Aylık arşivler: Mart 2025

Lüleburgaz Belediyesi’nin 8 Mart etkinlikleri başladı

Lüleburgaz Belediyesi’nin 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında düzenlediği etkinlikler başladı.  Lüleburgaz Halk Eğitimi Merkezi iş birliğiyle düzenlenen “Kadının Güçlü Sesi El Sanatları Sergisi” LYSA fuaye alanında açılırken, LYKA’da her yaştan, her kesimden kadın yoga yaptı.

Lüleburgaz Belediyesi’nin 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında hazırladığı etkinlikler başladı.

Bu yıl sadece 8 Mart’la sınırlı kalmayan Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri, 4 Mart Salı günü Lüleburgaz Yıldızları Sanat Akademisi (LYSA) ve Lüleburgaz Yıldızları Kadın Akademisi’nde (LYKA) gerçekleştirilen sergi açılışı ve yoga etkinliği ile başladı.

SERGİ 10 MART’A KADAR AÇIK

Lüleburgaz Belediyesi ve Lüleburgaz Halk Eğitimi Merkezi iş birliğiyle düzenlenen “Kadının Güçlü Sesi El Sanatları Sergisi” LYSA fuaye alanında açıldı. 

Eğitmenler Hale Kılınç ve Emel Kıran’ın önderliğinde kursiyerlerin hazırladıkları el sanatları sergisinin açılış törenine Lüleburgaz Belediye Başkan Yardımcısı Derya Aktan, Lüleburgaz İlçe Milli Eğitim Müdürü Cihan Erdem ve çok sayıda vatandaş katıldı.

Dekoratif ev aksesuarları, çantalar ve tablolar gibi farklı dallardan çok sayıda el emeği eserin yer aldığı sergi 10 Mart’a kadar ziyaret edilebilecek.

YOGAYA YOĞUN İLGİ

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında hazırlanan etkinliklerden bir diğeri ise yoga etkinliğiydi.

Yoga eğitmeni Özlem Burgucu Bakır tarafından 4 Mart saat 20.00 ile 21.00 arasında Lüleburgaz Yıldızları Kadın Akademisi’nde gerçekleştirilen etkinliğe her yaştan ve her kesimden kadının ilgisi yoğun oldu.

ETKİNLİKLER SÜRECEK

Lüleburgaz Belediyesi’nin 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında 6 Mart Perşembe günü saat 20.30-21.30 arasında LYKA Prof. Dr. Türkan Saylan Salonu’nda ‘Toplumsal Hayatta Kadın’ konulu söyleşi gerçekleştirilecek.

7 Mart Cuma günü saat 20.30’da LYSA Cahit Irgat Salonu’nda ‘Kadın Kısmı’ adlı tiyatro oyunu sahnelenecek, aynı gün saat 20.30’da LYSA Çok Amaçlı Salon’da ‘E-Ticarete Giriş’ eğitimi düzenlenecek.

8 Mart Cumartesi günü saat 08.30-17.00 arasında LYKA Türkan Saylan Salonu’nda Kadınlar Satranç Turnuvası gerçekleştirilecek.

Kadınlar 8 Mart’ta saat 13.00’da Lüleburgaz Belediyesi eski Hizmet Binası önünde toplanarak Zübeyde Hanım büstüne çiçek sunacak. Ardından çelenk sunumu için yeni tören alanına geçilecek.

Daha sonra Kongre Meydanı’nda okunacak basın bildirisinin ardından, yine Kongre Meydanı’nda ‘Serbest Kürsü’ ve ‘Marteniçka Yapım Atölyesi’ etkinliği yapılacak.

Saat 16.00’da ise Kongre Meydanı’ndan hareketle ‘Sokaklar Kadınların’ yürüyüşü gerçekleştirilecek.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Temizlik işçileri kurdukları orkestra ile konser verecek

Osmangazi’yi tertemiz yapmak için gece gündüz demeden özverili bir şekilde çalışan Osmangazi Belediyesi temizlik görevlileri, mesai bitiminin ardından süpürge ve faraşları bir kenara bırakıp ellerine müzik aletlerini alarak orkestra kurdu. Temizlik İşleri Müdürlüğü Orkestrası, 7 Mart Cuma saat 20.30’da Osmangazi Gösteri Merkezi’nde ilk konserini verecek.

 

Osmangazi Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü’nde görevli temizlik çalışanları, mesai bitiminin ardından ellerine müzik aletlerini alarak hem günün yorgunluk ve stresinden de uzaklaşmış oluyor, hem de müzik yapmanın mutluluğunu yaşıyor. İçlerindeki müzik tutkusunu daha da ileriye taşıyarak bir de orkestra kuran temizlik görevlileri, şimdilerde verecekleri ilk konserin heyecanını yaşıyor. Profesyonel müzisyenleri aratmayacak yeteneklere sahip 11 üyeden oluşan Temizlik İşleri Müdürlüğü Orkestrası, 7 Mart Cuma saat 20.30’da Osmangazi Gösteri Merkezi’nde sahne alacak. Konserde yeteneklerini sergileyecek olan orkestra üyeleri, söyledikleri şarkılar ile Osmangazililerin kulağının pasını silecek. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Tüik: Mevsimlik tarım işçilerinin ortalama günlük ücretleri 2024 yılında %84,2 arttı

Tarımsal işletmelerde 2024 yılında mevsimlik tarım işçilerinin günlük ücretleri bir önceki yıla göre %84,2 artarak 943 TL, sürekli tarım işçilerinin aylık ücretleri ise %95,5 artarak 26 bin 259 TL oldu.

Mevsimlik erkek işçi ücretleri %84,8 artış göstererek bin yedi TL olurken, kadın işçilerin günlük ücretleri ise %85,9 artış göstererek 890 TL oldu.

Sürekli tarım işçilerine ödenen aylık ücret, erkek işçiler için %94,8 oranında artarak 27 bin 788 TL olurken, kadın işçiler için %90,5 artarak 19 bin 328 TL oldu.

Mevsimlik işçilerde en yüksek günlük ücret Rize ilinde ödendi
 

Tarımsal işletmelerde 2024 yılında mevsimlik tarım işçilerine yapılan en yüksek günlük ücret ödemesi erkek işçiler için 2 bin 32 TL, kadın işçiler için bin 960 TL ile Rize ilinde gerçekleşti.  En düşük ücret ödemesi ise erkek işçiler için 753 TL ile Adana, kadın işçiler için ise 569 TL ile Hatay ilinde gerçekleşti.

Sürekli erkek işçilerde en yüksek aylık ücret Ardahan ilinde gerçekleşti

Tarımsal işletmelerde sürekli tarım işçilerine ödenen aylık ücretlere bakıldığında, erkek işçilere 39 bin 133 TL ile Ardahan’ın, kadın işçilere 18 bin 152 TL ile İzmir’in en yüksek ödemenin yapıldığı iller olduğu görüldü. En düşük ücretler ise, erkek işçiler için 18 bin 267 TL, kadın işçiler için 17 bin 637 TL ile Antalya ilinde gerçekleşti.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Akbank 500 Milyon ABD Doları Tutarında Sürdürülebilirlik Sermaye Benzeri Tahvil İhracı Gerçekleştirdi

Akbank, 500 milyon ABD doları tutarında %7,875 faiz oranıyla sürdürülebilirlik sermaye benzeri tahvil ihracı gerçekleştirdi. Vadesi 10,5 yıl, faiz yenileme tarihi 5,5 yıl olan ihraca yaklaşık 2,8 katı, 1,4 milyar ABD doları tutarında talep geldi. İhracın coğrafi dağılımı %43 İngiltere, %27 Avrupa, %20 Orta Doğu, %8 Amerika ve %2 Asya olarak gerçekleşti.

 

Tahvil ihracına ilişkin yaptığı açıklamada Akbank Genel Müdürü Kaan Gür: “Akbank olarak 500 milyon ABD doları tutarındaki sürdürülebilirlik sermaye benzeri tahvil ihracımızı başarıyla tamamladık. Bu ihracın uluslararası standartlarda zaten yüksek olan mevcut sermaye yeterlilik oranımıza yaklaşık %1 seviyesinde olumlu etki yaratmasını bekliyoruz. Gerçekleştirdiğimiz bu ihraç, bugüne kadar Türk bankaları tarafından ihraç edilen sermaye benzeri tahvil ihraçları arasında en düşük risk primi ile fiyatlanan işlem olma özelliğiyle ön plana çıkıyor ve yatırımcılar nezdinde Akbank’a duyulan güveni bir kez daha ortaya koyuyor.” dedi.

 

Konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Akbank Kurumsal ve Yatırım Bankacılığından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Levent Çelebioğlu, “Akbank olarak başarılı bir sürdürülebilirlik sermaye benzeri tahvil ihracına imza attık. Bu işlemle beraber Akbank’ın sürdürülebilirlik fonlama payı %71 seviyesine yükselmiş oldu. Bu ihracımız ile bankamızın hem uluslararası piyasalardaki güçlü itibarını hem de sürdürülebilirlik hedeflerine bağlılığını bir kez daha göstermiş olduk” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Obeziteyle mücadelede yanlış alışkanlıklar terk edilmeli

Bireyin fiziksel, psikolojik ve sosyal yaşam kalitesini olumsuz etkileyen obezite ile mücadelede en önemli konuların başında yaşam tarzı değişikliği geliyor.

Yaşam tarzı değişikliğinin hem sağlıklı beslenmeyi hem de fiziksel aktiviteyi içeren geniş bir yelpaze olduğunu belirten İstanbul Atlas Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Ayşe Betül Demirbaş, “Yeterli ve dengeli beslenmenin yanında düzenli olarak yapılan fiziksel aktivite ideal vücut ağırlığına ulaşılmasında, obezitenin ve obeziteye eşlik eden hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde en etkili yaklaşımdır” dedi. Demirbaş, günlük hayatta farkında olmadan yapılan düzensiz öğünler, şekerli içeceklerin aşırı tüketimi, bilinçsiz uygulanan yanlış diyetler gibi bazı yanlış alışkanlıkların terk edilmesini de önerdi.

İstanbul Atlas Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Ayşe Betül Demirbaş, 4 Mart Dünya Obezite Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada obeziteyle mücadelede yapılması gerekenlere ilişkin tavsiyelerde bulundu.

Obezite sadece kilo fazlalığı değil

Obezitenin günümüzde tüm dünyada ve ülkemizde en önemli sağlık sorunlarından biri olduğunu belirten Demirbaş, “Dünya Sağlık Örgütü’ne göre obezite, bireyin sağlığını olumsuz etkileyebilecek anormal veya aşırı yağ birikimi olarak tanımlanır. Ancak obeziteyi sadece kilo fazlalığı olarak görmek, doğru bir yaklaşım değildir. Obezite, sadece fiziksel görünümü etkilemekle kalmayıp aynı zamanda ciddi sağlık sorunlarına yol açarak beraberinde birçok hastalığa zemin hazırlar ve bireylerin yaşam kalitesini düşürebilir” uyarısında bulundu.

Obezite, sağlık sorunlarına yol açıyor

Obezitenin bireyin fiziksel, psikolojik ve sosyal yaşam kalitesini olumsuz etkileyen ciddi sağlık sorunlarına yol açabildiğini kaydeden Demirbaş, “Obeziteye eşlik eden hastalıklara örnek olarak tip 2 diyabet, hipertansiyon, kardiyovasküler hastalıklar, inme ve bazı kanser türleri (meme, kolon, rahim kanseri gibi) verilebilir. Ayrıca kemik-eklem hastalıkları, uyku apnesi, solunum problemleri, depresyon, anksiyete ve düşük benlik saygısı gibi sağlık sorunları ile de yakından bağlantılıdır” dedi. 

Genel yaşam kalitesinin iyileştirilmesi de hedeflenmelidir

Toplumsal önyargılar ve fiziksel kısıtlılıkların sosyal izolasyona ve bağımsızlık kaybına da neden olabileceğini belirten Demirbaş, “Tüm bu fiziksel ve psikolojik sonuçlar bireyin sosyal hayatını ve iş yaşamını olumsuz etkileyerek yaşam kalitesinin azalmasına sebep olabilir. Unutulmamalıdır ki DSÖ tanımına göre sağlık, vücutta sadece bir hastalık ya da sakatlık olmaması durumu değil, aynı zamanda fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. Bu nedenle, obeziteyle mücadelede sadece ağırlık kaybı değil, genel yaşam kalitesinin iyileştirilmesi de hedeflenmelidir” diye konuştu. 

Yaşam tarzı değişikliği şart

Obezite ile mücadelede en önemli konunun yaşam tarzı değişikliği olduğunu ifade eden Demirbaş, “Yaşam tarzı değişikliği de hem sağlıklı beslenmeyi hem de fiziksel aktiviteyi içeren geniş bir yelpazedir. Yeterli ve dengeli beslenmenin yanında düzenli olarak yapılan fiziksel aktivite ideal vücut ağırlığına ulaşılmasında, obezitenin ve obeziteye eşlik eden hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde en etkili yaklaşımdır. Bu sebeple beslenme ve fiziksel aktiviteyi birlikte ele almak genel bir ‘yaşam tarzı değişikliği’ yaratmak obezite ile mücadelede en etkili yöntemdir” diye konuştu.

Yanlış alışkanlıklara veda edilmeli

Günlük hayatta farkında olmadan yapılan bazı alışkanlıkların, obeziteye davetiye çıkarabileceği uyarısında bulunan Demirbaş, “Düzensiz öğünler, fast food tüketimi, şekerli içeceklerin aşırı tüketimi, uzun süre hareketsiz kalmak, psikolojik nedenlerle aşırı yemek yeme ve özellikle son zamanlarda sosyal medyada yer alan beslenme uzmanı olmayan kişilerin önerilerini uygulamak ve bilinçsiz uygulanan yanlış diyetler, ağırlık kazanımımı tetikleyebilir. Bu davranışların farkında olmak, bilinçli tercihler yapmak, beslenme önerileri konusunda beslenme alanında çalışan ve eğitim almış diyetisyenlerin önerilerini dikkate almak sağlıklı bir yaşam için oldukça önemlidir” diye konuştu.

Bireysel ve toplumsal boyutta önlem alınması gerekiyor

Obeziteyle mücadelenin hem bireysel hem de toplumsal boyutta ele alınabileceğini ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Ayşe Betül Demirbaş, sözlerini şöyle tamamladı: “Bireysel olarak sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıkları kazanmak, düzenli egzersiz yapmak, uyku düzenine dikkat etmek ve stresten uzak durmak önemlidir. Toplumsal olarak ise sağlıklı beslenme bilincinin yaygınlaştırılması, fiziksel aktiviteyi teşvik eden politikaların oluşturulması ve sağlıklı besin seçeneklerine erişimin artırılması gibi önlemler alınmalıdır. Obezite, sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir sorundur. Sağlıklı bir yaşam için bilinçlenmek ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarını hayatımıza dahil etmek, obeziteyle mücadelede en etkili adımlardan biri olacaktır.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

‘Dünyada 8 kişiden biri obezite ile yaşıyor’

BİLGİ Sağlık Bilimleri Fakültesi’nin düzenlediği “4 Mart Dünya Obezite Günü: 21. Yüzyılın Sessiz Salgınını Anlamak” başlıklı etkinlikte konuşan uzmanlar obezite ile mücadelenin önemine dikkat çekti. Dünyada 8 kişiden birinin obezite ile yaşadığını belirten BİLGİ Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zeynep Şimşek, obezitede Türkiye’nin Avrupa’da ilk sırada olduğunu dile getirdi

İstanbul Bilgi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi’nin Dünya Obezite Günü’ne dikkat çekmek amacıyla düzenlediği “4 Mart Dünya Obezite Günü: “21. Yüzyılın Sessiz Salgınını Anlamak” etkinliği, tıp, beslenme, fizik tedavi ve rehabilitasyon ile psikoloji alanında uzman akademisyenleri ve sağlık profesyonellerini bir araya getirdi. Obezitenin günümüz sağlık sorunları arasında artan etkisine dikkat çekilen etkinlikte, bilimsel veriler ışığında tedavi yöntemleri ve multidisipliner yaklaşımlar ele alındı. 

Etkinlik, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Tuğçe Özlü Karahan’ın moderatörlüğünde gerçekleşti. Karahan, “Obezite ile mücadelede disiplinlerarası iş birliği çok önemli bir yer tutuyor. Günümüz dünyasında sosyal medyanın etkisiyle popülerleşen, mucize diyet olarak sunulan birçok beslenme yöntemi, bilimsel verilerle desteklenmiyor. Obeziteyle mücadelede sağlıklı beslenme alışkanlıklarını yaşam tarzı haline getirmek kısa vadeli çözümlerden çok daha etkili olacaktır” diye belirtti.

‘Türkiye obezitede Avrupa’da ilk sırada’

BİLGİ Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zeynep Şimşek açılış konuşmasında,  obezitenin çok ciddi bir salgın olduğunu dünyada ve Türkiye’den istatistikleri vererek açıkladı. Dünyada yaklaşık 8 kişiden 1’inin obezite ile yaşadığını dile getiren Şimşek,  yetişkinlerde obezitenin 30 yılda iki kattan daha fazla,  ergen obezitesinin  ise dört kat arttığını,  Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2022 verisine göre ise yaklaşık 5 kadından birinin ve 6 erkekten birinin obez olduğunu belirtti. Türkiye’nin obezitede Avrupa’da ilk sırada olduğunu vurgulayan Şimşek, sağlık hizmeti alan her bireyin obezite açısından değerlendirilmesinin ve sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite başta olmak üzere sağlıklı yaşam tarzı konusunda danışmanlık verilmesinin önemini belirtti. Obezite salgınını engellemek için disiplinlerarası işbirliği ve ekip çalışmasının gerekliliğine değindi. 

‘Obezite sadece bir kilo problemi değil’

Prof. Dr. Cemalettin Camcı, obezitenin cerrahi tedavisi üzerine yaptığı konuşmada metabolik cerrahinin, ölümcül obezite hastaları için umut verici bir seçenek olabileceğini belirtti. Camcı, “Obezite sadece bir kilo problemi değil, aynı zamanda diyabet, hipertansiyon ve kalp hastalıkları gibi birçok kronik hastalığa davetiye çıkarıyor. Metabolik cerrahi, özellikle diyet ve egzersizle kilo veremeyen bireylerde etkili sonuçlar sağlıyor” ifadelerini kullandı.

Beslenme tedavisindeki son gelişmeleri aktaran Doç. Dr. Gökçen Garipoğlu ise toplumda yaygın olan obeziteye dair yanlış inanışlara dikkat çekti. “Popüler diyetlerin çoğu uzun vadede sürdürülebilir değil. Obeziteyle mücadelede bireye özgü, dengeli ve sürdürülebilir beslenme planları oluşturulmalı.” dedi. Garipoğlu, obezite tedavisinde diyete uyumu arttıracak stratejiler belirlenmesi gerektiğini vurguladı. 

‘Çocukluk çağı obezitesi alarm verici seviyede’

Dr. Öğr. Üyesi Beyza Eliuz Tipici, çocukluk çağı obezitesinin alarm verici seviyelere ulaştığını vurguladı. Çocuklarda obezitenin önlenmesi ve tedavisinde erken müdahalenin önemine dikkat çeken Tipici, “Çocukların ebeveynlerinin yol göstericiliğinde sağlıklı beslenme alışkanlıklarını erken yaşta kazanmaları, erişkin dönemde obezite gelişme riskini büyük ölçüde azaltıyor.” dedi. 

‘Obezite tedavisinde bilinçdışı engelleri de aşmak gerekli’

Klinik Psikolog Dr. Aslıhan Topyay Özfidan, kilo verme sürecinin sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik yönlerinin de olduğunu vurguladı. “Obezite tedavisinde en büyük zorluklardan biri, bireyin motivasyonunu sürdürebilmesi ve bilinçdışı engelleri aşabilmesidir. Duygusal yeme alışkanlıkları, stres yönetimi ve özgüven gibi faktörler, kilo kaybını doğrudan etkileyen unsurlar arasında yer alıyor.” diyerek katılımcılara bilimsel çalışmalarla desteklenen psikolojik teknikler sundu.

‘Sürdürülebilir bir egzersiz alışkanlığı önem taşıyor’

BİLGİ Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Hülya Şişli, obeziteyle mücadelede egzersizin rolünü değerlendirerek, “Kilo kaybı sürecinde kardiyo mu yoksa ağırlık antrenmanları mı daha etkili?” sorusuna yanıt verdi. Şişli, bireyin metabolizması, sağlık durumu ve yaşam tarzına göre belirlenen egzersiz programlarının en iyi sonuçları verdiğini belirtti. Şişli, “Önemli olan sürdürülebilir bir egzersiz alışkanlığı kazanmak. Kardiyo yağ yakımında etkili olsa da, direnç egzersizleri kas kütlesini artırarak metabolizmayı uzun vadede hızlandırıyor.” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Manisa’da 8 Mart’a Özel Kadın Oyunları Festivali

Manisa Büyükşehir Belediyesi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü sanatla buluşturan özel bir festivale ev sahipliği yapacak ve çeşitli etkinlikler düzenleyecek.

 

Kadın Oyunları Festivali, 6-11 Mart tarihleri arasında tiyatroseverlerle buluşarak, kadınların toplumsal yaşamdaki yerini, karşılaştıkları zorlukları ve özgürlük mücadelelerini sanatın gücüyle anlatmayı amaçlıyor. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında tiyatro oyunlarının yanı sıra resim sergileri ve gece yürüyüşü de düzenlenecek. 

 

Manisa Büyükşehir Belediyesi, Dünya Kadınlar Günü’ne özel olarak düzenlediği etkinlikler ve ev sahipliği yapacağı tiyatro festivali ile kadın hikayelerini sanatla buluşturacak. Kadın Oyunları Festivali’ndeki tiyatro oyunlarının yanı sıra gerçekleştirilecek resim sergileri ve gece yürüyüşü de farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Şehir Tiyatrosu Uğur Mumcu Sahnesi’nde 6 – 8 – 9 – 10 ve 11 Mart saat 21.00’de sahnelenecek oyunlar, izleyicilere duygusal ve düşündürücü anlar yaşatacak. Festivalin açılışı, 6 Mart’ta Dea Acy’nin yazdığı “Gülistan, Gül Bahçesi Yani” adlı oyunla yapılacak. Kadınların maruz kaldığı toplumsal baskıları ve özgürlük mücadelesini anlatan oyun, Gülistan karakteri üzerinden kadın dayanışmasının önemini vurgulayacak. 7 Mart’ta saat 14.00’te Kültür Merkezi’nde, “Hayatın İçinde Kadın” Fotoğraf Sergisi ve “Kadının Rengi” Resim Sergisi açılarak ziyaretçilerini ağırlayacak.

 

Sanatta, Siyasette, İşte, Hayatta Kadınların Yolculuğu

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde sahnelenecek “Hikayesinde Senden Bahsetti” adlı tiyatro oyunu ise bir kadının sanat ve edebiyat aracılığıyla kendini keşfetme yolculuğunu konu alıyor. Kadınlık deneyimi, toplumsal roller ve bireysel özgürlük üzerine düşündürücü bir anlatım sunan oyun, izleyicileri derin bir iç yolculuğa davet edecek. Yine 8 Mart Cumartesi günü saat 20.30’da Kültür Merkezi Lale Salonu’nda gerçekleşecek “Sanatta, Siyasette, İşte, Hayatta Kadınların Yolculuğu” adlı panel ile başlayacak etkinlik, saat 22.00’de Kültür Merkezi önünden başlayıp 15 Temmuz Demokrasi Meydanı’nda sona erecek “Kadınlar Yürüyor, Gece Aydınlanıyor” yürüyüşü ile devam edecek.

 

 

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İle Kadın Hakları

Festival, 9 Mart’ta “Sevgi Soysal, Yaşamakta Israr Ediyor” adlı biyografik oyunla devam edecek. Türk edebiyatının önemli isimlerinden Sevgi Soysal’ın hayatından esinlenen yapım, yazarın toplumsal baskılara karşı sanat yoluyla verdiği mücadeleyi gözler önüne serecek. 10 Mart’ta sahnelenecek “Yaban Arısı” isimli oyun ise güçlü bir kadın karakterin geçmiş travmaları, bastırılmış duyguları ve yüzleşmeleri üzerine çarpıcı bir hikaye sunacak. Festivalin kapanışı ise 11 Mart’ta, İsra Serengil’in yazdığı “Fok Derisi Kavuşma” adlı oyunla yapılacak. İrlanda mitolojisindeki Selkie efsanesinden ilham alan eser, kadın kimliği, aidiyet ve özgürlük üzerine hem mitolojik hem çağdaş anlatımları bir araya getirerek izleyicilere farklı bir perspektif sunacak.

 

Manisa Büyükşehir Belediyesi, festival ve etkinliklerle toplumsal cinsiyet eşitliği ile kadın hakları konusunda farkındalık yaratmayı, kültür-sanat etkinlikleri aracılığıyla farklı bir deneyim sunmayı hedefliyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“Dağdan Doğadan Fotoğraf Sergisi” Kapılarını Açtı

Manisa Büyükşehir Belediyesi, doğa fotoğrafları ile tanınan sanatçı Ertuğrul Tugay’ın eserlerinin sergilendiği “Dağdan Doğadan” adlı fotoğraf sergisine ev sahipliği yapıyor. İçinde birçok şehir ve ülkeden dağ fotoğraflarını barındıran serginin açılışı büyük ilgi gördü.

 

Manisa Büyükşehir Belediyesinin ev sahipliğinde, Fatih Sergi Salonu’nda yapılan serginin açılışına, sanatçı Ertuğrul Tugay’ın yanı sıra Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Ulaş Aydın, Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanı Meliha Çavuşoğlu Kılınçlar, Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanı Volkan Sert ile sanatseverler katıldı. Sergide, Tugay’ın, yıllar içinde farklı ülke ve şehirlerde çektiği birbirinden etkileyici doğa ve dağ fotoğrafları yer alıyor. Sanatçının doğaya olan tutkusunu yansıtan eserler, ziyaretçilerden tam not aldı.

Ertuğrul Tugay, sergiye katılan sanatseverlere çektiği fotoğraflar ve dağda yaşadığı süreç hakkında bilgi verdi.

 

“Benim için dağda olmak bambaşka bir duygu”

Ertuğrul Tugay,  “Üniversitede jeoloji bölümü okumak, doğayla bağımı daha da güçlendirdi. Uzun yıllardır dağcılık yapıyorum. Yıllar önce dağların çağrısına iştirak etmeye başladım. Fırsat buldukça yıllık izinlerimde, hafta sonları hep dağda oldum. Dolasıyla dağcılık benim için vakit ayırdığım bir şey değil yaşamımı şekillendiren bir unsur oldu. Dağda olmayı kimisi ızdırap kimisi yorgunluk olarak görebilir, ama benim için dağda olmak bambaşka bir duygu. Dağlara, doğanın içinde olmaya, şehrin karmaşasından uzak olmaya ve doğanın içerisinde olmaya gidiyorum. Bu işi bir terapi olarak görüyorum. Manisa’nın önemli turizm noktalarından birisi olan Spil Dağı’nda daha önce gidip kamp yaptım. Fakat Spil Dağı’nın milli park olması ve dağa çıkan bir yolun bulunması sebebiyle çabuk tüketiliyor.  Spil Dağı’nın korunması ve insanların daha bilinçli olması gerekiyor” dedi.

 

Serginin açılması için katkıları nedeniyle Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’e de teşekkür eden Sanatçı Ertuğrul Tugay, “Dağdan Doğadan” fotoğraf sergisinin 16 Mart’a kadar ziyaretlere açık olacağını söyledi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Koç Healthcare ve Caring Cross, Hücresel Gen Terapileri Alanında İş Birliğine İmza Attı

Türkiye’nin önde gelen sağlık kuruluşlarından Koç Healthcare ile hücre ve gen terapilerini erişilebilir hale getirmeye adanmış ABD merkezli kar amacı gütmeyen öncü kuruluş Caring Cross, Türkiye’deki hastalar için gen terapilerine erişimi artıracak stratejik bir iş birliğine imza attığını duyurdu. İş birliği kapsamında Chimeric Antigen Receptor (CAR) T-hücre terapileri ve diğer Gelişmiş Terapötik İlaç Ürünleri (ATMP’ler) geliştirilmesi ve kritik hastalıklarla mücadele eden hastalar için hayat kurtarıcı tedavilerin Türkiye’de daha uygun bir bütçeyle erişilebilir hale getirilmesi hedefleniyor.

Caring Cross, lösemi ve lenfoma için geliştirdiği patentli CAR-T hücre terapisi de dahil olmak üzere, CAR-T hücreleri ve diğer hücresel gen terapilerinin araştırma, geliştirme ve üretimi alanlarında benzersiz uzmanlığa sahip bir kuruluş olarak hizmet sunuyor. Koç Healthcare’in Türkiye’deki son teknoloji hücresel tedavi merkezi ile birlikte geliştirilen bu iş birliği lojistik engelleri ve finansal bariyerleri ortadan kaldırarak, hastaların zamanında hayat kurtarıcı tedavilere erişimini sağlayacak.

Koç Healthcare CEO’su Erhan Bulutcu, iş birliğiyle ilgili şunları aktardı: “Koç Healthcare olarak, akredite hastanelerimizle, ileri klinik araştırmaları bir araya getiren tam entegre bir ekosistem inşa ederek en üst düzeyde hasta bakımını sunmayı amaçlıyoruz. Hastanelerimiz, Klinik Araştırma Merkezi’miz (CTU), RMK İleri Düzey Girişimsel Tıp, Eğitim ve Simülasyon Merkezi (RMK AIMES) ve Translasyonel Tıp Araştırma Merkezimiz (KUTTAM) ile birlikte, araştırmalardan tedavi çözümlerine bir çok alanda hastalarımızın tıptaki en son gelişmelerden faydalanmasını sağlıyoruz.”

Caring Cross ile yapılan iş birliğinin önemine dikkat çeken Bulutcu sözlerine şöyle devam etti:  “Caring Cross ile gerçekleştirdiğimiz iş birliği, sürdürülebilir bir yerli üretim modeli oluşturarak, son teknoloji CAR-T hücre terapilerini Türkiye’de sayısız hasta için erişilebilir hale getirmemize ve  bunu uygun maliyetlerle gerçekleştirebilmemize olanak tanıyacak. Bu girişim, dünya standartlarında sağlık çözümleri sunma misyonumuzda büyük bir adımı temsil ediyor.”

Caring Cross İcra Direktörü Boro Dropulić, “Koç Healthcare ile iş birliği yaparak Türkiye’deki hastalar için CAR-T hücre terapisi ve diğer Gelişmiş Terapötik Tıbbi Ürünlere (ATMP’ler) erişimi artırmaktan büyük heyecan duyuyoruz” dedi. Dropulić iş birliğiyle ilgili şunları belirtti: “Bu iş birliği, bu alanda çığır açan tedavileri dünya genelinde erişilebilir ve uygun maliyetli hale getirme misyonumuzu ileriye taşıyor. Yenilikçi teknolojilerimizi Koç Healthcare’in altyapısıyla birleştirerek, sürdürülebilir ve maliyet etkin bir modelle hasta erişimini önemli ölçüde iyileştirmeyi hedefliyoruz.”

Anlaşma kapsamında, Koç Healthcare, Caring Cross’un Gelişmiş Terapötik Tıbbi Ürünleri için Türkiye’deki lisans sahibi olarak görev alacak ve her iki kuruluş bu tedavilerin geliştirilmesi ve klinik kullanıma kazandırılması için işbirliği yapacak. Bu stratejik ortaklık, sağlıkta eşitlik ve hasta güçlendirme konusundaki ortak taahhüdü vurguluyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Nörodejeneratif hastalıklarda Dil ve Konuşma Terapistleri, hastalar için umut oluyor

Parkinson, Alzheimer, ALS ve Huntington hastalığı gibi nörodejeneratif hastalıkların, yalnızca fiziksel yetileri olumsuz etkilemediğini belirten uzmanlar, dil, iletişim ve yutma becerilerinin de etkilenebildiğini söylüyor.

Dil ve konuşma terapistlerinin bu süreçte kritik bir rol üstlendiğini aktaran Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Anuş Tahmincioğlu, “Amaç, bireyin bağımsızlığını ve yaşam kalitesini mümkün olan en uzun süre boyunca korumaktır.” dedi. Terapistlerin, alternatif iletişim yöntemleri ve ses terapisiyle hastaların sosyal hayattan kopmasını önlerken, yutma güçlüğü (disfaji) yaşayan bireyler için güvenli beslenme stratejileri geliştirdiklerini dile getiren Anuş Tahmincioğlu, özellikle erken müdahalenin, iletişim ve yutma yetilerini korumada büyük bir avantaj sağladığına vurgu yaptı.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Anuş Tahmincioğlu, nörodejeneratif hastalıklarda dil ve konuşma terapistlerinin hastalar için öneminden bahsetti.

Dil ve konuşma terapistleri hastaların yaşamlarında kritik bir rol oynuyor

Nörodejeneratif hastalıkların, bireylerin yaşam kalitesini derinden etkileyen, ilerleyici bir seyir gösteren rahatsızlıklar olarak dikkat çektiğini ifade eden Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Anuş Tahmincioğlu, “Parkinson, Alzheimer, ALS ve Huntington hastalığı gibi bu gruba dahil olan hastalıklar, bireylerin sadece fiziksel yetilerini değil, aynı zamanda dil, iletişim ve yutma becerilerini de etkiler. Bu noktada dil ve konuşma terapistleri (DKT), hastaların yaşamlarında kritik bir rol oynar.” dedi.

Dil ve konuşma terapistlerinin, nörodejeneratif hastalıklardan etkilenen bireylerin dil, konuşma, ses ve yutma sorunlarını değerlendirerek bu sorunlara yönelik kişiselleştirilmiş müdahaleler geliştirdiklerini aktaran Anuş Tahmincioğlu, “Amaç, hastalığın ilerlemesini durdurmak olmasa da bireyin bağımsızlığını ve yaşam kalitesini mümkün olan en uzun süre boyunca korumaktır.” açıklamasını yaptı.

Terapistler, alternatif iletişim yöntemleri ile hastaları destekler…

Nörodejeneratif hastalıkların, bireyin düşüncelerini ifade etme yeteneklerini de kısıtlayabileceğine vurgu yapan Anuş Tahmincioğlu, “Terapistler, iletişimde meydana gelen bu bozukluklara yönelik egzersizler ve alternatif iletişim yöntemleri ile hastaları destekler. Özellikle Parkinson hastalarında yaygın olan ses kısıklığı ve monoton konuşma sorunları, bireyin sosyal hayattan kopmasına neden olabilir. Ses terapisi ile bu sorunlar hafifletilebilir.” dedi.

Disfaji, yani yutma güçlüğünün, nörodejeneratif hastalıklarda sıklıkla görüldüğünü ve hayati risk taşıdığını dile getiren Tahmincioğlu, “Terapistler, yutma becerilerini iyileştirici teknikler, diyet değişiklikleri ile bireylerin beslenme ve sıvı alımını güvenli hale getirir. Bu sayede mümkün olan en uzun süre boyunca bireylerin beslenmelerinin oral yolla olmasına destek olurlar.” şeklinde konuştu.

Erken müdahale bireyin iletişim ve yutma yetilerini uzun süre korumasına yardımcı olur!

Erken müdahalenin, terapinin etkinliğini arttırdığına dikkat çeken Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Anuş Tahmincioğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

“Terapistler, hastalığın ilk belirtileri ile birlikte bireylere ve ailelerine rehberlik ederek uzun vadeli bir yol haritası sunar. Örneğin, Parkinson hastalığı tanısı konulan bir bireyde erken dönemde başlatılan ses terapisi, hastanın sosyal hayatta daha uzun süre aktif kalmasına olanak tanır. Benzer şekilde, disfaji riski olan bir ALS hastasında erken evrede uygulanan yutma teknikleri, aspirasyon riskini azaltarak bireyin beslenme güvenliğini sağlar. Erken evrelerde başlatılan terapi, bireyin iletişim ve yutma yetilerini daha uzun süre korumasına yardımcı olur.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı