Yıllık arşivler: 2025

Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş’ın Katılımıyla Sanatçı Muhammet Mağ’ın Onion-Nun “N Böldü” Çağdaş Hat Sergisi Üsküdar’da Açıldı

Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş:

“Bizim köklerimizde var olan sanatın çok güzel yorumlarıyla karşılaşacağız. Kendisini reddeden gelişemez, birlik ve bütünlük olamaz. O yüzden geçmişimize, bizim olana sahip çıkmaya devam edeceğiz”

 

Küratörlüğünü Belkıs Kamut Aktürk’ün yaptığı, sanatçı Muhammet Mağ’ın Onion-Nun “n böldü” adlı çağdaş hat sergisi Üsküdar’da açıldı.

 

Nevmekan Sahil’de düzenlenen serginin açılışına Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş, Üsküdar Kaymakamı Adem Yazıcı, Üsküdar Müftüsü İbrahim Yavuz, Üsküdar belediye başkan yardımcıları, meclis üyeleri ve davetliler katıldı.

 

Geleneksel Türk sanatı olan hat sanatını modern plastik sanatlarla bir araya getirerek sıra dışı bir deneyim sunan sergide, minimalizmin “Az çoktur” felsefesinden yola çıkan eserler, beyaz rengin farklı tonları, dokunsal etkiler ve sade biçimlerle izleyiciyi derin bir görsel ve düşünsel yolculuğa çıkarıyor. 

 

Eserlerde kullanılan erken dönem “Kufi” yazısı, asimetrik hat formları ve katman katman işlenmiş detaylar, koleksiyonu benzersiz kılan unsurlar arasında yer alıyor.

 

“n böldü” koleksiyonu, Türk sanatının köklü geleneğini korurken, onu modern bir estetikle yeniden yorumluyor. 

 

Serginin açılışında konuşan Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş, sanatçıların eserlerinde çok şey anlattıklarını, sanatın en güçlü tarafının sayfalarca yazıya dökülse bile anlatılamayacak, cümlelerle ifade edilemeyecek şeyin eserde anlatılabilmesi olduğunu aktardı.

 

Eserlerin incelendiğinde ‘Birlik’ düşüncesi belireceğini belirten Dedetaş, “Türk ve İslam sanatı, bizim köklerimizde var olan sanatın bugün çok güzel yorumlarıyla karşılaşacağız. Kendisini reddeden gelişemez, birlik ve bütünlük olamaz. O yüzden geçmişimize, bizim olana sahip çıkmaya devam edeceğiz. Burada birleşmeye devam edeceğiz.” dedi.

 

“Kendimizle, kimliğimizle, bu topraklarla, geçmişimizle övünmemiz gerektiğini düşünüyorum”

 

“Genelde birbirimizi eleştirmeyi çok seviyoruz.” diyen Dedetaş, “Bazı şeyleri bu toprak insanı olarak yaptığımızda hemen bir ötekini çok kolay eleştiriyoruz. İyi anlamda eleştireceğiz tabii; ama yermekten vazgeçmemiz gerektiğini düşünüyorum. Kendimizle, kimliğimizle, bu topraklarla, geçmişimizle övünmemiz gerektiğini düşünüyorum. Çok kıymetli sanatlarımız, sanatçılarımız var.” ifadelerini kullandı. 

 

Dedetaş, şöyle devam etti:

 

““Az çoktur” diyor sanatçımız. Çok kıymetli bir söz. İki şeyden meydana geliyoruz; madde ve mana. Bir madde üzerinde, eser üzerinde manayı göreceğiz hep birlikte. Doldurmamız gereken tarafı göreceğiz. Madde vücudumuz gibi, sahip olduğumuz her şey gibi gelip geçici. Mana kalıcı. Benim için de hayatın iki özeti var; biri aşk, biri sanat. Aşkı iki türlü yorumlayabilirsiniz; sevdiğinize ve yüce olana. Öbür tarafta sanatın pek bir yorumu yok. Hayatı anlamlı kılan, manayı veren şey aslında sanatın ta kendisi. O yüzden sanatçımıza, Belkıs Hanım’a çok teşekkür ediyorum. Hüsn-ü Hat sadece güzel yazı değil manayı arayan da bir tarafı var. O yüzden bugün dolacağımız mana ile ben de çok mutluyum.” 

 

“Çok engin, çok derin bir kültüre, tarihi birikime sahibiz”

 

Üsküdar Kaymakamı Adem Yazıcı da Üsküdar’ı tanımlarken İstanbul’un kalbi, gözbebeği, merkezi, Boğazın incisi ve aynı zamanda ilçenin ilim irfan yurdu, tarih kenti, sanat şehri olarak nitelendirdiklerini belirtti. 

 

İlçeyi asla bir sanayi kenti olarak nitelendiremeyeceklerini söyleyen Yazıcı, “Herhangi bir sanayi ve fabrika yok. Çok engin, çok derin bir kültüre, tarihi birikime sahibiz. Üsküdar’ımızı fethi gören şehir olarak adlandırırız. Bin yıllık kadim geleneğimiz, kültürümüz ve tarihimiz var. Hat sanatı da bizim geleneksel Türk sanatlarımızdan, el sanatlarımızdan bir tanesi. Üsküdar’ımızda hat sanatçısı, yazar, şair yetiştirmiş olan bir ilçemiz. Bu tür sergileri önemsiyoruz. Ben sanatçılarımızı kutluyorum. Kıymetli belediye başkanımızı hem sanata hem de tarihe verdiği önemden dolayı kutluyorum.” diye konuştu.

 

Muhammet Mağ da sergide görülecek “Nun harfi”nin bir şifre değil, görünmeyeni ve kuşatıcı birliği ifade eden bir sembol olduğunu söyleyerek, “Nun geldiği kelimeyi tekilden alıp çoğul hale getirir, biz bilincine gönderme vardır. Bizler de bu sergide ‘n böldü’ derken bizlik bilincinin şu dönemlerde aşırı ihtiyacımız olan o duygusal alana sanatçı olarak gönderme yapıyoruz. Sanatçılar olarak konuşmayı beceremeyiz, eserlerimizle anlatırız. Bizlik bilincine hep beraber, Sayın Üsküdar belediye Başkanımız Sinem Dedetaş Hanımefendi’nin ev sahipliğinde bu felsefeyi, ihtiyaç duyduğumuz duyguyu önemli olanın değerli olanla yer değiştirdiği sosyolojik ortamda, değerli olana da bir gönderme yaparak hepinize hoş geldiniz diyorum.” şeklinde konuştu.

 

Belkıs Kamut Aktürk de Üsküdar için yapabileceği her şeyi yapmak istediğini ve en iyi sanat alanıyla yapabileceğini düşündüğünü kaydederek, hat sanatının Türk sanatı olduğunu dile getirdi.

 

Aktürk, “Hat demek nokta demek, noktaların birleşmesinden çizgiler, harfler, kelimeler, cümleler kuruluyor. Biz bugün o cümlelerin en güzellerini kurmak için buradayız.” dedi.

 

Konuşmaların ardından Başkan Dedetaş, Kaymakam Yazıcı ve diğer katılımcılar kurdele keserek serginin açılışını yaptı.

 

Eserleri tek tek inceleyen ve hakların bilgi alan Dedetaş ve Yazıcı, hatıra fotoğrafı da çektirdi.

 

Sergi 9 Şubat Pazar gününe kadar 11.00 ile 20.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

DESA’dan Sermaye Artırımı Hamlesi

DESA Deri Sanayi ve Ticaret AŞ, Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) 9 Ocak 2025 tarihli bülteninde duyurulduğu üzere, şirketin 245.000.000 TL olan mevcut ödenmiş sermayesinin %100 arttırılarak 490.000.000 TL’ye çıkarılması yönünde yapmış olduğu bedelsiz sermaye artırımı başvurusunun onaylandığını duyurdu.

Bu adım, DESA’nın sermaye yapısını güçlendirme, büyüme hedeflerini destekleyecek bir finansal yapı oluşturma ve hissenin likiditesini arttırma amacıyla gerçekleştirildi. Bedelsiz sermaye artırımı ile mevcut yatırımların daha da güçlendirilmesi ve hissedarlara uzun vadeli fayda sağlanması hedefleniyor.

DESA CEO’su Burak Çelet, konuyla ilgili yaptığı açıklamada; “DESA olarak, sürdürülebilir büyümeye verdiğimiz önemin altını bir kez daha çiziyoruz. Sermaye artırımı hamlemiz, şirketimizin ödenmiş sermayesini enflasyonist etkilere karşı koruyup güçlendirirken, hissedarlarımız ve özellikle küçük yatırımcılarımız için daha güçlü bir geleceğe zemin hazırlıyor. Tamamı özkaynaklarımız tarafından karşılanan ve bedelsiz gerçekleştirilen bu sermaye arttırımının tüm yatırımcılarımız için hayırlı olmasını diliyoruz.” dedi.

DESA, Türkiye’nin öncü deri markası olarak yerel ve küresel pazarlarda liderlik hedeflerini destekleyen stratejik adımlar atmaya devam ediyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“Helikopter ebeveynlik” ruhsal ve sosyal gelişim için riskler barındırıyor

“Çocuğunun her adımını kontrol eden, sürekli denetleyen ve ona neredeyse hiç nefes alma alanı bırakmayan anne babaları” tanımlamak için kullanıllan helikopter ebeveynlik, çocuğun ruhsal ve sosyal gelişimi için riskler taşıyor.

İstanbul Atlas Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. T. Gül Şendil, aşırı kontrolün çocuklarda özgüven eksikliği, duygusal stres ve riskli davranışlarda bulunma eğilimine yol açabileceği uyarısında bulundu. Şendil, ebeveynlerin biraz geri çekilerek çocukların hayatı kendi yollarıyla öğrenmesine izin vermesi gerektiğini vurguladı.

İstanbul Atlas Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. T. Gül Şendil, çocuğunun her adımını kontrol eden ebeveynler için kullanılan helikopter ebeveynlik ve bu ebeveynlik tarzının çocuğun gelişimi üzerindeki etkilerini değerlendirdi.

Helikopter ebeveynlik teriminin “Çocuğunun her adımını kontrol eden, sürekli denetleyen ve ona neredeyse hiç nefes alma alanı bırakmayan anne babaları” tanımlamak için kullanıldığını belirten Şendil, “Ebeveynler bunu genelde ‘en iyisini yapmak’ adına yapıyor ama araştırmalar bunun çocukların ruh sağlığından kariyer seçimlerine kadar pek çok alanda ciddi sorunlara yol açtığını gösteriyor” diye konuştu.

Özgüven eksikliği ve duygusal strese neden oluyor
Helikopter ebeveynliğin, çocuklarda kaygı ve depresyon riskini artırdığına dair birçok çalışma bulunduğunu belirten Şendil, “Aşırı kontrol, çocuklarda özgüven eksikliğine ve duygusal strese sebep oluyor. Örneğin bir araştırmaya göre bu tarz ebeveynlik, çocuklarda ‘mükemmeliyetçi’ bir yapıya neden oluyor. Bunun sonucu olarak, çocuklar kendilerini sürekli baskı altında hissediyor ve asla yeterince iyi olmadıklarını düşünüyorlar. Bazı anne babalar, çocuklarının eğitim hayatına o kadar müdahale ediyor ki bu durum, çocuğun ders çalışma isteğini bile olumsuz etkiliyor. Çocuklar, ders çalışmayı bir “zevk” değil, sadece anne babasını memnun etmek için yaptığı bir görev olarak görüyor. Bu da uzun vadede akademik başarının düşmesine yol açıyor” uyarısında bulundu.

Kariyer seçimlerinde kararsız oluyorlar
Ayrıca çocukların kariyer seçimlerinde daha kararsız olduklarını ve hata yapma korkusuyla yeni fırsatlara açık olamadıklarını ifade eden Şendil, “Aşırı müdahaleci ebeveynlerin çocukları, arkadaşlık ve romantik ilişkilerde kendilerini yeterince başarılı hissetmiyor. Çocuklar, kendi kararlarını almakta zorlandıkları için sosyal çevrelerinde bağımsız bir birey gibi hareket edemiyorlar. Bu da uzun vadede ilişki problemlerine yol açıyor” diye konuştu.

Riskli davranışlara yol açabiliyor
Ebeveynlerin her konuda çocuklarını korumaya çalışırken aslında onların bağımsızlık geliştirme şansını da ellerinden aldığına dikkat çeken Şendil, “Bu durum, bazı çocuklarda riskli davranışların ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Örneğin, bir araştırmada aşırı kontrol edilen gençlerin daha fazla alkol kullandığı tespit edilmiş. Çünkü bu gençler, bağımsızlıklarını kanıtlamak için farklı yollara başvuruyorlar” dedi.
Gerektiğinde rehberlik edilmeli

Helikopter ebeveynler için en önemli tavsiyenin, çocuklarının bağımsızlıklarını teşvik etmek ve karar verme süreçlerinde onlara daha fazla alan tanımak olduğunu belirten Şendil, “Çocukların hata yapmasına izin vermek, onların gelişimi için kritik öneme sahip. Unutmayın, çocukların yanında olmak elbette önemli. Ama bu, onları sıkıca kontrol etmek anlamına gelmiyor. Daha çok, onları desteklemek ve gerektiğinde rehberlik etmek şeklinde olmalı. Çocukların kendi ayakları üzerinde durmalarına fırsat verildiğinde hem daha sağlıklı bireyler yetişir hem de ebeveynler gereksiz bir yıpranmadan korunmuş olur” diye konuştu.

Çocukların deneyimleyerek öğrenmesine izin verilmeli
Prof. Dr. T. Gül Şendil, sözlerini şöyle tamamladı: “Sonuç olarak helikopter ebeveynlik niyet olarak iyi görünse de uzun vadede çocukların hem ruhsal hem de sosyal gelişimi için ciddi riskler taşıyor. Belki de en iyisi, biraz geri çekilip çocukların da hayatı kendi yollarıyla öğrenmesine izin vermek. Çünkü hayat, deneyimlerden öğrenildiğinde daha anlamlı.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Vegan bireylerde depresyon riski artıyor! En büyük nedeni de aile ve çevre baskısı…

Vegan beslenmenin, hem faydaları hem de zararları olduğuna dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, “Zayıflamaya yardımcı olmak, tip 2 diyabet ve kalp hastalıkları riskini azaltmak gibi faydaları varken, vücut bağışıklığının zayıflaması, kansızlık, unutkanlık artışı, yorgunluk, kemik hastalıkları, ruhsal hastalıklar riskini arttırmak gibi riskleri de vardır.” dedi. Çoğu vegan bireyin depresif hissetmeye daha meyilli olduğuna vurgu yapan Dr. Mert Sinan Bingöl, “Bu durumun muhtemel nedenleri olarak aile ve toplum baskısı nedeniyle dışlanma korkusu, sürekli her ortamda kendilerini birilerine uzun uzun açıklama ve kabul ettirme zorunluluğu hissetmeleri, tercihlerine saygı duyulmaması, anlaşılamamaları nedeniyle yalnız hissetmeleri ve önyargılara maruz kalmaları sayılabilir.” açıklamasını yaptı.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, vegan beslenmenin ruh sağlığı üzerindeki etkisinden bahsetti.

Veganizm birçok kişi için vicdani gelişimin bir parçası…

Vejetaryen bireylerin yüzde 10’unun vegan bireylerden oluştuğunu ifade eden Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, “Dünya Hayvan Vakfı’ verilerine göre, dünya genelinde vegan yaşam tarzını benimseyen yaklaşık 90 milyon birey bulunuyor. Buradan hareketle dünya nüfusunun yüzde 1,1’inin vegan olduğu söylenebilir. Vegan bireylerin büyük çoğunluğu, kadınlardan oluşuyor.” dedi.

Veganizmin, diğer diyetlerden farklı olarak, sadece bir ‘beslenme’ çeşidi olarak görülmediğini hatırlatan Dr. Mert Sinan Bingöl, “Veganizm aynı zamanda hayvanların ‘yaşam haklarını savunan’ etik ve politik bir anlayışın ürünüdür. Birçok birey açısından, vicdani gelişimin bir parçası olarak görülür. Veganlar, et ve hayvanlardan elde edilen süt ve süt ürünleri, bal, yumurta gibi hiçbir ürünü tüketmezler. Bazı veganlar, hayvan kaynaklı ipek, deri, yün gibi giysileri ve hayvansal yağ içeren sabunları da kullanmazlar. Hatta vegan bireyler sirk, boğa güreşi, hayvanat bahçesi gezisi ve at yarışları gibi etkinliklere katılmayı etik bulmazlar.” açıklamasını yaptı.

Vegan beslenme depresif süreçleri tetikliyor!

“Vegan beslenmenin, bir taraftan zayıflamaya yardımcı olmak, tip 2 diyabet ve kalp hastalıkları riskini azaltmak gibi faydaları varken, öte yandan vücut bağışıklığının zayıflaması, kansızlık, unutkanlık artışı, yorgunluk, kemik hastalıkları, ruhsal hastalıklar riskini arttırmak gibi riskleri de vardır.” diyen Dr. Mert Sinan Bingöl, şunları söyledi:

“Bildiğimiz gibi duygularımız yediğimiz besinleri etkiler, yediğimiz besinler de duygularımızı etkiler. Beslenme ile psikiyatrik bozukluklar arasındaki en güçlü ilişki ‘depresyon’ riski için bulunmuştur. Vegan tipi beslenmenin, bireylerde protein, kalsiyum, demir, çinko, B12 vitamini, D vitamini, yağ asitleri açısından yetersizlikler oluşturması nedeniyle beyin kimyasallarını olumsuz etkilediği ve depresif süreçleri tetiklediği bilinmektedir.”

Vegan beslenen bireylerin en büyük sorunu tercihlerine saygı duyulmaması…

Vegan beslenmenin ruh sağlığına en olumlu etkisinin, bireyin sadece kendisini değil, aynı zamanda başka bir canlının yaşama hakkını önemseyerek vicdani duruş sergilemesi olduğunu aktaran Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, “Diğer canlıların yaşam koşullarına değer vererek saygı göstermesinin sonucunda, kişiye anlamlı bir yaşam sunar.” dedi.

Bunun dışında çoğu vegan bireyin depresif hissetmeye daha meyilli olduğuna vurgu yapan Dr. Mert Sinan Bingöl, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu durumun muhtemel nedenleri olarak aile ve toplum baskısı nedeniyle dışlanma korkusu, sosyal ortamlardan kaçınma, vegan ürünlere ulaşmanın maddi güçlükleri ve kısıtlı erişim, sürekli her ortamda kendilerini birilerine uzun uzun açıklama ve kabul ettirme zorunluluğu hissetmeleri, duygularını çoğu zaman bastırmak zorunda kalmaları, tercihlerine saygı duyulmaması veya tercihlerinin sorgulanması, anlaşılamamaları nedeniyle yalnız hissetmeleri, aşağılanma, önyargılara maruz kalma sayılabilir. Tüm bunların sonucunda, birey, kendisini değersiz ve ötekileştirilmiş olarak hissetmektedir. Araştırmalar, bu tarz olumsuzlukların bazı vegan bireyler üzerinde depresyon, kaygı, stres, öfke gibi psikososyal riskler oluşturduğu sonucuna varılmıştır.”

Bazı çalışmalarda vegan tipi beslenmenin depresif belirtileri azalttığı yönünde bulgular elde edildiğini hatırlatan Dr. Mert Sinan Bingöl, çoğu çalışmayla da hem diyetteki demir, B12, demir, çinko, Omega-3 yağ asitlerinin eksikliği nedeniyle, hem de bireysel, ailesel ve çevresel zorluklar nedeniyle vegan bireylerin depresyon riskinin arttığı sonucuna varıldığını kaydetti.

Vegan bireylerin, ruhsal sorunları aşmaları için öneriler…

Vegan beslenmenin hem yararı hem zararı görülebildiğine vurgu yapan Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bireylerde protein, kalsiyum, demir, çinko, B12 vitamini, D vitamini, yağ asitleri açısından yetersizlikler görülmemesi için, bu beslenme tarzının diyetisyen kontrolünde uygulanması gerekir. Diyetlerindeki besin içeriklerinin dengeli olması, düzenli uyku ve düzenli egzersiz yapmaları önemlidir. Ayrıca vegan bireylerin, sıklıkla ailelerinden olumsuz tepkiler almaları nedeniyle, daha fazla üzüntü, öfke, stres gibi psikososyal risk faktörleriyle baş etmek durumunda kalmamaları için, ailelerin vegan bireylere anlayışla yaklaşmaları önemlidir.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kuzey Denizi Rotası’nda 2024 yılında 37,9 milyon ton kargo taşındı

Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom, 2024 yılında Kuzey Denizi Rotası’nda (NSR) toplam 37,9 milyon ton kargo sevkiyatı yapıldığını açıkladı. NSR’de, 2024 yılında ulaşılan bu rekor seviye; 2023 yılına kıyasla 1,6 milyon tondan fazla bir artışı temsil ediyor.   

Rosatom Genel Müdürü Aleksey  Likhachev, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Nükleer buzkıran filosunun 65. yıldönümü sadece kargo taşımacılığında yeni rekorların kırıldığı bir yıl değildi. Ocak ayında buzkıran Leningrad’ı ve kasım ayında Chukotka’yı denize indirdik. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in her iki törene de katılması, bu gelişmelerin ülke için ne kadar önemli olduğunu kanıtlıyor. Yeni yıldan birkaç gün önce buzkıran Yakutia’ya bayrak çekildi. 2024 yılındaki bir diğer önemli gelişme ise Putin’in, Büyük Kuzey Denizi Rotası konseptini desteklemesiydi. Bu konsept, önümüzdeki birkaç on yılda Arktik’de gelecekteki çabalarımızı yönlendirecek. Kaliningrad’dan Vladivostok’a kadar nehir limanları ve demiryollarıyla bağlanacak ilgili altyapıyla birlikte yeni bir nakliye rotası oluşturma göreviyle karşı karşıyayız” dedi.  

2024 yılında ayrıca rekor sayıda (92) transit sefer yapılmış ve 2013 yılında taşınan kargo hacminin yaklaşık 1,5 katı olmak üzere 3 milyon tonun üzerinde rekor bir transit kargo hacmi taşınmıştır. NSR ve bu rotanın güvenliğine olan talep 2024 yılında arttı. GlavSevmorput (Kuzey Deniz Rotası Başmüdürlüğü), yılın başından bu yana NSR sularında, izne dayalı seyrüsefer için tarihi bir seviye olan 1.312 başvuruyu inceledi (bir takvim yılında verilen önceki maksimum izin sayısı 1.228 idi). 

GlavSevmorput’un desteğiyle, 2024 yılında şimdiye kadarki en büyük konteyner gemisi NSR’yi geçti. Gemi, 11 Eylül’de Zhelaniya Burnu yakınlarında rotaya girdi ve 17 Eylül’de Dezhnev Burnu yakınlarından ayrılarak tüm yolculuğunu altı günden kısa bir sürede tamamladı.

Rosatom’a bağlı Atomflot’un nükleer buzkıran gemilerinin mürettebatı, GlavSevmorput uzmanlarının desteğiyle 976 buzkıran gemisine refakat etti ve 72 gemiye bilgi ve seyrüsefer desteği sağladı. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İznik Belediyesi’nden Çocuklar İçin Macera Dolu Animasyon: “Macera İznik”

İznik Belediyesi, çocuklara hem eğlenceli vakit geçirtecek hem de İznik’i tanıtacak özel bir projeye imza attı. “Macera İznik” isimli animasyon filmi, İznik Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü tarafından hazırlandı ve belediyenin sosyal medya hesaplarından izleyiciyle buluştu.

 

Çınar, Toprak, Yağmur ve Zeytin isimli dört renkli karakterin maceralarını konu alan film, çocuklara İznik’in tarihi, kültürel ve doğal güzelliklerini eğlenceli bir şekilde anlatmayı hedefliyor. Yapay zeka teknolojisi kullanılarak hazırlanan bu yenilikçi proje, hem görsel kalitesi hem de hikayesiyle dikkat çekiyor.

 

Belediye Başkanı Kağan Mehmet Usta konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Çocuklarımızın ilçemiz hakkında küçük yaşlardan itibaren bilgi sahibi olacağı, eğlenerek öğreneceği animasyon filmimiz yayınlandı. Bu animasyonda çocuklarımız ilçemizin tarihi ve kültürel değerleri hakkında bilgi edinirken aynı zamanda da eğlenceli zaman geçirecekler. Çınar, Toprak, Yağmur ve Zeytin ile birlikte İznik’in binlerce yıllık tarihine yolculuk yapacaklar. Önümüzdeki süreçte bu tarz çalışmalarımızın devamını çocuklarımız ile buluşturacağız. Çalışmada emeği geçen arkadaşlarımızı tebrik ediyorum, herkese iyi seyirler diliyorum” dedi.

 

İznik Belediyesi, bu filmle çocukların İznik’e olan ilgisini artırmayı ve onların kültürel mirasa sahip çıkmalarını sağlamayı amaçlıyor. İzleyiciler, “Macera İznik”i belediyenin sosyal medya hesaplarından ücretsiz olarak izleyebiliyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

TOBB ETÜ Tıp Fakültesi, Alman Kalite Mührünü Aldı

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü, uluslararası standartlara uygun tüm gereklilikleri yerine getirerek, Almanya Hastaneler ve Medikal Wellness Derneği tarafından Alman ve Avrupa standartlarına uygunluk sertifikası almaya hak kazandı

TOBB ETÜ Tıp Fakültesinde düzenlenen sertifika töreninde konuşan Kalp Damar Cerrahisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tayfun Aybek, 6 aylık kapsamlı bir değerlendirme sürecinden geçtiklerini belirtti. Aybek, incelemelerde hasta karşılama, hasta memnuniyeti, klinik işleyişler, klinik sonuçlar ve son 10 yıllık hizmetlerin detaylı bir şekilde ele alındığını ifade ederek, “Bu süreç sonunda kalite sertifikası almaya hak kazandık. ” dedi.

Avrupa Standartlarında Sağlık Hizmeti

TOBB ETÜ Tıp Fakültesinin Avrupa standartlarına eş değer kalitede hizmet verdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Aybek, şöyle devam etti; “Bu sertifika, TOBB ETÜ Tıp Fakültesinin Almanya ve Avrupa ülkelerindeki vatandaşlara sunduğu sağlık turizmi hizmetlerinin kalitesinin resmi bir Alman kurumu tarafından onaylandığını göstermektedir.”

“Türkiye’den İlk Kez Bir Hastaneye Sertifika Verildi”

Sertifika törenine katılan Almanya Hastaneler ve Medikal Wellness Derneği Başkanı Lutz Lungwitz, Türkiye’deki hastane işleyişini ve hasta odalarını yerinde inceleme fırsatı bulduklarını dile getirdi. Lungwitz, “15 yıldır yürüttüğümüz bu çalışmalar kapsamında ilk kez Türkiye’de bir hastaneye bu sertifikayı vermekten mutluluk duyuyoruz. Bu sertifika, Almanya’dan Türkiye’ye hasta gelmesini teşvik edecek önemli bir adım olacaktır.” dedi.

Sağlık Turizmi İçin Büyük Proje

Prof. Dr. Tayfun Aybek , bu tarihi belgeden sonra TOBB ETÜ Hastanesi’nin Almanya Hastaneler ve Medikal Wellness Derneği ile birlikte kapsamlı bir sağlık turizmi projesi başlatmaya hazırlandıklarını açıkladı. Prof. Aybek,  bu proje ile  Türkiye’nin uluslararası sağlık turizminde rekabet gücünü artırmayı hedeflediklerini söyledi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Altınbeşik Mağarası Nerede, Nasıl Gidilir? Altınbeşik Mağarası Oluşumu ve Özellikleri…

Altınbeşik Mağarası Nerede, Nasıl Gidilir Altınbeşik Mağarası Oluşumu ve Özellikleri...

KAYNAKCnnturk.com

Akdeniz bölgesi; sımsıcak güneşi, eşsiz upuzun kumsalları, masmavi berrak denizi ile büyülerken etkileyici ve merak uyandıran mağaraları ile de gezginleri, yerli ve yabancı turistleri kendisine doğru çekmekte, bu büyüleyici oluşumları görenler oldukça etkilenmektedir. Altınbeşik Mağarası bu özel oluşumlar arasındadır. 

Altınbeşik Mağarası Nerededir? 

Altınbeşik Mağarası’na dair yazılı ve görsel kaynakları takip edenler mutlaka gezi rotalarında bu doğa harikası oluşuma zaman ayırmayı planlamaktadır. Bu planları hayata geçirmek içinse ilk adım Altınbeşik Mağarası’nın yeri hakkında bilgi sahibi olmaktır.

Altınbeşik Mağarası, turizm cenneti olarak hem ülkemizde hem de dünya çapında tanınan Antalya ilinin sınırları içerisindedir. Antalya’nın keşfedilmeyen ilham verici ve gizemli güzellikleri arasındaki Altınbeşik Mağarası belli başlı saatlerde yerli ve yabancı turistlerin ziyaretine açıktır. 

Altınbeşik Mağarası’na Nasıl Gidilir? 

Akdeniz Bölgesi, birbirinden muhteşem birçok mağaraya ev sahipliği yapmakta olup haiz olduğu özelliklerle dikkatleri üzerine çeken mağaralardan birisi de Altınbeşik Mağarası’dır. Birçok özelliği ile ön plana çıkan ve benzer oluşumlardan ayrılan bu özel mağara, özellikle yaz mevsiminde daha çok ilgi görmektedir. Altınbeşik Mağarası’na gitmeyi düşünenler, değişik yol güzergahlarını tercih ederek bu harika mağaraya ulaşma imkanına haizdir. 

Altınbeşik Mağarası, Antalya ilinin İbradi İlçesi’nin Ürünlü Köyündedir. İbradi ilçesi, Antalya iline yaklaşık olarak 9.7 kilometre mesafededir. Altınbeşik Mağarası, Ürünlü’nün ortalama 5 kilometre kadar güneydoğusundadır. Altınbeşik Mağarası bir diğer bölgede bilinen adı ile Altınbeşik Mağarası Milli Parkı, derin Manavgat vadisinin batı yamacında bulunmaktadır. Bu eşsiz doğal güzelliğe Antalya üzerinden İbradi ilçesine ulaşım sağlayarak ve akabinde Ürünlü Köyü’ne doğru yola çıkarak kolaylıkla ulaşılabilmektedir. 

Altınbeşik Mağarası’na gitmeyi planlayanlar Alanya ve Antalya havalimanlarını kullanabilirler. Altınbeşik Mağarası’nın Antalya şehir merkezine olan uzaklığı yaklaşık olarak 167 kilometredir. Özel araç ile ya da özel araç kiralama seçeneklerinden yararlanarak rahat bir ulaşım sağlayabilirsiniz.

Karayolu üzerinden gelmeyi tercih edenler Konya-Antalya karayolunu tercih etmektedir. Bunun dışında karayolu güzergahında bazı alternatif seçenekler vardır. Bu alternatif seçeneklerden birisi Manavgat yoludur. Manavgat yolu ile İbradi ilçesine ve Ürünlü Köyü’ne rahatlıkla varılabilmektedir. Altınbeşik Mağarası Oluşumu ve Özellikleri 

Altınbeşik Mağarası görsel güzelliği yanında oluşum şekil ve süreci ile büyük bir merak ve hayranlık uyandırmaktadır. Bu özel mağara, yüzyıllar boyunca kireç taşları içinde kırılmak sureti ile oluşumunu tamamlayan bir doğa harikasıdır. Altınbeşik Mağarası oluşumu detaylı bir şekilde incelendiği zaman ilgi çekici mağaranın üst üste 3 seviye üzerinden oluşumunu tamamladığı tespit edilmiştir. Bu bakımdan en üst seviye sürekli olarak kuru olmakta iken alt ve orta bölümler yağışlı mevsimlerde hareketli hale gelmektedir. 

Altınbeşik Mağarası’nın oluşumu ile birlikte özellikleri de çok sayıda doğa tutkunu tarafından merak edilerek araştırılmaktadır. Altınbeşik Mağarası’nın en önemli özelliği dünyanın üçüncü ve ülkemizin ise en büyük gölüne haiz mağaraları içerisinde yer almasıdır.

Antalya’nın gizemli ve daha çok gezgin tarafından keşfedilmesi özellikle tavsiye edilen doğal güzelliği Altınbeşik Mağarası, giriş bölümünden başlayarak 200 metrelik bölüm ile alt seviyeye erişmektedir. Alt ve orta seviyelerde bulunan akarsuyu su seviyesinin değişmemesi bakımından son derece önemli bir etken olarak belirtilmektedir. 

Ülkemizin en önemli milli parklarından birisinin sınırları içerisinde yer alan Altınbeşik Mağarası, 1994 yılından günümüze dünyanın sayılı mağaralarından biri olarak kabul edilmektedir. Sahip olduğu özellikler ve etkileyici görünümü ile yerli ve yabancı turistleri kendisine hayran bırakmayı başaran bir oluşumdur.

Türkiye’nin ilk ve tek Milli mağara parkı olarak da diğer mağaralardan ayrılmaktadır. Yüksek turizm potansiyeli ile yerli ve yabancı çok sayıda turisti kendisine çeken Altınbeşik Mağarası, tanıtımının artması ile daha çok turiste ulaşması gereken özel bir oluşumdur. 

Kaynak: cnnturk

Basın Emekçileri Beykoz Belediyesi ev sahipliğinde bir araya geldi

Beykoz Belediyesi, Türk Basınında mücadele ve dayanışmanın simgesi ‘10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü Beykoz’da düzenlenen özel bir geceyle kutladı.

Gazetecilik mesleğinin toplum ve demokrasi için önemine dikkat çekmek amacıyla düzenlenen gecede medyada farklı kademelerde görev yapan gazeteciler ve basın emekçileri ağırlandı.

Beykoz Belediye Başkanı Alaattin Köseler’in açılış konuşmasını yaptığı gece, Siyasetçi ve Gazeteci Barış Yarkadaş ve Belgesel Yönetmeni Nebil Özgentürk’ün gazeteciliğin değeri ve anlamı üzerine yaptıkları konuşmalarıyla devam etti.

 

Başkan Köseler; “Bugün, Ülkemizde Gazetecilerin Karşılaştıkları Baskı ve Zorlukları Hatırlamak ve Hatırlatmak İçin Önemli Bir Vesiledir”

Açılışta yaptığı konuşmada basının demokrasi ve toplumların özgürlük mücadelesinin olmazsa olmaz unsuru olduğunu vurgulayan Beykoz Belediye Başkanı Alaattin Köseler; “Bugün burada, mesleklerine onurlu bir şekilde gönül vermiş gazetecilerimiz için bir araya geldik. ‘10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ özellikle ülkemizde, gazetecilerin karşılaştıkları baskı ve zorlukları hatırlamak ve hatırlatmak için önemli bir vesile ve görevdir. Halkımızın en doğru bilgiye tarafsız bir şekilde ulaşmasını sağlamak için emek ve mücadele veren elçilerimizsiniz. Bu bilinçle, Beykoz Belediyesi olarak her zaman yanınızda olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Bu geceye değer katan, fikirleriyle topluma ışık tutan kıymetli konuklarımıza katılımları için gönülden teşekkür ediyor, gazetecilik mesleğine tarafsız ve ilkeli bir şekilde gönül veren tüm yerel ve ulusal basın mensubu arkadaşlarımın ‘10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü’ kutluyorum” dedi.   

Gecede Nebil Özgentürk imzası taşıyan ve gazetecilik tarihini anlatan özel belgesel gösterimi de büyük beğeni topladı.

 

Hasan Fehmi Anıldı

Gecede Şair, Yazar ve Gazeteci Sunay Akın’ın 1909 yılında uğradığı suikast sonucu hayata veda eden Hasan Fehmi’nin anısına “Hasan Fehmi’den Bugüne Babıali Yokuşu” adlı tek kişilik bir gösteri alkış topladı.

Halk Müziği Sanatçısı Hasan Yükselir, usta şair Nazım Hikmet’in, kendisini vatan hainliğiyle suçlayanlara cevap niteliği taşıyan “Vatan Haini” şiirini okuduğu gece anma ve dayanışma mesajları ile son buldu.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ustalara Saygı Sergisi Kent Müzesinde Açıldı

İnegöl Belediyesi Kent Müzesi’nin kuruluşunun 16’ncı yılı ve İnegöl Mobilyacılar Odasının kuruluşunun 60’ıncı yılına özel iki kurum iş birliğinde hazırlanan “Ustalara Saygı” isimli sergi, bugün düzenlenen törenle açıldı. İnegöl’ün eski mobilya ustalarının fotoğraflarının yer aldığı sergi adeta zamanda yolculuğa çıkarıyor.

İnegöl Belediyesi’nin 10 Ocak 2009 tarihinde hizmete açtığı ve açıldığı dönemde Türkiye’nin ilk İlçe Kent Müzesi olma özelliğini taşıyan İnegöl Kent Müzesi, kuruluşunun 16’ncı yılını kutluyor. Her yıl kuruluş yıl dönümünde özel bir sergiyle ilçe halkını karşılayan İnegöl Kent Müzesi, bu yıl kuruluşunun 60’ıncı yılını kutlayan İnegöl Mobilyacılar Odası iş birliğinde “Ustalara Saygı” isimli özel bir sergiyi izlenime açtı. Sergide İnegöl mobilyasını bugünlere getiren ustalara ait bilgi ve belgeler ile 160’a yakın fotoğraf bulunurken, ayrıca mobilya ustalarının eski dönemlerde kullandıkları malzemeler, mobilya yapımında kullanılan teknikleri yansıtan ürünler de sergileniyor.

SERGİ BUGÜN İZLENİME AÇILDI

31 Ocak Cuma gününe kadar İnegöl Kent Müzesinde açık kalacak serginin açılış töreni bugün 14.00’da gerçekleştirildi. Açılışa; AK Parti Bursa Milletvekili Ayhan Salman, İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban, BESOB Başkanı Fahrettin Bilgit, Mobilyacılar Odası Başkanı Özcan Ayhan, siyasi parti temsilcileri, STK temsilcileri, mobilya sektörü temsilcileri ve çok sayıda davetli katıldı.

“ÖZELLİKLE GENÇ MOBİLYACILARIMIZIN GEZMESİNİ İSTİYORUZ”

Sergi açılışında konuşan Mobilyacılar Odası Başkanı Özcan Ayhan, “İnegöl mobilya ile bütünleşmiş bir şehir. Tarımı, turizmi, köftesi ile de bilinen şehrimizde mobilya özellikle son yıllarda ulusal ve uluslararası alanda adını duyurdu. Bugün 175 ülkeye ihracat yapılıyor. Fakat bu günlere gelişin bir altyapısı var. Ustalarımızın emekleri var. Bu zanaatın bugünlere gelmesinin arkasında gizli kahramanlarımız, büyüklerimiz var. Biz de odamızın kuruluşunun 60’ıncı yılında onları anmak istedik. 300 bin nüfuslu İnegöl’ün 200 bini mobilyadan geçimini sağlıyorsa, atalarımızın, eski ustalarımızın bunda emeği büyük. 1500’lü yıllarda ahşap ile uğraşmaya başlamış İnegöl. 1900’lü yıllarda mobilya başlamış ve 2000’li yıllarda da sanayileşme hız kazanmıştır. Bugünlere gelirken çok emekler verildi. Kolay olmadı. Sergimiz 1 ay burada açık olacak. Özellikle genç mobilyacılarımızın gelip sergimizi gezmesini istiyoruz” dedi.

MOBİLYA SERÜVENİ BÜYÜYEREK DEVAM EDİYOR

BESOB Başkanı Fahrettin Bilgit ise İnegöl’de mobilya deyince arkasında pek çok hatıranın yer aldığını ifade ederek sergide emeği geçen herkese teşekkür etti. Kısa bir selamlama konuşması yapan İTSO Başkanı Yavuz Uğurdağ, “Bugün burada mobilyanın geçmişini oluşturan ve geleceğini oluşturacak isimlerle bir aradayız. İnegöl Mobilyası serüvenimiz büyüyerek devam ediyor. Bu işin temelini atan ağabeylerimiz burada. Ben tüm ustalarımıza İnegöl ve İnegöl Mobilyası adına teşekkür ediyorum” diye konuştu.

MOBİLYAMIZLA HER ZAMAN GURUR DUYDUK

İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban da İnegöl Kent Müzesinin kuruluşunun 16’ncı yılı, Mobilyacılar Odasının da kuruluşunun 60’ıncı yılında özel bir sergi hazırlandığını ifade ederek “Sergimiz ay sonuna kadar da müzemizde açık kalacak. Aslında bugün burada vefanın ne kadar önemli olduğunu da sergiliyoruz. Ben de bu vesileyle İnegöl’de ağacın sanata dönüşmesinde emeği olan başından sonuna kadar tüm ustalarımıza, zanaatkarlarımıza teşekkür ediyorum. İnegöl’ün lokomotif sektörüdür mobilya. Bundan da her zaman gurur duyduk. Her şartta ve koşulda da kendisini yeniliklere taşıyan, geliştiren mobilyacılarımız var. Dışarıdan gelenler bizi ya mobilyacı ya köfteci olarak adlandırıyor. Bundan gurur duyuyoruz. Tarihe baktığımızda 1500’lü yıllardan itibaren Osmanlı kayıtlarında İnegöl ile ilgili ağaç işçiliği yapıldığını görüyoruz. Donanmaya kereste ve kürek gönderildiğini, sonrasında bunların farklı evrelerden geçerek günümüz mobilyalarına evrildiğini görüyoruz. Her dönem yenilikleri takip ederek bugünkü özgün tasarımlı mobilyalar ortaya çıktı. Bu bizim adımıza da çok kıymetli. Bundan sonraki aşamalarda da bunun devamını sağlamak hepimizin sorumluluğu” şeklinde konuştu.

İNEGÖL KENT MÜZESİ ŞEHİR İÇİN ÖNEMLİ BİR DEĞER

Başkan Taban, İnegöl Kent Müzesinin de şehir için önemli bir değer olduğunu kaydederek “Müzemiz de şehrimiz adına bir değer. Hemen yan tarafta da bir Mobilya Müzemiz var. Müzelerimizin şehrimize kazandırılmasında emeği geçen başta Alinur Aktaş Başkanımıza, Nedim Bayram ağabeyimize, rahmetli Serdar Rubacı ağabeyimiz ve diğer büyüklerimizin emek ve gayretleri var burada. Katkı sunan herkese teşekkür ediyorum” dedi.

İNEGÖL’ÜN DEĞERLERİYLE GURUR DUYUYORUZ

Son olarak kürsüye gelen AK Parti Bursa Milletvekili Ayhan Salman, İnegöl’ün pek çok yönüyle özel bir şehir olduğuna dikkat çekti. Şehrin mobilyası, köftesi, sanayisi, tarımı, turizmi ve daha pek çok farklı yönüyle öne çıktığını kaydeden Salman, “Mobilyacılar Odamızın kuruluşunun 60’ıncı yılı bu yıl. İnegöl’ümüz her yönüyle çok güzel bir şehir. Ekonomisiyle, nüfusuyla, sanayisiyle, tarımıyla, kültürel etkinlikleriyle Cenabı Allah’ın birçok nimetine sahip. Bizler İnegöl’ün istihdamıyla, değerleriyle, ticaret hacmiyle övünüyoruz. Bu övüncümüzün pek çok alanı var. Tarımda, sanayide, turizmde… Özellikle mobilya sektöründe zamanında ustalarımızın başlattığı serüvende bugün gelinen nokta çok kıymetli. Her bir markamızı biz gittiğimiz şehir ve ülkelerde gördüğümüzde gurur duyuyoruz. 60 yıl önce İnegöl’de mobilya sektörü kurumsal bir adım attı. Bugüne kadar emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz” dedi.

SERGİ ZİYARET EDENLERİ ZAMANDA YOLCULUĞA ÇIKARDI

Konuşmaların ardından kurdele kesimiyle sergi açılışı gerçekleştirildi. Daha sonra sergiyi gezen misafirler, özellikle yer alan fotoğraflarla adeta zamanda yolculuğa çıktı. Eskilerin yad edildiği, hatıraların yeniden canlandığı sergi, misafirler tarafından büyük ilgi gördü.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı