Aylık arşivler: Mayıs 2025

Dünya Çevre Günü’ne Özel Kampanya

“Çevreyi Korumak Mahallede Başlar” sloganıyla yola çıkan İnegöl Belediyesi, 20 Mayıs Salı gününe kadar en çok atık getiren bir kişiye düdüklü tencere hediye edecek.

İnegöl Belediyesi, atıkların kaynağında ayrıştırılması ve geri dönüşüm konusunda hayata geçirdiği farkındalık çalışmaları ile bu alanda önemli kazanımlar elde ediyor. Daha farklı atıkların toplanmasıyla ilgili düzenlenen kampanyalarla vatandaşlarda bilinç oluşturacak adımlar atılırken, Dünya Çevre Günü kapsamında her kategoride en çok atık getiren bir kişiye düdüklü tencere hediye edecek.

EN FAZLA ATIK GETİRENE DÜDÜKLÜ TENCERE HEDİYE EDİLECEK

İnegöl Belediyesi’nden yapılan açıklamada Temizlik İşleri Müdürlüğü organizasyonuyla “Çevreyi Korumak Mahallede Başlar” sloganıyla yeni bir kampanyanın başladığı duyuruldu. 20 Mayıs Salı tarihine kadar cam atığı, atık pil, bitkisel yağ ve plastik atık getiren 1 kişiye düdüklü tencere hediye edilecek.

SADECE TENCERE DEĞİL PUANDA YÜKLENECEK

Bu kampanya aynı zamanda Dünya Çevre Gününe özel olarak gerçekleştirilecek. Atık yağlar İnegöl Belediyesi’nin; Fatih Cami Önü, Yeniceköy Belediye Ek Hizmet Binası Önü ve Alanyurt Salı Pazarı önündeki sıfır atık noktalarına getirilecek. Aynı zamanda vatandaşlar geri dönüştürülebilir materyalleri türüne göre ayrı ayrı toplayıp atık türüne göre belirlenen miktar üzerinden vatandaşlara puan yüklenecek.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

64 yıldır ahşaba hayat veriyor

İznik Belediyesi hayata geçirdiği “Yaşayan İznik Hazineleri” projesi kapsamında 36.belgeselinde İznik’te marangozluk yapan Abdullah Çolak’ın (76) hayatını ele aldı.

Unutulmaya yüz tutmuş el sanatlarının ustaları ile mesleklerinde yarım asrı devirmiş kişilerin hayatları İznik Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nün “Yaşayan İznik Hazineleri” projesi kapsamında belgeselleştirilmeye devam ediyor. Bu kapsamda son olarak küçük yaşlarından itibaren kendi emeğiyle öğrendiği marangozluk mesleğine devam eden Abdullah Çolak’ın (76) hayatı ele alındı.

1949 yılında İznik’e bağlı Elmalı Mahallesi’nde dünyaya gelen Abdullah Çolak, ilk ve ortaokulunu İznik’te okur.12 yaşında babasının yanında kendi izleyerek öğrendiği marangozluk mesleğini 64 yıldır aralıksız devam ettiren Çolak’ın İznik ile ilgili hatıraları da hayli fazla. Yarım asır öncesinde yaşadığı olayları isim isim, tarih tarih detaylarıyla aktaran Abdullah Çolak’ın hafızası da gençlere taş çıkarıyor. Yaşayan İznik Hazineleri 36. Bölümü’nde izleyiciyle buluşan Abdullah Çolak hayat hikâyesi, İznik ile ilgili hatıraları ve anlatımlarıyla izleyiciyi nostaljik bir yolculuğa çıkarıyor.

İznik’in Yaşayan Hazineleri

İznik Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nün hayata geçirdiği “Yaşayan İznik Hazineleri” belgesellerinin ilki 75 yıllık fıçı ustası Merhum İsmail Alkış ile gerçekleştirildi. İkinci belgesel ise İznik’e bağlı İnikli Mahallesi’nde ikamet eden 20 yıldır bastonculuk ile uğraşan Şükrü Kaya ile gerçekleştirildi. Üçüncü belgesel dünyaca ünlü Müşküle İğne Oyaları ile dördüncü belgesel 62 yıldır küfe sanatı ile uğraşan Hakkı Ateş (76) ile beşinci belgesel 63 yıldır terzilik sanatını icra eden İsmet Acar (75)  altıncı belgesel İznik’e bağlı Tacir Mahallesi’nde 50 yıldır Sıcak Demir Ustalığı yapan Necip Saraç (62) ile yedinci belgesel 55 yıldır Yorgan Ustalığı yapan Ali Topkara (68) ile sekizinci belgesel 55 yıldır Radyo ve Televizyon Ustalığı yapan Ekrem Sevim ile dokuzuncu belgesel Çömlek Ustası Hasan Yaman (55)  ile onuncu belgesel Saat Ustası Ramis Asa (72) ile on birinci belgesel 70 yıldır Yüncülük mesleği ile uğraşan Süleyman Ferik (84) ile on ikinci belgesel 50 yıldır soba ustası olan Mehmet Topçu (72) ile, on üçüncü belgesel Ahşap Ustası Servet Bağcı (63) ile on dördüncü belgesel yarım asırlık Bisiklet Tamir Ustası Ahmet Aşık (65) ile on beşinci belgesel yarım asırlık terzi ustası Ahmet Turhan (68) ile on altıncı belgesel yarım asırlık matbaa ustası Ramiz Pancar (75) ile on yedinci belgeseli İznikspor’un efsane futbolcusu Kaptan İsmail Hakkı Çelik (69) ile on sekizinci belgeseli yarım asırlık elektrik ustası Mehmet Potur (72) ile on dokuzuncu belgesel yarım asırlık taş ustası Mehmet Arslan (76) ile yirminci belgesel ise otuz sekiz yıldır anahtarcılık ve çilingircilik yapan Kadir Kardaş (64) ile yirmi birinci belgesel kırk üç yıldır motor ustalığı yapan Recep Aksu (65) ile yirmi ikinci belgesel, elli yedi yıldır berberlik yapan Recep Altın (69) ile yirmi üçüncü belgesel elli iki yıldır zirai aletler ustalığı yapan Cemalettin Değirmenci (75) ile yirmi dördüncü belgesel elli üç yıldır ahşap ustalığı yapan İsmail Güneş (78) yirmi beşinci belgesel yarım asırdır esnaflık yapan Kemal Yazan (85) ile yirmi altıncı belgesel yarım asırdır traktör ustalığı yapan Mehmet Eren (65) ile yirmi yedinci belgesel kırk bir yıldır seyyar ve normal bakkalcılık yapan Nurettin Dişli (58) ile yirmi sekizinci belgesel Derbent Dokuma Ustası Hasibe Çiçek (61) ile yirmi dokuzuncu belgesel Batum Göçmeni Osman Nuri Burhan (94) ile otuzuncu belgesel Şair Nazif Sabancı ile otuz birinci belgesel Ressam Erdoğan Solmaz ile (88) otuz ikinci belgesel genç kemençe ustası Ali Öztürk ile otuz üçüncü belgesel sanatçı Hüseyin Acarol ile otuz dördüncü belgesel Mahmut Usta (82) ve Kamil Özbek (78) ile otuz beşinci belgesel müzisyen Faik Doğan (69) ile otuz altıncı belgesel Marangoz Abdullah Çolak (76) ile gerçekleştirildi.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Engelliler Haftası’na özel “Çarşamba Eğlencesi”

Engelliler Haftası etkinliklerini kentin dört bir yanına yayan İzmir Büyükşehir Belediyesi, İnciraltı Engelliler Merkezi’nde de “Çarşamba Eğlencesi” düzenledi. Açık havada aileleriyle bir araya gelen engelliler, sahne gösterileri ile eğlenceli anlar yaşadı.

İzmir Büyükşehir Belediyesi Engelli Çalışmaları Şube Müdürlüğü, 10-16 Mayıs Engelliler Haftası nedeniyle düzenlediği etkinliklerine devam ediyor. Bu kapsamda İnciraltı Engelliler Merkezi’nde yapılan “Çarşamba Eğlencesi”, coşkuyu doruğa çıkardı. Sahne gösterileri ve oyun alanları, engelli yurttaşlar ve ailelerine keyifli anlar yaşattı. Beden eğitimi ve dans eğitmeni Ayşen Yersel tarafından engelli çocukların katılımıyla Tekno Dans Grubu, step dansı yaptı. İzmir Otizm Orkestrası ve Korosu (İZOT) ve Engelli Çalışmaları Şube Müdürlüğü’nden hizmet alan engelli bireyler ve ailelerinden oluşan Türk Halk Müziği Korosu, dinleyicilere unutulmaz bir konser verdi. Etkinlikte yapılan diğer dans gösterileri de renkli görüntüler oluşturdu.

“Yeniden bir yaşamı inşa etmek için buradayız”

Açılış konuşmasını gerçekleştiren Engelli Çalışmaları Şube Müdürü Tufan Fırat Göksel, “Burada sizlerle beraber olmaktan, rutini kırmaktan, engelleri aşmaktan keyif duyuyorum. Kapsayıcı, adil, hak temelli bir mücadelenin bir paydaşıyız. Beraber yeniden bir yaşamı inşa etmek için buradayız. Herkesi eşit kılacak politikaları beraber oluşturmak için buradayız. Burada bir araya gelen bütün paydaşlar aynı duyguda. Kapsayıcı ve adil bir dünyayı inşa etmeye çalışan bu insanlarla birlikte mücadele etmekten mutluluk duyuyorum” dedi.

“İzmir Büyükşehir Belediyesi çok güzel hizmet ediyor”

18 yaşındaki bedensel engelli oğlu Muhammed Yaşar Bayram ile etkinliğe katılan Fatma Bayram, “Etkinlik çok güzel. Anneler de çocuklar da çok mutlu. Biz anneler olarak kendimizi çocuklarımıza adıyoruz. Onları her yere götürüyoruz, eğitime yolluyoruz, böyle etkinliklere getiriyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesi de çok güzel hizmet ediyor. Otobüsünden, okullarından, her şeyinden yararlanıyoruz” dedi. 7 yaşındaki down sendromlu kızı Hira Nur Durna ile etkinliğe katılan Nuriye Durna ise “Günümüz çok güzel geçiyor. Bugün gösterimiz var. Anneler ve çocuklar olarak sahneye çıkacağız. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin çok güzel etkinlikleri var. Hepsine katılmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Alina Boz Adıyamanlı Depremzede Çocuklarla Buluştu: Duru ve AÇEV’le Çocuklar Oynaya Oynaya Büyüyor

Türkiye’nin en güvenilen ve tercih edilen kişisel temizlik ve sabun markası olan Duru, bu kez çocukların gelişimi ve mutlu büyümeleri için kolları sıvadı. AÇEV tarafından hayata geçirilen ve bu yıl itibarıyla Duru’nun ana paydaşı olduğu “Oynaya Oynaya” projesinin lansmanı Adıyaman’daki konteyner kentte bulunan AÇEV Çocuk ve Aile Merkezi’nde gerçekleşti. Evyap Kişisel Temizlik Kategorisi ve AÇEV’in ev sahipliğinde gerçekleşen etkinliğe Duru’nun marka yüzü olan oyuncu Alina Boz da katılarak projeye destek verdi. 

Oyuncu Alina Boz, proje kapsamında Adıyaman’daki çocuklarla bir araya gelmenin kendisi için çok anlamlı ve etkileyici olduğunu belirtti. Duru ve AÇEV iş birliğiyle yürütülen “Oynaya Oynaya” projesine destek vermekten mutluluk duyduğunu ifade eden Boz, şunları söyledi: “Bu projede asıl amaç, çocukların gelişimlerini desteklemek. Deprem sonrası yaşanan travmalar nedeniyle çocukların yaşadıklarını sözlü olarak ifade etmeleri kolay olmuyor. Bu nedenle AÇEV ve Duru, çocukların duygusal ve fiziksel gelişimlerini desteklemeye yönelik eğitici kutu oyunları geliştirmiş. Az önce çocuklarla birlikte oyunlar oynadım. Gerçekten pırıl pırıl çocuklar, yüzlerinde umut ve mutluluk vardı. Onların gözlerindeki ışıltıyı görmek bana da büyük bir mutluluk verdi.”

“Oynaya Oynaya” projesi, çocukların oyun oynayarak büyümesi, gelişmesi ve öğrenmesi gerektiğine dikkat çekerek çocukların zihinsel, sosyal, duygusal ve fiziksel gelişimlerini desteklemek ve toplumsal dayanışmayı güçlendirmek üzere hayata geçirildi. Proje, ilk aşamada AÇEV Çocuk ve Aile Merkezleri’nin yer aldığı Adıyaman, Gaziantep-Nurdağı ve Hatay-Defne’de bulunan konteyner kentlerde uygulanıyor. Duru ve AÇEV iş birliğinde “Oynaya Oynaya” projesiyle, bir yıl içerisinde 7500 çocuğun eğitici kutu oyunlarıyla buluşturulması hedefleniyor. 

 “Her çocuğun oyun oynama ve oyunlarla gelişme hakkı vardır”

 Evyap Kişisel Temizlik Kategori Genel Müdürü Bekir Arıcak, “Evyap olarak yaklaşık 100 yıldır Duru, Arko, Activex ve Emotion gibi kendi alanlarında Türkiye’de en çok güvenilen markalarımızı tüketicilerimizle buluşturuyoruz. ‘Sağlıklı, temiz, güzel bir yaşam’ için değer üretme misyonumuz doğrultusunda üretimlerimizin yanı sıra topluma katkı sağlamak her zaman odağımızda. Bu odağın doğal bir uzantısı olarak, ülkemizi etkileyen her türlü afette dayanışma içinde olmayı ve vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını en hızlı şekilde karşılamayı görev biliyoruz. 2023 yılında yaşanan deprem felaketinin ardından Eyvap olarak pek çok çalışmayı eş zamanlı yürüttük. STK’lar ve yerel yönetimler aracılığıyla depremden etkilenen vatandaşlarımıza ulaştırdığımız gıda desteğinin yanı sıra iş makineleri, nakdi yardım ve kişisel temizlik ürünleriyle destek olduk. Duru markası da ilk günden itibaren deprem bölgesindeydi. Yüzbinlerce kişisel temizlik ve bakım paketi dağıttık. Mobil Berber Projemizle çadır kentleri gezerek bölge halkına destek sunduk. Duru ve İhtiyaç Haritası iş birliği ile geliştirilen ve çocukları yaratıcı düşünmeye teşvik etmek amacıyla tasarlanan “Hayal Gemisi” projesini hayata geçirdik. Çocuklar demişken, biliyoruz ki, mutlu bir toplumun temeli de önce çocukların mutlu ve kendine güvenen bireyler olarak büyüyebilmeleridir. Şimdi de yine ilk olarak deprem bölgesinde çocuklarımıza nasıl bir katkı sunabiliriz diye çıktığımız yolda, AÇEV’in “Oynaya Oynaya” projesinin ana paydaşı olmaktan gurur duyuyoruz. Biz de AÇEV’le birlikte diyoruz ki ‘Her çocuğun oyun oynama ve oyunlarla gelişme hakkı vardır’. Bu hak aynı zamanda Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin de bir parçasıdır. Tüm çocukların eşit oyun hakkını savunuyor olmaktan ve onların oyun arkadaşı olarak gelişimlerine katkıda bulunabilmekten mutluluk duyuyoruz” dedi. 
 “Oyun, paylaşınca güzel”

AÇEV Genel Müdürü Senem Başyurt, “Kuruluşumuzdan bu yana erken yaşlardaki çocuklar, anne babalar ve genç kadınlar için bilimsel temelli eğitim programları geliştiriyor ve uyguluyoruz. Programlarımızla, bugüne kadar bir buçuk milyondan fazla kişiye ulaştık. En büyük hayalimiz, her çocuğun hayata eşit fırsatla başlayabilmesi. Ve biliyoruz ki oyun da çocukların en temel haklarından biri. Oyunlar, çocukların zihinsel, sosyal, duygusal, fiziksel ve dil gelişimlerini destekler. Ancak maalesef, özellikle sosyoekonomik düzeyi düşük hanelerde yaşayan çocuklar, gelişimlerini destekleyici malzemelerden mahrum kalıyor. İşte bu nedenle, başta deprem bölgesindekiler olmak üzere eğitici malzemelere erişimi sınırlı olan çocukları, AÇEV uzmanları tarafından geliştirilen eğitici kutu oyunlarıyla buluşturuyoruz. Bu yolculukta bize eşlik ederek “Oynaya Oynaya” projemizin ana paydaşı olan Evyap Duru ailesine çok teşekkür ediyorum. Çünkü oyun, paylaşınca güzel. Daha fazla çocuğa ulaşabilmemiz, kurumların ve bireylerin destekleri sayesinde mümkün.” dedi.

Kutu oyunları çocuk gelişiminde çok önemli

Erken çocuklukta kutu oyunları, çocukların çok yönlü gelişimine katkıda bulunuyor. Bu oyunlar, çocukların zihinsel, sosyal, duygusal, fiziksel ve dil gelişimlerini destekliyor. Aynı zamanda yaratıcılıklarını, hayal güçlerini, iletişim kurma, problem çözme ve takım çalışması becerilerini geliştiriyor. Renkleri, şekilleri, sayıları, duyguları öğrenmelerine yardımcı oluyor ve konsantrasyonlarını artırıyor. “Oynaya Oynaya” AÇEV uzmanları tarafından geliştirilen Duygu Ormanı, Renkli Meslekler, Kayıp Şekiller ve Okulum adlı eğitici kutu oyunları, eğlenceli bir ortamda öğrenmeyi teşvik ediyor.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Büyükşehir, kırsal mahallelere su deposu inşa ediyor

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, kırsal mahallelerde su altyapısının güçlendirilmesi noktasında çalışmalarını titizlikle sürdürüyor. Bu doğrultuda kentin birçok yerine su depoları inşa edilerek, su kaynaklarının verimli kullanılması sağlanıyor.

20 METREKÜPLÜK YENİ SU DEPOLARI

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, kırsal mahallelerde su sorunu yaşanmaması için su depoları inşa ediyor. Yol ve Bakım Dairesi Başkanlığı’na bağlı Tesisler Şube Müdürlüğü ekipleri, yürüttüğü çalışmalar kapsamında Kandıra ilçesi Selimköy, Doğancılı ve Topluca Beyazıtlar mahallelerine 20 metreküplük yeni su depoları inşa etti. Bu çalışmayla mahalle sakinlerinin su ihtiyaçları daha verimli bir şekilde karşılanacak. Yeni su depoları; kaynak sularının toplanması, içme suyu temin edilmesi, vatandaşların sebzelerini yıkaması ve taşan suyun hayvanlar için yalaklarda içme suyu olarak kullanılması gibi birçok fonksiyona sahip. Böylece bölgedeki su kaynakları daha etkin şekilde değerlendirilerek, kırsal mahallelerin su ihtiyacı karşılanmış olacak.

MEVCUT SU DEPOLARINA BAKIM

Yeni su depoları inşa eden Kocaeli Büyükşehir Belediyesi diğer bir yandan da mevcut su depolarının düzenli bakım ve onarımlarını da sürdürüyor. Su depolarının yapımından bakımına kadar tüm süreçleri titizlikle yürütüyor. Depolar, hem işlevsel açıdan hem de görsel olarak bölgeye değer katıyor. Büyükşehir Belediyesi bu tür projelerle kırsal bölgelerde yaşayan vatandaşların yaşam kalitesini artırmayı ve su kaynaklarını daha verimli kullanmayı hedefliyor.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kocaeli’nde binlerce fidan toprakla buluştu

Büyükşehir Belediyesi, çevre bilincini artırmak ve doğa sevgisini gelecek kuşaklara aşılamak amacıyla fidan dikimi programı gerçekleştirdi. Bu kapsamda Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Arslanbey Yerleşkesindeki döküm alanına çeşitli türlerden oluşan toplam 3.500 fidan dikimi yapıldı.

FİDAN DİKİMİNİN ÖNEMİ ANLATILDI

Çevre konusunda duyarlı çalışmalara imza atan Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, “Daha yeşil bir Kocaeli” sloganıyla yürüttüğü ağaçlandırma çalışmalarıyla kenti yeşile büründürüyor. Bu kapsamda Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Arslanbey Yerleşkesindeki döküm alanına çeşitli türlerden oluşan 3.500 fidan dikimi gerçekleştirildi. Programda öğrencilere fidan dikiminin önemi ve doğal çevrenin korunmasına ilişkin çalışmalar da anlatıldı.

“YEŞİLE BÜYÜK ÖNEM VERİYORUZ”

Fidan dikim törenine Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Berna Abiş, Park ve Bahçeler Dairesi Başkanı Cenan Turan, Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Kaya, Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Ufuk Kasım, muhtarlar, öğretmenler ve öğrenciler katıldı. Programda konuşan Başkan Vekili Berna Abiş, “Kocaeli Büyükşehir Belediyesi olarak yeşile önem veriyoruz. Bu alanda yapılan çalışmalar ile kişi başına düşen yeşil alan sayısını arttırdık” ifadesini kullandı.

ÖĞRENCİLER GELECEKLERİ İÇİN FİDAN DİKTİ

Konuşmaların ardından Toros Sediri, Ihlamur, Dişbudak, Çınar, Manolya, Yabani Kavak, Ayva, Elama, Erik, Dut, İncir Muşmula ve Trabzon Hurması türlerinden oluşan 3.500 fidan, geleceğin nesilleri ile birlikte toprakla buluşturuldu. Program, günün anısına çekilen hatıra fotoğrafı ile sona erdi.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Hemşireler Haftası’nda “Dönüşümün Kalbinde Hemşirelik Sempozyumu”

İzmir Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Hastanesi, 12-18 Mayıs Hemşireler Haftası kapsamında Türk Hemşireler Derneği İzmir Şubesi iş birliği ile “Dönüşümün Kalbinde Hemşirelik Sempozyumu” düzenledi. Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde (AASSM) yapılan sempozyumda, Eşrefpaşa Hastanesi’nde görev yapan emekli hemşireler ile hemşire adayları da bir araya geldi.

12-18 Mayıs Hemşireler Haftası’nda İzmir Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Hastanesi ve Türk Hemşireler Derneği İzmir Şubesi tarafından “Dönüşümün Kalbinde Hemşirelik Sempozyumu” düzenlendi. Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi (AASSM) Küçük Salon’da yapılan sempozyuma, İzmir Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Hastanesi hemşireleri ile hastaneden emekli hemşirelerin yanı sıra İzmir Tınaztepe Üniversitesi’nde (İZTÜ) öğrenim gören hemşire adayları da katıldı.

“Hemşire, kız kardeş demek”

İzmir Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Başak Bayram, modern hemşireliğin kurucusu Florence Nightingale olsa da ondan yüzlerce yıl önce de hemşirelik mesleğinin yapıldığını ve hemşireliğin kadim bir meslek olduğunu anlattı. Hemşire kelimesinin aynı zamanda kız kardeş demek olduğunu hatırlatan Bayram, “Hasta olan bir insana bu kadar bakım, ancak kız kardeş gibi bir akrabalık bağı olan biri tarafından yapılır” dedi. Başhekim Doç. Dr. Başak Bayram, iki yıl Eşrefpaşa Hastanesi’nde görev alan Alman hemşire Margot Konrat’ın çalışma izninin uzatılmasına ilişkin 1934 ve 1937 tarihli ve dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk imzalı iki belgeyi de konuşması sırasında ekrana yansıttı.

“Eşrefpaşa Hastanesi ile gurur duyuyoruz”

Eşrefpaşa Hastanesi’nin 117 yıllık tarihi hakkında da bilgi veren Bayram, “Biz bir kişinin fazla çalışmasıyla değil, yeterince çalışmasıyla ilgileniyoruz. Hasta bakımının kalitesine odaklıyız. Bizden öncekiler bize öyle bir ekol vermişler ve biz o ekolü sürdürüyoruz. Yıllar içinde bütün bu kültürü yaşatmışız, bugüne kadar sürdürmüşüz. Bu bizim gurur duyduğumuz bir şey ve biz önümüzdeki yıllarda bunu geliştirerek geleceğe taşımak niyetindeyiz. Eşrefpaşa Hastanesi, Türkiye’nin döner sermayesi olmayan tek hastanesi. Umarız büyük hastaneler yapmak yerine toplumun temel ihtiyaçlarına cevap verebilen ve iyi hemşirelik bakımı ile tıbbi bakımı harmanlayan ikinci basamak hastanelerin sayısı artar ve daha rahat çalışma ortamlarında çalışılma şansı olur” diye konuştu.

“Sağlıklı kalamıyoruz”

Türk Hemşireler Derneği İzmir Şubesi Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Ebru Melek Benligül, “Sağlığın korunması ve geliştirilmesi, hastalanan bireyin sağlığına kavuşturulması için tüm ortamlarda kesintisiz hizmet vermek hedefiyle mesleğe başlıyoruz. Halkımızın hak ettiği nitelikli hemşirelik bakımını sunmak istiyoruz. Ancak ne yazık ki her geçen gün halkımızın sağlıklı olmaktan bizler de arzu ettiğimiz, inandığımız kaliteli sağlık hizmetinden uzaklaşıyoruz. Sağlık hizmetini ticaretin konusu olarak gören, sağlık değil hastalık üreten bir sağlık sisteminde sağlıklı kalamıyor, halkımızı sağlıklı kılamıyoruz. Bizleri yok sayan; eğitimimizi, uzmanlığımızı, meslek kimliğimizi, emeğimizi görmeyen, yasa ve yönetmeliğimizi hiçe sayan bir sistemde bizler sağlıklı kalamıyor, halkımızı sağlıklı kılamıyoruz” ifadelerini kullandı.

“Eşrefpaşa Hastanesi hemşireleri olarak şanslıyız”

Eşrefpaşa Hastanesi Başhemşiresi Gülçin Akın ise “Hemşirelik, özveri, sevgi, bilgi ve vicdan ile yapılan bir meslektir. Maalesef ülkemizde hemşireler çok zor koşullarda çalışmakta, hak ettiği değeri görememektedir. Ancak bizler İzmir Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Hastanesi’nde etik ilkelerle, uygun çalışma koşullarında, benimseyici, destekleyici ve saygılı bir ortamda çalıştığımız için çoğu meslektaşlarımızdan şanslıyız. Genç meslektaşlarım; sizler geleceğin ışığısınız. Sizlerin vicdanı, enerjisi, bilgisi ile biz daha çok yükseleceğiz. Bizler geçmişten aldığımız mirasla geleceğin aydınlığında daha birçok insanın hayatına dokunacağız” sözlerine yer verdi.

İki başlık altında konuşuldu

İZTÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü’nden Prof. Dr. Fisun Şenuzun Aykar moderatörlüğünde düzenlenen sempozyumda, Türk Hemşireler Derneği İzmir Şubesi Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Ebru Melek Benligül, “Tükenmişlikten Umuda: Hemşirelikte Yeni Bir Yol Haritası”,  Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi’nden Prof. Dr. Şafak Dağhan ise “Yarınları İnşa Etmek: Hemşirenin Dönüştürücü Gücü” başlıklarında konuşma yaptı. Etkinlikte, emekli hemşireler de sahneye çıkarak duygularını paylaştı. Sempozyum, Eşrefpaşa Hastanesi hekimleri, hemşireleri ve sağlık çalışanlarının halk oyunu gösterisi ile sona erdi.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bu risklerden biri bile varsa, dikkat!

Dünyada önlenebilir ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer alan hipertansiyon atar damarlardaki kan basıncının sürekli normalin üzerinde seyretmesi olarak tanımlanıyor. Dünyada 1 milyar 280 milyon, ülkemizde de 16 milyonu aşkın kişinin hipertansiyon hastası olduğu belirtiliyor. Bir başka deyişle, ülkemizde her 3 kişiden 1’i hipertansiyonla mücadele ediyor. Üstelik, yapılan son çalışmalar, hipertansiyonun artık 20’li yaşlarda, hatta 15-19 yaş aralığında bile giderek daha sık görüldüğünü ortaya koyuyor.   Acıbadem Kartal Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Turfan, hipertansiyonun gençlerde hızla yaygınlaşmasında modern hayatın getirdiği hareketsiz yaşam ve fast food tarzı beslenmenin önemli bir etkisi olduğuna dikkat çekiyor. 

Hipertansiyonda erken teşhis ve tedavinin yaşamsal önem taşıdığını vurgulayan Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Turfan, “Zira, geç kalındığında kalp yetmezliği, inme ve böbrek yetmezliği gibi ciddi komplikasyonlar gelişebilmektedir. Ancak hipertansiyon çoğunlukla organ hasarı oluşturuncaya dek belirti vermemektedir. Bu nedenle, gençlerin hiçbir yakınmaları olmasa bile 18 yaşından itibaren tansiyonlarını yılda bir kez ölçtürmeleri ve hipertansiyonun risk faktörlerinden biri bile varsa yaşam tarzlarını daha dikkatli planlamaları son derece önemlidir” diyor. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Turfan, hipertansiyon yaşını öne çeken 8 etkeni anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu! 

Obezite

Modern yaşamın sonucu olarak azalan fiziksel aktivite ve fast food tarzı tüketimin artması gibi   faktörler nedeniyle obezite gençlerde hızla yaygınlaşıyor. Obezitenin yol açtığı en önemli sorunların başında ise hipertansiyonun geldiğine işaret eden Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Turfan,   sözlerine şöyle devam ediyor: “Aşırı vücut ağırlığı kalbin daha fazla kan pompalamasına ve damar duvarlarının gerginliğinin artmasına, bu tablo da kan basıncının yükselmesine sebep olmaktadır. Vücut kitle indeksinde her 1 birimlik artış, hipertansiyon riskini yüzde 7 oranında artırmaktadır.” 

Nasıl önlem almalı? Sağlıklı beslenerek ve düzenli egzersiz yaparak Vücut Kitle İndeksinizi 18.5–24.9 aralığında tutmaya özen gösterin.  

Aşırı tuz tüketimi

Sodyum, toplumda bilinen adıyla tuz, damarların kasılmasına neden olarak tansiyonu yükseltiyor. Hipertansiyonun son yıllarda gençlerde daha sık görülmesinde, içeriğinde bolca tuz barındıran fast food gıdalara olan yönelim önemli bir rol oynuyor. 

Nasıl önlem almalı? Dünya Sağlık Örgütü, günlük 5 gramdan fazla tuz tüketilmemesi gerektiğine dikkat çekiyor. Yemeklerinizi tuz yerine baharat, limon veya sarımsakla tatlandırın. Fazla tuz içermeleri nedeniyle fast food ve paketli gıdalardan da kaçının. 

Hareketsiz bir yaşam 

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, gençlerin yüzde 80’inden fazlası yeterince hareket etmiyor; boş zamanlarını cep telefonu ve tablet karşısında geçiriyor. Fiziksel aktivite eksikliği de damar sağlığını bozarak kan basıncını yükseltiyor. 

Nasıl önlem almalı?  Haftada 150 dakika egzersiz yapan bireylerde risk yüzde 30 oranında azalıyor. Haftada en az 5 gün, günde 30 dakika yürüyüş veya kardiyo egzersizleri yapmayı alışkanlık edin. 

Sigara ve alkol kullanımı

Sigara, damarların daralmasına ve damar içi hasara yol açabiliyor. Bu nedenle, sigara kullanan gençlerde hipertansiyon riski içmeyenlere göre yüzde 20 oranında daha fazla oluyor. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Turfan, düzenli alkol tüketiminin de kan basıncını yükselten önemli bir etken olduğunu vurgulayarak, “Haftada 100 gramdan fazla alkol almak hipertansiyon riskini yüzde 40 oranında yükseltebilmektedir” diyor. 

Nasıl önlem almalı? Sigaraya hiç başlamayın, eğer kullanıyorsanız en kısa zamanda bırakın. Alkolü tamamen bırakın veya   sınırlandırın.

 Uyku bozuklukları

Günümüzde, gençlerde genellikle teknoloji bağımlılığı, stres veya fazla kiloların neden olduğu uykusuzluk ile uyku apnesi gibi uyku bozuklukları da hipertansiyon yaşını öne çekiyor. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Turfan, “Uykusuzluk ve uyku apnesi gibi uyku bozuklukları gece boyunca oksijen düşüklüğüne neden olmakta, bu sorun da hipertansiyonu tetiklemektedir” diyor. 

Nasıl önlem almalı? Uyku kalitesine dikkat edin ve horlama sorununuz varsa mutlaka uyku konusunda uzman bir hekime başvurun.

Kahve ve enerji içecekleri

Enerji içecekleri, özellikle de kahve gençlerin en çok tercih ettikleri içecekler. Ancak içeriklerinde bulunan kafein aşırı alındığında nabzı ve tansiyonu yükselten bir etkiye sahip. Örneğin, 400 mg’ın üzerindeki kafein (4 fincan kahve) tansiyonda ani artışlara yol açabiliyor. Enerji içecekleri de yaklaşık dört fincan kahve ile aynı miktarda kafein içeriyor. 

Nasıl önlem almalı? Günde 2-3 fincandan fazla kahve tüketmeyin, enerji içeceklerinden de kaçının.

Stres ve anksiyete

Günümüzde gençlerin stres oluşturan faktörlere fazla maruz kalmaları da hipertansiyonu tetikliyor. Zira, stres hormonları damarların büzülmesine yol açarak kan basıncını artırabiliyor. Yapılan çalışmalar, kronik stres yaşayan bireylerde hipertansiyon riskinin 2 kat artabildiğini gösteriyor. 

Nasıl önlem almalı? Meditasyon veya gevşeme egzersizleri yaparak, yeni bir hobi edinerek stres yönetim becerilerinizi geliştirebilirsiniz. 

Bazı böbrek hastalıkları

Bazı böbrek hastalıkları vücutta sodyum ve sıvı dengesini bozuyor, bunun sonucunda kan basıncı yükseliyor. Yapılan çalışmalar, genç hipertansiyon hastalarının yüzde 15-20’sinde böbrek hastalığı olduğunu gösteriyor. 

Nasıl önlem almalı?  Düzenli olarak yaptıracağınız kan ve idrar testleriyle böbrek sağlığınızı kontrol ettirin.

 

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Türkiye’nin su ürünleri ihracatı 5 yılda yüzde 100 arttı

Türkiye’de ihracatın yıldızlarından su ürünleri sektörü, son 5 yılda ihracatını ikiye katlayarak 1 milyar 10 milyon dolardan 2 milyar 20 milyon dolara taşıdı.

Son 5 yılda Türkiye’nin ihracatıysa yüzde 58’lik artışla 166 milyar dolardan 262 milyar dolara yükseldi. Su ürünleri sektörü, Türkiye’nin ihracat artış hızını ikiye katladı. 

Türkiye’de 2002 yılında 1.245 olan su ürünleri yetiştiricilik tesisi sayısı 2024 yılı sonunda yüzde 94’lük artışla 2.427’ye yükseldi. Bu artış üretime de yansıdı. 2002 yılında 50 bin ton olan yetiştiricilik kapasitesi, 2024 yılı sonunda 850 bin tona ulaştı. 

Üretimdeki artış ihracattaki sıçramayı beraberinde getirdi. Dünya’nın en ünlü restoranlarında Türk su ürünleriyle hazırlanan menülerin en çok tercih edelenler arasında yer aldığını paylaşan Türkiye Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı Sinan Kızıltan, Türk su ürünlerinin dünyanın her tarafında büyük beğeniyle tüketildiğini dile getirdi. 

Levrek, çipura ve Türk somonu ihracatı sırtladı

Türk su ürünleri sektörünün AR-GE çalışmalarına da ağırlık verdiğini vurgulayan Kızıltan, “Türk su ürünleri sektörü son yıllarda Türk somonu türünde önemli yol kat etti. 2019 yılında 29 milyon dolar olan ihracatımız 2024 yılı sonunda 498 milyon dolara ulaştı. Sektörün 5 yılda 1 milyar doları aşan ihracat artışını Türk somonu domine etti. Levrek ihracatımız 331 milyon dolardan 570 milyon dolara, çipura ihracatımız 286 milyon dolardan 508 milyon dolara çıktı. İhracatımızdaki artışı bu üç türümüz sırtladı” şeklinde konuştu. 

Türk su ürünleri sektörünün Pazar çeşitliliğine de temas eden Kızıltan şöyle devam etti. “100’den fazla ülkeye taze, dondurulmuş, fileto, tam, füme olarak su ürünlerimizi talep edilen şekilde gönderiyoruz. İhracat faaliyetlerimiz, Batı ve Doğu Avrupa’dan Kuzey Afrika’ya, Orta Doğu’dan Körfez ülkelerine, Uzak Doğu’dan Güneydoğu Asya’ya, Kuzey ve Güney Amerika’dan Orta Asya’ya, Kafkasya’dan Balkanlar’a, Sahra Altı Afrika’dan İskandinavya’ya ve hatta Okyanusya’ya kadar geniş bir coğrafyayı kapsıyor. Bu geniş ihracat ağı, uluslararası pazarlarda güçlü bir varlık göstermenin ve küresel ölçekte sürdürülebilir ticari ilişkiler kurmanın somut bir göstergesidir.”

Türk su ürünleri sektöründe sürdürülebilir yetiştiriciliğin hızla arttığını, ileri teknolojiye dayalı akuakültür tesislerinin yaygınlaştığını aktaran Başkan Kızıltan, “2002’de 50 bin olan tesis kapasitemiz, 2024 itibarıyla 850 bine ulaşmış durumda ve bu rakamın daha da artacağına inanıyoruz. Ar-Ge yatırımları sayesinde daha verimli ve çevre dostu yöntemler yaygınlaşıyor. Özellikle deniz kirliliğini azaltmaya yönelik çalışmalar, uzun vadede sektörümüzü daha sürdürülebilir hale getirecek. Son yıllarda yapılan yatırımlar ve modernizasyon çalışmalarının etkisiyle, Türkiye’nin balıkçılık filosu oldukça gelişmiş bir seviyeye ulaşmıştır. Filomuzda, geleneksel kıyı balıkçılığı yapan teknelerden, açık deniz avcılığına uygun büyük ölçekli gemilere kadar geniş bir yelpazede araçlar bulunmaktadır. Özellikle büyük ölçekli gemiler, gelişmiş teknolojilerle donatılmış olup balıkçılığı daha verimli ve sürdürülebilir hale getirmektedir” ifadelerini kullandı.

Üretime yatırım yaparken, kaliteyi artırmaya yönelik yatırımları da eşgüdümlü bir şekilde hayata geçirdikleri bilgisini veren Kızıltan sözlerini şöyle tamamladı: “Türk balıkçılığı, sahip olduğu uluslararası geçerliliğe sahip kalite ve sürdürülebilirlik sertifikalarıyla dünya pazarlarında güçlü bir konuma sahiptir. ISO 9001 ve ISO 22000 gibi kalite ve gıda güvenliği standartlarından, çevre duyarlılığı ve izlenebilirliği belgeleyen GLOBALG.A.P., ASC, BAP, BRCGS, IFS gibi küresel sertifikalara kadar geniş bir yelpazeye sahip olan sektör; üretim süreçlerinden sosyal sorumluluk ve çevresel sürdürülebilirliğe kadar her alanda yüksek standartları kararlılıkla uygulamaktadır. Ayrıca, çevre dostu ve sorumlu deniz ürünlerini teşvik eden Friend of the Sea (FOS) sertifikası ile İslami hassasiyetlere uygun üretim süreçlerini belgeleyen Helal Sertifikası da Türk balıkçılığının çeşitliliğe duyarlı yaklaşımını göstermektedir. Bu güçlü sertifikasyon altyapısı sayesinde Türk su ürünleri, global pazarda yalnızca kaliteli değil; aynı zamanda güvenilir, izlenebilir ve doğaya saygılı bir üretimin temsilcisi olarak öne çıkmaktadır. Orta Doğu pazarında yapılan tüketici araştırmaları, Türk su ürünlerinin büyük oranda tazelik ve lezzet memnuniyeti sağladığını ortaya koymaktadır. Hızlı lojistik ağı, esnek üretim kapasitesi ve yüksek kalite standartlarıyla Türk su ürünleri sektörü, dünya çapında güvenilir bir tedarikçi ve stratejik ticaret partneri olarak konumunu güçlendirmeye devam etmektedir.”

İhracatta ilk üç ülke Rusya, İtalya ve Hollanda

Türk su ürünleri sektörünün en fazla ihracat yaptığı ülkelere bakıldığında Rusya Federasyonu 435 milyon dolarlık taleple ilk sırada yer aldı. İtalya, 239 milyon dolarlık Türk su ürünleri ithalatıyla zirve ortağı olurken, zirvenin üçüncü basamağında 170 milyon dolarla Hollanda yer buldu. 

Türkiye, en büyük dördüncü ihraç pazarı Yunanistan’a 164 milyon dolarlık su ürünleri ihraç ederken, beşinci sıradali ülke 159 milyon dolarlık taleple İngiltere oldu. Orkinos balığı ihracatında açık ara birinci ülke olan Japonya’ya 2024 yılında 115 milyon dolarlık su ürünleri ihraç edildi. Türk su ürünleri sektörünün hava kargoyla büyük başarılara imza attığı Amerika Birleşik Devletleri’ne yapılan su ürünleri ihracatı 93 milyon dolara ulaştı. Türkiye’nin geleneksel ihraç pazarı Almanya’ya 76 milyon dolarlık su ürünleri ihraç edilirken, İspanya 63 milyon dolarlık ihracatla dokuzuncu sıraya adını yazdırdı. Güney Kore 40 milyon dolarlık Türk su ürünleri talebiyle 10. ülke olarak listede yerini aldı. İlk 10 ülkeye yapılan ihracat 1 milyar 592 milyon dolara ulaştı. 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Hayko Cepkin: “Benim En Çok Hatırlamak İstediğim Halim Canlı Performansım”

Türkiye’nin en uzun soluklu gençlik festivali “gelecek peki nasıl?” mottosuyla düzenlenen 39. Genç Günler’de, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde söyleşi konuğu Hayko Cepkin’di. Moderatörlüğünü oyuncu Aslı Şahin’in yaptığı söyleşide, Hayko Cepkin kendi ailesinden bahsederek sözlerine başladı:

“1978 doğumlu, Yozgatlı bir aile evladıyım. Dedem akordionistti. Babam eski davulcu. Büyük halamız udistti. Evde 112 yıllık bir akordiyon var dedemden miras. Evde vals çalınıyor, tango çalınıyordu. Tiyatro başlangıçlıyım ben. Ama sonra opera, şan, klasik batı müziğine geçtim. Ondan sonra Timur Selçuk’un yanına geçtim. Müziğimi incelediğinizde Barok kökenler, Gotik kökenler, türkü formları, sanat müziği formları arabeske kaçan formların olması tesadüfi değil.

97 yılında sektörde çalmaya başladım. Kendi gruplarımız oldu. O dönemde klavyeci denen şey yoktu. O yüzden çok çabuk yükseldim. Grupların aranan klavyecisi oldum.”

Moderatörün her albümde bir imaj değiştiriyorsun, bu süreç nasıl işliyor, nasıl fikirler geliyor. Beyin takımıyla konuşma mı, nasıl bir yerden geliyor? sorusuna cevaben Hayko Cepkin:

“En büyük lüksümüz kendi işimizin sahibi olmamız. Müziği kendimizin yapıyor olması. Kendimizin üretiyor olması. Kendimizin kaydediyor olması. Benim bir şarkıyı çıkardıktan sonra 7 kere revize etmişliğim var. Bu yüzden 2000’lerde çaldığımız albümlerle bugünkülerin hiç alakası yok. 20. Yıl sebebiyle 23 Mayıs tarihinde çıkaracağımız özel albümümüzde 3 tane tamamen canlı konser kayıtlarımızı dijital olarak sunacağız. Benim hatırlamak istediğim halim budur ve benim en çok hatırlamak istediğim halim de canlı performansım.”

Aslı Şahin’in neden Jekyll ile Bay Hyde? sorusu üzerine:

“Teklif oradan geldi. Jekyll ile Hyde karakterleri iyi ile kötünün yansıması, oyunun en önemli kısmı finali. Kendinle yaptığın düet. Bu iki karakteri dünyada farklı insanlar oynamışlar. Jekyll kısmı çok güzel, Hyde kısmında ise bir türlü kötüyü canlandıramıyorlar. Kötü kötü olmuyor. İyi çok güzel. Jekyll ile Hyde’in benim için en önemli taraflarından biri 17 kişilik bir ekip olmamız. Erkeklerden oluşan bir ekiptik, kızlar geldi sonradan nazikleştik. Oyun, dün Zorlu’da çok güzel oynandı. Herkesin mimikleri değişti, ifadeleri değişti. Dün oyunu çok beğendim.”

Aslı Şahin: Peki geleceğe doğru ilerleyelim. 23 Mayıs ve sonrasını konuşalım.

“Kasım ayına kadar turnemiz var. Hem oyunun turnesi olacak. Hem kendi turnem olacak. 200 kişilik senfoniyle Anadolu’ya gideceğiz. Adana ve Gaziantep’te yaptık, yıkıldı. Çok keyifli geçeceğine inanıyorum. Ankara’nın doğusunda bize Mersin Senfoni Orkestrası eşlik edecek. İlk senfoniyi 2018’de yaptım.”

Söyleşinin sonunda seyirci sorularına yer verildi. Söz alan bir seyirci:

Şarkılarında özellikle kullandığın bir metafor, simge, kavram var mı?

“Benim evrenle ilgili bir problemim var. Herkes aşk üzerine yapar. Bunları yaptık tabi. Deneyimlemek zorundayız. Ama hiç yakışmadı ağzıma. Nerdesin balım falan olmadı bende. Sonra “boşluk”. Benim ilk albümümde “boşluk” parçası vardı. O türkü formundadır. Sanırım dilimi buluyorum dediğim ilk şarkımdır. Ne anlatmak istiyorum dediğim “fırtına“ parçasıdır. İlahi noktaya seslenme vardır. Ulvi bir bakış açısı var. Hiçbir şarkım yaşadığım şeylerle alakalı değildir. Bir tek “siren” şarkısı, eşime yazdığım, yaşadığım şeydir. Genelde hayal dünyam, gözlem dünyam, yaşanılan zorlukları görüp empati kurmam gibi bir şey benimkisi.”

Söyleşinin sonunda söz alan Genel Sanat Yönetmeni Ayşegül İşsever:

“Biz bu sene bir pencere açmak istedik. Hayatımız o kadar yoğun geçiyor ki. Bazı şeyler kaçırıyoruz. Büyük bir fırtına geliyor. 2048 yılında hayatımız çok değişik olacak. Bazı meslek dallarının yok olacağı söyleniyor. Şu anda insanlar kendi beyinlerini kullanmak yerine deepseek, chatgpt kullanımı inanılmaz çoğalmış. Sizin konuşmanızın aynısını bir başka şeye yaptırabiliyorlar. Bizi çok değişik bir dünya bekliyor. Yapay zeka insanın yerini alacak diyorlar. Umut ediyoruz biz, hayal ediyoruz. Onların bunu yapma şansı olmadığını söylüyorlar. Müzik alanında da, sanatta da çok farklı şekilde uygulamalar hayatımıza girdi. Artık çevirmenlere değil chatgpt’ye çeviri yaptırıyorlar. Siz kendi sanatınızla ilgili bir endişe hissediyor musunuz?

“Moda, kıyafet şeylerinde bir model kullanılıyor. Giydiriyorsunuz, poz veriyor, fotoğraf çekiliyor. Şu anda yapay zekayla o manken o kıyafeti giymiş gibi gözüküyor, o manken işi bitti mesela. Bu iş 2048’i bulmaz. Dönemsel olarak insanların bir şeylere sürüklendiği biyografik dönemler var. Şimdi de bu. Niye buna kızılıyor? İnsanları tembelleştirdiği, aklını daha az kullandığı için gençlere kızılıyor. Kuşaklar arasındaki kopukluk çok açıldı. Arabaları zaten mahvettiler, her yere ekran koydular. Dönem bunu gerektiriyorsa gençler bunu yaşamak, bunun ceremesini de çekmek zorundalar.  Kötü olan şey el becerilerini kaybediyor insanoğlu. İnsanoğlu hızla kendini revize edecektir.” Dedi.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı