Aylık arşivler: Şubat 2025

Esra Ezmeci’den Yeni Kitap: Gizli Yaralar

Psikoloji alanında çok satan eserleriyle tanınan Uzman Klinik Psikolog Esra Ezmeci’nin yeni kitabı “Gizli Yaralar” Destek Yayınları etiketiyle okurlarla buluştu. 

İnsan ruhunun derinliklerine inen, duygusal şemalar ve psikolojik travmalar üzerine etkileyici analizler sunan “Gizli Yaralar”, bireylerin geçmişten gelen kalıpları fark etmelerine ve bu kalıpları dönüştürerek yeni bir hikâye yazmalarına rehberlik ediyor.

Yaşamın kara kutusu sayılan duygusal kalıpların, şema terapi yöntemiyle nasıl yeniden tasarlanabildiğini, hayatın içinden seçtiği gerçek kahramanların, aklınızdan hiç çıkmayacak sarsıcı hikâyeleriyle ele alıyor.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İnsanların yüzde 80’i hayatlarının bir döneminde bel ağrısı yaşıyor

Baş ağrısından sonra en sık görülen ağrı türü olan bel ağrısı, tüm dünyada sanayileşme ve teknolojinin ilerlemesiyle birlikte pandemi derecesinde yaygın bir halk sorunu olarak değerlendiriliyor. İnsanların yaklaşık yüzde 80’inin hayatlarının bir döneminde bel ağrısı yaşadığını belirten İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muharrem Çidem, uzun süre oturarak çalışmak veya uzun süre hareketsiz şekilde ayakta kalmanın bel ağrısı riskini artırdığına dikkat çekti. Çidem, “Oturarak veya ayakta çalışarak tekrarlayıcı hareketler yapmak, bel ağrısı için önemli bir risk faktörüdür. Omurgamız uzun süre oturmayı veya ayakta aynı pozisyonda hareketsiz kalmayı sevmez. Kilo da ayrıca bele binen yükü arttırmaktadır” uyarısında bulundu.

İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muharrem Çidem, bel ağrısına ilişkin değerlendirmede bulundu.

Yaşam kalitesini düşürüyor, iş gücü kaybına neden oluyor

Bel ağrısının sık görülen bir sağlık sorunu olduğunu belirten Prof. Dr. Çidem, “İnsanların yaklaşık yüzde 80’inde hayatlarının bir döneminde bel ağrısı meydana gelmektedir ve baş ağrısından sonra en sık görülen ağrı türüdür. Tüm dünyada sanayileşme ve teknolojinin ilerlemesiyle daha sık görülen pandemi derecesinde bir halk sorunu olmaya da devam etmektedir. Çalışanlarda iş gücü kaybının en sık nedenidir. Bel ağrısı olan bir bireyde tanı ve tedavi giderleri, iş gücü kaybı gibi durumlar göz önüne alındığında hem sosyal hem de ekonomik kayba neden olmaktadır” dedi.

Tekrarlayan hatalı hareketler kronik travmaya yol açıyor

Bel ağrısının en sık nedeninin bel kaslarının zorlanması ve spazmından kaynaklandığını belirten Çidem, “Bu kasların zorlanması ve spazmı, çeşitli faktörlerle olabilmektedir. En önemli faktörlerden biri sürekli olarak beli zorlayacak tekrarlayan hareketlerdir. Bir örnekle açıklayacak olursak bir su damlasının sürekli bir yere damlaması zaman içinde damladığı yeri deforme edecektir, tıpkı su damlası gibi bele zararlı olabilecek bir hareket düşük yoğunlukta yapılsa bile süreklilik arz ettiğinde daha çok zararlı olabilmektedir. Sürekli sandalyede oturan bir ofis çalışanı sandalye ile değil de belden sürekli bir şekilde dönüyorsa veya fabrika çalışanı her gün aynı zararlı olabilecek hareketi makine başında düşük yoğunlukta bile yapıyorsa bel bölgesi için yine kronik bir travma olacaktır. Hastaların birçoğu eğilirken veya beli zorlamadan birdenbire tutulduğu şikayetiyle doktora başvurmaktadır. Oysa öncesinde bele zararlı olabilecek kronik travmaya maruz kalmışlardır” diye konuştu. 

Her bel ağrısı, bel fıtığı habercisi değil

Bel kaslarının zorlanması ve spazmında diğer önemli bir faktörün stres ve gerginlik olduğunu belirten Prof. Dr. Çidem, “Bu durum da kas spazmına yol açarak tek başına bel ağrısına neden olabilmektedir. Ağır bir yükü aniden dikkatsiz bir şekilde kaldırmak da kas spazmına ve tutulmaya yol açabilir. Diğer taraftan bel ağrısı olan hastalarda bel fıtığı olma oranı yaklaşık yüzde 4 oranındadır yani her bel ağrısında acaba bel fıtığı mı oldum diye kaygılanmak doğru değildir” uyarısında bulundu.

Stres, bel ağrısı yapıyor

Bel ağrısı için risk faktörlerine değinen Prof. Dr. Çidem, hareketsiz yaşam tarzı ve stresin önemli faktörler olduğunu belirterek “Stresin kendisi direkt bel ağrısı yapan bir sebeptir. Stresle kaslarda gerginlik ve sertleşme meydana gelmektedir. Ofis çalışanı olmak da tek başına önemli bir risk faktörüdür. Zira ofis ortamında uygun olmayan postürde durma veya uzun süre aynı pozisyonda çalışma, ayrıca iş yaşamında ortaya çıkan stres gibi etkenler birleşince bel ağrısı riski daha çok artmaktadır” dedi.

Omurgamız uzun süre oturmayı sevmez

Uzun süre oturarak çalışmak veya uzun süre hareketsiz bir şekilde ayakta kalmanın da bel ağrısı için risk faktörleri arasında yer aldığını belirten Prof. Dr. Çidem, “Oturarak veya ayakta çalışarak tekrarlayan zorlayıcı hareketler yapmak bel ağrısı için önemli bir risk faktörüdür. Omurgamız uzun süre oturmayı veya ayakta aynı pozisyonda hareketsiz kalmayı sevmez. Kilo da bele binen yükü arttırmaktadır. Sigara kullanımı da bir başka risk faktörüdür” diye konuştu.

Hareketsiz kalmak disklerde yıpranmaya yol açıyor

Hareketsiz kalmanın omurga üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çeken Prof. Dr. Çidem, “Omurgamızın temel yapı taşı olan disklerin beslenmesi hareketle olmaktadır. Hareketsiz durumda omurgamızdaki diskler beslenemeyerek zaman içinde yıpranır. Hareketsiz bir yaşamla belimize binen yük artar. Ayrıca hareketsiz yaşam obezite ve strese de neden olarak bel sağlığını bozar” uyarısında bulundu.

Bel ağrısı istirahatle azalmıyorsa veya gece uyandırıyorsa dikkat!

Bel ağrısında mutlaka dikkate alınması gereken durumlar olduğunu belirten Prof. Dr. Çidem, “Gece uykudan uyandırıyorsa, ağrı süreklilik arz ediyorsa ve tedavilere yanıt vermiyorsa uzmana başvurulmalıdır. Bel ağrılı hastaların büyük kısmı bir ile üç hafta içinde düzelme eğilimine girer, eğer bu süre zarfında düzelme olmuyorsa veya daha da kötüleşmeye doğru gidiyorsa bu durum dikkate alınmalıdır. Bel ağrısı istirahatte azalmıyorsa, herhangi bir düşme çarpma gibi bir durum sonrası başlamışsa, bel ağrısıyla beraber idrar ve/veya gaita tutamama meydana gelmişse, bel ağrısıyla beraber başlayan ani kilo kaybı varsa ve bacaklarda güçsüzlük olmuşsa mutlaka doktora başvurulmalıdır” uyarısında bulundu.

Bel ağrısı ihmal edilmemelidir

İhmal edilen bel ağrılarının önemli sağlık sorunlarına yol açabileceğini kaydeden Prof. Dr. Çidem, “Bel ağrısını önemsemeyip tekrar tekrar aynı işleri ve hareketleri yapmak bel ağrısının kronikleşmesine, kireçlenme ve fıtığa neden olabilir” dedi.

Erken dönemde tedavi daha başarılı oluyor

Bel ağrısında tedavinin başarılı bir şekilde yapıldığını ifade eden Prof. Dr. Çidem, “Özellikle yeni başlayan bel ağrısının çoğu zaman nedeni, kas zorlanması ve spazmı olduğu için erken dönemde tedavi daha kolay olmaktadır. Diğer taraftan bel fıtığı, bel kayması, bel kireçlenmesi, bel darlığı gibi hastalıkların da birçok tedavi seçenekleri bulunmaktadır. İlaç tedavileri, fizik tedavi uygulamaları, kuru iğne, manuel terapi, geleneksel tıp yöntemleri akupunktur ve çeşitli girişimsel tedaviler sayılabilir. Fizik tedavi uygulamaları bel ağrısı için ilk akla gelen tedavi yöntemidir. Başarılı ve etkili olarak kullanılmaktadır” diye konuştu.

Bu önerilere kulak verilmeli

Bel sağlığını korumak için günlük yaşamda yapılması gerekenlere değinen Prof. Dr. Muharrem Çidem, ofis çalışanları için zaman zaman kısa molalar vererek kalkıp bir tur atmanın yararlı olduğunu söyledi. Çidem, diğer tavsiyelerini şöyle sıraladı:

  • Günlük yaşamda doğru bir şekilde hareket edilmesi bel sağlığı için koruyucudur. Özellikle ofis çalışanlarında sandalyenin döner olması ve bir tarafa dönerken oturulan koltukla beraber dönülmesi önemlidir.
  • Sandalyeden kalkmadan yere düşen bir objeyi almaya çalışmak, bele makaslama bir yük bindirerek ciddi bel sorunlara yol açabilir, böyle bir durumda sandalyeden kalkıp çömelerek almak en uygun harekettir.
  • Otururken dizle kalçanın aynı yükseklikte olması yani kalça bacak açısı yaklaşık 90 derece olmasına dikkat edilmelidir, ayak altına basamak konması veya sandalye yüksekliğinin düşürülmesi ile bu ayarlama yapılabilir.
  • Otururken ayak yere tam temas etmelidir, herhangi bir açılanma olmamalıdır.
  • Belimizde ve sırt bölgemizde doğal bir eğrilik vardır. Otururken bu eğriliklerin korunması gerekir. Bel desteği kullanarak ve sırt destekli sandalye ile bu doğallığın korunması ve belde boşluk bırakılmaması gerekir.
  • Otururken, cep telefonu kullanırken, monitöre bakarken başın ağırlığı omurga tarafından taşınmalıdır, daha dik pozisyonda durulmalıdır. Başın öne eğilerek çalışılması durumunda hem bele hem de boyuna yük binerek bel ve boyun ağrısı meydana gelebilir. Aynı şekilde klavye de vücuda uzak bir mesafede olmamalıdır.
  • Yerden bir şey kaldırırken veya indirirken yük vücudumuza yakın olmalıdır. Omurga dik açıda olmalı, dizler ve kalçalar bükülmeli ve yük ortalanmalıdır.
  • Yükü belden dönerek kaldırmak ağır zararlar verebileceğinden çok dikkat edilmesi gereken başka bir husustur.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Makine ve üretim sektörü İzmir’de buluştu

Makine ve üretim sektörlerini bir araya getiren IMATECH – Endüstriyel Üretim Teknolojileri Fuarı, Fuar İzmir’de kapılarını açtı. Makine endüstrisinin en büyük buluşmalarından IMATECH, endüstriyel üretim teknolojilerindeki yenilikleri keşfetmek, uluslararası iş birliklerini güçlendirmek ve sektördeki son gelişmeleri takip etmek isteyen profesyoneller için önemli fırsatlar sunuyor. 

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde İZFAŞ ve İzgi Fuarcılık organizatörlüğünde, 4M Fuarcılık iş birliğinde üçüncü kez düzenlenen IMATECH – 3. Endüstriyel Üretim Teknolojileri Fuarı, Fuar İzmir’de törenle kapılarını açtı. 23 Şubat’a kadar devam edecek fuarın açılışına İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Dr. Zafer Levent Yıldır, Bosna Hersek Federasyonu Ticaret Odası Başkanı Mirsad Jasarspahic, İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Cenk Karace, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri ve İZFAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Tezcan, İZFAŞ Genel Müdürü Tuğçe Cumalıoğlu, odalar, sivil toplum kuruluşları, siyasi parti temsilcileri, yerli ve yabancı sektör profesyonelleri katıldı.

Yıldır: Gayretlerimiz devam edecek
İzmir’in fuarcılıkta çok önemli bir noktada olduğunu belirten İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Dr. Zafer Levent Yıldır, “Makine endüstrisinin en büyük buluşmalarından IMATECH, endüstriyel üretim teknolojilerindeki yenilikleri keşfetmek, uluslararası iş birliklerini güçlendirmek ve sektördeki son gelişmeleri takip etmek isteyen profesyoneller için önemli fırsatlar sunuyor. Önümüzdeki süreçte bu fuarın bu alanlara nasıl bir katkıda bulunduğunu hep birlikte göreceğiz. Bütün gayretlerimiz bu yönde” dedi. 

Karace: Desteklemeye devam edeceğiz
İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Cenk Karace, fuarın üretim sektörü için önemine değinerek, “Bu fuarın mutlaka desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Biz AOSB olarak hem bu fuarı hem makine sektörünü desteklemeye devam edeceğiz” diye konuştu.

Jasarspahic: Bosna Hersek ekonomisi için mükemmel bir fırsat
Bosna Hersek Federasyonu Ticaret Odası Başkanı Mirsad Jasarspahic, “Yeni dostluklar ve ortaklıklar kurabileceğimiz en iyi ortamlar şüphesiz ki fuarlardır. Uzun yıllardır ihtisas fuarlarında İZFAŞ ile mükemmel bir iş birliği içindeyiz. Bunun önemini vurgulamak isterim. Bu fuarın Bosna Hersek ekonomisi için mükemmel bir fırsat olduğunu da belirtmek gerekiyor” dedi. 

Hızarcıoğlu: Önemli bir platform haline geldi
İlkini 2023 yılında yaptıkları fuarın istikrarlı bir şekilde büyüdüğünü belirten İzgi Fuarcılık Kurucu Ortağı Mustafa Kemal Hızarcıoğlu, “Fuarımız kısa sürede sektörde kendine sağlam bir yer edinerek teknoloji ve sanayiyi buluşturan önemli bir platform haline gelmiştir” şeklinde konuştu. 

Alım heyetleri gelecek
Fuarda takım tezgâhları, CNC ve lazer makineleri, endüstriyel robotlar, kaynak teknolojileri, markalama, otomasyon sistemleri gibi geniş bir ürün yelpazesiyle birçok farklı alandan geleceğin fabrikaları için ihtiyaç duyulan tüm endüstriyel sistemler bir arada sunuluyor. İkili görüşmeler ile ticari anlaşmalara imza atılacak fuarda çok sayıda makinenin satışının da gerçekleştirilmesi bekleniyor. IMATECH’e bu yıl Bosna Hersek Ticaret Odası, Kosova İş Adamları Derneği ve Sırbistan Užice Ticaret Odası ile yapılan iş birlikleriyle bu bölgelerden önemli alım heyetleri gelecek. Fuar’a ayrıca Bosna Hersek, Birleşik Arap Emirlikleri, Irak, İran, Kuveyt, Kosova, Mısır, Moldova, Polonya, Romanya, Rusya, Sırbistan, Suudi Arabistan ve Ukrayna gibi ülkelerden yoğun bir profesyonel ziyaretçi katılımı bekleniyor. Fuarı geçtiğimiz yıl 63 ülkeden 12 bin 350’si yerli, bin 730’u yabancı toplam 14 bin 80 kişi ziyaret etmişti.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Uzun süre oturuyorsanız dikkat! Sakrum ağrısı günlük yaşamınızı etkileyebilir…

Sakrum ağrısı genellikle uzun süre oturma, ayakta durma ve hareket sırasında artış gösterdiğine dikkat çeken Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahı Op. Dr. İdris Avcı,   “Sakrum ağrısı genellikle bel ve kalça arasında yoğunlaşır ve bazı durumlarda bacaklara yayılabilir.” dedi. Travma, yanlış duruş, iltihaplanmalar ve hamilelik gibi durumların sakrum ağrısına yol açabildiğini dile getiren Op. Dr. İdris Avcı, hafif egzersizlerin ağrıyı azaltabileceğini ancak yanlış egzersizlerin sakrum bölgesine zarar verebileceğini vurguladı.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahı Op. Dr. İdris Avcı, hayat kalitesini düşürebilen sakrum ağrısı hakkında bilgi verdi.

Bel ve kalça arasında yoğunlaşan ağrı bazı durumlarda bacaklara yayılabilir…

Sakrum ağrısının, alt bel ve kuyruk sokumu   bölgesinde hissedilen, kişinin günlük yaşam kalitesini düşürebilecek bir ağrı türü olduğunu ifade eden Op. Dr. İdris Avcı, “Sakrum bölgesi, omurganın en alt kısmında yer alır ve pelvis ile birleşen kemik yapısıdır. Bu ağrı genellikle oturma, ayakta durma ve hatta bazen yatma gibi gündelik aktivitelerde artış gösterir.”

Sakrum ağrısının altında yatan çeşitli nedenler ve risk faktörleri bulunduğuna dikkat çeken Op. Dr. İdris Avcı, “Sakroiliak eklemdeki sorunlar veya kuyruk sokumu çevresindeki kas ve dokuların hasarı nedeniyle bu bölgede ağrı oluşabilir. Sakrum ağrısı genellikle bel ve kalça arasında yoğunlaşır ve bazı durumlarda bacaklara yayılabilir.” açıklamasını yaptı.

Hareket kısıtlılığı yaygın bir belirti…

Sakrum ağrısı olan kişilerin uzun süre oturduklarında rahatsızlık hissedebileceklerini ve ağrıların artabileceğini vurgulayan Op. Dr. İdris Avcı, diğer belirtileri şöyle açıkladı:

“Sakrum ağrısı yaşayan bireylerde kalça ve bel bölgesinde hareket kısıtlılığı ve sertlik hissi yaygın görülür. Ağrı bazen bacaklara kadar inebilir ve sinirsel sorunların belirtisi olarak ortaya çıkabilir. Özellikle eğilme ve dönme gibi hareketlerde ağrı şiddetlenir ve hareket kabiliyeti kısıtlanır.”

Yaş, cinsiyet ve meslek riski artırabiliyor!

Sakrum ağrısının birçok farklı nedeni olabileceğine değinen Op. Dr. İdris Avcı, “Genellikle travma, uzun süreli kötü duruş ve bazı sağlık koşulları sakrum ağrısının yaygın nedenleri arasında yer alır.” dedi.

Kuyruk sokumuna alınan doğrudan darbeler ve özellikle uzun süre oturan veya masa başı çalışan kişilerde yanlış oturma pozisyonu nedeniyle sakrum bölgesine fazla yük binmesi sonucu ağrı gelişebileceğine dikkat çeken Op. Dr. İdris Avcı, şunları söyledi:

“Sakroiliak eklem, omurganın pelvisle bağlantısını sağlar. Bu eklemde meydana gelen iltihaplanma veya aşırı yüklenme, sakrum ağrısına neden olabilir. Romatoid artrit gibi bazı enflamatuar hastalıklar sakroiliak eklemi etkileyerek sakrum ağrısına yol açabilir. Hamilelik döneminde, pelvis bölgesindeki eklemler esnek hale gelir ve hormonal değişiklikler nedeniyle sakrum bölgesine yük biner. Bu durum, gebelik sırasında veya sonrasında sakrum ağrısına yol açabilir. Sakrum tümörleri çok nadir olsa da, kuyruk sokumunda ağrı ile kendini gösterebilir. Özellikle bacaklarda uyuşma, kuvvetsizlik, idrar ve gaita kontrolün sağlanmaması gibi durumlarda mutlaka sakrum tümörleri için etiyolojik araştırma yapılması gerekir.”

Egzersiz faydalı ancak yanlış egzersiz ağrıyı tetikleyebilir!

Sakrum ağrısını yönetmek için ağrının şiddetine ve altında yatan nedene göre tedavi planlanması gerektiğini dile getiren Op. Dr. İdris Avcı, “İlaç tedavisi, fizik tedavi, manuel terapi, sıcak ve soğuk uygulamalar ve algolojik işlemler, ağrı ve diğer semptomların hafifletilmesine katkıda bulunur. Sakrum ağrısının yönetimi için doktor kontrolünde uygun tedavi yöntemlerinin belirlenmesi önemlidir.” dedi.

Sakrum ağrısına sahip kişiler için bazı egzersizler faydalı olduğunu ancak bazı egzersizlerin sakrum bölgesine fazla yük bindirerek ağrıyı artırabileceğini vurgulayan Op. Dr. İdris Avcı, “Pelvik tilti, kuş köpek egzersizi ve köprü pozisyonu gibi düşük etkili egzersizler, sakrum ağrısını hafifletmeye yardımcı olur. Bu egzersizler, omurga çevresindeki kasları güçlendirir ve ağrıyı azaltır. Öte yandan yüksek etkili ve ağır kaldırma içeren egzersizler sakrum bölgesine zarar verebilir. Koşu, ağırlık kaldırma veya yüksek etkili sporlar sakrum ağrısını şiddetlendirebilir. Egzersizler, bir fizyoterapistin rehberliğinde yapılmalı ve uygun bir programla uygulanmalıdır.” açıklamasını yaptı.

Sakrum ağrısı cerrahi müdahale gerektirebilir!

Çoğu sakrum ağrısı vakasının konservatif tedavi yöntemleri ile yönetilebileceğini de ifade eden Op. Dr. İdris Avcı, “Ancak bazı durumlarda cerrahi müdahale veya girişimsel yöntemler düşünülebilir. 

Sakroiliak eklemde ciddi dejenerasyon veya sinir sıkışması gibi durumlarda cerrahi yöntemlere başvurulabilir. Ancak cerrahi müdahaleler genellikle son çare olarak tercih edilir. Sinir blokajı veya radyofrekans ablasyon gibi yöntemler, kronik sakrum ağrısı vakalarında geçici rahatlama sağlayabilir. Bu tür tedaviler riskler içerdiğinden, doktorun detaylı değerlendirmesi sonrası uygulanması uygundur.” diyerek sözlerini tamamladı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Afrika’nın renkli kültürü MEM Sahne’ye taşındı

Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği MEM Sahne Konserleri’nin son konuğu Afro Djembe Dans grubu oldu. Afrika’nın geleneksel ritim ve dans kültürünü sahneye taşıyan grup izleyicilere renkli bir gece yaşattı.

 

Nilüfer Belediyesi Dr. Hüseyin Parkan Sanlıkol Müzik Enstrümanları Müzesi’nde (MEM) düzenlenen MEM Sahne Konserleri, dünya müziğinin farklı örneklerini sanatseverlerle buluşturmaya devam ediyor. Bu kapsamda sahne alan Afro Djembe Dans, geleneksel Afrika müziği ve danslarını katılımcılarla buluşturdu. İzleyenlere renkli bir gece yaşatan grup hareketli şarkılarıyla da eğlendirdi.

Yerel kostümlerle sahneye çıkan dansçılar; sabar davulu, tama, djembe ve balafon gibi geleneksel Afrika enstrümanları eşliğinde, hem modern hem de geleneksel dans performansları sergiledi. Batı Afrika’nın, farklı ülkelerinden gelen dansçılardan oluşan grup, etkileyici sahne şovlarıyla büyük beğeni topladı.

Performanslarıyla, katılımcılardan tam not alan Afro Djembe Dans grubunun konserini Nilüfer Belediye Başkan Yardımcısı Mahmut Demiröz de izledi.

Gösteri sonrası grubu tebrik eden Mahmut Demiröz, Nilüfer Belediyesi’nin sanatı ve farklı kültürleri Nilüferlilerle buluşturmayı sürdüreceğini belirtti.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Baroktan Anadolu’ya senfonik tınılar bu konserde

Büyükşehir Konservatuvarı Oda Orkestrası yine yıllarca unutulmayacak bir konser ile klasik müzik severlerle buluşacak. Engin Şen şefliğindeki Oda Orkestrası, 21 Şubat Cuma (yarın) akşamı Baroktan Anadolu’ya adlı konserinde ünlü Çellistanbul Quartet topluluğunu ağırlayacak.

 

4 BÜYÜK SANATÇI KOCAELİ’NE GELİYOR

İstanbul Devlet Senfoni ile Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestralarının akademisyen sanatçılarından Murat Berk, Melih Kara, Münif Akalın ve Yusuf Çelik’ten oluşan topluluk Anadolu tınılarını senfonik ortamda seslendirecek.

Kocaeli Kongre Merkezi’nde 21 Şubat Cuma (yarın) akşamı gerçekleştirilecek konser saat 20.00’de başlayacak. Anadolu’ya ait eserlerin senfonik ortamda seslendirileceği gecede, klasik dönem bestecisi Antonio Vivaldi’den Aşık Veysel’e uzanan bir repertuvar sunulacak.

 

BÜYÜKŞEHİR’DEN SANATSEVERLERE ARMAĞAN

Türkiye’nin en önemli quartetlerinden Çellistanbul Quartet, 2002 yılında kuruldu. Türkiye ve Avrupa’da birçok ünlü orkestra ile konserler gerçekleştiren topluluk, viyolonsel sanatçısı Murat Berk’in önderliğinde sanat yaşamına başladı. Büyükşehir Belediyesi 21 Şubat Cuma  (yarın) akşamı bu önemli topluluğu kentin tartışmasız en önemli klasik müzik orkestrası olan Oda Orkestrası ile buluşturacak. Ücretsiz konsere tüm Kocaelili sanatseverler katılabilecek.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Karlı havada güvenli sürüş için uzmanından önemli tavsiyeler!

Kış mevsiminin etkisini göstermesiyle birlikte soğuk, karlı, buzlu ve sisli havalarda güvenli sürüş için sürücülere önemli uyarılarda bulunan Yol ve Trafik Güvenliği Danışmanı Özgür Şener, sürücülere hava ve yol koşullarının zorlaştığı durumlarda yapılacak en güvenli davranışın araç kullanmamak olduğunu söyledi.

“Zeminin kaygan olduğu durumlarda, hızınızı azaltın, ani direksiyon hareketleri yapmayın, ani hızlanma ve ani frenleme yapmadan istikrarlı bir sürüş yapın.” önerisinde bulunan Özgür Şener, “Kış lastiklerinizin diş derinlikleri yeterli mi? Minimum 4mm olmalı.” dedi.

Elektrikli araç kullanıcılarının, araçların ısıtma sisteminin kontrol edilmesinin büyük önem taşıdığını dile getiren Şener, “Ayrıca tamamen elektriksiz yolda kalmasınlar diye şarj istasyonlarını iyi belirlemeleri gerekmektedir.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümü Öğretim Görevlisi, Yol ve Trafik Güvenliği Danışmanı Özgür Şener, kış mevsiminin etkisini göstermesiyle birlikte soğuk, karlı, buzlu ve sisli havalarda güvenli sürüş için sürücülere önemli uyarılarda bulundu.

Hava ve yol koşulları zorlaştığı durumlarda araç kullanmayın!

Özgür Şener, sürücülere hava ve yol koşullarının zorlaştığı durumlarda yapılacak en güvenli davranışın araç kullanmamak olduğunu dile getirerek, “İşiniz gereği araç ile yola çıkmak zorunda değilseniz çıkmayın. Toplu taşıma araçlarını kullanarak seyahat etmeyi tercih edin. Bu seçenek mümkün değilse, yaptığınız işin gereği veya zorunlu olarak mutlaka sürüşe çıkmanız gerekiyorsa tavsiyeleri dikkate alınız. Bu tavsiyelere her zaman uymalısınız.” dedi.

 Zeminin kaygan olduğu durumlarda hızınızı azaltın!

Kış koşullarında herhangi bir yolda kalma durumunda, koşulların sürücü ve yolcular için çok zorlayıcı olabileceğine işaret eden Şener, şunları kaydetti:

“Sizin için zor olan koşulların diğer sürücüler için de zor olacağını unutmayın ve tercihinizi her zaman daha güvenli olan seçenekten yana yapın. Zeminin kaygan olduğu durumlarda, hızınızı azaltın, ani direksiyon hareketleri yapmayın, ani hızlanma ve ani frenleme yapmadan istikrarlı bir sürüş yapın. Kendinize güvenli bir alan bırakacak şekilde takip mesafenizi koruyun. Takip mesafesi için sürüş hızınızın yarısı metre dense de mesafe hesaplamak çok zordur. Kuru ve düzgün bir zemin, açık bir havada, yol için verilmiş yasal hız limitlerinde, önünüzdeki taşıtı referans alarak, taşıtın geçtiği bir noktaya (yol kenarında bir direk, bir ağaç) sizin bin bir, bin iki, bin üç saydığınızda (3 ila 4 saniye) gelmeniz uygun bir takip mesafesinde olduğunuzu gösterir. Zeminin ıslak, kaygan, bozuk olması, havanın sisli, puslu olup görüşün yeterli olmaması durumunda takip mesafesi artırılmalıdır (6 ila 8 saniye kadar).”

Sürüş sırasında cep telefonu kullanmayın!

Sürüşte sırasında dikkat dağıtıcılara da hatırlatmada bulunan Şener, “Arkadan çarpma kazaları ölümcüldür. En önemli sebepleri de güvenli takip mesafesi ile sürüş yapılmaması ve sürüşte cep telefonu kullanımıdır.” diye konuştu.

Kış koşullarına hazırlık hayati önem taşıyor

“Taşıtınızın güvenli bir seyahat için elverişli olduğundan emin olun. Yola çıkmadan önce vakit ayırarak taşıtınızı dikkatli bir şekilde kontrol edin.” diyen Özgür Şener, şöyle devam etti:

“Bu şartlar sağlanmıyorsa güvenli bir halde seyahat yapamayacağınızı biliniz. Yola çıkmadan önce taşıtınızı seyahate uygun hale getirmek için ayıracağınız vakit ve yapacağınız harcamalar, bu şartları sağlamadığınız için karışacağınız bir kaza veya yolda kalmanız durumundaki vakit ve harcamalardan çok çok az olacaktır. Başınız gelebilecek olumsuz durumların geri döndürülemez olumsuz sonuçları olabilmektedir.

Kış lastiklerinizin diş derinlikleri yeterli mi?

Lastiklerinizde yarık, yırtık gibi deformasyonlar var mı, lastik basınçlarınız uygun mu? (Taşıtın uygun lastik basınçları, depo kapağında, şoför kapısı içinde, taşıtın kullanım kılavuzunda bulunur. Yazın ve kışın lastik basınç değerleri değiştirilmez, uygun basınç değerinde olması yeterlidir). Kış lastiklerinizin diş derinlikleri yeterli mi? Minimum 4mm olmalı. Tüm farlarınız ve ışıklandırmalarınız çalışır durumda mı? Taşıtın göstergelerinde herhangi bir arıza veya uyarı bilgisi var mı? Taşıtın havalandırma, klima ve cam rezistansları çalışıyor mu? Taşıtınızın enerjisini sağlamak için toplam kapasitenin minimum üç bölü dördü kadar dolulukta olduğundan emin olun. Mümkünse yarım olduğu her seferinde tamamlayın. Sizden kaynaklanmasa da herhangi bir yolda kalma durumunda ihtiyacınız olan enerjiyi bu sayede sağlayabilirsiniz. Taşıtın sileceklerinin sağlam, işe yarar ve çalışır durumda olduğunu çalıştırarak kontrol edin.”

Cam suyunuza mutlaka antifriz koyun!

Taşıtın soğuk havalarda gerekli motor ısıtmasını yapacak sistemlerini kontrol ettirmenin önemine de dikkat çeken Özgür Şener, “Cam silecek suyunuzun yeterli olduğunu kontrol edin. Kış aylarında içinde antifriz olmayan sular donmakta ve sürücüyü zor durumda bırakmaktadır. Cam suyunuza mutlaka antifriz koyun ve devri daim için antifriz koyduktan sonra bir kez ön ve arka camınızı temizleyin. Taşıtın görüşünüzü sağlayan tüm camlarını ve bütün aynalarınızı temizleyin ve tam görüş sağlayın. Örneğin; taşıtların üst tarafında kalan karlar sürüş esnasında fren yapıldığında ön cama inmekte ve sürücünün görüşünü tamamen kapatarak kazaya sebep olabilmektedir. Bu temizleme için uygun aparatları aracınızda bulundurun.” ifadesinde bulundu.

Aracınızı kullanmadığınızda 4-5 günde bir çalıştırın 

Günümüz taşıt teknolojisinde taşıtları hareket öncesi bir süre çalışır durumda tutmak ihtiyacı kalmadığını da söyleyen Şener, “Bununla birlikte taşıtınızın çalışması ile ilgili bir problem var mı anlamak, bir miktar taşıtın içini ısıtmak, varsa camlarınızdaki buğuyu açmak için taşıtınızı çalıştırmayı tercih edebilirsiniz. Özellikle özel kullanım amaçlı taşıtlar kötü hava koşullarında ve zeminde çok kar olduğunda uzun süre hareket ettirilmemektedir. Bu tip durumlarda hareket ettirmeden taşıtınızı 4-5 günde bir olduğu yerde çalıştırmanızı tavsiye etmekteyiz. Bu sayede akünüz dahil tüm sistemlerin sağlıklı çalışmasını sağlayabilirsiniz.” dedi.

Aracın lastik ebatları ile uyumlu zincir olmalı

Özgür Şener, sürücülere güvenli bir kış sürüşü için önerilerine devam ederek, şöyle devam etti:

“Karlı havalarda acil bir durum yaşanabilir ve taşıtınızı kullanmak zorunda kalabilirsiniz. Bu sebeple taşıtınızın üzerindeki karları düzenli olarak temizlemenizi tavsiye etmekteyiz. Aracınızın lastik ebatları ile uyumlu zinciriniz var mı? Zinciriniz kullanılır durumda mı kontrol ediniz. Bu kontrol için lastiklerinizin üzerindeki ebat bilgileri ile zincir kutusu üzerindeki numaraları karşılaştırmalısınız. Kış lastikleri, zincir ihtiyacı olan yollarda size yardımcı olamayacaktır. Mutlaka zincir takmanız gereken zeminler olacağını unutmayın. Islak zeminlerde taşıttan indiğinizde ayakkabılarınızın altı ıslanacaktır. Taşıtın pedallarına bastığınızda ıslak ayakkabı zemini pedalın üzerinde kayabilecektir. Uygun paspasınız varsa kısa bir süre paspasta bekleterek kaymayı önleyecek hale getirin. Kıyafet seçimlerinizi kış koşullarına uygun, bir sebepten taşıttan inmeniz gerekebileceği durumlara uygun olarak yapın. Karlı yollarda çeşitli sebepler ile yolda kalmalar, beklemeler olabilmektedir. Taşıttaki yolcuları da düşünerek su ve idare edecek gıdaları taşıtınızda bulundurunuz. Özellikle küçük çocuklu aileler için önemlidir.

Hayvan olabilir kontrol edin!

Taşıtların altı kuru olduğu için altında kedi, köpek gibi sokak hayvanları uyuyabiliyor. Her sürüşten önce taşıtın altında bir canlı olup olmadığını kontrol etmek gerekir.”

Elektrikli araç kullanıcıları dikkat!

Özgür Şener, özellikle elektrikli araç kullanıcılarının, araçların ısıtma sisteminin kontrol edilmesinin büyük önem taşıdığını dile getirerek, “Ayrıca tamamen elektriksiz yolda kalmasınlar diye şarj istasyonlarını iyi belirlemeleri gerekmektedir.” diye sözlerini tamamladı. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali’nin Logosunu Halkın Oyları Belirledi

Manisa Büyükşehir Belediyesi, katılımcı yönetim anlayışıyla Manisalıların görüşlerini almaya devam ediyor. Bu kapsamda, ülkemizin en eski tarihi ve kültürel değerlerinden olan Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali’nin 485. yılı için Büyükşehir Belediyesi tarafından tasarlanan yeni logolardan hangisinin kullanılacağı, halkın oylarıyla belirlendi. Buna göre oyların yüzde 26,77’sini alan iki numaralı tasarım, en beğenilen logo oldu. 

 

Manisa Büyükşehir Belediyesi’nin resmi internet sitesinde 14 Şubat Cuma günü başlayan ve dün akşam (Çarşamba) son bulan ankette, vatandaşlara beş farklı logo seçeneği sunuldu. Manisalılar, beğendikleri logoyu seçerek oy kullanıp UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesi’nde de yer alan 485. Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali’nin yeni logosunu belirledi. Buna göre oyların yaklaşık yüzde 26,77’sini alan iki numaralı tasarım en beğenilen logo oldu. Ankete katılanların yüzde 21,56’sı beş numaralı, yüzde 20,61’i üç numaralı, yüzde 16,27’si bir, yüzde 14,79’u da dört numaralı tasarım için oy kullandı. Halkın oylarıyla seçilen iki numaralı logo, Festival’in tanıtım materyallerinde kullanılacak.

 

“Birlikte karar almaya, Manisa’yı ortak akılla yönetmeye devam edeceğiz”

Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Mimar Ferdi Zeyrek, katılımcı yönetim anlayışı ile çalıştıklarını vurgulayarak, “Manisa’yı ortak akılla yönetiyoruz. Şehrimizin en önemli kültürel değerlerinden biri olan 485. Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali’nin yeni logosunu belirlerken de Manisalıların görüşünü aldık. Düzenlediğimiz anketle beş farklı logo tasarımı için halkımıza tercihini sorduk. Katılımcılar, tercihlerini ortaya koydu ve oyların yüzde 27’sini alan iki numaralı tasarım, Festival’imizin yeni logosu olarak belirlendi. Katılım gösteren tüm hemşehrilerime teşekkür ediyorum. Birlikte karar almaya, Manisa’yı ortak akılla yönetmeye devam edeceğiz” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Akbank Dönüşüm Akademisi’nden KOBİ’lerin Dijital ve Yeşil Dönüşüm Süreçlerine Destek

Akbank Dönüşüm Akademisi, 2024 yılında da İşletmelerin büyüme yolculuklarında yanlarında olmaya devam etti. 

Yıl boyunca dijitalleşme, yeşil dönüşüm ve finansal sürdürülebilirlik gibi farklı konularda program ile pek çok atölye ve etkinliğe imza atan Akademi’nin 2022’den bu yana ulaştığı KOBİ ve girişimci sayısı ise 20 bine ulaştı. 

 

Akbank Dönüşüm Akademisi, ekonominin itici gücü olan KOBİ’lerin dijital ve yeşil dönüşüm süreçlerine rehberlik etmeyi sürdürüyor. E-ticaret, dijitalleşme, yeşil dönüşüm, sürdürülebilir finansman, ihracat gibi farklı konularda düzenlenen eğitimlerin yanı sıra girişimci kadınlara özel olarak gerçekleştirilen programlar ile işletmelerin yeni fırsatlara uyumunu güçlendirerek yerel kalkınmaya ve kapsayıcı bir ekonomiye destek sunuyor.

 

Bu kapsamda Akbank Dönüşüm Akademisi, 2024 yılında işletmeler ve girişimcilere yönelik eğitim ve gelişim programlarına hız kesmeden devam etti. 2022’den bu yana toplamda 20 bine yakın KOBİ ve girişimciye ulaşan Akademi, 2024 yılında düzenlediği 17 farklı programla 3.000’in üzerinde katılımcıya destek sağladı. Aynı zamanda Akbank Dönüşüm Akademisi çatısı altında yıl boyunca tüm KOBİ’lerin katılımına açık pazarlama ve girişimci etkinliklerinden atölye çalışmalarına dek pek çok çalışma gerçekleştirildi. Banka, bu hizmetlerini güçlendirerek 2025 yılında da KOBİ’lere özel programlar geliştirmeyi ve sunmayı sürdürecek. 

 

Türkiye’nin Dört Bir Yanında Gelişime Hız Kattı

Akbank Dönüşüm Akademisi çatısı altında gerçekleşen “İhracatta Sınırları Aş” programı Gaziantep, İzmir, Bursa, Ankara, İstanbul ve Antalya’da düzenlendi. Türkiye İhracatçılar Meclisi iş birliğinde, hibrit eğitim modeliyle hem fiziksel hem de çevrimiçi oturumlar şeklinde gerçekleşen programlar dış ticaretten dijital pazarlamaya, gümrüklemeden yeşil dönüşüme kadar geniş bir yelpazeyi kapsadı.

 

KOBİ’lerin dijitalleşmesini odağına alan “E-KOBİ: İhracatta Dijitalleşme” programı ise Ankara, Trabzon ve Adana’daki işletmelerle buluştu. İlgili bölgelerdeki ticaret ve sanayi odaları iş birliğiyle düzenlenen bu hibrit program, e-ticaret ve e-ihracatta güçlenmeyi hedefleyen KOBİ’lere önemli bir destek sundu.

 

Sürdürülebilir Finans Mini MBA ile İşletmelere Yeşil Dönüşüm Desteği

Akbank Dönüşüm Akademisi’nin İstanbul Sanayi Odası’na bağlı İSO Akademi iş birliğiyle düzenlediği Sürdürülebilir Finans Mini MBA Programı ise, işletmelere finansal yönetim ve çevresel risk konularında yeni perspektifler kazandırdı. Program, sürdürülebilir finansman, proje finansmanı ve uluslararası mevzuat gibi konulara odaklanarak katılımcıların sürdürülebilir gelişim ve yeşil dönüşüm süreçlerini desteklemeyi hedefledi.

 

Kadın Girişimciliğini Güçlendiren Programlar

2024 yılında TurkishWIN iş birliği ile başlatılan ve bu sene ikincisinin yürütüldüğü Bin Yaprak Girişimci Mentörlük Programı 6 aylık program süresince 100 girişimci kadının mentörlük desteğinden faydalanmasını sağladı.

 

Girişim Bankacılığı kapsamında bugüne kadar 24 iş birliği ile 30’un üzerinde etkinlikte sponsor/katılımcı olarak yer alırken teknogirişimcilere özel 4 farklı atölye, 1 akademi, 1 mentör check-up ve 1 yatırıma hazırlık olacak şekilde toplam 7 program gerçekleşti.  1000’in üzerinde teknogirişim başvurusu ve 300’ün üzerinde program faydalanıcısı oldu. 

 

Aynı zamanda Sakarya’da düzenlenen Girişimci Kadın Programı, üç aylık eğitim süreci ve altı aylık mentörlük desteğiyle girişimci kadınlara iş dünyasında daha güçlü adımlar atmaları için rehberlik etti. Firma ziyaretleri ve swot analizlerinin ardından finansal okuryazarlıktan dijital pazarlamaya, sürdürülebilir finansmandan e-ticarete kadar kapsamlı içerikler sunulan program, Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası, TOBB Sakarya Kadın Girişimciler Kurulu, İnovakademi iş birliği ile gerçekleşti ve TurkishWIN iş birliği ile katılımcılar özel mentörlük desteği aldı. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bu Önlemleri Almadan Karlı Havada Dışarı Çıkmayın!

Günlerdir ülkemizi etkisi altına alması beklenen kar yağışına dikkat çekilirken sonunda İstanbul gibi birçok büyükşehrimiz beyaz örtüye büründü. Kar yağışının görüntüsü ve keyfi çok fazla olsa da karla birlikte gelen buz ve soğuk hava koşulları ortopedik yaralanmaları da beraberinde getiriyor. Düşük sıcaklık, kaygan zeminlerin kayma ve düşmeye bağlı kaza riskini artırdığını hatırlatan Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Budak Akman, öyle ki kış koşulları söz konusu olduğunda işe gitmek, arabaya yürümek gibi basit aktivitelerin bile tehlikeli hale gelebileceğini söyledi. Prof. Dr. Akman, başta yaşlılar olmak üzere dışarı çıkmak zorunda kalan kişilerin alması gereken önlemlere işaret etti. 

 

Kışın en sık görülen ortopedik yaralanmaların genellikle kaygan zeminler, düşük sıcaklar ve kış sporları nedeniyle yaşandığını söyleyen Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Budak Akman, “Kaygan ve buzlu zeminler insanları düşmelere karşı savunmasız hale getirir. Bunun sonucunda yolda, merdivende ya da sokakta yaşanabilecek basit bir düşme bile kalça, diz ya da omuz bölgesinde uzun sürede tedavi gerektiren problemlere neden olabilir” dedi. Prof. Dr. Akman, yaşanabilecek yaralanmalar ve alınması gereken önlemler konusunda bilgi verdi. 

KIRIK SONRASI İYİLEŞME ZAMAN ALIR

Kaygan zeminlerde düşme riskinin artmasına bağlı en sık yaşanan yaralanmaların düşmeye bağlı kırık ve çıkıklar olduğunu söyleyen Prof. Dr. Akman, şunları anlattı: “Kar her ne kadar keyif ve heyecan verici olsa da yaratabileceği tehlikeli koşullar unutulmadan hareket edilmeli. Zira özellikle yaşlı kişilerde yaşanabilecek kırıklar ciddi sonuçlara neden olabilir. Düşme sonucunda vücudumuzun herhangi bir yerinde kırık ve çıkık oluşabilir. En sık gördüğümüz yaralanmaların başında el bileği kırıkları gelir. Kişiler düşerken refleks olarak ellerini yere koyarak kendilerini korumaya çalışır. Ancak bu hareket bilek ve el kemiklerine aşırı yük binmesine ve kırıklara yol açabilir. Yine vücudumuzun üst kısmında omuz kırık ve çıkıkları, özellikle ileri yaştaki bireylerde sıkça görülür. Ortopedi pratiğimizde, özellikle yaşlı bireylerde kaygan zeminde düşme sonrası kalça kırıkları ciddi sonuçlar doğurabilecek yaralanmalardandır. Kalça kemiğinde kırık oluşması genelde cerrahi gerektiren bir durum olup kişinin uzun süreli hayata katılmasına engel olabilir.”

 YANLIŞ ADIMLAR BURKULMALARA NEDEN OLABİLİR

Kaygan zeminlerde atılan yanlış bir adımın ayak bileği burkulmasıyla sonuçlanabileceğini hatırlatan Prof. Dr. Akman, “Diğer sık karşılaştığımız ortopedik durumda ayak bileği burkulmaları ve kırıklarıdır. Yine karlı ve kaygan zeminde ayak bileği yaralanmalarını görmekteyiz. Ayak bileği bağ yaralanmaları uygun zamanda ve uygun tedavi alınmadığı takdirde kronikleşme eğilimde olabilen yaralanmalar olup kişinin hayat kalitesini olumsuz etkilemektedir” diye konuştu. 

 

BU ÖNLEMLERİ ALMADAN KARLI HAVADA DIŞARI ÇIKMAYIN

Kış aylarında ortopedik sorunları önlemek için sadece güçlü kemik ve eklemlerin yeterli olmadığını söyleyen Prof. Dr. Akman alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı. “

  • Uygun Ayakkabı Seçin: Kaymayı önleyen, tırtıklı tabanlı ve bileği destekleyen ayakkabılar giyin.
  • Yavaş ve Dikkatli Yürüyün: Adımlarınızı küçük atın ve dengenizi korumaya özen gösterin.
  • Ellerinizi Cebinizde Tutmayın: Düşme anında dengenizi sağlamak için ellerinizi serbest bırakın.
  • Buzlu ve Kaygan Yüzeylerden Kaçının: Mümkünse kum serpilmiş veya tuzlanmış yolları tercih edin.
  • Destek Alın: Baston veya buz kazıyıcı gibi araçlar kullanarak dengenizi artırın.
  • Görünür Olun: Karanlıkta yürürken reflektif kıyafetler veya el feneri kullanın.
  • Merdivenlerde Dikkatli Olun: Korkuluklardan destek alın ve her adımı kontrol ederek çıkın.
  • Ağırlık Dengesini Koruyun: Ellerinizde ağır yükler taşımaktan kaçının.
  • Fiziksel Kondisyonunuzu Artırın: Düzenli egzersiz yaparak denge ve kas gücünüzü geliştirin.
  • Hava Durumunu Takip Edin: Kar fırtınası veya buzlanma uyarılarını dikkate alın ve gereksiz dışarı çıkmaktan kaçının.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı