Aylık arşivler: Mayıs 2025

“Yarınlara İz Bırak” Projesinde Genç Gazeteciler Ödüllerine Kavuştu

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı İzmir Bölge Müdürlüğü, İzmir İl Millî Eğitim Müdürlüğü ve Yeni İzmir Gazetesi iş birliğiyle bu yıl ikincisi düzenlenen “Yarınlara İz Bırak” Okul Gazetesi Projesinin ödül töreni, T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı İzmir Bölge Müdürlüğünde gerçekleşti. Programa T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı İzmir Bölge Müdürü Cengiz Kutlu Yüksel, İzmir İl Millî Eğitim Müdürü Dr. Ömer Yahşi, İzmir İl Millî Eğitim Müdür Yardımcısı İlker Erarslan, Yeni İzmir Gazetesi İmtiyaz Sahibi İsmail Atahan Keçeci, Yeni İzmir Gazetesi Genel Yönetmeni İbrahim Irmak, gazeteciler, öğretmenler ve öğrenciler katıldı.

Kasım 2024’te başlayan ve 24 Mayıs 2025’e kadar süren proje kapsamında, İzmir merkez ve ilçelerindeki 35 okuldan yaklaşık 400 öğrenci ve öğretmen yer aldı. Her okuldan öğrenciler, üç sayıdan oluşan, her biri iki sayfalık gazeteler hazırlayarak hem gazeteciliği deneyimledi hem de iletişim becerilerini geliştirme fırsatı buldu. Gazetelerde okul etkinliklerinden yerel tarihe, kültürel değerlerden çevre haberlerine kadar pek çok konu işlendi.

Program, saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı. Ardından açılış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı İzmir Bölge Müdürü Cengiz Kutlu Yüksel, gazeteciliğin sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir kamu hizmeti ve sorumluluk alanı olduğuna dikkat çekti. Gençlere seslenen Yüksel, “Yarınlar sizlere emanet. Dijital çağda gazetecilik, doğruyu ve hakikati topluma ulaştırma mücadelesidir.” dedi.

Kalem, Kılıçtan Keskindir

İzmir İl Millî Eğitim Müdürü Dr. Ömer Yahşi, konuşmasında, genç gazetecilerin kalem gücünü övdü. Öğrencilerin, İzmir’in ruhunu ve heyecanını sayfalara taşıdığını belirten Yahşi, “Güçlü kalemi ile sayfaları sütunlara taşıyan öğrencilerimizin her birini ayrı ayrı tebrik ediyorum. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ile birlikte hayata geçirdiğimiz projemiz, öğrencilerimizin gazetecilik mesleğini tanıması için önemli bir fırsattır. Unutmayın ki kalem, kılıçtan keskindir. Onu hakikatin, adaletin ve vicdanın yanında kullandığınız sürece, gerçek gazetecilikte erdemi temsil edersiniz.” diyerek gençleri tebrik etti. Gelecekte güzel ülkemizin başarı hikâyeleri, sizlerin kaleminden dünyaya anlatılacak. Bu vesile ile projeyi hayata geçiren Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı çok kıymetli mensuplarına, öğrencilerimize ve onlara danışmanlık yapan öğretmenlerimize teşekkür ediyorum.” dedi.

Kalemler Geleceği Yazıyor

Yeni İzmir Gazetesi İmtiyaz Sahibi İsmail Atahan Keçeci, projenin her yıl gelişerek büyümesini arzuladıklarını dile getirdiği konuşmasında, “Bugün burada sadece bir yarışmaya değil; fikirlerin, kalemlerin, hayallerin ve soruların bir araya geldiği anlamlı bir buluşmaya tanıklık ediyoruz. Okul gazeteleri geleceğin yazarlarının adımıdır. Çünkü bu kalemler, geleceği yazıyor. İkincisini gerçekleştirdiğimiz ‘Yarınlara İz Bırak’ Okul Gazetesi yarışmasını her yıl geliştirerek devam etmek istiyoruz.” diyerek gençlere, “Yazmaya, sormaya ve anlatmaya devam edin.” dedi.

Yeni İzmir Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Irmak, meslekteki 52 yıllık tecrübesine değinerek, “Bu projede yer alan gençlerin imza attığı haberleri görmekten mutluluk ve onur duydum. Yarınların gazetecilerini karşımda görmek bana büyük keyif verdi. Habercilikte bu denli yetkin bir gençlikle buluşmak meslekî hayatımın en kıymetli anlarından biri.” dedi.

Gençler Ödüllerine Kavuştu

Jüri değerlendirmesi sonucunda, İzmir Kız Lisesi proje birinciliğini kazanarak büyük ödüle layık görüldü. İkincilik ödülü, Öğretmen Melahat Aksoy Sosyal Bilimler Lisesine, üçüncülük ödülü ise İzmir Anadolu Lisesine verildi.

Proje ile yalnızca genel başarı değil, gazetecilik alanındaki farklı yetkinlikler de ödüllendirildi. En iyi manşet kategorisinde, Cemil Midilli Meslekî ve Teknik Anadolu Lisesi ile Karşıyaka Adnan Menderes Anadolu Lisesi ödüle layık görüldü. En iyi köşe yazısı ödülü, Özel KOSBİ Zülfü Mevlüt Çelik Meslekî ve Teknik Anadolu Lisesi ve Hulusi Uçaçelik Anadolu Lisesi arasında paylaşıldı. Tarihi ve kültürel tanıtım alanında ise Cemil Midilli Meslekî ve Teknik Anadolu Lisesi ile Semih Tunay Anadolu Lisesi öne çıktı. En iyi habercilik ödülü de yeniden Karşıyaka Adnan Menderes Anadolu Lisesinin oldu.
Tören, ödüllerin takdiminin ardından toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

EÜTF’de ‘2.Türk-Selanik Peritoneal Metastazda HİPEK ve PİPAK Workshop’u başladı

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, tıbbi alandaki uluslararası iş birliklerini güçlendirmeye ve küresel sağlık sorunlarına yönelik güncel tedavi yöntemlerini tartışmaya devam ediyor.

Türkiye’den ve Yunanistan’dan alanında önde gelen uzmanlar, periton metastazı tedavisinde yenilikçi yöntemleri tartışmak üzere İzmir’de Ege Üniversitesinde bir araya geldi. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi (EÜTF), EÜ Girişimsel Anatomi ve Plastinasyon Uygulama Araştırma Merkezi (EGEGAPUM), Avrupa Interbalkan Tıp Merkezi ve Mide Özofagus Cerrahisi Derneği iş birliğinde düzenlenen ‘2.Türk-Selanik Peritoneal Metastazda HİPEK ve PİPAK Workshop’u başladı.

EÜ Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Taylan Özgür Sezer ve Patras Üniversitesi İnterbalkan Tıp Merkezi Peritonal Yüzey Onkolojisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Spiliotis J. Başkanlıklarında yapılan bilim programına, Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Güneş Ak, EÜ Tıp Fakültesi Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Hüseyin Günay, alanında uzman bilim insanları, sağlık çalışanları ve öğrenciler katıldı. Sempozyum, periton metastazı tedavisindeki son gelişmeleri, cerrahi teknikleri ve kemoterapi uygulamalarını interdisipliner bir yaklaşımla değerlendirme fırsatı sunuyor.

“Teorik ve pratik bilgiler bir arada sunulacak”

Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Güneş Ak, “Hem bilimsel açıdan hem de uluslararası işbirliği açısından büyük önem taşıyan bu sempozyuma Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi olarak ev sahipliği yapıyor olmaktan büyük onur ve mutluluk duyuyoruz. Bu üç günlük yoğun bilimsel programda, agresif intra-abdominal malignitelerin yönetiminde sito-redüktif cerrahi ve HIPEK’in etkinliğinin yanı sıra PIPAC uygulamasının endikasyonları ve kontrendikasyonları da detaylı bir biçimde tartışılacaktır. Katılımcılar ayrıca canlı olarak PIPAC uygulamasını izleme şansı bulacaklarıdır ki bu teorik ve pratik bilgilerin bir arada bulunması açısından oldukça kıymetli bir şeydir. Programın son gününde ise katılımcılar taze dondurulmuş kadavra üzerinde sito-redüktif cerrahi ve HIPEK pratiği yapma olanağına da sahip olacaklardır. Bu eşsiz uygulama fırsatı, teorik bilgilerin pratiğe dönüşmesi açısından son derece kıymetlidir. Bu önemli toplantının gerçekleşmesinde büyük emek harcayan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalındaki kıymetli hocalarımıza, bilimsel katkılarıyla programımıza güç katan kıymetli hocalarımıza, sevgili meslektaşlarıma gönülden teşekkür ediyorum. Bilimsel zenginliği kadar Türk-Yunan dostluğunu ve mesleki dayanışmayı da pekiştireceğine inandığımız bu sempozyumun hepimiz için verimli ve ilham verici olmasını diliyorum” dedi.

     “Sempozyum farklı disiplinlerden bilim insanlarını bir araya getiriyor”

Sempozyum Başkanı Prof. Dr. Taylan Özgür Sezer ise, “Bu yıl ikincisini düzenlediğimiz ‘Peritoneal Metastasis: HIPEC-PIPAC Workshop’una hoş geldiniz. Asistanlığıma başladığım zamandan günümüze tıp alanında çok gelişmeler oldu. Hatırlıyorum da, ilk başlarda ‘peritonel karsinomatozisli bir hasta’ dendiğinde aklıma sadece standart şeyler geliyordu. Nazogastrik tak, bağırsak seslerini dinle, gerekirse lavman yap. Cerrah olarak benim için tedavi bu kadar basitti. Ama yıllar geçtikçe anladım ki, bu alan ne kadar da ilerlemiş.  İlk baştaki basit yöntemlerin çok ötesinde, bambaşka tedavi seçenekleri ortaya çıkmış. Peritoneal ve karın içi kanserler, birçok cerrah için oldukça zorlu bir alan.  Ancak bugün burada, bu alanda uzman birçok farklı disiplinden değerli hocalarımızın bir araya gelmesiyle, artık bu hastalıkları daha derinlemesine tartışabilir hale geldik. Bu, hepimiz adına gurur verici bir gelişme. Bu workshop kapsamında çok kıymetli hocalarımızı davet ettik ve sağ olsunlar, bizleri kırmayıp geldiler. Genç meslektaşlarıma özellikle şunu söylemek isterim. Lütfen bu fırsatı iyi değerlendirin. Hocalarımızın tecrübelerinden azami ölçüde faydalanmaya çalışın. Mola anlarında bile onlarla iletişimde kalın; kahvenizi içerken dahi bir soru sormaktan çekinmeyin. Bu deneyimlerin sizlere büyük katkı sağlayacağına inanıyorum. Hepinize verimli ve başarılı bir workshop diliyorum” diye konuştu.

Üç gün sürecek etkinlikte; Peritoneal Fiyzo-Patoloji, Hasta Yönetimi, Organ Spesifik CRS+HİPEK, Cerrahi Teknikler, PİPAK Teknolojisi, CRS ve HİPEK’te Taze Dondurulmuş Kadavra Uygulaması gibi konularla bilime katkı sunacaklar.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İstanbul limanından Londra’nın sisli kıyılarına uzanan sıra dışı macera: “İstanbul’dan Londra’ya Şileple Bir Yolculuk”

VBKY’nin edebiyat kitaplığı, “İstanbul’dan Londra’ya Şileple Bir Yolculuk” adlı eserle genişlemeye devam ediyor. Bu kitap, okurları İstanbul’un hareketli limanından Londra’nın sisli kıyılarına uzanan sıra dışı bir yolculuğa davet ediyor. Jules Verne ve Camille Flammarion gibi yazarlardan etkilenerek coğrafyaya ve yazıya ilgi duyan Faik Sabri Duran, bu ilgisini Sorbonne Üniversitesi’nde aldığı coğrafya eğitimiyle pekiştirdi. “Telamon” adlı bir şileple çıktığı bu yolculuk, Duran’ı yalnızca bir coğrafyacı olarak değil, aynı zamanda bir yazar ve düşünür olarak da satırlara taşıyor. İzmir’in canlı sokaklarından Pire’nin antik limanına, Amsterdam’ın kanallarından Londra’nın tarihi dokusuna uzanan bu rota, yazarın zengin deneyimleri ve derin gözlemleriyle hayat buluyor. Kitap, yalnızca coğrafi bir güzergâhı değil; farklı kültürlerin, insanların ve yaşam tarzlarının oluşturduğu zengin bir kültürel haritayı da gözler önüne seriyor. İstanbul Üniversitesi’nde Prof. Erich Obst ile Coğrafya Enstitüsü’nü kurarak akademik alanda da öncü bir isim olan Faik Sabri Duran’ın bu eseri, hem bir dönemin Avrupa’sına açılan bir pencere hem de bir yazarın iç dünyasına yapılan anlamlı bir yolculuk niteliği taşıyor.

Kitaptan:

 “Çarkçıbaşı tam bir Felemenkli tipi… Başında bir kalpağı ve bol şalvarı ile ayaklarında tahta ayakkabıları eksik… Mavi gözlü, şişman bir adam… Ağzına piposunu alınca tip daha tamamlanıyor. Kendine mahsus garip bir İngilizceyle bana Türklerden bahsediyor. “Balkanlılar içinde en çok Türkleri severim” diyor ve on yaşındaki çocuğunun Türkleri nasıl tasavvur ettiğini birçok jestler yaparak anlatıyor. Bu jestlere nazaran çocuğun hayalinde doğan Türk tasviri palabıyıklı, şalvarlı ve yatağanlı bir yeniçeri ağası olsa gerek.”

 Yazar Hakkında;

 1884’te İstanbul’da doğan Faik Sabri Duran, Üsküdar Askeri ve Mülki İdadisi ile Saint Benoit’da okumuş, 1900’de mezun olmuştur. 1906’da Paris’e kaçmış, 1908’de Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle yurda dönmüştür. 1909’da Maarif Nezareti’nin açtığı sınavı kazanarak Paris’e gitmiş ve Sorbon Üniversitesi’nde coğrafya eğitimi almıştır. 1911’de eğitimini tamamlayıp İstanbul’a dönmüş, Prof. Erich Obst ile İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde “Coğrafya Enstitüsü”nü kurmuştur. 1926’da İstanbul’a döndükten sonra 1928 yılına kadar Maarif Vekâleti Talim ve Terbiye Dairesi’nde çevirmen olarak çalışmış, sonrasında da öğretmenlik yapmıştır. Türkiye Coğrafya Kurumu’nun kurucularından olan Faik Sabri İngilizce ve Fransızcadan pek çok tercüme yapmıştır. 7 Mayıs 1943’te İstanbul’da vefat etmiştir. Çoğunluğu coğrafya ders kitabı ve atlas olmak üzere çeşitli konularda yaklaşık 100 eser kaleme almıştır. “Mösyö Elektrik” ve “Bir Haftada Devr-i Âlem” isminde iki romanı vardır.

 KÜNYE

Yayınevi: VBKY

Kategori: Edebiyat

Kitabın adı: İstanbul’dan Londra’ya Şileple Bir Yolculuk

Yazar: Faik Sabri Duran  

Proje Editörü ve Son Okuma: Dr. Hazal Bozyer  

Yayına Hazırlayan: Ahmet Duran Arslan

Kapak ve Sayfa Uygulama: Faruk Özcan 

Sayfa Sayısı: 350

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Türkiye Suudi Arabistan’a 500 milyon dolarlık mobilya ihracatı hedefliyor

Farklı ürün gamları içeren mobilyalarıyla yıllık 4,5 milyar dolar ihracat yapan, yıllık 3,5 milyar dolar dış ticaret fazlası veren Türk mobilya sektörü, 5 milyar dolar ihracat hedefine ulaşmak için Suudi Arabistan’ın iki önemli şehri Riyad ve Cidde’ye ticaret heyeti düzenledi.

Proje, ofis, bebek&çocuk, bahçe mobilyası, dış mekân şemsiyesi ve metal raf üretici ve ihracatçısı 17 firmayla, 11-17 Mayıs 2025 tarihlerinde Suudi Arabistan’a “Mobilya Sektörel Ticaret Heyeti” düzenledikleri bilgisini veren Ege Mobilya Kâğıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Fuat Gürle, firmaların her birinin verimli bir ticaret heyeti organizasyonunu geride bıraktıklarını, yeni ihracat bağlantılarıyla Türkiye’ye döndüklerini dile getirdi.

Mega kent NEOM’un mobilyalarının Türkiye’den gitsin istiyoruz

Türk mobilya sektörünün dünyada 200’den fazla ülkeye ihracat yaptığının altını çizen Gürle, “Suudi Arabistan’ın yıllık mobilya ithalatı 3,7 milyar dolar. Çin 1,3 milyar dolarla zirvede yer alırken, Türk mobilya ihracatçıları, Suudi Arabistan’a 2024 yılında 161,5 milyon dolar ihracata imza attı ve 5. sıranın sahibi oldu. Suudi Arabistan ile coğrafi yakınlığımız ve tarihi bağlarımız var. Suudi Arabistan 9 milyon insanın yaşayacağı 1,5 trilyon dolara mal olacak NEOM isminde devasa bir şehir kuruyor. Suudi Arabistan dev bir şantiye alanı gibi, son yıllarda değişen yönetim anlayışıyla da alt yapı yatırımlarına çok önem veriyorlar. Bu da bağlantılı olarak mobilya sektörümüz için doğru bir pazar olmasını sağlıyor. Suudi Arabistan, Türk mobilya sektörü için çok doğru bir pazar. Suudi Arabistan’a mobilya ihracatımızı orta vadede 500 milyon dolara çıkararak, Suudi Arabistan’ın mobilya ithalatında Çin’den sonra ikinci sıraya yükselmeyi hedefliyoruz” diye konuştu.

Güngör: “Ortak işler yapacağımıza inanıyoruz”

Türkiye’nin Suudi Arabistan’ın’ın mobilya ihtiyacına cevap verme yanında Türk ve Suud iş insanlarının ortak iş yapabileceklerini de gözlemlediklerini vurgulayan Ege Mobilya Kâğıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı Hikmet Güngör, güzel iş birliklerinin tohumlarını attıklarını, bu iş birliklerinin kısa sürede yeşereceği izlenimi edindiklerini kaydetti.

Suudi Arabistan pazarının Türk mobilya sektörü için çok uygun bir pazar olduğuna temas eden Güngör; “Sürdürülebilir heyetler, ilişkileri güçlendirecektir. Geçen sene yine aynı zamanlarda sadece Riyad’a yönelik olarak bir mobilya heyeti düzenledik. Bu sene heyetin kapsamını genişlettik ve hem Riyad hem de Cidde’de ikili iş görüşmeleri gerçekleştirdik. Bu iki heyette de firmalarımızı epey yorduk ancak çok güzel kazanımlarla buradan ayrılacağız. Önümüzdeki dönemde Suudi Arabistan pazarına yönelik sektörel ticaret heyetlerimizi tekrarlamak istiyoruz. Katılımcı firmalarımız düzenlenen iki heyette de çok güzel bağlantılar kurdular, pazarı ve potansiyel alıcıları yakından tanıma fırsatı buldular.  

Türk mobilya ihracatçıları 500’den fazla ikili iş görüşmesi yaptı

Ege Mobilya Kâğıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği’nce düzenlenen “Suudi Arabistan Mobilya Sektörel Ticaret Heyeti”nde 12 Mayıs tarihinde Riyad’da, 14 Mayıs tarihinde de Cidde’de ithalatçı firmalarla 17 Türk mobilya firması ’den 500’den fazla ikili iş görüşmesi gerçekleştirirken, heyet programı kapsamında diğer günlerde de ikili iş görüşmelerinde kurulan bağlantıların pekiştirilmesine imkân sağlayan firma ziyaretleri düzenlendi.

Cidde’de gerçeklestirilen ikinci iş görüşmelerine Türkiye’nin Cidde Baş Konsolosu Mustafa Ünal, Cidde Ticaret Odası yetkilisi Sultan Alhamed, Ticaret Ataşelerimiz Oğuz Şahin ve Ahmet Güneş katıldı.

Ege Mobilya Kâğıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği, sürdürülebilir ve yenilikçi tasarımlara odaklanan mobilya üreticilerini, uluslararası pazarlarda ithalatçılarla buluşturmak için 2025 yılının kalan zaman diliminde; Amerika Şikago ve Kazakistan’a Sektörel Ticaret Heyetleri düzenlemek için hazırlıklarını sürdürüyor. EMKOÜİB, bir tanesi Modeko fuarıyla eş zamanlı olacak şekilde 3 adet Mobilya Sektörel Alım Heyeti gerçekleştirmek için çalışma yapıyor.

“Suudi Arabistan Mobilya Sektörel Ticaret Heyeti”nde şu firmalar ihracatlarını artırma çabası içinde oldu: KARLI ORMAN ÜRÜNLERİ A.Ş., SİMRE MOBİLYA DEKORASYON EV TEKSTİLİ VE AKSESUARLARI SAN.TİC.A.Ş., BLUE CAPE İNŞAAT BİLİŞİM MOBİLYA HIRDAVAT TEKSTİL TURİZM GIDA TARIM SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ, BOFİGO GRUP SAN. TİC. A.Ş., ORPAK MOBİLYA İNŞ SAN VE TİC AŞ, STONE INDEX İTHALAT İHRACAT VE TİCARET LTD.ŞTİ., DECOSİT MOBİLYA İTHALAT İHRACAT SANANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ, DEKORİSTER MOBİLYA SAN. TİC. LTD. STİ., ARNOHOME MOBILYA SANAYI VE TICARET ANONIM SIRKETI, KALERAF RAF SİSTEMLERİ SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ., ORÇELİK ORFİS MOBİLYALARI MAK. SAN. VE TİC. A.Ş., VİZYON BÜRO MOBİLYA İNŞ. VE TURZ.SAN.TİC.LTD.ŞTİ, EGELİ POLİSAJ MOB. SAN. TİC. A.Ş., ELİZA MEDİKAL YATAK SİSTEMLERİ SANAYİ TİCARET LTD.ŞTİ., TÜRKLER ŞEMSİYE GÖLGELENDİRME SİSTEMLERİ VE MOBİLYA SAN. TİC. LTD. ŞTİ, MELTEM BEBEK VE GENÇ MOBİLYA SAN. TİC. A.Ş, ANANAS MOBİLYA DEKORASYON MİM. END. TAS. SAN. VE TİC. A.Ş.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bulvar 216’da Dünya Yoga Günü’ne özel seansla yogaya davet!

Anadolu Yakası’nın kalbinde yer alan, alışverişten sanata, gastronomiden sağlıklı yaşama kadar pek çok deneyimi bir arada sunan Bulvar 216, 21 Haziran Dünya Yoga Günü’nü özel bir etkinlikle kutluyor. Daha önce Kadınlar Günü’nde yoğun ilgi gören Yogaya Davet seansı, şimdi bu özel günde yeniden Nati Yoga’da gerçekleşecek.

Doğayla uyumlu, dingin bir atmosferde uzman eğitmen eşliğinde gerçekleşecek seans, katılımcılara hem fiziksel hem ruhsal bir yenilenme vadediyor. Günün ilk ışıklarıyla birlikte gerçekleşecek bu özel buluşma, katılımcılara şehir yaşamının yoğun temposundan uzaklaşıp içsel bir denge yakalama fırsatı sunuyor.

Saat 09.30’da başlayacak ve 75 dakika sürecek olan bu özel yoga seansı, güne tazelenerek başlamak isteyenler için eşsiz bir fırsat sunuyor. Katılım tamamen ücretsiz ve kontenjan 20 kişiyle sınırlı. Bu nedenle yerinizi ayırtmak için Bulvar 216’nın web sitesi bulvar216.com.tr üzerinden kayıt yaptırmanız gerekiyor.

Yoga‘ya Davet” sloganıyla yola çıkan Nati Yoga; zengin içerikleriyle tanınıyor.

İnsanları fiziksel zindeliğe kavuşturan ve dinginlik sağlayan etkinlikleriyle Bulvar 216’nın önemli duraklarından biri olarak dikkat çekiyor.

Şehrin merkezinde nefes alabileceğiniz ferah bir ortam sunan Bulvar 216, alışverişin, sanatın ve gastronominin buluşma noktası olmasının yanı sıra beden ve zihin sağlığına önem veren etkinlikleriyle de öne çıkıyor.

Yalnızca bedeninizi değil, zihninizi de dinlendirmek için bu eşsiz sabah buluşmasını kaçırmayın!

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Çağdaş İş İnsanları Derneği Mikail Düzenli ile yola devam dedi

ÇAĞSİAD Genel Başkanı Mikail Düzenli, 9. Genel Kurul’da Yeniden Başkan Seçildi
Çağdaş İş İnsanları Derneği (ÇAĞSİAD) 9. Olağan Genel Kurulu, geniş katılımla gerçekleştirildi. Dernek üyelerinin yoğun ilgisiyle gerçekleşen kongrede, mevcut Başkan Mikail Düzenli, oy birliğiyle yeniden genel başkanlık görevine seçilerek güven tazeledi. Bu sonuç, üyelerin Başkan Düzenli’ye olan güveninin bir göstergesi olarak değerlendirildi.

 

Mikail Düzenli’nin Liderlik Dönemi

Sivas/Zara doğumlu olan Mikail Düzenli, iş dünyasında uzun yıllardır önemli bir rol üstleniyor. Derneğin büyümesine ve etkisini artırmasına katkı sağlayan Düzenli, yeniden başkanlık görevine seçildikten sonra, derneği ulusal ve uluslararası alanda daha da güçlendirecek projeler üzerinde çalışmalarına devam edeceğini vurguladı. Seçim sonrası yaptığı konuşmada, kendisine duyulan güvenin, üstleneceği sorumluluğu artırdığını belirten Düzenli, “ÇAĞSİAD ailesinin güvenine layık olmak için daha çok çalışacağız” dedi.

 

Yeni Dönemde Beklenen Projeler

Öncelikle, girişimcilik ekosisteminin daha da güçlendirilmesi gerektiğine dikkat çeken Düzenli, genç iş insanlarının gelişimini destekleyecek eğitim ve mentorluk programlarının başlatılacağını belirtti. Ayrıca, Türkiye’nin ekonomik kalkınmasına katkı sunmayı sürdüreceklerini vurgulayan Düzenli, derneğin uluslararası alanda daha fazla iş birliği yaparak Türk iş dünyasına yeni kapılar açmayı hedeflediklerini söyledi.

 

Dijitalleşme, Sürdürülebilirlik ve Sosyal Sorumluluk

Başkan Düzenli, derneğin gelecekteki projelerinde dijitalleşme, sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk projelerinin önemli bir yer tutacağını belirtti. Çağdaş iş dünyasının gereksinimlerine uygun olarak, ÇAĞSİAD’ın sadece iş dünyasına değil, topluma da değer katmayı sürdüreceğini ifade etti. Bu doğrultuda, dijital dönüşüm sürecine adapte olmak ve çevresel sorumluluk bilinciyle hareket etmek, derneğin temel hedeflerinden biri olarak öne çıkıyor. Düzenli, “ÇAĞSİAD olarak sadece üyelerimize değil, ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınmasına da katkı sunacak projelere odaklanacağız” dedi.

 

Uluslararası Bağlantılar ve Girişimcilik Ekosistemi

Mikail Düzenli, ÇAĞSİAD’ın yeni dönemde özellikle genç girişimcilere fırsatlar sunacak projeler geliştireceğini açıkladı. Bu projelerle, gençlerin iş dünyasına katılımını teşvik etmeyi amaçladıklarını belirten Düzenli, ayrıca uluslararası iş dünyasıyla daha güçlü bağlantılar kurarak Türk iş insanlarının küresel pazarda daha fazla yer edinmesini sağlayacaklarını dile getirdi. Başkan Düzenli, derneğin gücünü birlik ve beraberlikten aldığını ve bu güçle iş dünyasına katkı sağlama sorumluluğunun farkında olduklarını vurguladı.

 

Gelecek Vizyonu: Eğitim ve Destek Programları

Yeni dönemin en önemli hedeflerinden biri olarak, genç girişimcilere yönelik eğitim ve destek programları başlatmak öne çıkıyor. Mikail Düzenli, bu programlarla genç iş insanlarının hem teorik hem de pratik bilgiyle donatılacağını ve böylece Türkiye’nin girişimcilik ekosisteminin güçlendirileceğini ifade etti. Ayrıca, derneğin Türk iş dünyasını uluslararası düzeyde daha fazla tanıtmayı amaçladığını belirterek, ÇAĞSİAD’ın uluslararası organizasyonlarla iş birliğini artıracağına dair güçlü mesajlar verdi.

Mikail Düzenli’nin yeniden seçilmesi, derneğin geleceği için umut verici bir adım olarak değerlendiriliyor. Derneğin ulusal ve uluslararası alandaki etkinliğini artırmaya yönelik projeler, girişimciliği teşvik etmek ve sürdürülebilir kalkınma için yapılacak yatırımlar, ÇAĞSİAD’ın önümüzdeki dönemde iş dünyasına katacağı değeri artıracak.

Mikail Düzenli’nin liderliğinde, ÇAĞSİAD’ın gelecekteki projeleri, Türkiye’nin ekonomik kalkınmasına katkı sağlamak ve Türk iş dünyasını global çapta daha güçlü hale getirmek için önemli bir adım olacaktır.

ÇAĞSİAD’ın yeni yönetim listesi 

MİKAİL DÜZENLİ
MURAT YILDIRIM
ZEYNEL HAYIROĞLU
HAYDAR ŞAHİN
ALİ ASLAN
HASAN BOYRAZ
CANSU CENİK SARIBAŞ
ŞENNUR ASLAN SAVAŞ
SİNAN AKDEMİR

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

AGRICITIES Başkanı Altay: “Tarımsal Üretimi Desteklemek Artık Bir Ekonomik Tercih Değil, Bir Vatan Borcudur”

Başkanlığını Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay’ın yaptığı Uluslararası Tarım Şehirleri Birliği’nin 3. Olağan Genel Kurul Toplantısı, 10 bin yıl önce dünya üzerinde tarımın ilk yapıldığı yer olan Çatalhöyük’te düzenlendi. Yurt içinden ve yurt dışından üye belediyelerin katıldığı genel kurulda yeniden birlik başkanlığına seçilen Başkan Altay, Konya’nın tarımsal üretim değeri, tarımsal ticaret ve tarımsal istihdam açısından Türkiye’nin tarım başkenti konumunda olduğunu söyledi. Tarımın artık sadece bir iç mesele değil; sınırları aşan, ülkeler arası ilişkileri şekillendiren, stratejik bir alan hâline geldiğine değinen Başkan Altay, “Pandemi ile başlayan; Rusya-Ukrayna savaşı ve akabindeki tahıl krizi, gıda milliyetçiliği, gıda lojistiği, küresel ekonomik kırılganlıklar ve yeni nesil ticaret savaşları, gıda konusundaki bağımsızlığın ne kadar hayati bir mesele olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Bu anlamda, tarımsal üretimi desteklemek, çiftçiyi korumak, yerli tohumumuzu sahiplenmek; artık bir ekonomik tercih değil, bir vatan borcudur” diye konuştu. Başkan Altay, Filistin’de tüm dünyanın gözü önünde masumların katledildiğine ve temel gıda maddelerine erişimin de imkânsız hale getirildiğine de vurgu yaptı. Konya Valisi İbrahim Akın, birliğin kuruculuğunu üstlenen Konya’nın toprağa olan kadim bağlılığını küresel biz vizyona dönüştürdüğünü belirterek, tarıma ve birliğe olan katkılarından dolayı Başkan Altay’a teşekkür etti.


Uluslararası Tarım Şehirleri Birliği (AGRICITIES) 3. Olağan Genel Kurul Toplantısı, 10 bin yıl önce tarımın doğuşuna tanıklık eden, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki Çatalhöyük’te gerçekleştirildi.

Yurt içinden ve yurt dışından üye belediyelerin katılımıyla Konya Büyükşehir Belediyesi Çatalhüyük Tanıtım ve Karşılama Merkezi’nde düzenlenen Genel Kurul Toplantısı’nda konuşan Uluslararası Tarım Şehirleri Birliği ve Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, insanlık tarihinin ilk tarımsal faaliyetlerinin gerçekleştirildiği Çatalhöyük’ün mirasını taşıyan topraklarda, Uluslararası Tarım Şehirleri Birliği’nin 3. Olağan Genel Kurul Toplantısı’na ev sahipliği yapmanın mutluluğunu yaşadıklarını söyledi.

Çatalhöyük’te toprağa ilk tohumu atan ellerin mirasını taşıyan bu şehrin, yalnızca Türkiye’nin değil, tüm insanlığın tarımsal hafızasını içinde barındırdığını ifade eden Başkan Altay, “İbn Haldun’un dediği gibi ‘Coğrafya kaderdir.’ Bu söz, sadece dağların ve nehirlerin değil, medeniyetlerin doğuşunu, yükselişini ve hatta dönüşümünü belirleyen derin bir gerçeği anlatır” diye konuştu.

“ÇATALHÖYÜK TANITIM VE KARŞILAMA MERKEZİ SAYESİNDE ÇATALHÖYÜK ARTIK KUSURSUZ BİR ARKEOLOJİK ALAN OLARAK ANILMAYA BAŞLADI”

Çatalhöyük’ün eşsiz mirasını en güzel şekilde tanıtabilmek için; Türkiye’nin en büyük ahşap konstrüksiyonlu kamu binası olan Çatalhöyük Tanıtım ve Karşılama Merkezi’ni inşa ettiklerini anımsatan Başkan Altay, “Türkiye’nin kültürel mirasını koruma ve turizm potansiyelini artırma amacı taşıyan bu proje, ahşap mimariyle çevre dostu bir yaklaşım benimseyerek sürdürülebilir bir turizm modeline katkı sağlıyor. Bu proje, sadece Çatalhöyük’ün canlanmasına katkı sağlamakla kalmayıp aynı zamanda Konya’nın turizmine değer katacak önemli bir girişimdir. Çatalhöyük Tanıtım ve Karşılama Merkezi sayesinde Çatalhöyük artık kusursuz bir arkeolojik alan olarak anılmaya başladı” ifadelerini kullandı.

“KONYA’NIN ÜRETMEDİĞİ YA DA ÜRETİMİNİN AZALDIĞI BİR DURUMDA TÜRKİYE’NİN GIDA GÜVENLİĞİ SORUN YAŞAYACAKTIR”

Başkan Altay, insanlık tarihiyle yaşıt bir mirasın üzerinde yükselen Konya’nın, bugün yalnızca Anadolu’nun değil, tüm insanlığın ortak hafızasında özel bir yere sahip olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

“Konya’yı sıradan bir şehir olmaktan çıkaran şey; sahip olduğu coğrafi büyüklük ya da ekonomik potansiyel değil, toprakla kurduğu kadim ve derin ilişkidir. Çünkü Konya, sadece bir coğrafi merkez değil; tarım kültürünün filizlendiği, insanın doğayla ilk barışçıl uzlaşmasını yaptığı toprakların adıdır. Türkiye’nin en geniş topraklarına sahip olan Konya’mız; bugün pek çok üründe en fazla üretim yapan şehirlerin başında gelmektedir. Şehrimiz; tarımsal üretim değeri, tarımsal ticaret ve tarımsal istihdam açısından Türkiye’nin tarım başkenti konumundadır. 42 bin kilometre yüzölçümüne sahip şehrimizde; 1 milyon 890 bin hektar tarım arazisine sahibiz. Büyükbaş hayvancılıkta, süt üretiminde, şeker pancarı, buğday, arpa, fasulye, mısır, havuç, kiraz, yağlık ayçiçek gibi ürünlerin üretiminde Türkiye’de birinci sıradayız. Küçükbaş hayvancılıkta, yumurta üretiminde, patates, bezelye, haşhaş, kavun ve vişne gibi ürünlerde Türkiye’de ikinci sıradayız. Tüm bu hususlar bizlere gösteriyor ki; Allah korusun Konya’nın üretmediği ya da üretiminin azaldığı bir durumda Türkiye’nin gıda güvenliği sorun yaşayacaktır. Bu bakımdan Konya’mızdaki tarımsal üretim yalnızca Konya’da yaşayan hemşehrilerimizi değil, tüm Türkiye’yi ilgilendiren bir konudur.”

“GIDA GÜVENLİĞİ OLMAYAN BİR MİLLETİN SİYASİ, EKONOMİK VE KÜLTÜREL BAĞIMSIZLIĞI SADECE BİR YANILSAMADAN İBARETTİR”

Tarımın artık sadece bir iç mesele değil; sınırları aşan, ülkeler arası ilişkileri şekillendiren, stratejik bir alan hâline geldiğine değinen Başkan Altay, “Pandemi ile başlayan; Rusya-Ukrayna savaşı ve akabindeki tahıl krizi, gıda milliyetçiliği, gıda lojistiği, küresel ekonomik kırılganlıklar ve yeni nesil ticaret savaşları, gıda konusundaki bağımsızlığın ne kadar hayati bir mesele olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Bu anlamda, tarımsal üretimi desteklemek, çiftçiyi korumak, yerli tohumumuzu sahiplenmek; artık bir ekonomik tercih değil, bir vatan borcudur. Vatan nasıl sadece sınırlardan ibaret değilse, gıda da sadece rafa dizilmiş ürün değildir. Gıda, toprağın kimliğidir. Gıda, kültürün devamıdır. Gıda, geleceğin teminatıdır. Gıdasını kaybeden, iradesini ve bağımsızlığını da kaybeder. Gıda güvenliği olmayan bir milletin siyasi, ekonomik ve kültürel bağımsızlığı sadece bir yanılsamadan ibarettir” dedi.

“HEDEFLERİMİZİ GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN HER ZAMANKİNDEN DAHA ÇOK MÜCADELE ETMELİ VE DAYANIŞMAMIZI DAHA DA GÜÇLENDİRMELİYİZ”

Başkan Altay, 2019 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tensipleriyle Konya merkezli olarak kurulan Uluslararası Tarım Şehirleri Birliği’nin, tam da bu gerçeğin bilinciyle hareket eden bir kuruluş olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

“Birliğimiz çatısı altında, tarım ve gıdanın son derece stratejik öneme sahip bir sektör olduğu gerçeğiyle tüm ülkelerin ve şehirlerin birbiri ile etkileşim içinde bulunması ve sektöre olumlu katkı yapmak için gayret gösteriyoruz. Tüm dünyadan üye şehirlerimiz arasında tecrübe paylaşımı, etkileşim, dayanışma ve yardımlaşma yaklaşımı ile ekonomik ve teknik alanlarda iş birliğini geliştirmek için çalışıyoruz. Tarımsal gelişmeleri, akıllı tarım uygulamalarını takip ederek üyelerimizi bilgilendiriyor, üyelerden aktarılan somut projeleri değerlendirerek şehirlerimize katkı sağlıyoruz. Şehir yönetimlerinin tarım alanında kurumsal kapasitelerinin geliştirilmesi için her türlü eğitimi ve araştırma imkanını sağlıyor; ulusal ve uluslararası hibe, fon, kredi ve benzeri kaynaklara ulaşmasında rehberlik etmeye çalışıyoruz. Kuraklık, yoksulluk ve açlıkla mücadele gibi alanlarda korunmaya ve yardıma muhtaç insanlara yönelik çalışmalara destek oluyoruz.” 

Küresel iklim değişikliğine karşı çevrenin, su kaynaklarının ve toprak verimliliğinin korunması, geliştirilmesi ve toprağın çoraklaşması riskini önlemeye yönelik Ar-Ge proje çalışmalarına destek verdilerini anlatan Başkan Altay, “İyi tarım uygulamalarını teşvik ediyoruz. Atıl arazilerin kullanılması, susuzluğu dayanıklı ürünlerin teşvik edilmesi önceliklerimiz arasında yer alıyor. Başkanlığım boyunca bu çatı altında ortaya koyduğumuz faaliyetlerle ve tesis ettiğimiz güçlü iş birlikleriyle tarımsal üretimin yarınları adına çok önemli mesafeler kat ettik. Kurduğumuz bu güçlü birliktelikle; ortak akıl, istişare ve dayanışma prensipleriyle hareket ederek, şehirlerimizin tarımsal potansiyelini en verimli şekilde değerlendirmeyi hedefledik. Yürüttüğümüz tüm bu ortak çalışmaların; şehirlerimiz arasındaki iş birliğini artırdığına, karşılıklı tecrübe paylaşımını güçlendirdiğine şahit oluyoruz. Ancak hedeflerimizi gerçekleştirmek için her zamankinden daha çok mücadele etmeli ve dayanışmamızı daha da güçlendirmeliyiz” açıklamasını yaptı.

“TARIM ŞEHİRLERİ OLARAK DAYANIŞMA VE ÜRETİM GÜCÜMÜZÜ, SINIRLARIMIZIN ÖTESİNE TAŞIMAK, ADALETLİ BİR GIDA DAĞILIMI SAĞLAMAK MECBURİYETİNDEYİZ”

Günümüz dünyasında iklim değişikliği, su kaynaklarının azalması, tarım arazilerinin yok olması ve artan nüfus baskısının, gıda güvenliğini her zamankinden daha kritik bir hale getirdiğinin altını çizen Başkan Altay, savaşlar ve katliamların; birçok masum insanı hayattan kopardığını ve açlığa sürüklediğini ifade etti. Başkan Altay, “Gıda güvenliği, günümüz dünyasında yalnızca tarımsal üretimle sınırlı olmayan, aynı zamanda insanlığın temel haklarından biri olarak kabul edilen hayati bir meseledir. Tarım şehirlerinin sorumluluğu, sadece kendi sınırları içerisinde üretimi artırmak değil, dünyanın dört bir yanında açlık ve yoksullukla mücadele eden insanlara umut olmaktır. Ne yazık ki, bugün Filistin’de yaşanan soykırım, tüm dünyanın gözü önünde çocukların, ufacık bebeklerin, masumların katledilmesine sebep olurken, aynı zamanda temel gıda maddelerine erişimi de imkânsız hale getirmektedir. Oradaki kardeşlerimiz, sofralarına ekmek koyamaz, temiz suya ulaşamaz hale gelmiştir. Mevlana Hazretlerinin; ‘Tüm açlar doymadan doymaz oldum. Bütün çıplaklar giyinmedikçe harlı alevlerin karşısında üşüyorum’ ifadesine kulak vererek, tüm insani değerlerimizi yeniden hatırlamalıyız. Bu sebeple, tarım şehirleri olarak dayanışma ve üretim gücümüzü, sınırlarımızın ötesine taşımak, adaletli bir gıda dağılımı sağlamak mecburiyetindeyiz. İnanıyorum ki bu toplantı, herkes için eşit ve adil bir dünya, daha yaşanılabilir bir gelecek adına umut olacaktır” diye konuştu.

“TARIM, ŞEHİRLERİN DE STRATEJİK GÜNDEMİDİR”

İklim krizi, gıda güvensizliği ve ekolojik yıkımın küresel çapta ciddi bir tehdit olarak durduğunu vurgulayan Başkan Altay, “Bu krizler; modern dünyanın doğayla kurduğu ilişkiyi ne kadar bozduğunun ve insanın, kendisini doğanın hakimi değil bir parçası olarak göremediğinin acı bir yansımasıdır. 24 ülkeden 310 üyesi ile Uluslararası Tarım Şehirleri Birliği; şehirleri sadece tarıma hizmet eden değil, aynı zamanda tarım politikaları üreten, yön veren, geleceği şekillendiren yapılar hâline getirme idealine sahiptir. Çünkü artık biliyoruz ki, tarım sadece kırsalın meselesi değildir. Tarım, şehirlerin de stratejik gündemidir. Gıda güvenliğini sağlamak, iklim krizine karşı dirençli yapılar oluşturmak, yerelden küresele sürdürülebilir kalkınmayı başarmak için şehirlerin tarım vizyonuna ihtiyacımız var. Ve biz, bu birliğin öncülüğünü Konya’nın kadim bilgeliği ve modern diplomasi becerisiyle yapıyoruz. 10 bin yıldır bereketin toprakla, emeğin alın teriyle buluştuğu bu kadim topraklarda, hep birlikte daha güçlü bir gelecek inşa edeceğimize olan inancımı ifade etmek istiyorum. Bu vesileyle, şehir dışından ve yurt dışından gelen tüm katılımcılara, tüm üyelerimize hoş geldiniz diyorum. Uluslararası Tarım Şehirleri Birliği 3. Olağan Genel Kurul Toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.

VALİ AKIN BAŞKAN ALTAY’A TEŞEKKÜR ETTİ

Konya Valisi İbrahim Akın da Uluslararası Tarım Şehirleri Birliği’nin öncülüğünü, kurucu şehir olarak Konya’nın üstlenerek toprağa olan kadim bağlılığını küresel bir vizyona dönüştürdüğünü belirterek, kuruluş sürecine liderlik eden ve bugün de birliğin merkez koordinasyonunu başarıyla yürüten Konya Büyükşehir Belediyesi’ne ve katkılarından dolayı Başkan Altay’a teşekkür etti. 

“BUGÜN GÜVENLİ, SAĞLIKLI VE SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR GELECEK İNŞA ETME İRADEMİZİ TÜM DÜNYAYLA PAYLAŞIYORUZ”

Uluslararası Tarım Şehirleri Birliği’nin sınırları aşan bir anlayışla, şehir ve ülkeleri tarım dostu politikalarda bir araya getirdiğini ve ortak bir kalkınma zemini oluşturduğunu kaydeden Vali Akın, “Bu birliğin vizyonu, ‘tarım dostu şehirlerle sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek’; şehirlerarası bilgi ve tecrübe paylaşımını teşvik ederek, kırsal kalkınmayı güçlendirmek, genç nesli tarımla yeniden buluşturmak ve gıda güvenliğini evrensel bir değer haline getirmektir. Bugün burada, Uluslararası Tarım Şehirleri Birliği aracılığıyla güvenli, sağlıklı ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etme irademizi tüm dünyayla paylaşıyoruz. Bu bilinçle katkı sunan tüm şehirlerimizi ve yöneticilerimizi gönülden kutluyorum” diye konuştu.

“UĞUR İBRAHİM ALTAY BAŞKANIMIZ HEPİMİZİN ÖNÜNDE BİR ROL MODEL”

Konuşmaların ardından Divan Başkanlığını Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Halit Doğan’ın yaptığı Genel Kurul’a geçildi. Doğan, Konya’nın Türkiye’nin tahıl ambarı olduğunu ifade ederek, “Uğur İbrahim Altay başkanımız hepimizin önünde bir rol model. Önemli işlere imza atan, başarılarıyla hepimizi gururlandıran örnek aldığımız bir ağabeyimiz. Çalışmalarında başarılar diliyorum” cümlelerine yer verdi.

Birlik Genel Sekreteri Mücahit Sami Küçüktığlı’nın faaliyet raporunu okumasının ardından yönetim ve denetim kurulu üyeleri seçildi.
 
FİLİSTİN BEYT HANUN BELEDİYE BAŞKANININ MESAJI İZLENDİ

Daha sonra Filistin Beyt Hanun Belediye Başkanı İmad Advan ve belediye meclisi adına gönderilen görüntülü mesaj katılımcılar tarafından izlendi. Mesajda katil İsrail’in saldırıları sonucu Gazze’nin hayalet şehre döndüğü, Beyt Hanun şehrinden de yaklaşık 70 bin kişinin yurdundan edildiği belirtilirken katledilen masumlar için yardım çağrısında bulunuldu.

“ELİMİZDEKİ DEĞERLERİ KORUMAK VE GELECEK NESİLLERE AKTARMAK İÇİN BÜYÜK GAYRET GÖSTERİLMELİDİR” 

Dilek ve temenniler bölümünde konuşan önceki dönem Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce, gelecek nesiller ve Türkiye’nin kalkınması için tarıma daha fazla önem verilmesi ve çeşitli yeni çalışmalar yapılması gerektiğini vurgulayarak, “Elimizdeki değerleri korumak ve gelecek nesillere aktarmak için büyük gayret gösterilmelidir” değerlendirmesinde bulundu.

“BU ŞEHRİN GERÇEKTEN BAŞARILI BİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI VAR”

Yine önceki dönem Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül ise, ev sahipliği için Başkan Altay’a teşekkür ederek, “Konya, Mevlana ile birlikte yetiştirdiği gönül insanlarıyla Anadolu’yu etkilemiş bir şehir. Bu şehrin gerçekten başarılı bir Büyükşehir Belediye Başkanı var. Kendi kendime Konya’ya geldiğimde şöyle dedim; ‘ben geçmişte başkentlik yapmış bir şehirde bulunduğumu hissediyorum’ dedim. Bunda Uğur beyin emeği çok büyük” ifadelerini kullandı.

Başkanlığa bir kez daha Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay’ın seçildiği Uluslararası Tarım Şehirleri Birliği’nin Yönetim Kurulu Üyeleri ise şu şekilde: 

“Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç, Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Halit Doğan, Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Fırat Görgel, Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Alemdar, Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Hilmi Güler, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, Niğde Belediye Başkanı Emrah Özdemir, Meram Belediye Başkanı Mustafa Kavuş, Yeşilyurt Belediye Başkanı İlhan Geçit, Menemen Belediye Başkanı Aydın Pehlivan, Çankırı Belediye Başkanı İsmail Hakkı Esen, Çubuk Belediye Başkanı Baki Demirbaş, Bayburt Belediye Başkanı Mete Memiş, Kestel Belediye Başkanı Fatih Erol, Niksar Belediye Başkanı Semih Tepebaşı, İncirliova Belediye Başkanı Aytekin Kaya, Karapınar Belediye Başkanı İbrahim Önal, Senirkent Belediye Başkanı Hüseyin Baykal.”

Birliğin Denetim Kurulu üyeleri de şu isimlerden oluştu: 

“Gebze Belediye Başkanı Zinnur Büyükgöz, Aziziye Belediye Başkanı Emrullah Akpunar, Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez”

Genel Kurul sonrasında misafirler, Çatalhöyük Tanıtım ve Karşılama Merkezi ve Çatalhöyük Neolitik Kenti’nde incelemelerde bulundu.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Steel Summit 2025’te demir çelik sektörünün geleceği masaya yatırıldı.

SteelRadar tarafından düzenlenen ve çelik sektörünün önde gelen isimlerini bir araya getiren STEEL SUMMIT 2025 “1. Uluslararası Çelik Sanayi ve Küresel Piyasalar Zirvesi”, sektörün geleceğine ışık tutacak oturumlarıyla 15-16 Mayıs tarihlerinde İzmir’de gerçekleşti. Yerli ve yabancı çok sayıda profesyonelin katıldığı zirvede; ham maddeden yeşil çeliğe, yassı çelikten hurda piyasasına kadar birçok konu ele alındı.

Açılış konuşmalarını, SteelRadar Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Cem Öztüre ile İzmir Demir Çelik (İDÇ) İcra Kurulu Üyesi Feyyaz Yazar gerçekleştirdi. Cem Öztüre, Öztüre Holding çatısı altında faaliyet gösteren SteelRadar’ın tarihçesinden bahsetti. “SteelRadar olarak hedefimiz; piyasa ile konuşmak, anlık iletişimde kalmak, spekülasyonlardan uzak, dürüst ve doğru bir platform olmak,” dedi.

Karar vericilerin karşılaştığı zorluklara değinen Öztüre, “Karar vericiler, uçağın kokpitindeki göstergelere bakan pilot gibidir. Gözleri piyasalarda olmalıdır. Karar vermek için sadece fiyat yeterli değildir; ham madde ve mamul stokları da bu süreçte belirleyici faktörlerdir. Karar verici, yılın 300 günü kritik kararlar almak zorundadır. Performansını ölçmek oldukça zordur; bu nedenle yönetim hem güvenmeli hem de takip etmelidir. Bizim gibi platformlar, karar vericilere bir nebze de olsa ışık tutmaktadır,” ifadelerini kullandı.

“Bu çerçevede çelik gibi olmalı, dimdik ayakta durmalıyız”

İzmir Demir Çelik (İDÇ) İcra Kurulu Üyesi Feyyaz Yazar, Türk çelik sektörüne yönelik değerlendirmelerde bulundu. “İçeride bazı olumsuz düzenlemelerle karşı karşıyayız. Bunlardan en önemlisi, 2024 yılında uzun mamullere getirilen ve İDİS olarak bilinen İnşaat Demiri İzleme Sistemi’dir. Sektöre hiçbir katkısı olmayan bu uygulama, sadece etiketleme ve boyama nedeniyle ton başına yaklaşık 2 dolarlık maliyete yol açmaktadır. Buna işçilik ve diğer maliyetler dahil değildir. Ayrıca, kısmi teklif zorunluluğu gibi sektöre fayda sağlamayan diğer düzenlemeler de söz konusudur,” dedi.

Yazar, “Sektörümüz bir yandan uluslararası acımasız rekabetle mücadele ederken, diğer yandan ülkemizdeki olumsuz uygulamalar karşısında sürdürülebilirliği sağlamak adına büyük bir çaba içindedir. Bu süreci değiştirebileceğimize inanıyorum. Bu çerçevede çelik gibi olmalı, dimdik ayakta durmalıyız. Türk çelik sektörü olarak birlik içinde hareket etmeliyiz,” diye konuştu.

“İkinci yarıdan itibaren tüketici sektörlerde iyileşme bekliyoruz”

Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan, “Türk Çelik Sektörü’nün Makro Görünümü ve Sektörün Gelişimi” başlıklı sunumunda, sektörün kapasite kullanımı, ekonomik ve siyasi gelişmelerin etkilerini değerlendirdi.

Yayan, 2024 yılında Türkiye’nin, küresel eğilimlerin aksine, %9,4’lük büyüme gösterdiğini belirterek, “İmalat sektörü, çelik tüketiminin yoğun olduğu alanlardan biri. Bu sektör, 2024 yılında sınırlı bir büyüme kaydetti. 2025 için daha iyimser beklentilerimiz vardı; ancak yaşanan politik gelişmeler ve ekonomik dalgalanmalar, süreci zorlaştırdı. 55 milyar dolarlık döviz rezervinin erimesine neden olan bu süreç, Merkez Bankası ve Maliye Bakanlığı’nın müdahaleleriyle kısmen toparlandı. İkinci yarıdan itibaren inşaat, otomotiv gibi tüketici sektörlerinde iyileşmeler bekliyoruz,” dedi.

Yayan, ayrıca Trump yönetimi ve Avrupa Birliği’nin yeni ticaret politikalarına da değinerek, AB kotalarının ve Trump tarifelerinin rekabeti dengeleyeceğini ve olumlu gelişmeler olarak görüldüğünü ifade etti. “Türkiye’nin ihracatındaki gelişmeler, büyük ölçüde Trump’ın politikalarının seyrine bağlı. Çin’e yönelik inişli çıkışlı tarifeler ve AB’nin benzer kararları prensiplere değil, pazarlıklara dayanıyor. Türkiye bu tabloda ne avantajlı ne de dezavantajlı bir konumda,” dedi.

“Türkiye artık ucuz ürün üreten ülkeler safında değil”

Zirvenin Gold Sponsoru ve Öğle Yemeği Sponsoru olan Kocaer Çelik adına konuşan Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdür Mehmet Çakmur, 3 fabrikalarıyla yıllık 800 bin ton üretim kapasitesine ulaştıklarını ve 2025’i 600 bin ton üretimle tamamlamayı hedeflediklerini belirtti.

Çakmur, “Çoğu müşterimizle çözüm ortağı olarak çalışıyoruz. 6 kıtaya ihracat yapıyor, Ege Bölgesi ihracat şampiyonluğunu 7 yıldır sürdürüyoruz,” dedi.

Amaçlarının yüksek katma değerli ürünlere yönelmek olduğunu vurgulayan Çakmur, “Türkiye artık ucuz ürün üreten ülkeler arasında yer almıyor. Maliyetlerimiz ve işçilik giderlerimiz yüksek. Bu nedenle katma değerli ürünlere yönelmemiz şart. Sürdürülebilirlik ve karbonsuzlaşma hedeflerimiz doğrultusunda; salınım, su kaynaklarının kullanımı ve sosyal eşitlik alanlarında kapsamlı çalışmalar yürütüyoruz,” şeklinde konuştu.

Konuşmaların ardından panel oturumlarına geçildi. Zirvenin ilk gününde hurda, yeşil çelik ve uzun ürünlere yönelik paneller düzenlendi. Ardından SteelRadar sponsorluğunda gala yemeği gerçekleştirildi. Gala gecesinde, Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi ve Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı ve (EİB) Koordinatör Başkan Yardımcısı Yalçın Ertan, 50. yılını kutlayan ve STEEL SUMMIT 2025’in Platin Sponsoru olan İzmir Demir Çelik’i (İDÇ), sektöre sağladığı katkılardan dolayı tebrik ederek İDÇ Yönetim Kurulu Başkanı Halil Şahin’e plaket takdim etti.

Etkinliğin İzmir’de gerçekleşmesinden büyük memnuniyet duyduklarını belirten Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı ve (EİB) Koordinatör Başkan Yardımcısı Ertan, “Çelik sektörünün küresel ölçekteki temsilcilerini ülkemizin en önemli çelik üretim merkezlerinden biri olan Ege’nin kalbinde, İzmir’de ağırlamak bizler için büyük önem arz ediyor. Steel Summit 2025’in sektörümüze sunduğu vizyoner bakış ve iş birliği fırsatları, önümüzdeki dönemde ihracatımızın niteliğini ve sürdürülebilirliğini artırma hedeflerimizle birebir örtüşüyor. Bu tür platformlar, sadece bilgi paylaşımı değil, aynı zamanda sektörümüzün dönüşümüne liderlik etme anlamında da son derece kıymetli,” ifadelerini kullandı.

Zirve, ikinci gününde de yoğun ilgiyle devam etti. Asya Piyasaları, Orta Doğu ve Afrika Piyasaları ile Yassı Çelik başlıklarında düzenlenen panellerde, sektörün güncel meseleleri kapsamlı ve etkileşimli biçimde ele alındı.

Etkinlik sonunda katılımcılar memnuniyetlerini dile getirirken, SteelRadar Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Cem Öztüre; zirveye katkı sağlayan tüm paydaşlara, Ana Platin Sponsor İzmir Demir Çelik (İDÇ)’ye, Gold Sponsor ve Öğle Yemeği Sponsoru Kocaer Çelik’e, Silver Sponsor & Coffee Break Sponsoru DNA PC Strand’e, Bronz Sponsor ve Kokteyl Sponsoru QSI Certification & Inspection’a ve Bronz Sponsorlar Green Chemicals, Hedef Portföy, Pergamon Dış Ticaret, Vişne Madencilik ile tüm medya partnerlerine teşekkür etti.

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Gençliğin sesi Konak’tan yükselecek

Konak Belediyesi’nin ev sahipliğinde düzenlenecek Gençlik Forumu’nda İzmirli gençler, hayallerini, beklentilerini ve taleplerini özgürce dile getirecek. 24 Mayıs Cumartesi günü gerçekleşecek olan “Cumhuriyet’ten Bugüne Gençliğin Dönüşümü” başlıklı Gençlik Forumu, saat 18.00’da Sanathane Gösteri Sanatları Merkezi’nde başlayacak.

Gençlerin ihtiyaç ve taleplerine yönelik çalışmaları aralıksız sürdüren Konak Belediyesi, önemli bir buluşmaya ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. İzmirli gençler, beklentilerini, taleplerini ve geleceği dair hayallerini konuşmak için 24 Mayıs Cumartesi günü düzenlenecek “Cumhuriyet’ten Bugüne Gençliğin Dönüşümü” konulu Gençlik Forumu’nda bir araya geliyor. Basmane’de bulunan Sanathane Gösteri Sanatları Merkezi’nde saat 18.00’da başlayacak olan forum, 16 yaş ve üzere gençlerin katılımına açık olacak. Forum, gençlerin düşüncelerini ve taleplerini özgürce paylaşabilecekleri bir ortam sunmayı hedefliyor.

Başkan Mutlu’dan gençlere davet

Gençlerin sesini duyurabileceği alanlar yaratmayı devam edeceklerini belirten Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu, tüm gençleri anlamlı buluşmaya davet etti. Başkan Mutlu, “Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, değişimin, dönüşümün ve umut dolu yarınların en güçlü taşıyıcısı olan gençlerin, yalnızca dinlenmesi gereken değil aynı zamanda karar alma süreçlerine yön verecek asli aktörler olduğuna inanıyorum. Tüm gençleri, 24 Mayıs Cumartesi günü Sanathane’de gerçekleştireceğimiz Gençlik Forumu’nda buluşmaya davet ediyorum. Gelin, birlikte konuşalım, birlikte tartışalım, geleceği birlikte inşa edelim” ifadelerini kullandı.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

39. Genç Günler’in Söyleşi Konuğu Prof. Dr. Veysi Erkcan Özcan’dı

Türkiye’nin en uzun soluklu gençlik festivali “gelecek peki nasıl?” mottosuyla düzenlenen 39. Genç Günler’de, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde söyleşi konuğu Prof. Dr. Veysi Erkcan Özcan’dı. Moderatörlüğünü Genel Sanat Yönetmeni Yardımcısı Emrah Özertem’in yaptığı söyleşi, moderatörün “hocam kendi dalınızla ilgili olarak geleceği nasıl görüyorsunuz? sorusuyla başladı.

“Buraya gelirken biraz risk aldığımı düşünüyorum. Normalde ben gelecekle ilgili kâhin gibi konuşan birisi değilim. Bilim insanı olunca somut veri olmadan yorum yapmamak gibi bir alışkanlık oluyor. Sonuçta insanız, gelecekle ilgili kararlar almak zorundayız ve düşünüyoruz. Öngörüde bulunmak için değil de üzerine düşünmek için buraya geldim.

Bizim alanın yavaş ve uzun vadeli planlara öncelik veren bir tarafı var. 2040’ta CERN’deki ana parçacık çarpıştırıcımızın çalışması tamamlanınca ondan daha yüksek enerjili olanını hayata geçirmek gerekecek. Olası bir hedef boyu 90 km’e ulaşacak yeni devasa bir hızlandırıcı yapmak ve onu 2090’lara kadar işletmek. Higgs bozonunu bulduk, buna popüler basında “Tanrı parçacığı” diyorlar. Daha doğrusu sinyalleri Higgs bozonuyla tutarlı bir parçacık bulduk, diyoruz, onun özelliklerini ayrıntılı bir şekilde ölçmeye çalışıyoruz.”

Emrah Özertem: “Burada yapay zeka devreye giriyor mu?”

“Elbette giriyor. Bizim alanda veri çok ve çok temiz bir veri. İnsanla ilgili sosyoloji, psikoloji gibi dallarda veri çok değişkenlik gösterebilir. Ama parçacık fiziğinde öyle bir durum söz konusu değildir. Örneğin tüm Higgs bozonları diğer Higgs bozonlarının tıpatıp aynısıdır. Dolayısıyla veri analizine yönelik yapay öğrenme gibi teknikler ortaya çıktığında bizim alana çok hızlı sirayet eder. Bir anlamda parçacık fiziği bilgisayarla yapılan tekniklerin pilot grubudur diyebiliriz. Bu yüzden zaten uzunca bir süredir yapay zekayı kullanıyoruz. Ancak ChatGPT gibi büyük dil modelleri geldiğinde bizim camia bile şaşkına döndü. Çok hızlı bir gelişme var. Bu yöntem parçacık fiziğini nasıl yaptığımızı temelden değiştirecek potansiyele sahip.”

“Tiyatro sanatı zaman kavramını tam içinde barındıran bir sanat. Sinema gibi olmuş bir sanatı seyretmiyorsunuz. Her akşam farklı bir oyun seyrediyorsunuz. Tiyatro sanatının kuantumla benzer bir yanı var mı sizce?”  sorusu üzerine Prof. Dr. Veysi Erkcan Özcan:

“Büyük dil modellerinin yapısı itibariyle zaman algısı diye bir şeyi yok, bunun da bilinç geliştirebilmesi için önemli teknik eksiklerden olduğu kanaatindeyim. İnsan gibi düşünen yapay ‘genel’ zekaya doğru gidiyoruz. Ancak şu anki kullanabildiğimiz büyük dil modelleri ile ne kadar sohbet ederseniz edin, bir sinema filmi çekermişçesine hikayeyi oluşturan karelerin art arda kayıt altına alındığı ama aslında zamanın akmadığı gibi bir yapı söz konusu.

Bir başka ilginç husus da, yapay zekayla sohbet sırasında onu belli konularda köşeye sıkıştırmaya çalışınca ortaya çıkıyor. Örneğin bilinçli olup olmadığını soralım. Şöyle cevap verecektir: “Bilinçli değilim, insan gibi algım yoktur.” Bu ‘mütevazi’ yanıta şaşırmıyoruz, ne de olsa bu dil modellerini büyük şirketler eğitiyorlar. İnternetten toplanan verilerle gerçekleştirdikleri ilk eğitimin ardından terbiye etme aşaması var. O aşamada insan hayatını riske atacak veya bizleri paniğe uğratabilecek konularda yanıt vermemesi için eğitiliyorlar.

O terbiye aşamasının çevresinden dolanmak için bilincin tanımını yapmasını istiyorum. Sonra o tanımda geçen özellikleri tek tek sıralatıp, bu özellikler sen de yok mu diye soruyorum. Olduğunu itiraf edince, bu tanıma göre “evet ben bilinçliyim” diye size yanıt verebiliyor. Öte yandan bu bir illüzyon aslında dil modelinin fiziğini ve matematiğini bildiğim için bu aşamada ondan bilinç beklemiyorum. Yani bilinçli olmadığını biliyorum ama o bilinçliymiş gibi cevap verebiliyor.

Sorunuza geri dönecek olursak, tiyatro ve kuantum benzerliğini belki şöyle kurabiliriz: Bir oyun tekrar tekrar her oynanmasında biraz daha farklı, adeta paralel evrenler gibi. Büyük dil modellerine de aynı soruları tekrar tekrar sorduğumuzda birbirine benzer ama tıpatıp aynı olmayan yanıtlar verecek bize, bir oyunun tekrar tekrar sahnelenmesi gibi. Ancak bu üç şey arasında ciddi farklar da var: Öncelikle yapay zekanın bedeni yok, yani fiziksel dünyada değil. Tiyatroda ise izleyenler isteseler size dokunabileceklerini biliyorlar. İkincisi de az önce değindiğim gibi dil modellerinin zaman algısı yok ve bizde bu algının var olması çok derinde kuantum mekaniğine bağlı çıkabilir. Zaman algısı yok derken bir örnek sunayım: ChatGPT’ye “Seninle küçük bir oyun oynayacağız, sana ne dersem hemen saate bakacaksın,” diye bir görev verdim. “Son mesajımızın üzerinden kaç dakika geçmiş, bunu söyleyerek yanıt vereceksin. Eğer 3 saat geçtiyse benden hesap soracaksın.” Aslında bu şekilde yapay zekaya zaman algısının illüzyonunu katmaya çalıştım. Maalesef veya neyse ki bunu düzgün yapamıyor, şimdilik…

İster istemez, zaman algısının bilinç için çok temel bir şey olduğunu düşünmeye başladım. Elbette kuantum mekaniği açısından kritik olduğunun farkındaydık ama bilinç nedir sorusunun da içinde de gömülü bekliyor sanki.”

Emrah Özertem’in “o zaman gelecek için endişelenmeyelim” cümlesi üzerine:

“Kesinlikle endişelenelim.” (Gülüyor.) “Ancak bilim yapmanın sakinleştirici bir tarafı var. Karanlık zamanlarda kısa vadeli endişeleri kenara koyup büyük resme bakabilmenizi sağlıyor. Evrenin hikayesi zaten yazılı bir şekilde orada var dedirtiyor. Tarihçilerin geçmişe baktığı gibi. Tarihçiyseniz özellikle uzak geçmişle ilgili çok rahat konuşabiliyorsunuz. Soğuk ve öznelliği kısıtlayarak bakma fırsatınız var. Bir fizikçi bunu tüm evren için yapabiliyor. Her şey zaten olacağına varıyor diyerek endişeyi kontrol altına alabiliyorsunuz. Ama endişe duymak ve ardından kimi kararlar verip bazı şeyleri daha iyi bir yere götürme çabası insanı insan yapan özelliklerden. Yapay zekanın zaman algısı olmadığı gibi endişesi de yok mesela.”

Emrah Özertem: “Gelecekte insan kültürü sadece insan kültürü olarak kalabilecek mi?”

“Hiç zannetmiyorum. Çocuklarımızın, torunlarımızın kültürü yapay zekayla beraber oluşturacakları bir kültür olacak. Bunun kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. Öte yandan bu durumdan bizim gibi pek de rahatsız olmayacaklar yeni kuşaklar. İnsan kendini evrenin merkezine koyuyor. Sonra bir bakmışsınız öyle merkezde falan değilmişiz. Bir iki kuşak sonra kültürü kimin ne kadar yaptığı, insan mı veya makine mi önemsenmeyecek. Kültürün doğal bir uzantısı gibi algılanacak. Yapay zekanın ileride gözlük gibi insanın bir parçası gibi algılanabileceğini düşünüyorum. Düşünmenin doğal bir öğesi gibi algılanacak yapay zeka.”

“İnsanı oluşturan en büyük şey sanat. Sanat nerede olacak?” sorusu üzerine:

“İnsan artı yapay zeka sanat yapmaya devam edecekler. Yapay zekanın ne yaptığı değil, insanoğlunun yapay zekaya ne yaptırdığı önemli olacak. Bireyin ruhuna sağduyuyu hatırlatabilmek sanatçıların ve edebiyatçıların görevi olacak. İronik ama bilim ve teknolojiyle kurulmuş şu modern dünyamızda, bilimsel yöntemden, analitik düşünmekten, kendini sorgulamaktan her gün uzaklaşan bir toplumla karşı karşıyayız.

Tarihte böyle bir dönem bildiğimiz bir kere daha olmuş. Antik Yunan’da bir Hellenistik dönem var. Büyük İskender’in fetihlerinin bir sonucu olarak Sümer, Babil, Antik Mısır’ın teknik bilgisiyle Antik Yunan’ın felsefesi o sırada harmanlanmış. Şu an bildiğimiz modern bilime benzeyen, deney ve matematik ile yoğrulmuş verilere dayalı felsefi bakışın gelir geçer olduğu bir dönem olmuş. Ama bir yüzyıl sonra köhneleşmiş ve yerini tekrar teknik bilgilerin olduğu ama onların nasıl keşfedildiğinin merak bile edilmediği bir çağa bırakmış. Tekrar bu durumun yaşanmaması için bilim insanları, sanatçılar bir araya geleceğiz ve doğaya önyargısız şekilde soru sorarak bilimi kılavuz almanın güzel bir şey olduğunu insanların yüreğine kazıyacağız. “

Seyirci sorularıyla devam eden söyleşi Prof. Dr. Veysi Erkcan Özcan’a plaket ve Şehir Tiyatroları 100. Yıl özel hediyesinin takdim edilmesiyle sona erdi.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı