Yazar arşivleri: admin

Zatürreye Karşı 7 Etkili Önlem

Pnömoni, toplumda yaygın bilinen adıyla “zatürre” virüs, bakteri veya mantarlar nedeniyle akciğer dokusunda bulunan hava keseciklerinin enfeksiyonu olarak tanımlanıyor. Soğuyan havanın vücut direncini düşürmesi, grip gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarındaki artış  ve mikropların kolayca yayıldığı kapalı ortamlarda sık zaman geçirilmesi nedeniyle zatürre sonbahar ve kış aylarında daha fazla görülüyor. Hastalık özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan yaşlılar, kronik hastalığı olan kişiler ile çocuklarda daha ciddi seyredebiliyor ve tablo hızlı bir şekilde kötüleşebiliyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Reha Baran, zatürre belirtileri fark edildiğinde tıbbi yardım almanın son derece önemli olduğuna dikkat çekerek, “Hava keseciklerinde oluşan enfeksiyon oksijen alımını zorlaştırarak öksürük, yüksek ateş, nefes darlığı ve göğüs ağrısı gibi semptomlara yol açıyor. Bu tür yakınmalarda zaman kaybetmeden hekime başvurulması büyük bir önem taşıyor. Zira, zatürre enfeksiyonlara bağlı ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer alıyor. Tedaviye erken başlamak ise genellikle iyileşme sürecini hızlandırıyor ve komplikasyon riskini azaltıyor” diyor. 

En sık solunum yoluyla bulaşıyor! 

Zatürre bulaşıcı bir hastalık ve çoğunlukla solunum yoluyla bulaşıyor. Hastalığa neden olan etkenlerin bulaşma riski, virüslerin veya bakterilerin türüne göre değişiyor. Özellikle kalabalık ortamlarda, hastanelerde veya kapalı mekânlarda bulunmak bulaşma riskini artırıyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Reha Baran, zatürrenin en yaygın olarak solunum yoluyla bulaştığına işaret ederek, “Bakteriler, virüsler veya mantarların neden olduğu zatürre etkenleri; hastanın öksürmesi, hapşırması veya konuşması sırasında etrafa yayılan küçük damlacıklarla sağlıklı bireylere geçebiliyor. Enfekte yüzeylere dokunduktan sonra ellerin ağza, buruna veya göze temas ettirilmesiyle de mikroplar vücuda girebiliyor. Bunların yanı sıra nadir olmakla birlikte, özellikle doğum sırasında veya sonrasında yeni doğan bebeklerde, anneden kan yoluyla bulaşma da görülebiliyor.” 

En yaygın görülen belirtilerine dikkat! 

Zatürrenin belirtileri hafif ya da şiddetli olabiliyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Reha Baran, zatürrenin belirtilerini şöyle sıralıyor: “Balgamlı veya kuru öksürük, bazen titremenin ve aşırı terlemenin de eşlik ettiği yüksek ateş, solunumun hızlanması ve nefes alıp vermede zorlanma ile halsizlik, en yaygın görülen belirtilerini oluşturuyor. Derin nefes alırken veya öksürürken genellikle batıcı bir göğüs ağrısı hissedilebiliyor. Baş ağrısı, kas ve eklem ağrıları, mide bulantısı ve kusma ile iştah kaybı zatürrenin diğer belirtilerini oluşturuyor. Özellikle yaşlılarda ve bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde bilinç bulanıklığı veya kafa karışıklığı da görülebiliyor”

Hastaneye yatış gerekebiliyor!

Zatürrenin tedavisi hastalığa sebep olan mikroorganizmaya göre değişiklik gösterse de genellikle antibiyotikler veya antiviral ilaçlar kullanılıyor.  Bakteriyel zatürre  vakalarında antibiyotiklerin en yaygın tedavi yöntemi olduğunu belirten Prof. Dr. Reha Baran, “Pnömoniye virüsler, örneğin grip virüsü neden oluyorsa antiviral ilaçlar kullanılabiliyor. Ateş, baş ağrısı ve kas ağrıları gibi semptomların hafifletilmesi için doktor tarafından ateş düşürücü ve ağrı kesici ilaçlar önerilebiliyor” diyor.  Ağır zatürre tablolarında ise özellikle yaşlılar, çocuklar ve bağışıklık sistemi zayıf olan hastalar için hastane yatışı gerekebildiğine işaret eden Prof. Dr. Reha Baran, bu durumda damar yoluyla verilen antibiyotikler, sıvı tedavisi ve oksijen desteği gibi daha yoğun tedavilerin uygulandığını belirtiyor.

Bol su içmek ve istirahat çok önemli!

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Reha Baran, zatürre oluştuğunda vücudun sıvı kaybına uğrayabildiğini vurgulayarak, “Bu nedenle bol su içmek, vücudun hidrasyonunu sağlamak ve mukusun incelmesine yardımcı olmak için önem taşıyor. Ayrıca vücut enfeksiyonla savaşırken yeterli dinlenme iyileşme sürecini hızlandırıyor. Dolayısıyla hastaların mümkün olduğunca dinlenmeleri gerekiyor” bilgisini veriyor. 

Zatürreye karşı 7 etkili önlem!

Zatürre, aslında bazı önlemlerle büyük oranda önlenebiliyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Reha Baran, zatürre riskini önemli ölçüde azaltabilen önlemleri şöyle özetliyor:

Aşınızı yaptırın: Zatürre aşısı bu hastalığı önlemenin en etkili yollarından biri. Özellikle risk grubundakiler (5 yaş altı çocuklar, 65 yaş üstü bireyler ve kronik hastalığı olanlar) için pnömokok aşısı öneriliyor. Ayrıca grip virüsü de zatürreye yol açabileceği için yıllık grip aşınızı yaptırmayı ihmal etmeyin.  

Ellerinizi sık sık yıkayın: Mikropların yayılmasını önlemek için ellerinizi sık sık ve doğru şekilde yıkamanız çok önemli. Özellikle dışarıdan geldikten sonra, yemeklerden önce ve hasta bireylerle temas sonrasında ellerinizi yıkamayı ihmal etmeyin.  

Sigarayı mutlaka bırakın:   Sigara, akciğerlerin savunma mekanizmasını zayıflatıyor ve zatürre riskini artırıyor. 

Kalabalık ortamlardan kaçının: Özellikle salgın dönemlerinde, kalabalık ve kapalı ortamlarda bulunmak bulaşma riskini artırıyor. Mümkünse bu tür yerlerden kaçının, gitmek zorundaysanız maske kullanın.  

Hasta kişilerden uzak durun: Zatürre bulaşıcı olabileceği için hasta kişilerle yakın temastan kaçının. 

Odanızı sık sık havalandırın: Bulunduğunuz ortamdaki mikrop miktarının azalmasını sağlayacağı için odanızı her gün en az 3 kez olacak şekilde 15’er dakika havalandırın. Ayrıca klimalarınızı düzenli temizletmeyi de alışkanlık edinin.

Bağışıklık sisteminizi güçlendirin: Sağlıklı bir bağışıklık sistemi enfeksiyonlarla daha iyi mücadele ediyor. Dengeli beslenme, yeterli uyku ve düzenli egzersiz, bağışıklık sisteminizi güçlendirmeye yardımcı olacaktır. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Sekiz Bölümlük Sürükleyici Seri ‘Felaketin Anatomisi’, 11 Kasım Pazartesi 21.00’de National Geographic Ekranlarında Başlıyor!

Uzman analizleri ve son teknoloji 3D grafikler ile denizde, karada ve hatta uzayda meydana gelen gerçek felaketlerin gizli ve şaşırtıcı nedenlerini inceleyen sekiz bölümlük sürükleyici seri “Felaketin Anatomisi”, 11 Kasım Pazartesi 21.00’de National Geographic’te   başlıyor!

 

Bilimin, keşfin ve hikâye anlatımının gücüne inanarak 130 yılı aşkın bir süredir dünyanın en güvenilir markalarından biri olmayı sürdüren National Geographic’in birbirinden iddialı yapımlarını D-Smart, Digiturk ve TOD, KabloTV, Tivibu ve TV+ platformlarından izleyebilirsiniz.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

DenizBank, murabaha kredisini % 165 oranında taleple 340 Milyon Dolar olarak yeniledi

9 ülkeden finansal kurumun iştirak ettiği, 2 yıl vadeli işlemle birlikte DenizBank’ın son 2 yılda ülke ekonomisine sağladığı kaynak miktarı 4 Milyar Dolar’ı aştı. 

Emirates NBD’nin aracı banka olduğu işlem, Emirates NBD Capital koordinatörlüğünde gerçekleşti. Yeni bankaların katılımıyla yüzde 165 oranında talep toplayan işlemin toplam maliyeti dolar ve euro cinsinden sırasıyla 1 yıl vadede Sofr + %1,75 ve Euribor + %1,50, 2 yıl vadede Sofr+%2,25 ve Euribor+%2,00 olarak gerçekleşti.

“Fon kaynaklarımızı çeşitlendiriyoruz”

DenizBank Hazine, Finansal Kurumlar ve Yatırım Grubu Genel Müdür Yardımcısı Bora Böcügöz, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi: DenizBank olarak, uluslararası piyasalardan sağladığımız kaynaklarla ekonomiye katkımızı güçlü şekilde sürdürüyoruz. 2023 yılında hayata geçirdiğimiz, Türkiye’de konvansiyonel bir ticari bankanın ilk kez gerçekleştirdiği İslami sendikasyonumuz, yakın dönemde, uluslararası sermaye ve finans piyasalarının en saygın organizasyonlarından Global Banking & Markets: CEE, CIS & Türkiye’de iki kategoride ödül almıştı. Şimdi sendikasyonumuzu Körfez ülkeleri, Avrupa ve Asya’dan finansal kurumların katılımı ile yeniledik. Kredinin İslami Özel Sektör Kalkınma Kurumu (ICD) tarafından sağlanan kısmı ile KOBİ’lerimizin kalkınma etkisi olan projelerinin finansmanına aracılık edeceğiz. Bankamızın fon kaynaklarına çeşitlilik kazandıran işlem, uluslararası piyasalardaki güvenilir pozisyonumuz ve itibarımızın göstergesi olarak bizi gururlandırıyor.”  

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kuru kayısıda sezonun ilk çeyreğinde ihracat yüzde 12 arttı

Türkiye kuru kayısı ihracatında 2024/25 sezonun ilk çeyreğinde başarılı bir grafik ortaya koydu. 1 Ağustos 2024 tarihinde başlayan 2024/25 sezonunun ilk çeyreğinde Türkiye’nin kuru kayısı ihracatı 25 bin 461 ton olurken, kuru kayısı ihracatından elde edilen döviz tutarı yüzde 12’lik artışla 112,8 milyon dolardan 125,5 milyon dolara ulaştı. 

 

2024/25 sezonuna girerken Malatya İli kuru kayısı rekoltesinin 107 bin ton olarak öngörüldüğünü, 7 bin tonda stokla sezona girdiklerini dile getiren Ege İhracatçı Birlikleri Sürdürülebilirlik ve Organik Ürünler Koordinatörü Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, sezonun ilk çeyreğinde, 2024/25 sezonu için ortaya koydukları 100 bin ton ihracat hedefiyle uyumlu bir dönem geçirdiklerini kaydetti. 

 

Dünya Sağlık Örgütü’nün kuru kayısıya sağlıklı gıdalar listesinde yer verdiğini hatırlatan Işık, “Kuru kayısı antioksidan zengini bir meyve, kolesterolü düşürürken, kasları besliyor, bağırsak dostu ve sindirim sistemini destekliyor. Bu yıl hava koşulları kuru kayısı üretimini artırdı. Kuru kayısımızın katma değerli bir şekilde dönüşmesi için fuarlara, TURQUALITY ve UR-GE Projelerine, sektörel ticaret heyetleri ve alım heyetlerine ağırlık vereceğiz. Ticaret Bakanlığımızın Uzak Ülkeler Stratejisiyle uyumlu olarak Amerika Birleşik Devletleri, Hindistan, Avustralya, Çin, Japonya, Brezilya, Güney Kore gibi uzak pazarlara yoğunlaşacağız. Üreticilerimiz, Tüccarlarımız, İhracatçılarımız, Tarım ve Orman Bakanlığımız, Araştırma Enstitülerimiz, Ticaret Bakanlığımız ve Üniversitelerimizle Türk kayısımızın hak ettiği değere ulaşması için koordineli bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz” diye konuştu. 

 

Türk kayısısına en büyük talep ABD, Almanya ve Fransa’dan

 

Kuru kayısı ihracatında Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği’nin 49 milyon dolarlık payla liderliğini koruduğu bilgisini veren Başkan Işık, en çok ihracat yapılan ülkeleri ise şöyle özetledi; “Amerika Birleşik Devletleri 21,3 milyon dolarlık tutarla kuru kayısı ihracatında liderliğini sürdürürken, Almanya’ya 11 milyon dolarlık, Fransa’ya 10 milyon dolarlık kuru kayısı ihraç ettik. Bu ülkeleri 6,8 milyon dolarla Brezilya ve 6 milyon dolarla Cezayir izledi.”

 

2024/25 sezonunun ilk çeyreğinde Türkiye’den Çin, Cezayir, Hindistan ve Kazakistan’a kuru kayısı ihracatındaki artışlar dikkat çekti. Çin’e kuru kayısı ihracatı yüzde 356’lık artışla 1 milyon dolardan 4,7 milyon dolara çıkarken, Cezayir’e kuru kayısı ihracatı yüzde 1.329’luk sıçramayla 418 bin dolardan 6 milyon dolara fırladı. 2023/24 sezonunun ilk çeyreğinde Hindistan’a 900 bin dolarlık kuru kayısı ihraç eden Türkiye, 2024/25 sezonunun ilk çeyreğinde Hindistan’a ihracatını yüzde 221’lik yükselişle 3 milyon dolara taşıdı. Aynı dönemde Kazakistan’a yapılan kuru kayısı ihracatı da, yüzde 143’lük artışla 1,5 milyon dolardan 3,8 milyon dolara ilerledi. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

VakıfBank’tan kurum ödemelerini tek çatı altında birleştiren yepyeni bir ürün daha: VaNa

Nakit yönetimi alanında devreye aldığı ürünler ile bankacılık sektörüne yön veren VakıfBank, kurum ödemelerini tek çatı altında birleştiren yeni ürünü VaNa’yı müşterilerinin kullanımına sundu. Firmalara nakit akışlarını rahat bir şekilde takip etme ve düzenleme imkânı sunan VaNa’nın taksit ve opsiyon özellikleri ödemelerde kolaylık sağlıyor. 

Kurulduğu günden beri toplumun her kesiminin ihtiyaçlarına uygun ürün ve hizmetler sunan VakıfBank, inovatif ürün portföyüne bir yenisini daha ekledi. VaNa (VakıfBank Nakit Yönetim Hesabı) müşterilerin finansal durumunu etkili bir şekilde yönetebilmelerine olanak sağlarken, ticari müşterilere vergi, SGK, gümrük, fatura, icra ve kamu kurumlarına yapılan tüm kurum ödemeleri için opsiyon ve taksit imkânı sunan sektördeki ilk ve tek ürün olarak öne çıkıyor. 

“İşletmelerin Finans Yönetiminde VaNa Çağı Başlıyor!  VaNa ile işletmelere destek oluyor, onların yanında duruyoruz”

VaNa ile bir kez daha müşterilerinin ihtiyaçlarını ilk sıraya yerleştirdiklerini belirten VakıfBank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih, şunları kaydetti:

“VakıfBank olarak 70 yıldır her biri kendi alanında, ilk olan ürün ve hizmetlerimizi müşterilerimize sunarak sektörümüze öncülük ediyoruz. Tüm müşterilerimizin ana bankası olma hedefimize uygun şekilde devreye aldığımız VaNa, bizi bu hedefimize bir adım daha yaklaştırdı.” 

VaNa ile vergi, SGK, gümrük, fatura, icra ödemelerinde; VaNa Ek Hesap Limiti, opsiyon ve taksit özellikleri sunarak firmaların tüm kurum ödemelerini kolaylaştırdıklarının altını çizen Üstünsalih, sözlerini şu şekilde tamamladı: 

“VaNa vergi, SGK, fatura gibi kritik ödemeleri tek bir çatı altında toplayarak işletmelerin ödemeleri zamanında ve eksiksiz bir şekilde gerçekleştirmeleri için güvenilir bir çözüm sunarken taksit ve opsiyon imkânı ile müşterilerimizin finansal kontrol ve istikrarına önemli bir katkı sağlıyor. Müşterilerimizin nakit akış yönetiminin kontrolünü ellerine almalarına olanak sağlayan VaNa (VakıfBank Nakit Yönetim Hesabı), bankacılık sektörüne yeni bir dinamik kazandırıyor.

Kurum ödemelerine tek hesap ve tek ekrandan dijital yönetim 

İşletmeler VakıfBank Mobil, internet bankacılığı veya şubeler aracılığıyla VaNa hesap/kart başvurusu, taksitlendirme, limit artırma gibi işlemlerini gerçekleştirebiliyor. Tüm kurum ödemelerinin tek hesaptan yönetilebilir olması zaman ve maliyet tasarrufu sağlarken limitlerin sadece belirlenmiş kurum ödemelerinde kullanılabilir olması işletmelere güvenli bir ödeme yöntemi sunuyor. Vana tüm kurum ödemelerinin tek hesaptan yapılmasını sağlayarak müşterilerimizi ciddi bir operasyonel yükten kurtardığı gibi eksik ödemelerden kaynaklanacak finansal riskleri de minimize ediyor.  

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

EÜ’nün tüm birimleri “Sağlık” teması altında multidisipliner çalışacak

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde “İyi Yaşamın Merkezi İzmir, Sağlıklı Yaşamın Öncüsü Ege Üniversitesi” teması ile Herkes İçin Sağlık Kongresi kapsamında “Herkes için Sağlık-Tek Sağlık” oturumu gerçekleştirildi.

Başkanlığını EÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Devrim Bozkurt’un yaptığı oturumda,  EÜ Tıp Fakültesi Doç. Dr. Özkan Doğanay, “Tek Sağlık Çerçevesinde Çok Disiplinli Çalışma Hazırlığı Deneyimi”  başlıklı sunumunu yaptı. Oluşturulan “Yuvarlak Masa” tartışma grubunda ise  Hemşirelik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayşegül Dönmez, Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hande Gürer Orhan, Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazan Ersin, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Esin Çeber Turfan, İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilgehan Gültekin, Tıp Fakültesi Dekan Yardımcıları Prof. Dr. Burcu Barutçuoğlu ve Prof. Dr. Güneş Ak yer aldı.

         “Herkes İçin Sağlık” kongresinde konuşan Prof. Dr. Bilgehan Gültekin diğer fakültelerle ortak çalışmalar yaptıklarını ve bundan dolayı memnuniyet duyduklarını, sağlık iletişimi ve sağlık turizmi konusunda tüm birimlerle her türlü iş birliğine açık olduklarını söyledi. 

“Gerçek sağlığa ulaşmak zor değil”                  

Sağlığa ulaşmanın önemine değinen Hemşirelik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayşegül Dönmez, “Gerçek sağlığa ulaşmamız aslında zor değil, bunun bilincinde olmak sağlıklı yaşamı beraberinde getiriyor. Farklı disiplinlerdeki donanımlı bilim insanlarının her kitleye ulaşması çok önemlidir. Bu yoldaki amacımız; insan sağlığını bedensel, ruhsal, sosyal olarak bütünlük halinde korumak ve sürdürmek için çalışmalar yapmak, geleceğin nesillerini sağlıklı inşa etmektir.  Herkes işini doğru ve severek yaparsa ve bunlar multidisipliner şekilde birleştirilip bütünlük içerisinde değerlendirilip, sunulursa sağlığı korumuş ve geliştirmiş oluruz. İnsanın yaşam ömrünü işte o zaman 150 yıla çıkartma şansı elde etmiş oluruz” dedi.

“Sağlığa bütüncül bakmalıyız”

Diş Hekimliği Fakültesi Prof. Dr. Nazan Ersin, “Güçlerimizi birleştirerek sağlığa bütüncül bakmayı başarmalıyız. Yapay zekâ, yeşile dönüşüm, sürdürülebilirlik, sıfır atık gibi olmazsa olmaz temalarımız üzerinde beyin fırtınası yapıp bu doğrultuda çözüm odaklı çalışmalar bizi mutlu eder” diye konuştu.

 EÜ’nün vizyonunu sağlık teması etrafında birleştirdiğini ifade eden Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hande Gürer Orhan, “Ege Üniversitesi, vizyonu ve hedefleri doğrultusunda adım atan bir kurum. Araştırma Üniversitesi olmak, kalite standartlarını yükseltmek, toplumun geri bildirimlerini değerlendirmek ve bunların en önemlisi vizyonumuzu sağlık teması etrafında toplamak olarak çalışmalar yürütüyoruz. Bütün disiplinlerle ortak olarak sağlığa nasıl katkı sağlanır? konusunu tartışıyoruz. Öğrencilere vizyonumuzu tanıtmak ve topluma yaptıklarımızı anlatmak amacıyla buradayız. Bu konuda başarıya ulaştığımızı düşünüyorum” dedi.

“Hedefimiz sağlık temalı bir üniversite olmak”

Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Esin Çeber Turfan, “Hedefimiz; öğrenci odaklı, kaliteli eğitim doğrultusunda toplumu bir araya getirmek, bir araştırma üniversitesi olarak etik ve bilimsel değerlere sahip meslek mensupları yetiştirmek, araştırma yapmak, toplumsal katkı, halka ulaşabilmek kriterleriyle sağlık üniversitesi olmaktır” diye konuştu.

Tıp Fakültesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Özkan Doğanay, “Üniversiteye yön belirlemek, hedef belirlemek, bu hedef doğrultusunda birçok fakültenin beraber çalışması, sanayi ve akademi için ürün oluşturması hepimizi heyecanlandıran bir proje. ‘Tek Sağlık’ konseptini çok değerli buluyorum.  Tek tema altında birleşebildiğimiz bu kongrenin çok faydalı olduğunu düşünüyorum” dedi.

Tüm üyelerin yaptığı son değerlendirmede ise; amacına ulaşmış bir kongre gerçekleştirildiği ve devamının ileri yıllarda da yapılması gerekliliği vurgulandı. Kongrenin düzenlenmesine öncülük eden EÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak’a ve Tıp Fakültesine teşekkürler iletildi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İstanbul Modern ve Oral-B iş birliğiyle Stüdyo STEAM’de 7.500’ü aşkın kişi sanat ve bilimle buluştu

P&G’nin topluma katkı sağlama misyonu doğrultusunda Oral-B iO markası ve İstanbul Modern işbirliğinde hayata geçirilen Stüdyo STEAM, ilk yılında “Biyolojik Materyallerle Sanat” ve “Nedensiz Makineler” adlı eğitim programlarıyla 7.500’ü aşkın kişiyi ağırladı. Sanat eğitimini bilim, mühendislik ve teknoloji ile bir araya getirerek katılımcılarına yeni bir dünyanın kapısını açan bu öğrenme alanı yapay zekâ ve sanat ilişkisine odaklanan yeni programını 17 Aralık 2024 tarihinde başlatarak eğitim uygulamalarına devam edecek. 

 

İstanbul Modern ve P&G Oral-B iO iş birliğinde 16 Haziran 2023 tarihinde hayata geçirilen yenilikçi öğrenme alanı Stüdyo STEAM, sanatın biyolojik materyaller, mühendislik fikirleri ve yapay zekâ ile olan ilişkisini keşfetmeye odaklanıyor. Türkiye’de bir müze çatısı altında ilk kez bir öğrenme alanı olarak sanatçılarla tasarlanan Stüdyo STEAM, hem gençler hem de yetişkinler için bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik gibi alanları sanatla buluşturuyor. İstanbul Modern’in yeni müze binasının açılışıyla başlayan Stüdyo STEAM eğitim programlarında bugüne kadar 7.500’ü aşkın kişi sanat ve bilimi buluşturan uygulamalar sayesinde eleştirel ve yaratıcı düşünme yeteneklerini geliştirme imkânı buldu. Başta lise ve üniversiteler olmak üzere toplam 126 kamu kurumu ile yerel yönetimlerin ücretsiz eğitim çalışmaları gerçekleştirdiği Stüdyo STEAM’in ilk yıl değerlendirmesi, İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı ve P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Yönetim Kurulu Başkanı Tankut Turnaoğlu ev sahipliğinde İstanbul Modern’de gerçekleştirilen özel bir toplantıyla yapıldı.

 

Eczacıbaşı: Dünyadaki yenilikçi örnekler arasında yer alacak

İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı, projenin önemini vurgulayarak, “Gençlerin yaratıcılık, yenilikçilik alanlarındaki yeteneklerinin artırılması için özgün ve ülkemiz için ilham verici, disiplinler arası eğitim modellerini oluşturmayı önemsiyoruz. İnsanı ve geleceğimizi merkeze alan eğitim yaklaşımımız, Stüdyo STEAM ve elbette yeni müze binamızda daha bütünsel bir anlam yaratıyor. Müzede Stüdyo STEAM için oluşturduğumuz bu özel atölye alanının dünyadaki yenilikçi örnekler arasında yer alacağına inanıyorum” dedi. Eczacıbaşı, şöyle devam etti: 

 

İstanbul Modern, her yıl 100’ün üzerinde eğitim programı hazırlıyor ve uyguluyor. 2004 yılından bu yana müze çatısı altında hazırlanan bu programlardan 1 milyonu aşkın çocuk ve gencimiz faydalandı. Onların yaratıcılıklarının geliştirilmesi konusunda yenilikçi, özgün ve ülkemiz için ilham verici, disiplinler arası eğitim modellerini oluşturmaya devam ediyoruz. Müze koleksiyonundaki sanatçıların yapıtlarından, yaratım süreçlerinden, doğadan ya da sanatın farklı üretim tekniklerinden ilham alarak tasarlanan öğrenme alanlarında sadece çocukları değil her yaştan izleyiciyi sanatla buluşturuyoruz. Teknolojiyi ve bilimi üretimlerinin ayrılmaz bir parçası olarak gören sanatçılarla bağ kurarak geliştirdiğimiz programlar aracılığıyla Stüdyo STEAM’de katılımcılara sanatı yaratıcı, yenilikçi ve disiplinler arası bir bakış açısıyla sunuyoruz.”

 

Turnaoğlu: DNA’sında inovasyon bulunan Oral-B’ nin desteğiyle bilim ve sanat bütünleşiyor

P&G olarak sadece ürünleriyle değil kurumsal vatandaşlık projeleriyle de yaşamlara dokunmak ve hayatları iyileştirmek için çalıştıklarını belirten P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Yönetim Kurulu Başkanı Tankut Turnaoğlu, “Bu yönde gerçekleştirdiğimiz çalışmalardan biri de yapay zekâ teknolojisiyle kişiselleştirilmiş ve üstün bir temizlik sağlayan Oral-B iO serimiz ile İstanbul Modern iş birliğinde hayat bulan Stüdyo STEAM projesi. Oral-B’nin DNA’sında yer alan inovatif ruh, iO serisinde yüksek teknoloji, akıllı özellikler ve estetiği bir araya getiriyor ve bu özellik, kullanıcıya günlük bakımın ötesinde bir deneyim sunuyor. iO’nun yapay zekâ destekli kişiselleştirilmiş geri bildirim özellikleri, mühendisliği ve tasarım detayları, İstanbul Modern’in bilim, sanat ve teknolojiyi bütünleştiren STEAM vizyonuna kusursuz bir şekilde uyuyor. Oral-B iO’nun ve İstanbul Modern’in bir araya gelişi, teknolojiyi ve sanatı herkes için ulaşılabilir kılma yolunda önemli bir adımı simgeliyor. Toplumsal gelişime verdiğimiz katkının kapsamını daha fazla genişletmemize imkân sunan Stüdyo STEAM projesi kapsamında düzenlenen iki eğitim programı ile 500’e yakın eğitim çalışmasının yanı sıra Oral-B iO’nun kullanımıyla ortaya konan özel bir sanat üretimi gerçekleştirildi. Tüm bu faaliyetler sayesinde ise 12’si üniversite olmak üzere toplam 126 kurumdan 7.500’ü aşkın kişi sanat ve bilimle aynı çatı altında buluştu. Stüdyo STEAM’in İstanbul Modern’inen çok beğenilen eğitim programları arasında yer alması, projenin başarısının bir göstergesi. Türkiye’nin ilk modern ve çağdaş sanat müzesinde genç ve yetişkinlere özel olarak kurgulanan bu inovatif iş birliğinde, DNA’sında inovasyon bulunan markamızla yer almaktan onur duyuyoruz” dedi. 

 

Yeni program yapay zekâya odaklanacak

İstanbul Modern Eğitim ve Sosyal Projeler Direktörü Neslihan Varol ise programların içeriği hakkında bilgi vererek, “Stüdyo STEAM, katılımcılarına disiplinler arası bir deneyim sunuyor. İlk yılımızda ‘Biyolojik Materyallerle Sanat’ ve ‘Nedensiz Makineler’ başlıklı iki eğitim programı gerçekleştirdik. Bu programlarla, katılımcılar yaratıcı düşünme becerilerini geliştirerek sanatı farklı bakış açılarıyla keşfetti. Yeni programımız ise yapay zekâ kavramına odaklanıyor. Stüdyo STEAM özellikle güncel teknolojilerle üretilmiş sanat çalışmalarını yorumlayabilmek için katılımcılarına sanat eğitimi fırsatları sunan ilham verici bir öğrenme alanı” dedi. 

 

Devam eden Oral-B iO iş birliğinde Stüdyo STEAM danışmanı eğitimci ve çağdaş sanatçı Bager Akbay ile birlikte tasarlanan, yapay zekâ ve sanat ilişkisini ele alan yeni program Aralık 2024’te hayata geçecek. 

 

İlk Program: Biyolojik Materyallerle Sanat

Stüdyo STEAM projesi kapsamında düzenlenen ilk programda, İstanbul Modern Eğitim ve Sosyal Projeler Bölümü tarafından, çağdaş sanatçı Nergiz Yeşil iş birliğiyle tasarlanan “Biyolojik Materyallerle Sanat” programı, katılımcılara biyolojik materyallerden oluşan nesneleri gözlemleme ve bilimsel yöntemlerden yola çıkarak sanat çalışmaları üretme fırsatı sundu. Bu atölyede katılımcılar “bio art” kavramını derinlemesine keşfederken, sanatçının program için hazırladığı üretimlerini mikroskoplarla gözlemleyip, sanatçıyla tasarlanan etkinliklerde, bilim ve sanat kavramlarını buluşturan çalışmalar gerçekleştirdi.    

 

Nedensiz Makineler

Stüdyo STEAM, Oral-B’nin manyetik teknolojisini de kapsayan “Nedensiz Makineler” adlı ikinci eğitim programında mühendislik ve sanatı buluşturuyor. Disiplinler arası sanatçı Bilal Yılmaz iş birliğinde gerçekleştirilen programda katılımcılar, sanatsal bir yaklaşımla kendi hikâyelerini anlatacakları mekanizmalar oluşturuyor. Programda, Bilal Yılmaz’ın Oral-B iO şarjlı diş fırçalarının gövde mekanizmaları ile kurulan “Akustik iO” adlı ses yerleştirmesi ise katılımcılara deneysel bir ses tasarım alanı sunuyor. Gençlerin ve yetişkinlerin endüstriyel üretimi çağrıştıran malzemelerle sanatsal çalışmalar ürettiği “Nedensiz Makineler” eğitim programında katılımcılar mühendislik, zanaat ve sanat alanları arasında yaratıcı köprüler kuruyor. 

 

Akustik iO: Ses Tasarım Projesi  

Bilal Yılmaz’ın daveti ve bağımsız 10 ses sanatçısının katılımıyla gerçekleştirilen “Akustik iO: Ses Tasarım Projesi” ise, Stüdyo STEAM’in eğitim programlarının sanatsal üretim alanlarına nasıl ilham verebileceğinin örneklerini taşıyor.  Katılımcı sanatçıların, Oral-B iO şarjlı diş fırçalarının gövde mekanizmalarının kullanılmasıyla oluşturulan Akustik iO’yu deneyimlerken elde ettikleri endüstriyel ses kayıtlarını, müzikal birikimleriyle yorumlayarak ses kompozisyonlarına dönüştürdüğü bu özel çalışma, yenilikçi bir üretim olarak dikkat çekiyor. Akustik iO: Ses Tasarım Projesi’ne katılan sanatçılar arasında Dasenfekt, Fat, Fosil, İdil Ko, Mafiyens, Neval, Pelbender, Semi, Uase ve Zeynal yer aldı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Türkiye Finans ülke ekonomisine 204 milyar TL’lik katkı sağladı

Türkiye Finans, 2024 yılının ilk 9 ayında ülke ekonomisine 157 milyar TL nakdi ve 47 milyar TL gayri nakdi olmak üzere toplam 204 milyar TL’lik katkı sağladı. Banka, fon kaynağını genişleterek topladığı fonları yıl başından bu yana yüzde 6 artışla 188 milyar TL ’ye, yasal öz kaynaklarını ise yüzde 14 arttırarak 32 milyar TL’ye ulaştırdı.

 

Türkiye Finans, 2024 yılı üçüncü çeyrek mali bilançosunu KAP’a açıkladı. Banka, 2024’ün ilk 9 ayında ülke ekonomisine 157 milyar TL nakdi ve 47 milyar TL gayri nakdi olmak üzere toplam 204 milyar TL’lik katkı sağladı. Güçlü sermaye yapısını yılın üçüncü çeyreğinde de sürdüren Türkiye Finans, yasal öz kaynakları bir önceki yılın sonuna göre yüzde 14 arttırarak 32 milyar TL’ye ulaştırırken bankanın sermaye yeterlilik rasyosu ise yüzde 18,93 olarak gerçekleşti. Türkiye Finans, topladığı fonları yıl başından bu yana yüzde 6 artışla 188 milyar TL’ye ulaştırdı. 

 

Ülke ekonomisine güçlü finansman desteği

 

Türkiye Finans Genel Müdürü Murat Akşam, yılın üçüncü çeyreğine dair değerlendirmesinde, başta reel sektör olmak üzere üretici ve ihracatçıya verilen desteğin Türkiye’nin sürdürülebilir büyümesi açısından başlıca unsurlar olduğunun altını çizdi. Türkiye Finans olarak üretimin ve ihracatın bayraktarlığını yaptıklarını vurgulayan Akşam, bu yaklaşımla hem bireysel hem de ticari tarafta ülke ekonomisine finansman desteği vermeye devam ettiklerini belirterek sözlerine şöyle devam etti:   

 “Türkiye Finans olarak sürdürülebilir büyüme stratejimizi 2024’ün üçüncü çeyreğinde de koruduk. Güçlü sermaye yapısını sürdüren kurumumuz, bir yandan yasal öz kaynaklarını yılbaşından bu yana yüzde 14 artırarak 32 milyar TL’ye ulaştırırken diğer yandan sermaye yeterlilik rasyosunu ise yüzde 18,93 olarak gerçekleştirme başarısını gösterdi. 2024’ün ilk 9 ayında millî ekonomiye 157 milyar TL nakdi ve 47 milyar TL gayri nakdi olmak üzere toplam 204 milyar TL’lik katkı sağlamış olmaktan gururluyuz. Bu dönemde fon kaynağımızı da genişlettik ve topladığımız fonları yüzde 6 büyüterek 188 milyar TL’ye ulaştırdık. Topladığımız fonlarla ekonominin can damarı olan KOBİ’leri finanse ederek bu firmaların finansman kullanımını 2024 yılı ilk dokuz ayında yıllık yüzde 28 oranında artırdık.”

 

Yılın üçüncü çeyreğinde, müşteri deneyimini iyileştirme ve dijitalleşme çalışmalarına hız kesmeden devam ettiklerini belirten Akşam, “Sunduğumuz yenilikçi dijital çözümler ve kapsayıcı stratejiler sayesinde, bankacılık hizmetlerine erişimi daha kolay hale getirerek, işlemlerin bireyselde yüzde 82’sini, tüzelde ise yüzde 68’ini hiç şubeye gelmeden yapılabilmesini sağladık. Tüzel müşterilerimize dijital kanallardan sunduğumuz mevcut çözümleri de yeni fonksiyonlarla güçlendirdik. Swift GPI fonksiyonu ile müşterilerimizin uluslararası para transferlerini uçtan uca izleyebilmelerini ve böylelikle güvenli ve şeffaf bir ödeme deneyimi yaşamalarını sağladık. İBKB (İhracat Bedeli Kabul Belgesi) işlemlerinin dijital kanallarımıza eklenmesi ile ihracatçı müşterilerimizin uluslararası ticarette işlemlerini kolaylaştırdık. Çek karnesi başvurusu, senet ödemesi gibi işlemleri de dijital kanallarımıza ekleyerek, tüzel müşterilerimizin işlerine ara vermeden birçok bankacılık işlemini yapmasını sağlıyoruz. Bunun yanı sıra ‘Ödeme İste’ hizmetimizi İnternet Şube ve Türkiye Finans Mobil Şube üzerinden işlem yapan tüm bireysel ve ticari müşterilerimizin kullanımına sunduk. Müşterilerimiz böylece dijital kanallarımız üzerinden FAST ve havale limitleri dâhilinde diledikleri kadar Ödeme İste talebi oluşturabilme, alacaklarını tahsil edebilme ve ortak harcamalarını paylaşabilme imkânına kavuştu.”

 

“22 bin 630 saatlik işin robotlar tarafından yapılmasını sağladık”

 

Türkiye Finans’ın müşteri ve çalışan deneyimi alanındaki dijitalleşme çalışmaları hakkında da bilgi veren Murat Akşam, konuyla ilgili şunları söyledi: “İnsan odaklı teknoloji anlayışıyla müşteri ve çalışan deneyimimizi üst seviyeye taşıdık. Dijital müşteri deneyimine yaptığımız yatırımlar, yapay zekâ desteğiyle geliştirdiğimiz yenilikçi iş modelleri ve ürünlerle mobil bankacılığı kullanan müşterilerimizin oranını 2024’ün ilk 9 ayında yüzde 96’a ulaştırdık. Dijital kanallardan gelen olumlu müşteri bildirimleri yüzde 88’e ulaşırken, yeni kazanılan müşterilerin yüzde 30’unu dijital kanallarımız üzerinden edindik. Aynı zamanda Robotik Süreç Otomasyonu (RPA) Projeleri ile de yıl başından bu yana 22 bin 630 saatlik işin robotlar tarafından yapılmasını sağladık. Böylelikle verimliliği artırırken çalışanlarımızın üzerindeki iş yükünü de azalttık.” 

 

Bankanın başarılarının üçüncü çeyrekte elde edilen uluslararası ödüllerle global düzeyde takdir görmeyi sürdürdüğünü ifade eden Akşam, sözlerini şöyle tamamladı: “Müşterilerimizin ve çalışanlarımızın deneyimini geliştiren ve sürdürülebilir bankacılığın en güçlü aracı olarak değerlendirdiğimiz dijitalleşme yolculuğunda şimdiye kadar kat ettiğimiz mesafeyle gurur duyuyoruz. 2024’ün son çeyreğinde de insan odaklı teknoloji ve inovasyonlarla mükemmel müşteri deneyimini geliştirmeye, sürdürülebilir kalkınma perspektifi ve kapsayıcı bankacılık stratejileriyle üretimi ve ticareti desteklemeye devam edeceğiz.” 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Sinemada kadının adı var

İzmirli kadınlar, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Sinema Atölyesi’nde sanat dünyasının kapılarını araladı. Kadınlar uygulamalı eğitim aşamasında Şirince’de belgesel çekimlerine başladı. Sadece sinema izleyicisi olan kadınlar şimdi çekecekleri filmleri festivallere göndermeyi hedefliyor.

İzmir Büyükşehir Belediyesi Kadın Çalışmaları Şube Müdürlüğü, Sinema Atölyesi ile kadınların sanat dünyasına adım atmasını sağlıyor. 6 ay teorik ve uygulamalı sinema eğitimini içeren atölye, hayalleri gerçek kılıyor. Ücretsiz verilen Sinema Atölyesi’nde teorik eğitimi bitiren kadın kursiyerler, Selçuk’ta Şirince Mahallesi’nde belgesel çekimlerine başladı. Daha önce sadece sinema izleyicisi olduklarını belirten kadınlar, bu atölye sayesinde bakış açılarını genişletip sinemaya farklı bir gözle bakmaya başladıklarını ifade etti. Eğitmenler Tuğçe Soytürk ve Kibar Dağlayan Yiğit eşliğinde bir kurmaca bir de belgesel film çekecek kadınlar, film festivallerine katılarak “Sinemada biz de varız” demeye hazırlanıyor.

Filmin her aşamasında kadınlar görev alıyor

Atölye çalışmaları hakkında bilgi veren Kadın Çalışmaları Şube Müdürlüğü Örnekköy Kadın Dayanışma Merkezi Sinema Atölyesi Eğitmeni Tuğçe Soytürk, “Kadın Çalışmaları Şube Müdürlüğü olarak Sinema Atölyesi’ni yürütmeye devam ediyoruz. Bu kapsamda Seferihisar’da Bilgi Olgaç Sinema Atölyesi ve Karşıyaka Örnekköy’de Afife Jale Sinema Atölyesi olarak senaryo, kamera teknikleri, kurgu gibi teorik ve uygulamalı eğitimler veriyoruz. Uygulamalı derslerimizde olabildiğince İzmir’in farklı bölgelerinde çalışmaya dikkat ediyoruz. Bu çalışmaların sonucunda kurmaca ve belgesel olmak üzere iki film çekilecek. Kadınlar bu filmlerin her aşamasında görev alıyor” dedi. 

Ücretsiz sinema eğitimi

Sinemanın sektör anlamında maliyetli bir alan olduğunu belirten Tuğçe Soytürk, “İzmir’de sinema alanında ücretsiz eğitim veren bir yer yok. İzmir Büyükşehir Belediyesi, ücretsiz eğitim sağlıyor. Dolayısıyla biz dezavantajlı kesime de hitap etmiş oluyoruz. Ekonomik gelir seviyesi düşük insanların da sinemaya dâhil olmasını, eğitim almasını sağlıyoruz. Atölyeden çıkan filmleri festivallere de gönderiyoruz. Ayrıca iyi bir izleyici yetiştiriyoruz. Kursiyerler sinemaya farklı bir gözle bakmaya başlıyor. Dizi izleyicisinden festival filmleri izleyicisine ulaşmaya çalışıyoruz ve bu gelişimi de gözlemliyoruz” diye konuştu.

Şirince’nin kıyamet hikâyesi

31 yaşındaki Dilara Girgin isimli kursiyerin kaleme aldığı metin üzerinden belgesel çekimine başlayan kadınlar, Şirince’nin tarihi, doğal ve kültürel güzelliklerini ekrana yansıtacak. Belgeselin ana konusu ise Şirince’nin aslında dünya tarafından tanınan bir köy olması. 21 Aralık 2012’de kopacak kıyametin Şirince’yi etkilemeyeceği yönündeki efsane üzerine odaklandıklarını söyleyen Girgin, “İleride sinema sektöründe yer almak istiyorum. Kadınların her yerde olmasını ve her alanda görev almasını doğru buluyorum. Kadınlar isterse her şeyi başarabilir. İzmir Büyükşehir Belediyesi de bu konuda bize destek sağlıyor. Başkanımız Dr. Cemil Tugay’a ve hocalarımıza teşekkür ediyorum” dedi.

“Çok büyük bir farkındalık oluştu”

Farklı yaş gruplarından pek çok kadının yer aldığı kursta eğitim gören 47 yaşındaki kursiyer Derya Erdoğan da “Sosyal medya üzerinden kurs duyurusunu gördüm. Sıradan bir sinema izleyicisiydim, hevesle kursa katıldım. Eğitimlerde teknik konuları öğrendik. Çekim açıları, planlar, senaryo konularında eğitim aldık. Çekim yaparak kamerayı tanıdık. Bakış açım o kadar değişti ki artık film izlerken teknik detayları fark edebiliyorum ve yönetmenlerin vermek istediği mesajları hissediyorum. Çok büyük bir farkındalık oluştu. İnsanlar bazen düşüncelerini sadece sözel olarak aktaramayabiliyor. Sinema da ayrı bir aktarım sanatı. Kadınlar bu tip kursları değerlendirmeli. Benim idolüm buradaki hocalarım oldu. Onların eşliğinde çektiğimiz filmleri festivallere yollamayı hedefliyoruz” dedi.

“Hayata bakış açım değişti”

Türk sinemasını çok sevdiğini ve bu yüzden kursa katılmaya karar verdiğini ifade eden 63 yaşındaki Yüksel Mizmizlioğlu isimli kursiyer ise “Türk sinemasını çok sevdiğim için sinemaya ilgi duydum ve kursa başladım. Burada kamerayı kullanmayı, sinemanın tarihini öğrendim. Güzel bilgiler edindim. Sinemaya sevgim vardı ama şimdi film çekmeye de heves duyuyorum. Her şeyi belgesel gibi çekmek istiyorum. Hayata bakış açım değişti. Filmleri artık daha dikkatli izliyorum ve festivallere gidiyorum” sözlerine yer verdi.

“Sinema benim için ulaşılmaz bir yerdeydi”

Sinemayı çok sevdiğini ve kursa büyük bir hevesle başladığını söyleyen 34 yaşındaki kursiyer Hatice Okur Günay, “İzmir’de 2 yıldır yaşıyorum. Kibar Dağlayan Yiğit’in Mahallenin Kadınları Sinema Yapıyor adlı çalışmasını gördüğümde ben de çalışmalara katılmak istedim. Daha sonra bu kurstan haberdar oldum. İlk 3 ay boyunca teorik eğitimlerimizi aldık. Senaryo nasıl yazılır, kamera nasıl kurulur, çekim nasıl yapılır öğrendik. Şimdi de teorik olarak öğrendiklerimizi pratiğe döktüğümüz aşamaya geçtik. Ben iyi bir sinema izleyicisiyim ama sinema benim gözümde çok ulaşılmaz bir yerdeydi. Bu atölye bana sinemanın yapılabilir ve ulaşılabilir olduğunu gösterdi. Herkesin dünyayı gördüğü yeri başkalarıyla paylaşabilmesinin mümkün olduğunu gösterdi. Hedefim burada öğrendiklerim ışığında kendi gözümden gördüklerimi aktarmak” ifadelerini kullandı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Enerjisa Enerji müşterilerine doğa dostu Yeşil Enerji ile ticari avantaj getiriyor

Müşterilerinin elektrik tüketimini yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlamayı taahhüt eden ve ihtiyaca en uygun çözüm ile sertifika tipini belirleyen Enerjisa Enerji, uluslararası geçerliliği olan bu uygulama sayesinde birçok avantaj sunarken, karbonsuz bir geleceğe de katkı sağlamaya devam ediyor.

 

‘Herkes için daha iyi bir gelecek’ vizyonuyla Türkiye’nin enerji dönüşümüne öncülük eden lider elektrik dağıtım, perakende satış ve müşteri çözümleri şirketi Enerjisa Enerji, uluslararası geçerliliği olan yeşil enerji sertifikasyon sürecini robotik otomasyona taşıdı. İş süreçlerinde dijitalleşmeyi destekleyen bu yenilikçi ve doğa dostu yaklaşım ile yeşil enerji satışı yapılan tüm müşterilerine, tüketimlerinin yenilenebilir enerji oranını belirten aylık itfa belgelerini otomatik olarak robot yardımıyla gönderen Enerjisa Enerji, birçok alanda olduğu gibi bu alanda da teknolojiyi doğanın ve müşterisinin yararına kullanıyor.

 

1 yılda yüzde 400 artışla 30 sektöre yeşil enerji 

 

Enerjisa Enerji, 2023-2024 yılları geçişlerinde yeşil enerji satışını yüzde 400 oranında artırarak büyük bir başarıya imza attı. 2023 yıl sonu itibarıyla portföyünde yer alan işletmelerin 2.671 GWh’lik elektrik tüketimi Yeşil Enerji ile sertifikalandırıldı. Bu sertifikalandırmayla yaklaşık 1.2 Milyon ton karbon emisyonunun önüne geçilerek doğanın korunmasına önemli bir katkı sağlanacak. Enerjisa Enerji’nin Serbest Tüketici portföyü için ise 3.608 GWh’lik hacim tamamen yenilenebilir kaynaklardan tedarik edildi. Bu hacmin 2024 yılı sonunda %14’lük artış ile 4.100 GWh’e ulaşması hedefleniyor. Yeşil enerji itfalarında gösterilen bu büyük başarı, Enerjisa Enerji’nin sürdürülebilirlik odağındaki çalışmaları ile sektördeki liderliğini sağlamlaştırırken Türkiye’nin enerji dönüşümüne ve net sıfır karbon taahhüdüne katkı sağlama konusundaki iddiasını da destekliyor. Kamu, gıda, tekstil ve turizm vb. gibi sektörler olmak üzere bugüne kadar 30’un üzerinde sektöre yeşil enerji uygulamaları ile uçtan uca çözümler sunarak elektrik enerjisi kullanımlarını yeşil enerjiye dönüştürürken, bir yandan da karbon emisyonlarını azaltarak daha iyi bir gelecek yolunda emin adımlarla ilerliyor.

Enerjisa Enerji’nin 2023 yıl sonu itibarıyla yeşile dönüştürdüğü 6.279 GWh’lık tüketim, yaklaşık 4.2 milyon konutun yıllık tüketimine denk geliyor.

 

 

 

Yeşil enerji sertifikasyonu ticarette avantaj sağlıyr

 

Elektrik tüketimini yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlamayı taahhüt eden ve Enerjisa’dan ihtiyacına en uygun çözüm ile sertifika tipine göre elektrik tüketimini yeşile çeviren  şirketler, uluslararası geçerliliği olan bu uygulama sayesinde birçok avantaj ediniyor. Doğa dostu bu çözüm sayesinde hem kendi kurumlarının hem de Türkiye’nin sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sağlamanın yanı sıra, özellikle Avrupa ülkelerine ihracat yapan şirketler önemli fırsatlar elde ediyor. Yine Avrupa Birliği ülkelerine ihracat yapan şirketlerin bu sertifikayı elde etmesinin birçok sektör için zorunluluk haline de gelmesi bekleniyor. Enerjisa, müşterilerine tüketim analizi, yeşil enerji oranının belirlenmesi, sertifika tipi seçimi, protokol imzalanması ve sertifika tipine bağlı olarak raporlama hizmetlerini bir bütün halinde sunarak maksimum faydayı sağlamayı hedefliyor.

 

Yeşil enerjinin ihracat yapan şirketler için kilit rol oynadığına inanıyoruz

 

Enerjisa Perakende Satış Şirketleri Genel Müdürü Ersin Esentürk, “Dünyanın en önemli gündem maddesi olan iklim krizinin üstesinden gelebilmek adına enerji sektörüne büyük görevler düşüyor. Yenilenebilir enerji yatırımlarının fosil yakıt yatırımlarının önüne geçmesi ile birlikte dünyamız ve gelecek nesiller için umutlu bir atmosfer oluştu. Bu konuda Türkiye olarak yenilenebilir enerji kurulu gücünde 11. Sıraya yükselerek iddiamızı ve kararlılığımızı da bir kez daha kanıtlamış olduk.

 

Yeşil enerji sertifikası ile buluşan ve Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere yurt dışına ihracat yapan şirketlerimiz için yakın gelecekte ön koşulu yeşil enerji olan kredilere yani yeşil fonlara erişimde önemli yasal düzenlemeler yapılmasını bekliyoruz. Müşterilerimize tüketim analizi, yeşil enerji oranının belirlenmesi, sertifika tipi seçimi, protokol imzalanması ve sertifika tipine bağlı olarak raporlama hizmetlerini bir bütün halinde sunduğumuz bu uygulama kapsamında bu rakamlara ulaşırken amacımız gelecek nesiller için Türkiye’de daha temiz, daha verimli enerjiye ve herkes için daha iyi bir geleceğe katkı sağlamak. Yeşil Enerji itfa sürecini robotik otomasyona taşıyarak müşterilerimize daha hızlı ve doğa dostu bir hizmet sağlıyoruz. Yeşil Enerji uygulamalarımızda uluslararası arenadaki ve sektördeki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Yeşil enerjinin ihracat yapan şirketler için kilit rol oynadığına inanıyoruz. Müşterilerimizin ihtiyaçlarına en uygun çözümleri sunabilmek için ürün ve hizmet yelpazemizi çeşitlendirerek geliştirmeye devam edeceğiz.” dedi.

 

 

’Yeşil Enerji’ Kapsamındaki Çözümler ve Ürünler Hakkında

 

Enerjisa Enerji, doğanın ve gelecek nesillerin korunması adına yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen, uluslararası geçerliliğe sahip akredite kuruluşlarca sertifikalandırılan ve şeffaf olarak raporlanabilen yeşil enerjiyi müşterilerine sağlıyor. Müşterilerinin ihtiyaçlarına yönelik farklı yeşil enerji sertifikasyon çözümlerinin sunulması ile tesislerin elektrik tüketiminden kaynaklı sera gazı salınımları azaltılıyor veya nötr seviyeye getiriliyor. Bu kapsamda Enerjisa, tüketim analizi, yeşil enerji oranı belirlenmesi, sertifika seçimi, protokol imzalanması ve sertifika tipine bağlı olarak raporlama hizmetlerini sunuyor. Yeşil Enerji Sertifikasıyla işletmeler müşterilerinin sürdürülebilirlik konusundaki taleplerini karşılarken, kendi sürdürülebilirlik hedeflerine de bir adım daha yaklaşıyorlar.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı