Yıllık arşivler: 2025

Zihinsel esnekliğe sahip kişiler tükenmiyor!

Zihinsel esnekliğe sahip kişiler tükenmiyor!

Tükenmişlik sendromuna maruz kalan kişilerin çocukluklarında aşırı korumacı bir şekilde büyütülen kişiler olduğunu ifade eden Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Genellikle, sıkıntıya gelemeyen, yüksek tempoya ayak uyduramayan, konforuna düşkün, her şeyi kolay elde etmeye alışkın ve çocukluğundan beri zorluklarla karşılaşmamış kişilerde tükenmişlik sendromu daha sık görülüyor.” dedi.

Stres yönetimini başarabilen kişilerin, tükenmişlik sendromuna maruz kalmadıklarını dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Esnek olmayı başarabilen, zihinsel esnekliğe sahip kişiler tükenmişlik sendromuna girmiyorlar.” diye konuştu.

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, tükenmişlik sendromu konusunu değerlendirdi.

Tükenmişlik sendromunda çökkünlük hali ortaya çıkıyor

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, tükenmişlik sendromunun depresyonun alt gruplarından biri olduğunu kaydederek, “Tükenmişlik sendromu, depresyondan farklı olarak sebebinin bilindiği bir durumdur. Depresyonda sebep genellikle tek bir faktörle açıklanamazken, tükenmişlik sendromunda genellikle kişinin aşırı stres yüklenmesi (iş stresi, içsel stres, dış kaynaklı stres gibi) ve bu stresi yönetememesi sonucu ortaya çıkan bir çökkünlük halidir. Kişi kendini tükenmiş hisseder. Bu duruma enerji kaybı, yorgunluk ve motivasyon eksikliği eşlik eder. Kişi idealleri, hedefleri ve beklentilerini karşılayamadığı için sürekli yetersiz hisseder. Bu yetersizlik hissi, çökkünlüğü artırır ve kişi bir kısır döngüye girer. Tükenmişlik sendromunun ilerlemesi kronik yorgunluk sendromuna dönüşebilir. Kronik yorgunluk sendromunda karaciğerin çalışması yavaşlar, bağışıklık sistemi zayıflar ve kişi günlük aktivitelerini bile yapmakta zorlanır hale gelir.” dedi.

Kişiyi hasta eden stres değil, strese verdiği cevaptır!

Depresyonun sekiz ana belirtisinden bazılarının tükenmişlik sendromunda daha baskın olduğunu dile getiren Prof. Dr. Tarhan, şöyle devam etti:

“Bu belirtilerden ikisi temel belirtilerdir. Birincisi, kişide elem, keder, hüzün duygusunun olduğu depresif ruh hali; ikincisi ise ilgi ve enerji azalması, yani hayata, güzelliklere, olumlu şeylere karşı ilgi azalması ve hiçbir şeyden zevk alamama duygusudur. Bu duygulardan sonra unutkanlıklar başlar, düşünce akışı yavaşlar ve zihinsel enerji azalır. Kişi olaylara karar verirken yavaşlar ve 30 yaşında olmasına rağmen kendini 80 yaşında gibi enerjisiz hisseder. Uyku düzeni bozulur; bazı kişilerde aşırı uyku hali görülürken, bazılarında uykusuzluk yaşanır. İştah da bozulur; bazı kişilerde duygusal açlık oluşur ve aşırı yeme eğilimi görülürken, bazılarında yemekten içmekten kesilme ve çöküntü yaşanır. Tükenmişlik sendromunda temel sorun enerji azalmasıdır. Depresyonda olumsuz düşünceler yaygınken, tükenmişlik sendromunda yetersizlik düşünceleri (yapamayacağım, edemeyeceğim gibi negatif düşünceler) daha belirgindir. Aslında o kişiye hasta eden stres değil, strese verdiği cevaptır. Tükenmişlik sendromu her meslekte olmaz. Tükenmişlik sendromunun çok olduğu iki meslek var. Biri sağlıkçılar, diğeri eğitimciler. Oyunculukta da var.”

Çocukluklarında aşırı korumacı bir şekilde büyütülen kişilerde görülüyor

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, tükenmişlik sendromunun iş yoğunluğu, iş stresi ve yüksek beklentilerle ilişkili olduğunun bilindiğini ifade ederek, “Ancak, beklentileri karşılayamayan birçok çalışan olmasına rağmen, bu durum herkeste tükenmişlik sendromuna yol açmıyor. Genellikle, sıkıntıya gelemeyen, yüksek tempoya ayak uyduramayan, konforuna düşkün, her şeyi kolay elde etmeye alışkın ve çocukluğundan beri zorluklarla karşılaşmamış kişilerde tükenmişlik sendromu daha sık görülüyor. Tükenmişlik sendromuna maruz kalan kişilere baktığımızda, çocukluklarında aşırı korumacı bir şekilde büyütülen kişiler olduğunu görüyoruz.” ifadesinde bulundu.

Asıl zafer stres karşısındaki dik duruştur

Zora talip olmayan, mücadeleci olmayan, riski sevmeyen kişilerin birdenbire yoğun bir tempoya girdiklerinde “Yapamayacağım” şeklinde bir yetersizlik hissettiklerini anlatan Prof. Dr. Tarhan, “Belki o an, o durum kişi için bir fırsata dönüşebilirdi. ‘Bunu nasıl yaparım?’ sorusuna odaklanarak durumu aşabilirlerdi. Ancak ‘Ben yapamıyorum’ diyerek aşırı bir zihinsel şartlanma oluşmuş ve kendilerini bırakmış durumdalar. Hayatta asıl zafer başarılı olmak değildir. Asıl zafer stres karşısındaki dik duruştur. Bunu başarabilmektir. Onlarda tükenmişlik sendromu olmaz. Tutkulu projesi olan kişide olmaz. O kişi yorgunluk falan dinlemez. Günlerce uykusuz kalabilir. Uğruna yorulacak ideali vardır kişinin. Yüksek bir ideali olan kişiler kolay kolay tükenmiş sendromuna düşmüyor.” şeklinde konuştu.    

Stresi gülerek küçült!

90 yaşın üzerinde ve dinamik bir hoca olan Nobel ödüllü psikiyatrist Eric Kandel’i örnek veren Prof. Dr. Tarhan, Kandel’in yaşlılıkta enerjik olmanın sırrını ‘her şeyin iyi yönüne bakmak’ olarak ifade ettiğini söyledi.

Stresin yönetimi ve beyin kimyasının tükenmişlik sendromundaki rolüne dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, stresin yüzüne gülündüğünde küçüldüğünü, korkulduğunda ise büyüdüğünü, kişinin “yapamayacağım” dediği anda negatif bakış açısıyla durumun daha da kötüleştiğini, tükenmişlik sendromunun da yönetilebilir bir durum olduğunu, ancak belli bir noktadan sonra beyin kimyasının bozulduğunu ve ilaç tedavileri veya manyetik uyarım tedavileri gibi yöntemlere ihtiyaç duyulabildiğini ifade etti.

Prof. Dr. Tarhan, ilaç ve nöromodülasyon tedavileriyle beyin kimyasının düzeltilmesi gerektiğini, çünkü beyindeki altyapı iyileştiğinde sorun çözme yeteneğinin geri kazanılacağını ve tam iyileşmenin ancak biyolojik boyutun tedavi edilmesiyle mümkün olacağını dile getirerek, “Tükenmiş sendromunun biyolojik boyutunu tedavi etmeden tam tedavi yapamayız.” dedi.

Stresini yönetebilen tükenmiyor!

Tükenmişlik sendromunun, beklenti seviyesi yüksek kişilerde daha sık görüldüğünü belirten Prof. Dr. Tarhan, “Hayattan beklentileri yüksek olanlar, bu beklentileri karşılayamadıklarında kendilerini bırakırlar ve tükenmişliğe teslim olurlar. Bu kişiler, bir nevi yenilgiyi kabul etmiş gibi davranırlar. Gerçekçi olmayan, kendi seviyelerinin üstünde hedefleri olan ve beklentileri yüksek olanlar, hayal kırıklığına daha kolay kapılırlar ve bu hayal kırıklıkları onları depresif hale getirir. Aslında stres yönetimini yapamamak da tükenmişlik sendromunun bir parçasıdır. Stres yönetimini başarabilen kişiler, tükenmişlik sendromuna maruz kalmazlar.” şeklinde konuştu.

Tükenmişlik sendromuna yatkın kişilik tiplerinden ilki A tipi kişilikler!

Tükenmişlik sendromuna yatkın kişilik tiplerinden ilki, A tipi kişilikler olduğunu, bu kişilerin genellikle yakınmacı ve mükemmeliyetçi olduklarını dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “A tipi kişiler, adeta bir sünger gibi her şeyi içlerine alıp çökerler, sürekli yakınırlar ve olayların hep olumsuz yönlerini görürler. Kısa sürede çözülebilecek bir problemi bile uzun uzun düşünerek kendilerini yıpratırlar. Beyinleri sürekli savaş halindeymiş gibi çalışır.  Uzun süreli stres altında kalan kişilerde beyin, sinyal akışı yavaşladığı için delta dalgaları gibi yavaş dalgalar üretmeye başlar. Bu da beynin uykudaymış gibi çalışmasına ve kişinin kendisini enerjisiz, güçsüz ve zayıf hissetmesine neden olur.” ifadesinde bulundu.

C tipi kişiler de hayatlarının ilerleyen dönemlerinde yalnız kalmaya mahkumdur

Diğer bir kişilik tipinin ise C tipi kişiler olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, şöyle devam etti:

“Bu kişiler, sempati yoksunu ve çıkarcıdırlar. Her olayı kendi çıkarları doğrultusunda değerlendirirler, kendilerini özel, önemli ve üstün görürler ve herkesin onlara hizmet etmesi gerektiğine inanırlar. Bu kişiler, ‘teflon tava’ olarak da adlandırılırlar. Ancak, teflon tavaların ömrü sınırlıdır; teflon kısmı döküldüğünde işe yaramaz hale gelirler. C tipi kişiler de hayatlarının ilerleyen dönemlerinde yalnız kalmaya mahkumdurlar. Yalnız kaldıklarında ise, suçu kendilerinde aramak yerine insanları suçlarlar.”

Esnek kişiler tükenmişlik sendromuna girmiyor

Şükran duygusunun beyinde mutluluk hormonu salgılanmasına yardımcı olduğunu da söyleyen Prof. Dr. Tarhan, “Bir de idealleri olan B tipi kişiler var. B tipi kişiler, olaylar karşısında esneyebilen, tekrar eski haline gelebilen ‘kauçuk’ gibi kişilerdir. Elastiktirler ve bilişsel esnekliğe sahiptirler, inatçı değillerdir. Esnek olmayı başarabilen, zihinsel esnekliğe sahip kişiler tükenmişlik sendromuna girmiyorlar. Genetik yatkınlıkları olsa bile, stresi yönettikleri için beyin serotonin ve dopamin seviyelerini rahatlıkla dengeleyebiliyorlar.” diye konuştu.

İnsan ilişkilerinde sosyal sermayenin üç temel ayağı bulunduğunu, bunların iletişim biçimleri, problem çözme stili ve stres yönetme stili olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Tükenmişlik sendromu yaşayan kişilerde bu üç alanda da genellikle olumsuzluk görülür. Olumsuz senaryolar yazarlar ve hep karanlık tarafa bakarlar.” dedi.

Hayatta acı, tatlı her türlü olay var!

Hayatta acı, tatlı her türlü olayın olduğunu dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Ancak hayatınızı nasıl şekillendireceğiniz, bu olaylar içerisinden hangilerini seçerek ilerlediğinize bağlıdır. İşte bu nedenle, umut duygusunu yüksek tutmak ve her olayda pozitif bir şey, bir çözüm yolu bulabilmek mutluluk biliminin temel stratejisidir. Pozitif bir duygu durumuna sahip olmak, pozitif iletişim kurabilmek, dayanıklılık, metanet ve sebat gösterebilmek bu stratejinin önemli unsurlarıdır.” açıklamasında bulundu.

Başarı yolunun en büyük düşmanları tembellik, bencillik ve kolaycılık!

Akıllı insanın, stratejik düşünen ve orta-uzun vadeli düşünen insan olduğunun altını çizen Prof. Dr. Tarhan, “Sadece bugünü düşünen insan akıllı değildir. Eğer siz insansanız, bir gelecek vizyonunuz olacak, uzun vadeli düşüneceksiniz, anlam ve amacınız olacak. Uğrunda yorulacağınız ve emek vereceğiniz bir anlam ve amacınız olursa, o zorluklara dayanma becerisini geliştirirsiniz. Yaşamdaki sosyal ve duygusal becerilerinizi geliştirirsiniz ve hayattaki yolda ilerlersiniz. Başarı yolunda giderken en büyük düşmanlarımız tembelliğimiz, bencilliğimiz ve kolaycılığımızdır.” dedi.

Kendi sınırlarımızı bilemezsek tükenmişlik rolüne gireriz

Tükenmişlik sendromunda en önemli faktörün negatif duyguların yüksek seviyede olması olduğunu kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Her şeye hükmedemeyiz ve her şeyi yönetemeyiz. Kendi sınırlarımızı ve haddimizi bilemezsek çaresiz kalırız ve tükenmişlik rolüne gireriz. Halbuki, insanın değiştirebileceği ve değiştiremeyeceği şeyler vardır. Gücümüzün yettiği ve yetmediği, kontrol edebileceğimiz ve edemeyeceğimiz şeyler mevcuttur. İşte burada, aklımızı kullanarak bunların sınırlarını belirlemeliyiz. Kontrol edemiyorsak, onunla ilgili doğru pozisyon almalıyız. Kötülükler, problemler ve stres her zaman var olacaktır. Önemli olan, onlara karşı doğru pozisyon alarak hedefimize ulaşmaktır. Zorluklara dayandıkça uzun ömürlü bir çınar gibi ayakta kalabiliriz.” diye konuştu.

Hırs ve kolay yoldan kazanma isteği tuzaklara düşürüyor!

Sosyal medyada yansıtılan gerçekliklerin kişileri tükenmişliğe götürüp götürmediği konusuna ilişkin de Prof. Dr. Tarhan, “Sosyal medya bize sahte bir dünya, sahte bir gerçeklik ve sanal bir ortam sunuyor. Bu durum, dolandırıcılığın ve siber kumar gibi oyunların artmasının sebeplerinden biri olarak gösterilebilir. Çünkü insanlar kolay yoldan, aşırı hırslı bir şekilde başarı elde etmek istiyorlar ve bu tür tuzaklara düşüyorlar. Hayattaki birçok zevkte de gerektiğinde vazgeçmeyi başarmak gerekir. Vazgeçemediği zaman insan depresif olmaya ve tükenmişlik sendromuna yakalanmaya aday hale geliyor.” dedi.

Kendimizi terbiye etmek insan için yalnızlığın bir çaresi…

“Kalabalık yalnızlık” konusuna da değinen Prof. Dr. Tarhan, “Türk Dil Kurumu’nca 1 milyonun üzerinde kişinin katıldığı oylamada ‘kalabalık yalnızlık’ kelimesinin seçilmesi, Türkiye gibi sıcak ve yakın ilişkilerin yaşandığı, çat kapı girilen bir toplum için oldukça çarpıcı bir sonuçtu. Bu durum, küresel salgının bize de yansıdığını gösteriyor. Kalabalık içinde yalnız olmak, mutlu olmamak anlamına geliyor. Çünkü insan ilişkisel ve sosyal bir varlık, yalnız olduğunda kendini kötü ve mutsuz hissediyor. Cezaevinde 15 günden fazla hücre hapsi, Dünya Af Örgütü tarafından işkence olarak görülüyor. Bu kadar uzun süre bir ortamda kalmak şizofrenik etki yaratıyor ve aklın sağlığını bozuyor. Ancak bazı insanlar var; seçilmiş yalnızlık yaşıyorlar ve bu durumdan mutlu oluyorlar. Kendimizi terbiye etmek insan için yalnızlığın bir çaresidir. Bunlara seçilmiş yalnızlık deniyor. Bu tabii bilgeliğin en üst makamı.” şeklinde sözlerini tamamladı.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Karşıyaka Belediyesi’nden 18 Mart’ta anlamlı gösteri: ‘Bir Ulus Doğuyor’

Karşıyaka Belediyesi’nden 18 Mart’ta anlamlı gösteri: ‘Bir Ulus Doğuyor’

Karşıyaka Belediyesi, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’nde ‘Çanakkale: Bir Ulus Doğuyor’ adlı müzikal gösteriyi izleyiciler ile buluşturacak. 18 Mart Salı günü Bostanlı Suat Taşer Sanat Merkezi’nde sahnelenecek gösteride türküler ve danslı anlatımla Çanakkale Destanı canlandırılacak. Karşıyaka Belediye Başkanı Yıldız Ünsal, “Çanakkale Destanı’nı, sanatın gücüyle sahneye taşıyarak hem kahramanlarımızı anacak hem de bu bilinci gelecek nesillere aktaracağız. Tüm vatandaşlarımızı bu anlamlı etkinliğe bekliyorum” dedi.

18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 110. yıl dönümü, Karşıyaka’da özel bir gösteriyle kutlanacak. Karşıyaka Belediyesi tarafından hazırlanan ‘Çanakkale: Bir Ulus Doğuyor’ adlı müzikal gösteri, 18 Mart Salı günü saat 20.30’da Bostanlı Suat Taşer Sanat Merkezi’nde izleyicilerle buluşacak. Katılımın ücretsiz olduğu bu anlamlı gösteride Karşıyaka Belediye Orkestrası, Belediye Tiyatrosu ve Halk Dansları Topluluğu sahne alacak. Türk milletinin kaderini değiştiren Çanakkale Destanı, müzik, tiyatro ve dansın birleşimiyle sahneye taşınacak.

FOTOĞRAFLAR CANLANDIRILACAK
Müzikal gösteri öncesinde Suat Taşer Sanat Merkezi’nin girişince bir müze oluşturulacak ve daha önceden belirlenen Çanakkale Zaferi ile ilgili fotoğraflar, canlı heykel performans sanatçıları tarafından canlandırılacak. Vatandaşlar saat 19.45’ten itibaren müzeyi ziyaret edip, performans sanatçılarını izleyebilecek. Ayrıca, katılımcılara Çanakkale Savaşı’nda Türk askerlerinin öğününü oluşturan hoşaf ve ekmek ikram edilecek.

“O DESTAN, HALA BİZE YOL GÖSTERİYOR”
Karşıyaka Belediye Başkanı Yıldız Ünsal, “110 yıl önce Çanakkale’de yazılan destan, bugün hala bize yol gösteriyor. O büyük kahramanları anmak ve mücadelelerini gelecek nesillere aktarmak en önemli sorumluluğumuz. Hazırladığımız bu gösteriyle Çanakkale ruhunu sahneye taşıyacak, başta Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere canlarını vatanımız için feda eden kahramanlarımızı bir kez daha saygı ve minnetle anacağız. Tüm vatandaşlarımızı 18 Mart salı akşamı Suat Taşer Sanat Merkezi’ne bekliyorum” diye konuştu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bakırköy’de Ramazan Etkinlikleri Devam Ediyor

Bakırköy’de Ramazan Etkinlikleri Devam Ediyor

Bakırköy Belediyesi, Ramazan ayı için hazırladığı etkinliklerde çocuklar için birbirinden eğlenceli tiyatro ve oyunlar gerçekleştirmeye devam ediyor. “Limon Abla” çocuk eğlencesi ile minikler keyifli vakit geçirirken, dağıtılan ikramlıklar ile de aileler eski ramazan günlerinin ruhunu yaşadı.

Ramazan ayı için bir dizi etkinlik düzenleyen Bakırköy Belediyesi, her kesimden vatandaşa keyifli anlar yaşatmaya devam ediyor. İspirtohane Kültür Merkezi’nde düzenlenen etkinlikler kapsamında bu hafta çocuklar eğlenceli bir etkinlikle buluştu. Gerçekleştirilen “Limon Abla” etkinliği ile minikler dans edip yarışırken, bahçede de eski ramazan günlerini hatırlatan patlamış mısır, şeker macunu ve pamuk şekeri ikramında bulunuldu. Ramazan etkinlikleri kapsamında çocuklar hafızalarında kalacak anlar yaşarken, yetişkinler de ramazanın manevi atmosferinde bir araya geldi.

Önümüzdeki haftalarda gerçekleşecek program şu şekilde:

22 Mart Cumartesi, 20.30-22.00: Hacivat Karagöz Oyunu, Vantrolog, Jonglör, Sihirbazlık Gösteri / İkramlık

29 Mart Cumartesi, 20.30-22.00: Limon Abla Çocuk Eğlencesi/ İkramlık

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Amatör tiyatro festivalinde dolu dolu hafta sonu

Amatör tiyatro festivalinde dolu dolu hafta sonu

Lüleburgaz Amatör Tiyatro Festivali tüm hızıyla sürüyor. 27 Mart’a kadar sürecek festival hafta sonu atölye çalışmaları ve tiyatro oyunlarıyla yine yüzlerce sanatseveri ağırladı.

Lüleburgaz Amatör Tiyatro Festivali, hafta sonu atölye çalışmaları ve tiyatro oyunlarıyla yine yüzlerce sanatseveri ağırladı.Tüm hızıyla süren Lüleburgaz Amatör Tiyatro Festivali’nde 15 Mart’ta oyuncu Ceren Erginsoy ile ‘Drama Atölyesi’ gerçekleştirildi. Lüleburgaz Yıldızları Sanat Akademisi’nde (LYSA) düzenlenen atölye çalışmasına ilgi yoğun oldu.Atölye çalışmasının ardından oyuncu Erginsoy’a plaketini Kültür ve Sosyal İşler Müdür Vekili Samet Servet verdi.Festival kapsamında 15 Mart’ta LYSA’da Sarıyer Çocuk Tiyatrosu’nun sahnelediği ‘Neşeli Günler’ adlı oyunu da çok sayıda çocuk izleyici takip etti.15 Mart akşamı ise Üç Beş Sanat tarafından ‘Şen Şakrak Kabare’ adlı oyun sahnelendi. Oyunun ardından Belediye Başkan Yardımcısı Ceyhun Akgöl ekibe plaket verdi.

YARATICI DRAMA ATÖLYESİ

16 Mart’ta LYSA’da oyuncu, yönetmen, oyun yazarı Hamit Demir’in katılımıyla ‘Yaratıcı Drama Atölyesi’ gerçekleştirildi. Aynı gün saat 15:00’da LYSA’da yine Hamit Demir’in performansıyla ‘Masalcı’ adlı çocuk oyunu izleyici ile buluştu.  Oyunun ardından Hamit Demir’e plaketini Belediye Başkan Yardımcısı Kemal Pektaş verdi. Festival 27 Mart’a kadar LYSA’da devam edecek.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Karaman Belediyesi’nden 18 Mart’ta Ücretsiz Tiyatro

Karaman Belediyesi’nden 18 Mart’ta Ücretsiz Tiyatro

18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 110 yılı münasebetiyle Karaman Belediyesi tarafından ücretsiz tiyatro etkinliği düzenleniyor. Karaman Belediyesi, kültür-sanat etkinlikleri kapsamında bir tiyatro gösterisini daha Karamanlılarla buluşturuyor. 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 110. yılı ve Şehitleri Anma Günü nedeniyle, Ünal Çeken’in yazıp yönettiği “Çanakkale Şahaadet” isimli tiyatro oyunu, 18 Mart Salı günü Lütfi Elvan Fuar ve Kongre Merkezi’nde sahnelenecek. 16.30, 20 ve 21.3 aralıklarla üç seans halinde sergilenen tiyatroya tüm halkımız davet edildi. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kadın Oyunları Festivali Ayvalık’ta başlıyor

Kadın Oyunları Festivali Ayvalık’ta başlıyor

Ayvalık Belediyesi, Türkiye’nin ve Avrupa’nın izlediği kadın tek tiyatro festivali olan Kadın Oyunları Festivali’ne ev sahipliği yapacak. Oyunlar 23-27 Mart tarihleri ​​arasında Nejat Uygur Sahnesi’nde tiyatroseverlerle buluşacak. Festival, 23 Mart Pazar; Hikayesinde Senden Bahsetti, 24 Mart Pazartesi; Othello, 25 Salı; Gülistan, 26 Mart Fok Derisi KAVUŞMA ve 27 Mart Perşembe günü Havva isimli oyunlar Nejat Uygur Sahnesi’nde ‘perde’ yaşadı. Ayvalık Belediye Başkanı Mesut Ergin, başlayan büyük bir ilgi gören festivalin 5’incisinde tiyatroseverlerin birbirinden güzel beş oyun izlemeyeceğini söyledi. Başkan Ergin, titiz bir çalışmayla oyunların belirlendiğini ve gerçekten kadın kapsamlı ele alan tiyatro oyunlarını her türlü popüleriteden uzak, festivalin içeriğine gerçekten uygun olma bölümüyle dinlemeye çalıştıklarını söyledi. Türkiye’nin ve Avrupa’nın kadın oyunculu tek tiyatro festivali olan Kadın Oyunları Festivali, 2025 yılında toplam sekiz kentte tiyatro tutkunu ile buluşacak. Sırasıyla; Ankara, Aydın, Bandırma, Konak, Manisa, Muğla, Çanakkale ve Ayvalık’ta düzenlenecek festivalde her ayağı beş gün sürecek ve onun yerinde birbirinden farklı kadın kapasiteli beş tiyatro oyunu sahnelenecek. Ankara Büyükşehir Belediyesi, Aydın Büyükşehir Belediyesi, Bandırma Belediyesi, Konak Belediyesi, Manisa Büyükşehir Belediyesi, Muğla Büyükşehir Belediyesi, Çanakkale Belediyesi ve Ayvalık Belediyesi ev sahipliklerinde gerçekleşecek festivalde, tam bir çalışma sonucu sekiz oyun belirlendi ve her kente farklı bir şeçki oluştu. Festival boyunca toplamda kırk gösterim yapılıyor festivalde aynı zamanda yine kadın sorununa ilişkin söyleşilerde yapılıyor. Aynı zamanda bir ölüm projesi olarak da bilinen Kadın Oyunları Festivali’nde gelenek değişmeyerek gelirinin belirli bir bölümü Ayvalık Eğitime Destek Derneği’ne öğrenci bursu için bağışlanacak. Ayvalık Belediyesi’nin, Atölye Kültür Sanat, Kafa Radyo ve Çok Şey Yapan Adam-Mert Güner’le iş birliğinde düzenlenen festivalde, birbirinden etkileyici 5 oyun ev sahipliği yapacak. 23-27 Mart 2025 tarihleri ​​arasında gerçekleştirilecek festivalde oyunlar beş gün boyunca Vural Sineması Nejat Uygur Sahnesi’nde ‘perde’de yapılacak.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

2. Mandolin Festivali Çankayalılarla Buluştu

2. Mandolin Festivali Çankayalılarla Buluştu

 

Çankaya Belediyesi’nin destekleriyle organize edilen 2. Mandolin Festivali, 15-16 Mart tarihlerinde Kuğulu Park ve Musa Göçmen Senfoni Orkestrası Konser Salonu’nda gerçekleşti. Müziğin birleştirici gücünü yansıtan festivale Başkentliler büyük ilgi gösterdi.

 

Çankaya Belediyesi, 2. Mandolin Festivali’ni Başkentlilerle buluşturdu. 15-16 Mart tarihlerinde gerçekleşen festivale sanatseverler yoğun ilgi gösterdi. Bu yıl, Çellist ve Öğretim Üyesi Şinasi Çilden anısına düzenlenen festivalde, Türkiye ve yurt dışından 21 topluluk yer aldı.

 

KUĞULU PARK’TA FESTİVAL KEYFİ

Festivalin ilk günü olan 15 Mart’ta Kuğulu Park’ta düzenlenen dinletide, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Antalya Şubesi Mandolin Topluluğu, Mandos, Ankara Çankaya Salih Alptekin Ortaokulu Mandolin Grubu ve Korosu, Polifonija String ve Mersin Mandolin Topluluğu sahne aldı. Güzel havayı fırsat bilen Başkentliler, mandolinin dinlendirici ezgileri eşliğinde keyifli vakit geçirdi.

 

MUSA GÖÇMEN SENFONİ ORKESTRASI KONSER SALONU’NDA MANDOLİN ZİYAFETİ

Festivalin ikinci ayağı, 15-16 Mart tarihlerinde Musa Göçmen Senfoni Orkestrası Konser Salonu’nda gerçekleşti.

 

15 Mart’ta Ankara Gazi Mandolin Grubu, Polifonija String, Sinop Mandolin Duo, Mersin Mandolin Topluluğu, Ankara Mandolin Duo, Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi İzmir Mandolin Orkestrası, Mandolinata İstanbul, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Genel Merkez Mandolin Orkestrası, Zübeyde Kırlı – Kaan Kahraman Duo, Selim Altınok – Onur Yılmaz Mandolin Gitar İkilisi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi TOBAV Mandolin Orkestrası izleyicilerle buluştu.

 

16 Mart’ta ise Mandos, Dönüşüm Mandolin Grubu, Esintiler Mandolin Grubu, Ankara Çankaya Salih Alptekin Ortaokulu Mandolin Grubu ve Korosu, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Antalya Şubesi Mandolin Topluluğu, Um a Trio, MNFFTS, Grup Dost Yürek, Duo Seu Bem ve MÜZED Ankara Mandolin Topluluğu sahne aldı.

 

Sanatseverler, festival boyunca mandolinin eşsiz tınılarıyla unutulmaz bir deneyim yaşadı.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Oruç tutmanın 8 faydası

Oruç tutmanın 8 faydası

 

Ramazan ayında tutulan oruç, vücuttaki pek çok hayati sistemde önemli değişikler meydana getirebiliyor. Bir ay boyunca ortalama olarak 13 saat boyunca hiçbir gıda ya da sıvının tüketilememesinin sindirim sistemine bazı etkileri olabileceğini vurgulayan Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Zülfikar Polat, “Oruç, sindirim sisteminin bir parçası olan tüm organların daha az çalışmalarına katkı sağlayarak bir dinlenme yaratmış olur. Ancak bu sürecin yalnızca faydalarına odaklanmadan bazı riskleri de olabileceğini unutmamak ve oruç dönemini bilinçli geçirmek büyük önem taşır” dedi.

 

Sindirim sisteminin dinlenmesiyle birlikte temizlenen organlar, daha verimli çalışmaya başlar. Mide ve bağırsaklar başta olmak üzere karaciğer ve pankreasın da bu sürede rahat edeceğini vurgulayan Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Zülfikar Polat, “Bu artıların yanı sıra, günlük sıvı ihtiyacının karşılanamamasıyla dehidratasyon gibi bazı risklerden de bahsetmek gerekir. Aynı zamanda reflü, gastrit ve ülser gibi mide hastalarında açlık ile mide problemleri artış gösterebilir veya kronik hastalıkları olan kişiler ise almaları gereken ilaçları alamayacakları için şikayetleri şiddetlenebilir” şeklinde konuştu.

 

Reflü hastaları oruç kararını doktora danışmalı

Oruç tutarken genel sağlığın riske atılmaması ve özellikle bazı hasta gruplarının çok dikkatli olması gerektiğinin altını çizen Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Zülfikar Polat, “Örneğin hamilelik sürecindeki anne adaylarının yetersiz beslenmesi bebeğin gelişimini olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle oruç tutacak gebelerin iftar ve sahur sofraları hem dengeli hem de zengin olmalıdır. Susuzluk nedeniyle ağır böbrek hastalarına da oruç tutmaları önerilmezken, hafif vakalara iftar ve sahurda bol su içmesi şartıyla izin verilebilir” dedi.

Gastrit, ülser, reflü ve kronik hastalıkları olan kişilerin doktor görüşü almadan kesinlikle oruç tutmamaları gerektiğini belirten Prof. Dr. Zülfikar Polat, “Uzun süre aç kalmak, mide asidini artırarak ülser ve kanama gibi sorunlara neden olabilir. Bu nedenle reflü hastaları da bu dönemde yediklerine çok dikkat etmeli. Uzun süreli açlık sonrası iftarda birdenbire yoğun ve ağır yemekler tüketmek sindirimle ilgili şikayetleri artırabilir” uyarısında bulundu.

 

Yemek yedikten sonra uzanmak reflüyü artırıyor

Yapılan hatalardan birinin de sahurda tok tutması için yenilen ağır hamur işlerinden uzak durulması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Zülfikar Polat, “Reflü için en sakıncalı durum yemek yedikten sonra hemen yatmaktır. Çünkü yemek yedikten sonra yatma pozisyonuna geçilirse mide asidi yemek borusundan yukarıya doğru kaçabilir bu da çeşitli rahatsızlıklara yol açar. Kronik kabızlık çeken hastaların da çok dikkatli olması gerektiğini dile getiren Polat, “Bu hastalar yeterli su tüketimine ve lifli gıdalardan zengin yiyecekler seçmeye özen göstermeli. Ramazan ayını rahat atlatmak için iftarda zeytinyağlı bir sebze yemeği, sahurda ise bir kâse yoğurt içinde; kepek, yulaf, keten tohumu ve kayısı ya da erik kurusu tercih edebilirler” dedi.

 

Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Zülfikar Polat, oruç tutmanın 8 faydasını sıraladı. 

 

  1. Oruç tutmak; vücudu, yağları enerji kaynağı olarak kullanmaya zorlar bu da yağ yakımını hızlandırır. Kan şekerini dengeleyerek insülini düşüren oruç aynı zamanda, kandaki yağ değerlerini de olması gereken seviyeye çeker. İnsülinin düşmesi sonucu kolesterol da kontrol altına alınır.
  2. Oruç, insülin seviyesini düşürerek büyüme hormonlarının salgılanmasını da artırır.
  3. Tüm bu faydaların yanında kilo kontrolüne de yardımcı olarak kalbi güçlendirir ve kalp hastalıkları riskini azaltabilir.
  4. Oruç tutarken yemek yemeğe ayrılan süre kısıtlandığı için toplam kalori miktarı azalır ve kilo kaybı oluşur.
  5. Oruç, vücuttaki enflamasyonu azaltıcı özelliğe sahiptir.
  6. Oruç, vücudu dinlendirir ve hücrelerin yenilenmesini destekler bu da bağışıklık sistemini güçlendirir.
  7. Oruç tutmak manevi huzura katkı sağlayacağı için psikolojik olarak rahatlamayı destekler, stresi azaltır.
  8. Açlık ve susuzluğa dayanmak kişisel iradeyi güçlendirerek daha sabırlı biri olmaya katkı sağlar.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ege Üniversitesinde Nevruz dolu dolu bir programla kutlanacak

 Ege Üniversitesinde Nevruz dolu dolu bir programla kutlanacak

Prof. Dr. Temizkan, “Nevruz, Türk kimliğinin önemli bir parçasıdır”

 

 Baharın gelişini müjdeleyen, Anadolu ve Orta Asya ülkeleri tarafından çeşitli etkinliklerle kutlanan Nevruz Bayramı, Türk kültüründe ve Türk Dünyasında önemli bir yere sahip. Yaklaşan Nevruz Bayramı’nın Ege Üniversitesinde coşkuyla kutlanacağını dile getiren Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Abdullah Temizkan, bu önemli gün ile ilgili bilgiler verdi. 

Nevruzun kelime anlamına değinen Prof. Dr. Temizkan, “Nevruz, Farsça bir kelime. Anlamı ‘Yeni gün’ demek. Bayram olarak kutlanmasının nedeni, Kuzey Yarımküre ’de 21 Mart’ın bahar başlangıcı olması. Eski 12 Hayvanlı Türk Takvimi’nde de 21 Mart, yılın ilk günüdür. Nevruz, aynı zamanda Türklerin Ergenekon’dan demirden dağları eriterek tekrardan tarih sahnesine çıkış günüdür. Nevruz, yarı destansı, yarı mitolojik ögeleri içinde barındıran bir gelenektir. Türk kimliğimizin de önemli bir parçasıdır” diye konuştu.

“Nevruz, gelenekleri sonraki nesillere aktarma işlevi görür”

Nevruz Bayramı’nın Türk Dünyasındaki önemini anlatan Prof. Dr. Temizkan, “Türkistan’daki Türk Devletlerinde bu kültüre Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı gibi önem verirler. Hediyeleşmeler olur, ev ziyareti yapılır, at yarışları yapılır, Gökbörü (Kökbar) oynanır. Atalara ve tarihe saygı gibi gelenekleri sonraki nesillere aktarma işlevi olan güzel bir bayramdır. Vazgeçilmez ritüellerinden birisi ateşten atlamadır. Eski Türk inancında ateşin insanı kötülükten arındırdığına inanılır. Örneğin, Bizans Elçilik Heyeti, Göktürk Kağanının huzuruna getirildiğinde kötülüklerden arındırılsın diye iki ateş arasından geçirildi” dedi.

Ege Üniversitesinde bu yıl da Nevruz Bayramı’nın coşkuyla kutlanacağını dile getiren Prof. Dr. Temizkan, “Her sene üniversitemizde Nevruz etkinlikleri düzenleniyor. Bu yılki programımız Türk Devletleri Teşkilatı çatısı altında oluşturulan Aksakallar Heyeti’nin katılımıyla gerçekleştirilecek. Ayrıca Türk Cumhuriyetlerinden gelen öğrencilerin katılımı olacak. Etkinlik kapsamında geleneksel oyunlarımızdan topaç çevirme, aşık, dokuz kumalak gibi oyunlar oynanacak ve ateş üzerinden atlama, örs üzerinde çekiçle demir dövme gibi ritüel değeri olan etkinlikler yapılacak. Etkinliğimizi bu sene Prof. Dr. Yusuf Vardar MÖTBE Kültür Merkezi önünde gerçekleştireceğiz” diye konuştu.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

VakıfBank, Recycle Kredi Kartı ile Sürdürülebilir Geleceğe Katkı Sağlıyor

VakıfBank, Recycle Kredi Kartı ile Sürdürülebilir Geleceğe Katkı Sağlıyor

 

Çevre dostu ürün ve hizmetleriyle bankacılık sektörünün sürdürülebilirlik odaklı dönüşümüne öncülük eden VakıfBank, geri dönüştürülebilen plastikten ürettiği Recycle Kredi Kartı ile müşterilerinin doğaya duyarlı bir yaşam tarzı benimsemelerine katkıda bulunuyor.

 

Çevresel sürdürülebilirliği gelecek stratejilerinin ayrılmaz bir bileşeni olarak gören VakıfBank, doğa dostu bir yeniliğe daha imza atarak Recycle Kredi Kartı’nı müşterileriyle buluşturuyor. Modern ödeme sistemlerine entegre Recycle Kredi Kartı, kullanıcılarına her harcamalarında doğa dostu projelere destek olma imkanı sağlıyor.

 

Sürdürülebilir bir gelecek elinizin altında…

Her dakika milyonlarca alışveriş işleminin gerçekleştirildiği günümüzde VakıfBank’ın müşterilerini çevreye duyarlı bir tüketim modeline teşvik etmek amacıyla geliştirdiği Recycle Kredi Kartı, doğa dostu projeleri destekleyen ve çevreci tüketimi teşvik eden kampanyalarıyla da fark oluşturuyor. VakıfBank müşterileri Recycle Kredi kartı ile TEMA Vakfı’na yaptıkları 250 TL ve üzeri bağışlarda %5 indirim fırsatından yararlanabiliyor. Bunun yanı sıra seçili elektrikli şarj istasyonlarından yapacağınız harcamalara aylık 500 TL’ye kadar %20 indirim fırsatı sunuyor.

 

VakıfBank, Recycle Kredi Kartı ile müşterilerine sadece çevre dostu bir ödeme seçeneği sunmakla kalmıyor, aynı zamanda fiziksel kart kullanımını en aza indiren mobil cihaz ve temassız ödeme seçenekleriyle, hızlı ve güvenli bir alışveriş deneyimine imza atıyor. 

Recycle Kredi Kartı, dijital slip özelliği sayesinde kâğıt tüketimini de azaltarak ülkemizin sürdürülebilirlik hedeflerine destek sağlıyor. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı