Yazar arşivleri: admin

Çağdaş Cam’dan yeni iş sözleşmesi

Çağdaş Cam Sanayi ve Ticaret A.Ş.,CW Enerji ve Mühendislik ile sözleşme imzaladı. Şirket tarafından Kamuyu Aydınlama Platformu’una (KAP) yapılan açıklamaya göre, CW Enerji Mühendislik Tic. ve Sanayi A.Ş.’den 309 milyon 924 bin 852,70 TL tutarında bifacial panel cam siparişi aldı.

Çağdaş Cam’ın, bugüne kadar yüzde 100 ithal edilen 2-2,5 mm bifacial panel camının Türkiye’deki ilk üreticisi olduğu hatırlatılan açıklamada “Panel kompenantlarının yerlilik oranlarının artırılması çalışmaları kapsamında, bu ürün gamında yeni siparişler almasının beklendiği, 03.04.2025 tarihinde kamuya açıklanmıştı. Bu doğrultuda, bugün, CW Enerji Mühendislik Tic. ve Sanayi A.Ş.’den 309 milyon 924 bin 852,70 TL tutarında bifacial panel cam siparişi alınmıştır” ifadelerine yer verildi. Açıklamada ayrıca Siparişlerin Mayıs ayında başlanmasının planlandığı kaydedildi.

Alınan siparişler 1 Milyar 131 milyon TL oldu

Çağdaş Cam Yönetim Kurulu Üyesi Serdar Raşit Pirinç, yarım asırlık deneyimi bulunan sahip şirketin yıllık 7,6 milyon metrekare cam işletme kapasitesine sahip olduğunu belirterek “Bu yıl itibariyle 1 Ocak tarihinden bugüne kadar KAP bildirimleri ile duyurduğumuz, aldığımız siparişler, 1 milyar 131 bin TL büyüklüğe ulaştı. Yeni iş ilişkimiz de ciromuza olumlu katkı yapacak” diye konuştu.

Kaynak: Habertürk

Trump ‘büyük sıfırlama’ için ekonomiyi mi çökertiyor?

Trump ‘büyük sıfırlama’ için ekonomiyi kasıtlı mı çökertiyor?1985’te Fransa, Almanya, Japonya, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri’nin maliye bakanları New York’taki Plaza Hotel’de ABD dolarını kasıtlı olarak devalüe etmek için bir anlaşmaya varmıştı. ‘Plaza Anlaşması’ olarak da bilinen anlaşmaya kadar geçen beş yılda ABD doları değer kazanmış, küresel ticareti altüst etmek ve uluslararası finans sistemini istikrarsızlaştırmakla tehdit etmişti.

Bugün ise bir kez daha ABD ve Başkan Donald Trump yönetiminin küresel ticareti yeniden şekillendirmesi üzerine pek çok yorum yapıyor. Çoğu analist ve ekonomistin ‘Mar-A-Lago Anlaşması’ olarak adlandırdığı anlaşma; Amerikan imalatını artırmayı, doları zayıflatmayı ve ABD’nin genel borcunu azaltmayı amaçlayan dış politika, finansal mühendislik ve borç yeniden yapılandırmasının bir karışımı olarak tanımlanıyor.

ABD Ticaret Bakanı Lutnick’in Trump’ın küresel ticareti sıfırlaması gerektiği için vergi adımları attığını söylemesi ve Trump’ın kendi sosyal medya platformu Truth Social üzerinden kasıtlı olarak piyasaların çöküşünü sağladığını ima eden video paylaşması ile arttı.

Peki Trump’ın danışmanları, müttefikleri doların değerini düşürmeye ve ABD borcunu yeniden yapılandırmaya zorlamak mı istiyor?

‘MAR-A-LAGO MUTABAKATI’ 1985’TEKİ ‘PLAZA ANLAŞMASI’NA GÖNDERME Mİ?

Donald Trump’ın ekonomi ekibinden bazı isimler, uluslararası finansal sistemin tamamen yeniden düzenlenmesini savunuyor. Bunu da ‘Mar-a-Lago Mutabakatı’ ile amaçlıyor olabilir.

Trump’ın hafta sonlarını sıkça geçirdiği, üst düzey konukları ve yetkililerle buluştuğu Florida’daki Mar-a-Lago tesisi, şimdilerde bir ekonomik planla anılıyor. Buna göre Beyaz Saray ticaret ortaklarını ‘dost’ ve ‘düşman’ olarak sınıflandıracak ve ABD dolarının değerini bilinçli olarak düşürecek.

Plana göre Amerikan finansal gücünün sembolü olan para birimi, Trump’ın ekonomi ekibine göre çok güçlü. Çok sayıda ülkenin dolar rezervi tutmak istemesi, Beyaz Saray’a göre birçok sorun yaratıyor. Güçlü bir dolar, ABD tüketicileri için ithalatı ucuzlatırken, ABD’nin ihracatını pahalı hale getiriyor. Beyaz Saray bu durumun, Amerikan üretimini olumsuz etkilediğini, işçi sınıfını zayıflattığını ve ülkeyi başkalarına bağımlı hale getirdiğini savunuyor.

Bir diğer mesele ise, 30 trilyon doları aşan ABD’nin ulusal borcu. Bu borcun yıllık faiz ödemeleri, askeri bütçeden daha fazla. Çin ve diğer ülkeler ABD’ye daha fazla ürün satıyor, daha az ithalat yapıyor ve bu ülkeler aynı zamanda ABD borçlarına yatırım yapıyor, bu da doların değerini daha da yukarı çekiyor. İşte ABD basınına göre ‘Mar-a-Lago Mutabakatı’ adı verilen planla Trump’ın Hazine Bakanı Scott Bessent ve ekonomi danışma kurulunun başkanı tarafından bir çerçeve önerildi.

Habere göre bu fikir, diğer ülkeleri doların değerini düşürmek için iş birliği yapmaya ve ellerindeki ABD borçlarını 100 yıllık tahvillere çevirmeye ikna etmeye dayanıyor. Böylece ABD, borcuna daha az faiz ödeyecek. Ancak çoğu ülke bunu kendi çıkarına uygun görmeyebilir.

Peki diğer ülkeler, kendi çıkarlarına aykırı hareket etmeye nasıl ikna edilebilir? Habere göre Bessent, ülkeleri üç kategoriye ayırmayı önerdi: Dost ülkeler için yeşil, düşmanlar için kırmızı ve aradaki ülkeler için sarı. Yeşil ülkeler askeri koruma ve gümrük vergisi muafiyeti alacak; planı kabul etmeyenler ise yüksek tarifelerle karşı karşıya kalacak ve askeri yardım alamayacak. Böylece, ABD’nin askeri gücü ile ekonomik gücü açıkça bağlantılı hale getirilecek—ülkeler, deyim yerindeyse ‘koruma’ için ödeme yapmak zorunda kalacak.

Ancak önemli bir risk var: Bu tür bir yaklaşım, daha fazla ülkenin ticaret ve güvenlik için Çin gibi alternatiflere yönelmesine neden olabilir.

Trump’ın gümrük tarifesi açıklayıp sonra geri çekmesi gibi sık sık fikir değiştirip uygulamaları tersine çevirmesi göz önüne alındığında, böyle bir politikada uzun süre istikrar sağlanıp sağlanamayacağı belirsiz. Ancak Mar-a-Lago Mutabakatı, kaotik gibi görünen bu kararların arkasında aslında bir strateji olabileceği anlamına geliyor.

“ÇİN BÜYÜK ENGEL”

Atlantic Konseyi Jeo-ekonomi Merkezi’nde yardımcı direktör Jessie Yin; konuya ilişkin “Mar-a-Lago’da Buluşma: Yeni Bir Para Anlaşması Mümkün mü?” makalesini hazırlarken DW’e de açıklamalarda bulundu.

Yin, bu fikirlerin Trump’a yakın danışmanlardan Steven Mirren’ın geçen yıl Eylül ayında yayınladığı bir rapordan geldiğini ifade ederek yeni bir 1985 anlaşması ve doların değerini düşürmenin Çin göz önüne alındığında zor olduğunu da ifade etti.

“Çin büyük bir engel” diyen Yin, “Çin şu anda ABD ile en büyük ticaret fazlasına sahip ülke. 1985 Plaza Anlaşması, Çin için bir uyarı niteliğinde. Japon yeninin değer kazanmasının Japonya’nın ekonomik krizine neden olduğunu düşünüyorlar. Bu yüzden Çin, parasının değer kazanmasını desteklemez” dedi.

Peki bu mutabakat kapsamında dolara bağlı ülkeler ve ABD borcu satın almış ülkelere ne olur ve ekonomilerine nasıl etkisi olur? Yin bu soruya “Özellikle Trump yönetimi bunu tek taraflı yaparsa ve yeni tarifeler getirirse, birçok ülke doların hareketlerine uyum sağlamak zorunda kalır. Ekonomiye ise büyük oranda istikrarsızlaştırıcı olur” derken “1985’te Plaza Anlaşması sonrasında birkaç yıl içinde bu anlaşmadan vazgeçildi. G7 ülkeleri, 2010’lardan beri bu tür döviz müdahalelerinden kaçınma konusunda hemfikir” diye ekledi.

‘PROJE 2025’TEKİ PLANLAR NE KADAR UYGULANABİLİR?

Trump’ın ‘Büyük Sıfırlama’ ve ‘Mar-a-Lago Mutabakatı’ kadar konuşulan bir diğer konu da Trump’a yakın isimlerin seçim öncesinde hazırladığı Proje 2025.

2025 Başkanlık Geçiş Projesi olarak da bilinen Proje 2025, Amerikan muhafazakar düşünce kuruluşu Heritage Foundation tarafından 2023’te ortaya atıldı.

ABD federal hükümetini yeniden şekillendirmek ve yürütme gücünü sağlamlaştırmak için muhafazakar ve sağcı politikaları teşvik etme amacı taşıyan projede, tüm yürütme organının ABD başkanının tam kontrolü altında olduğu varsayımı yer alıyor. Proje, sonunda gelir vergisinden ulusal satış vergisi gibi bir tüketim vergisine geçmeyi de öngörüyor.

PROJE 2025’İN “FED’İ KALDIRMA” PLANI

Ekonomik anlamda da büyük değişikliklerin yer aldığı projede Adalet Bakanlığı (DOJ), Federal Araştırma Bürosu (FBI), Ticaret Bakanlığı (DoC), Federal İletişim Komisyonu(FCC) ve Federal Ticaret Komisyonu’nun kontrol altına alınması gerektiği vurgulanıyor.

Ancak belki de en ‘çılgın’ ve dikkat çekici plan ABD Merkez Bankası’nın (Fed) kaldırılmasına yönelik. Fed’i ortadan kaldırmayı öneren projede bunun yerine doların altın gibi bir emtia tarafından desteklenmesini savunuyor. Bununla beraber Fed’in yetkisinden tam istihdamı çıkarmayı ve bunun yerine yalnızca enflasyonu hedeflemeye odaklanmayı öneriyor.

TRUMP REDDETSE DE, EĞİTİM BAKANLIĞI ÖNERİSİNİ UYGULADI

Tüm tartışmalara karşın Trump, Proje 2025’in politikalarını yürürlüğe koymayı planladığını defalarca reddetti. Ancak proje kapsamında yer alan “federal hükümetin eğitimdeki rolünün önemli ölçüde azaltılması ve ebeveny haklarının yükseltilmesi hedefi için Eğitim Bakanlığı’nı kapatma” önerisini ABD Başkanı bir anlamda uyguladı.

Geçtiğimiz aylarda ABD Başkanı Trump, Eğitim Bakanlığı’nı ‘savurgan’ olmakla ve liberal ideoloji tarafından kirletilmekle suçlarken, kurumu lağvetme yönündeki kampanya vaadini ilerletmek için harekete geçti. ABD Başkanı Donald Trump Mart ayında ABD Eğitim Bakanlığı’nın lağvedilmesini öngören bir kararname imzaladı.

Trump’ın Eğitim Bakanlığını kapatabilmesi için Senato’dan en az 60 oy alması ve bunun için demokratların oyuna da ihtiyaç duyacağını belirten uzmanlar, bu durumun pek mümkün olmadığını belirtse de Trump’ın projedeki bazı önerileri uygulamasının ilerleyen döneme dair pek çok soru işaretini artırdığını ifade ediyor. Trump ise tıpkı Eğitim Bakanlığı kararı gibi, tarife kararlarından da vazgeçmeyeceğinin sinyalini net olarak veriyor.

* Haberin görselleri Associated Press ve Shutterstcck’tan servis edilmiştir.

Kaynak: Habertürk

“Süreci birçok ülkeye kıyasla daha kolay atlatacağız”

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda son ekonomik gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Son 1 haftada uluslararası ticaret savaşlarının yeni bir boyuta evrildiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan “Büyük ekonomiler durgunluğa girecek. Biz ekonomide çok güçlü bir ekip kurduk. Türkiye’yi şoklara karşı dirençli hale getirecek programımızı sürdürüyoruz. Dünyada ciddi bir belirsizlik ortamı var ama Türkiye’nin de yolunu aydınlatan güçlü bir ekonomi programı var. Düşük tarife uygulanan ülkelerden biriyiz. İş dünyası ve vatandaşlar gönüllerini ferah tutsun. Bu süreci birçok ülkeye kıyasla daha kolay atlatacağımıza inanıyoruz. Dış finansman ihtiyacımız azalıyor. Ekonomiden dış kırılganlığını azalttık” diye konuştu.

Enflasyondaki düşüş süreğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan maliye politikasındaki disiplinli duruşu muhafaza ettiklerini belirtti.

Kaynak: Habertürk

Darüşşafakalı Yazar İsmail Hayri Cem’in yeni kitabı için imza günü düzenlendi

Yazar İsmail Hayri Cem, “Geleceğin Meslekleri-Yapay Zekâ ve Dijitalleşen Dünyada Gençlere Meslek Önerileri” adlı yeni kitabını 8 Nisan’da Darüşşafaka Eğitim Kurumlarının ev sahipliğinde düzenlenen imza gününde tanıttı. Etkinlikte, dijital dönüşümün gelecekteki meslekler üzerindeki etkileri ve gençler için sunduğu fırsatlar da ele alındı.

 

Darüşşafakalı yazar İsmail Hayri Cem, “Geleceğin Meslekleri-Yapay Zekâ ve Dijitalleşen Dünyada Gençlere Meslek Önerileri” isimli yeni kitabını Darüşşafakalı öğrencilere anlattı. Darüşşafaka Tekno-Girişimcilik Gençlik Merkezi’nde 8 Nisan’da gerçekleştirilen etkinlikte yazar Cem, Darüşşafakalı öğrencilerin sorularını yanıtlarken yeni kitabını da imzalayarak öğrencilere armağan etti.

Etkinlikte yaptığı konuşmada Darüşşafaka’nın kendisi için çok özel bir yere sahip olduğunu ifade eden Cem, “Darüşşafaka’da yetişmiş biri olarak bugün burada, hayatıma yön veren Darüşşafaka ailesiyle bir arada olmak benim için büyük bir gurur kaynağı. Pandemi öncesinde, Darüşşafakalı öğrencilere verdiğim Endüstri 4.0’dan Toplum 5.0’a başlıklı dersimde edindiğim izlenimler ve öğrenci kardeşlerimle yaptığım sohbetler, daha sonra yazdığım ‘Teknoloji ve Gelecek’ ile ‘Geleceğin Meslekleri’ isimli kitaplarıma ilham kaynağı oldu. Her iki kitabı da öncelikli olarak Darüşşafakalı kardeşlerim için yazdım. Geleceğin mesleklerine dair yol gösterici olmasını umduğum yeni kitabımla sizlerle buluşmak beni son derece mutlu ediyor. Kitaplarıma gösterilen ilgi, yeni projeler üretme konusunda bana ilham veriyor. Bu motivasyonla beraber yazmaya, okurlarımla buluşmaya devam edeceğim’’ dedi.

Geleceğin mesleklerine hazırlık için ipuçları 

Konuşmasında yapay zekâ, dijital dönüşüm ve geleceğin meslekleri hakkında gençlere tavsiyelerde bulunan Cem, “Endüstri 4.0 ile birlikte, birçok meslek dönüşüyor veya tamamen ortadan kalkıyor. Bu değişime ayak uydurabilmek için gençlerimizin kendilerini şimdiden geleceğin dünyasına hazırlamaları gerekiyor. Geleneksel eğitim sistemimiz ne yazık ki bu yeni çağın gereksinimlerini karşılamaktan uzak. Bu yüzden gençlere, üniversite eğitimlerinin yanı sıra, teknoloji, yapay zekâ ve inovasyon alanlarında ek eğitimler almalarını ve kendilerini sürekli geliştirmelerini öneriyorum. Dijital okuryazarlık, yabancı dil bilgisi, hızlı adaptasyon yeteneği ve yaratıcı düşünme, geleceğin iş dünyasında fark yaratacak en önemli beceriler olacak,” ifadelerini kullandı.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Stablex’in Yeni Genel Müdürü  Burcu Küçükünal Oldu


Ak Yatırım çatısı altında faaliyet gösteren, kripto para ve dijital varlıklar alanında yenilikçi çözümler sunan Stablex’in genel müdürlüğü görevine Burcu Küçükünal atandı.

Kripto para ve dijital varlıklar alanında Türkiye’nin öncü kuruluşu Stablex’in genel müdürlüğüne Burcu Küçükünal getirildi. Yeni dönemde Stablex, Burcu Küçükünal’ın liderliğinde müşteri odaklı hizmet anlayışını daha da güçlendirerek sektördeki konumunu sağlamlaştırmayı ve Türkiye’nin en güvenilir dijital varlık platformlarından biri olmayı hedefliyor.

Bankacılık ve finans alanında 20 yıllık tecrübeye sahip olan Burcu Küçükünal, 2010 yılında Akbank’a katıldı. Strateji ve İnovasyon alanında önemli rol ve görevler üstlenen Küçükünal son olarak 2022 yılında Akbank Dijital Tasarım ve İnovasyon Bölüm Başkanı olarak atandı. Bu süreçte Küçükünal Akbank Mobil, Açık Bankacılık, Juzdan gibi platformların geliştirilmesinde liderlik rolü üstlendi. Aynı zamanda Akbank LAB’in yöneticiliğini yürüten Küçükünal, fintek iş birliklerinden inovasyon projelerine ve kurumsal girişimcilik modellerine kadar birçok stratejik projede yer aldı. Küçükünal, 2024 yılında, bu görevlerine ek olarak Stablex Yönetim Kurulu Üyeliğine getirilmişti.

Akbank’taki görevlerinin yanı sıra girişimcilik ve yenilikçilik ekosistemine de aktif katkılarda bulunan Burcu Küçükünal, Endeavor Türkiye ile çeşitli hızlandırma programları kurgulayıp yürüttü; She Loves Tech, ARF, ITÜ Çekirdek ve TÜBİTAK gibi kurumların platformlarında birçok start-up’a mentorluk yaptı. Türkiye’de Web3 ve blockchain topluluklarını destekleyen Küçükünal, aynı zamanda ReFi Türkiye programının kurulmasına öncülük etti. Sabancı Holding’in girişim sermayesi fon yönetim ekibiyle hem yerel hem de global yatırım fırsatları üzerinde yakın çalışmalar yürüttü.

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Geniş Ürün Portföyüyle Anker Markası Vodafone Flex’te Satışa Sunuldu

Vodafone FLEX, sektörün önde gelen markalarından Anker’i portföyüne kattı. 

Vodafone FLEX’in yeni iş ortaklığıyla Anker’in birbirinden çeşitli teknolojik ürünleri satışa sunuldu. Vodafone FLEX müşterileri, ister faturaya ek 12 ayda ödeme seçeneğiyle, ister Vodafone mağazalarında geçerli 36 aya varan alışveriş kredisi ile Anker ürünlerine kolayca sahip olabilecek.   

 

 Türkiye’nin dijitalleşmesine liderlik etme vizyonuyla faaliyet gösteren Vodafone, müşterilerine son teknoloji ürünlerini Vodafone FLEX avantajlarıyla sunmaya devam ediyor. Sektörün önde gelen teknoloji markalarından Anker’in birbirinden çeşitli teknolojik ürünleri Vodafone FLEX ile satışa sunuldu. Yeni işbirliğiyle, şarj cihazlarından ses teknolojilerine, akıllı aksesuar çözümlerinden taşınabilir güç kaynaklarına kadar geniş bir ürün yelpazesine, Vodafone mağazaları ve Yanımda uygulamasından ulaşmak mümkün olacak. Vodafone FLEX müşterileri, kredi kartı gerekmeden faturalarına ek 12 ayda ödeme imkânıyla Anker ürünlerine kolayca sahip olabilecek. Müşteriler, faturaya ek ödeme seçeneğinin yanı sıra Vodafone mağazalarında geçerli 36 aya varan alışveriş kredisi ile birbirinden çeşitli Anker ürünlerini satın alabilecek. 

 

Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Meltem Bakiler Şahin, şunları söyledi: 

 

“Vodafone FLEX çatısı altında en yeni dijital teknolojileri dünyayla aynı anda ve en uygun tekliflerle müşterilerimizin kullanımına sunmaya devam ediyoruz. Bu doğrultuda, tanınmış teknoloji markalarından Anker’i Vodafone FLEX portföyümüze katmanın heyecanını yaşıyoruz. Müşterilerimiz, Anker’in son teknoloji ürünlerine Vodafone FLEX avantajlarıyla sahip olabiliyor. Anker’in inovatif teknolojilerini Vodafone’un güçlü perakende ve dijital satış kanallarıyla birleştiren bu işbirliğiyle, müşterilerimize erişilebilir ve güvenli alışveriş deneyimi sunmayı hedefliyoruz.”

 

Anker Türkiye, Yunanistan ve Orta Asya Ülke Müdürü Cem Bodur ise şu açıklamalarda bulundu: 

 

“Anker olarak, kullanıcılarımızın hayatını kolaylaştıran yenilikçi teknolojileri sunma misyonumuz doğrultusunda, erişim kanallarımızı sürekli genişletmeye devam ediyoruz. Vodafone FLEX işbirliği, Anker ürünlerini daha geniş bir kitleye ulaştırmamız için önemli bir adım. Kullanıcılarımız artık en son teknolojiye sahip şarj cihazları, ses ürünleri ve akıllı aksesuarlarımızı Vodafone’un güçlü perakende ve dijital satış kanalları üzerinden kolayca edinebilecek. Bu işbirliğiyle, inovatif ürünlerimizi daha fazla tüketiciyle buluşturarak, günlük yaşamlarında kesintisiz ve güçlü bir deneyim sunmayı hedefliyoruz.”

 

Avantajlarla dolu Vodafone FLEX dünyası 

 

Vodafone FLEX, müşterilerinin ihtiyaç ve talepleri için çok geniş ve çeşitli ürün portföyü sunan bir son teknoloji dünyası. “Seç Seç Al” mottosuyla duyurulan Vodafone FLEX dünyası “ürünü seç, ödemeni seç ve kolayca al” ilkesine dayanıyor. Müşteriler, kredi kartına ihtiyaç duymadan, kendine uygun çeşitli ödeme yöntemleriyle zengin seçenekler arasından dilediği teknolojik ürünü kolayca alabiliyor. 

 

Vodafone FLEX hakkında ayrıntılı bilgi için: https://www.vodafone.com.tr/faturaya-ek/vodafone-flex 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Prof. Dr. Serra Kamer, “Kanserle savaşta yan yana olmalıyız”

Kanser, dünyada ve ülkemizde ölüme sebep olan hastalıklar arasında ikinci sırada yer alıyor. Maddi ve manevi yönden uzun süreli mücadele gerektiren bir hastalık olarak bilinen kanser, yüksek tedavi maliyetleri nedeniyle ülkelerin ekonomisini de olumsuz etkiliyor. Erken tanı ile tedavi edilebilir bir hastalık olan kansere dikkat çekmek amacıyla 1-7 Nisan tarihleri arasında çeşitli farkındalık çalışmaları yürütülüyor.

Ege Üniversitesi Kanserle Savaş Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü Prof. Dr. Serra Kamer, “Bu yılın Dünya Kanser Günü Teması olan ‘United by Unique – Birlikten Güç Doğar’, bizlere kanserle mücadelenin sadece tıbbi bir çaba değil, aynı zamanda toplumun tüm paydaşlarının ortak sorumluluğu olduğunu hatırlatıyor. Kanser; hastayı, ailesini, sağlık çalışanlarını, sivil toplum kuruluşlarını, akademiyi ve karar vericileri aynı hedef etrafında bir araya getiren bir süreçtir. Bu hedef, daha sağlıklı, daha bilinçli ve daha dirençli bir toplum inşa etmektir. ‘Birlikten güç doğar’ anlayışıyla hareket ettiğimizde, kanserin önlenmesinden tedavisine, hasta bakımından psikososyal desteğe kadar her aşamada daha etkili, daha sürdürülebilir çözümler geliştirmek mümkündür. Sağlık sistemlerinin dayanıklılığı, kurumlar arası iş birliği, toplumun bilinçlenmesi ve hastaların desteklendiği çalışmalar bu birliğin en somut yansımalarıdır.” dedi.

“Bilimde, bakımda, bilgide birleşiyoruz”

Kanserle mücadelede birlikte hareket etmenin önemine değinen Prof. Dr. Serra Kamer, “Üniversitemiz bünyesindeki Kanserle Savaş Araştırma ve Uygulama Merkezi olarak biz de bu birlik ruhuyla; bilimsel araştırmalardan multidisipliner hasta yönetimine, halk eğitiminden toplumsal farkındalık kampanyalarına kadar pek çok alanda çalışmalar yürütmekteyiz. Kanserle mücadelede yalnız değiliz ve kimse yalnız kalmamalı. Bu özel haftada gelin hep birlikte ses olalım. Kanserle savaşta yan yanayız. Bilimde, bakımda, bilgide birleşiyoruz. Çünkü biz inanıyoruz ki; birlik olduğumuzda, kanseri yenme yolunda umut büyür.” diye konuştu.

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Dinlenirken ortaya çıkan titremeler Parkinson belirtisi olabilir

En sık görülen beyin ve sinir hastalıklarından Parkinson, özellikle 65 yaş üstü her 100 kişiden bir ya da ikisinde karşılaşılıyor. Yaş ilerledikçe oluşma riski artan rahatsızlığın sebepleri arasında genetik ve çevresel faktörlerin bir arada etkili olduğunu paylaşan Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, “Özellikle toksik etkileri nedeniyle tarım ve böcek ilaçlarına maruz kalanlarda Parkinson riskinin yüzde 70 oranında arttığı biliniyor. Diğer tehlike faktörleri ise; kırsal yaşam, çiftçilik, kuyu suyu tüketimi, kafa travması ve hayvansal yağların fazla kullanımı olarak sıralanabilir” dedi. 

 

Dopamin, vücudun hareket kontrolünde önemli bir rolü olan kimyasal bir maddedir. Bu maddeyi üreten hücrelerde işlev bozuklukları veya kayıplar yaşanabildiğini dile getiren Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, “Bu hücre kayıplarının devam etmesi bir süre sonra Parkinson’a ait bulgu ve belirtileri ortaya çıkarıyor. Rahatsızlığın dört ana belirtisi; hareketlerin yavaşlaması, istirahat halinde ortaya çıkan tremor adlı tiremeler, kaslarda sertlik ve vücudun denge yeteneğinin zayıflaması anlamına gelen postür reflekslerinde azalmadır” dedi.

 

Tedavide yüzde 90 oranında başarı söz konusu

Parkinson’un yavaş ilerleyen bir beyin hastalığı olduğundan bahseden Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, “Ancak hastalığın ilerlemesiyle; fleksiyon postürü dediğimiz vücudun öne ve yanlara doğru eğilmesi, donma diye isimlendirdiğimiz harekete başlamada zorluk, unutkanlık, psikiyatrik bulgular, kabızlık gibi sindirim sistemi problemleri, ürolojik belirtiler ve çoğu hastada görülen uyku bozuklukları gibi diğer sistem etkilenmeleri de ortaya çıkar” dedi.

Hastalığın ilerleyişini tamamen durduracak bir tedavi yöntemi henüz olmasa da Parkinson’un yaşam süresini kısaltmadığını vurgulayan Kütükçü, “Hastaların şikayetlerine yönelik tedavilerle hayat kalitesi yıllar boyu korunabilir. Özellikle doğru tanı konmuş hastalarda tedaviye yüzde 90 oranında olumlu cevap alınması önemli bir gerçek. Tedavi seçeneklerini ise ilaç, cerrahi ve diğer yöntemler olarak sınıflandırabiliriz. Piyasada çok çeşitli ve etkili ilaçlar bulunduğu için tüm tedavi planının deneyimli bir nörolog tarafından yapılması kritik” ifadelerini kullandı.

 

İleri evrelerde cerrahi gündeme gelebiliyor

Düzenli kontroller sayesinde hastaların yaşam standartlarının yıllarca belli bir seviyede tutulabildiğinin altını çizen Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, “Ancak bazı durumlarda hem hastalığın ilerlemesi hem de kullanılan ilaçların yan etkileri nedeniyle başka sorunlarla da karşılaşabiliyoruz. Bu gibi durumlarda şikayetleri ortadan kaldırabilmek için apomorfin enjeksiyonlarına ya da pompa şeklindeki cihaz aracılığıyla bağırsaktan doğrudan emilim sağlayan ilaç infüzyonuna başvurulabiliyor. Bu tedavi yöntemlerinden yeterli yanıt alınamadığı takdirde ise cerrahiden faydalanılabilir. Parkinson hastalığının cerrahi tedavisi günümüzde, beyindeki belirli bölgelere elektrot yerleştirip buralara uyarı gönderme şeklinde planlanıyor. Özellikle bazı hastalarda iyi bir tedavi seçeneği olarak kullanılsa da ameliyatın kime ve nasıl yapılacağına büyük bir titizlikle karar verilmeli” dedi.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Baba Olma Şansını Azaltan Faktörlere dikkat!

Ülkemizde çiftlerin yaklaşık %15’i kısırlık sorunu ile karşı karşıya kalıyor. Nedenler arasında biyolojik faktörler olabileceği gibi, geç yaşta evlilik, çevresel etkenler ve sağlık hizmetine erişim kısıtlılığı gibi durumlar da yer alabiliyor. Kısırlık sürecinde hem erkeklere bağlı nedenler hem de kadınlara bağlı etkenler olduğu gibi çiftin her ikisinden kaynaklanan sorunlar da söz konusu olabiliyor. Erkeklerde görülen kısırlığın sebepleri arasında; sperm sayısının düşük olması, sperm hareketliliğinin az olması ve varikosel gibi sorunlar gözlemlenebiliyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Abdulmuttalip Şimşek, günümüzde erkek kısırlığının görülme sıklığı ve nedenleri hakkında bilgi verdi.

 

Erkek kısırlığının en sık nedeni varikosel

 

Varikosel erkek kısırlığının bilinen en önemli nedeni olarak ifade edilmektedir. Varikosel, testis toplardamarlarının bacaklardaki varis tarzı genişlemesine klinik olarak verilen ismidir. Testis ısısının ve kan akımının bozulması, kirli kan içindeki toksik maddelerin testiste birikmesi ile testis fonksiyonlarının etkilenmesi durumudur ve bu da sperm ile testosteron üretimini bozmaktadır. Bunun yanında varikosel, rahatsızlıklara veya ağrılara neden olarak, testisin zayıf gelişmesine, düşük sperm üretimine veya kısırlığa yol açabilmektedir. Bu komplikasyonları gidermek için kişiye varikosel tedavisinde cerrahi müdahale önerilmektedir. Mikroskobik varikoselektomi işlemi ile bu problem konforlu bir şekilde tedavi edilebilmektedir.

Ancak son zamanlarda tüm tetkiklerin yapılmasına rağmen her iki cinste de infertilite nedeni bulunamayan vakalar da görülebilmektedir. Bu durum çevresel ve bireysel faktörlerin de kısırlık nedeni olabileceğini göstermektedir. 

 

Sigaranın dumanı bile kısırlık üzerinde etkili   

 

Erkek üreme sistemi çeşitli kimyasal ve fiziksel ajanlara karşı ciddi duyarlılık göstermektedir. Bu ajanlar genellikle mesleki ortamda ve çevrede yaygın olarak bulunmaktadır. Bu çevresel faktörlerin başlıcaları arasında; radyasyon maruziyeti, hareketsiz yaşam tarzı, devamlı kullanılan ilaçlar, yoğun sigara ve alkol tüketimi, kurşun-arsenik-hidrokarbonlar gibi toksinler, testiste yoğun ısı artışları (sauna, hamam veya yüksek sıcaklıkta banyo), çeşitli hormonların alımı (özellikle spor salonlarında) sayılabilmektedir.

 

Üreme çağındaki erkeklerin yaklaşık %40-50’si sigara kullanmaktadır. Sigara dumanı karbonmonoksit, kadmiyum gibi faklı türlerden kimyasal bileşik içermektedir. Bu maddelerin erkek üreme sistemi üzerine negatif etkileri olduğu bilinmektedir. Aynı zamanda sigaranın vücudun prolaktin (stres hormonu), LH ve testosteron hormon düzeyinde değişikliğe yol açtığı araştırmalar ile gösterilmiştir. Sigaranın sperm gelişimini olumsuz etkilediği bilinmektedir. Yapılan farklı değerlendirmelerde tedavi edilebilir infertilitenin en sık nedeni olan varikosele bağlı sperm bozulmalarında, sigara tüketim oranı ile artan oranda spermyogram parametrelerinde  (sayı, hareketlilik, şekil oranı) bozulma ve gebelik oranında azalma olduğu gösterilmiştir. Sigara tüketim miktarının artması ile sperm hareketlilik oranı, morfolojik yapı ve sperm kromozom yapısında bozulmalar artmaktadır.

 

Alkol tüketimine dikkat!

 

Erkeklerde yoğun alkol alımı hem fiziksel hem de zihinsel iyilik halini bozduğu gibi impotans ( sertleşme sorunu), yumurtalıkların küçülmesi, erkek memelerinin büyümesi (jinekomasti) ve cinsel istekte azalma gibi olumsuz durumlara da yol açabilmektedir. Kısa süreli veya aralıklı alkol alımında bu etkiler daha az görülmektedir. Alkol aynı zamanda beyin ile testis arasındaki aksı bozarak hormon üretimini bozabilmektedir. Bunun sonucunda sperm hareketliliği azalmakta ve bozuk spermler oluşmaktadır. Alkoliklerde FSH hormonu denilen ve sperm hücrelerinin üretimi için testisleri uyaran hormon üzerine alkol toksik etki yaprak spermyogenes fonksiyonunu düşürmektedir. Alkolün diğer bir etkisi de anejekülasyondur. Bu durum boşalma sırasında hiç sperm hücresinin gelmemesi anlamına gelmektedir. Böylelikle de kısırlık görülme durumu tetiklenmektedir.

 

Teknoloji kullanımı çocuk sahibi olmanın önüne geçebiliyor

 

Teknolojik aletler her geçen gün artmakta ve hayatımızı kolaylaştırdığı gibi diğer yandan sağlığımız üzerinde ciddi hasarlar bırakabilmektedir. Bu teknolojik gereçlerin birçoğu elektromanyetik radyasyon kaynağıdır. Bu radyasyon genellikle ısı etkisiyle zarar vermektedir. Günlük yaşamamızda sık kullandığımız bilgisayar, cep telefonları, televizyon ve radyo gibi gereçler elektromanyetik radyasyon yaymaktadır. Bunlar biyolojik, ısısal, genetik ve karsinojenik etki göstermektedir. Cep telefonu bağımlılığı günlük yaşamımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Cep telefonları genellikle bel bölgesinde testislere yakın olarak taşınmaktadır, bu da erkek kısırlığının görülme riskini artırmaktadır. Yapılan bir çalışmada cep telefonu kullanım süresi ile sperm parametrelerinin bozulması arasında ilişki tespit edilmiştir. Buna göre hiç telefon kullanmayan normal bireylerde bozulma hiç yokken, 2 saat ve üzeri kullanan kişilerde sperm sayısı, morfoloji ( spermin büyüklüğü, şekli, görünümü) ve hareket oranlarında anlamlı derecede azalma olduğu bildirilmiştir. Sonuç olarak teknolojik aletlerin özellikle cep telefonu ve bilgisayarların çocukluk çağından itibaren yoğun olarak kullanıldığını düşünülürse, erkek kısırlığında önemli bir yere sahip olduğu tahmin edilmektedir. Bunun için özellikle erkeklerde telefon kullanım sürelerini kısıtlamak, testislerden uzak bir yerde tutmak ve baz istasyonlarından olduğunca uzak yerlerde yaşamayı seçmek alınabilecek önlemler arasında yer almaktadır. 

 

 

Obezite ve yetersiz enerji alımı kısırlığa zemin hazırlayabilir

 

Erkek kısırlığında önemli konulardan biri de beslenme alışkanlıklarıdır. Vücut sağlığımız için yeterli ve dengeli beslenmek her hastalık için önleyici bir faktördür. Bunun yanı sıra vücut ağırlığı da üreme sistemi üzerinde bir faktördür. Obezite, erkeklerde testosteron miktarında azalmaya yol açmaktadır. Bu da vücuttaki hormonal dengeyi değiştirdiği için (testosteron-östrojen-SHBG-FSH-LH) üreme sistemi üzerine negatif etki yapmaktadır. Obezite kadar yetersiz enerji alımı da üreme sistemini olumsuz etkilemektedir. Erkekler düşük kalorili beslendiklerinde sperm hareketlerinde düşmeler olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. Kısa sürede hızlı kilo kaybına neden olan düşük kalorili diyetler, beslenme dengesinin bozulması (karbonhidrat-protein-yağ oranı) üreme sağlığını olumsuz etkileyerek kısırlığa yol açmaktadır. 

 

Dar pantolon giyen erkeklerde kısırlık riski artıyor

 

Erkek kısırlığının birçok nedeni bulunmakla beraber diğer bir nedeni de giyinme alışkanlığıdır. Erkek testisleri skrotumda düşük ısıda muhafaza edilmektedir. Bu ısının yükselmesi sperm üretimini olumsuz etkilemektedir. Sıcak su ile duş almak, sauna, dar pantolon tercih etmek ve suspansuvar tip iç çamaşır giymek testis ısısını artıracağı için infertiliteye sebep olabilmektedir. Özellikle infertilite problemi olan erkeklerin bu konulara dikkat etmesi oldukça önemlidir.

 

Tüm bu nedenler dışında uyku alışkanlığı, ağır spor aktivitelerinde bulunma, salgın hastalıklar, iklim değişiklikleri, coğrafik yapılar, kanserde kullanılan kemoterapik ilaçlar, radyoterapi, yoğun stres ve anksiyete gibi nedenler de erkek infertilitesinde önemli yere sahiptir. Erkek infertilitesi çok detaylı incelenmesi gereken, oldukça hassas bir konudur. Bu nedenle erkek kısırlığı araştırılırken her hasta özelinde multidisipliner bir yaklaşım ile sürecin yürütülmesi gerekmektedir.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

8 Bölümlük Seri ‘Vahşi Kuzeyde Yaşam’

10 Nisan Perşembe 22.00’de National Geographic Ekranlarında Başlıyor!

 Genç Kanadalılardan oluşan bir grup, zorlu doğa koşullarında dört mevsimlik bir maceraya atılarak ıssız arazilerde hayatta kalmaya çalışırken sadece yaşam mücadelesi vermekle kalmayıp, bu vahşi doğayı yuvaları haline getiriyor. 

 

Sekiz bölümden oluşan “Vahşi Kuzeyde Yaşam” 10 Nisan Perşembe günü saat 22.00’de National Geographic’te başlıyor!

 

Bilimin, keşfin ve hikâye anlatımının gücüne inanarak 130 yılı aşkın bir süredir dünyanın en güvenilir markalarından biri olmayı sürdüren National Geographic’in birbirinden iddialı yapımlarını D-Smart, Digiturk ve TOD, KabloTV, S Sport Plus, Tivibu ve TV+ platformlarından izleyebilirsiniz.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı