Yıllık arşivler: 2025

Buca’da can dostlar emin ellerde

Buca Belediyesi Sokak Hayvanları Rehabilitasyon Merkezi’nde son 9 ayda 7756 sokak hayvanının tedavisi yapılırken, 2686’sı aşılanarak kısırlaştırıldı, 170 can dostu ise sıcak bir yuvaya kavuşturuldu. Buca Belediye Başkanı Mimar Görkem Duman, ilçenin sessiz sakinlerini koruma ve yaşatma noktasında çalışmalarını özenle sürdürdüklerini söyledi.

 Buca Belediyesi Sokak Hayvanları Rehabilitasyon Merkezi ilçede yaşayan can dostları için fark yaratan çalışmalarını sürdürüyor. Geçtiğimiz nisan ayından bugüne geçen 9 aylık süreçte, kent merkezi ve kırsal ayrımı yapmadan çalışmalarını aralıksız yürüten merkez, 7756 sokak hayvanın tedavisini gerçekleştirdi. Yeni hizmete açılan kedi kısırlaştırma ünitesi ile günlük kısırlaştırma rakamlarını artıran merkez, 2686 sokak canını kısırlaştırıp aşılarını yaptı. Buca Belediye Başkanı Mimar Görkem Duman’ın sahiplenme çağrısının toplumda karşılık bulması ile merkezden sahiplendirilen can dostu sayısı 170’e ulaştı.

 

 ÇALIŞMALAR TİTİZLİKLE SÜRÜYOR

 Buca Belediye Başkanı Mimar Görkem Duman, göreve geldikleri ilk günden itibaren can dostları için çalışmalarını titizlilikle sürdürdüklerini ifade ederek, “Tam donanımlı merkezimizde, uzman veterinerlerden oluşan, işini özveri ve sevgi ile sürdüren güçlü bir ekibimiz var. Yeni hizmete aldığımız kedi kısırlaştırma ünitesi ile birlikte aşılama ve kısırlaştırma rakamlarımızı yüzde 50 oranında artırdık. Sokak hayvanlarının sıcak bir yuvaya kavuşturulması için gerçekleştirdiğimiz sahiplenme çağrısı toplumumuzda büyük karşılık buldu. Pek çok vatandaşımız merkezimizi ziyaret ederek bir can dostuna yuva olmak için ilk adımı attı. Sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlarımız ile dayanışma içerisinde can dostlarımızın sağlığı ve rehabilitesi için çalışıyoruz. İlçemizin sessiz sakinlerini koruma ve yaşatma noktasında elimizden gelen her türlü çalışmayı gerçekleştiriyoruz” diye konuştu.

 

 NELER YAPILIYOR?

 Buca Belediyesi Sokak Hayvanları Rehabilitasyon Merkezi, düzenli olarak can dostlarına poliklinik hizmeti veriyor. Yaralanan ve hastalanan can dostları hayvan ambulansıyla merkeze naklediliyor. Burada deneyimli veteriner hekimler tarafından hayvanların tedavi ve bakımları gerçekleştirilirken kısırlaştırma operasyonları yapılıyor. Öte yandan kısırlaştırılan hayvanlara iç ve dış parazit ile kuduz aşıları da yapılarak sağlıklı bir yaşam sürmeleri hedefleniyor. Ayrıca, kurumlarla yapılan iş birliğiyle yemekhanelerden artan yemekler ormanlık alanlardaki can dostlarına ulaştırıyor. Yine bu alanlarda özellikle soğuk kış günlerinde mama dağıtımı gerçekleştiriyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

12 Şubat’ta Disney+’ta Yayınlanacak, Burak Deniz ve Öykü Karayel’i Bir Araya Getiren ‘Umami’ Filminin Ana Afişi Yayınlandı!

The Walt Disney Company’nin tüm dünyada milyonlarca üyeye sahip dijital yayın platformu Disney+, yeni lokal yapımlarının detaylarını paylaşmaya devam ediyor. 12 Şubat’ta yayına girecek, yapımcılığını Karga Seven’ın üstlendiği, uyarlama senaryosunu Can Cengiz’in kaleme aldığı ve Emre Şahin’in yönetmen koltuğuna oturduğu ‘Umami’ filminin ana afişi yayınlandı. Tek plan çekim tekniği, farklı hikayesi ve güçlü kadrosuyla dikkat çeken filmin yeni afişi yayına geri sayım devam ederken projeye olan merakı giderek yükseltiyor. 

 

2021 yılında vizyona giren ödüllü film ‘Boiling Point’in uyarlaması olan ‘Umami’nin oyuncu kadrosunda Burak Deniz ve Öykü Karayel’in yanı sıra, Osman Sonant, Onur Ünsal, Ulvi Kahyaoğlu, Tuğba Çom Makar, Nergis Öztürk, Murat Kılıç, Selin Şekerci, Can Bartu Arslan, Doğaç Yıldız, Taha Bora Elkoca, İzabella Muzurbaeva, Özlem Türay, Kürşat Demir gibi başarılı isimler yer alıyor. 

 

‘Umami’, şef Sina Bora’nın, İstanbul’da başarılı ve lüks bir restoranı yönetmenin yoğun baskılarıyla boğuşurken, aynı zamanda kişisel hayatı ve ekibinin bitmek bilmeyen talepleriyle başa çıkmak zorunda kaldığı sıra dışı gecesini anlatıyor. 

 

Disney+ Türkiye, ayrıca yeni reklam özelliğini Şubat 2025’te hayata geçirmeye hazırlanıyor. Bu özellik ile, platforma özel orijinal yapımlar, gişe rekorları kıran filmler, ödüllü ve eleştirmenlerce beğenilen dizilerin yer aldığı herkese hitap eden içerik kütüphanesi sürekli büyüyerek izleyiciye sunulmaya devam ederken, hem üyelere hem de reklamverenlere yeni fırsatlar sunuluyor olacak.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Akbank’tan KOBİ’lere Değer Katan Paket Çözüm: “KOBİM Kazansın”

Akbank’ın KOBİ’lere özel sunduğu KOBİM Kazansın paketiyle ilk kez Akbanklı olan veya son 30 gün içinde işlem yapmamış ve aktif ürünü bulunmayan Akbanklı KOBİ’ler kampanya kapsamındaki 9 üründen en az 6’sını kullanıyor, 20.000 TL chip-paranın sahibi oluyor. Ayrıca 6 ay boyunca ücretsiz EFT ve havale avantajı sunan bu paket, KOBİ’lerin finansal ihtiyaçlarına güçlü bir çözüm sağlıyor.

 

Akbank, KOBİ’lerin finansal ihtiyaçlarına yanıt sunan yeni bir kampanya başlattı. Kampanya ile işletmeler 9 bankacılık ürününden en az 6’sını kullanarak 20.000 TL değerinde chip-para kazanma fırsatı elde ediyor. Ayrıca, 6 ay boyunca ücretsiz EFT ve havale işlemleri avantajından da yararlanabiliyorlar. 01-31 Ocak tarihleri arasında geçerli olan “KOBİM Kazansın” kampanyasından ilk kez Akbanklı olan ya da son 30 gün içinde işlem yapmamış ve Banka aktiflik kriterlerine göre aktif ürünü bulunmayan Akbanklı KOBİ’ler yararlanabiliyor.

 

Hedeflerinin bankacılık ürünlerini KOBİ’lerin değişen ihtiyaçlarına yönelik olarak sürekli geliştirmek ve çeşitlendirmek olduğunu belirten Akbank KOBİ Bankacılığı Genel Müdür Yardımcısı Bülent Oğuz, “Akbank olarak KOBİ’lerin ekonomimizin lokomotifi olduğuna inanıyor ve onların büyüme yolculuklarında yanlarında yer almaktan gurur duyuyoruz. Bu kapsamda işletmelerimizin hem finansal hem de finans dışı ihtiyaçlarına özel çözümler geliştiriyoruz. Bu çalışmalarımızın bir ürünü olan ‘KOBİM Kazansın’ modeli, farklı finansal ürünlere tek bir pakette avantajlı ve ayrıcalıklı şekilde erişme imkanı sunuyor. KOBİ’lerimizin rekabet gücünü artıran ve ülkemizin ekonomik kalkınmasına destek olan çözümler sunmaya devam edeceğiz” dedi.

 

Kampanyadan yararlanmak isteyen KOBİ’ler, Akbank’ın dijital kanalları veya şubeleri aracılığıyla başvurularını gerçekleştirebiliyorlar. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

NanoKnife Yöntemiyle Ameliyatsız Çözüm

TOBB ETÜ Tıp Fakültesi Hastanesi, Üroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Öztuğ Adsan liderliğinde, prostat kanseri tedavisinde yeni bir dönem başlatan NanoKnife (IRE) teknolojisini hastalarının hizmetine sunuyor.

Prof. Dr. Öztuğ Adsan: “Nanoknife Tedavisi Büyük Bir Umut”

Üroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Öztuğ Adsan, bu yöntemin prostat kanseri tedavisinde çığır açtığını belirterek, “Hastalarımızın yaşam kalitesini koruyarak kanseri etkili bir şekilde tedavi edebilmek büyük bir başarıdır. NanoKnife teknolojisi, komplikasyon riskini en aza indirirken, tedavi sürecini hasta dostu hale getiren bir yöntemdir” dedi.

Ameliyat gerektirmeyen ve yan etkileri en aza indiren bu yenilikçi yöntemin, prostat kanserine karşı etkili bir çözüm sunarak hastaların yaşam kalitesini koruma hedefiyle dikkat çektiğini ifade eden Prof. Dr. Adsan, prostat kanserinin, erkeklerde en sık görülen ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilen hastalıklardan biri olduğunu  ancak geleneksel yöntemlerin aksine, NanoKnife tedavisinde kesiye gerek kalmadan uygulama yapıldığını ve kalıcı yan etkilerin önüne geçildiğini söyledi.

“Bu teknolojiyle tedavi edilen hastalar; idrar kaçırma, sertleşme bozukluğu gibi komplikasyonlarla karşılaşmadan hızla günlük yaşamlarına dönebiliyor.” Diyen Prof. Adsan,  Prostat kanserinde devrim yaratan bu yöntemin, hem etkili hem de hasta dostu bir tedavi sunduğuna dikkat çekti. 

Füzyon Biyopsi ile Doğru Tanı ve Hedefe Yönelik Tedavi

Hastanede kullanılan ileri düzey füzyon biyopsi sistemlerinin, MR görüntüleme ile prostat kanserini detaylı şekilde tespit etmeyi sağladığı bilgisini veren Prof. Adsan şöyle devam etti ; “Hedefe yönelik biyopsi sayesinde kanserli dokular hassas bir şekilde belirlenip tedavi ediliyor. NanoKnife teknolojisi, sadece kanserli bölgelere müdahale ederek çevre dokulara zarar vermeden, tedavi sürecini mümkün olan en az riskle gerçekleştiriyor.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Sömestir Tatilinde Çocuklar için Sanat ve Eğlencenin Adresi: Kalyon Kültür

Kalyon Kültür, yarıyıl tatilinde farklı yaş gruplarından çocukları kültür ve sanatla buluşturacak ücretsiz atölyeler sunacak.

Nişantaşı’nda bulunan Taş Konak’ta her ay sanatseverler için zengin bir etkinlik içeriği sunan Kalyon Kültür, çocukların yaratıcı düşünmelerini desteklemek, sanatla birlikte sosyalleşebilmelerine katkı sağlamak ve kendi el becerileriyle yaratıcı eserler ortaya çıkarabilmeleri amacıyla sömestir tatilinde çocuklara özel bir etkinlik programı hazırladı. 

Farklı yaş gruplarına ve ilgi alanlarına hitap eden sömestir programında yaratıcı drama atölyesinden ebru, seramik, kukla, maske ve kottan portre atölyesine kadar pek çok etkinlik yer alıyor. Öte yandan Ressamları Tanıyorum / Burhan Doğançay ve Müzikli Yaratıcı Hikaye Okumaları da Kalyon Kültür’ün sömestir programı içinde bulunuyor. 

Değerli eğitmenler eşliğinde gerçekleştirilecek ücretsiz atölyelere katılmak için https://www.kalyonkultur.org/tr/etkinlikler/ adresine kaydınızı yaptırabilirsiniz.

Kalyon Kültür Sömestir Tatili Programı 

18 Ocak Cumartesi / 14.00 Ressamları Tanıyorum / Burhan Doğançay (6-12 yaş)

Eğitmen: Hasan Çıkmış

21 Ocak Salı / 14.00 / Çocuklar için Ebru Atölyesi (5-12 yaş)

Eğitmen: Pınar Bora 

22 Ocak Çarşamba / 13.00 / Yaratıcı Drama (7-12 yaş)

Eğitmen: Ezgi Bikbay Şafak

23 Ocak Perşembe / 14.00 / Kottan Portre Atölyesi (7-12 yaş)

Eğitmen: Pınar Bora 

24 Ocak Cuma / 14.00 / Sevimli Hayvanlar Seramik Atölyesi (5-12 yaş)

Eğitmen: Pınar Bora 

25 Ocak Cumartesi / 14.00 / Kukla Atölyesi (6-12 yaş)

Eğitmen: Buket Ada Kılıç

29 Ocak Çarşamba / 14.00 / Müzikli Yaratıcı Hikaye Okumaları (5-8 yaş)

Eğitmen: Betül Taşçı

30 Ocak Perşembe / 14.00 / Çocuklar için Maske Atölyesi (6-12 yaş)

Eğitmen: Buket Ada Kılıç

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Antalya Büyükşehir Belediyesi Nazım Hikmet’i anıyor

Türk şiirinin evrensel sesi Nazım Hikmet, doğumunun 123. yılında Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından unutulmaz bir gösteriyle anılacak. 15 Ocak Çarşamba saat 20.30’da Atatürk Kültür Merkezinde gerçekleşecek “Hikmet’in Oğlu” isimli müzikli gösteride ünlü şair şiir ve müzikler eşliğinde anılacak. 

Antalya Büyükşehir Belediyesi, edebiyat ve sanatseverler için unutulmaz bir geceye ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Türk şiirinin evrensel sesi, büyük şair Nâzım Hikmet, doğumunun 123. yılında Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından anlamlı bir etkinlikle anılacak.

ŞİİR VE MÜZİĞİN BÜYÜLÜ BİRLİKTELİĞİ

Sanat yönetmenliğini Alpdoğan Esenoğlu’nun üstlendiği “Hikmet’in Oğlu” adlı müzikli gösteri; şairin yaşamını, aşklarını, mücadelesini ve umut dolu dizelerini sahneye taşıyor. Şiir ve müziğin büyülü birlikteliğiyle kurgulanan gösteri, izleyicilere Nâzım Hikmet’in dünyasına benzersiz bir yolculuk vadediyor.

BÜYÜK USTA ANILACAK

Nazım Hikmet’in eserlerinden bestelenmiş parçalar ve etkileyici şiir yorumlarıyla zenginleştirilen bu performans, 15 Ocak Çarşamba akşamı Atatürk Kültür Merkezi Aspendos Salonu’nda saat 20.30’da sahnelenecek. Sanatseverler, edebiyat ve müzik dolu bir gecede büyük ustayı anma fırsatı bulacak. Tüm vatandaşların ücretsiz olarak davetli olduğu etkinlik, edebiyatın ve müziğin gücünü bir kez daha gözler önüne serecek.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Tüik: Tavuk eti üretimi 216 bin 754 ton, tavuk yumurtası üretimi 1,71 milyar adet olarak gerçekleşti

Kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre, tavuk yumurtası üretimi %4,9 azaldı, kesilen tavuk sayısı %5,6 arttı, tavuk eti üretimi %7,2 arttı. Ocak-Kasım döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre, tavuk yumurtası üretimi %3,6 arttı, kesilen tavuk sayısı %7,0 arttı, tavuk eti üretimi %6,9 arttı.

Bir önceki ay 227 bin 675 ton olan tavuk eti üretimi Kasım ayında %4,8 oranında azalarak 216 bin 754 ton oldu.

Bir önceki ay 1 milyar 881 milyon 358 bin adet olan tavuk yumurtası üretimi Kasım ayında %9,1 oranında azalarak 1 milyar 710 milyon 852 bin adet oldu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Otomotiv sektörü dönüşürken tedarik zincirinde yeni çözümler sunuluyor

Yeniden kullanılabilir ambalaj çözümlerinde dünya lideri olan CHEP, koruyucu iç profil tasarımları ile hassas ve kırılgan parçaların hasarsız taşınmasını sağlıyor.

Aynı zamanda bu profiller, gereksiz dolgu malzemelerinin kullanımını en aza indiriyor, geri dönüştürülebilir ve yeniden kullanılabilir malzemelerden üretilirse karbon ayak izinin azaltılmasına katkı sunuyor.

Otomotiv sektörü, alternatif yakıtlarla çalışan araçlara geçiş sürecinde yeni zorluklarla karşılaşıyor. Özellikle hassas, pahalı ve kırılgan parçalar, standart ambalaj çözümlerinin ötesinde yenilikçi yaklaşımlar gerektiriyor. Bu durum, sürdürülebilir ve uzun vadeli bir tedarik zinciri stratejisi arayan firmaları yeni arayışlara yönlendiriyor.

Otomotiv tedarik zincirinde gereken yeni çözümlere dair görüş bildiren CHEP Orta ve Doğu Avrupa Direktörü Funda Şimşirel şunları söyledi:  ‘’Otomotiv sektörü gibi hassas ve karmaşık bileşenlerin taşındığı bir alanda, dış ambalaja ek koruyucu iç profillerin kullanımı büyük önem taşıyor. Otomotiv parçaları taşıma esnasında yeterince korunamadığında, hem mali kayıplar hem de çevresel etkiler artıyor. Özellikle yeni nesil elektrikli araçlarda kullanılan bataryalar ve hidrojen yakıt hücreleri gibi kırılgan ve pahalı parçalar için daha özelleştirilmiş çözümlere ihtiyaç duyuluyor.’’

‘’Depolama alanları daha verimli kullanılabiliyor’’

Sundukları ambalaj tasarım çözümlerine dair bilgi veren Şimşirel, ‘’Uzmanlar, koruyucu iç profil kullanımının sadece ürünleri korumakla kalmadığını, aynı zamanda lojistik operasyonlarının verimliliğini artırdığını belirtiyor. Müşteriye özel iç profil tasarımlarımız, sevkiyat sırasında ürünlerin hareket etmesini önleyerek hasar riskini en aza indiriyor ve önemli maliyet tasarrufları sağlıyor. Aynı zamanda sevkiyat başına taşınan urun miktarını artırarak nakliye ve depolama alanlarının daha verimli kullanılmasına yardımcı oluyor” dedi. Ambalaj atıklarının azaltılması, otomotiv sektöründeki karbon ayak izini azaltmanın en hızlı yollarından biri olduğu belirten Şimşirel, “Bu profillerin kullanımı, gereksiz dolgu malzemelerinin kullanımını en aza indirirken, geri dönüştürülebilir ve yeniden kullanılabilir malzemelerden üretildiklerinde çevre dostu bir seçenek sunuyor’’ diye konuştu.

‘’Müşteri memnuniyeti artarken, firmalara rekabet avantajı sağlıyor”

Tedarik zincirinde zamanında ve hasarsız teslimatın, müşteri memnuniyeti açısından büyük önem taşıdığını vurgulayan Şimşirel, şöyle konuştu: ‘’Otomotiv sektöründe güven ve sadakatin kazanılması için ürünlerin mükemmel koşullarda müşteriye ulaşması kritik bir unsur. Koruyucu iç profil kullanımı, parçaların sorunsuz ve güvenli bir şekilde taşınmasını sağlayarak tedarik zincirinde kesintisiz bir süreç yaratıyor. Çevresel sürdürülebilirlik, maliyet tasarrufu ve müşteri memnuniyetini artırma gibi avantajlar sunan bu çözümler, sektörde rekabet avantajı elde etmek isteyen firmalar için büyük önem taşıyor’’ ifadelerini kullandı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Çocuklarda Besin Alerjisi 2-3 Kat Arttı

Çağımızın önemli bir sorunu olan besin alerjisi son yıllarda çocuklarda daha yaygın görülüyor.

Yapılan araştırmalar;  çocuklarda besin alerjisinin son 20 yıl içinde 2-3 kat arttığını gösteriyor. Bu artışla birlikte, dünyada ve ülkemizde her 100 çocuktan yaklaşık 8’inde besin alerjisi oluştuğu belirtiliyor. Özellikle gelişmiş ülkelerde şehirleşme, hareketsiz yaşam gibi yaşam tarzındaki değişiklikler, hava kirliliği, kimyasal maruziyet gibi çevresel faktörler, çocukların mikroorganizmalar ile yeterince temas etmemesi, cilt veya bağırsak gibi koruyucu yapıların zarar görmesi ve beslenme alışkanlıklarındaki değişiklikler, çocuklarda gelişen besin alerjisinin temel nedenlerini oluşturuyor.  Acıbadem Ataşehir  Hastanesi Çocuk Alerjisi Uzmanı Dr. Ezgi Topyıldız,  bağışıklık ve sindirim  sistemi henüz tam olarak olgunlaşmadığı için besin alerjisine en sık bebeklik ve erken çocukluk dönemi olan ilk 3 yaşta rastlandığına dikkat çekerek,   “Besin alerjisi çocuğun beslenmesini kısıtlayarak büyüme ile gelişmeyi olumsuz etkileyebiliyor ve yaşam kalitesinde düşüşe yol açabiliyor, dahası nefes darlığı gibi ciddi reaksiyonlar oluşturabiliyor. Bu nedenle çocuğunda besin alerjisi olduğunu düşünen ebeveynlerin hemen bir çocuk alerji hekimine başvurmaları gerekiyor. Besin alerjisi ebeveynleri çok kaygılandırsa da aslında doğru tanı, güvenli bir diyet ve acil durum hazırlığıyla çocukların sağlıklı bir yaşam sürmeleri sağlanabiliyor” diyor. 

 

 

Alerjiye neden olan 170’ten fazla besin tanımlanmış! 

 

Günümüze kadar, besin alerjisine neden olabilen 170’ten fazla besin tanımlanmış. Çocuk Alerjisi Uzmanı Dr. Ezgi Topyıldız, ancak bu besinlerin sadece bazılarının yaygın olarak alerjiye yol açtığını belirterek, “Çocuklarda en sık alerjiye neden olan besinler; inek sütü, yumurta, soya, buğday, yer fıstığı, kuruyemişler, balık ve kabuklu deniz ürünleridir. Bunlar arasında yer fıstığı ve kabuklu deniz ürünleri daha ciddi reaksiyonlar oluşturabiliyor” bilgisini veriyor.  

 

Sadece koklamak bile yeterli gelebiliyor! 

 

Bazı besin alerjileri ilerleyen yaşla birlikte kaybolabiliyor. Özellikle süt, yumurta ve buğday alerjisi olan çocukların önemli bir kısmında bu alerjenler gerileme eğiliminde oluyor. Bununla birlikte yer fıstığı, kuruyemiş, balık ve kabuklu deniz ürünleri gibi besinlere karşı olan alerjiler yaşam boyu devam edebiliyor. Besin alerjisi oluşması için her zaman besinin yenmesi gerekmiyor. Bazı durumlarda besinin kokusunu solumak veya deriye temas etmesi de alerjik reaksiyonlara yol açabiliyor. 

 

Alerjisi geçmiştir düşüncesiyle “az miktarda” da olsa asla! 

 

Çocuklarda besin alerjisinde bazı kurallara dikkat etmek ise yaşamsal önem taşıyor. Çocuk Alerjisi Uzmanı Dr. Ezgi Topyıldız, alerjen içeren besinleri  “Çocuğumun besin alerjisi artık geçmiştir” düşüncesiyle “az miktarda” da olsa asla denememeniz gerektiği uyarısında bulunarak, “Zira, alerjen besinler çok küçük miktarlarda bile ciddi reaksiyonlara neden olabiliyor. Besin alerjisi olan çocuklar hekimleri tarafından genellikle 3-6 ay aralıklarla takip ediliyor. Alerjinin zamanla geçtiğine ancak doktor kontrolünde karar verilebiliyor. Diğer taraftan, besinleri diyetten çıkarmak çocuklarda beslenme yetersizliklerine yol açabiliyor. Bu nedenle hekim önerisi olmadan gelişigüzel diyet uygulamaktan da kaçınmak gerekiyor” diyor. 

 

En sık cilt sorunları yaşansa da, dikkat!

 

Besin alerjisinde ilk belirtiler sıklıkla kızarıklık, kurdeşen, şişlik ve kaşıntı şeklinde cilt bulgularıyla ortaya çıksa da diğer sistem tutulumları da sık görülüyor. Besin alerjisinin belirtileri hafif başlayabiliyor, ancak ilerleyerek ciddi reaksiyonlara dönüşebiliyor. Özellikle dudak, dil ve boğaz şişmesi, nefes darlığı veya bilinç değişikliği gibi belirtiler acil müdahale gerektiriyor.   Dr. Ezgi Topyıldız, besin alerjisinin en yaygın belirtilerini şöyle sıralıyor:

 

Ciltte: Kurdeşen (ürtiker), egzama alevlenmeleri, kaşıntı, kızarıklık, döküntü.

Sindirim sisteminde: Karın ağrısı, bulantı, kusma, ishal veya kanlı, mukuslu dışkı.

Solunum sisteminde: Burun akıntısı, hapşırık, öksürük, nefes darlığı, hırıltılı solunum, boğazda kaşıntı hissi.

 

Belirtiler günler sonra bile başlayabiliyor!  

 

Besin alerjisi, besinlerin içerdiği proteinlere karşı bağışıklık sistemimizin verdiği anormal yanıt sonucu oluşuyor. IgE aracılı ve non-IgE (IgE dışı) aracılı olmak üzere iki mekanizmayla gelişiyor. 

 

IgE aracılı mekanizma: Bağışıklık sistemi, besin proteinlerini tehdit olarak algılayarak IgE antikorları üretiyor. Besin alerjeni vücuda tekrar girdiğinde, IgE antikorları mast hücrelerinden histamini ve diğer kimyasalları serbest bırakıyor. Bu kimyasallar genellikle dakikalar veya saatler içinde pek çok reaksiyona neden olabiliyor. 

Non-IgE aracılı mekanizma: IgE antikorları rol oynamıyor, alerjik reaksiyon bağışıklık sistemindeki T hücreleri gibi farklı hücresel mekanizmalar üzerinden gerçekleşiyor. Alerjik reaksiyonlar daha geç ortaya çıkıyor ve belirtiler besin alerjenine maruz kaldıktan saatler veya günler sonra görülüyor. 

 

TEDAVİDE 5 KRİTİK KURAL! 

 

Besin alerjisinin tedavisinde en temel hedef, çocuğun güvenliğini sağlamak ve yaşam kalitesini artırmak. Çocuk Alerjisi Uzmanı Dr. Ezgi Topyıldız, besin alerjisinin tedavisinde 5 kritik kuralı şöyle özetliyor: 

 

Alerjen besinin diyetten çıkarılması 

 

Alerjiye neden olan besin veya besinler diyetten tamamen çıkarılıyor. Ebeveynlere etiket okuma alışkanlığı kazandırılıyor ve besinlerin gizli kaynakları hakkında bilgi veriliyor. Çocuğa, yaşına uygun şekilde, hangi besinlerden kaçınması gerektiği anlatılıyor. 

 

Beslenme ve takviye planı 

 

Alerjen besinin diyetten çıkarılmasıyla gelişebilecek besin eksikliklerini önlemek amacıyla çocuğa özel beslenme planı oluşturuluyor. Örneğin, süt alerjisi olan çocuklarda kalsiyum ve D vitamini takviyeleri gerekebiliyor. 

 

Acil durum yönetimi

 

Ciddi reaksiyon riski taşıyan çocuklar için adrenalin oto-enjektörleri reçete ediliyor. Aileler, bakıcılar ve okuldaki yetkililer çocuğun besin alerjisi konusunda bilgilendiriliyor ve acil durumlarda nasıl müdahale edileceği öğretiliyor.

 

Oral immünoterapi (OIT) 

 

Tercihen 4 yaş üzerinde, besin alerjisi gerilememiş olan çocuklarda, doktor kontrolünde, düşük dozlarla başlanarak, alerjen besinin toleransının artırılması hedefleniyor. Dr. Ezgi Topyıldız, bu sayede bağışıklık sisteminin zamanla alerjen besini “tanımaya” başladığını ve tepkilerini azalttığını belirterek, “Bu yöntemle, özellikle yer fıstığı, süt ve yumurta gibi yaygın alerjenlere karşı kazara maruziyet durumunda oluşabilecek hayati tehlikenin azaltılması sağlanıyor. Yöntem sayesinde çocuk ve ailesinin günlük yaşam kalitesi önemli ölçüde artıyor” diyor. 

 

Düzenli takip 

 

Besin alerjisi zamanla kaybolabildiği için çocuğun düzenli olarak çocuk alerjisi uzmanı tarafından takip edilmesi gerekiyor. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kalın Bağırsak Kanserinin En Önemli Sebebi Polipler

Erişkin yaş grubunda her 5 kişiden 1’inde kolon poliplerine rastlamanın mümkün olduğunu belirten VM Medical Park Ankara Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Gürkan Çelebi, “Bu sıklık; 50 yaş üzerindeki bireylerde yüzde 40’a, 65 yaş üzeri kişilerde ise yüzde 50’nin üzerine çıkmaktadır. Polipler, kalın bağırsağın en sık görülen patolojik oluşumlarıdır. Kalın bağırsak kanserlerinin en önemli sebebinin polipler olduğu unutulmamalıdır” dedi.

 

VM Medical Park Ankara Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Gürkan Çelebi, kalın bağırsak polipleri hakkında açıkalamalarda bulundu.

 

RİSK FAKTÖRLERİ

 

Doç. Dr. Çelebi, kalın bağırsakta polip oluşumunu artıran başlıca risk faktörlerini şu şekilde sıraladı:

  • “45 yaş üstü,
  • Kilo fazlalığı,
  • Fiziksel aktivite azlığı,
  • Diyabet hastalığı,
  • Kişinin kendisinde veya ailesinde kalın bağırsak kanseri veya kalın bağırsak polibi öyküsü,
  • Tütün kullanımı,
  • Polip oluşumunu artıran genetik geçişli hastalıkları (Ailesel polipozis sendromları),
  • Ülseratif kolit, Crohn’s hastalığı gibi inflamatuvar bağırsak hastalıklarıdır.”

 

HERHANGİ BİR BELİRTİ VERMEYEBİLİR

            

Kalın bağırsak poliplerinin büyük çoğunlukla herhangi bir belirti vermediğini belirten Doç. Dr. Çelebi, şu bilgileri paylaştı:

 

“Bu nedenle polipler, tarama kolonoskopileri veya başka bir nedenle yapılan radyolojik yöntemlerle tesadüfen saptanmaktadır. Ancak özellikle polip boyutu büyüdükçe dışkılama alışkanlığında değişiklikler, dışkılama esnasında mukus gelmesi, kanama ve buna bağlı kansızlık belirtileri, nadiren de karın ağrısı ile karşımıza çıkabilmektedir.”

 

DIŞKIDA GİZLİ KAN TESTİ TANI KONMASINDA YETERSİZDİR

 

Dışkıda gizli kan (GGK) testinin yaygın kullanılan bir tarama testi olmasına karşın, kalın bağırsak poliplerinin tespitinde oldukça yetersiz olduğunu belirten Doç. Dr. Çelebi, “Dışkıda gizli kan testinin negatif olması, kalın bağırsak polipi olmayacağı anlamına gelmediği gibi, testin pozitif olması da her zaman kişide kalın bağırsak polipi-kanseri olduğu anlamına gelmez” açıklamasında bulundu.

 

ÇOĞUNLUKLA İYİ HUYLU RAPOR EDİLMEKTEDİR

 

Kalın bağırsak poliplerinin, iyi huylu (benign) veya kötü huylu (malign) olabileceğini söyleyen Doç. Dr. Çelebi, “Kolonoskopik kontrollerde saptanan poliplerin çoğunluğunun iyi huylu polipler olduğu rapor edilmektedir. Kalın bağırsak kanserlerinin en önemli sebebinin polipler olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca, iyi huylu kalın bağırsak poliplerinin bile büyük boyutlarda bağırsak tıkanıklıklarına ve kanamalara neden olabileceği, bu olguların tedavi için cerrahi yöntemlere ihtiyaç duyabileceği unutulmamalıdır” dedi.

 

KOLONOSKOPİ İLE TANI KONULABİLİR

 

Kalın bağırsak poliplerinin tespitinde en etkili yöntemin kolonoskopi olduğunu dile getiren Doç. Dr. Çelebi, “Kolonoskopi kalın bağırsak poliplerinin hem tanısında, hem de tedavisinde en etkili ve en güvenli yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte, büyük kalın bağırsak polipleri tomografi (BT) ve magnetik rezonans (MR) gibi kesitsel radyolojik görüntüleme yöntemleri ile tespit edilebilir. Ancak bu radyolojik yöntemler sadece tanı imkanı sağlayabilir, tedavi amaçlı kullanılamazlar” ifadelerini kullandı.

 

TEDAVİ YOLLARI

            

Kalın bağırsak poliplerinin nasıl tedavi edildiğine değinen Doç. Dr. Çelebi, “Kolonoskopi esnasında kalın bağırsak polipleri tespit edildiklerinde bu polipler çıkarılabilir. Özellikle küçük ve saplı poliplerin kolonoskopi esnasında çıkarılması mümkünken, büyük polipler ve sapsız geniş tabanlı (sesil) poliplerin çıkarılması ileri endoskopik tekniklere (endoskopik rezeksiyon yöntemleri) ihtiyaç duyacağı için ilave kolonoskopi seansları uygulanabilmektedir. Kalın bağırsak poliplerinin büyük bir kısmı kolonoskopi ile tedavi edilebilirken, kolonoskopik olarak çıkarılması mümkün olmayan poliplerde ameliyat gerekebilmektedir” dedi.

 

İYİ HUYLU VE KÖTÜ HUYLU OLMALARINA GÖRE DEĞİŞKENLİK GÖSTEREBİLİR

            

Kalın bağırsak poliplerinin tekrarlama riskinin, iyi huylu veya kötü huylu olmalarına göre değişkenlik gösterebileceğini anlatan Doç. Dr. Çelebi, “Literatürde kolonoskopi ile polip çıkarıldıktan sonra, 3 yıl içerisinde yüzde 40’a varan oranlarda kalın bağırsağın herhangi bir bölümünde tekrar polip oluşabildiği bildirilmektedir. Kolon polipleri çıkarıldıktan sonra gastroenteroloji uzmanının uygun gördüğü aralıklarla kolonoskopik olarak takip önerilmelidir” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı