Yıllık arşivler: 2025

Genç Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun yeni ekibi belirlendi

Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun gençler için düzenlediği “Genç NKT” projesinde yeni dönemde yer alacak gençler yapılan uygulamalı sınavla belirlendi. Ekibe seçilen 26 genç, 5 ay boyunca alacakları eğitim kapsamında bir tiyatro oyununun sahnelenmesi sürecine de yakından tanıklık edecekler. 

Nilüfer Kent Tiyatrosu (NKT), gençlere tiyatronun her alanında deneyim kazandırmak ve onları sahne sanatlarına teşvik etmek amacıyla yürüttüğü “Genç NKT” projesini bu yıl da yeni katılımcılarla sürdürüyor.

Projede bu yıl yer alacak isimler yapılan sınavla belirlendi. Tiyatroya ilgi duyan 15-25 yaş arası 126 gencin başvurduğu proje, yoğun talep gördü. 3 gün süren uygulamalı sınavda, seçici kurulda Nilüfer Kent Tiyatrosu oyuncularından ve kreatif ekibinden oluşan 6 kişilik ekip yer aldı. Seçici kurulun değerlendirmesi sonucunda sınava giren gençler arazsından 26 kişinin “Genç NKT” ekibinde yer almasına karar verildi. 

Ekibe katılan gençler, yaklaşık 5 ay sürecek eğitim programına katılacak. Eğitim programında gençler; “Oyunculuk”, “Doğaçlama”, “Hareket”, “Tiyatro Düşüncesi”, “Tasarım” ve “Butafor” gibi tiyatronun farklı alanlarında atölye çalışmaları yapacak. Ayrıca genç yetenekler, bir tiyatro oyununun sahnelenmesi sürecine de yakından tanıklık edecekler.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bireysel travmalar toplumsal travmalara dönüşebiliyor! İnsan eli ile ortaya çıkan felaketler öfkeyi tetikliyor, dünyaya olan güveni sarsıyor!

Özellikle çocukların duygusal destek alması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Serdar Nurmedov, “Verdikleri tepkilerin mevcut bağlamda normal olduğunu, bu tür felaketlerin anlaşılması ve kabullenmesinin herkes için zor olduğunu vurgulamak gerekir.” dedi. Felaketlerin ardından sosyal medya kullanımının sınırlandırılmasının, bilgi kirliliğinden korunmayı sağlayacağını aktaran Prof. Dr. Serdar Nurmedov, toplumsal travmaların panzehrinin dayanışma ve eğitimin güçlendirilmesi olduğuna, travmaların doğru şekilde ele alınmaması durumunda, nesiller boyu sürecek olumsuz etkiler bırakabileceğine vurgu yaptı.

Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Serdar Nurmedov, üst üste yaşanan olumsuz olayların kişiler ve toplum üzerindeki etkilerinden bahsetti.

Yaşadığımız felaketler ve travmalar, dünyaya ve insana dair bazı temel inançlarımızı sarsıyor

İnsanların robot olmadığını, karmaşık düşüncelerimiz, duygularımız ve hislerimiz olduğunu ifade eden Prof. Dr. Serdar Nurmedov, “İster doğal afet olsun, ister insan eli ile gerçekleşsin felaketlere karşı tepki veririz ve bu gayet normal.” dedi.

Dünyaya geldiğimizde hayat yolculuğumuza sevgi ve güven dolu insanlar olarak başladığımızı aktaran Prof. Dr. Serdar Nurmedov, ancak zaman içerisinde yaşadığımız felaketler ve travmaların, dünyaya ve insana dair bazı temel inançlarımızı sarstığını söyledi.

Karmaşık duygularla mücadele etmenin en iyi yolu bu duyguların varlığını kabul etmek… 

Yaşanan son yangın felaketinden sonra, birçok insanın bir noktada dünyanın öngörülebilir olduğuna veya iyi insanlara kötü şeyler olmayacağına dair inançlarının yerle bir olduğunu dile getiren Prof. Dr. Serdar Nurmedov, “Bir yanda feryat-figan eden acı ve kedere gark olan aileler ve sevenleri, diğer bir yanda tatillerine ve eğlenmeye kaldığı yerden devam eden kişiler, süreci dışarıdan takip eden bizlerde karışık duygulara sebep oluyor. Bir yanda acı ve keder, öte yanda öfke ve kızgınlık gibi duygulara kapılıyoruz.” dedi.

Her ne kadar bu karmaşık duygularla mücadele etmenin birden fazla yolu olsa da en kestirme yolunun bu duyguları anlamak, anlamlandırmak ve bu duyguların varlığını kabul etmek olduğunu söyleyen Prof. Dr. Serdar Nurmedov, şöyle devam etti:

“Kabul etmek ile kabullenmek bir değildir. Kabul etmek demek, kaçınmamak demek, yok saymamak demek, varlığına müsaade etmek demektir. Çünkü bizi insan yapan duygularımızdır. Duygularımızı ifade etmek, paylaşmak olumsuz olanları hafiflettiği gibi, olumlu olanları da arttırır. Duygularımızı bastırmak ve onları yok sayarak ‘normal’ davranmaya çalışmak bizi kötü etkiler. Çünkü anormal bir durumda normal tepki vermenin kendisi anormaldir.”

İnsan eli ile ortaya çıkan felaketler öfkeyi tetikliyor 

İnsan eli ile ortaya çıkan felaketlerin çoğu zaman öfkeyi tetiklediğinin altını çizen Prof. Dr. Serdar Nurmedov, “Kabullenmeyi zorlaştırır. Anlamayı ve anlamlandırmayı zorlaştırır. Bireyin adalet ve güven hissini sarsar. Güvensizlik kişiyi ‘düzenin asla düzelmeyeceği’ fikrine sürükleyebilir. Kuralların adil bir şekilde işlemediği algısı bireyde endişe ve huzursuzluğa sebep olur. Haksızlığa uğrayan insanlarda yoğun bir öfke hasıl olur. İçinde bulunduğu toplumun ve sistemin kendisini koruyamayacağını düşünür, kendine olan güveni azalır ve dünyaya olan güveni sarsılabilir. Tüm bunların neticesinde eğer bu süreci iyi yönetemezlerse travma sonrası stres bozukluğu gelişebilir.” uyarısında bulundu.

Çocukların bu tür olaylara verdikleri tepkiler normal kabul edilmeli…

Yangında arkadaşlarını kaybeden, hayatını kaybedenler için üzülen ve haberlere maruz kalan çocukların duygusal gelişimi ve ruh sağlığının derinden etkilenebileceğini aktaran Prof. Dr. Serdar Nurmedov, “Bu çocuklar böyle durumlarda hiç olmadığı kadar ebeveyn desteğine ve rehberliğine ihtiyaç duyarlar.” dedi.

Çocukların duygularını, hislerini ve düşüncelerini açıkça ve detaylı bir şekilde ifade etmelerine müsaade edilmesi gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Serdar Nurmedov, “Verdikleri tepkilerin mevcut bağlamda normal olduğunu, bu tür felaketlerin anlaşılması ve kabullenmesinin herkes için zor olduğunu vurgulamak gerekir. Kayıp ve ölümü anlatırken yaşına uygun ifadeler ve açıklamalar kullanılmalı. Sosyal medya ve haber izleme süreleri azaltılmalı. Kaygılarını arttıracak konuşmalardan ziyade güvende hissedebilecekleri ortam yaratılmalı ve rahatlatıcı etkinliklere yönlendirilmeliler. Rutinlerini sürdürmelerine özen gösterilmeli. En önemlisi, tutum ve davranışlarımız ile biz büyüklerin onlara örnek olmamız gerekir.” önerilerinde bulundu.

Sosyal medya kullanımını sınırlandırmak gerekir…

Sosyal medyada paylaşılan haberler bazen faydalı bilgi içerse de uzun süre buna maruz kalmanın bizleri olumsuz etkileyeceğini aktaran Prof. Dr. Serdar Nurmedov, “Çünkü bir yerden sonra bilgi kirliliğine maruz kalırız. Bu sebeple yangının sosyal medyada yarattığı etkilerden kendimizi korumamız için sosyal medya kullanımını sınırlandırmamızda fayda var. Doğrulanmamış kaynaklara itibar etmemeliyiz. Spekülasyonlara ve yalan haberlere karşı uyanık olmamız gerekir. Gruplaşma, ötekileştirme ve tartışma içeren ortamlardan olabildiğince uzak durmakta fayda var.” dedi.

Toplumsal travmalar toplumsal bunalıma sebep olabilir! 

Travmaya maruz kalmanın bireyin ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediği gibi, toplumun da ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediğine dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Serdar Nurmedov, “Toplumun ruh sağlığı iki şekilde olumsuz etkilenir. Birincisi, büyük travmaların toplumun neredeyse tamamını etkilemesiyle oluşan afetler, savaş, göç gibi olaylar sonucu. İkincisi ise bir toplumun travmalarla sarsılmış bireylerden oluşması sonucu.” dedi.

Öte yandan üst üste yaşanan olumsuz olayların sonucu gelişen travmaların sadece bireysel psikolojik sağlık üzerinde değil, aynı zamanda sosyal bağlar, güven duygusu ve toplumsal dayanışma üzerinde de olumsuz etkiler yaratabileceğine vurgu yapan Prof. Dr. Serdar Nurmedov, şunları söyledi:

“Nasıl ki, bireysel travmalar kişilerde bunalıma sebep olabiliyor ise, toplumsal travmalar da toplumsal bunalıma sebep olabilir ve toplumsal hafızayı etkiler. Eğer toplumsal hafızayı olumsuz yönde etkileyen bu toplumsal bunalım sağlıklı bir şekilde ele alınmazsa, nesilden nesle aktarılabilir ve o toplumu oluşturan bireylerin kimlik oluşumunda temel rol oynar.”

Toplumun sosyal norm ve etik anlayışı bozulabilir! 

Toplumsal travmaların belirtilerine değinen Prof. Dr. Serdar Nurmedov, sosyal ve kurumsal güvenin azalabileceğini yani insanların toplumsal kurumlara ve diğer bireylere güven duymakta zorlanabileceğini söyledi.

Toplumun travmaya maruz kalan kesimlerinin, olaylar karşısında kendilerini yalnız ve çaresiz hissedebileceklerinin de altını çizen Prof. Dr. Serdar Nurmedov, şöyle devam etti:

“Benzer travmalardan etkilenen bireyler travmanın sebep olduğu yoğun stres ve tehdit algısı sebebi ile içine kapanır ve benzer hislere sahip insanlara yakınlaşma eğiliminde olurlar. Toplum içinde bir nevi gruplaşmalar hasıl olur. Söz konusu toplumda depresyon, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ve anksiyete gibi ruh sağlığı sorunlarında artış gözlenebilir. Toplumun sosyal norm ve etik anlayışı bozulabilir. Geleneksel yapı, yaşam biçimi ve aile kurumu erozyona uğrayabilir. Toplum bağımlı, pasif, sessiz, güvensiz ve kuşkucu hal alabilir.” 

Toplumsal travmanın panzehri toplumsal dayanışma ve eğitim! 

Psikolojik iyi oluşun sağlanması için toplumun bilinçlendirilmesinin ve eğitimin de önemli rol oynadığına vurgu yapan Prof. Dr. Serdar Nurmedov, “Travmaların normal bir tepki olduğunu ve bunlarla başa çıkmanın yollarını anlatan eğitim programları düzenlemek, bireylerin farkındalığını artırır. Psikolojik dayanıklılığı güçlendirme yollarını öğretmek de bu süreçte etkilidir. Tüm bunlara ek olarak, toplumda psikolojik destek ve terapi hizmetlerine erişimi artırmak, bireylerin travmalarıyla başa çıkma sürecine yardımcı olur. Toplumsal travmanın en büyük panzehri toplumsal dayanışma ve eğitim diyebiliriz.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Generali Sigorta Genel Müdürlüğü’ne Oğuz Karahançer atandı

Karahançer, “Kiler Holding’ten aldığımız güçle sektörde yeni bir başarı hikayesi yazacağımıza ve güvenin yeni adı olacağımıza inancım tam” dedi.

Kiler Holding ve grup şirketlerinden Ekol Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı’nın Türkiye operasyonlarını devraldığı Generali Sigorta’da, yeni bir dönem başladı. Generali Sigorta’nın Genel Müdürlüğü görevine, sigorta sektörde 27 yıllık deneyimi ve önemli başarılarıyla tanınan Oğuz Karahançer atandı. 

“Güvenin Yeni Adı Olacağız”

Yeni görevine ilişkin değerlendirmede bulunan Generali Sigorta Genel Müdürü Oğuz Karahançer, şunları söyledi: “160 yıldır Türkiye’de faaliyet gösteren, sektörün en köklü şirketlerinden Generali Sigorta’nın takım kaptanı olmaktan büyük onur duyuyorum. Faaliyet gösterdiği tüm alanlarda liderliği ilke edinmiş Kiler Holding’ten aldığımız güçle sigorta sektöründe sağlam adımlarla ilerleyerek, güvenin yeni adı olacağımıza inancım tam. Önümüzdeki dönemde acentelerimiz ile birlikte yeni başarı hikayelerine imza atacağımızdan hiçbir şüphem yok.” 

1975 yılında Kayseri’de doğan Karahançer, 1993 yılında TED Kayseri Koleji’nden mezun oldu. 1997 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Matematik Mühendisliği Bölümü’nü tamamlayan Karahançer, kariyerine 1998 yılında sigorta sektöründe başladı. Sektörde çeşitli üst düzey görevlerde bulunan Karahançer, son olarak NEOVA Sigorta’da Genel Müdür Yardımcılığı görevini yürütüyordu. Karahançer, evli ve bir kız çocuğu babasıdır.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Minik Nefeslerin Sessiz Düşmanı RSV Virüsü Alarm Veriyor

Respiratuar Sinsityal Virüs (RSV), özellikle bebekler ve küçük çocuklar için ciddi bir sağlık tehdidi olmaya devam ediyor. TOBB ETÜ Tıp Fakültesi  Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Halil Kurt, RSV’nin neden olduğu hastalık yüküne dikkat çekerek, “Her yıl dünya genelinde yaklaşık 64 milyon kişiyi etkileyen bu virüs, 160 bin kişinin hayatını kaybetmesine neden oluyor” Dedi.

RSV’nin  özellikle bebeklerde, küçük çocuklarda ve yaşlı bireylerde ciddi solunum yolu enfeksiyonlarına neden olan bir virüs olduğunu açıklayan Prof.Dr. Halil Kurt, 6 aydan küçük bebeklerde pnömoni ve bronşiolitin en sık görülen nedenlerinden biri olduğuna dikkat çekerek,  her yıl dünya genelinde yaklaşık 64 milyon kişiyi etkileyen bu virüsün, Türkiye’de solunum yolu enfeksiyonları nedeniyle hastaneye yatışların önemli bir kısmını oluşturduğunu söyledi. Prof. Dr. Kurt, ebeveynleri bilinçli olmaya çağırdı.

RSV Aşıları ve Yeni Tedaviler Gündemde

Prof. Dr. Kurt, RSV ile mücadelede yeni gelişmelerin umut verici olduğunu belirterek,
 “Son yıllarda geliştirilen maternal aşılama yöntemleri, bebekleri doğumdan hemen sonra koruma altına alabiliyor. Ayrıca, uzun etkili monoklonal antikor tedavileri ile risk altındaki çocukların ağır RSV enfeksiyonlarından korunması mümkün.” Şeklinde konuştu.

RSV’nin Etkileri ve Risk Grupları Neler? 

RSV, özellikle prematüre bebekler, kronik hastalığı olan çocuklar ve bağışıklık sistemi zayıf bireylerde daha ağır seyrediyor. Prof. Dr. Kurt, “Türkiye’de yapılan çalışmalar, RSV’nin çocuklarda solunum yolu enfeksiyonlarının yüzde 33’ünden sorumlu olduğunu gösteriyor. Bu durum, virüsün yaygınlığını ve etkisini ortaya koyuyor.” dedi. Prof. Dr. Halil Kurt, RSV’ye karşı alınabilecek önlemleri şöyle sıraladı : “RSV sezonu olan kış aylarında bebekleri kalabalık ortamlardan korumamız gerekmektedir. Özellikle risk grubundaki bebeklere yönelik aşılama ve antikor tedavilerini ihmal edilmemesi ve sağlıklı beslenme ve hijyen kurallarına dikkat ederek enfeksiyon riskini azaltılması lazım”

 “RSV, sessiz bir düşman olarak bebeklerimizin sağlığını tehdit ediyor.” Diyen Prof. Kurt,  yeni tedavi yöntemleri ve farkındalık sayesinde bu virüsün etkilerini azaltmak mümkün olduğunu vurgulayarak, tüm aileleri, bu konuda bilinçli olmaya ve önlem almaya davet etti.

RSV aşılarının, 2024 itibarıyla FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) onayını aldığını belirten Prof. Kurt, “ Ancak bu aşılar, henüz Türkiye’de yaygın olarak erişilebilir değildir. Yakın gelecekte, hem bebekler hem de yaşlılar için RSV aşılarının Türkiye’de de kullanıma sunulması beklenmektedir.” Dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Afyonkarahisar ihracatta 1 milyar dolar hedefliyor

Termal, gıda ve mermerin başkenti Afyonkarahisar, Ticaret Bakanlığı verilerine göre 2024 yılında ihracatını yüzde 15’lik artışla 613,8 milyon dolardan 709,3 milyon dolara çıkardı. 

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Afyonkarahisar’ın kısa sürede 1 milyar dolar ihracata ulaşacak potansiyele sahip olduğunun altını çizdi. 

Ege İhracatçı Birlikleri ve Ekonomi Gazetesi iş birliğinde, Afyonkarahisar Ticaret ve Sanayi Odası ev sahipliğinde düzenlenen “Ege İhracat Buluşmaları-Afyonkarahisar” toplantısında konuşan Eskinazi, Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre Afyon’un ihracatında mermer sektörünün 231 milyon dolarla lider olduğunu kaydetti. Eskinazi, “Afyon’da, en çok ihracat yapan ikinci sektörümüz ise 21 milyon dolarlık tutarla kimyevi maddeler ve mamulleri sektörü olurken, su ürünleri ve hayvansal mamuller sektörümüz 17 milyon dolarlık ihracata imza attı. Afyon’un ihracatında öne çıkan ülkeler ise ABD, Çin ve Fransa” diye konuştu. 

Türkiye, rakiplerine göre yüzde 50 pahalı hale geldi

Türkiye’de 2021 yılı Eylül ayında alınan faiz indirim kararı sonrasında ekonominin zorlu bir sürece girdiğine dikkati çeken Eskinazi, şöyle devam etti: “Yüksek enflasyon rakamları toplumun alım gücünü zedelemeye devam ederken, ihracatçılarımızın rekabetçiliğini de öldürüyor. Üretmek, ürettiğini alıcıya ulaştırmak her geçen gün zorlaşıyor. Türkiye, rakiplerine göre yüzde 40-50 daha pahalı bir ülke haline geldi. Sipariş alırken bile tereddütler yaşıyoruz. Ürün bedelleri geldiğinde hammaddeyi yerine koyamıyoruz, sermayelerimiz eriyor. İhracatçılar olarak enflasyondan, pariteden darbe yemişken, 2024 yılında finansmana erişimde de büyük zorluklar yaşadık. Enflasyon TÜİK verilerine göre yüzde 45 olurken, Hükümet kamu hizmetleri için yeniden değerleme oranını yüzde 45 belirlemişken döviz kurundaki artış yüzde 15-20 aralığında kaldı. Döviz kurlarının da enflasyon oranında artması gerekirdi”

 

 

2025 yılı da çok zor geçecek

 

 

“Ekonominin nabzını tutan isimler, 2025’in zor geçeceğini Türkiye’nin 2026 yılında yatırım yapılabilir ülke notuna ulaşabileceğini dile getiriyorlar” tespitinde bulunan Eskinazi, “2025 yılında iş dünyası olarak bizlerin alacağı pozisyon, “Ayağımızı yorganımıza göre uzatmak değil, cenin konumunda kalmak olacak.” Tabii biz bu haldeyken kamunun da tasarruf tedbirlerine sadık kalması gerekiyor. Kamudaki yaklaşım, “Orucu ihracatçı, işçi, memur, sanayici tutsun, iftarı ben yapayım” şeklinde olmamalı” dedi. 

 

 

2024 yılında ekonomideki çetin şartların konkordato başvurularında tarihi artışa yol açtığına vurgu yapan EİB Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi şöyle konuştu; “2024 yılında 1723 konkordato başvurusu yapılırken, 132 dosyada iflas kararı verildi. 2025 yılında konkordato başvurularındaki artış seyrinin azalması için finansmana erişim kanallarının açılması, döviz kurlarının enflasyon seviyesinde artması gerekiyor. 2024 yılı son günlerinde TCMB’nın faiz indirim kararı güzel bir gelişme. Bu konuda hızlı adımlar atılmasını bekliyoruz. Türkiye, 2024 yılında enflasyonla mücadele programında enflasyonu yüzde 65’ten yüzde 44’e kadar düşürerek kısmen başarılı oldu. 2025’i ekonomik programda Kararlılık Yılı olarak niteliyoruz.” 

 

 

Afyonkarahisar’ın tarih, termal, lezzet ve kültürel zenginlikleri yanında; tarım, sanayi, gıda ve mermer gibi birçok sektördeki üretim gücüyle ülkemizin kalkınmasında önemli bir role sahip olduğunu kaydeden Afyonkarahisar Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Serteser, ihracatın Afyon’un potansiyelinin dünyaya açılmasında kritik bir rol oynadığına işaret etti. 

 

 

Afyon’un ihracatını artırmak ve müşteri pazarını genişletmek için toplamda 5 adet UR-GE projesi yaptıklarını aktaran Serteser, “Yürütülen projelerimizden biri, “Afyon Mermeri Dünyanın Her Yerinde” diğeri “Yumurta Sektörü Kabuğunu Kırıyor” projeleridir. Afyon Mermeri Dünyanın Her Yerinde URGE projemiz, 34 firmanın katılımıyla devam etmekte. Amacımız, mermer ihracatını artırmak. Bu hedef doğrultusunda, kapsamlı bir ihtiyaç analizi gerçekleştirdik ve firmalarımıza yönelik “Satış Teknikleri ve Pazarlama Teknikleri Eğitimi” düzenledik.  Ayrıca, 23-28 Şubat 2025 tarihleri arasında Suudi Arabistan’ın Riyad kentinde BIG 5 Fuarı’na katılacağız. Program kapsamında Riyad’ta yer alan firmalar ile ikili iş görüşmeleri gerçekleştireceğiz. Diğer yandan, Yumurta Sektörü Kabuğunu Kırıyor projemiz, 12 firmanın katılımıyla devam etmekte olup bu proje kapsamında da ihtiyaç analizi faaliyetini tamamladık.  Sektördeki firmaların gelişimlerini desteklemek amacıyla eğitim faaliyetlerini planlıyoruz. Eğitimlerden sonra bu sektörümüz için de yurt dışı pazarlama faaliyetlerine başlayacağız” diye konuştu. 

 

 

Merkez 2. OSB’yi Yeşil OSB olarak planlıyoruz

 

 

Afyonkarahisar’ın sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda, Merkez 2. Organize Sanayi Bölgesi’ni ‘Yeşil OSB’ olarak planladıklarını duyuran ATSO Başkanı Hüsnü Serteser, şöyle devam etti; “Çevre dostu üretim süreçlerini destekleyecek, enerji verimliliğini artıracak, ihracat odaklı ve bölgemizi örnek bir sanayi merkezi haline getirecek bu proje için altyapı çalışmalarımıza hızla devam ediyoruz. Bu vesileyle siz değerli katılımcılarımızı da bu vizyonun bir parçası olmaya, Yeşil OSB projemize yatırım yapmaya davet ediyorum.”

 

 

 

 

Türkiye’nin mermer ihracatının yüzde 12’sini yaptık

 

 

Mermer sektörünün, Afyonkarahisar’ın ekonomik kalkınmasında oldukça stratejik bir öneme sahip olduğunun altını çizen Serteser, Afyon’un 2024 yılında 231 milyon dolar doğal taş ihracatı gerçekleştirdiğini, Türkiye’nin toplam doğal taş ihracatından yüzde 12’lik bir pay aldıklarını, Afyonkarahisar’da Afyonkarahisar Blok Mermer Fuarı düzenleyeceklerini, bu fuarın Afyon’un mermer sektörünün gücünü uluslararası arenada sergilemesine aracılık edeceğini sözlerine ekledi. 

 

 

Ekonomi Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Handan Sema Ceylan’ın moderatörlük yaptığı “Ege İhracat Buluşmaları-Afyonkarahisar” toplantısının birinci oturumunda; Ekonomi Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, Genel Koordinatör Vahap Munyar, Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz ve Başdanışman Rüştü Bozkurt, Türk ve dünya ekonomisindeki güncel gelişmelerle ilgili görüşlerini paylaştı. 

 

 

Ege İhracatçı Birlikleri Genel Sekreteri İ. Cumhur İşbırakmaz’ın moderatörlük yaptığı ikinci oturumda ise; İhracatı Geliştirme A.Ş. Genel Müdürü Fatih Tuğrul Topaç, Türk Ticaret Bankası Genel Müdür Yardımcısı Zafer Seyar ve Türk Eximbank Denizli Şube Müdürü Mehmet Yıldırım, ihracatçı firmalara sağladıkları finansman, sigorta ve kefalet olanakları hakkında bilgi verdiler.

 

 

“Ege İhracat Buluşmaları-Afyonkarahisar” toplantısı öncesinde Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Yalçın Ertan, Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı İbrahim Alimoğlu,  Başkan Yardımcısı İbrahim Altınpınar, Yönetim Kurulu Üyesi İrfan Çelikten, TİM Delegesi Oben İnceler ve Ege İhracatçı Birlikleri Genel Sekreteri İ. Cumhur İşbırakmaz Afyonkarahisar Valisi Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı ve Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burcu Köksal’ı ziyaret ettiler.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kronik Mide Ekşimesi Yemek Borusu Kanserine Yol Açabilir

Çoğunlukla erkeklerde görülen yemek borusu (özefagus) kanseri dünya çapında kanserle ilişkili ölümlerin önde gelen nedenlerinden biridir. Yemek borusu kanseri, boğazınızı midenize bağlayan tüp olan yemek borusunda gelişir. Tümörler, yemek borusunun iç astarı olan mukozada ortaya çıkar. Toplumun yemek borusu kanseri nedenleri ve belirtileri hakkında yeterli bilgiye sahip olmaması, hastalığın önlenmesi veya başarıyla tedavi edilmesinin önündeki en büyük engellerdir. 

 

Tedaviden olumlu sonuç almak için erken teşhis büyük önem taşımaktadır. Belirtilerden biri veya birkaçı görüldüğünde doktora başvurmak ve gerekli tetkikleri yaptırmak kanserin hayati tehdidinden korumaya yardımcı olacaktır. Memorial Antalya Hastanesi Göğüs Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Abdullah Erdoğan, yemek borusu kanseri hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı. 

 

Beslenme şekli önemli bir risk faktörü 

Yüksek oranlarda yemek borusu kanseri görülen ülkelerin başında gelen doğu toplumlarında (Çin, Hindistan, Japonya gibi ülkelerde), yemek borusu kanserine yol açtığı kanıtlanan en önemli etkenlerin başında beslenme şekli ve besinlerin hazırlanmış biçimi gelmektedir. Örneğin tütsülenmiş balık yani tütsüleme tekniği önemli bir risk faktörüdür. 

 

Alkol tüketimi de önemli rol oynuyor

Genel olarak toplumlarda aşırı alkol tüketimi yemek borusu kanserinin diğer bir önemli risk faktörüdür. Özellikle Batı toplumlarında aşırı alkol kullanımı beslenme şekline göre daha ön plana çıkmaktadır. Öte yandan ülkemize bakıldığında, özefagus kanseri Doğu Anadolu bölgesinde diğer bölgelere göre daha sık görülür. Bunun sebeplerinden bazıları aşırı sıcak çay vb tüketimi ile birlikte uygunsuz şekilde yapılmış mangal-et pişirme yöntemleridir. Mangal yapımında besinin aşırı sıcakta kömürleşecek kadar fazla pişirilmesi, besinin moleküler yapısını bozar ve kanserojen hale dönüşümüne yol açabilir. 

 

Özetle sebze ve meyveler de dahil olmak üzere tüm besinlerin doğal olarak hazırlanması ve tüketilmesi özefagus kanseri riskini azaltır. 

 

Diğer risk faktörleri de şunlardır;

  • Tütün ve tütün ürünleri kullanımı
  • Kronik mide ekşimesi veya asit reflüsü
  • Gastroözofageal reflü hastalığı (GERD)
  • Barrett özofagusu, bazen GERD’li kişilerde gelişen bir durum
  • Akalazya, alt özofagustaki kasların nadir bir rahatsızlığı

 

Yutma güçlüğüne dikkat! 

Hastalığın erken evresinde yaygın olarak görülen ilk belirti, katı yiyecekleri yutma güçlüğüdür. Şikayetler tanıdan birkaç ay önce başlamakta; ancak hasta tarafından sıradan bir yutma güçlüğü olarak algılandığı çoğu zaman şikayetlerinin ne anlama geldiği bilinmemektedir. Hastalığın diğer belirtileri göğüste ağrı ve kanlı öksürüktür. Yemek borusu kanseri tümörü hastalarında görülen ani kilo kaybı da (bir ayda 6-7 kilo kaybı) diğer bir belirtidir. Ayrıca ses kısıklığı, mide ekşimesinin kötüleşmesi de görülebilir. 

 

Erken evrede cerrahi yüz güldürüyor

Yemek borusu kanserinin erken evrede tedavisi için yemek borusu alınır ve mide ya da kalın bağırsaktan bir tüp oluşturarak yemek geçişi sağlanır. İleri evrede yapılacak tedavinin şekli ve kapsamı, hastalığın ne kadar yayıldığına bağlı olarak değişiklik gösterir. Gelişen teknolojilerin kullanıldığı yöntemler sayesinde hasta açısından daha konforlu ameliyatlar uygulanabilmektedir. Ameliyat öncesinde hastaya kemoterapi ve radyoterapi yöntemleri kullanılabilmektedir. 

 

Hastaya tedavi edici bir ameliyat yapılamıyorsa, öncelikle yemek borusu içinde açılan ve yemek geçecek kadar yer açan “stent” kullanılmaktadır. Hastalık çok ileri düzeyde ise mideye takılan bir beslenme tüpü yardımıyla hastanın hayatını devam ettirmesi sağlanmaktadır.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Tatil çocuk atölyeleri ile şenlenecek

İzmirli çocuklar, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin sömestr tatili için düzenlediği birbirinden keyifli atölyelerde buluşacak. 29 Ocak-31 Ocak tarihleri arasında yapılacak üç atölye, çocukların zihninde yeni kapılar açacak.
 
İzmir Büyükşehir Belediyesi, sömestr tatilinde çocuklar için keyifli ve eğitici etkinlikler düzenliyor. İzmirli çocuklar, Sade Şeylerin Büyüsü Masal Atölyesi, Sonuna Sen Karar Ver Yaratıcı Yazma Atölyesi ve Yaratıcı Drama Atölyesi’ne katılabilecek. “Keşfet, Eğlen” teması ile bir araya gelecek çocuklar, interaktif bir yaklaşımla alanında uzman yürütücüler tarafından yapılacak atölyelerde hayaller kuracak, hikâyeler yazacak, masallar dinleyecek ve sözcüklerin gücünü keşfedecek.
 
Kayıtlar başladı
İzmir’in farklı noktalarında bulunan yedi yerleşik kütüphanenin yanı sıra kırsal bölgelere hizmet veren iki gezici kütüphanesi olan Kütüphaneler Şube Müdürlüğü, kapsayıcılık ilkesi doğrultusunda bilgiye erişimde fırsat eşitliğinin sağlanmasına yönelik projeler geliştirip atölye ve etkinlikler düzenliyor. Kütüphaneler Şube Müdürlüğü’nün Alsancak Kent Kütüphanesi’nde üç gün boyunca gerçekleştirileceği atölyelere katılım için https://www.izmir.art/tr/preview/679092c01f67308007798a87 adresi veya 232 293 41 77 numaralı telefon üzerinden kayıt olunabiliyor.
 
Atölye takvimi
Yürütücülüğünü Didem Tarlalı’nın yapacağı 8-10 yaş aralığı çocuklara yönelik Sade Şeylerin Büyüsü Masal Atölyesi 29 Ocak Çarşamba günü 15.00-16.00 saatleri arasında yapılacak. Yürütücülüğünü Fatoş Mutlugün ve Ertuğrul Mutlugün’ün yapacağı 10-12 yaş aralığı çocuklara yönelik Sonuna Sen Karar Ver Yaratıcı Yazma Atölyesi, 30 Ocak Perşembe günü 15.00-16.30 saatleri arasında düzenlenecek. Yürütücülüğünü Şeniz Turan’ın yapacağı 7-9 yaş yaş aralığı çocuklara yönelik Yaratıcı Drama Atölyesi ise 31 Ocak Cuma günü 15.30-17.00 saatleri arasında gerçekleştirilecek. Kent Kütüphanesi Alsancak’ta yapılacak tüm atölyeler ücretsiz olacak.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Nilüfer Kent Tiyatrosu ‘Şvayk’ ile İstanbul turnesinde

Nilüfer Kent Tiyatrosu, sezonun yeni oyunu ‘Şvayk’ ile İstanbul turnesine çıkıyor. Şvayk, Şubat ve Mart aylarındaki program çerçevesinde İstanbullu sanatseverler ile buluşacak.

Nilüfer Kent Tiyatrosu (NKT), 2024-2025 sezonunda sahnelediği ‘Şvayk’ isimli oyunla Bursalı tiyatroseverlerden büyük ilgi gördü. Sahnelendiği günden bu yana Nilüfer’de kapalı gişe oynayan eser, 26 Şubat ile 4 Mart tarihleri arasında İstanbul’da sahnelenecek.

İkinci Dünya Savaşı’nın tam ortasında kıvrak zekası ve kurnaz dil becerileri ile hayatta kalmayı başaran Jaroslav Hašek’in ölümsüz karakteri Şvayk, Bertolt Brecth’in kara mizahını izleyicilere sunuyor. Bertolt Brecht’in kaleme aldığı ve Yücel Erten tarafından dilimize kazandırılan ‘Şvayk’ın yönetmenliğini ise Doğu Yaşar Akal yapıyor.
Ayşe Elif Kesoğlu, Ayşe Gülerman Kum, Ayşe Güreşçi, Batuhan Pamukçu, Duygu Yakasız, Gökhan Kum, İbrahim Ersoylu, Mert Tiryaki, Mesut Özsoy, Peker Sabuncu, Pınar Hande Ağaoğlu ve Sultan Ahmet Çakır rol aldığı iki perdelik oyun, 26 Şubat-1 Mart tarihleri arasında Üsküdar Musahipzade Celal Sahnesi’nde İstanbullu izleyici ile buluşacak. 

Nilüfer Kent Tiyatrosu Şvayk isimli oyunuyla  3 Mart – 4 Mart tarihlerinde de Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Asırlık Çınar Fırçasıyla Renklere Hayat Veriyor

İznik Belediyesi hayata geçirdiği “Yaşayan İznik Hazineleri” projesi kapsamında 31.belgeselinde resim sanatıyla uğraşan Erdoğan Solmaz’ın (88) hayatını ele aldı.

Unutulmaya yüz tutmuş el sanatlarının ustaları ile mesleklerinde yarım asrı devirmiş kişilerin hayatları İznik Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nün “Yaşayan İznik Hazineleri” projesi kapsamında belgeselleştirilmeye devam ediyor. Bu kapsamda son olarak uzun yıllar İznik’te öğretmenlik yapmış Erdoğan Solmaz’ın hayatı ele alındı. Çekimler Süleyman Paşa Medresesi’nde bulunan İznik Belediyesi’nin kurmuş olduğu Tarih Arşivi’nde gerçekleşti.

1937 yılında Bilecik’te dünyaya gelen Erdoğan Solmaz (88) ilk, orta ve lise öğrenimini de burada görür.Lise eğitiminde seçtiği resim bölümü Solmaz’ın hayatını değiştirir.Yatılı olarak başladığı lise hayatında yaptığı resimleri öğretmenlerine hediye eder.Türkiye’nin birçok kasaba ve vilayetinde öğretmenlik yapan Solmaz 1975 yılında İznik’e atanır. İznik’te yaptığı resimlerle 1976 yılında ilk sergisini açar.

“Renkler ruhum desenler yaşamım”

Uzun yıllarca Ayasofya Orhan Camii yanında resimlerini yaparak, yerli ve yabancı turistlere sergileyen Erdoğan Solmaz (88) tüm İznik halkının simgesi haline geldi. Renkler ruhum desenler yaşamım diyerek resim yaparken ruhsal tedavi bulduğunu, sıkıntılı zamanlarında eline aldığı fırçasıyla dinlendiğini dile getiren Solmaz 88 yaşında halen resim yapmaya devam ediyor. Bir çok hayat dersi ve asırlık tecrübelerin tamamı yayınlanan belgeselde izleyiciyle buluştu.

İznik’ten Geleceğe Miras Onlarca Yaşayan Hazine

İznik Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nün hayata geçirdiği “Yaşayan İznik Hazineleri” belgesellerinin ilki 75 yıllık fıçı ustası Merhum İsmail Alkış ile gerçekleştirildi. İkinci belgesel ise İznik’e bağlı İnikli Mahallesi’nde ikamet eden 20 yıldır bastonculuk ile uğraşan Şükrü Kaya ile gerçekleştirildi. Üçüncü belgesel dünyaca ünlü Müşküle İğne Oyaları ile dördüncü belgesel 62 yıldır küfe sanatı ile uğraşan Hakkı Ateş (76) ile beşinci belgesel 63 yıldır terzilik sanatını icra eden İsmet Acar (75)  altıncı belgesel İznik’e bağlı Tacir Mahallesi’nde 50 yıldır Sıcak Demir Ustalığı yapan Necip Saraç (62) ile yedinci belgesel 55 yıldır Yorgan Ustalığı yapan Ali Topkara (68) ile sekizinci belgesel 55 yıldır Radyo ve Televizyon Ustalığı yapan Ekrem Sevim ile dokuzuncu belgesel Çömlek Ustası Hasan Yaman (55)  ile onuncu belgesel Saat Ustası Ramis Asa (72) ile on birinci belgesel 70 yıldır Yüncülük mesleği ile uğraşan Süleyman Ferik (84) ile on ikinci belgesel 50 yıldır soba ustası olan Mehmet Topçu (72) ile, on üçüncü belgesel Ahşap Ustası Servet Bağcı (63) ile on dördüncü belgesel yarım asırlık Bisiklet Tamir Ustası Ahmet Aşık (65) ile on beşinci belgesel yarım asırlık terzi ustası Ahmet Turhan (68) ile on altıncı belgesel yarım asırlık matbaa ustası Ramiz Pancar (75) ile on yedinci belgeseli İznikspor’un efsane futbolcusu Kaptan İsmail Hakkı Çelik (69) ile on sekizinci belgeseli yarım asırlık elektrik ustası Mehmet Potur (72) ile on dokuzuncu belgesel yarım asırlık taş ustası Mehmet Arslan (76) ile yirminci belgesel ise otuz sekiz yıldır anahtarcılık ve çilingircilik yapan Kadir Kardaş (64) ile yirmi birinci belgesel kırk üç yıldır motor ustalığı yapan Recep Aksu (65) ile yirmi ikinci belgesel, elli yedi yıldır berberlik yapan Recep Altın (69) ile yirmi üçüncü belgesel elli iki yıldır zirai aletler ustalığı yapan Cemalettin Değirmenci (75) ile yirmi dördüncü belgesel elli üç yıldır ahşap ustalığı yapan İsmail Güneş (78) yirmi beşinci belgesel yarım asırdır esnaflık yapan Kemal Yazan (85) ile yirmi altıncı belgesel yarım asırdır traktör ustalığı yapan Mehmet Eren (65) ile yirmi yedinci belgesel kırk bir yıldır seyyar ve normal bakkalcılık yapan Nurettin Dişli (58) ile yirmi sekizinci belgesel Derbent Dokuma Ustası Hasibe Çiçek (61) ile yirmi dokuzuncu belgesel Batum Göçmeni Osman Nuri Burhan (94) ile otuzuncu belgesel Şair Nazif Sabancı ile otuz birinci belgesel ise Ressam Erdoğan Solmaz ile (88) gerçekleştirildi.

 

Yaşayan İznik Hazineleri projesi önümüzdeki süreçte de ustaları ekranlara yansıtmaya devam edecek.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Rektör Ünüvar, Türkiye-Umman Bilgi Diyaloğu Sempozyumu’nda Türkiye’nin Sağlıktaki Başarı Hikayesini Anlattı

Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Ünüvar, Umman’da düzenlenen Türkiye-Umman Bilgi Diyaloğu Sempozyumu’nda, Türkiye’deki tıp eğitimi ve Türkiye’nin sağlık alanındaki başarı hikayesini anlattı.

Umman Yükseköğretim, Bilimsel Araştırmalar ve İnovasyon Bakanlığı, Türkiye’nin Muskat Büyükelçiliği ve Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu iş birliğiyle Türkiye-Umman Bilgi Diyaloğu Sempozyumu düzenlendi. 

Dil, edebiyat, tarih, uluslararası ilişkiler, sanat, mimari, havacılık, denizcilik, sanayi ve tıp alanlarında akademik, bürokratik, diplomatik ve siyasi tecrübeye sahip Türk akademisyenler ve üniversite rektörleri ile Ummanlı akademisyen ve bürokratları bir araya getiren sempozyum, başkent Muskat’ta gerçekleştirildi.

İki gün boyunca devam eden sempozyumun ilk gününde “Edebiyat, Dil ve Çeviri”, “Türkiye-Umman ilişkileri: Tarihi Köprüler ve Geleceğe Yolculuk” ve “İslam Mimarisi” başlıklı oturumlar gerçekleştirildi. 

Sempozyumun ikinci gününde ise, “Tıbbi/Medikal Turizm” ve “Havacılık ve Havalimanı Yönetiminde İnovasyonun Geleceği” başlıkları ele alındı. 

Sempozyum sonunda iki ülke üniversiteleri, fakülteleri ve araştırma merkezleri arasında iş birliği fırsatlarını değerlendirmek üzere ikili görüşmeler de gerçekleştirildi.

Programın açılışında konuşan Umman Yükseköğretim, Bilimsel Araştırmalar ve İnovasyon Bakanı Rahma Bint İbrahim Al Mahrooqiye, düzenlenen sempozyum ile iki ülke arasında kültürel, bilimsel ve diğer konulardaki iş birliğinin pekiştirilmesinin amaçlandığını ifade etti.

Türkiye’ye yaptıkları ziyarette, iki ülke kurumları arasında, özellikle bilimsel araştırma alanında iş birliği, yükseköğretimde ortak programların hazırlanması ve inovasyon alanında bilgi paylaşımının artırılması konularında birtakım kararlar alındığını anımsatan Al Mahrooqiye, bu ziyaretler neticesinde bugünkü bilimsel toplantının düzenlendiğini kaydetti.

Al Mahrooqiye, sempozyumda ele alınacak alanlarda yapılacak iş birliklerinin, iki dost ülke arasındaki iş birliğini daha da artıracağını dile getirdi.

Türkiye’nin Muskat Büyükelçisi Prof. Dr. Muhammet Hekimoğlu ise, Türkiye-Umman Bilgi Diyaloğu Sempozyumu’nu “tarihi buluşma” olarak nitelendirdi. 

Hekimoğlu, “Bugün, Umman ile Türkiye arasında tarihi dostluk ve kardeşliğin yeniden canlandığı, yeni ufukların karşılıklı saygı ve güvenle açıldığı tarihi bir güne tanıklık ediyoruz” dedi.

İki ülke arasında tarihte ilk defa böyle bir toplantı yapıldığını vurgulayan Hekimoğlu, “Bu da Türkiye ile Umman arasındaki ilişkilerin normal seyrinde ve iyi bir şeklide işlediğinin bir göstergesidir” değerlendirmesinde bulundu. 

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı, Büyükelçi Prof. Dr. Derya Örs de Türkiye ve Umman arasındaki tarihi bağların, günümüzde stratejik ortaklıklar, ticaret, kültürel diplomasi ve yenilikçi projelerle daha da ileri taşındığını aktardı. Örs, yatırım, ticaret, tarım, sağlık, kültür ve diplomasi gibi alanlarda iki ülke arasında büyük bir potansiyel bulunduğunu kaydetti. Örs, Türk ve Umman üniversiteleri arasında kurulan köprülerin, genç nesillerin ortak bir anlayış geliştirmesine katkı sağlayacağını da dile getirdi.

 

Türkiye’de Tıp Eğitimi ve Sağlık Hizmetleri

Açış konuşmalarının ardından bilimsel oturumlara geçilirken, Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Ünüvar, “Tıbbi/Medikal Turizm” başlıklı oturumda; “Türkiye’de Tıp Eğitimi ve Sağlık Hizmetleri” başlığı altında Türkiye’nin sağlık alanındaki başarı hikayesini anlattı.

Bir ülkenin “Sağlıkta başarılıyım” diyebilmesi için 3 kritere bakmak gerektiğinin altını çizen Ünüvar, bunlardan bir tanesinin temel sağlık göstergeleri, bir diğerinin vatandaşın cebinden çıkan ekstra para ve üçüncüsünün de memnuniyet oranı olduğunu ifade etti. 

Temel sağlık göstergelerinde anne ölüm oranı, bebek ölüm oranı ve beklenen yaşam süresinin son derece önemli olduğuna vurgu yapan Ünüvar, Türkiye’nin bu üç temel göstergede de bugün dünyanın en ileri ülkeleri arasında yer aldığını kaydetti. Ünüvar, “Anne ölüm oranını 20 küsur yılda binde 32’den binde 9’a, bebek ölüm oranını yüz binde 64’ten yüz binde 13.5’e, beklenen yaşam süresini de 74’ten 80’e çıkarmayı başarmış bir ülkeyiz. Dolayısıyla Türkiye temel göstergelerde fevkalade başarılı bir ülke” ifadelerini kullandı. 

Vatandaşın cebinden sağlık harcamaları için çıkan rakamlara bakıldığında; 2002’de her 100 liranın 21 lirasını vatandaş cebinden harcarken, bugün her 100 liranın 17 lirasını cebinden harcadığını, dolayısıyla burada da bir ilerleme olduğunu belirten Ünüvar, bunun doğal olarak memnuniyet oranlarına da yansıdığını kaydetti. Ünüvar, “Bunun arkasında kim var? Bunun arkasında Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan var ve onun gerçekten sağlığa verdiği önem var” diye konuştu.

 

Fiziki Yapı, Donanım, İnsan Gücü

Herhangi bir işte başarıyı elde edebilmek için bir üçgeni doğru kurmak gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Necdet Ünüvar, üçgenin bir köşesinde fiziki yapı, bir köşesinde donanım, bir köşesinde de insan gücü bulunduğunu aktardı. Ünüvar, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Yani iyi bir binanız olacak, iyi bir donanımınız olacak ve gerçekten nitelikli bir insan gücüne sahip olacaksınız. Bu üçgeni doğru kurmadığınız hiçbir işte başarılı olamazsınız. Türkiye, fiziki yapı noktasında fevkalade önemli değişimler yaşadı. şehir hastaneleri yaptı. Hem fiziki yapıları yeniden gözden geçirdi hem yeni yapılar yaptı ve gerçekten çok ciddi ölçüde yataklarını nitelikli hale getirdi. Şehir hastaneleri hem pandemide hem depremde gerçekten fevkalade işler yaptı. Şu anda Türkiye’nin 20’nin üzerinde vilayetinde şehir hastanesi var. Ve bunlarla biz fiziki yapıyı fevkalade düzelttik ama yeter mi? Yetmez? Aynı zamanda içindeki yoğun bakım ünitelerini de artırmanız gerekiyor, acil sağlık hizmetlerini geliştirmeniz gerekiyor. Acil durumlarda sağlık hizmetine erişimi kolaylaştırmanız lazım. Bunun için de hava, kara, deniz ambulansları hizmete alındı.”

Yoğun bakım ünitelerinde 14 kat, ambulans sayısında da 10 kata yakın artış olduğunu dile getiren Ünüvar, “Türkiye, MR, tomografi gibi aslında sağlık uzmanlarının çok iyi bileceği son derece önemli zengin donanımlara sahip. Aynı zamanda sağlık bilişiminde de fevkalade önemli işler yapıldı. Hastane sağlık bilişim sistemlerinde, geri bildirimlerde, e-nabız sisteminde fevkalade önemli noktadayız. Bununla esasında biz sağlığın o donanım ayağını da gerçekten mükemmel bir şekle getirmiş olduk” değerlendirmesini yaptı.

 

“Tıp Eğitiminde de Çok Güçlüyüz”

İnsan kaynağının da en önemli husus olduğunu belirten Ünüvar, sağlık personelinin yetişmesindeki en önemli unsurun da üniversiteler olduğuna işaret etti. Türkiye’deki 208 üniversitenin 118’inde tıp fakültesi bulunduğunu aktaran Ünüvar, bu fakültelerden her yıl 18 bin civarında doktorun mezun olduğunu kaydetti. 

Diş hekimleri, hemşireler, sağlık çalışanları, hastaneler ve yatak kapasitesi gibi unsurların hepsinin sağlıktaki başarının arkasındaki görünen güçler olduğunu vurgulayan Ünüvar, şunları kaydetti:

“Görünen güçlerin içerisinde Türkiye’nin Cumhuriyet döneminde kurulan ilk üniversitesi olan Ankara Üniversitesi de var. Ve tıpta da son derece güçlü. İki büyük hastanemiz var; İbni Sina ve Cebeci Hastaneleri. 2 bin yatak kapasitesine sahibiz. Çok güçlü bir akademisyen ordumuz var. 512 öğretim üyemiz var. Ayrıca, mükemmel bir diş hastanemiz var. Dünyanın her yerinden, Umman’dan da dahil olmak üzere pek çok kardeşimize de sağlık eğitimi veriyoruz.”

 

Sağlık Turizmi

Sağlık turizminde Türkiye’nin giderek artan bir popülaritesi ve potansiyeli bulunduğuna da dikkat çeken Ünüvar, “Türkiye, her yıl artan sayıda sağlık turistine hizmet sunuyor ve özellikle dünyanın pek çok yöresinden İngiltere’den Almanya’ya, Suriye’den Irak’a, Umman’dan Suudi Arabistan’a kadar her yerden gelen hastalara pek çok alanda çok ciddi sağlık turizmi hizmeti veriyor” dedi. 

Ünüvar, içinde bulunduğumuz coğrafyanın en önemli kelimesinin “merhamet” olduğunu da dile getirerek, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü: 

“Türkiye, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında o merhameti sağlık alanında cömertçe sergileyen bir ülke. 14 yıl boyunca milyonlarca Suriyeli kardeşimize sağlık hizmeti verdik. Somali’de, Sudan’da, Nijer’de, Arnavutluk’ta, Kırgızistan’da pek çok hastane yaptık ve açtık. Türkiye bu anlamda hem kuruyor hem de çalışması noktasında ciddi ölçüde insan kaynağını seferber ediyor. Bunlarla Türkiye gerçekten çok önemli bir hizmeti yerine getiriyor.”

Umman ile Türkiye arasında 2005 yılında imzalanmış bir protokol bulunduğuna da dikkat çeken Ünüvar, Ummanlıların bu protokol çerçevesinde Türkiye’ye gelerek sağlık hizmeti aldığını kaydetti. 

Ünüvar, düzenlenen bu sempozyumun da Türkiye ile Umman arasındaki başta sağlık olmak üzere her alanda güçlü ilişkilere kapı açacağına inandığını sözlerine ekledi.

Sempozyuma; Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Uğur Ünal, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, Kırıkkale Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ersan Aslan, Alanya Alaattin Keykubat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kenan Ahmet Türkdoğan ve Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Osman Mert ile çok sayıda akademisyen ve davetli katıldı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı