Aylık arşivler: Şubat 2025

Gedik Yatırım, sürdürülebilir büyüme ve sermaye piyasalarının her alanında lider olma vizyonuyla güçlü adımlar atıyor

Türkiye’nin önde gelen yatırım kuruluşlarından Gedik Yatırım, 33 yıllık deneyimiyle 2024 yılında da iç süreçlerini, altyapısını ve operasyonel işleyişini yenileyerek, yatırımcı güvenliğini en üst düzeye çıkararak sektörde önemli bir dönüşüm gerçekleştirdi. İnsan kaynağına, altyapısına yaptığı yatırımlar ve geliştirdiği yenilikçi teknolojilerle sermaye piyasalarında öncü rolünü sürdürdü. Sermaye piyasalarında liderlik yolunda ilerleyen Gedik Yatırım, yenilikçi çözümleri ve uzman kadrosuyla yatırımcıların güvenini kazanmaya devam etti.

 

Liderlik yolunda büyümeye devam eden Gedik Yatırım, zor bir yılı dengeli bir şekilde tamamlayarak, 367 milyon TL net kar elde etti

Gedik Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Onur Topaç; “Gedik Yatırım olarak, 2024 yılının dünya ve Türkiye ekonomisinde yarattığı zorluklara rağmen, sürdürülebilir büyüme vizyonumuz doğrultusunda kararlılıkla ilerleyerek yılı dengeli bir şekilde tamamladık.

2024 yılında alınan makroekonomik tedbirler iç talep, yatırımlar ve dolayısıyla büyüme görünümü üzerinde hissedilir bir baskı oluşturdu. Bu dönemde atılan adımların, uzun vadede sürdürülebilir bir ekonomik büyüme modeli oluşturma çabalarına dayanak olabileceğini düşündüklerini aktaran Onur Topaç, “2024 yılında uygulanan yüksek faiz oranları ve sıkı para politikaları, Türk Lira’sının değerini korumada etkili olurken, aynı zamanda yatırımcıların riskli varlıklara yönelik iştahının azalmasına neden olarak sermaye piyasalarındaki işlem hacmini olumsuz etkiledi” şeklinde bilgi verdi. 

Gedik Yatırım’ın 2024 yılında, brüt kârı 3,1 milyar TL, esas faaliyet kârı 1,4 milyar TL, ana ortaklığa ait net kârı ise 367 milyon TL olarak gerçekleşti. Gedik Yatırım, 2024 yılını 15,5 milyar TL toplam aktif büyüklük ve 3,2 milyar TL ana ortaklığa ait öz kaynak büyüklüğüyle tamamladı. Şirketin net hizmet gelirleri 1 milyar TL olarak gerçekleşti

Bununla birlikte, 2024 yılı Yatırımcı Sunumlarında paylaşılan geleceğe ilişkin beklentilere yönelik gerçekleşmelere göre brüt karda, %10’un üzerinde bir büyüme hedeflenirken, %26’lık bir artış sağlandı. Özsermaye kârlılığı ise %50 – %65 aralığında hedeflenirken %47 olarak gerçekleşerek istikrarlı finansal yapı korundu. 

 

Türkiye’nin en geniş şube ağına sahip yatırım kuruluşu Gedik Yatırım, 2024 yılında Private Şube ağını genişletti

Gedik Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Onur Topaç; “Türkiye’nin en geniş şube ağına sahip yatırım kuruluşu olarak, yıl boyunca açtığımız 4 yeni şubeyle toplam şube sayımızı 52’ye yükselttik. Böylece Marbaş Menkul ile konsolide şube sayımız 71’e ulaştı. Stratejik büyüme alanlarımızdan biri olarak gördüğümüz Private hizmet modelimiz kapsamındaki temas noktalarımızın sayısını artırmaya ve saha etkinliğimizi geliştirmeye devam ediyoruz. Geride bıraktığımız yıl boyunca, sermaye piyasalarının gelişimine öncülük etme misyonumuz ve ülkemizin ekonomik geleceğine olan güçlü inancımızla stratejik adımlar atmaya devam ettik. Bu doğrultuda, toplam büyüklüğü 2,59 milyar TL’ye ulaşan Bor Şeker ve Seğmen Gıda halka arzlarında konsorsiyum liderliği üstlenerek, ülkemizin değerli şirketlerini hem yurt içi hem de yurt dışındaki bireysel ve kurumsal yatırımcılarla buluşturduk” dedi.

 

Dönüşümün merkezinde yer alarak sermaye piyasalarını geleceğe taşıyan Gedik Yatırım, üretken yapay zekayı süreçlerine entegre ediyor 

Her geçen gün dijitalleşen dünyada yatırımcıların deneyiminin sade ama mükemmel olmasının kritik önem taşıdığını belirten Onur Topaç, “Yatırımcılarımızla etkileşimi artırmak amacıyla şirketimizin veri odaklı analitik yetkinliklerini geliştirmeye odaklandık. 2023 yılında Gedik Yatırım bünyesinde Türkiye’nin ilk yapay zekâ bölümünü kurarak sektörde bir ilke imza atmıştık. Dijital Asistanımız GediX sayesinde, yatırımcı taleplerini doğru anlama, 7/24 sürekli ve hızlı bir şekilde karşılayarak verimli çözümler sunma imkânı elde ettik” dedi. 

Temmuz ayında ‘sektörün en iyi mobil uygulaması’ mottosuyla Gedik Yatırım Mobil uygulamasını yatırımcıların hizmetine sunduklarını aktaran Onur Topaç, sermaye piyasalarına tam ve etkin erişimi sağlamak amacıyla, uygulamanın ürün ve hizmet setlerini genişletmek ve yatırımcı deneyimini iyileştirecek süreçleri kurgulamak için çalışmaların sürdürüldüğünü ve 2025 yılında yatırımcıların sermaye piyasalarının her alanına Gedik Yatırım Mobil ile erişimin mümkün olacağını aktardı. 

 

Gedik Yatırım, çalışanlarına yatırımı geleceğe yatırım olarak görüyor

Gedik Yatırım, 33 yıldır sektöre nitelikli insan kaynağı yetiştirmeye devam ediyor. Son 5 yılda çalışan sayısını yüzde 45 oranında artıran, kadın istihdam oranı yüzde 46’lara ulaşan şirket, kapsayıcılık konusuna verdiği önem doğrultusunda kadın çalışanların şirkette ve sektörde varlığının artması için çalışıyor. Gedik Yatırım sektördeki öncülük misyonunu sürdürerek, 2024 yılında Yüzde 30 Kulübü Türkiye liderliğinde “Şirketlerin Yönetim Kurullarında ve Üst Düzey Pozisyonlarında Kadınların Temsilinin Artırılmasını Önemsiyoruz” Bildirgesi’ni imzalayarak yönetici pozisyonlarında kadın temsilinin artırılması konusunda irade beyanında bulundu.

Çalışan deneyimi, gelişimi, bağlılığı ve mutluluğunu merkeze alan bir çalışma ortamını oluşturmak üzere çalışmalarını sürdüren Gedik Yatırım, Great Place to Work listesinde yer alan tek yatırım kuruluşu olarak, 2023 yılında Türkiye’de ilk defa verilen Kadınlar için En İyi İşverenler Listesi’ne girmeyi başarmıştı. Şirket 2024 yılında “En İyi İşverenler Listesi’ne 3 yıl üst üste girmeyi hak kazanmanın yanında, ‘Sosyal Sorumluluk Gönüllülük & Milenyumlar için En İyi Çalışma Yeri’ ödüllerini de başarılarına ekledi. 

 

Sermaye piyasalarında akla gelen ilk marka olma hedefiyle 2024 yılı boyunca çalışan şirket, öncü projeleriyle sektörde öne çıktı

Gedik Yatırım, iki yıldır sponsorluğunu üstlendiği Türkiye Kadın ve Erkek Voleybol Milli Takımlarına tüm yaş kategorilerindeki desteğini 2024 yılında da devam ettirdi.  A Milli Kadın Voleybol Takımı, 2024 Paris Olimpiyat Oyunları’nda dördüncü olarak başarılarına bir yenisini daha ekledi. 

Türk sporunun en köklü kulüplerinden biri olan Fenerbahçe Spor Kulübü ile 2023-2024 sezonunda başlayan Fenerbahçe Futbol A Takımı resmi sponsorluk anlaşmasını ise 2024-2025 sezonu için yenileyerek, ülkemiz sporunun gelişimine katkı sunmayı, Gedik Yatırım markasını ve sunduğu yatırım ürünlerini daha geniş kitlelere ulaşmasını hedefledi.

Gedik Yatırım’ın eğitimde fırsat eşitliği sağlanmasına destek olmak amacıyla ülkemizin birçok bölgesindeki okullara kazandırdığı kütüphane sayısı ise 2024 yılında 6’ya ulaştı. 

Gelecek nesillere daha yeşil bir dünya bırakma hedefiyle TEMA Vakfı ile işbirliği yapan Gedik Yatırım, Manisa Tabanlar sahasında 10.000 fidanlık bir hatıra ormanı oluşturdu.

 

Kripto ve blockchain dünyasına güçlü bir giriş Ichain ile hedefleniyor

2024 yılında Ichain Yatırım Holding’i Inveo Yatırım Holding’den devralan şirket, bu stratejik hamleyle mevzuat düzenlemeleriyle önemli bir yatırım aracına dönüşecek kripto para piyasasına güçlü bir giriş yaparak bu alandaki güvenilir ve yenilikçi hizmet ihtiyacına yanıt vermeyi ve blockchain teknolojisi ve kripto varlıklar dünyasında da öncü olma yolunda güçlü bir iradeyi temsil etmeyi planlıyor. 

 

Gedik Yatırım, 2025 yılında da güçlü finansallarla büyümeye devam edecek

Gedik Yatırım’ın gerek sunduğu katma değeri yüksek ürün ve çözümler gerekse de teknoloji ve inovasyon odağıyla sermaye piyasalarının herkes için daha erişebilir olmasını sağlamak amacıyla çalışmalarını sürdüreceklerini aktaran Onur Topaç, 2025 yılında da aynı kararlılık ve emin adımlarla çalışmaya, sermaye piyasalarında dönüşümü şekillendiren bir kurum olarak ülkemiz için değer üretmeye devam edeceklerini belirtti. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İstanbul Fişekhane’de Deri Günleri Heyecanı

İstanbul’un tarihi dokusunu yansıtan Fişekhane, 7-8-9 Mart 2025 tarihlerinde Deri Günleri etkinliğine ev sahipliği yapacak.  Sektörün öncü organizasyon şirketlerinden Zyfest PR & Fuarcılık ev sahipliğinde olan bu özel etkinlik, deri sektörünün en önemli isimleri ünlü yüzlerle bir araya getirecek.

Fişekhane’de düzenlenen Deri Günleri’nde 8 Mart’ta birçok ünlü ve yakından takip edilen influencer bir araya geliyor. Banu Alkan, Tuğba Özay, Nagihan Karadere, Damla Ersubaşı ve daha birçok isim, etkinlik boyunca ziyaretçilerle buluşarak moda ve deri sektörüne dair deneyimlerini paylaşacak.

Sektörün Kalbi Zeytinburnu’ndan Sürdürülebilir Geleceğe

600 yıllık geçmişiyle kürk ve deri sektörünün Türkiye’deki merkezi konumunda olan Zeytinburnu’nde gerçekleşecek olan Deri Günleri etkinliği, Organik Giyim Sanayicileri Derneği (OGSD) tarafından düzenleniyor. OGSD, doğaya saygılı sürdürülebilir ürünlerin kullanımını teşvik etmeyi amaçlayarak bu vizyon doğrultusunda Deri Günleri’ni organize ediyor.

Dünyada deri ve kürk konfeksiyonunda 3. büyük ihracatçı, tekstil sektöründe ise 6. büyük ihracatçı konumunda olan Türkiye, bu gücünü sürdürülebilir üretim anlayışıyla pekiştirmektedir. Deri Günleri, bu vizyon doğrultusunda, üretici firmalarımızı iç piyasa ile buluşturarak kaliteli ve uygun fiyatlı ürünlerin doğrudan tüketiciyle buluşmasını sağlamayı hedeflemektedir.

Deri Günleri’nde Kadınlar Günü’ne Özel Sürprizler!

Deri Günleri, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne özel birbirinden değerli sürpriz hediyelerle ziyaretçilerini karşılayacak. Moda, tasarım ve el işçiliğinin en seçkin örneklerinin sergileneceği etkinlikte, katılımcılar hem sektör profesyonelleriyle tanışma hem de benzersiz fırsatlarla alışveriş yapma imkânı bulacak.

Ayrıca, Türk kadınının zarafetini ve şıklığını, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde üreticisi olduğumuz kaliteli ve özgün ürünlerle buluşturacağız. Deri ve tekstil sektörünün en seçkin koleksiyonları, bu özel etkinlikte tüketicilerle buluşarak unutulmaz bir alışveriş deneyimi sunacak.

Ünlü İsimler Deri Günleri’nde Sizlerle Olacak!

Deri Günleri, sadece bir fuar olmanın ötesine geçerek moda tutkunları, sektör profesyonelleri ve girişimciler için benzersiz bir ticaret ve networking platformu sunmayı hedefliyor. Katılımcılar, perakende sektörüne doğrudan erişim sağlayarak sıcak satış yapma imkânı da bulacak.

Katılım Kontenjanı Sınırlı!

Bu özel etkinlikte yer almak isteyen markalar ve katılımcılar için başvurular başlamış olup, kontenjan sınırlı sayıdadır. Katılım ücretleri ve detaylı program ilerleyen günlerde duyurulacaktır.

Basın mensupları, sektör temsilcileri ve tüm moda tutkunlarını Deri Günleri’nde buluşmaya davet ediyoruz!

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Derya Baykal yıllar sonra ekranlara ‘Hayata Dair’le dönüyor

O yıllarca televizyonların gündüz kuşağında yaptığı, samimi, içten, düzeyli, hoşsohbet hem eğlendiren hem öğretici hem de bilgilendirici programlarıyla bir döneme damgasını vurdu.  

Televizyon izleyicisi O’nu çok özledi. Biliyoruz ki O’da izleyicisini çok özledi. Televizyon dünyasında yeri doldurulamadı eksikliği hep hissedildi. 

Nihayet hasret bitiyor ve televizyon dünyasının zarif kadını Derya Baykal “Hayata Dair” ne varsa sizlerle paylaşmak için ekranlara geri dönüyor. 

Derya Baykal ile “Hayata Dair” TYT Türk  ekranlarında özlediği izleyicisi ile buluşuyor

Yapımcılığını TNT Film Yapım, Yüksel Aman’ın üstlendiği program, yine hafta içi her gün, yine gündüz kuşağında yine içten, yine samimi ama daha yeni, daha aktif ve daha heyecanlı. 

Derya Baykal ile “Hayata Dair” Çok Yakında Türkiye’nin Yeni Televizyonu TYT TÜRK Televizyonunda.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Hamile diyabetlilerin oruç tutması riskli

Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabet, kan şekerini düzenleyen insülin hormonunun yeterince üretilmediği ya da üretilen bu insülinin vücutta kullanılamadığı durumlarda ortaya çıkıyor.

Ramazan ayında özellikle diyabet hastalarının oruç tutmadan önce mutlaka doktorlarına danışmaları gerektiğini dile getiren Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi’nden Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Fulya Akın, “İnsülin takviyesi alanların oruç tutması, kan şekeri seviyesinde ciddi dalgalanmalara yol açabileceği için riskli olabilir” dedi.

Hamile ya da böbrek rahatsızlıklarına sahip hastalar için bu durumun daha kritik olduğunu vurgulayan Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi’nden Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Fulya Akın, “Kan şekeri dalgalanmaları anne ve bebek sağlığını tehlikeye atabileceğinden, uzun süre susuz kalmak da böbrek fonksiyonlarını kötüleştirebileceğinden hamilelik veya böbrek yetmezliği gibi durumlara sahip diyabetlilere oruç tutmayı önermiyoruz. Ek olarak böbrek hastalığı olan kişilerde şeker düşüklüğü eğiliminin fazla olduğu da bilinmeli” dedi.

 

Uzun süreli açlık diyabetliler için tehlikeli

Tip 1 ve kontrolsüz tip 2 diyabet hastalarının da oruç tutmamaları gerektiğini belirten Prof. Dr. Fulya Akın, “Tip 1’de insülin kullanılması zorunludur ve uzun süre aç kalmak da kan şekerinin çok düşmesine (hipoglisemi) ya da çok yükselmesine (hiperglisemi) yol açabilir. Ayrıca, diyabetin ciddi ve ölümcül bir komplikasyonu olan ketoasidoz adında tehlikeli bir durum da ortaya çıkabilir. Kontrolsüz Tip 2’de ise gün içinde sık sık kan şekeri düşüşü veya yükselmesi yaşanıyorsa ya da HbA1c değeri çok yüksekse aynı şekilde oruç tutulmamasında fayda var” ifadelerini kullandı.

 

Şerbetli tatlılar yerine sütlü alternatifler tercih edilebilir

Türkiye’de 2024 verileriyle 12 milyondan fazla diyabet hastası bulunduğunu dile getiren Prof. Dr. Fulya Akın, “Diyabetin erken aşaması olarak özetlenebilecek gizli şekerin de toplumda sıkça karşılaşıldığı bilinmeli. Bu rahatsızlığa sahip kişilerde yaygın olarak yemek sonrası halsizlik, uyku hali ve tatlıya düşkünlük gözlemlenir. Diyabete zemin hazırlayan bir başka rahatsızlık insülin direncine sahip kişilerin de şerbet gibi yoğun şeker içeren tatlılardan kaçınması çok önemli. Ağır tatlılar yerine sütlaç, güllaç, dondurma ve muhallebi gibi daha hafif alternatifler tercih edilebilir” dedi.

 

 Bol su tüketmek kan şekeri seviyesini dengeliyor

Oruç tutan kişilerin beslenme düzenine ekstra önem vermesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Akın, “Ramazan ayı boyunca; yavaş sindirilen, uzun süre tok tutan, protein ve lif içeriği yüksek besinler tüketmeye dikkat edilmeli. İftar sofrası dengeli olmalı, ani kan şekeri yükselmelerini önlemek için hafif bir başlangıç yapılmalı ve ana yemek yavaş tüketilmeli. Beyaz ekmek, pizza, makarna ve pasta gibi rafine karbonhidratların aşırı tüketiminden kaçınılmalı. En önemlisi de iftar ve sahur arasında yeterli miktarda su tüketilmeli, bu sayede vücut susuz kalmaz ve kan şekeri dalgalanmaları önlenebilir” şeklinde konuştu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“Zorbalık eylemlerinin etkileri yaşam boyu sürebilir”

İstanbul Okan Üniversitesi Aday İlişkileri Müdürlüğü ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü iş birliğinde üniversitenin Tuzla Kampüsü’nde “Değişen Dünyada Rehberlik: Riskleri ve Çözümler” semineri düzenlendi. Seminere 206 farklı kurumdan rehber öğretmen katıldı. Seminer kapsamında İstanbul Okan Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Ayşen Yenici, “Akran Zorbalığı”, Öğretim Üyesi Tülay Aydın Türkmen ise “Dijital Bağımlılık” başlığında konuşma yaptı.

Seminerin ilk oturumunda Dr. Öğretim Üyesi Ayşen Yenici,  Akran Zorbalığı konulu konuşmasında “Günümüzde zorbalık kelimesi normal bir kelime olarak kullanılmaya başlandı. Fakat zorbalık, uygulayan taraf için de uygulanan taraf için de psikolojik sorunlara yol açıyor. Zorbalığa maruz kalan kişiler kurbanlardır. Birinin kurban olması için sebep gerekmemektedir. O an orda zorba tarafından fark ediliyor olması yeterlidir.

Kurban yardıma muhtaçtır. Aynı şekilde zorba da yardıma muhtaçtır. Zorbalık davranışlarının altında psikolojik sorunlar yatmaktadır. O sorunları anlamak, çözümlemek gerekmektedir. Zorbalık eylemlerinin etkileri yaşam boyu sürebilmektedir. Sağlıklı yetişkinler için sağlıklı çocuk ve ergenlere ihtiyacımız var” sözlerine yer verdi.

Suç ve utanç duygusunun öneminden bahseden Yenici “Suçluluk duygusu kötü bir şeydir. Suçlu hisseden çocuk bu suçluluk hissinden kurtulmak için yeni bir suç işlemek isteyebilir. Hissin yönetimini kaybedip hayatta olmamayı da dileyebilir. Suçlu hisseden kişi, o ortamda kalmak istemez. Fakat toplumumuzdaki çocuk yetiştirme şekillerine baktığımızda çocuğu suçlu hissettirerek kontrol altına almaya çalışıldığını görüyoruz. Bu yetiştirme yöntemi ileride kişinin kendi içinde yaşayacağı patlamalara zemin hazırlar” dedi.

Yenici, “Çocukların zorbalığa uğradıklarını fark etmeleri sağlanmalı. Zorbalığa uğradıklarında durumu biriyle paylaşmalarında sorun olmadığını ve bunun sonucunda başlarına bir şey gelmeyeceğini anlatmak gerekiyor. Çoğunlukla çocuklar zorbalıkla karşılaştıklarında kendilerini suçluyorlar. Suçun onlarda olmadığını, zorbalarla ilgili olduğunu açıklamak gerekiyor” tespitinde bulundu.

Zorbalıkla baş etme önerisinde ise Yenici “Çocuğa zorbayla karşılaştığında uzak durmasını, cevap vermemesini ya da mizahi bir karşılık vererek zorbayı kendinden uzaklaştırabileceğini söyleyin. Çünkü zorba karşısında ağlayan, ezilen, üzülen birini görmeyi umar. Çocuk zorbaya istediklerini vermezse, başka kurban aramaya başlayarak yön değiştirecektir” dedi.

“Dijital bağımlılık akademik başarıyı zayıflatıyor”

Seminerin ikinci oturumunda İstanbul Okan Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Tülay Aydın Türkmen Dijital Bağımlılık başlıklı konuşmasına “Günümüzde sosyal medyaya, dijital dünyaya mesafe koyabilmek oldukça zor. Çocukların dijital dünyaya maruz kalmasıyla dikkatleri sürekli uyarılır hale geliyor. Bu durum dikkatlerinin bir yere toplanmasına engel oluyor. Çocukların akademik başarılarında, sosyal beceriyi sürdürmede ve dinleyebilme becerisinde gitgide zayıflamaya yol açıyor. Çocuklar dijital dünyada yapay karşılaşmalarla doğru iletişimler kuramıyorlar. Dolayısıyla kimlik gelişimleriyle ilgili problemler ortaya çıkıyor. Çevrimiçi dünyada onay almak, gerçek dünyadaki güvenli kimlik gelişiminden daha önemli hale geliyor” sözleriyle başladı.

 “Şiddet içerikli oyunlar çocukların psikolojilerini doğrudan etkiliyor”

Ailelerin dijital bağımlılıkla baş ederken yapması gerekenlere de değinen Türkmen, “Çocuklara bu süreçte iyi bir rehberlik etmek gerekiyor. Aileler çocuklarını takip ederek, dijital dünyanın etkili ve bilinçli kullanmalarını sağlamalı. Çocukları rahat bırakmak yerine sosyal medyada geçirdikleri zamanı yönetmek, kontrol etmek doğru bir davranış olacaktır. Çocukların sosyal medya kullanımı belirli bir yaşa kadar yasaklanmalı. Eğer kullanması gerekiyorsa bu gözetim altında olmalı. Çocukların şiddet içerikli olan ve oynamasının uygun olmadığı oyunların çocuk psikolojisini doğrudan etkilediğini bilmeleri gerekiyor. Aileler çocuklara bu konularda rol model olmalı. Çocuklar gördüklerini uygulamaya açıklardır” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Eşrefpaşa Hastanesi diyetisyeninden Ramazan’a özel beslenme önerileri

İzmir Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Hastanesi Karşıyaka Semt Polikliniği’nde görevli Fonksiyonel Tıp Diyetisyeni Aycem Pehlivan, Ramazan ayı boyunca sahur ve iftar sofralarında nasıl beslenilmesi gerektiğiyle ilgili önerilerde bulundu.

Ramazan ayının başlamasına sayılı günler kala İzmir Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Hastanesi Karşıyaka Semt Polikliniği’nde görevli Fonksiyonel Tıp Diyetisyeni Aycem Pehlivan sahur ve iftar sofraları için önerilerini paylaştı. Özellikle sahurda mümkün olduğu kadar az besin tüketilmesi gerektiğini dile getiren Pehlivan, su tüketiminin de yemekten önce olmasının faydalı olacağını belirtti. Pehlivan, Ramazan ayı boyunca alınması gereken takviye gıdaları da sıraladı.

“Sıvı tüketimi sahura başlamadan önce yapılmalı”

Sahurda nasıl beslenilmesi gerektiğini aktararak öğün örnekleri veren Pehlivan, “Öncelikli olarak hafif ve protein odaklı bir beslenme sisteminin kurulması gerekiyor. Sahurda haşlanmış yumurta, yulaflı omlet ve yanında lorlu salata veya yoğurt, meyve ya da kuru yemişle hazırlanmış bir smoothie kullanılabilir. Sahur sofrasının olabildiğinde hafif olması gerekiyor. Sıvı tüketiminin ise sahura başlamadan önce yapılması gerekir. 2 bardak suyu içtikten sonra sahur yapmak faydalıdır. Çünkü sahuru yaptıktan sonra uyuyacaksak sahur sırası ve sonrası içilen su hazımsızlık ve şişliğe neden olabilir. Sahurun sonunda içtiğimiz su gastrit, ülser ya da reflü gibi hastalıklara sebebiyet verebilir. Bu yüzden su tüketimini sahur sofrasına başlamadan gerçekleştirmeli, suyu yavaş ve oturarak içmeliyiz” dedi.

“Sahurda mümkün olduğu kadar az yiyelim”

Aralıklı orucun da son yıllarda yaygınlaştığını kaydeden Pehlivan, şunları söyledi: “Bunun sebebi, açlığın bedene iyi gelmesidir. Fonksiyonel tıp programları açlığı savunur, açlığın organları yenilediği ve onardığı anlatılır. Bu sebeple sahurda çok fazla yiyecek tüketmemek, karbonhidrattan yana zengin beslenmemek gerekir. Oruçta hem fiziksel hem de ruhsal arınmaya odaklanılır. Organların kendilerini yenilemesi için de uzun süreli açlık gerekir. Sahurda ne kadar az tüketirsek o kadar yağ depoları yakılmaya başlanır ve yakılan bu enerji kişiyi daha dinç ve enerjik tutar.”

“İftarda önce su içelim”

İftar sofrasında da tıpkı sahurda olduğu gibi önce iki bardak su içerek başlanması gerektiğini ifade eden Pehlivan, “İftar sırasında ve iftardan hemen sonra su tüketmemeliyiz. Bunu yaparsak besinlerle birlikte sıvı karışacak ve ana yemekteki protein sindirilemeyecektir. Böyle bir durumda da şişlik ve hazımsızlık oluşabilir. İki bardak suyun ardından iki hurma yenmeli, ardından baharatsız hafif bir çorba içilmeli. 10 dakika beklendikten sonra protein odaklı bir ana yemek tüketilmeli. İftarın ardından 1,5 saat sonra su tüketmeye yeniden başlamak ve sahura kadar 2,5 litre suyu yudum yudum tüketmek daha faydalı olacaktır” diye konuştu.

Üç takviye gıda önerisi

Ramazan ayında çay ve kahve tüketiminin sınırlandırılması gerektiğini de sözlerine ekleyen Pehlivan, “Çay ve kahve, su atımını destekleyen besinlerdir. Oruç sürecinde oldukça susuz kalacağımız için çay ve kahve tüketiminin azaltılması gerekir. İyon dengesini sağlamak için iftardan 2 saat sonra mineralli soda tüketilebilir” diye konuştu. Pehlivan, Ramazan ayında önerilecek üç takviye gıdanın da magnezyun, Omega 3 ve D vitamini olduğunu ifade etti. Pehlivan, takviye gıdaların iftardan 1,5 saat sonra içilecek suyla sırasıyla alınabileceğini ifade etti.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Çocuklarda Karın Ağrısı: Masum Bir Şikâyet Mi, Yoksa Ciddi Bir Hastalığın Habercisi Mi?

Çocuklarda karın ağrısı, çoğunlukla hafif ve geçici nedenlere bağlı olsa da bazı durumlarda ciddi hastalıkların belirtisi olabilir. Dr. Öğr. Üyesi Sinan Kılıç, konuyla ilgili şu bilgileri paylaştı:

‘’Karın ağrısı şikâyetiyle hastaneye başvuran çocukların büyük bir kısmında neden; gastroenterit (mide-bağırsak enfeksiyonu), idrar yolu enfeksiyonu, bağırsak parazitleri veya kabızlık gibi hafif ve geçici durumlar olmaktadır. Ancak bazı çocuklarda yapılan tüm testlere rağmen ağrının nedeni net olarak belirlenememektedir. Genel olarak, çocuklarda karın ağrısı nedeniyle hastaneye başvuranların yalnızca %5’inde cerrahi müdahale gerektiren bir hastalık tespit edilmektedir.’’

Karın içinde acil müdahale gerektiren iltihabi veya cerrahi hastalıkların oluşturduğu belirtilerin tümüne “akut karın” denir. Bu terim, özellikle apandisit, bağırsak düğümlenmesi ve mide delinmesi gibi acil ameliyat gerektiren durumları tanımlamak için kullanılır. Ancak, her karın ağrısı akut karın anlamına gelmez. Tanıyı netleştirmek için hastanın detaylı muayenesi ve gerekirse ileri tetkiklerin yapılması gerekir. Özellikle küçük çocuklarda bu değerlendirme daha da zorlaşır. Bebekler ve küçük yaş grubu çocuklar, ağrının tam olarak nerede olduğunu veya nasıl hissettiklerini tarif edemedikleri için doktorların teşhis koymasını güçleştirebilir.

Yenidoğan ve küçük çocuklarda anatomik farklılıklar da tanıyı zorlaştıran bir etkendir. Bu yaş grubunda kemik yapıları tam olarak gelişmediği için, normalde leğen kemiği içinde bulunması gereken mesane, rahim ve yumurtalıklar gibi organlar karın boşluğunda yer alabilir. Karın bölgesi küçük olduğu için de farklı organlardan kaynaklanan ağrılar birbirine karışabilir. Bu yüzden küçük çocuklarda karın ağrısının değerlendirilmesi daha fazla dikkat gerektirir.

Çocuklarda karın ağrısının altında yatan en ciddi nedenlerden biri apandisittir. Apandisit, kalın bağırsağın başlangıcında yer alan ve apendiks adı verilen küçük bir uzantının iltihaplanması sonucu oluşur. Tedavi edilmediğinde apendiks patlayarak karın içine enfeksiyon yayılmasına neden olabilir ve ciddi sağlık problemlerine yol açabilir. Apandisit genellikle göbek çevresinde hafif başlayan bir ağrı ile başlar ve zamanla sağ alt karın bölgesine yerleşir. Ağrıya genellikle mide bulantısı, kusma, iştahsızlık ve hafif ateş eşlik eder.

Karın içi cerrahi müdahaleler arasında en sık yapılan ameliyat apendektomidir, yani iltihaplanan apendiksin cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Apandisit, oldukça yaygın bir hastalıktır. İnsanlarda yaşam boyu apandisit geçirme riski %7’dir. Erkeklerde bu oran %8.6, kadınlarda ise %6.7 olarak hesaplanmıştır. Yani ortalama her 15 kişiden biri, hayatının bir döneminde apandisit ile karşılaşmaktadır. Çocuklarda ise bu oran biraz daha düşüktür. 15 yaşından küçük çocuklarda apandisit görülme oranı %1 civarındadır ve en sık 6-12 yaş aralığında rastlanmaktadır.

Çocuklarda Apandisit Belirtilerine Dikkat!

 

Dr. Öğr. Üyesi Sinan Kılıç ebeveynlerin en çok merak ettiği konulardan birinin çocuklarda apandisitin nasıl anlaşılacağı olduğunu belirterek şu uyarılarda bulundu: ‘’Karın ağrısının her zaman apandisitten kaynaklanmadığı unutulmamalıdır. Ancak aşağıdaki belirtilerin bir veya birkaçının bir arada bulunması durumunda, zaman kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurulması gerekmektedir.’’

               •             Karın ağrısının birkaç saatten uzun sürmesi ve şiddetinin giderek artması

            •          Ağrının göbek çevresinde başlayıp sağ alt karın bölgesine yayılması

            •          Çocuğun hareket ettikçe veya karnına dokunuldukça ağrısının artması

            •          Mide bulantısı, kusma veya iştahsızlık olması

            •          Hafif de olsa ateşin eşlik etmesi

            •          Karın bölgesine dokunulmasına izin vermeyecek kadar hassasiyet oluşması

            •          Dışkıda kan görülmesi

 

Bu belirtiler apandisitten şüphelenmek için önemli işaretlerdir. Erken tanı konulmadığında, apandisit patlayarak ciddi enfeksiyonlara yol açabilir ve tedavi sürecini zorlaştırabilir.

 

Psikolojik Faktörler De Karın Ağrısına Neden Olabilir

 

Çocuklarda karın ağrısına neden olan faktörler yalnızca fiziksel hastalıklarla sınırlı değildir. Özellikle okul çağındaki çocuklarda stres, kaygı ve psikolojik baskılar da karın ağrısına yol açabilmektedir. Dr. Öğr Üyesi Sinan Kılıç, ‘’Okul başarısı, aile içi gerginlikler veya sosyal çevre ile ilgili sorunlar bazı çocuklarda mide-bağırsak sistemini etkileyerek karın ağrısı şikâyetlerine neden olabilir. Eğer fiziksel bir hastalık bulunamazsa, psikolojik faktörler göz önünde bulundurulmalıdır.’’ dedi. 

 

Erken Teşhis ve Doğru Yönlendirme Hayat Kurtarır

 

Dr. Öğr. Üyesi Sinan Kılıç, çocuklarda karın ağrısının her zaman ciddi bir hastalığın belirtisi olmasa da, bazı durumlarda hızla müdahale edilmesi gereken bir acil durum olabileceğini belirtti. Dr. Öğr. Üyesi Sinan Kılıç, özellikle uzun süren, şiddetlenen ve ek belirtilerle birlikte görülen karın ağrılarında zaman kaybetmeden bir doktora başvurulması gerektiğini vurguladı.

 

Dr. Öğr. Üyesi Sinan Kılıç, “Apandisit gibi cerrahi müdahale gerektiren hastalıkların erken teşhisi, tedavi sürecini kolaylaştırır ve ciddi komplikasyonları önler. Bu nedenle, ebeveynler çocuklarının sağlık durumunu dikkatle gözlemeli ve şüpheli durumlarla karşılaştıklarında profesyonel tıbbi destek almalıdır.” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi’nde, Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürlüğü İş Birliğiyle “Doğumdan Menopoza Kadının Sağlık Serüveni Paneli” Gerçekleştirildi

Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi’nde, Gaziosmanpaşa Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Bölümü iş birliğiyle, 27 Şubat tarihinde “Doğumdan Menopoza Kadının Sağlık Serüveni Paneli” düzenlendi. Kadın sağlığının farklı dönemlerine odaklanan panel, Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi Kurumsal İletişim Sorumlusu Melda Tuncel’in moderatörlüğünde gerçekleşti. Gaziosmanpaşa Hastanesi’nden uzman doktorlar, katılımcıların sorularını yanıtlayarak kadın sağlığına dair önemli bilgiler paylaştı.

Panel, Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Derya Bayırlı Turan ve Gaziosmanpaşa Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürü İlknur Şit’in açılış konuşmalarıyla başladı. Panele, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bahçetepe’nin eşi Gözde Bahçetepe ve Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi Genel Müdürü Arzu Kaya Öztaş da katılım gösterdi. 

Gaziosmanpaşa bölgesinde yaşayan yaklaşık 250 kadının katılım gösterdiği panelde, kadın sağlığına dair birçok önemli konu ele alındı. Katılımcılar, uzman doktorların bilgilendirmeleriyle merak ettikleri sorulara yanıt buldu. Panelde ayrıca 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlanarak, kadın sağlığının önemine bir kez daha dikkat çekildi.

Kadın Sağlığının Her Aşaması Ele Alındı

Doğumdan Menopoza Kadının Sağlık Serüveni Paneli’nde, kadın sağlığının farklı evreleri detaylı bir şekilde ele alındı. Genel Cerrahi ve Meme Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Hatice Deniz Böler, ergenlikten menopoza kadar olan süreçte meme sağlığıyla ilgili kritik bilgileri paylaştı. Meme kanseri taramaları, estetik kaygılar ve elle meme muayenesi gibi konular detaylı olarak değerlendirildi.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları Dr. Öğr. Üyesi Hazal Atay Güzel ve Uzm. Dr. Çiğdem Şimşek, ergenlikten menopoza kadar kadınların yaşadıkları fizyolojik ve hormonal değişiklikleri açıkladı. HPV aşısı, korunma yöntemleri ve menapoz dönemi değişimleri gibi çeşitli konulara dair bilinmesi gerekenler paylaşıldı.

Duruş, Kemik ve Cilt Sağlığına Dair Önemli Bilgilendirmeler Yapıldı

Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanları Uzm. Dr. Gyulnaz Emin ve Uzm. Dr. Elif Sezer, doğuştan itibaren ortaya çıkabilen duruş bozuklukları ve menopoz döneminde kemik sağlığını koruma yolları gibi önemli konular üzerine bilgiler sundu.

Dermatoloji Uzmanı Uzm. Dr. İhsaniye Dönmez Çiçek, cilt sağlığına dair en çok merak edilen konulara değindi. Ergenlik dönemindeki akne problemleri, doğum sonrası cilt sorunları ve menopozla birlikte artan cilt hastalıklarının önlenmesi için neler yapılabileceğine dair bilgilendirmelerde bulundu.

Kadın Sağlığında Ruhsal ve Fiziksel Süreçler Kapsamlı Şekilde Değerlendirildi

Doğumdan Menopoza Kadının Sağlık Serüveni Paneli’nde, Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Oya Bozkurt, gebelik ve menopoz dönemlerinde kadınların yaşayabileceği ruhsal değişiklikler üzerine konuştu. Kadınların estetik kaygılarının psikolojik boyutları ve ileri yaş psikiyatrik rahatsızlıkları detaylı bir şekilde açıklandı.

İç Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Gulnar Zeynalova, doğumdan itibaren kadın sağlığını etkileyen iç hastalıkları, hamilelik sürecinde dikkat edilmesi gerekenler ve menopoz döneminde sağlığı koruma yolları üzerine açıklamalar yaptı.

Panelin sonunda, katılımcıların merak ettikleri sorular uzmanlar tarafından detaylı bir şekilde cevaplandı. Panel, kadın sağlığı konusunda farkındalığı artırmayı hedefleyen bilgilendirici ve etkileşim dolu bir etkinlik olarak tamamlandı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İnegöl Belediyesi Koridorlarını Sanatla Buluşturdu

İnegöl Belediyesi, 27 Şubat Dünya Ressamlar Günü’nde sanatseverlere özel bir etkinlik sundu. İnegöl Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları (İNESMEK) yetişkin resim atölyesi kursiyerlerinin bugünkü dersi belediye binası koridorunda devam etti. Belediye binasının koridorları, bu özel gün için sanat eserleriyle süslendi ve halkın beğenisine sunuldu.

İNESMEK RESİM ATÖLYESİ KURSİYERLERİNDEN MUHTEŞEM ESERLER

İnegöl Belediyesi tarafından organize edilen bu anlamlı etkinlikte, İNESMEK Resim Atölyesi kursiyerleri ve eğitmenleri, Dünya Ressamlar Günü’ne özel olarak hazırladıkları eserleri sergiledi. Etkinlik, İnegöl Belediyesi binasında düzenlendi ve sergilenen eserler sanatseverlerle buluşturuldu. Sanatla iç içe bir atmosferin oluşturulduğu etkinlikte, İNESMEK kursiyerlerinin birbirinden değerli resimleri, belediye binasındaki koridorlarda sergilendi.

BAŞKAN ALPER TABAN’DAN RESSAMLAR GÜNÜ KUTLAMASI

İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban, sergiyi ziyaret ederek eserleri inceledi. Kursiyerlerle sohbet eden ve eserler hakkında bilgi alan Başkan Taban, sanatın ve sanatçının her zaman destekçisi olduklarını vurguladı. Başkan Taban burada yaptığı konuşmasında, “27 Şubat Dünya Ressamlar Günü’nde birbirinden kıymetli eserler ve bu eserleri uğraşlarıyla ortaya çıkaran kursiyer ve hocalarımız ile bir aradayız. Kursumuz bugün belediye binamızın koridorlarında devam ediyor. İNESMEK kurslarımız sayesinde çok sayıda vatandaşımız, maharetli elleriyle sanat eserleri üretiyor. Bugün burada sergilenen eserler, İnegöl’ün kültürel hayatına büyük katkı sağlıyor. Kursiyerlerimizi ve eğitmenlerimizi tebrik ediyor, 27 Şubat Dünya Ressamlar Günü’nü kutluyorum.” dedi.

SANAT, EĞİTİM VE KÜLTÜRÜN TOPLUM ÜZERİNDEKİ OLUMLU YANSIMALARINA İNANIYORUZ

Başkan Alper Taban konuşmasının sonunda sanatın, eğitimin ve kültürün bir toplum üzerindeki olumlu yansımalarına sonuna kadar inandıklarını söyleyerek her yaş gruplarının faydalandığı kültür sanat etkinlikleri başta olmak üzere eğitim alanında da daha fazla neler yapılabilir noktasında çalışmalar yürüttüklerini iletti. Başkan Taban, sanatın sadece bireysel bir uğraş değil, aynı zamanda toplumsal gelişime de katkı sağlayan önemli bir alan olduğunu belirterek İnegöl’ün kültürel hayatını zenginleştirmek adına düzenlenen bu tür etkinliklerin, vatandaşların da sanata olan ilgisini arttıracağına inandıklarını ifade etti.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Petfood sektörü URGE Projesiyle ihracat hedeflerine ulaşacak

İhracatta son 10 yılda 30 kat büyüyerek 145 milyon dolara ulaşan kedi köpek maması sektörü, Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği bünyesinde URGE Projesinde buluştu.

 

 

Manisa İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ile Kedi ve Köpek Maması Üreticileri Birliği Derneği (PETBİR) iş birliğinde düzenlenen “Kedi Köpek Maması Üretimi ve Geleceği Manisa Çalıştayı”nda konuşan Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Muhammet Öztürk, “Turkish Petfood URGE Projesi”nin Ticaret Bakanlığı’ndan onayını aldıklarını, projeye katılan 13 firmanın ihtiyaç analizi aşamasında olduklarını vurguladı.

 

 

Evcil hayvan mamaları sektörünün küresel pazarının her geçen gün büyüdüğünü dile getiren Öztürk, “Kedi-köpek maması sektörünün dünya genelinde ihracat hacmi 2023 yılında yaklaşık 25 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2024 yılı itibariyle de pazarın 26 milyar dolara yaklaşması bekleniyor. Türkiye’de ise sektör, küresel ortalamanın çok üzerinde bir hızla büyüyor. 2014’te yalnızca 4,5 milyon dolar ihracat yapan sektör, bugün yaklaşık 30 kat büyüyerek 2024’te 145 milyon dolarlık ihracat hacmine ulaşmış durumda. Bu büyüklüğün 86 milyon doları ise, Ege İhracatçı Birlikleri aracılığıyla 91 farklı ülkeye gerçekleştirildi. Bu hedef doğrultusunda, ihracatçı firmalarımızı bir araya getirerek Ticaret Bakanlığı destekli bir UR-GE Projesi başlattık. Şu an 13 firmamızla temelleri atılmış olan bu proje, Bakanlık onayıyla resmi olarak hayata geçmiş bulunuyor. Projemizin amacı, firmalarımıza yüzde 75 oranında devlet desteğiyle eğitim, danışmanlık, ticaret heyetleri, fuar katılımı ve tanıtım gibi fırsatlar sunarak, uluslararası rekabette avantaj sağlamalarını ve yeni pazarlara açılmalarını desteklemek. Ege Bölgesi’nde devam eden yatırımlar sayesinde, önümüzdeki yıllarda Türkiye genelinde kedi-köpek maması sektörünün pazar hacminin katlanarak büyümesini bekliyoruz. Ve bu süreçte, Ege İhracatçı Birlikleri olarak, sektörün sürdürülebilir büyümesini desteklemeye ve Türkiye’yi küresel pazarlarda güçlü bir oyuncu haline getirmek için çalışmaya devam edeceğiz” dedi.

 

 

Akın: “PETBİR sektörde sinerjiyi artıracak”

 

 

PETBİR Kedi ve Köpek Maması Üreticileri Birliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Meltem Akın, Türkiye’nin kedi köpek maması üretiminin yüzde 68’inin Manisa’da yapıldığı için PETBİR’i Manisa Salihli merkezli kurduklarını, PETBİR’in sektördeki sinerjiyi artıracağını dile getirdi.

 

 

“Amacımız, sektörümüzdeki tüm paydaşları bir araya getirerek, iş birliği ve dayanışma içinde hareket etmek” diyen Akın, “Kedi-köpek maması sektörümüz son beş yılda yüzde 800’lük büyümeye imza attı. Sektörümüzün karşılaştığı sorunlara çözüm bulmak, üreticiler ve tüketiciler arasında güveni güçlendirmek, ülkemizde evcil hayvan beslenmesi konusunda farkındalık sağlamak ve ülkemizin kedi ve köpek maması üretiminde dünya pazarındaki payını artırmak istiyoruz” diye konuştu.

 

 

Kaya: “Kedi-köpek maması üretimi sürdürülebilirliğe katkı sağlıyor”

 

 

Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdür Yardımcısı Fatih Kaya, Kedi-Köpek Maması Üretiminin sürdürülebilirliğe önemli katkı sağladığının altını çizdi. Kaya, şöyle devam etti; “Evcil hayvan maması üretimi sadece ekonomik bir faaliyet değil, aynı zamanda sürdürülebilir gıda üretimi ve çevresel etkiler açısından da büyük bir sorumluluk gerektirmektedir. Bu kapsamda İhracat kapasitesini artırmak ve Türkiye’yi bu alanda bölgesel bir merkez haline getirmek için çalışmalar yürütüyoruz. Mama üretiminde sürdürülebilirlik ilkelerini teşvik ederek, sağlıklı ve kaliteli ürünlerin piyasaya sunulmasını destekliyoruz. Yasal düzenlemeleri güncelleyerek, gıda güvenliği ve hayvan sağlığı konularında sektöre rehberlik etmeye devam ediyoruz. Bugünkü çalıştay, sektörün tüm paydaşlarını bir araya getirerek ortak akıl geliştirmemiz için büyük bir fırsattır. Burada yapılacak değerlendirmeler, alınacak kararlar ve öneriler, sektörümüzün geleceğini şekillendirmede büyük önem taşıyacaktır.”

 

 

Manisa Vali Yardımcısı Nihat Kaynar, Manisa’nın kedi köpek maması üretiminde önemli bir merkez haline geldiğini, yerli ve milli üretimin daha da gelişmesiyle ihracatın artıracağını, ithalata bağlılığının azalacağını vurguladı.

 

 

Öztürk: “Manisa kedi-köpek maması üretiminin yüzde 68’ini yapıyor”

 

 

Manisa’nın tarım sektöründe pek çok üründe güçlü bir il olduğunu kaydeden Manisa Tarım ve Orman İl Müdürü Metin Öztürk, düzenledikleri bu çalıştaylarla sektörlerin gelişimine katkı sunduklarını kaydetti.

 

 

Kedi-köpek masası sektörünün Manisa’daki gelişimini özetleyen Öztürk, “Manisa’da ilk kedi köpek maması fabrikası 2009 yılında kuruldu. 2025 yılında 4 fabrika faaliyet göstermekte ve 2 kedi-köpek maması tesisi de kurulum aşamasında. 2024 yılı itibarıyla Türkiye’deki toplam kedi köpek maması üretimi 268.616 ton olup, bunun 181.713 tonu Manisa’daki tesislerde üretildi. Manisa, ülke genelindeki üretimin yaklaşık yüzde 68’ini karşılayarak evcil hayvan maması üretiminde önemli bir merkez konumunda. 2024 yılı itibarıyla, Manisa’dan 50 bin ton civarında kedi ve köpek maması ihracatı gerçekleştirildi. Böyle giderse kısa bir zamanda 500 milyon dolarlık bir ihracata ulaşması zor değil. Bu hedef noktasında bu çalıştayın startını verdik. Amacımız, Manisa’yı yerli ve kaliteli kedi-köpek maması üretiminde marka bir şehir haline getirmek” dedi.  

 

 

100. Yıl Konferans Salonunda gerçekleşen Çalıştaya Manisa Vali Yardımcısı Nihat Kaynar, Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdür Yardımcısı Fatih Kaya, Manisa İl Tarım ve Orman İl Müdürü Metin Öztürk, Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Muhammet Öztürk, Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Bedri Girit, Kedi ve Köpek Maması Üreticileri Birliği Derneği (PETBİR)  Yönetim Kurulu Başkanı Meltem Akın, sektör paydaşları katıldı.

 

 

PETBİR Yönetim Kurulu Başkanı Meltem Akın, Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar İhracatçıları Birliği Başkanı Muhammet Öztürk’e teşekkür plaketi verdi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı