Aylık arşivler: Aralık 2024

İrfan Güney’den Yeni Eser: Döngü

Akademisyen müzisyen İrfan Güney, yeni eseri “Döngü”  ile dinleyicilerle buluştu. On Air Music Co. markasıyla yayımlanan eserin bestesi Güney’e aitken, senfonik düzenlemesi müzik dünyasının duayen ismi Turhan Yükseler tarafından yapıldı. Kapak tasarımında ise Sudenaz Öner’in imzası var. Öner, Acıbadem Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğrencisi olarak yeteneğini bu çalışmayla bir kez daha ortaya koyuyor.

İrfan Güney, Döngü hakkında şu sözleri dile getiriyor:
“Yaşam, toprakta başlayan ve yine toprakta sonlanan bir döngüdür. Eserimin başında doğumla başlayan yaşam döngüsü, sonunda toprağa dönüşle tamamlanıyor. Her tamamlanan döngü, başka canlıların yaşam kaynağı olan yeni döngülere zemin hazırlıyor. Yaşamın inişleri ve çıkışları ise bu döngü içerisindeki farklı duyguları ifade ediyor.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Rosatom, BREST-OD-300 hızlı reaktörü için yakıt üretim tesisinin pilot işletmesine başladı

Rosatom, IV. Nesil nükleer enerji sisteminin geliştirilmesinde ilk önemli dönüm noktasına ulaştı. Yenilikçi BREST-OD-300 hızlı nötron reaktörü için nükleer yakıt üretim/yeniden üretim ünitesi, Batı Sibirya’nın Tomsk bölgesindeki Seversk’te pilot işletmeye alındı. Bu tesis, Rosatom Yakıt Bölümü’nün bir kuruluşu olan Sibirya Kimya Tesisi sahasında “Proryv” (Atılım) stratejik proje kapsamında inşa edilen benzersiz IV. Nesil Pilot Tanıtım Enerji Kompleksi’nin (PDEC) üç tesisinden ilkidir. 

Son teknoloji ürünü tam otomasyonlu tesis, seyreltilmiş uranyum nitrür yakıt peletlerini içeren BREST-OD-300 çekirdek tasarımının ilk örnek yakıt demetlerini başarıyla üretti. Yeni tesisin tüm üretim sahaları kapsamlı testlerden geçti.   

Yakıt üretim tesisi temelde; karışık uranyum ve plütonyum nitrürlerinin karbotermal sentezi, yakıt peletlerinin üretimi, yakıt elemanlarının üretimi ve komple yakıt demetlerinin montajı olmak üzere dört üretim alanını içeriyor. Tesisin personel sayısı 250 kişi olacak.  

Şu anda tesis operatörleri, Rusya’nın endüstriyel ve nükleer düzenleyici kurumu Rostechnadzor’un, mevcut lisansına uygun olarak seyreltilmiş uranyum yakıt matrisli BREST-OD-300 demetlerinin üretiminde teknolojiye hâkim oluyor ve deneyim kazanıyor. Düzenleyici kurumun, plütonyumun işlenmesini onaylamasından sonra, Sibiryalı mühendisler hedef ürünün – karışık yoğun nitrür uranyum – plütonyum yakıtı (veya MNUP yakıtı) – üretimini başlatabilecekler. Bu da Rus IV. Nesil yakıt, reaktör ve radyokimyasal teknolojilerinin tüm avantajlarının tam olarak uygulanmasını sağlayacak. BREST-OD-300’ün ilk çekirdek yüklemesinden önce, 200’den fazla MNUP yakıt demetinin üretimi planlanıyor.    

Rusya’da, Rosatom bilim insanları tarafından uranyum-plütonyum nitrür yakıtı üretimi için benzersiz bir teknoloji geliştirildi. Deneysel MNUP yakıt elemanlarına sahip deneme düzenekleri, BOR-60 hızlı araştırma reaktöründe ve Beloyarsk Nükleer Güç Santrali’nde (NGS) ticari BN-600 hızlı reaktöründe başarıyla test edildi. Bu ışınlama ve operasyonun sonuçları, bu aşamada yeterli nükleer yakıt yanma seviyesi dâhil olmak üzere BREST-OD-300’ün ilk çekirdek yüklemesinin doğrulanması için gereken verilerin elde edilmesini sağladı.  

Pilot Tanıtım Enerji Kompleksi toplamda birbirine bağlı üç benzersiz tesisi içerecek. Bu tesisler, yoğun nitrür uranyum – plütonyum nükleer yakıtının üretimi (üretimi/yeniden üretimi) için bir ünite, yenilikçi hızlı nötron kurşun soğutmalı reaktör BREST-OD-300’e sahip bir nükleer enerji santrali ve ışınlanmış yakıtın yeniden işlenmesi için bir üniteden oluşuyor. Böylece, küresel uygulamada ilk kez, hızlı reaktör ve sabit kapalı nükleer yakıt çevrimine sahip bir NGS tek bir sahada inşa edilecek. Yeniden işlemeden sonra, ışınlanmış yakıt yeniden üretime (yani taze yakıtın yeniden üretimine) gönderilecek. Böylece, bu sistem pratik olarak özerk ve dış enerji kaynakları tedariklerinden bağımsız hale gelecek. 

Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom’un Genel Müdürü Aleksey Likhachev, konuyla ilgili olarak, “Şu an için Rosatom, IV. Nesil nükleer teknolojilerin geliştirilmesinde dünyanın en ileri seviyesinde bulunuyor. UAEA sınıflandırmasına göre bu, yakıt hammaddelerinin kullanımında daha yüksek verimlilik, nükleer enerji santrallerinin işletilmesi için artırılmış güvenlik standartları ve nükleer atık üretiminde önemli bir azalma anlamına geliyor. Tüm bu ilkeler, seyreltilmiş uranyum ve plütonyumdan yapılmış yakıt, doğal güvenlik ilkelerine dayanan BREST reaktör tesisi ve ışınlanmış yakıtın yeniden işlenmesi için en yeni daha verimli radyokimyasal teknolojiler gibi Pilot Tanıtım Enerji Kompleksi’nde benimsenen teknolojik çözümlerle tamamen uyumludur” dedi.   

Ayrıca, Seversk’teki PDEC tesisinde nihai yakıt imalatını sağlamak için Rosatom Yakıt Bölümü’nün çeşitli işletmelerinde yeni üretim tesisleri kuruldu. Özellikle, ilk çekirdek yüklemesi ve BREST-OD-300 modellerinin imalatı yakıt demetlerinin çeşitli metal bileşenlerinin üretimi, Udmurt Cumhuriyeti’nde Glazov bölgesindeki Chepetsk Mekanik Fabrikası’nda, Moskova bölgesindeki Elektrostal’daki Elemash Makine Üretim Fabrikası’nda ve Batı Sibirya’daki Novosibirsk Kimyasal Konsantreler Tesisi’nde geliştirildi. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Çankaya’da “Genç” Sergi: Noktadan Çizgiye Sergisi Açıldı

Turan Erol Sanat Atölyesi öğrencilerinin hazırladığı “Noktadan Çizgiye” sergisi, sanatseverlerin katılımıyla açıldı. Sanat atölyesinin öğrencilerinin hazırladığı karakalem sergisini, 5 Ocak 2025’e kadar haftanın her günü gezebilirsiniz.

Çankayalı öğrencileri hem yurt içinde hem de yurtdışında güzel sanatlar liseleri ile üniversitelerin güzel sanatlar fakültelerine ücretsiz olarak hazırlayan Çankaya Belediyesi Turan Erol Atölyesi’nin ikinci öğrenci sergisi  Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde Çankayalılarla buluştu.

Turan Erol Sanat Atölyesi öğrencilerinin hazırladığı “Noktadan Çizgiye” adını taşıyan sergi, sanatseverlerin katılımıyla 25 Aralık’ta açıldı. Karakalem ile  sanatın temeline doğru bir çizim yolculuğu sunan sergi, 5 Ocak 2025’e kadar haftanın her günü Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde ziyarete açık olacak.

AKADEMİ GİBİ ATÖLYE
Yerel yönetimler içinde Türkiye’de “Bir İlk” olan ve başarılarıyla örnek bir proje dönüşen Turan Erol Sanat Atölyesi, ücretsiz olarak güzel sanatlar liseleri ve üniversitelerin güzel sanatlar fakültelerinin sınavlarına hazırlık kursları ile de gençlere eğitim desteği veriyor. Benzer kurslar piyasa şartlarında oldukça maliyetliyken, sanata yetenekli öğrenciler bu hizmetten tamamen ücretsiz yararlanıyor.

 

Atölye yeni eğitim döneminde öğrencilere, temel sanat eğitimi, sanat tarihi eğitimi, model/imgesel çizim ve heykel dersleri veriyor. Sanat atölyesinde öğrencilere ayrıca, bütün disiplinleri tanıma fırsatı sunulurken, tercih edecekleri ve yetenekli oldukları alanda kendilerini geliştirmesi konusunda rehberlik hizmeti de veriliyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

En Büyük Habere Yoğun İlgi

İnegöl Belediyesi Şehir Tiyatrosunun sevilen oyunlarından “En Büyük Haber” yeniden izleyici ile buluştu. Gösteriye ilçe halkının ilgisi yoğun oldu.

Şehrin kültür sanat hayatına yön veren organizasyonlarla bu alanda fark oluşturan İnegöl Belediyesi, Aralık ayı kültür sanat etkinlikleri kapsamında “En Büyük Haber” tiyatro gösterisini sanatseverlerle buluşturdu. İnegöl Belediyesi Şehir Tiyatrosu ekibinin geçtiğimiz yıl sahneye taşıdığı oyuna ilçe halkının ilgisi yoğun oldu. Her geçen gün kendini geliştiren ve büyüyen İnegöl Belediyesi Şehir Tiyatrosu, Ahmet Mercan’ın yazdığı “En Büyük Haber” isimli oyunu Volkan Derman’ın yönetmenliğiyle sahneledi. Tek perdelik komedi oyununda Beşinci Mevsim Kültür Sanat Merkezi salonu adeta dolup taştı.

OYUNUN KONUSU

Oyunda, iflas etmiş bir fabrikatör olan Muhsin’in hikayesi izleyiciye aktarılıyor. Haciz ve davaların etkisinden uzaklaştırmak için kızı ve karısını memlekete yollayan Muhsin, kendisi de fakir bir semtte tek oda bir ofis tutup işlerine devam etmeye çalışır. Arkadaş bildikleri kişiler işleri bozulunca ondan uzaklaşır ve onu bir başına bırakırlar. Fabrika müdürü İlyas ve çaycı Hayri ise her şeye rağmen Muhsin’i yalnız bırakmazlar. Muhsin derin bunalımdan intihar ederek kurtulmayı planlar, tüm denemelere rağmen başaramaz. Bir gün Muhsin’in köylüsü olduklarını iddia eden Sefer ve Rasim ofisi ziyaret ederler. Ve Rasim ile Sefer gece ofiste bulunan kasayı soymak için harekete geçerler. Soygun esnasında etrafta bulunan kitaplara çarpan Rasim düşürdüğü Kur’an-ı Kerim’i okumaya başlar. Bu esnada Muhsin iki hırsızı ansızın yakalar. Rasim ve Sefer Kur’an-ı Kerim’in kendileriyle konuştuğunu söylerler. Bu üç adam Kur’an ile tanışma sürecine gider ve değişim başlar.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Güzelbahçeliler yeni yıl konseriyle coştu

Güzelbahçe Belediyesi’nin düzenlediği yeni yıl konserinde sahne alan Sunshine Band grubu birbirinden güzel şarkılarla salonu dolduran Güzelbahçelileri mest etti.

Güzelbahçe Belediyesi Atatürk Kültür Merkezi Tuncel Kurtiz Salonu’nda gerçekleştirilen konsere Güzelbahçeliler büyük ilgi gösterdi. İki saat boyunca süren konserde yerli yabancı rock, pop, caz  ve slow parçalara salonu dolduran müzik severler eşlik etti.

Konser sonunda Sunshine Band Grubu kurucusu Muhittin Yıldız, kendilerini coşkulu kalabalıkla buluşturan Güzelbahçe Belediye Başkanı Mustafa Günay’a ve salonu dolduran müzikseverlere teşekkür etti. Güzelbahçe Belediye Başkan Vekili Çağlayan Bilgen Güzelbahçelilere unutulmaz bir gece yaşatan Sunshine Band Grubu üyelerini tek tek tebrik edip çiçek takdim ederek, ‘‘2025 yılında barış ve kardeşliğin hakim olduğu, emeklinin ve asgari ücretlilerin yüzünün güldüğü, kadınların ve çocukların öldürülmediği, tek adam rejiminin sona erdiği bir yıl olmasını diliyorum’’ dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Mide Kanserinin Önde Gelen Nedenlerinden Biri: Helicobacter Pylori!

Mide kanserinin en önemli nedenlerinden biri olan Helicobacter pylori, dünya genelinde milyonlarca kişinin midesinde fark edilmeden sessizce yaşıyor. Birçok kişi için görünmez bir tehdit olan bu bakteriyle ilgili Dünya Sağlık Örgütü’nün de yaklaşımının değiştiğine işaret eden Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Meltem Ergün, “Artık, Helicobacter bakterisi bir enfeksiyon hastalığı olarak değerlendirilmektedir ve bakteri tespit edildiğinde de öldürülmesi önerilmektedir” dedi.

 

Günlük yaşamda sıkça karşılaşılan hazımsızlık, iştah kaybı veya mide ekşimesi gibi şikayetler, genellikle yanlış beslenme veya stresin sonucu olarak düşünülüp önemsenmeyebiliyor. Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Meltem Ergün, masum gibi görünen bu şikayetlerin mide kanserinin ilk işaretleri olabileceğini hatırlattı.

Dünyada en sık görülen dördüncü kanser türü olan mide kanserinin belirtilerinin farklı gastrointestinal sorunlarla benzerlik göstermesinin de geç fark edilmesinin önemli bir nedeni olduğunu belirten Prof. Dr. Ergün, sözlerine şöyle devam etti: “Mide kanseri, bağırsak kanserinden sonra en sık görülen gastrointestinal kanser türüdür. Geç fark edilmesinden dolayı genellikle ileri evrede tanı konulabiliyor. Ancak biz erken tanıyla tümörün karın içindeki diğer organlara yayılmadan tedaviye başlanmasını istiyoruz. Bu sayede hastanın yaşam beklentisi de artıyor. Geç tanıda ne yazık ki çok iyi sonuçlar alınamıyor.”

 

GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE RİSK DAHA YÜKSEK

“Helicobacter pylori enfeksiyonunun mide kanseri üzerindeki etkisine dikkat çekilmeli, bu bakterinin önlenebilir bir faktör olduğu ve erken teşhisle mide kanseri riskinin azaltılabileceği unutulmamalıdır.” diyen Prof. Dr. Ergün, sözlerine şöyle devam etti: “Helicobacter pylori, mide kanserinde önemli bir rol oynayan ve dünya genelinde yaygın olan bir bakteri. Gelişmekte olan ülkelerde nüfusun yüzde 70-80’inde bu bakteri görülürken, gelişmiş ülkelerde oran yüzde 10-30 arasında değişmektedir. Bu durum, gelişmekte olan ülkelerde mide kanseri riskinin daha yüksek olmasına neden olmaktadır.”

 

BESLENME ALIŞKANLIKLARIYLA DA YAKIN İLİŞKİSİ VAR

Mide kanserinin beslenme alışkanlıklarıyla da yakından ilgili olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Ergün, Türkiye’de sıklığının nispeten daha az olmakla birlikte, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde beslenme ve yaşam alışkanlıklarına bağlı olarak mide kanserinin daha sık gözlendiğini belirterek “Sigara kullanımı, çok sıcak çay içmek ve tütün ürünleri çiğnemek, yemek borusu kanserleri ile mide kanserlerinin oranlarını artırıyor. Ayrıca, yemek yeme alışkanlıkları da büyük önem taşıyor. Yağlı, hamur işi ve et ağırlıklı beslenmek, mide ve bağırsak tümörleri için önemli bir risk faktörü. Bu nedenle, genç yaşta gelişen tümörler daha çok Doğu ve Güneydoğu kökenli bireylerde görülmektedir” dedi. 

 

AİLESİNDE MİDE, KALIN BAĞIRSAK KANSERİ OLANLAR TARAMALARA DAHA ERKEN BAŞLAMALI

Mide kanserine neden olan etkenlerin başında Helicobacter bakterisinin geldiğini vurgulayan Prof. Dr. Meltem Ergün, “Toplumda bu denli yaygın olmakla birlikte, neyse ki aynı oranda mide kanseri görülmüyor. Çünkü hastalığın ortaya çıkmasında diyet ve beslenme faktörleri de önemli bir rol oynuyor. Dolayısıyla, ailede mide kanseri öyküsü yoksa ve sağlıklı besleniliyorsa, bu konuda nispeten daha şanşlıyız demektir. Ancak özellikle ailesinde kalın bağırsak, pankreas ve mide kanseri olanların taramalara daha erken başlaması gerekir.”

 

“ANİDEN ORTAYA ÇIKAN MİDE ŞİKAYETİ ALARM VERİCİDİR”

Mide kanseri için beslenme alışkanlıkları, Helicobacter mikrobunun varlığı ve sigara alışkanlığının varlığı gibi üç risk faktörünün, sadece hastalığın ortaya çıkmasını değil, erken yaşlarda görülmesini de etkilediğini belirten Prof. Dr. Meltem Ergün, mide kanserinin alarm belirtilerini şöyle anlattı: “En önemli belirtilerden biri istemsiz kilo kaybıdır. Hastalar, ‘Şimdiye kadar o kadar uğraşmama rağmen hiç kilo verememiştim, ama şimdi iştahım kesildi, yemek yiyemiyorum, istemeden kilo veriyorum.’ gibi açıklamalar yapar. Bir diğer belirti de sebebi bilinmeyen kansızlıktır. Her iki cinsiyette ve her yaşta ortaya çıkan kansızlık, çok önemli bir risk faktörüdür, özellikle menopoz sonrası kadınlarda kansızlık olmaması gerekir. Genç yaşlarda kansızlığı olan kadınların kan seviyeleri normalde menopoz sonrası düzelir. Kansızlık menopoz sonrasında da devam ediyorsa bu bir alarm belirtisidir. Aniden ortaya çıkan mide şikayetleri de bir diğer belirtidir; mide ağrısı, yanması, şişkinlik ya da gaz şeklinde ortaya çıkabilir. Hastalar, ‘Şimdiye kadar taş yesem öğütüyordum, midemle ilgili hiçbir şikayetim yoktu, ama şimdi ekmek, köfte ne yesem dokunuyor. Açsam da kötüyüm, toksam da kötüyüm.’ diyorsa, bu bizim için çok alarm verici olur. Özetle, yeni başlayan mide-bağırsak şikayetleri, orta yaştan sonra başlayan mide rahatsızlıkları, sebebi bilinmeyen kilo kaybı, sebebi bilinmeyen bulantı, kusma ve kansızlık belirtileri olan hastalar zaman kaybetmeden bir uzmana başvurulmalıdır.”

 

BELİRTİLER FARKLI MİDE HASTALIKLARIYLA KARIŞABİLİYOR

“Mide kanseri açısından bir diğer önemli nokta, hastaların şikayetlerinin farklı mide hastalıklarıyla karıştırılmasıdır,” diyen Prof. Dr. Ergün, sözlerine şöyle devam etti: “Yeni başlayan gastrit ve ülserde de benzer şikayetler yaşanabiliyor. Ancak kesin tanı endoskopi ile konulabilir. Endoskopik incelemede lezyonun ne kadar derine indiği hakkında bir fikir edinebiliriz. Ancak kanserin karın içine ya da başta organlara yayılıp yayılmadığını tespit etmek ve evresini belirlemek için MR, PET-CT gibi farklı görüntüleme yöntemlerinden faydalanıyoruz. Endoskopik ultrason ile de midenin hangi katmanlarında tutulum olup olmadığını öğrenebiliyoruz. Elde edilen tüm sonuçlarla kanserin evrelemesini yapıyoruz.”

 

EVRE İLERLEDİKÇE TEDAVİDEN ELDE EDİLECEK BAŞARI DA DÜŞÜYOR

Prof. Dr. Meltem Ergün, mide kanserinin erken evrede yakalandığında 5 yıllık yaşam şansının yüzde 50-70 arasında gerçekleştiğine, ancak ileri evrelerde bu oranın düştüğüne işaret ederek tedavi konusunda şunları anlattı: “Hastalığın çeşidine, hücresel yapısına ve evresine göre tedavi yöntemlerini belirliyoruz. Bunun için tanı konduğunda, gastroenteroloji, radyoloji, tıbbi onkoloji, genel cerrahi ve patoloji uzmanlarının yer aldığı tümör konseyinde durum multidisipliner olarak değerlendirilerek hastaya uygun tedavi planlaması yapılır. Erken evrelerde tabii ki cerrahi tedavi ön plana çıkıyor. Eğer hastalık bir yere yayılmamış ve sadece midenin içinde kalmışsa, midenin tümörlü bölümünü ya da tamamını alarak temizliyoruz. Burada tümörün yerleşim yeri belirleyici oluyor. Ancak karaciğer ya da karın zarına bir yayılım söz konusuysa, sıcak kemoterapi ve radyoterapi gibi tedaviler gündeme geliyor. Dolayısıyla tedavide, tümörün hücresel tipi, yayılımı ve bulunduğu konum gibi birçok etken bir arada değerlendirilerek karar veriliyor.”

 

HASTALIKTAN KORUNMAK İÇİN RUTİN MUAYENE ÖNEMLİ

Mide kanseri için önerilen bir tarama programı olmadığını ve bu nedenle de asıl önemli noktanın hastalığa yakalanmamak için gerekli önlemleri almak, sağlık taramalarını ihmal etmemek olduğunu vurgulayan Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ergün, sözlerine şöyle devam etti: “Dünya Sağlık Örgütü ve gastroenteroloji dernekleri, kolorektal kanserden korunmak için 45 yaş üstü herhangi bir şikayeti olmayan herkese kolonoskopi taramalarını öneriyor. Bu yöntem, kalın bağırsak kanseri taramalarında oldukça etkili. Ancak mide kanseri için benzer bir standart bulunmuyor. Mide kanseri taraması için belirli bir yaşta endoskopi yapılması gerektiğini ifade eden genel bir kılavuz yok. Bu durum, Japonya gibi mide kanserinin oldukça yaygın olduğu ülkeler dışında dünya genelinde yaygın bir uygulama değil. Ancak Avrupa ve Amerika’da mide kanseri bu kadar yaygın olmadığından, rutin tarama önerilmiyor. Türkiye’de gastroenterolog olarak yaklaşım, kolonoskopi taraması yapılan hastalarda midenin de endoskopi ile incelenmesi yönünde. Bu yöntem herkes tarafından standart olarak önerilmese de imkân olduğunda bu inceleme yapılabiliyor. Bunun yanı sıra, ‘alarm semptomları’ adı verilen bazı belirtiler görüldüğünde endoskopi mutlaka yapılması gerekiyor.”

 

MİDE KANSERİNDEN KORUNMAK İÇİN YAŞAM TARZINIZI DEĞİŞTİRİN

Mide kanserinden korunmak için yaşam tarzında bazı değişiklikler yapılması gerektiğini anlatan Prof. Dr. Meltem Ergün, “Akdeniz tipi beslenme tercih edilmeli, lifli gıdalar ve taze sebze-meyve tüketimi artırılmalı. Sigara ve alkol kullanılmamalı. Özellikle fazla baharatlı yiyeceklerden uzak durulmalı. Yaşam tarzında yapılacak küçük değişikliklerle mide kanseri riski önemli ölçüde azaltılabilir. Helicobacter pylori konusunda ise toplumun bilinçlendirilmesi ve gelişmekte olan ülkelerde bu enfeksiyonun kontrol altına alınması, gelecekte mide kanseri vakalarının artışını önleyebilir.” diye konuştu. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Deniz Yolu ile Ticaret Rusya’ya Yelken Açtı

Türkiye’nin deniz yolu ile yük taşımacılığında Rusya’nın önemi giderek artıyor. Rusya’da geniş bir coğrafyaya hizmet veren Almark Logistics de iki ülke arasındaki deniz yolu taşımalarında kapıdan kapıya teslimat hizmeti veriyor.

Almark Logistics Genel Müdürü Onur Güvenler, “Rusya’daki şirketimiz ve güçlü altyapımız sayesinde, taşıdığımız yükü ülkenin ticaret ve sanayi merkezlerine götürüyor, kapıya kadar teslim ediyoruz.” dedi.

 

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Denizcilik İstatistiklerine göre, ocak-kasım aylarında yurt dışı yük taşımalarının yüzde 24’ü Rusya limanları ile yapıldı. Bu dönemde Türkiye limanlarında 3 milyon 923 bin ton Rusya’ya ihracat yükü, 83 milyon 246 bin ton da Rusya’dan ithalat yükü elleçlendi. Böylece toplam yurt dışı yük elleçlemelerinin yüzde 24’ünü, yaklaşık 87 milyon 170 bin ton ile Rusya ihracat ve ithalat yükleri oluşturdu.

 

Deniz yolu üzerinden kapıdan kapıya teslimat

Türkiye-Rusya arasındaki yük taşımacılığının önemli oyuncularından Almark Logistics, deniz yolu taşımalarında kapıdan kapıya teslimat hizmetiyle öne çıkıyor. Şirketin Genel Müdürü Onur Güvenler, birçok lojistik firmasının Rusya’da sadece limanlara kadar hizmet verdiğini belirtti.

Almark Logistics’in ise Rusya’daki şirketi, güçlü altyapısı ve yaygın lojistik ağı sayesinde, taşıdığı yükleri limanlardan alarak ülkenin ticaret ve sanayi merkezlerine götürdüğünü vurgulayan Güvenler, “Rusya’daki şirketimiz sayesinde Avrasya coğrafyasında etkili bir yapılanma oluşturduk. İhracatçı ve ithalatçılarımız için özel rotalar belirledik. Yüklerimizi kapıya kadar teslim ediyoruz. Müşterilerimize büyük kolaylık ve avantajlar sağlıyoruz.” dedi.

 

“Rusya’nın her noktasına ulaşıyoruz”

Güvenler, Ambarlı, Mersin, İzmir ve İzmit limanları ile Rusya’nın Novorossiysk ve Saint Petersburg limanları arasında taşımacılık hizmeti verdiklerini anlattı.

Moskova, Krasnodar, Kazan, Rostov, Yekaterinburg gibi önemli ticaret merkezleri başta olmak üzere Rusya’nın tüm şehirlerine ulaştıklarına dikkati çeken Güvenler, “20’lik, 40’lık ve 45’lik olmak üzere her tip konteyner taşıyabiliyoruz. Deniz yolundaki operasyonlarımız başarıyla ilerliyor. Ortalamada Novorossiysk Limanı’na 3 günde, Saint Petersburg Limanı’na 12-15 günde ulaşıyoruz. Sonrasında kara yolu ile kapıya teslimat gerçekleştiriyoruz.”  bilgilerini paylaştı.

Güvenler, deniz yolu taşımalarında ana güzergâhları Rusya olsa da globalde etkinliklerini hızla artırdıklarını, başarılı operasyonları sayesinde özellikle Avrupa ve İngiltere taşımalarında ciddi büyüme kaydettiklerini de sözlerine ekledi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bu proje ile diyabet hastalarının yüksek dozda ilaç kullanımının önüne geçilecek

Ege Üniversitesi(EÜ) Eczacılık Fakültesi doktora öğrencisi Yalçın Çelik Aydın’ın yürütücülüğünü yaptığı, Prof. Dr. Emel Öykü Çetin Uyanıkgil’in danışmanlığını üstlendiği doktora tezi “Lipid bazlı nanotaşıyıcılar kullanılarak diyabet tedavisinde kullanılan model bir maddenin oral biyoyararlanımının artırılması” projesi TÜBİTAK “1002- B Acil Destekleme Modülü”  kapsamında destek almaya hak kazandı. Proje ile diyabet hastalarının ilaç kullanım süresinin ve dozunun azaltılarak hem hasta sağlığına hem de ekonomiye katkı sunulacak.

Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, Prof. Dr. Emel Öykü Çetin Uyanıkgil ve Yalçın Çelik Aydın’ı makamında ağırlayarak tebrik etti. Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, “Tam kurumsal akreditasyona sahip, öğrenci odaklılıkta ödüllü, öncü araştırma üniversitemizde oluşturduğumuz örnek bilim üretme ekosistemimiz bünyesinde görev yapan araştırmacılarımızın yürütücülüğünü yaptığı nitelikli projeler ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlardan destek görmeye devam ediyor. Diyabet, dünya genelinde en yaygın olarak görülen kronik hastalıklardan biridir. Geliştirilen projeyle diyabet tedavisi için ihtiyaç duyulan dozların azaltılmasıyla ekonomik geri kazanım sağlanacak. TÜBİTAK tarafından da destek gören bu projeyi gerçekleştiren akademisyenlerimizi tebrik ediyorum. Çalışmalarında başarılar diliyorum” dedi.

         “İlaçların yan etkileri tedaviyi de olumsuz etkiliyor”

 

Diyabete yakalanan bireylerin tedavisinin ömür boyu sürdüğünü söyleyen Doktora öğrencisi Yalçın Çelik Aydın, “Diyabet dünya genelinde en yaygın olarak görülen kronik hastalıklardan biridir. Tam anlamıyla tedavi sağlanarak geri döndürülmesi henüz keşfedilemediği için bir kere diyabet hastası olan bir kişinin tedavisi tüm ömrü boyunca sürmektedir. Bu durum hem hastaların ilaç kullanım sürelerini ve dozunu artırırken hem de sağlık sistemine giderek büyüyen bir yük bindirmektedir. Diyabetin tedavisinde ve obeziteye bağlı diyabetin önlenmesinde kullanılan ‘liraglutid’ ile ‘berberin’ düşük biyoyararlanım gösteren iki önemli etkin maddedir. Gösterdikleri düşük oral biyoyararlanım sebebiyle günümüzde berberin oral olarak yüksek dozlarda, liraglutid ise enjeksiyon yöntemi ile kullanmaktadır. Subkütan kullanım yolunun ve oral olarak kullanılan yüksek dozların doğal bir sonucu ise istenmeyen etkilerin de bu ilaçların kullanımları sırasında sıklıkla görülmesidir. İlaçlara bağlı olarak görülen istenmeyen etkiler, hastaların bu istenmeyen etkileri baskılamak için başka ilaçları da kullanmalarına veya ilaçları düzensiz kullanmaya ve hatta kullanmayı bırakmalarına sebep olmaktadır. Bu durum da tedavinin aksamasına ve hastalarda ikincil başka hastalıkların görülmesine zemin hazırlamaktadır” diye konuştu.

“Ekonomik olarak kazanım sağlanacak”

Tedavi için ihtiyaç duyulan dozların azalmasına bağlı olarak ekonomik geri kazanım da sağlanacağını vurgulayan Yalçın Çelik Aydın, “Yeni nesil ilaç taşıyıcı sistemler kullanılarak oral biyoyararlanımın artırılması ve istenmeyen etkilerin azaltılması son yıllarda sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. Bu sayede çok daha az istenmeyen etki görülmesi sağlanarak hasta uyuncu yükseltilir ve tedavinin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesi sağlanır. Artırılan oral biyoyararlanımın ikincil bir etkisi ise tedavi için ihtiyaç duyulan dozların azalmasına bağlı olarak sağlanan ekonomik geri kazanımdır. Proje çalışmalarımı yürütürken her zaman yanımda olan danışman hocam Prof. Dr. Emel Öykü Çetin Uyanıkgil’e çok teşekkür ederim” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Sağlıklı ve Lezzetli Yılbaşı Sofrası İçin 8 Öneri

Yılbaşı, sevdiklerimizle beraber keyifli sofralarda buluştuğumuz özel bir gün. Ancak bu kutlamalar sırasında aşırı yemek ve sağlıksız seçimler yapmak, yeni yılın ilk gününü; mide problemleri, kan şekeri dengesizlikleri ve enerjisizlik gibi sorunlarla karşılamamıza neden olabiliyor. Acıbadem International Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Elif Gizem Oğuz, özellikle yüksek kalorili yiyecekleri ve şekerli içecekleri fazla tüketmekten mutlaka kaçınılması gerektiğine dikkat çekerek “Zira, bu tarz beslenmek hem sindirim sistemini zorlar hem de uzun vadede kilo kontrolünü olumsuz etkileyebilir. Yılbaşı sofrasında, sağlıklı ve hafif alternatiflerle dengeyi sağlamak ise yeni yılı karşılama enerjimizi artırır. Dikkat etmemiz gereken en önemli konu, porsiyon kontrolü yapmak ve sağlıklı alternatiflere yönelmektir” diyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Elif Gizem Oğuz, yılbaşı sofrasında dikkat etmemiz gereken 8 önemli kuralı anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu! 

 

 

Az ve öz atıştırmalıklar seçin

 

Patates cipsi ve kremalı soslar gibi yüksek kalorili ve yağ oranı yüksek atıştırmalıklar yerine; havuç, salatalık ve kırmızıbiber gibi sebze çubuklarıyla birlikte, yoğurtlu dip soslarını tercih edin. Bu seçenekler hem düşük kalorili hem de vitamin ve lif açısından zengin oldukları için sindirimi kolaylaştırır. Ayrıca hafif atıştırmalıklar sayesinde midenizi fazla doldurmadan ana yemeğe sağlıklı bir başlangıç yapabilirsiniz.

 

 

Yeni yıl mezelerinizi kendiniz hazırlayın

 

Hazır meze almak yerine, sağlıklı ve yaratıcı tariflerle mezelerinizi kendiniz hazırlayın. Örneğin, yoğurtlu pancar salatası, avokadolu humus veya közlenmiş sebze püreleri gibi seçenekleri tercih edebilirsiniz. Düşük kalorili, besleyici ve lezzetli olan bu mezeler sofranızı renklendirecektir. 

 

 

Salatanız renkli ve çeşitli olsun 

 

Yılbaşı sofranızda mutlaka bol sebze içeren bir salata bulundurun. Marul, roka, havuç, pancar ve nar gibi malzemelerden oluşan renkli bir salata sofranıza görsellik katar ve lif içeriği sayesinde uzun süre tokluk sağlar. Ayrıca salatanın mideye dolgunluk hissi vermesi, diğer yemeklerden daha az tüketmenize yardımcı olur ve kalori kontrolünü destekler.

 

 

Kızartma yerine fırında veya ızgara yöntemini tercih edin

 

Kızartılmış yemekler yüksek yağ içerikleri nedeniyle sindirimi zorlaştırmalarının yanı sıra midenizi de rahatsız edebilir. Bunun yerine, fırında veya ızgarada pişirilmiş hindi, balık veya sebzeleri tercih edebilirsiniz. Bu yöntemler yiyeceklerin doğal lezzetini korurken, ekstra kalori alımını engeller ve daha hafif bir yemek deneyimi sunarlar.

 

 

Şekerli ve ağır tatlılardan kaçının

 

Yılbaşı tatlılarında şerbetli ve ağır tatlılar yerine, sütlü tatlılar veya meyve bazlı hafif alternatifler tercih edin. Örneğin, süt ile hazırlanmış bir muhallebi veya taze meyvelerle süslenmiş chia pudingi iyi bir seçenek olabilir. Beslenme ve Diyet Uzmanı Elif Gizem Oğuz, “Bu tür tatlılar, hem tatlı isteğinizi karşılar hem de midenizi rahatsız etmeden yemeğinizi hafif bir şekilde sonlandırmanıza yardımcı olur” diyor. 

 

Porsiyon kontrolüne dikkat edin

 

Beslenme ve Diyet Uzmanı Elif Gizem Oğuz, yılbaşı gecesi farklı yemeklerden tatmak isterseniz porsiyonlarınızı küçük tutmaya özen göstermeniz gerektiğini belirterek, “Her yemekten bir miktar almak, hem çeşitliliği deneyimlemenizi sağlar hem de midenizi fazla doldurmaz. Porsiyon kontrolü, özellikle mide rahatsızlıklarını ve gereksiz kalori alımını önlemenin en etkili yollarından biridir” diye konuşuyor. 

 

Yavaş yemeye özen gösterin

 

Yılbaşı sofrasında yemekleri hızlıca tüketmek yerine keyifle ve yavaşça yiyin. Bu, daha az yemenizi ve sofranın tadını daha uzun süre çıkarmanızı sağlar. Yavaş yemek, aynı zamanda sindirimi kolaylaştırarak mide problemlerini önler. Sohbete ve yemeğe eşit zaman ayırmak dengeyi sağlar ve enerjinizi gece boyunca yüksek tutar.

 

Hindi Köftesi: Lezzetli ve vitamin deposu 

 

Yılbaşı sofralarında hindi, zengin vitamin içeriğiyle öne çıkıyor. Hindinin kokusundan hoşlanmayanlar için en iyi alternatif, hindi köftesidir. Beslenme ve Diyet Uzmanı Elif Gizem Oğuz, hindinin özellikle B grubu vitaminler (B6 ve B12) açısından zengin olduğuna işaret ederek, “B6 vitamini, bağışıklık sistemini güçlendirirken enerji üretimini artırır; B12 vitamini ise sinir sistemi sağlığında önemli bir rol oynar. Hindi köftesi, hem bu vitaminlerden faydalanmanızı sağlar hem de kokusuz, lezzetli bir alternatif sunar. Böylece sofranızda sağlıklı ve pratik bir seçenek oluşturmuş olursunuz” diyor. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

EÜ’de yetişkinlerde işitme kaybının iletişime etkileri ve çözüm yolları tartışıldı

Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi tarafından moderetörlüğünü Odyoloji Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Deniz Tuz’un yaptığı ‘Yetişkin İşitme Kayıplı Bireylerde İletişim Becerilerinin Değerlendirilmesi ve Desteklenmesi’ adlı etkinlik düzenlendi.

Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Filiz Aslan’ın konuşmacı olarak yer aldığı çevrimiçi programa, Odyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Pelin Piştav Akmeşe, akademik-idari personel ve öğrenciler katıldı. Etkinlikte; yetişkin bireylerde işitme kayıplarının değerlendirilmesi ve rehabilitasyonu hakkında detaylı bir anlatım sağlanarak işitme kaybının iletişime etkileri ve çözüm yolları tartışıldı.

Açılış konuşmasını gerçekleştiren Odyoloji Bölüm Başkan Yardımcısı Öğretim Üyesi Dr. Deniz Tuz, “Etkinlik kapmasında, işitme kaybı olan bireylerde iletişim becerileri bir bütün olarak düşünüyoruz. Bu durumu bilişsel, sosyal ve ruhsal açıdan değerlendirip, buna yönelik çözüm yolları geliştirilmesine katkı sunmayı hedefliyoruz” diye konuştu.

“İşitme kaybı demans yatkınlığını artırır”

Etkinlikte bir sunum gerçekleştiren Doç. Dr. Filiz Aslan, “İşitme kayıplı bireylerin hayatlarını verimli bir şekilde yaşayabilmeleri için ‘Kendilerine yetebiliyorlar mı?’, ‘Aileleriyle iletişim kurabiliyorlar mı?’, ‘Kendi akranlarıyla iletişimleri nasıl?’ gibi soruların üzerine düşülmesi gerekiyor. İşitme kaybı yaşayan bireylerin; işitme cihazı ve işitsel implantı kullanma, karşılıklı iletişimi değerlendirme, işitsel algı düzeyini saptama, dil gelişim düzeyini değerlendirme, dil gelişimini sağlama, okuma – yazma becerisi ve bilişsel süreçler gibi konularda değerlendirilmesi gerekiyor. İşitme kaybı bireylerin yaşam kalitesi üzerindeki etkileri önemlidir. İşitme kaybının yalnızca fiziksel değil, bilişsel süreçler üzerinde de önemli bir rol oynamaktadır. İşitme kaybının erken dönemde tespit edilip uygun rehabilitasyon süreçlerine başlanmasının, bireylerin günlük yaşamda daha bağımsız olmalarına ve aynı zamanda demans gibi bilişsel hastalıkların riskinin azaltılmasına katkı sağlayacak” diye konuştu.

Terapi programlarının genellikle çocuklara yönelik olduğunu söyleyen Doç. Dr. Aslan, “İşitme kaybına sahip kişilerin üzerinde yapılan terapi programlarının çoğunluğu çocuklara yönelik yapılıyor. Yetişkinlere uygun terapi programları oldukça kısıtlı. Genellikle işitme kayıplı çocukların okumayı yeni öğrenirken zorlandıklarını ve sonrasında her şeyin yoluna girdiğini düşünüyoruz. Ancak ileri dönemlerde de bu hastalarda dikte becerisinde ve yazarken dilbilgisinde problemler gözleniyor. Terapi programlarındaki rehabilitasyon hedefleri; işitsel algı becerilerini, sosyal yaşama katılımı, bellek becerilerini desteklemek ve işitsel tahmin becerilerine yönelik stratejilerini öğretmek üzerinedir” dedi.

“Yapay zeka işitme cihazlarında da kullanılıyor”

Doç. Dr. Filiz Aslan artık işitme cihazlarında da yeni teknolojik gelişmelerin olduğuna değinerek, “Artık işitme cihazlarında da yapay zeka kullanılıyor, çevredeki gürültünün şiddetini analiz edip sesleri düzenleyen işitme cihazları var. Güncel teknolojiler ve yenilikleri değerlendirip işitme engelli bireylerin hayatına entegre etmek gerekir. İşitme cihazlarının kullanımda dikkat edilmesi gereken bakım, hijyen gibi faktörler önemlidir. Bu faktörlerin ortama göre de değişebiliyor. Kişi tozlu ortamda çalışıyor ve belli bir süre sonra cihazın bakımını yapmamışsa tozla kaplanarak sararıyor ve performans verimi düşüyor” dedi.

Etkinlik sonunda Doç. Dr. Filiz Aslan, katılımcılardan gelen soruları yanıtladı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı