı. 2 Aralık’ta iki etkinliğe birden ev sahipliği yapan Çankaya’nın kültür merkezleri, “El Misterio Femenino/ Kadın Gizemi” sergisi ve Suna Kan Keman Günleri kapanış konserinde sanatseverleri buluşturdu. 

 

EL MİSTERİO FEMENİNO ÇANKAYA’DA
Çankaya Belediyesi ve Kolombiya Büyükelçiliği işbirliğiyle düzenlenen ünlü sanatçı Eddy Galvis’in “El Misterio Femenino/ Kadın Gizemi” sergisi, Zülfü Livaneli Kültür Merkezi’nde açıldı. Sergiye Kolombiya Cumhuriyeti’nin Ankara Büyükelçisi Julio Anibal Riano, Büyükelçilik yetkilileri, Çankaya Belediyesi Başkan Yardımcısı Tutku Kurt Bayyurt, Dışişleri Bakanlığı Latin Amerika Genel Müdürü Büyükelçi Yaprak Balkan ve çok sayıda sanatsever katıldı.

 

Açılışta konuşan Büyükelçi Riano, desteklerinden dolayı Çankaya Belediyesine ve sergi sahibi usta sanatçı Eddy Galvis’e teşekkür etti. Büyükelçi Riano, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir” sözünü hatırlatarak Türkiye ve Kolombiya arasındaki dostluktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

 

Kolombiyalı kadın tasvirleri çizimlerinden hareketle evrensel kadın temasına dokunan sergi, ziyaretçilerine düşünsel bir perspektif sunuyor. Kadının gizemli dünyası, sosyal konumu ve yeniden keşfedilmeyi bekleyen varoluş deneyimini ele alan sergi, kadının aynı zamanda insan olarak da hem biricikliği hem de benzeştiği noktalara ışık tutuyor.  Kadının Gizemi sergisi, 5 Aralık tarihine kadar Zülfü Livaneli Kültür Merkezi’nde 09.00-20.00 saatleri arasında ücretsiz ziyaret edilebilecek.

 

SUNA KAN KEMAN GÜNLERİ SONA ERDİ

Çankaya Belediyesi’nin Ankara Devlet Konservatuvarlılar Derneği (ADK-DER) ve Sevda-Cenap And Müzik Vakfı işbirliğiyle sanatseverlerle buluşturduğu Suna Kan Keman Günleri, kapanış konseriyle son buldu. Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde gerçekleşen konsere ADK-DER Başkanı Fatma Arzu Gürerk Sugüneş, Sevda-Cenap And Müzik Vakfı Genel Sekreteri Pınar Alpay Yüksel, Suna Kan’ın oğlu Ömer Üstel, Çankaya Belediyesi Başkan Yardımcısı İrfan Alkan ve çok sayıda Başkentli katıldı.

 

Kapanış konserinde, İkinci Uluslararası Suna Kan Keman yarışması birincisi genç keman sanatçısı Ilgın Top, sahneyi piyanist Çağdaş Özkan ile paylaştı. F. Schubert, M. Rovel, C.Saint ve Eugene Ysaye gibi ünlü klasik müzik sanatçılarının sonatları müzikseverlere keyifli bir deneyim yaşattı.

 

Gecenin sonunda Çankaya Belediyesi Başkan Yardımcısı İrfan Alkan, keman sanatçısı Ilgın Top ve piyanist Çağdaş Özkan’a çiçek takdiminde bulundu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Avrupa’nın tek seferdeki en büyük rüzgar yatırımlarından 1.000 MW’lık YEKA RES-2’nin ikinci santrali işletmeye geçti

Türkiye’nin lider özel sektör elektrik üretim şirketi Enerjisa Üretim, yenilenebilir enerji alanındaki yatırımlarını arka arkaya hayata geçirmeye devam ediyor. YEKA RES-2 projesi kapsamında Çanakkale’de bulunan Ovacık Rüzgar Enerji Santrali’nin ilk fazını devreye aldı. Projenin yıl sonuna kadar tamamlanarak 54,6 MW tam kapasiteyle işletmeye alınması hedefleniyor.

 

Türkiye’nin lider özel sektör elektrik üretim şirketi Enerjisa Üretim, Avrupa’nın tek seferdeki en büyük rüzgar yatırımlarından biri olan 1.000 MW’lık YEKA RES-2 projesi kapsamında ikinci santralini devreye aldı. Çanakkale’de yer alan Ovacık Rüzgar Enerji Santrali’nin (RES) ilk fazı faaliyete geçti ve santral, yıl sonuna kadar diğer türbinlerin de tamamlanmasıyla toplamda 54,6 MW kurulu güce ulaşacak.

 

Ovacık RES’teki ilk fazın devreye alınmasıyla toplam kurulu gücünü 3.830 MW’a yükselten Enerjisa Üretim, 2026 yılına kadar bu kapasiteyi 5.000 MW’ın üzerine taşımayı hedefliyor. Orta vadede ise piyasa koşullarının uygun olması durumunda yenilenebilir enerji santrallerine yapacağı yatırımlar ile bu kapasiteyi 7.500 MW seviyesine ulaştırmayı amaçlıyor. Enerjisa Üretim, işletme halinde olan toplam 28 santraliyle, Türkiye’nin enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 4’ünü karşılıyor. Bu üretim miktarı özel sektör oyuncuları arasında yüzde 7,3 pazar payını temsil ediyor.

 

Ovacık RES’in tamamlanmasıyla yılda yaklaşık 135 bin ton karbon salımının önlenmesi hedefleniyor. Bu hedef, yaklaşık 20 bin yetişkin ağacın karbon tutmasına eşdeğer bir katkı sunmanın yanı sıra, 30 bin aracın trafikten çekilmesine ve 27 bin evin yıllık karbon ayak izinin önlenmesine denk bir etki sağlayarak Enerjisa Üretim’in karbonsuzlaşma yolculuğunda önemli bir adım daha olacak.

 

Kadınların Liderliğinde Bir Başarı Hikayesi

Ovacık RES, yalnızca çevresel faydalarıyla değil, aynı zamanda kadın istihdamı konusunda da önemli bir fark yaratıyor. Bu proje ile yenilenebilir enerji alanında önemli bir adım atılırken, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda güçlü bir mesaj veriyor. Ovacık RES, yönetiminden operasyonel süreçlerine kadar tamamen kadınlardan oluşan bir ekip tarafından hayata geçiriliyor. Santral, kadınların iş gücündeki rolünü artırmayı ve liderlik pozisyonlarında daha fazla kadına fırsat tanımayı hedefliyor.

 

Enerjisa Üretim CEO’su İhsan Erbil Bayçöl: “Türkiye’nin enerji bağımsızlığına katkı sağlamak, bizim için sadece bir iş değil, aynı zamanda bir sorumluluktur. Türkiye’nin en büyük rüzgar enerji üreticisi olma yolunda ilerlerken, Enerjisa Üretim olarak, yenilenebilir enerji alanındaki yatırımlarımızı büyük bir kararlılıkla sürdürüyoruz. Avrupa’nın tek seferdeki en büyük rüzgar yatırımlarından 1.000 MW’lık YEKA RES-2 projesi dahilindeki Ovacık RES, bu vizyonun en önemli parçalarından biri. Ovacık RES’i anlamlı kılan bir diğer yön ise tamamen kadınlardan oluşan bir ekip tarafından yönetilecek olması. Değişim hikayesinin ilk kuşağını oluşturan bu ekip için kapsamlı bir eğitim programı kurguladık. Programda, bugüne kadar 25 mühendis ve teknisyenlerimiz yer aldı. Onlar, önemli bir dönüşümün ilk öncüleri, yarınlara ilham verecek hikayelerin yazarları. Bu program, kadınların iş dünyasında daha fazla yer almasının ve her alanda eşit fırsatlar yaratılmasının önemini bir kez daha vurguluyor. Bu çabamızla Türkiye’de bir ilke imza attığımız için gururluyuz.” dedi.

 

Yüzde 59 yerli ve yenilenebilir kaynak

Enerjisa Üretim, özellikle YEKA RES-2 projesi yatırımlarıyla Türkiye’nin rüzgâr potansiyelini daha etkin bir şekilde değerlendirirken, yenilenebilir enerji üretimindeki ölçeğini de büyütüyor. Hali hazırda, enerji üretiminin yüzde 59’unu yerli ve yenilenebilir kaynaklardan karşılayan Enerjisa Üretim, bu oranı önümüzdeki yıllarda daha da yukarıya taşımayı hedefliyor.

 

Aynı zamanda, YEKA RES-2 projesinde kullanılan türbinlerin kule, kanat, jeneratör ve nasel gibi kritik öneme sahip parçaların Türkiye’de üretilmesi hem ihracat potansiyeli yaratıyor hem de ülkemiz ekosisteminin daha güçlü hale gelmesine katkı sağlıyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı