Aylık arşivler: Mart 2025

Böbrek sağlığını korumanın 8 yolu

Böbrek sağlığını korumanın 8 yolu

Kanı süzerek atık maddeleri ve aşırı sıvıyı idrar aracılığıyla uzaklaştıran yani bir nevi vücudumuzun arıtma sistemi gibi çalışan böbrekler, vücut kimyasının dengesini koruyarak organların ahenk içinde çalışmasını sağlar. Böbreklerin vücudumuzun topyekûn sağlıklı bir şekilde ayakta kalabilmesi için hayati önem taşıdığını belirten Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Enes Murat Atasoyu, “Tansiyonu düzenleyen hormonlar böbreklerde üretilir, kalsiyum ve kemik metabolizmasını etkileyen D vitamini bu organlarda aktif hale gelir ve kan şekeri seviyesini kontrol eden insülin hormonunun fazlası yine burada yıkılır” dedi.

 

Türkiye’de 7 buçuk milyon böbrek hastası olduğunu göz önünde bulundurarak bu organların zarar görmesinin pek çok sıkıntıyı beraberinde getirebileceğini vurgulayan Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Enes Murat Atasoyu, “Bu hastalarda kalp damar problemlerine de sık rastlanılır. Böbreklerin yapısal ya da işlevsel bozuklukları; kanlı idrar, yüksek tansiyon, el-ayaklarda veya yüzde şişlik ya da uyuşma, bulantı-kusma, nefes darlığı, kaşıntı, uyku bozukluğu, halsizlik-güçsüzlük, iştahsızlık, kilo kaybı ve bilinçte bozulma gibi sağlık sorunları ile kendisini gösterir” dedi.

 

Fazla kilo böbrekler için bir tehdit

Böbrek hastalıklarının çoğunun sinsi ilerlediğine dikkat çeken İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Enes Murat Atasoyu, “Bu hastalıklar genellikle ileri evrelerde belirti verir. O nedenle; diyabetliler, hipertansiyon gibi kronik hastalıklara sahip kişiler, ailesinde böbrek hastalığı bulunanlar, romatolojik hastalıkları olan bireyler, onkolojik sorunlar nedeniyle tedavi gören hastalar, hemen her gün ağrı kesici kullananlar, böbrek taşı bulunanlar, prostat sorunu yaşayanlar, fazla kilolular ve yaşı 65 ya da üstünde olanlar herhangi bir şikâyeti olmasa bile böbrekleriyle ilgili kontrollerini sıkı tutmalı” açıklamasında bulundu.

 

Diyaliz veya böbrek nakli beşinci evrede gündeme geliyor

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde böbreklerde sorun yaratan başlıca 3 hastalığın diyabet, hipertansiyon ve glomerulonefritler olarak sıralandığını açıklayan Doç. Dr. Atasoyu, “Bu hastalıkların tanısı için kan ve idrar tahlillerinin yanı sıra ultrasonografi veya bilgisayarlı tomografi gibi radyolojik incelemeler ve nadir de olsa böbrek biyopsisi yapılır” dedi.

Böbreklerin ileri derecede zarar görmesi sonucu diyaliz tedavisine başvurulduğunu söyleyen Atasoyu, “Biriken atık maddeler ve fazla sıvı bu cihaz sayesinde vücuttan atılır. Ancak bu yöntem genellikle kronik böbrek hastalığının beşinci evresinde gündeme gelir. Türkiye’de diyalize giren ya da böbrek nakliyle yaşamını sürdüren yaklaşık 62 bin, diyalize girmese de 7 buçuk milyon böbrek hastasının olduğu biliniyor. Buradaki önemli nokta pek çoğunun bu durumun farkında bile olmaması” şeklinde konuştu.

 

İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Enes Murat Atasoyu, böbrek sağlığı için dikkat edilmesi gerekenleri paylaştı.

  1. Hareketli bir yaşam sürümeli ve düzenli egzersiz yapılmalı.
  2. Kan şekeri ve tansiyon değerleri düzenli olarak takip edilmeli.
  3. Her gün mutlaka 2-2 buçuk litre arasında su içilmeli.
  4. Sigaradan uzak durulmalı.
  5. Fazla miktarda tuz damarlar üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceği için tüketimi günde 5 gramı geçmemeli.
  6. Doktor tavsiyesi olmadan gelişi güzel ve sık ilaç kullanılmamalı.
  7. Dengeli beslenmeye özen gösterilmeli.
  8. Fazla kilolar verilmeli, obeziteden kaçınılmalı.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Oruç tutan diyabet hastalarının dikkat etmesi gerekenler

Oruç tutan diyabet hastalarının dikkat etmesi gerekenler
 

Diyabet hastaları oruç tutabilir mi? Oruç tutan diyabet hastalarının nelere dikkat etmesi gerekir? Diyabet hastalarının oruç tutması durumunda karşılaşabileceği durumları Liv Hospital Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Seda Turgut anlattı.

 

Ramazan ayında oruç tutmak, diyabetli bireyler için özel dikkat ve planlama gerektirir. Oruç süresince uzun süreli açlık, beslenme saatlerindeki değişiklikler ve uyku düzeninin bozulması, vücudun sirkadiyen ritmini etkileyebilir. Diyabetli bireylerde bu değişimler stres hormonlarının artmasına yol açarak kan şekerinde dalgalanmalara neden olabilir. Bu durum, hiperglisemi, diyabetik ketoasidoz, dehidratasyon ve tromboz gibi ciddi komplikasyon risklerini artırırken, oruç tutan bireylerde önceki döneme kıyasla daha sık ve ağır hipoglisemi atakları görülme olasılığı da yükselir. Bu nedenle, oruç tutmayı düşünen diyabetli bireylerin, güncel kılavuzlar ışığında hekimleriyle birlikte sağlık durumlarını değerlendirmeleri ve oruç tutmaya başlamadan 1-2 ay önce uygun bir planlama yapmaları hayati önem taşır. 

 

Ramazan’da Diyabet Yönetimi İçin Öneriler:

 

1. Hekim Kontrolü ve Risk Değerlendirmesi:

 

Oruç tutmayı planlayan diyabet hastaları, ramazan öncesinde mutlaka hekim kontrolünden geçmelidir. Hekim, hastanın diyabet tipini, kullandığı ilaçları, kan şekeri kontrol düzeyini, mevcut diyabetik komplikasyonlarını, ek hastalıklarını ve genel sağlık durumunu değerlendirerek oruç tutmanın hasta için güvenli olup olmadığını belirleyecektir. 

 

2. Beslenme Düzeni:

  • Sahur: Sahur öğünü kesinlikle atlanmamalıdır. Protein içeriği yüksek, tok tutucu gıdalar tercih edilmelidir. Aşırı yağlı ve tuzlu yiyeceklerden kaçınılmalıdır.
  • İftar: Oruç hafif bir gıda ile açıldıktan sonra sebze yemekleri, salata, ızgara et veya tavuk gibi dengeli besinler tercih edilmelidir. Kalori ve sıvı alımı dengesine dikkat edilmelidir.

İftar ile sahur arasında yeterli miktarda su içmeye özen gösterilmelidir. Günde en az 1,5-2 litre su tüketimi önerilir. Kafeinli içecekler (çay, kahve) vücuttan su kaybını artıracağından aşırı tüketilmemelidir.

 

3. İlaç Düzenlemesi:

 

Oruç tutarken ilaç dozlarının nasıl ayarlanacağı konusunda hekimle mutlaka görüşülmelidir. İlaçların dozları ve alım saatleri, oruç süresine göre yeniden düzenlenmelidir. Örneğin, günde üç kez alınan ilaçlar, doktor önerisiyle günde iki kez alınacak şekilde ayarlanabilir. 

 

4. Kan Şekeri Takibi:

 

Oruç sırasında düzenli kan şekeri ölçümü yapılmalıdır. Kan şekeri ölçümü orucu bozmaz ve hipoglisemi veya hiperglisemi durumlarında orucun sonlandırılması gerekebilir. Özellikle sahur öncesi, gün ortası, iftardan hemen önce ve iftardan 2 saat sonra kan şekeri ölçülmü yapılabilir.

 

5. Fiziksel Aktivite:

 

Ramazan ayında fiziksel aktivite yaparken zamanlamaya ve şiddetine dikkat edilmelidir. Oruç tutarken yapılan egzersiz, hipoglisemi riskini artırabilir. Bu nedenle, hafif tempolu yürüyüşler iftardan sonra tercih edilmelidir. Ağır egzersizlerden kaçınılmalıdır. 

 

6. Hipoglisemi ve Hiperglisemi Belirtileri:

  • Hipoglisemi Belirtileri: Titreme, terleme, karıncalanma hissi, çarpıntı, karın veya baş ağrısı, görmede bulanıklık, konuşma zorluğu.
  • Hiperglisemi Belirtileri: Ağız kuruluğu, sık idrara çıkma, baş ağrısı, aşırı yorgunluk.

 

Bu belirtiler ortaya çıktığında kan şekeri ölçülmelidir. Kan şekeri 300 mg/dL) veya diyabetik ketoasidoz belirtileri (ağız kuruluğu, keton kokulu nefes, derin-soluk alma, şuur bulanıklığı) ortaya çıkarsa acilen tıbbi yardım alarak orucun sonlandırılması gerekir.

 

7. Oruç Tutması Sakıncalı Olan Diyabetliler:

 

Bazı diyabetli bireyler yüksek riskli kabul edilir ve ciddi hayati riskler nedeniyle oruç tutmaları önerilmez:

  • Tip 1 diyabetliler
  • Sık hipoglisemi yaşayan veya hipoglisemi farkındalığı azalmış bireyler
  • Kan şekeri kontrolü bozuk olanlar
  • İleri yaşta, yalnız yaşayan ve ek hastalıkları olan diyabetliler
  • Ciddi böbrek yetmezliği veya diyaliz hastaları
  • Hamile diyabet hastaları
  • Yakın zamanda diyabetik koma, hipoglisemi veya hiperglisemi nedeniyle hastaneye yatmış bireyler
  • İleri derecede kalp, damar hastalığı veya inme öyküsü olanlar
  • Ağır fiziksel işte çalışan diyabetliler

Diyabetli bireylerin ramazan ayında sağlıklarını koruyarak oruç tutabilmeleri için hekim kontrolü, beslenme düzeni, ilaç ayarlamaları ve kan şekeri takibi büyük önem taşır. Sağlığınızı riske atmadan bilinçli bir şekilde hareket etmek bu süreçte en doğru yaklaşım olacaktır.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Göz tansiyonuna karşı 7 etkili önlem!

Glokom (göz tansiyonu) kalıcı görme kaybına neden olabilir!

Glokom sinsice ilerliyor!

Göz tansiyonuna karşı 7 etkili önlem!

 

Başınız ve gözlerinizin çevresi ağrıyor, zaman zaman bulanık görüyor, ışıklar etrafında halkalar beliriyor ve gözlerinizde dolgunluk hissediyorsanız dikkat! Genellikle sinsice ilerleyen ve günümüzde görülme sıklığı giderek yaygınlaşan glokom (göz tansiyonu) ileri evrelerde ise bu tür belirtilerle kendini gösteriyor! Acıbadem Kartal Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Feride Pınar Doğru dünya genelinde glokom tanısı alan hasta sayısının 70 milyon, ülkemizde de 550 bin kişi olduğunu belirterek “Ancak ülkemizde bu sayının, tüm hastaların sadece dörtte birini oluşturduğu düşünülmektedir. Bunun nedeni hiçbir öncü belirtisinin olmaması ve ileri evrelere varmadıkça hastanın hissedebileceği belirtilerin bulunmamasıdır” diyor. Glokomun önlenebilir ve tedavi edilebilir körlüğün başlıca nedenlerinden biri olduğunu vurgulayan Dr. Doğru “Göz tansiyonu yükseldikçe gözde önce kör noktalar oluşur, tedavide gecikilirse görme alanı daralır, ileri dönemde tünel görme (boru içinden) dediğimiz çevre görmenin tamamen kaybı ortaya çıkar ve son evrede ise kalıcı hasarlar bırakarak körlüğe neden olur” diye konuşuyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Feride Pınar Doğru, 9-15 Mart Dünya Glokom Haftası kapsamında yaptığı açıklamada, glokom (göz tansiyonu) riskine karşı alınabilecek 7 etkili önlemi anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu. 

 

 

Yıllık göz muayenesi yaptırın

Glokom sinsi seyirli bir hastalıktır. Genellikle hastalar çok ileri hasara kadar hiçbir belirti fark etmediğinden glokoma karşı en etkili yöntem düzenli yıllık göz muayenesi yapılmasıdır. Aile bireyleri arasında glokom hastasının bulunması, riski artırıcı bir diğer faktördür. Bu nedenle özellikle anne, baba, kardeş gibi birinci derece yakın akrabalarında glokom hastalığı olanların daha yakın takipte olmaları ve sadece göz tansiyonu değil görme alanı muayenesi, göz sinir taraması gibi erken teşhis yöntemleri ile de izlenmesi gereklidir. Hastalığın neden olduğu görme kayıplarının geri dönüşü olmadığı akılda tutularak rutin göz muayeneleri ihmal edilmemelidir.

 

Sigaradan uzak durun

Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Feride Pınar Doğru “Yapılan çalışmalar, özellikle sigaranın damar sertliğine neden olarak göze gelen kan akımını azaltıp gözün beslenmesini bozduğunu, bunun da glokoma yol açabildiğini ortaya koyuyor. Bu nedenle sigara kullanmaktan kaçının ve kan kolesterol seviyelerinizin düzenlenmesine özen gösterin” diyor.

 

Tansiyonunuzu düzenli takip edin

Yüksek (hipertansiyon) veya düşük vücut tansiyonu (hipotansiyon) göz sinirinin beslenmesini bozarak glokomun kötüleşme hızını artırabilirler, bu yüzden glokomlu hastaların vücut tansiyonlarının normal değerlerde olması istenmektedir. Vazospazma (damar büzüşmesi) neden olan soğuk, stres gibi faktörler optik sinir dolaşımını bozarak glokom değişikliklerinin ortaya çıkışına neden olabilir. Özellikle soğuk eller, migren ataklarının mevcudiyeti bu yönden dikkate alınması gerekli ipuçlarıdır.

 

Kortizonlu ilaç kullanırken dikkat edin

Özellikle kortizon içeren hap ve damlaların kontrollü kullanılması büyük önem taşımaktadır. Çünkü bu ilaçlar göz tansiyonunda artışa neden olabilmektedir. Bu nedenle bu tarz ilaçlar kullanılırken mutlaka bir göz doktoruna danışılmalıdır. Ayrıca glokom hastaları kendilerine verilen tedavileri saatlerine dikkat ederek uygulamalı, ilaçlarını damlatmayı unutmamalı ve sıkıntıları olduğunda doktorlarına sormadan ilaç kesmemelidirler.

 

Sağlıklı beslenin

Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Feride Pınar Doğru “Vitamin ve mineraller glokomun tedavisinde kullanılan temel ilaçlar değildir. Serbest radikal giderici vitaminlerin ve magnezyumun yardımcı tedavi olarak kullanılması ile fayda sağladığını bildiren çalışmalar vardır ancak henüz bir kural oluşmamıştır. Glokom hastalığında sağlıklı beslenme önemlidir. Çay kahve gibi içecekler normal dozlarda göz tansiyonuna büyük bir etki yapmazken çok içilmesi durumunda göz tansiyonu yükselebilmektedir” diyor.

 

Spor yaparken dikkat edin

Glokom riskini azaltan en önemli önlemlerden biri de düzenli spor yapılmasıdır. Sağlıklı vücutta glokomun kötüleşme hızı yavaşlayacağından spor yapılması önerilmektedir. Ancak hasta glokom çeşidini spor yapmadan önce doktoruna mutlaka sormalıdır. Pigment dispersiyonu sendromu ve bunun sonucu gelişecek pigment glokomu adı verilen özel bir glokom tipinde hastaların ağır sporlardan kaçınması gerekmektedir. Ayrıca dalma sporu ve bazı yoga hareketleri göz içi basıncını artırarak glokoma olumsuz etki edebilir, kaçınılmalıdır.

 

Bu hastalıklarınız var mı? Mutlaka öğrenin!

Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Feride Pınar Doğru “Özellikle diyabet hastalarında glokom görülme sıklığı  daha yüksek olduğundan kan şekeri düzeylerinin düzenlenmesi önemlidir. Şeker hastalığı (diyabet) dışında otoimmün hastalıklar, tiroid bezi hastalıkları, damar iltihapları (vaskülitler) ve nörolojik bazı sistemik hastalıklar da glokom oluşumunda rol oynayan diğer risk faktörleridir. Bu nedenle bu tür hastalıklarınızın olup olmadığını öğrenmek için mutlaka doktor muayenesi olun ve tedavi gerekirse ihmal etmeyin” diyor. 

                        

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Oyunculuğu ile dikkatleri üzerine çekiyor

Profesyonel oyunculuk yaşamında 5 yılı geride bırakan ve bir çok dizi, reklam filmi, sinema filmi ve tiyatro projelerinde de yer alan Olcay Aksu, oyunculuğu ile dikkatleri üzerine çekiyor.

Oynadığı tek kişilik tiyatro oyunu ile de izleyiciden tam not alan ve beğeni kazanan Aksu, başarılı yükselişini ise hız kesmeden sürdürüyor.

Hedefleri arasında sektörde kalıcı bir yere sahip olmak istediğini de sözlerine ekleyen Olcay Aksu, aldığı bir çok reklam filmi, sinema filmi tekliflerini de değerlendirdiğini sözlerinde dile getiriyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

REVA, elektronik tınılarla müzikseverlerle buluştu

Söz ve müziği Ahmet Tanur Ballı’ya, aranjesi ise REVA ve Erk Emindayı’ya ait olan “Bıraktım İşte” adlı yeni tekli, REVA grubunun müzikal evriminde önemli bir dönüm noktası olacak…

Kıbrıs’ın genç ve dinamik alternatif pop-rock sahnesinin en güçlü temsilcilerinden biri haline gelen REVA, 2019’da kurulduğundan bu yana sahip olduğu enerjik performansları ve özgün şarkı sözleriyle dinleyicilerinin kalbini kazandı. “Avare” ve “Hayra Alamet” gibi KKTC radyolarının en çok çalınan hitlerine imza atan grup, yalnızca müziğiyle değil, güçlü sahne enerjisiyle de dikkat çekiyor.

Bugüne dek birçok kez “Yılın Müzik Grubu” ödülünü kazanan REVA, Hüseyin Kasap (vokal ve gitar), Yaşar Kızıltan (gitar ve klavye), Ahmet Tanur Ballı (bas gitar) ve Batu Karabiberoğlu’ndan (davul) oluşan kadrosuyla sesini duyurmaya devam ediyor. Ancak bu kez, üç yıl aradan sonra yayımladıkları “Bıraktım İşte” ile farklı bir yönlerini sergiliyorlar. Elektronik dokunuşlarla harmanlanmış bu şarkı, grubun bugüne kadar oluşturdukları klasik soundlarının dışına çıkarak yeni bir keşfe adım atıyor.

“Bıraktım İşte”, grubun içsel bir yolculuğu anlattığı bu parçada, yalnızlık ve kabulleniş temalarını derinlemesine işliyor. Kendini keşfetmeye çalışan bir ruhun, zorluklarla nasıl başa çıktığını ve özgürlüğü nasıl kucakladığını içten bir şekilde aktaran şarkı, dinleyicilerine sadece melodik bir yolculuk değil, duygusal bir bağ da sunuyor.

Grup, bu parça ile müziğin dürüstlüğü ve içsel özgürlüğü vurguluyor, adeta ruhsal bir serüvene davet ediyor. “Bıraktım İşte”, şarkı sözlerinin derinliği ve melodisinin etkileyiciliğiyle, REVA’nın her zaman olduğu gibi samimi bir biçimde kendini ifade etme arzusunun bir sonucu. Bu parça, yeni albümün kapısını aralarken, dinleyicileriyle buluşmaya hazır olan REVA, konser ve albüm çalışmalarına da hız kesmeden devam ediyor.

Albüm öncesi müzikseverlerle buluşacak olan “Bıraktım İşte”, grubun yaratıcı yolculuğunun yalnızca bir başlangıcı. REVA, bu yoğun süreçte, medya ve dijital pazarlama stratejilerini titizlikle planlayarak müziğini dünya ile buluşturma yolunda emin adımlarla ilerliyor!

REVA’nın yeni projesi ”Bıraktım İşte” tüm dijital müzik platformlarında yayında!..

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Maaşlarını ING Mobil’den kolayca taşıyan emeklilere, 25.000 TL’ye varan nakit promosyon fırsatı

ING Türkiye, emeklilere maaş tutarına göre 25.000 TL’ye varan nakit promosyon kazanma fırsatı sunuyor. Emekli maaşını ilk kez ING’ye taşıyan emekliler, maaş tutarına göre ek koşulsuz 15.000 TL’ye varan nakit promosyon elde edebiliyor. Üstelik, ING Mobil’in yeni SGK emekli işlemleri menüsü ile SGK emekli maaş taşıma ve promosyon işlemleri tamamen dijital ortamda zahmetsizce gerçekleştirilebiliyor. Emekli maaşını ilk defa ING’ye taşıyanlar, vadesiz hesaplarına bağlı verecekleri otomatik fatura talimatlarında, birikimlerini Turuncu Hesap’ta günlük faiz kazanarak değerlendirmek üzere 75.000 TL ve üzerinde bakiye getirdiklerinde, 50.000 TL ve üzerinde ihtiyaç kredisi kullandıklarında ve ING kredi kartları ile en az 1000 TL’lik alışveriş yaptıklarında 2.500 TL’ye varan ek nakit promosyonlardan yararlanarak toplamda 25.000 TL’ye varan nakit promosyon fırsatından yararlanabiliyor.

Dijitalleşme yolculuğunda attığı adımlarla tamamen dijital hale gelen ING Türkiye, emeklilere sunduğu promosyon tutarını yükseltti. Emekli maaşını ilk kez ING’ye taşıyan emekliler, maaş tutarına göre 25.000 TL’ye varan nakit promosyon kazanabiliyor.  Emekli maaşını ilk kez ING’ye taşıyan emekliler, maaş tutarına göre ek koşulsuz 15.000 TL’ye varan nakit promosyon elde edebiliyor. Üstelik emekli maaşını ilk defa ING’ye taşıyanlar, vadesiz hesaplarına bağlı verecekleri otomatik fatura talimatlarında, birikimlerini Turuncu Hesap’ta günlük faiz kazanarak değerlendirmek üzere 75.000 TL ve üzerinde bakiye getirdiklerinde, 50.000 TL ihtiyaç kredisi kullandıklarında ve ING kredi kartları ile en az 1000 TL’lik alışveriş yaptıklarında 2.500 TL’ye varan ek nakit promosyonlardan yararlanarak toplamda 25.000 TL’ye varan nakit promosyon fırsatından yararlanabiliyor.

ING Mobil’de yer alan yeni SGK Emekli İşlemleri menüsü sayesinde, emekliler maaş taşıma işlemlerini zahmetsizce gerçekleştirebiliyor ve promosyon süreçlerini hızla yönetebiliyor. Emekliler, ING Mobil aracılığıyla, e-Devlet Kapısı üzerinden veya ING şubelerine gelerek emekli maaşlarını ING’ye kolayca taşıyabiliyor. Yeni emekli olanlar da emekli maaş promosyonundan faydalanabiliyor. 15.000 TL’ye varan ek koşulsuz nakit promosyonundan 1 Mart – 31 Mart tarihleri arasında emekli maaşını 3 yıl boyunca ING’den alma taahhüdü veren, mevcut ve yeni müşteriler yararlanabiliyor. Emekli maaşını ING’den almaya başlayanlar, 1 aylık toplam gelir tutarları; 10.000 TL’ye kadar ise 6.250 TL; 10.000 TL– 15.000 TL arası ise 10.000 TL; 15.000-20.000 TL arası ise 12.500 TL; 20.000 TL ve üzeri ise 15.000 ek koşulsuz nakit promosyon almaya hak kazanıyor. Ek nakit promosyon kampanyasının koşulları ile ilgili detaylı bilgiye ING Türkiye web sitesinden ulaşılabiliyor.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ellen Pompeo’nun başrolünde olduğu mini dizi ‘Good American Family’, 7 Mayıs’tan itibaren sadece Disney+’ta!

Televizyon tarihinin en uzun soluklu dizilerinden biri olan ve şu an 21’inci sezonu ile devam eden, ‘Grey’s Anatomy’nin Meredith Grey’i Ellen Pompeo’nun başrolünde yer aldığı mini dizi ‘Good American Family’, 7 Mayıs’tan itibaren sadece Disney+’ta. Şoke edici gerçek hikayelerden ilhamla yaratılan dizi, dışarıdan kusursuz gözüken Amerikalı bir ailenin aralarına katılan yeni üye ile parçalanmaya doğru sürüklenişini tüyler ürpetici anlatımıyla ekrana taşıyor.

Kristine Barnett ve Michael Barnett; Orta Batı’nın ‘Stepford Wives’ evlerini aratmayacak evlerinde, çocuklarıyla birlikte mutlu bir yaşam sürdürürken, kusursuz Orta Batılı Amerikan ailesi tablosu çizerler. Kristine’in (Ellen Pompeo) bu hayatta tek bir amacı vardır; o da tüm çocukların güven içinde hayatlarını sürdürmeleri… Çift, cüceliği olan Ukraynalı bir kız çocuğunu evlat edinir; en azından öyle olduğuna inanırlar. Başlangıçta her şey mükemmel gözükse de Natali adlı bu kız çocuğunu okula yazdırmaları geri dönüşü olmayan bir gerilimin fişini çekecektir. Çünkü Natalia bir süre sonra tuhaf davranışlar sergileyip anne babası ile onların üç biyolojik çocuğunu tehdit etmeye başlayınca, Kristine, Natalia’nın gerçekten altı yaşında bir çocuk olduğundan şüphe duyar.

21 sezondur ekran yolculuğu devam etmekte olan ve bu süre zarfına sayısız ödül ile adaylık sığdıran medikal drama ‘Grey’s Anatomy’nin Meredith Grey’i Ellen Pompeo, ‘Good American Family’ adlı mini dizi ile Disney+’a geliyor. Katie Robbins’in imzasını taşıyan ve Pompeo’ya Mark Duplass, Dulé Hill, Imogen Faith Reid ve Christina Hendricks’in eşlik ettiği mini dizi, 8 bölümden oluşuyor. 

Gerçek pek çok hikaye, yorum ve de suçlamalardan ilhamla yaratılan ve izleyicilere, sürprizlerle dolu ve gerilim unsuruyla bezeli bir seyir keyfi sunan ‘Good American Family’7 Mayıs’tan itibaren sadece Disney+’ta seyredilebilecek. 

 

DISNEY+ HAKKINDA

Disney+; Disney, Pixar, Marvel, Star Wars ve National Geographic içeriklerinin yanı sıra, dünyaca ünlü ‘The Simpsons’ ve herkese hitap eden daha birçok dizi, film ve orijinal içeriğin yer aldığı dijital yayın platformudur. The Walt Disney Company’nin amiral gemisi olarak tüketiciye doğrudan yayın servisi sağlayan platform; filmler, belgeseller, diziler, animasyonlar, kısa içerikler ve sürekli büyüyen bir orijinal içerik kataloğu sunmaktadır. Disney’in sahibi olduğu benzersiz film ve dizi arşivine erişim sunan Disney+, aynı zamanda The Walt Disney Studios’un en yeni yapımlarının yer aldığı tek platformdur. Ayrıca 20th Century Studios, Disney Television Studios, FX, Searchlight Pictures ve daha birçok öne çıkan stüdyonun yapımları sadece Disney+’ta yer alır. Daha fazlası için disneyplus.com’u ziyaret edebilir veya mobil ve TV cihazlarından Disney+ uygulamasına erişebilirsiniz.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Altın Portakalın üç ödüllü filmi ‘Gülizar’ uluslararası arenada yolculuğuna devam ediyor

61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden üç ödülle dönen ‘Gülizar’ filmi uluslararası festival yolculuğuna devam ediyor. Film İspanya’nın Barselona şehrinde gerçekleşecek Impacte Katalonya İnsan Hakları Film Festivali seçkisinde yer alırken, Amerika prömiyerini 49. Cleveland Uluslararası Film Festivali’nde yapacak. 

 61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden üç ödülle dönen, yönetmenliğini Belkıs Bayrak’ın yaptığı Türkiye-Kosova ortak yapımı ‘Gülizar’ filmi 24 Mart – 13 Nisan tarihleri arasında İspanya’nın Barselona şehrinde gerçekleşecek Impacte Katalonya İnsan Hakları Film Festivali’ne katılacak. Ardından, Amerika prömiyerini 27 Mart – 5 Nisan tarihleri arasında 49. Cleveland Uluslararası Film Festivali’nde gerçekleştirecek.

 

Altın Portakal’da 3 Ödüle Layık Görülen ‘Gülizar’ Dünya Festivallerinde!

Dünya prömiyerini Toronto Film Festivali’nde, Avrupa prömiyerini San Sebastian Film Festivali’nde “New Directors” bölümünde yapan, Altın Portakal’da; En İyi Sanat Yönetmeni, Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü,  Cahide Sonku Ödülü’ne layık görülen ve ‘Cineuropa 2024’ün en iyileri listesinde yer alan ‘Gülizar’ filminin yönetmeni Belkıs Bayrak, filmi genel hatlarıyla şöyle değerlendirdi: “Biz evleniyoruz ama aslında evlendikten sonra her şeyi inşa ediyoruz. Evlenirken arabaya ‘mutluyuz’ yazıyoruz ama aslında tam olarak nasıl bir şey yaşayacağımızı bilmeden bir beklentiyle yola çıkıyoruz. Burada da öncelikle bir evlilik var hatta önce imam nikahı, sonra resmi nikah; iki kere o sürece şahit oluyoruz ama kurulan o toplumsal bağa rağmen içerde biz hâlâ çok sallantılı olan bir ilişki görüyoruz. Karakterin, evleneceği gece o yokuşu çıkmasıyla aslında ilk defa sahici olarak içindeki ateşin, onu gece gündüz sürekli huzursuz eden şeyin büyüklüğünü fark ettiğini görüyoruz.”

 

Altın Portakal’da Sinemanın Seçkin Örnekleri Seyircilerle Buluşmaya Devam Edecek

 Türkiye’nin en köklü sinema etkinliği Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, bu yılki festival için çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. 24 Ekim – 2 Kasım 2025 tarihleri arasında gerçekleştirilecek 62. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, Türk ve dünya sinemasının seçkin örneklerini seyirciyle buluşturmaya devam edecek. 

Bu sene 62.’si gerçekleştirilecek festivalde Antalyalılar ve festival seyircileri bu bir hafta boyunca beyazperdenin büyüsüne eşlik ederken hayranı oldukları sinemacılarla söyleşme imkanı bulacak. Antalya Film Forum kapsamında film profesyonelleri fikir alışverişinde bulunarak projelerini geliştirirken dünyanın dört bir yanından festivale gelen sinemacılar da Türk sinemasını yakından tanıyabilecek. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İnegöl’ün 5 günlük suyunu kurtaran kampanya

İnegöl’ün 5 günlük suyunu kurtaran kampanya

 

İnegöl Belediyesi’nin kadınlar günü kapsamında düzenlediği Atık Yağ Toplama Kampanyası tamamlandı. 10 günlük sürede 306,9 litre yağ toplandı. 1 litre atık yağın 1 milyon metreküp suyu kirlettiği ortamda, toplanan atık yağlar ile 306 milyon 900 bin litre suyun kirlenmesi önlendi. Bu rakamın da İnegöl’ün 5 günlük su ihtiyacını karşıladığı ifade edildi.

 

İnegöl Belediyesi çevre kirliliği ve atıkların kaynağında ayrıştırılmasına dikkat çekmek adına 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü fırsat bilerek “Atık Yağlar Dönüşsün, Kahve Kokusu Evinizi Sarsın” sloganıyla ödüllü atık yağ toplama kampanyası başlatmıştı. 25 Şubat’ta başlayıp 10 Mart’ta sona eren yarışmaya 18 vatandaş katıldı. Toplamda 306,9 litre atık yağ toplandı. 108,8 litre atık yağ getiren Seher Dama isimli vatandaş 1’inci olarak kahve makinesini almaya hak kazandı.

 

HEDİYESİNİ BAŞKAN TABAN TAKDİM ETTİ

Atık yağ kampanyası birincisi Seher Dama, hediyesi olan kahve makinesini bugün Belediye Başkanı Alper Taban’dan aldı. Başkanlık makamında gerçekleşen ziyarette Dama, farkındalık oluşturan yarışma için teşekkür etti.

 

İNEGÖL’ÜN 5 GÜNLÜK SUYU KORUNMUŞ OLDU

Öte yandan, kampanya kapsamında 306,9 litre atık yağ toplandı. 1 litre atık yağın 1 milyon metreküp suyu kirlettiği durumda, toplanan atık yağ ile kirlenmesi önlenen su miktarı 306 milyon 900 bin litre oldu. Bu kampanya ile İnegöl’ün 5 günlük su ihtiyacının koruduğu ifade edildi.

 

ATIKLARIN KAYNAĞINDA AYRIŞTIRILMASINI İSTİYORUZ

Burada kampanyaya ilişkin konuşan Başkan Alper Taban, “Atık yağları biz düzenli olarak toplayıp uygun şekilde bertarafını yapıyoruz. Sadece atık yağlar değil; kimyasal atıklar var, endüstriyel atıklar var, elektronik atıklar var, evlerimizden çıkan karton, naylon, poşet… Bunların hepsi bir düzen içerisinde toplanıyor. Vatandaşlarımızın da bunu evinde, iş yerinde kaynağında ayrıştırmasını istiyoruz. Yağ konusunda da uygun şekilde bertaraf edilmediğinde temiz su kaynaklarını da kirletmiş oluyoruz. Amacımız burada doğru adımlarla hareket etmek. Ben katkı ve destek sağlayan vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bugün en fazla atık yağ getiren Seher Dama hanımefendiye de hediyesini takdim ediyoruz. Güle güle kullanmasını diliyorum” ifadelerinde bulundu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ağız bakım alışkanlıkları dolgunun ömrünü etkiliyor!


Ağız bakım alışkanlıkları dolgunun ömrünü etkiliyor!

Diş dolgularının farklı malzemeler kullanılarak yapılabildiğini belirten uzmanlar, kullanılan malzemeye göre farklı avantaj ve dezavantajları olduğunu söylüyor. 

Amalgam, kompozit, seramik ve cam iyonomer dolguların özelliklerine değinen Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Özge Mimir, dayanıklılık, estetik görünüm ve maliyet gibi faktörlerin dolgu seçiminde belirleyici olduğunu vurguladı. Bir diş dolgusunun genellikle 5-15 yıl arasında dayanabildiğini ifade eden Mimir, “Bu süre kullanılan malzemeye, dolgunun yerleşim yerine, kişinin ağız bakım alışkanlıklarına ve çiğneme alışkanlıklarına göre değişebilir.” dedi.  

Üsküdar Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Özge Mimir, diş dolguları seçenekleri hakkında bilgi verdi.

Diş dolgularında farklı türde malzemeler kullanılabiliyor

Diş dolguları için farklı türde malzemeler kullanılabildiğini dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Özge Mimir, “Amalgam (gümüş) dolgular, kompozit (beyaz) dolgular, seramik (porselen) dolgular ve cam iyonomer dolgular kullanılabiliyor.” dedi. 

Her bir dolgu türünün avantajları ve dezavantajları olduğuna vurgu yapan Mimir, 

Amalgam dolgular dayanıklıdır ve uzun ömürlüdür. Genellikle arka dişlerde tercih edilir, çünkü dayanıklılığı yüksektir. Uygulama süresi kısa ve maliyeti düşüktür. Dezavantajları arasında ise, estetik açıdan hoş görünmemesi, nadir de olsa alerjik reaksiyonlara neden olması, uygulandıktan sonra çıkarılmasının zor olması ve uygulama için dişten fazlaca madde kaldırılmasının gerekmesi sayılabilir. Ayrıca, çinko toksisitesini önlemek için yapım ve söküm aşamalarında özel önlemler alınması gerekir.” açıklamasını yaptı.

Hem avantajları hem dezavantajları var… 

Diğer dolgu yöntemlerinin avantajlarına ve dezavantajlarına da değinen Dr. Öğr. Üyesi Özge Mimir, şöyle devam etti:

“Kompozit dolgular estetik olarak dişle uyum sağlar ve doğal görünür. Dişe daha az müdahale edilir çünkü dişten az madde kaldırarak yapılabilir. Diğer dolgulara kıyasla daha az genişletici işlem yapılır. Ancak amalgam dolgulardan daha az dayanıklıdır, özellikle çiğneme gücüne karşı hassastır. Zamanla renk değişikliği yapabilir. Maliyet olarak amalgam dolgudan daha pahalıdır. Yapımı amalgam dolguya göre daha uzun sürer. 

Seramik dolgular da estetik açısından oldukça başarılıdır, doğal diş rengindedir. Dişe çok iyi uyum sağlar ve uzun süre dayanabilir. Hastanın tamamen dişi ile uyumlu bir şekilde laboratuvarda özel hazırlanır. Dişin şekli ve fonksiyonu korunur. Öte yandan yüksek maliyetlidir. Dişin hazırlanması ve uygulanması birden fazla seans gerektirebilir. Özellikle çok büyük dolgular için dikkatli kullanım gerektirir.

Cam iyonomer dolgular ise dişe mineral salınımı yaparak dişi güçlendirebilir. Dişin doğal yapısına daha yakın olabilir. Suyu emerek dişi koruyabilir. Çürük oluşumu açısından daha koruyucu olabilir. Bununla birlikte estetik olarak kompozit veya porselen kadar iyi değildir. Dayanıklılığı daha düşüktür. Genellikle küçük dolgular için uygundur. Renklenme yapabilir.”

Ağız bakım alışkanlıkları dolguların ömrünü etkiliyor!

Bir diş dolgusunun genellikle 5-15 yıl arasında dayanabildiğini aktaran Dr. Öğr. Üyesi Özge Mimir, “Bu süre kullanılan malzemeye, dolgunun yerleşim yerine, kişinin ağız bakım alışkanlıklarına ve çiğneme alışkanlıklarına göre değişebilir.” dedi.

Dolguların ömrünü etkileyen faktörlere açıklık getiren Mimir, bu faktörleri şöyle sıraladı:

“Amalgam dolgular genellikle daha uzun ömürlüdür (10-15 yıl), kompozit ve seramik dolgular ise genellikle 5-10 yıl dayanır. Çiğneme gücünün yüksek olduğu arka dişlerde kullanılan dolgular daha hızlı aşınabilir. Düzenli fırçalama, diş ipi kullanma ve profesyonel temizlik, dolguların ömrünü uzatan en önemli faktörlerden biridir. Diş gıcırdatma (bruksizm), sert yiyecekler yeme veya dişleri sıkma gibi alışkanlıklar dolguların ömrünü kısaltabilir. Dolgu öncesi mutlaka bu alışkanlıkların kontrol altına alınması gerekir. Asidik gıdalar ve içecekler, diş dolgusunun zamanla aşınmasına ve renklenmesine yol açabilir.”

Bu belirtiler dolgunun yenilenmesi gerektiğine işaret ediyor…

Diş dolgularının yenilenmesini gerektirecek durumlar olduğuna da dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Özge Mimir, “Ağrı veya hassasiyet, dolguda çatlaklar, kırılmalar veya şekil bozuklukları, diş etlerinde iltihap, dolgunun gevşemesi veya düşmesi, diş renginin veya görünümünün değişmesi gibi belirtiler gözlemlendiğinde, bir diş hekimine başvurmak, durumu değerlendirmek ve gerekirse dolgu yenileme işlemi yapmak önemlidir.” dedi.

Bu belirtilerin dolgunun altında yeni bir çürük oluştuğunun ya da diş çatlağının meydana geldiğini gösterebileceğinin altını çizen Mimir, “Aynı zamanda dolgu yapılan dişin farklı bir bölgesinde yeni çürük oluşmuş olma ihtimali de bulunabilir. Eğer dolgu kırılmış veya çatlamışsa, yiyeceklerin içine girmesi ve dişin daha fazla hasar görmesi olasılığı artar.   Bu durumda dişin çekilmesi ya da kron (protez) yapılması gerekebilir. Diş etlerinde şişlik, kanama veya ağrı, dolgunun altındaki dişte çürük veya enfeksiyon belirtisi olabilir.  Ayrıca yapılmış olan dolgunun uyumsuz olması diş eti iltihabına sebep olabilir. Dolgu yerinden oynarsa, bu da yenilenmesi gerektiğine işaret eder.” diyerek sözlerini tamamladı. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı