Aylık arşivler: Şubat 2025

Kişiye Özel Tedaviler Onkolojide Yeni Bir Dönem Başlatıyor

İmmünoterapiler, kanser tedavisinde çığır açan yenilikler arasında yer alıyor. Hedefe yönelik ve kişiye özel olan bu tedaviler, hastaların yaşam süresini uzatırken yaşam kalitesini de yükseltiyor. 

Günümüzde kanser tedavileri, tümörün genetik yapısını analiz ederek geliştirilen yenilikçi yöntemler ve yapay zeka uygulamalarıyla da giderek daha etkili hale geliyor. Peki, geleceğin kanser tedavileri hangi yönde ilerliyor? Yeni keşifler, kanserle mücadelede nasıl bir fark yaratıyor? Acıbadem Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Batu Erman ile Dr. Tolga Sütlü, bu alandaki yeni gelişmeleri özellikle de immünoterapilerin kanser tedavisindeki rolünü anlatıyor. 

Bağışıklık sistemini harekete geçirerek kanserle savaşan immünoterapiler giderek daha fazla önem kazanıyor. Sağlıklı bir insanda bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini baskı altında tutarak yok ettiğini söyleyen Prof. Dr. Batu Erman, “Bağışıklık sistemi kanser hücreleriyle savaşamaz hale geldiğinde hastalık gelişiyor. İmmünoterapi ise bağışıklık sistemini yeniden harekete geçirerek bu hücreleri yok etmeye yönlendiriyor. 2018 yılında James P. Allison ve Tasuku Honjo’nun Nobel Ödülü kazandığı bu alan, kanser tedavisinde yeni umutlar anlamına geliyor” diyor. Prof. Dr. Batu Erman, kanser hastalarında başarıyla uygulanan dört temel immünoterapi yöntemini şu şekilde açıklıyor:

Bağışıklık Sistemini Harekete Geçiren İmmünoterapiler
Laboratuvar ortamında üretilmiş bir antikor proteini hastaya enjekte edilerek gerçekleştirilen bu yöntemde bağışıklık sistemi hücreleri aktive edilerek tümöre karşı daha güçlü bir savaş başlatılıyor. Sadece kanser hücrelerini yok eden, diğer dokulara zarar vermeyen bu  yöntem, özellikle metastatik melanom, akciğer ve böbrek kanseri gibi türlerde etkili ve farklı kanserlerde de klinik araştırmalar devam ediyor.

Hücresel İmmünoterapiler (CAR-T Teknolojisi)
Hastadan alınan bağışıklık sistemi hücreleri (T lenfositler), laboratuvar ortamında genetik olarak değiştirilerek kansere karşı daha güçlü hale getiriliyor ve tekrar hastaya enjekte ediliyor. Hücresel immünoterapiler özellikle lenfoma gibi kan kanserlerinde etkili. Ancak lenfoma dışında yakın bir gelecekte solid tümörlerde, yani akciğer kanseri, kolon kanseri ve malign melanoma gibi kanserlerde de uygulanabilecek, araştırmalar sürüyor. Hücresel immünoterapilerde tümörle iyi bir şekilde savaşabilmeleri için lenfositlere ayrıca CAR-T adlı bir reseptör de ekleniyor. Acıbadem Üniversitesi’nin İzmir Biyotıp ve Genom Enstitüsü ile ortak yürüttüğü bir CAR-T projesi ve bununla ilgili bir patent başvurusu da var. 

Kanser Hücresi ve T Lenfositleri Birleştiren Moleküller (BİTE Teknolojisi)
Bu üçüncü sınıf immünoterapi, “BİTE” denilen “Bispesifik T hücre bağlayıcıları”, kanser tedavisi için tasarlanmış bir immünoterapötik molekül sınıfı. Bu moleküller, fiziksel olarak bir yandan kanser hücrelerine, diğer yandan da hastanın T lenfositlerine bağlanarak savunma sistemini doğrudan harekete geçirerek kanser hücresini kolayca öldürmesini sağlıyor. Bu proteinler de antikorlar gibi laboratuvarda üretilip hastaya enjekte ediliyor.

Kanser Aşıları ve Onkolitik Virüsler
Kanser aşıları ve onkolitik virüs terapileri sayesinde tümörler doğrudan hedef alınabiliyor. Bazı prostat kanserleri, melanoma ve mesane kanserlerinde bu terapilerin başarılı olduğu biliniyor. RNA aşılarının gelişmesiyle bu yöntemlerin yaygınlaşması bekleniyor.

Hücresel İmmünoterapi ile onkolojide yeni bir sayfa açılıyor

Acıbadem Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Tolga Sütlü, daha spesifik, hastanın tümörüne özel geliştirilen hücresel immünoterapilerden söz ederek, “Tümörlerin üzerindeki belli molekülleri hedefleyen immünoterapiler, akıllı ilaçlar, biyolojik moleküller ve antikorlar da mevcut. Acıbadem Üniversitesi İmmünoloji Laboratuvarı’nda CAR-T, CAR-NK, TCR-NK ve BİTE tipi tedaviler geliştiriyoruz” diyor. Bu bilimsel çalışmaların sonucunda ortaya çıkan ürünlerin yalnızca özel GMP laboratuvarlarında üretilebildiğini ve bundan sonra FDA ve EMEA gibi denetleyici kurumlar tarafından onaylanmaları gerektiğini belirten Dr. Sütlü, “Antikorları hastaya enjekte ettiğimizde, bunlar en fazla bir ay içinde vücuttan yok oluyor. Ancak hücresel tedavilerde bağışıklık sistemi hücreleri, kansere karşı ömür boyu savaşacak şekilde programlanıyor ve uzun yıllar hastanın vücudunda dolaşmaya devam ederek koruyuculuk gösterebiliyor. Lösemi, lenfoma ve multiple miyelom gibi hematolojik kanserlerde hücresel immünoterapiler oldukça başarılı. Önümüzdeki yıllarda hücresel terapileri uygulamalarının meme kanseri, akciğer kanseri ve kolon kanseri gibi solid tümörlerde de onaylanmasını bekliyoruz” diyor. 

Türkiye’de CAR-T hücrelerini klinik olarak kullanıma uygun kalitede üreten tek kurumun Acıbadem olduğunu ifade eden Dr. Tolga Sütlü, ekibiyle özellikle deri kanseri (malign melanom), lösemi ve lenfoma gibi kanser türlerinde hücresel immünoterapi çalışmaları yürüttüklerini söylüyor: “En çok T hücreleri ve NK hücrelerini kullanıyoruz. Bunlar bağışıklık sisteminin ‘katil hücreleri’ olarak bilinir. Normalde enfeksiyonları tanıyarak yok eden bu hücreleri kanseri yok etmek için genetik olarak programlayarak kullanıyoruz”…

Yapay Zeka ile Kişiselleştirilmiş Tedaviler Daha Hızlı Gelişecek

Kemoterapi gibi yöntemlerin giderek azalacağını ve immünoterapinin gelecekte daha fazla yer edineceğini belirten Dr. Tolga Sütlü, “Her hastaya aynı ilacı verme devri geçti. Artık hastaların genetik yapısı taranarak en uygun tedavi belirleniyor. Tümör analizi yapılıyor ve buna göre hangi terapilerin verileceği tartışılıyor. Yapay zekanın gelişmesiyle kişiye özel tedavi süreçleri, DNA analizleri ve veri işleme yöntemleri de hızlandı. Hangi hastanın hangi tedaviye nasıl yanıt vereceğini artık daha iyi tahmin edebiliyoruz” diyor. Dr. Sütlü, bilimsel çalışmaların gelişmesiyle birlikte, daha etkili, yan etkileri azaltılmış ve hastaların yaşam süresini uzatan yeni nesil tedavi yöntemlerinin ön plana çıkacağını vurgulayarak, kişiye özel tedavilerin onkolojide çığır açtığını ifade ediyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ünlü Oyuncu Seda Bakan, Eti Brownie Intense’in Yeni Reklam Yüzü Oldu

Kek kategorisinin sevilen markalarından ETi Browni Intense’in yeni reklam yüzü sevilen başarılı oyuncu Seda Bakan oldu. Marka reklam filminde; Seda Bakan’ın arkadaşlarıyla paylaştığı keyifli akşamdaki samimi ve içten haline odaklanıyor. Yoğun ve eşsiz lezzetiyle ETi Browni Intense ise böyle akşamların vazgeçilmez eşlikçisi olarak öne çıkıyor.

 

Kek kategorisinin ışıltısıyla dikkat çeken markası ETi Browni Intense, reklam filmlerinde hikayelerini Türkiye’nin sevilen ve beğeniyle takip edilen ünlü isimleriyle ekranlara taşımaya devam ediyor!

Her yıl merak konusu haline gelen ETi Browni Intense kadını bu yıl; samimiyeti, sıcaklığı ve sempatikliğiyle ışıldayan Seda Bakan oldu. Yoğun ve eşsiz lezzetiyle ETi Browni Intense ise böyle akşamların vazgeçilmez eşlikçisi olarak öne çıkıyor. Yeni reklam filminde de bu anların aslında “Bi’ Intense Anı” olduğunun altı çiziliyor ve ışıltılı Browni dünyasında Seda Bakan  ve yakın arkadaşları enerjisiyle parlıyor.

 

Yıllardır ‘Mutluluk Denince Akla’ mottosuyla hafızalara kazınmış olan ETi’nin özel ürünlerinden biri olan ETi Browni Intense, sevgiyle paylaşılan her ana lezzet katmaya ve ışıltısıyla göz almaya devam ediyor. Yaratıcı süreci Propaganda tarafından gerçekleştirilen reklam filminin yönetmen koltuğunda ise Elif Kalkan oturuyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yorglass’ın eşitlik adımları kadın gücünü iş dünyasına taşıyor

Yarım asrı aşkın süredir üreten, üretirken de çevreye ve insana saygıyı önceliği olarak belirleyen Yorglass, kadınların iş dünyasında daha güçlü bir yer edinmesi için fırsat eşitliğini teşvik eden projeler hayata geçirmeye ve adından söz ettirmeye devam ediyor. İş yerinde fırsat eşitliğini teşvik eden stratejik adımları atmak için kurduğu DEI komitesi ile şirket çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık ilkelerini iş kültürünün merkezine yerleştiriyor. Komite geliştirdiği #HerSesEşittir yaklaşımı, mentorluk programları, esnek çalışma modelleri, eğitim projeleri ve ebeveynlik paketleri gibi uygulamalarla kadın istihdamını destekleyen çalışmalara imza atıyor. Hayata geçirdikleri tüm çalışmalar sonucunda sektörlerinde İş’te Eşit Kadın Sertifikası’nı ilk alan şirket olmanın gururunu yaşadıklarını ifade eden Yorglass İnsan Kaynakları Direktörü Ayşe Doğruöz, iş dünyasında eşitlik için kalıcı bir dönüşüm yaratmayı hedeflediklerini vurguladı. 

 

Cam dünyasının güvenilir ve global tedarikçisi olma yolculuğunda yarım yüzyılı aşkın deneyimiyle faaliyetlerini sürdüren Yorglass, kadınların iş dünyasında daha güçlü bir yer edinmesine öncülük ediyor. Çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık ilkelerini iş kültürünün merkezine yerleştiren şirket, bu doğrultuda kurduğu DEI Komitesi ile iş yerinde fırsat eşitliğini teşvik eden stratejik adımları hayata geçiriyor. Komite, eğitim ve bilgilendirme programları düzenlemek, çeşitlilik metriklerini takip etmek ve dezavantajlı gruplara yönelik destek projeleri geliştirmek gibi önemli misyonlar üstleniyor. 

 

Kadınların iş hayatındaki yerini güçlendiriyor

8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında açıklama yapan Yorglass İnsan Kaynakları Direktörü Ayşe Doğruöz, kadınların istihdam ve iş gücüne katılım oranlarındaki artışın, Türkiye’nin toplumsal ve ekonomik dönüşümü açısından önemli bir gelişme olduğuna vurgu yaparak şunları söyledi:” Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın verilerine göre kadınların istihdam oranının yüzde 32,5’e, iş gücüne katılım oranının ise yüzde 37,4’e yükselmesi, kadınların iş dünyasındaki rollerinin güçlendiğini gösteriyor. Bu artış, eğitim imkanlarının genişlemesi ve iş dünyasında fırsat eşitliği politikalarının yaygınlaşması gibi faktörlere dayanıyor. Biz de Yorglass olarak, her bireyin eşit fırsatlara sahip olduğu ve farklılıkların değer gördüğü bir çalışma ortamı yaratmayı hedefliyoruz. Eşitlik, çeşitlilik ve kapsayıcılığı temel alarak, toplumun farklı kesimlerinden gelen seslere eşit değer vermeyi, saygı göstermeyi ve onları daha görünür kılmayı amaçlıyoruz. Her bireyin kendine özgü bir hikayesi, deneyimi ve sesi olduğuna inanıyor, bu çeşitliliği kutluyor ve güçlendirmek için çalışıyoruz. Bu kapsamda başlattığımız #HerSesEşittir yaklaşımıyla insanı odağımıza alıyor, kadının güçlenmesi ve iş dünyasında fırsat eşitliğinin sağlanması hedefi doğrultusunda sorumluluk üstleniyoruz. Tüm çalışanlarımızın iş yaşamında adil ve güvenli koşullarda çalışabileceği bir ortam yaratırken, iş süreçlerimizin her aşamasında katılımcılığı, eşitliği ve çeşitliliği önceliklendiriyoruz. Fırsat eşitliği konusundaki duruşumuzu yalnızca politikalarımıza değil, iletişim dilimize de yansıtarak önyargısız ve kapsayıcı bir kurum kültürü inşa etmeyi amaçlıyoruz.”

 

İş’te Eşit Kadın Sertifikası ile sektörde öncü oldu

Tüm bu çalışmalar sonucunda Yorglass’ın sektörde İş’te Eşit Kadın Sertifikası’nı alan ilk şirket olarak öne çıktığını belirten Ayşe Doğruöz, “Yüzde 97 başarı skoru ile aldığımız bu sertifika, toplumsal cinsiyet eşitliğine olan bağlılığımızı ve bu alandaki öncü rolümüzü kanıtlayan önemli bir adım oldu. Doğruöz, “Amacımız yalnızca iş yerinde fırsat eşitliği sağlamak değil, aynı zamanda İş’te Eşit Kadın Sertifikası ile sektöre örnek olmak ve iş dünyasında kalıcı bir dönüşüm yaratmak. Bu kapsamda kadınların iş dünyasında daha güçlü bir yer edinmesini desteklemek için çeşitli projeler de hayata geçiriyoruz. 50. yılımız kapsamında başlattığımız ‘50 Yıl, 50 Kadın Mentorluk Programı’, genç kadın yeteneklere rehberlik ederek onların liderlik rollerinde yer almasını destekliyor. Hamile çalışanlarımıza ayda bir gün ek uzaktan çalışma hakkı tanıyor ve sağlıklı beslenmelerini desteklemek için ara öğün desteği sağlıyoruz. Kadın çalışanlarımızın iş ve özel yaşam dengesini korumasına yardımcı olmak için esnek çalışma modelleri ve ebeveynlik paketleri sunuyoruz. Doğum izninden dönen kadın çalışanlarımızın işe dönüşünü ve adaptasyonunu kolaylaştıran bir destek paketimiz de bulunuyor. Ayrıca babalık iznini sekiz güne çıkararak ebeveynlerin bu süreci daha verimli geçirmesine destek oluyoruz. Yeni mezun kadın yeteneklerin iş dünyasına güçlü bir giriş yapmalarına destek olan Yorfuture Programı & FORHER projemiz ile genç yetenek oranımızı yüzde 71’e çıkararak sektör ortalamasının üzerine taşıdık. Ek olarak, AÇEV ile iş birliği yaparak toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik eden projeler yürütüyoruz. Bunun yanı sıra, çalışanlarımız için düzenlediğimiz eğitimlerle cinsiyet eşitliği ve kadın istihdamı konusunda farkındalık yaratmayı hedefliyoruz. Bu kapsamda, toplam 1769 saat süren eğitimlerimize 373 çalışanımız katılım sağladı. Özetle, attığımız her adımla iş dünyasında fırsat eşitliğini teşvik etmeye ve kadınların iş gücüne katılımını artırmaya yönelik projelerimizle sektörde öncü olmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Vodafone Discover Genç Yetenek Programı’na Başvurular Başladı

Türkiye’nin dijitalleşmesine liderlik etme vizyonuyla faaliyet gösteren Vodafone, geleceğin teknolojilerine yön verecek genç yetenekleri bünyesine katmaya devam ediyor. Vodafone’un 2008 yılından beri sürdürdüğü Discover Genç Yetenek Programı’nda yeni dönem başvuruları, LinkedIn ve Vodafone Kariyer web sitesi üzerinden başladı. Başvurular, Mart sonuna kadar sürecek. Programla bu yıl yaklaşık 50 genç Vodafone Türkiye’nin ticari, teknoloji ve kurumsal ekiplerinde tam zamanlı çalışma imkânına sahip olacak. Her yıl binlerce başvurunun alındığı programla bugüne kadar 800’ü aşkın genç istihdam edildi. 

 

Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Nazlı Tlabar Güler, şunları söyledi:

 

“Vodafone’da geleceğin liderleri olarak gördüğümüz genç yetenekleri keşfetmeyi ve organizasyonumuza katmayı önemsiyoruz. Yeni mezun işe alımlarımızı, Vodafone’un global ölçekte tüm ülkelerinde uyguladığı Discover Genç Yetenek Programı aracılığıyla gerçekleştiriyoruz. Bundan 18 yıl önce 3 kişi alarak başlattığımız bu program sayesinde, yüksek potansiyele sahip gençleri Vodafone’a kazandırarak, lokal ve global kariyer olanaklarından faydalanmalarına, eğitim-gelişim programları ile desteklenmelerine olanak tanıyor ve aynı zamanda Vodafone Türkiye’nin yetenek havuzunu genişletmeyi amaçlıyoruz. Her yıl artan bir ivmeyle istihdama katkımızı sürdürdüğümüz bu programla bugüne kadar 800’ü aşkın genci bünyemize kattık. Kariyerine Discover olarak başlayan ve şu an Vodafone Liderlik Ekibimizde yer alan çok sayıda çalışma arkadaşımız bulunuyor. Tüm gençleri, programımızın yeni dönemi için başvuruda bulunmaya davet ediyoruz.”

 

Teknoloji ve oyun bir arada

 

Vodafone Discover Genç Yetenek Programı’nda bu yıl da hem online ön değerlendirme hem de yüz yüze yapılacak ikinci değerlendirme süreçlerinde “oyunlaştırma” yaklaşımından yararlanılacak. Yüz yüze yapılacak değerlendirme sürecinin bir parçası olarak, sanal gerçeklik gözlükleriyle grup mülâkatı gerçekleştirilecek. 

 

Geçen yıl 52 genç kabul edildi

 

Geçen yıl Türkiye’nin dört bir yanından 10 bini aşkın gencin başvurduğu Discover Genç Yetenek Programı’na 21 farklı üniversiteden 52 genç kabul edildi. Programa katılanların %65’ini kadın çalışanlar oluşturdu. 

 

Tüm Vodafone ülkelerinde uygulanıyor

 

Discover Genç Yetenek Programı; üniversite 4. sınıf öğrencileri, yeni mezunlar ve en fazla bir yıl tam zamanlı iş tecrübesi bulunanlar için özel hazırlanmış bir kariyer programı. Tüm Vodafone ülkelerinde uygulanan, adayların aynı standart işe alım sürecinden geçtiği bu global program kapsamında, Vodafone bünyesine katılan genç yetenekler için yoğun bir eğitim ve gelişim programı uygulanıyor. Gençler, ilk yıl farklı bölümlerde iki rotasyon yaparak hem teknoloji/telekomünikasyon sektörünü, hem de Vodafone’u yakından tanıma ve kariyerlerine daha bilinçli tercihler yaparak başlama imkânı buluyorlar. Vodafone içinde yayınlanan ilanlar aracılığıyla farklı lokal ve global fırsatları değerlendirebiliyorlar.

 

Tüm birimlerde çalışıyorlar

 

Genç Discover’lar, bakış açılarını ve dinamizmlerini organizasyonun tüm birimlerine yansıtmaları amacıyla şirketin neredeyse tüm fonksiyonlarında konumlandırılıyor. Buna göre, şirketin satış, pazarlama, teknoloji, finans, insan kaynakları fonksiyonlarında tam zamanlı çalışma imkânına sahip oluyor. Özellikle organizasyondaki dijital rollerde ve yeni iş kollarını oluşturan ekiplerde Discover’lara yer veriliyor. 

 

Gelişimleri için pek çok farklı imkân sunuluyor

 

Discover Genç Yetenek Programı kapsamında Vodafone’a katılan gençler çok kapsamlı bir eğitim ve gelişim programına dahil ediliyor. Online ve yüz yüze eğitimlerle Discover’ların hem teknik hem de yetkinlik bazlı gelişimleri çok yakından takip ediliyor. MIT, Harvard Business Publishing, Skillsoft gibi global dijital kaynaklardan yararlanarak  en güncel bilgiye erişimleri sağlanıyor. Gençler, mentorluk ve proje bazlı gelişim fırsatlarıyla da destekleniyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Soğuk Hava Kalp Krizini Tetikliyor!

Dünya genelinde ve ülkemizde kalp krizi ile diğer kardiyovasküler hastalıklar ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer almaya devam ediyor. Ülkemizde yılda yaklaşık 200 bin kişinin kalp krizi geçirdiği ve bu hastaların önemli bir kısmının hayatını kaybettiği belirtiliyor. Modern yaşamın getirdiği hareketsiz yaşam tarzı, sağlıksız beslenme, obezite ve stres, kalp krizinin temel nedenleri arasında yer alıyor. Acıbadem Ataşehir Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Aytek Şimşek, ayrıca kış aylarında soğuyan havanın da kalp krizi riskini artırdığına dikkat çekerek, “Bunun nedeni ise soğuk havalarda vücudun sıcaklığını korumak için damarları daraltması ve bu durumun kan basıncını artırarak kalbin daha fazla çalışmasına neden olmasıdır. Özellikle kalp hastalığı olan kişilerde bu ek yük kalp krizine yol açabilmektedir. Ayrıca kış aylarında azalan fiziksel aktiviteler ve beslenme değişiklikleri de risk faktörlerini artırmaktadır” diyor. 

 

Soğuk havada risk 3 kat artıyor! 

Kış aylarında kalp krizinin 3 kat daha fazla görüldüğüne işaret eden Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Aytek Şimşek, kalp sağlığını korumak için alınması gereken önlemleri ise  şöyle özetliyor:  “Günde en az 3-5 porsiyon mevsimine uygun sebze ile meyve tüketmek, kaliteli ve yeterli süre uyumak,  vücut ısısının daha iyi korunması için tek bir kalın kıyafet yerine ince ve kat kat giyinmek önem taşımaktadır” 

 

En sık sabah saatlerinde yaşanıyor!  

Kalp sağlığı için kış aylarında da sporu aksatmamak büyük bir öneme sahip. Ancak soğuk havalarda sabahları ağır spor yapmaktan kaçınmak gerekiyor. Zira, yapılan araştırmalara göre, kalp krizi en sık sabah saatlerinde yaşanıyor!  Bunun sebebi ise sabahları 09:00’a kadar olan süreçte vücudun stres hormonu (kortizol) seviyesinin yükselmesi ve kan basıncının artması. Sabah saatlerinde kanın pıhtılaşma eğilimi de daha yüksek olduğu için damar tıkanıklıkları daha kolay gelişebiliyor. Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Aytek Şimşek, bu nedenle özellikle risk grubunda olan kişilerin sabah saatlerinde aşırı fiziksel efor sarf etmemeleri gerektiği uyarısında bulunarak, “Örneğin, özellikle sabah saatlerinde yoğun tempolu yürüyüş, kas güçlendirme egzersizleri ve bisiklet sürmek gibi ağır efor gerektiren hareketlerden kaçınmak gerekmektedir. Spor mümkünse öğleden sonra yapılmalıdır. Sabah saatleri dışında zaman yoksa, hafif tempolu yürüyüşler veya gevşeme egzersizleri tercih edilmelidir” diyor.

 

Risk faktörlerine dikkat!  

Kalp krizi, kalbi besleyen koroner damarların ani tıkanması sonucu kalp kasına yeterli oksijen gitmemesiyle oluşan ciddi bir durum. Tıkanıklık genellikle ateroskleroz (damar sertliği) sonucu gelişen pıhtılar nedeniyle meydana geliyor. Kalp kası yeterince oksijen alamadığında hücreler ölmeye başlıyor ve ciddi kalp hasarı oluşabiliyor. Doç. Dr. Mustafa Aytek Şimşek, erken müdahale edilmezse kalp krizinin hastanın kaybıyla sonuçlanabileceğine işaret ederek, “Yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, sigara kullanımı, diyabet, obezite ve hareketsiz yaşam tarzı bu tıkanıklığa yol açan önemli risk faktörleri arasında yer almaktadır.   Sağlıksız beslenme, stres ve genetik yatkınlık da kalp krizi riskini artıran diğer etkenlerden. Bu faktörlerin bir araya gelmeleri damarları zamanla tıkayarak kalp krizine neden olabilmektedir” bilgisini veriyor.  

 

Kalp krizi görülme yaşı 30’a indi! 

Kalp krizi eskiden ileri yaştaki kişilerde görülürken, son yıllarda 30’lu genç yaştaki kişilerde de daha sık görülmeye başlandı. Modern yaşamın getirdiği hareketsiz yaşam tarzı, sağlıksız beslenme alışkanlıkları, sigara ile alkol tüketimi, obezite ve stres, kalp krizinin genç yaş gruplarında yaygınlaşmasının başlıca nedenlerini oluşturuyor. Ayrıca, diyabet ve hipertansiyon gibi hastalıkların son yıllarda gençlerde daha fazla görülmesinin de bu artışa katkıda bulunduğuna işaret eden Doç. Dr. Mustafa Aytek Şimşek,  genç yaşta kalp krizi riski olan kişilerin düzenli sağlık kontrolleri yaptırmalarının yaşamsal önem taşıdığına dikkat çekiyor.

 

Bu belirtilerde zaman kaybetmeyin! 

Kalp krizinde erken tanı ile tedavi hayat kurtarabiliyor ve kalp dokusunun korunmasını sağlayabiliyor.  Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Aytek Şimşek, “Bu nedenle 20 dakikadan uzun süren göğüs ağrısı, nefes darlığı ile çene, boyun, sırt veya kola yayılan ağrı, mide bulantısı, baş dönmesi ve soğuk terleme gibi sorunlar yaşandığında vakit kaybetmeden acil servise başvurulmalıdır” uyarısında bulunuyor.

 

Kalp krizinde ilk 2 saat çok önemli! 

Kalp krizinde “altın saatler” olarak adlandırılan ilk iki saat içinde yapılan müdahaleler hastanın hayatta kalma şansını önemli ölçüde artırıyor. Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Aytek Şimşek, “Erken müdahale sayesinde damar tıkanıklığı açılabilir ve kalp kasına giden kan akışı tekrar sağlanabilir. İlk saatlerde yapılan tedavi, kalp kası hasarını en aza indirerek hastanın ölüm riskini azaltır ve takip eden yıllarda yaşam kalitesini korumasına yardımcı olabilir” diyor. Doç. Dr. Mustafa Aytek Şimşek,  sağlıklı ve dengeli beslenmenin, düzenli egzersiz yapmanın ve sigaradan uzak durmanın kalp krizi riskini önemli ölçüde azalttığını söylüyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Orta Anadolu Türküleri İzleyiciden Tam Not Aldı

Nevşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde Hacıbektaş Abdallar ve Müzisyenler Kültür Dayanışma Derneği ile Kültür ve Sanat Topluluğu tarafından muhteşem bir müzik dinletisi programı gerçekleştirildi. 

Hacıbektaş Kaymakamı Abdülkadir Nar, Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Kaim, Nevşehir Belediye Başkan Yardımcısı Veli Kırşehirli, Nevşehir Gençlik Spor İl Müdürü Muhsin Özdemir, Nevşehir Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi Başkanı Erdoğan Korkutmaz, Hacıbektaş Abdallar ve Müzisyenler Kültür Dayanışma Derneği Başkanı Şahin Kavlak ve çok sayıda müzikseverin katıldığı gecede Hacıbektaş ve Orta Anadolu türküleri seslendirildi.   

Levent Özmen’in katkılarıyla ücretsiz olarak düzenlenen Müzik Dinletisinde türkü severler Kapadokya Kültür ve Sanat Merkezi’nde bir araya geldi. 

Semah ritüeli, dinletiler ve birbirinden güzel türkülerin seslendirildiği müzik dinletisi programa katılan müzikseverlerden tam not aldı. 

Dernek Başkanı Şahin Kavlak açıklamasında “Nevşehir Belediye Başkanımız Rasim Arı’ya sanata verdiği destek ve katkıdan dolayı şükranlarımı arz ediyorum. Eserlerimizi icra etme imkanı sağladığı ve bizleri burada buluşturduğu için şahsım, derneğim ve bütün katılımcılar adına teşekkür ediyorum” diye konuştu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Türk kuru meyve sektörü 2 milyar dolar ihracat hedefine ulaşmak için Hindistan seferine çıktı

Türk kuru meyve sektörü hedef pazar olarak belirlediği Hindistan’da konumunu güçlendirmek ve 2024 yılında 1,8 milyar dolar olan ihracatını 2025 yılında 2 milyar dolara çıkarmak için “TURKISH DRIED FRUITS” isimli TURQUALITY Projesine start verdi.

 

Türkiye’nin üretim ve ihracatında dünya lideri olduğu çekirdeksiz kuru üzüm, kuru kayısı, kuru incir, antep fıstığı başta olmak üzere Türk kuru meyvelerinin dünya genelinde bilinirliğini ve tüketimini artırmak için kuru meyve sektöründeki üç ihracatçı birliği “TURKISH DRIED FRUITS” isimli TURQUALITY Projesinde güçlerini birleştirdi.

 

“TURKISH DRIED FRUITS” TURQUALITY Projesi’nde hedef pazar olarak Hindistan seçildi. Üstün kalitesi, zengin tadı ve kapsamlı sağlık yararlarıyla tanınan Türk Kuru Meyveleri görkemli bir lansmanla Hindistan’da tanıtıldı.

 

Türk Kuru Meyveler Sektör Kurulu ve Hindistan Kuruyemiş ve Kuru Meyveler Konseyi (NDFCI) iş birliğiyle, düzenlenen tanıtımda konuşan Türkiye Kuru Meyve Sektör Kurulu Başkanı Osman Öz, Türkiye’nin kurutulmuş meyve üretiminde ve ihracatında dünya lideri olduğunu, Türkiye’nin, zengin tarımsal mirasından ve sürdürülebilir çiftçilikten yararlanarak dünya çapında 150’den fazla ülkeye yüksek kaliteli ürünler tedarik ettiğini vurguladı.

 

 

Türk kuru meyve sektörü ihracatta 2 milyarı aşmayı hedefliyor

 

Hintli tüketicileri incir, kayısı, kuru üzüm ve antep fıstığı gibi çeşitli yemeklerde hem lezzeti hem de besin değerini artıran, atıştırmalık, pişirme ve süsleme için ideal olan birinci sınıf Türk kuru meyveleriyle tanıştırmak istediklerini dile getiren Öz, “Hintli tüketicilere Türk kuru meyvelerinin birinci sınıf kalitesini, zengin tadını ve sağlık yararlarını sunmaya odaklanan bir girişim olan “TURKISH DRIED FRUITS” TURQUALITY Projemizin Hindistan Kampanyası’nı tanıtmaktan heyecan duyuyoruz. Türkiye’nin sürdürülebilir tarımdaki uzmanlığıyla, kuru incirlerimiz, kayısılarımız, kuru üzümlerimiz ve antep fıstıklarımız Hindistan’ın çeşitli yiyecek seçeneklerine besleyici ve lezzetli bir katkı sunuyor. Bu kampanya, Hintli tüketicilere günlük beslenmelerini ve mutfak deneyimlerini geliştiren doğal, yüksek kaliteli seçenekler sunuyor. 2024 yılında 1,8 milyar dolarlık ihracata imza attık. Hindistan pazarında konumumuzu güçlendirerek 2 milyar dolar ihracat hedefimize ulaşacağız” diye konuştu.

 

Hindistan’ın, şenliklerinde, kutlamalarında, geleneksel tatlılarda ve sağlıklı atıştırmalıklarda kurutulmuş meyvelerle güçlü bir kültürel bağa sahip olduğunun altını çizen Öz şöyle devam etti. “Hindistan’ın doğal olarak güneşte kurutulmuş, koruyucu içermeyen kurutulmuş meyvelerimiz için ideal bir pazar olduğuna inanıyoruz.”

 

Dünya’nın kuru meyve ambarı Türkiye, beslenmenin güç merkezi ‘Türk Kuru Meyveleri’ Mumbai’deki MEWA Hindistan 2025 Ticaret Fuarı’nda, Hindistan’a görkemli bir giriş yaparken, etkinlik Türkiye Başkonsolosu Sayın Mustafa Kemalettin Eruygur, Türkiye Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Sektör Kurulu Başkanı Sayın Osman Öz ve Hindistan Kuruyemiş ve Kuru Meyveler Konseyi (NDFCI) Başkanı Gunjan Jain ve diğer seçkin konukların saygıdeğer huzurunda gerçekleşti.

 

Başkonsolos Eruygur; “Türk kuru meyvelerinin Hint evlerinde ve gıda endüstrilerinde özel bir yer bulacağından eminiz”

 

Türkiye’nin Mumbai Başkonsolosu Mustafa Kemalettin Eruygur, “TURKISH DRIED FRUITS” isimli TURQUALITY Projesi’nin lansmanının Türkiye ile Hindistan arasındaki ticari ilişkileri güçlendirecek önemli bir adım olduğunu vurguladı. Eruygur; “Türk kuru meyvelerinin Hindistan’a getirilmesi, iki ulusumuz arasındaki sürekli büyüyen ticaret ve kültürel bağların bir yansımasıdır. Türkiye ve Hindistan zengin bir mutfak geleneğine sahiptir ve bu girişim gıda sektöründe iş birliği için yeni fırsatlar sunmaktadır. Her iki ülke de ticaret ilişkilerini genişletmeye devam ettikçe, Türk kuru meyvelerinin Hint evlerinde ve gıda endüstrilerinde özel bir yer bulacağından eminiz.”

 

Jain: “Hintlilerin birinci sınıf kuru meyve talebi artıyor”

 

Hindistan Kuruyemiş ve Kuru Meyveler Konseyi (NDFCI) Başkanı Gunjan Jain, Hintli tüketicilerin birinci sınıf kuru meyve talebinin her geçen gün arttığını dile getirdi. Jain şöyle devam etti: “Türk Kuru Meyveleri pazarımıza mükemmel bir katkı sağlıyor. Doğal tatlılıkları, üstün dokuları ve zengin besin değerleri, onları sağlıklı bir atıştırmalık veya çeşitli mutfak kreasyonlarında bir malzeme olarak günlük tüketim için harika bir seçim haline getiriyor. Bu ortaklık, Hint kuru meyve sektöründeki teklifleri çeşitlendirmeye yardımcı olurken tüketicilerin yüksek kaliteli ürünlere olan tercihlerini daha da artıracak.”

 

12-14 Şubat 2025 tarihleri arasında, JIO World Conventıon Centre, Mumbaı’de, düzenlenen MEWA Dried Fruits and Nuts Fuarı’nda, Dünyanın farklı ülkelerinden temsilcilerin katılımıyla gerçekleştirilen “Kuru Üzüm, Kuru İncir ve Kuru Kayısı” panelinde, Türkiye Kuru Meyve İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı Osman Öz, panelist olarak yer aldı.

 

Lif, A, B, C ve E vitaminleri ve potasyum, magnezyum, kalsiyum ve demir gibi temel mineraller açısından zengin bir besin kaynağı olan Türk kuru meyveleri, sindirimi destekliyor, bağışıklığı artırıyor ve sürekli enerji sağlıyor.

 

Türk kuru meyvelerindeki yüksek antioksidan içerikleri stresi azaltmaya, kemikleri güçlendirmeye ve kalp sağlığını desteklemeye yardımcı oluyor. Eklenmiş şeker veya koruyucu madde içermediğinden, dengeli bir diyet için doğal olarak tatlı ve sağlıklı bir alternatif olarak hizmet ediyor ve bu da onları dünya çapında sağlık bilincine sahip tüketiciler için tercih edilen bir seçim haline getiriyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kobi’ler İçin Büyük Fırsat: 20 Milyon TL Destek!

Küresel pazarda rekabet gücünü artırmayı ve sürdürülebilir büyümeyi desteklemeyi amaçlayan Kapasite Geliştirme Destek Programı kapsamında kredi üst limiti 20 milyon TL olan bir destek açıklandı. 

Ekonomi ve finans dünyasının hızla değişen dinamikleri, işletmelerin sürdürülebilir büyüme stratejilerini güçlendirmesini, devlet teşvikleri ve ihracat danışmanlığı ile uluslararası pazarlarda rekabet gücünü artırması büyük önem taşıyor. Kapasite Geliştirme Destek Programı, KOBİ’lerin verimliliğini, üretim kapasitesini ve kurumsal dayanıklılığını artırmaya yönelik yatırımları desteklerken, büyük işletmelerin tedarikçi ağlarını geliştirmesine katkı sağlıyor.

20 Milyon TL’ye Kadar Destek İmkânı

Ekonomik veriler, Türkiye’deki toplam işletmelerin %99’unun KOBİ olduğunu ve ülkenin ihracatının %60’ından fazlasını bu işletmelerin gerçekleştirdiğini gösteriyor. Hızla değişen küresel ticaret dinamiklerinde, KOBİ’lerin devlet teşvikleri ve ihracat danışmanlıkları ile yeni pazarlara açılması ve rekabet avantajını güçlendirmesi kritik önem taşıyor.

KOSGEB tarafından yürütülen Kapasite Geliştirme Destek Program, özellikle imalat, telekomünikasyon, bilgi teknolojileri ve Ar-Ge sektörlerinde faaliyet gösteren firmalar için 36 ay geri ödemesiz kredi faiz desteği sunuyor. Program, finansal kuruluşlarla yapılan protokoller çerçevesinde işletmelerin kredi limitlerini artırarak, büyüme hedeflerine ulaşmalarını kolaylaştırıyor, finansmana erişim maliyetlerini neredeyse yarı yarıya düşürüyor. 

Başvurular için son gün 28 Şubat! 

İşletmelere ve KOBİ’lere finansal yönetim danışmanlığı hizmeti sunan Malogra Danışmanlık Kurucusu Finansal Yönetim Danışmanı Bikem İnce İnanç KOSGEB destekleri ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. İnanç: “İşletmelerin kapasite geliştirme yatırımları ve işletme sermayesi ihtiyaçları için sunulan krediler, 1.000.000 TL ile 20.000.000 TL arasında olup, onaylanan projeler faiz desteğiyle çok daha uygun maliyetlerle finansmana erişim sağlayabiliyor. Özellikle hızlı büyüyen, imalat sektöründe faaliyet gösteren, teknoloji geliştirme bölgelerinde yer alan veya daha önce Ar-Ge projeleri bulunan işletmelerin bu fırsattan yararlanmalarını tavsiye ediyorum.” ifadelerine yer verdi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Tiyatro Frankfurt “Boş Çerçeve” Oyunuyla İstanbul’da

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, 110. yıl etkinlikleri kapsamında Tiyatro Frankfurt’un “Boş Çerçeve” oyununu ağırlıyor.

Türkiye’nin Frankfurt Başkonsolosluğu himayesinde faaliyet gösteren Tiyatro Frankfurt, “Boş Çerçeve” adlı tiyatro oyununu İstanbul’da sahneliyor. Aile içindeki bağların zayıflamasını ve toplumun içsel çatışmalarını konu alan oyun Müze Gazhane Prof. Dr. Sevda Şener Sahnesi’nde seyirciyle buluşacak.

İBB Şehir Tiyatroları, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) ve Devlet Tiyatroları katkılarıyla hazırlanan oyun, 21, 22 Şubat 2025 tarihlerinde Müze Gazhane Prof. Dr. Sevda Şener Sahnesi’nde izlenebilecek.

 

Vedat Diri‘nin kaleme aldığı, Kamil Kellecioğlu‘nun yönettiği eserin oyuncu kadrosunda Çiğdem Spickermann, Sinan Çamcı, Demet Öztürk, Elif Bilge Işıloğlu, Oğuz Akgeyik, Cem Şimşek, Burçin Candan Acun ve Onur Bağdadioğlu yer alıyor.

 

Boş Çerçeve

Ertelemektir bazen yaşamak…Yaşamın kıyısından karşı tarafa bakmaktır çoğu zaman Ve hem de oraya hiç ulaşamayacağını bile bile.

Eksilmektir bazen yaşamak…Son güne doğru, her gün birer birer kaybolmaktır. Rol yapmaktır çoğu zaman yaşamak… Yüzündeki yüzlerce maske ile ruhuyla oyun oynamaktır bile isteye. Sonra çıkarıp maskelerini koyar dikkatlice vitrine. Yarın hangisini seçeyim diye düşünürken, boşalır sahte yüzlerin doldurduğu çerçeve.

Küçük bir sır, Büyük bir özlem, ve derin bir yara, acılar, anılar, resimler, yüzler…

Sanki hep dolu gibi dursa da, aslında o çerçeve hep boş kalır…

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Dil ve Konuşma Terapisi, Asperger Sendromu’nda önemli role sahip

Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) kapsamında yer alan ve nörogelişimsel bir bozukluk olan Asperger Sendromu, bireyin sosyal etkileşim, dil kullanımı ve iletişim becerilerinde belirgin etkilere yol açıyor. İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Merve Savaş, dil ve konuşma terapistlerinin (DKT), Asperger Sendromlu bireylerin iletişim becerilerini geliştirme sürecinde kritik bir rol üstlendiğini söyledi.

İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Merve Savaş, 18 Şubat Asperger Farkındalık Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada Asperger Sendromlu bireylerin dil ve konuşma alanında yaşadığı sorunlar ve bunların giderilmesine ilişkin değerlendirmede bulundu.

DKT, iletişim becerilerini geliştirmede önemli role sahip

Asperger Sendromunun Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) kapsamında yer alan nörogelişimsel bir bozukluk olup, bireylerin sosyal etkileşim, dil kullanımı ve iletişim becerilerinde belirgin etkilenimlere yol açtığını kaydeden Savaş, “Dil ve konuşma terapistleri (DKT), Asperger Sendromlu bireylerin iletişim becerilerini geliştirme sürecinde kritik bir rol üstlenmektedir. Bu bağlamda, değerlendirme, tanılama, terapi süreçleri ve bireysel dil gelişimi önemli çalışma alanları olarak öne çıkmaktadır” diye konuştu.

Sosyal dil becerilerinde farklılıklar var

Asperger Sendromlu bireylerin dil gelişiminin, tipik gelişim gösteren akranlarına kıyasla farklılıklar gösterdiğini kaydeden Savaş, “Temel dil becerileri genellikle korunmuş olmakla birlikte, pragmatik (sosyal) dil becerilerinde belirgin farklılıklar mevcuttur. Bu bireyler, sözel olmayan iletişim unsurlarını (jestler, mimikler, tonlama) yorumlamakta güçlük çekebilmekte ve karşılıklı konuşmalarda konu dışına çıkma, konuşmayı sürdürme ve uygun şekilde sonlandırma gibi becerilerde eksiklikler gösterebilmektedir. Bu bağlamda, dil ve konuşma terapistleri, Asperger Sendromlu bireylerin dil becerilerinin geliştirilmesine birincil dereceden önemli roller üstlenmektedir” diye konuştu.

İletişim becerileri çeşitli yöntemlerle değerlendiriliyor

Dr. Öğretim Üyesi Merve Savaş, dil ve konuşma terapistlerinin, Asperger Sendromlu bireylerin iletişim becerilerini değerlendirmek amacıyla çeşitli testler ve gözlem yöntemlerinden yararlandığnı söyledi. Savaş, “Standart dil değerlendirme testleri, bireyin dilbilgisel, anlamsal ve fonolojik becerilerini ölçerken, pragmatik dil değerlendirme ölçekleri sosyal iletişim becerilerini analiz etmeye yöneliktir. Değerlendirme sürecinde, bireyin ailesi, öğretmenleri ve bireyin kendisiyle gerçekleştirilen görüşmeler önemli bir yer tutmaktadır. Bu süreç, bireyin iletişim becerilerindeki güçlü ve zayıf yönlerin belirlenmesine ve buna uygun bir terapi planı oluşturulmasına olanak sağlamaktadır” dedi.

Dil ve konuşma terapisi, bireysel ihtiyaçlara göre şekillendiriliyor

Asperger Sendromlu bireyler için uygulanan dil ve konuşma terapisinin, bireysel ihtiyaçlar doğrultusunda şekillendirildiğini kaydeden Savaş, “Pragmatik dil becerilerinin geliştirilmesi amacıyla uygulamalı sosyal beceri eğitimleri, grup terapileri ve rol oynama teknikleri kullanılmaktadır. Ayrıca, bireyin sözel olmayan ipuçlarını anlamasını desteklemek amacıyla görsel destekler, hikâyeleştirme yöntemleri ve teknoloji tabanlı uygulamalar (örneğin, interaktif hikâyeler ve video modelleme) terapinin önemli bileşenleri arasında yer almaktadır” dedi.

Terapide beceriler kazandırılması hedefleniyor

Terapi sürecinde bazı becerilerin kazandırılmasının da hedeflendiğini söyleyen Savaş, “Terapi sürecinde, bireyin konuşma esnasında başkalarının duygularını anlaması, göz teması kurması, konuşmayı uygun şekilde başlatması ve sürdürebilmesi gibi becerileri kazanması hedeflenmektedir. Bunun yanı sıra Asperger Sendromlu bireylerde sıklıkla gözlemlenen katı düşünce kalıplarını esnetmeye yönelik müdahaleler de terapi sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır” şeklinde konuştu.

Yaşam kalitesini yükseltmede etkili oluyor

Dr. Öğretim Üyesi Merve Savaş, dil ve konuşma terapistlerinin Asperger Sendromlu bireylerin dil ve iletişim becerilerini geliştirmede kritik bir işlev üstlendiğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı: “Erken tanılama ve uygun terapi yaklaşımlarının benimsenmesi, bireylerin sosyal etkileşim becerilerinin artırılmasını ve günlük yaşamda daha bağımsız bir şekilde fonksiyon göstermelerini mümkün kılmaktadır. Terapiler Asperger Sendromlu bireylerin ve bireylerin ebeveynlerinin yaşam kalitesini artırmak açısından kritik rol oynamaktadır. Bu nedenle, multidisipliner bir yaklaşım çerçevesinde DKT’lerin katkıları büyük önem taşımaktadır.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı