Yıllık arşivler: 2025

Kulak sağlığı için bu önerilere dikkat!

Kulak sağlığı için bu önerilere dikkat!

Yüksek ses, gürültü ve kulak çubuğu kulak sağlığını tehdit ediyor

Kulak ve işitme sağlığını tehdit eden birçok unsur bulunduğunu belirten İstanbul Atlas

Üniversitesi Tıp Fakültesi (İngilizce) Cerrahi Tıp Bilimleri Bölümü Kulak, Burun ve Boğaz

Hastalıkları Anabilim Dalı’ndan Dr. Öğretim Üyesi Mustafa İbas, gürültü maruziyeti,

enfeksiyonlar ve travmalardan korunmanın önemini vurguladı. Kulak sağlığını korumak için

yüksek sesle müzik dinlenmemesini ve gürültüye maruz kalırken kulak koruyucu ekipman

kullanılmasını öneren İbas, enfeksiyonlardan korunmak için yüzme sonrası kulakların

kurulanması gerektiğini söyledi. Kulak kanalının zorlanmaması gerektiğinin altını çizen İbas,

“Kulak çubuğu çubukları gibi sert ve kulak zarına zarar verebilecek nesnelerle kulak

temizliği yapmayın” uyarısında bulundu.

İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi (İngilizce) Cerrahi Tıp Bilimleri Bölümü Kulak, Burun ve

Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı’ndan Dr. Öğretim Üyesi Mustafa İbas, kulak ve işitme

sağlığının önemi ve korunmasına ilişkin değerlendirmede bulundu.

İşitme sağlığı testlerle değerlendiriliyor

Sağlıklı bir kulağın, dış kulak yolundan iç kulağa kadar tüm yapılarının normal anatomik ve

fonksiyonel özelliklerini koruması ile tanımlandığını belirten İbas, “Sağlıklı işitmenin en

önemli göstergesi ise işitme eşikleriyle belirlenir. Normal işitme eşikleri, 250 Hz – 8 bin Hz

frekans aralığında 0-25 dB seviyesinde olmalıdır. Saf ses odyometrisi ve konuşmayı ayırt etme

testleri, işitme sağlığını değerlendirmenin temel yöntemleridir” dedi.

Gürültü maruziyeti, enfeksiyon ve travmalar kulak sağlığını tehdit ediyor

Kulak sağlığını tehdit eden pek çok faktör bulunduğunu ifade eden İbas, bunlardan ilkinin

gürültü maruziyeti olduğunu söyledi. Yüksek sesli müzik, sanayi gürültüsü veya silah sesi gibi

yüksek desibelde seslere uzun süre maruz kalmanın işitme kaybına yol açabileceği uyarısında

bulunan İbas, enfeksiyon ve travmaların kulak sağlığını tehdit eden bir başka unsur olduğunu

kaydetti: “Orta kulak iltihapları (otitis media), dış kulak enfeksiyonları ve kronik enfeksiyonlar

işitme fonksiyonlarını bozabilir. Baş ve kulak travmaları, kulak zarı yırtılmalarına ve işitme

kaybına neden olabilir.”

Dış kulak yolunun kapanması işitme kalitesini tehdit ediyor

Kulak tıkaçları ve buşon (kulak kiri) birikiminin de kulak sağlığını tehdit ettiğini, dış kulak

yolunun tıkanmasının işitme kalitesini olumsuz etkileyebileceğini kaydeden İbas, “İlaçlar da

kulak sağlığını tehdit eden faktörler arasında sayılabilir. Bazı antibiyotikler ve kemoterapi

ilaçları gibi ototoksik ilaçlar işitme sinirlerine zarar verebilir” dedi. Yaşlanmanın da bir tehdit

olduğunu kaydeden Dr. Öğretim Üyesi Mustafa İbas, “Presbiakuzi olarak adlandırılan yaşa

bağlı işitme kaybı, özellikle yüksek frekanslı seslerin algılanmasını zorlaştırır” dedi.

İşitme kaybı, üç nedenle ortaya çıkabiliyor

İşitme kaybının nedenlerine değinen İbas, bunların iletim tipi, sensörinöral ve mikst tip olmak

üzere üçe ayrıldığını belirterek şunları söyledi:

İletim tipi işitme kaybı: Dış kulak veya orta kulakta iletimi engelleyen faktörlerden

kaynaklanır. Kulak kiri birikimi, kulak zarı delinmesi, orta kulakta sıvı birikimi veya

kemikçiklerde sertleşme (otoskleroz) gibi nedenlerle ortaya çıkabilir.

Sensörinöral işitme kaybı: İç kulaktaki tüylü hücrelerin hasarlanması veya işitme sinirinin

zarar görmesiyle oluşur. Yüksek seslere maruz kalma, yaşlanma, genetik faktörler ve bazı

ilaçlar bu tip kayba yol açabilir.

Mikst tip işitme kaybı: Hem iletim hem de sensörinöral işitme kaybının bir arada

bulunmasıdır.

Kulağınızı gürültüden koruyun!

Kulak sağlığını korumak için tavsiyelerde bulunan Dr. Öğretim Üyesi Mustafa İbas, önerilerini

şöyle sıraladı:

Gürültüye karşı önlem alın: Yüksek sesle müzik dinlemeyin. Yüksek sesli ortamlardan kaçının,

gürültüye maruz kalırken kulak tıkacı gibi kulak koruyucu ekipmanlar kullanın.

Kulak hijyenine dikkat edin: Kulak kanalınızı zorlamayın ve gereksiz müdahalelerden kaçının.

Kulak çubukları gibi sert ve kulak zarına zarar verebilecek nesnelerle kulak temizliği yapmayın.

Enfeksiyonlardan korunun: Enfeksiyonlardan korunmak için yüzme sonrası kulaklarınızı

kurulayın ve kulak sağlığınızı düzenli olarak kontrol ettirin.

Dengeli beslenin: B12 vitamini, çinko gibi vitamin ve minerallerin yeterli alınması işitme

sağlığı için önemlidir.

İlaç kullanımına dikkat edin: Ototoksik ilaçlardan kaçınmak veya doktor kontrolünde

kullanmak işitme sağlığınızı korumanıza yardımcı olur.

Kulak sağlığınızı düzenli kontrol ettirin: Özellikle risk grubundaysanız (yüksek sesli

ortamlarda çalışıyorsanız, ileri yaştaysanız) yılda bir kez işitme testi yaptırın. İşitme kaybı

belirtileri fark ederseniz vakit kaybetmeden bir Kulak Burun Boğaz (KBB) uzmanına başvurun.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İlaç üretiminde alarm zilleri çalıyor

İlaç üretiminde alarm zilleri çalıyor 

 

Türk ilaç sektörünün köklü temsilcisi ve öncü gücü olan İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS) Genel Sekreteri Savaş Malkoç, 60 yıldır ilaç ekosisteminin daha da gelişmesi ve rekabet gücünün artması için çalıştıklarını, ancak günümüz koşullarında ilaç fiyatlandırma sistemindeki sorunların ilaç üretimi ve ilaç arz güvenliğini tehlikeye atmaya başladığını belirtti. Malkoç, “Geçici çözümler yerine artık fiyat sisteminin kalıcı şekilde reforme edilmesi gerekiyor. Yoksa daha da sıkıntılı günler bizi bekliyor” dedi.

 

TÜRKİYE’NİN önde gelen 53 ulusal ve uluslararası firmasının bünyesinde yer aldığı İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS) Genel Sekreteri Savaş Malkoç, tüm zorluklara rağmen üretime devam etmeye çalışırken, ekonomik baskıların artması, yükselen maliyetler, ilaç kuru uygulaması ve mevcut ilaç fiyat kararnamesinden dolayı ilaç sektörünün ciddi bir daralma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu açıkladı. Konuyla ilgili olarak tüm ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıyla temasta olunduğunu vurgulayan Malkoç, “Tüm kamu kurum ve kuruluşlarımızla paylaştığımız üzere, ilaç fiyatlandırma mevzuatının, sektörün görüş ve değerlendirmeleri çerçevesinde güncellenmesi için bir an önce gerekli önlemlerin alınması gerekiyor. Vatandaşlarımızın ilaç ihtiyacını eksiksiz biçimde sağlamak için tüm gücünü ortaya koyan sektörümüzde mali sorunlar nedeniyle üretim geriliyor. Bu şekilde devam ederse yakın zamanda ilaç arzında da ciddi sorunlar yaşanabilir” dedi.

 

İlaç sanayi üretiminde endişe veren daralma 

 

Türkiye’de vatandaşlarımız tarafından kullanılan ilaçların kutu bazında %92’si yerli üretimle karşılanmasına rağmen, ilaç sanayi üretim verileri son sekiz aydır sürekli bir düşüş gösteriyor. TÜİK verilerine göre, 2024 yılı Aralık ayında ilaç sanayi üretiminde %19,6’lık bir daralma yaşandı. Yıllık bazda ise düşüş %7,3 seviyesine ulaştı. Buna karşın, imalat sanayinin genelinde bir değişim yaşanmazken, kimya sektörü %1,8 büyüme kaydetti.

 laç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS) Genel Sekreteri Savaş Malkoç, sektörün içinde bulunduğu durumla ilgili yaptığı açıklamada, “Uluslararası standartların bile ötesine geçmiş bir ilaç sanayimiz var. Ancak içinde bulunduğumuz ekonomik koşullar nedeniyle üretim her geçen gün daha da zorlaşıyor. Kredi maliyetlerindeki artış, hızla yükselen işgücü ve hammadde giderleri sektörümüzü ciddi bir mali sorunla karşı karşıya bırakıyor. Bu sene yalnızca işgücü maliyetlerimiz %50 oranında artarken, sektörümüze verilen kur artışı sadece %23,5 seviyesinde kaldı. Bugün itibariyle güncel Avro kuru 40 TL’ye yaklaşmışken ilaç fiyatlandırmasında kullanılan kur ise sadece 21,67 TL düzeyindedir. Buna ek olarak, ilaç pazarı kutu bazında küçülmeye devam ediyor. Bu tablo yerli üretimde ciddi bir arz krizinin yaklaşmakta olduğunun açık bir göstergesidir” dedi.

 

Fiyatlandırma politikası nedeniyle yeterli kaynak ayrılamıyor

 

Savaş Malkoç, sektördeki yapısal sorunların geçici çözümlerle giderilemeyeceğini belirterek, ilaç fiyatlandırma sisteminin kalıcı ve kapsamlı bir reformla yeniden düzenlenmesi gerektiğini ifade etti ve sözlerini şöyle sürdürdü; “İlaç sektöründe küresel çapta hızlı ve köklü değişimler yaşanıyor. Bu değişim süreci, biyoteknolojik ve biyobenzer ilaçlardan gen teknolojilerine, kişiye özel tedavilerden yapay zekânın molekül keşfi ve üretim süreçlerine entegrasyonuna kadar büyük çapta gelişiyor. İlaç endüstrisi, sürdürülebilir büyüme ve rekabet gücünü koruyabilmek için Ar-Ge yatırımlarına en fazla bütçe ayırması gereken alanlardan biri. Ancak, mevcut fiyatlandırma politikası nedeniyle Türkiye’de bu yatırımlara ayrılan kaynaklar yetersiz kalıyor. Mevcut ekonomik koşullar ve ekonomik gerçeklikten uzak ilaç kuru üretimdeki daralmayı derinleştiriyor. Acilen bir çözüm bulunamazsa ilaç tedarik zincirinde kırılmalar yaşanabilir ve hastaların temel ilaçlara erişiminde ciddi sıkıntılar oluşabilir. Sektörümüzü günden güne sıkıştıran bu darboğazın aşılması için geçici çözümler yerine kalıcı bir fiyatlandırma reformunun hayata geçirilmesi gerekiyor. Yetkililerden ilaç sanayisinin sürdürülebilirliği için acil adımlar atılmasını talep ediyoruz.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ramazan’da uyku sorunlarına karşı 8 önemli uyarı

Uykuya dalmada zorluk, sabahları yorgun uyanmak, gündüzleri uyuklamak…

 

Yatağınızda cep telefonuna bakmayın!

 

Gündüzleri 20 dakika şekerleme yapın!

 

Odanız sessiz, karanlık ve serin olsun!

 

İftar ve sahur yemeğinde bu kurallara dikkat!

 

Ramazan’da uyku sorunlarına karşı 8 önemli uyarı 

 

 

Ramazan’da değişen yemek ve öğün saatlerinin getirdiği fiziksel ve psikolojik değişiklikler uyku düzenini olumsuz etkileyebiliyor.  Uykuya dalmada zorluk, geceleri sık, sabahları yorgun uyanma ve gündüzleri sürekli uyuklama Ramazan’da en sık karşılaşılan uyku problemleri arasında yer alıyor. Ayrıca, sahurdan sonra tekrar uykuya geçilmesi, vücudun dinlenme sürecinin verimli olmasını önleyebiliyor. Acıbadem Kartal Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Yelda Başbuğ, yeterli ve kaliteli bir uyku için Ramazan’da beslenme alışkanlıklarına dikkat etmenin son derece önemli olduğuna dikkat çekerek, “Sağlıklı bir uyku için iftar yemeğini hafif tutmak, sahurda protein ile kompleks karbonhidratlardan zengin gıdaları tercih etmek ve uyumadan önce ağır aktivitelerden kaçınmak önemlidir” diyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Yelda Başbuğ,  Ramazan’da uyku sorunlarına karşı almanız gereken önlemleri anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.  

 

 

Uyku saatleriniz düzenli olsun

 

Hayatımızın üçte birini geçirdiğimiz uykunun kaliteli olması büyük bir öneme sahip. Zira, kalitesiz bir uyku ertesi günü yorgun geçirmekten unutkanlığa, hatta kronikleşirse depresyona kadar birçok soruna neden olabiliyor. 

Nasıl önlem almalı? Vücudun biyolojik saati düzenli bir uyku programıyla stabil hale geliyor. Böylece gece uykuya geçişi hızlandırıyor ve kalitesini artırıyor. Bu etkisiyle sabah daha dinç kalkmanızı sağlarken gün içinde uykusuzluk ya da uyuklama gibi problemler yaşamanızı önlüyor. Dolayısıyla gece kalitesiz uyku problemi yaşıyorsanız, düzenli uyku saatleri oluşturmanız çok önemli. Biyolojik saatinizin düzenlenmesi ve uykuya dalma sürecinizin hızlanması için Ramazan boyunca her gün aynı saatte yatıp aynı saatte kalkmaya özen gösterin. Örneğin, akşamları saat 23:00’te yatıp sabah 05:00’te kalkarak sahura hazırlık yapabilirsiniz.

 

Aşırı yağlı ve ağır yemeklerden kaçının

 

Aşırı yağlı ve ağır yemekler sindirimi zorlaştırmaları nedeniyle gece uykuya geçişi önlerken kalitesini de düşürüyor.   Bunun sonucunda sabahları yorgun uyanmanıza neden olabiliyor. Ayrıca mideyi aşırı doldurmak, uykuda sık sık uyanmaya da yol açabiliyor. 

Nasıl önlem almalı? İftar ve sahurda ağır yemeklerden kaçının, özellikle kızartmalardan ve fazla şekerli gıdalardan uzak durun. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Yelda Başbuğ, her iki öğünde hafif ve protein ile lif açısından zengin besinleri tercih etmeniz gerektiğini belirterek, “Hafif yemekleri tercih etmek uykuya geçişi hızlandırır, sabahları daha enerjik olunmasına katkı sağlar ve mide sorunları yaşanmasını önler. Dolayısıyla iftarda ortalama 600-800 kalori arasında bir öğün tüketmeye özen gösterilmelidir. Örneğin, iftarda sebze yemekleri ve tam tahıllı ürünler tüketilebilir.  Sahurda da tam buğday ekmeğiyle yapılan peynirli bir sandviç ve bir porsiyon meyve iyi bir seçenek olabilir” diyor. 

 

Yatağınızda cep telefonunuza bakmayın!

 

Elektronik cihazlardan yayılan mavi ışık melatonin salgısını önleyerek uykuya geçişi zorlaştırıyor. Mavi ışık ayrıca uyku hormonunu baskılıyor ve uyku düzenini bozuyor. 

Nasıl önlem almalı? Yatmadan önce ekranlardan uzak durmanın melatonin üretimini artırdığına işaret eden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Yelda Başbuğ, “Dolayısıyla yatmadan en az bir saat önce telefon, tablet ve bilgisayar kullanımını bırakmanız ve yatak odasından uzak tutmanız sağlıklı bir uyku için çok önemli” diye konuşuyor. 

 

Gündüz 20 dakika şekerleme yapın

 

Gündüz aşırı uyuklama, Ramazan’da çoğu kişinin yaşadığı ortak bir sorun. Bunun sonucunda okulda, işyerinde veya sosyal ortamda önemli sıkıntılar yaşanabiliyor. 

Nasıl önlem almalı? Gündüz aşırı uyuklama sorunu yaşıyorsanız, kısa süreli şekerleme yapmanızda fayda var.  Gündüzleri 20 dakikalık kısa uyku molaları enerji seviyenizi artırarak gündüz uyuklamalarını azaltabiliyor. Yapılan bir çalışmada, 20 dakikalık şekerlemenin gündüz yaşanan yorgunluğu azaltırken, gece uyku düzenini bozmadığı ortaya konmuş.   Dr. Yelda Başbuğ, ancak bu şekerlemeleri öğleden önce yapmaya özen göstermeniz gerektiğini vurgulayarak, aksi takdirde gece uykunuzun olumsuz yönde etkilenebileceği uyarısında bulunuyor. 

 

Kahve ve çayı mutlaka sınırlandırın!

 

Uykuya geçişi zorlaştıran bir madde olan kafein vücutta 6-8 saat boyunca etkili olabiliyor. Yapılan araştırmalar, akşam saatlerinde alınan kafeinin uyku kalitesini ciddi şekilde düşürdüğünü gösteriyor. 

Nasıl önlem almalı? Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Yelda Başbuğ, uykuya dalmakta güçlük çekiyorsanız öncelikle kafein tüketimini kısıtlamanız gerektiğine işaret ederek, “Bu nedenle akşamları kafein içeren içecekler tüketmeyin. Ramazan sürecinde de iftardan sonra iki bardaktan fazla çay veya iki fincandan fazla kahve içmeyin ve sahurda kafeinli içecekler tüketmeyin” diyor. 

 

Yatmadan önce egzersiz yapın, ancak…

 

Uykusuzluk yaşam kalitesini olumsuz etkilemesinin yanı sıra uzun vadede diyabet, kalp, hipertansiyon ve obezite gibi kronik hastalıklarda önemli bir risk faktörü olarak karşımıza çıkıyor. 

Nasıl önlem almalı? Geceleri uykuya geçmekte zorluk yaşıyorsanız alabileceğiniz bir başka etkili önlem ise düzenli olarak hafif egzersiz yapmak. Zira, egzersizler vücuda enerji verirken uykuya dalmayı kolaylaştırıyor ve kalitesini artırıyor. Örneğin, iftardan sonra hafif yürüyüşler yapabilirsiniz. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Yelda Başbuğ, ancak uyku düzeninizin bozulmaması için yoğun egzersizleri yatmadan en az üç saat önce bırakmanız ve uykuya geçmeden önce dinlenmeniz gerektiğine dikkat çekiyor. 

 

Yatak odanızın hava akışını iyi sağlayın

 

Odanın havasız olması, vücudun oksijen ihtiyacını karşılayamamasına yol açıyor ve bu durum da uykusuzluğa neden oluyor. 

Nasıl önlem almalı? Yatak odasındaki havasızlık sorununu önlemek için odanızı günde en az 2-3 kez, 10-15 dakika boyunca havalandırmayı alışkanlık edinin. Özellikle sabah uyanınca ve yatmadan önce pencereyi açarak temiz hava girmesini sağlayabilirsiniz. Bilimsel çalışmalar, serin ve oksijen açısından zengin ortamların derin uykuya geçişi kolaylaştırdığını ve uyku kalitesini artırdığını gösteriyor. Dolayısıyla odanızı sessiz, karanlık ve serin tutmaya özen gösterin. Odanın sıcaklığını 18-20°C arasında tutarak uyku kalitesini artırabilirsiniz. Gerekirse kulak tıkacı veya göz maskesi kullanabilirsiniz. 

 

Stres yönetimi tekniklerini kullanın

 

Stresin yol açtığı önemli sorunlardan biri de uykuya dalmayı zorlaştırmak oluyor.

Nasıl önlem almalı? Stresinizi kontrol etmekte güçlük çekiyorsanız, zihninizi sakinleştirerek uykuya geçişi hızlandıran ve daha kaliteli bir uyku sağlayan meditasyon, derin nefes alma egzersizleri veya hafif esneme hareketleri yapabilirsiniz. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

12 Mart Dünya Glokom GünüGörmenin sessiz hırsızı glokom

12 Mart Dünya Glokom Günü

Görmenin sessiz hırsızı glokom

 

Dünya genelinde yaklaşık 80 milyon glokom hastası bulunuyor ve bu 80 milyonun yaklaşık yüzde 10’u glokoma bağlı körlükle karşı karşıya kalıyor. Miyop, hipermetrop, astigmatizma, katarakt ve yakın görme zorluğu gibi en sık karşılaşılan göz hastalıkları arasında glokomun da yer aldığını açıklayan Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi’nden Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Yusuf Avni Yılmaz, “Bir diğer adı göz tansiyonu olan bu rahatsızlık, göz içi basıncının artmasıyla sinirlere zarar veren ve görme kaybına yol açabilen bir hastalık. Erken evrelerde belirti vermeyebilir ve genellikle rutin göz muayenesi sırasında tespit edilir” dedi.

 

Glokomda görme kaybı genellikle çevreden başlar ve merkezi görme korunur. Hastaların merkezi görmesi bozulmadığı için görme kaybını fark edemediğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi’nden Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Yusuf Avni Yılmaz, “Belirtiler ortaya çıktığında hastalık çoğunlukla ilerlemiş olur bu nedenle görmenin sessiz hırsızı olarak adlandırılabilir. Zamanında tedavi edilmezse kalıcı körlüğe yol açabileceği için rutin göz kontrolleri çok önemli” uyarısında bulundu.

 

Migren hastaları da glokom açısından riskli grupta

Hastalığın oluşumunu doğrudan engellemenin mümkün olmadığını ancak erken teşhisle ilerlemenin durdurulabileceğini paylaşan Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Yusuf Avni Yılmaz, “Hastalığın gelişiminde genetik ve çevresel faktörler rol oynayabilir. Ailesinde glokom öyküsü olanlar, miyop ve hipermetrop gibi kırma kusurlarına sahip kişiler, diyabet, hipertansiyon veya migren hastaları, 40 yaş üstü bireyler, daha önce göz travması veya cerrahisi geçirenler son olarak da uzun süre kortizon damla kullananlar ekstra risk altındadırlar. Tam da bu sebeple düzenli göz muayeneleri özellikle bu kişiler için hayati önem taşır” dedi.

 

Glokom tedavisi

Glokom tedavisinin ilaç, lazer ve cerrahi olarak üç temel grupta planlandığını dile getiren Op. Dr. Yusuf Avni Yılmaz, “İlaç tedavisi, göz damlaları ile göz içi basıncı kontrol altına almaya çalışır. Lazer, basıncı düşürmek veya sıvı drenajını artırmak amacıyla uygulanır. Cerrahi tedavi ise diğer seçeneklere rağmen göz içi basıncı yeterince düşürülemezse son çare olarak değerlendirilir. Cerrahinin amacı, göz içi basıncını kontrol altına alarak hasarın ilerlemesini durdurmaktır. Kaybedilen görme yetisinin cerrahiyle bile geri getirilemeyeceği bilinmeli” dedi.

 

Glokom hakkında doğru bilinen yanlışlar

Glokom sadece yaşlıları etkiler. → Yanlış. Hastalığın doğuştan görüldüğü vakalar bile vardır.
Herhangi bir görme problemi yoksa glokom gelişmez. → Yanlış. Hastalık, görme iyi olsa dahi gelişebilir.
Glokom sadece göz tansiyonu yüksekse oluşur. → Yanlış. Göz içi basıncı normal olan bireylerde de ‘normal basınçlı glokom’ türü gelişebilir.
Belirti yoksa tedaviye gerek yoktur. → Yanlış. Glokom zaten erken evrelerde belirgin belirtiler vermediği için görmenin sessiz hırsızı olarak adlandırılır. 
 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“2030 yılında Türk kadınlarının yarısı, erkeklerin ise üçte biri obez olacak”

Acıbadem Üniversitesi’nden Prof. Dr. Murat Baş uyarıyor: 

 

“2030 yılında Türk kadınlarının yarısı, erkeklerin ise üçte biri obez olacak”

 

Obezite, 21. yüzyılın en büyük halk sağlığı sorunlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Dünya Sağlık Örgütü ve OECD raporlarına göre, 2035 yılına kadar 1.9 milyar insanın obeziteyle yaşayacağı tahmin ediliyor. Bunun ekonomiye maliyeti ise yıllık 4.32 trilyon dolar olarak hesaplanıyor. 2035 yılına kadar her dört kişiden birinin obezite ile yaşaması beklenirken, çocukluk çağı obezitesinin ise iki kat arttığı gösteriliyor. 

Acıbadem Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı ve Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Murat Baş, obezitenin sadece bireysel yemek tercihleriyle açıklanamayacak kadar karmaşık bir sorun olduğunu belirterek, “Kentleşme, teknolojik ilerlemeler, ekonomik eşitsizlikler ve gıda endüstrisinin yapısı, tüm dünya genelinde obezite oranlarının artmasında büyük rol oynuyor. Gündelik hareketliliğin azalması, ucuz ve sağlıksız gıdalara erişim kolaylığı, obeziteyi kaçınılmaz hale getiriyor” diyor. 

 

Çocukluk çağı obezitesi iki katından fazla arttı
Prof. Dr. Murat Baş, “Son 30 yılda çocuklarda obezite oranları iki katından fazla arttı. Bu durum, gelecekte kalp hastalıkları, diyabet ve diğer kronik hastalıkların da yaygınlaşacağını gösteriyor. Sadece bireysel çözümlerle değil, toplumsal ve politikalarla müdahale edilmesi gerekiyor” diyor.

 

Türkiye’de obezite oranları alarm veriyor
Türkiye, Avrupa’da kadınlarda en yüksek, erkeklerde ise beşinci en yüksek obezite oranına sahip ülkeler arasında. 1975’te yüzde 8.6 olan obezite oranı, 2016’da yüzde 32.1’e yükseldi. Prof. Dr. Murat Baş, “1961’de Türkiye’de kişi başına düşen günlük enerji alımı 2.955 kaloriydi. Bugün bu rakam 3.925 kalorinin üzerine çıkmış durumda. Ultra işlenmiş gıdalar ve şekerli içecekler obezitenin en temel sebeplerinden biri haline geldi” şeklinde konuşuyor. 

Obeziteyle mücadelede bireysel farkındalığın ötesinde sistemsel değişimlerin şart olduğunu belirten Prof. Dr. Murat Baş, “Sağlık sistemleri, obeziteyle yaşayan bireylere daha iyi hizmet sunacak şekilde geliştirilmeli. İşlenmiş gıdaların tüketimini azaltacak politikalar uygulanmalı, sağlıklı besinlere erişim kolaylaştırılmalı. Kent planlaması fiziksel aktiviteyi teşvik edecek şekilde yapılmalı, yürüyüş yolları ve yeşil alanlar artırılmalı. Ayrıca, obeziteye dair toplumsal damgalama ile mücadele edilmelidir. Obezite bireysel bir sorun değil, sistemsel bir krizdir. Bireyleri suçlamaktan öteye geçerek sağlıklı bir gelecek inşa etmeliyiz” diyerek herkesi bu konuda duyarlı olmaya çağırdı.

 

Obeziteyi besleyen modern yaşam

Günümüzde fiziksel aktivitenin azalması, sağlıksız beslenme alışkanlıklarının yaygınlaşması ve yüksek kalorili gıdaların kolay ulaşılabilir olması obezitenin temel nedenleri arasında yer alıyor. Masa başı işler, motorlu araç kullanımının artması ve dijitalleşmenin yaygınlaşması günlük hareketliliği ciddi şekilde azaltıyor. Bunun yanında, sağlıklı gıdaların yüksek maliyeti düşük gelirli bireyleri daha ucuz, işlenmiş ve yüksek kalorili gıdalara yönelttiğine dikkat çeken Prof. Dr. Murat Baş, “Fast food tüketimindeki artış, yüksek şeker ve doymuş yağ içeren işlenmiş gıdaların yaygınlaşması, gençler ve çocuklar başta olmak üzere tüm toplumu etkiliyor. Bu gıdalar vücuda fazla enerji alımına neden olarak kilo artışına yol açarken, aynı zamanda bağırsak mikrobiyotasını bozarak sindirim sağlığını da olumsuz etkiliyor. Ayrıca şekerli içeceklerin tüketimi de obeziteyi tetikleyen önemli faktörlerden biri. Türkiye’de kişi başına yıllık şekerli içecek tüketimi 160 litreye ulaşarak dünya ortalamasının neredeyse iki katına çıkmış durumda” diyor. 

Obezite konusunda sıkça tartışılan bir konu da genetik yatkınlığın rolü. Bazı bireylerin genetik olarak kilo almaya daha eğilimli olabildiklerini söyleyen Prof. Dr. Murat Baş, “Ancak yapılan araştırmalar, çevresel faktörlerin genetik yatkınlığı tetiklediğini gösteriyor. Yani genetik faktörler tek başına belirleyici değil; sağlıksız bir beslenme düzeni ve hareketsiz yaşam tarzı, obezitenin esas sebepleri arasında yer alıyor. Obezite sadece bireylerin sağlığını değil, küresel ekonomiyi de tehdit eden bir halk sağlığı krizi haline geldi. OECD raporları, obezitenin sağlık harcamalarını yılda %8 oranında artırdığını ve üretkenlik kaybına neden olduğunu ortaya koyuyor” şeklinde sözlerini sürdürüyor. 

 

Türkiye’de obezite gerçeği

Prof. Dr. Murat Baş, Türkiye’nin de obezite krizinden ciddi şekilde etkilendiğine dikkat çekiyor: “1975’te %8.6 olan obezite oranı, 2016’da %32.1’e çıkarak dört katına yükseldi. Dünya Sağlık Örgütü’nün tahminlerine göre, 2030 yılına kadar Türk kadınlarının yarısı, erkeklerin ise üçte biri obez olacak. Türkiye, Avrupa’da kadınlarda en yüksek, erkeklerde ise beşinci sırada yer alıyor. Bu dramatik artış, yalnızca bireylerin yaşam kalitesini değil, sağlık sistemini ve ülke ekonomisini tehdit eden bir halk sağlığı krizine işaret ediyor. Türkiye’de her 100.000 ölümden 84’ünün obeziteyle ilişkili olduğu bildiriliyor. Bu oran, küresel ortalamanın neredeyse iki katı….”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Şehrin Tiyatrosu tüm sahnelerinde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kaleme alınan özel bir bildiri ile kutladı.

1857 yılında New York’taki bir fabrikada, haklarını savunurken hayatlarını kaybeden kadınlardan; adlarını cesaretleriyle tarihe yazdıran Gördesli Makbule, Halime Çavuş, Kara Fatma, Nezahat Onbaşı, Şerife Bacı’ya; Atatürk’ün öncülüğüyle sahneye çıkma hakkı kazanan kadınlarımızdan yitirdiğimiz tüm kadın oyuncularımıza; kadın hakları konusunda emeği geçen tüm önemli isimlerin ve çabalarının zikredildiği bildiri seyircinin beğenisini kazandı.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne özel hazırlanan bildiriyi;

Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde Selin Türkmen,

Müze Gazhane Meydan Sahne’nde Gözde İpek Köse,

Müze Gazhane Prof. Dr. Sevda Şener Sahnesi’nde Dolunay Pircioğlu,

Üsküdar Musahipzade Celal Sahnesi’nde Şenay Bağ,

Üsküdar Kerem Yılmazer Sahnesi’nde Yonca İnal,

Ümraniye Sahnesi’nde Aslı Menaz,

Kağıthane Sadabad Sahnesi’nde Mana Alkoy,

Beylikdüzü Rasim Öztekin Sahnesi’nde Mahperi Mertoğlu sahnede okudu.

Seyircilerimiz sahnelerimizde okunan bildiriyi alkışlarla karşıladılar.

İBB Şehir Tiyatroları 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Bildirisi’nin tam metni şöyle:

“Bugün yeryüzündeki tüm kadınların eşitlik haklarını dile getirdiği 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü.

18. yüzyıldan itibaren yapılan uluslararası konferanslarda, yayınlanan bildirilerde “kadın özgür doğar ve erkeklerle aynı haklara sahip olmalıdır” şiarıyla eşitlik talepleri dile getirilse de hep görmezden gelinmiştir.

Ta ki o gün:

1857 yılının 8 Mart’ına kadar…

New York’ta bir tekstil fabrikasında 40 bin kadın işçi insani koşullarda çalışma talebiyle greve başlar. Polisin saldırısı, kadın işçilerin fabrikaya kilitlenmesi ve çıkan yangın sonrası bir katliam gerçekleşir. Son nefesine kadar onurlu taleplerini haykıran 120 kadın işçi, alın teri döktükleri fabrikada can verir.

Bu mücadelenin küllenmesine izin vermeyen Clara Zetkin ve Rosa Luxemburg gibi öncü kadınların önerisi sayesinde 8 Mart uluslararası bir anma günü haline gelir.
Erkeklerle eşit haklara sahip olma, ekonomik hak ve özgürlük, şiddete maruz kalma, medeni haklar gibi pek çok konu, yine büyük mücadele ve girişimler sonrasında, çeşitli sözleşmelerin imzalanmasıyla sonuçlanır.

Dünyadaki girişimler zamanla Osmanlı’da da yankısını bulur. Çeşitli cemiyetler ve yayınlar aracılığıyla daha çok özgürlük talep edilir ancak ne yazık ki ülke işgal edilmek üzeredir. Artık bütün ülkenin özgürlüğü için savaşma vaktidir.

Milli mücadelede vatan, hayat mücadelesinde kendi özgürlüğünü korumaya çalışan kadınlar… Adlarını cesaretleriyle tarihe, fedakârlıklarıyla kalplere yazdıran kadınlar… Bugün bizler Gördesli Makbule, Halime Çavuş, Kara Fatma, Nezahat Onbaşı, Şerife Bacı ve daha binlercesini anmadan 8 Mart kutlayamayız.

Ve sonrasında… o cephelerde onbaşı rütbesi almış Halide Edib Adıvar, Nezihe Muhittin, Fatma Aliye, Sabiha Sertel, Fatma Nudiye Yalçı, Suat Derviş gibi isimlerin attığı öncü adımlar, Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimleri sayesinde hedefine ulaşmaya başlar. Cumhuriyetimizin henüz ilk yıllarında kadınlara seçme seçilme hakkı ile medeni kanunda tanınan haklar başta olmak üzere pekçok ülkeye örnek gösterilebilecek haklar sağlanır.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, Darülbedayi’den günümüze: Sahne emekçileri… Yine Atatürk’ün öncülüğüyle sahneye çıkma hakkı kazanan kadınlarımız…

Afife’den Bedia Muvahhit’e, Ayla Algan’dan Seda Fettahoğlu’na kadar yitirdiğimiz tüm kadın oyuncularımızı rahmet ve sevgiyle anıyoruz…

Ve bugün Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni’nden Dramaturglarına; Tasarımcılardan Oyuncularına; Terzilerden Işıkçılarına; Kuaförlerden Butafora; Şapkacılardan Sahne-Kostüm ve Işık Uygulamacılarına; İdari Personelimizden gişelerimize, yemekhanemizden temizlik işçilerimize kadar, sahne önü ve gerisinde çalışan tüm kadınlarımızın emekleri üzerinde yükseliyor.

Ve bizi bugünlere getiren; gelecek günleri ilmek ilmek işleyerek büyüten; evinde – işinde hiçbir şeye emeğini esirgemeyen; hayatın her yerine bir ömür yetişmeye çalışan annelerimiz…
Hiçbirinizin hakkını ödeyemeyiz.

Bugün 8 Mart:

O fabrikanın alevlerini bir meşale gibi, elden ele günümüze kadar ulaştıran ve gelecek nesillerin yolunu aydınlatacak olan tüm emekçi kadınlarımıza selam olsun.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Nilüfer Ramazan Sokağı’nda Kent Orkestrası sahne aldı

Nilüfer Ramazan Sokağı her akşam birbirinden farklı etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Son olarak Bursa Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrası sahne alarak dinleyicilere keyifli bir akşam yaşattı.

Nilüfer Belediyesi’nin Ramazan ayı boyunca dayanışma ve paylaşma ruhunu yaşatmak amacıyla kurduğu Nilüfer Ramazan Sokağı, her akşam farklı bir etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Bu kapsamda Bursa Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrası sahne aldı. Orkestranın şarkılarına dinleyiciler de eşlik etti.

Nilüfer Belediyesi Halk Evi önünde kurulan Nilüfer Ramazan Sokağı’nda çocuklar için de ilgi çekici etkinlikler yapılıyor. Hacivat ve Karagöz ile sihirbaz gösterisine çocuklar yoğun ilgi gösterirken, ziyaretçiler de alanda bol bol fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmiyor.

Yöresel yeme-içme, alışveriş, hediyelik eşya stantlarının da bulunduğu Nilüfer Ramazan Sokağı, 29 Mart’a kadar ziyaretçilerini ağırlamaya devam edecek.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Çiğli’de Renkli ve Coşkulu Etkinlik

Çiğli Belediyesi, Atatürk Spor Salonu’nda düzenlediği etkinlikle kadınlara unutulmaz bir gün yaşattı. Programda Down sendromlu öğrencilerin özel dans gösterisi, halk oyunları performansları ve enerjik zumba gösterileri büyük beğeni topladı.

Egekent Mahallesi kadınları, sahnede sergiledikleri Zeybek ve Harmandalı performanslarıyla izleyenleri büyüledi. Çiğli Belediyesi sporcularının hazırladığı zumba gösterisi ise salondaki coşkuyu artırdı. Down sendromlu öğrencilerin dans gösterisi de etkinliğin en özel anlarından biri oldu. Öte yandan Çiğli Belediye Başkanı Onur Emrah Yıldız, gösterilere katılan kadınları ve Down sendromlu öğrencileri teker teker tebrik etti.

Başkan Yıldız: “Kadınların emeği ve mücadelesi geleceğimizi aydınlatıyor”

Başkan Yıldız, kadınların sadece aile içinde değil, çalışma hayatında, siyasette, sanatta ve sporda da büyük başarılar elde ettiğini belirterek şunları söyledi: “Kadınlar, hayatın her alanında azimle, kararlılıkla ve büyük bir özveriyle mücadele ediyor. Onların emeği ve mücadelesi, geleceğimizi aydınlatan en büyük güçlerden biridir. Çiğli Belediyesi olarak kadınların her zaman yanında olmaya, onlar için çalışmaya devam edeceğiz. Kadınların güçlü olduğu bir toplum, her zaman daha aydınlık ve daha umut dolu olacaktır.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Keçiören’de Dünya Kadınlar Gününe özel iftar programı düzenlendi


Keçiören Belediyesi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla kadınlara yönelik iftar programı düzenledi. Keçiören Belediye Başkanı Dr. Mesut Özarslan ve eşi Filiz Özarslan’ın ev sahipliği yaptığı programda dualar edilerek oruçlar açıldı. Mevlana Kültür Merkezi’nde gerçekleşen iftar programına Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın eşi Nursen Yavaş, CHP Keçiören İlçe Başkanı Berk Kılıç ve eşi Öznur Kılıç, CHP Keçiören Kadın Kolları Başkanı Firdevs Soy, Ayşe Sucu, Keçiören Belediyesi başkan yardımcıları, meclis üyeleri, muhtarlar ve çok sayıda kadın katıldı.

Kadınlar olduğu müddetçe bizler varız

Kadınların sosyal ve toplumsal hayattaki önemini vurgulayan Keçiören Belediye Başkanı Dr. Mesut Özarslan, “Bizler binlerce yıllık geçmişi olan kadim kültürümüzün evlatlarıyız. Tarih boyunca kadınlarımız, vatan savunmasında sarı saçlı mavi gözlü Mustafa Kemal Atatürk’ümüzle birlikte ön saflarda yer almıştır. Nene Hatunlar, Kara Fatmalar, Halide Edip Adıvarlar Milli Mücadele Dönemi’nde destanlar yazmıştır. Bugün de kadınlarımız, toplumun her alanında başarılarıyla bizlere ilham vermeye devam etmektedir. Bizler Keçiören’imizde kadınlarla yine yürek yüreğe verip çalışacak, onların haklarını savunacak, seslerinin daha gür çıkması için belediye olarak her türlü imkanı sağlayacağız. Kadınlar başımızın tacıdır. Çünkü kadın, bizi doğuran, büyüten, emek veren ve yetiştirendir. Kadınlar olduğu müddetçe bizler varız” dedi.

 

Vatan için canını ortaya koyan cesur kadınlara selam olsun

CHP Keçiören İlçe Başkanı Berk Kılıç, iftar programında yaptığı konuşmada “Cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal Atatürk’e sonsuz teşekkür ediyorum. Atatürk, bu yolda asla yalnız değildi. Yanında vatan için canını ortaya koyan cesur kadınlar vardı. Buradan Kara Fatma’ya, Nene Hatun’a ve adını sayamadığım Mustafa Kemal Atatürk’ün bütün yol arkadaşlarına selam olsun. İyi ki onlar vardı, iyi ki siz kadınlar varsınız” diyerek katılımcıların Dünya Kadınlar Günü’nü kutladı.

Kadın, gelecektir

İftar programında katılımcılara seslenen Ayşe Sucu, “Türk kadını, diğer kadınlardan çok daha önce haklarını almıştır. Biz 1934 yılında seçme ve seçilme hakkını elde ederken, Fransız, İngiliz ve Alman kadınları bu hakları bizden çok sonra almışlardır. Dolayısıyla Türk kadını, Mustafa Kemal Atatürk’e çok şey borçlu. İyi ki Türk’üz. İyi ki Türk kadınıyız. Biz, kökü binlerce yıl öncesine dayanan kadim milletin çocuklarıyız. Kadın, gelecektir” diye konuştu.

Kadın Dayanışması Vurgulandı

Kadınlar Günü’ne özel düzenledikleri iftar programı için Keçiören Belediye Başkanı Dr. Mesut Özarslan ve eşi Filiz Özarslan’a teşekkürlerini ileten CHP Keçiören Kadın Kolları Başkanı Firdevs Soy, “Kadın mücadelesine emek vermiş, bu yolda yaşamını yitirmiş bütün kadınları selamlıyorum. Nefes almanın bile zorlaştığı kara ve fırtınalı günlerden geçiyoruz. Her gün bir kadın veya bir çocuk katlediliyor. Son beş yılda bin yüz otuz dört kadın öldürüldü. Son dönemde kadın katliamları yüzde bin dört yüz arttı. Biz, kadınız; bir bireyiz. Biz kadınlar, hayatın her alanında eşitlik ve özgürlük istiyoruz. Korkmayacağız, yılmayacağız ve özgürlüğümüzden asla vazgeçmeyeceğiz. Kadın dayanışmasını ve mücadelesini daha da ileriye taşımak için çalışmaya devam edeceğiz” dedi.

Dünya Kadınlar Günü’ne özel tiyatro sahnelendi

Keçiören Belediyesi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne özel “Ben Anadolu” adlı tiyatro oyununu seyirciyle buluşturdu. Yazar Güngör Dilmen’in kaleme aldığı, oyunculuğunu ve yönetmenliğini Nermin Uğur’un yaptığı oyun, Neşet Ertaş Sanat ve Gösteri Merkezi’nde sahnelendi. Kadınlar gününe özel sahnelenen oyunu Keçiören Belediye Başkanı Dr. Mesut Özarslan’ın eşi Filiz Özarslan seyircilerle birlikte izledi. Tarih boyunca Anadolu’da yaşamış ve tarihe yön vermiş kahraman kadınların hikayelerinin sahneye aktarıldığı tek perdelik oyun, izleyicilerden büyük beğeni topladı.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ödemiş’te Kadınlardan ‘Birlikteyiz’ Mesajı

8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında  Ödemiş’te düzenlenen program  sonunda sahnedeki  kadınlar birlikteyiz mesajı verdi.  Başkan Turan, demokratik, ileri bir toplum için  kadınların  her alanda güçlendirilmeleri, gerektiğini ifade etti.

Ödemiş Belediyesi, Ödemiş Kent Konseyi işbirliği ile hazırlanan program 8 Mart Cumartesi akşamı Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Belediye Başkanı Mustafa Turan, Ödemiş Kent Konseyi Başkanı Sadeddin Mahmutçaoğlu, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve çok sayıda kadın katıldı. Başkan Mustafa Turan yaptığı konuşmada; “ Kadının ilerlemesi sosyal adaletin bir şartı olmakla birlikte sadece bir kadın sorunu değildir. Bu konu,  sürdürülebilir, adil ve kalkınmış bir toplumu inşa etmenin tek yoludur.  Demokratik, ileri bir toplum için; kadınların güçlendirilmeleri, etkinlik alanlarının genişletilmesi, eğitim, istihdam, sağlık, siyaset, hukuk  gibi alanlarda eşit fırsat ve olanaklardan faydalanabiliyor olmaları  büyük önem taşımaktadır” dedi.

 

Kadın Solistlerin Sesi Büyüledi

Ödemiş Belediyesi Popüler Müzik Korosu şefi Kerem Kasap yönetimde konser düzenlendi. Özge Acar, Beyza Kara ve Seda Güleroğlu  tarafından seslendirilen birbirinden güzel şarkılar izleyiciler tarafından beğenerek izlendi.

 

Danslı Final

Ödemiş Kent Konseyi Kültür Sanat Meclisi tarafından hazırlanan dans gösterisiyle gecenin finali gerçekleşti. Yöresel ve modern dansın birlikte sahnelendiği gösteri sonunda, dansçılara eşlik eden  izleyiciler sahneyi doldurdu.  Sanatçı Aydilge’nin “Kadın İsterse” şarkısı sahnedeki kadınlar tarafından söylenerek, birliktelik mesajı verildi.

 

Kadınların Gölgesinde Kurucuova Fotoğraf Sergisi

Fotoğraf sanatçısı Dora Günel tarafından hazırlanan “Kadınların Gölgesinde Kurucuova “ fotoğraf sergisi Kültür Merkezi giriş katında açıldı.  Kurucuova Mahallesi’nde yapılan çalışma sonucunda emekçi kadınların tarlada, evde, bahçesinde çekilen fotoğrafları sergilendi.  Fotoğraflarda yer alan Kurucuovalı kadınlar da  sergiye ve programa katılması geceye  renk kattı. Sergi 11 Mart Salı gününden itibaren Yıldız Kent Arşivi ve Müzesi’nde  sanatseverlerle buluşacak

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı