Aylık arşivler: Şubat 2025

Metabolik cerrahi ile Tip 2 diyabet tedavisi mümkün

Tip 2 diyabeti olan bireylerin tedavisinde cerrahi seçeneğin de yer aldığının altını çizen VM Medical Park Gebze Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Saydam, “Medikal Tip 2 diyabet tedavisine yanıt vermeyen ve kitle indeksi 30’un üzerinde olan hastalar da metabolik cerrahi operasyonu olabilmektedir. Metabolik cerrahide asıl amaç ince bağırsağın son kısmının daha aktif bir şekilde kullanılmasını sağlayan yöntemlerle insülin direncine karşı savaşmaktır” dedi.

 

VM Medical Park Gebze Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Saydam, tip 2 diyabet ve tedavi yolları hakkında açıklamalarda bulundu.

Diyabetin tanımını yapan Doç. Dr. Saydam, “Diyabet, pankreasın yeterli miktarda insülin hormonu üretmemesi (Tip 1) ya da ürettiği insülin hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması (Tip 2) durumunda gelişen ve ömür boyu süren bir hastalıktır. Hasta, yediği besinlerden kana geçen şekeri yani glikozu kullanamaz ve kan şekeri yükselir” diye konuştu.

GENETİK YATKINLIK NEDEN OLABİLİR

Tip 2 diyabetin nedenlerine değinen Doç. Dr. Saydam, “Tip 2 diyabet hastalığının en önemli nedenleri arasında genetik yatkınlık, obezite ve fiziksel hareketsizlik yer almaktadır” şeklinde konuştu.

SIK İDRARA ÇIKMA GÖRÜLEBİLİR

Doç. Dr. Saydam, Tip 2 diyabeti olan ve kan şekeri yüksek olan kişilerde görülebilecek belirtileri şöyle sıraladı:

  • “Sık idrara çıkma,
  • Ağız kuruluğu,
  • Çok su içme,
  • Açlık hissi,
  • Cilt yaralarının geç iyileşmesi,
  • Kuru ve kaşıntılı bir cilt,
  • Sık sık infeksiyon gelişmesi,
  • Ellerde ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma görülür. Ancak bu belirtiler zaman içinde yavaş yavaş ortaya çıkar.”

KAN ŞEKERİ DÜZEYİNE BAKILARAK TEŞHİS EDİLEBİLİR

Tip 2 diyabet tanısının nasıl konulduğundan bahseden Doç. Dr. Saydam, şu bilgileri paylaştı:

“Diyabeti olmayan bir birey kan şekeri düzeyi açlık halinde 120 mg/dl, tokluk halinde (yemeğe başladıktan iki saat sonra) 140 mg/dl’nin üstüne çıkmaz. Açlıkta veya toklukta ölçülen kan şekeri düzeyinin bu değerlerin üstünde olması diyabetin varlığını gösterir. Bir kişinin diyabetli olup olmadığı Açlık Kan Şekeri (AKŞ) ölçümü veya Oral Glikoz Tolerans Testi (OGTT) yapılarak saptanır. AKŞ ölçümü 100-125 mg/dl olması gizli şeker (pre-diyabet) sinyalidir. AKŞ ölçüm sonucunun 126 mg/dl veya daha fazla olması, diyabetin varlığını gösterir. OGTT’de glikozdan zengin sıvı aldıktan 2 saat sonraki kan şekeri değeri önemlidir. İkinci saat kan şekeri ölçümü 140-199 mg/dl ise gizli şeker, 200 mg/dl veya daha yüksek ise diyabet tanısı konulur.”

ŞİŞMAN BİREYLER RİSK ALTINDADIR

Tip 2 diyabetin hemen hemen herkeste ve her yaşta görülebileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Saydam, hangi bireylerin risk altında olduğunu şu şekilde sıraladı:

  • “Ailesinde diyabetli olanlar,
  • Şişman kişiler,
  • 4 kg’dan daha ağır bebek doğuran kadınlar,
  • Stres altında yaşayan kişilerde diyabetin görülme riski daha yüksektir.
  • Ayrıca pankreasın kronik iltihabı, pankreas tümörleri ve ameliyatları ile hipertiroidi, akromegali gibi bazı hormon hastalıkları Tip 2 diyabete yol açabilir.”

ŞEKER HASTALIĞI KALICI OLARAK GEÇMEZ 

Şeker hastalıklarının tamamen geçmeyeceğini söyleyen Doç. Dr. Saydam, “Şeker hastalıkları ortaya çıktıktan sonra ömür boyu devam eden bir hastalıktır ve tamamen geçirmeye yönelik medikal bir tedavisi yoktur. Tip 2 diyabeti olan kişiler kilo verir ve daha aktif bir hayat sürerse kan şekerini kontrol altına alıp, etkilerini azaltabilirler ancak kalıcı olarak geçiremezler” dedi.

TEDAVİ YOLLARI

Tedavi yollarına değinen Doç. Dr. Saydam, “Tip 2 diyabetin tedavileri arasında medikal beslenme tedavisi yani beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi, yaşam tarzının değiştirilmesi, egzersiz programlarının uygulamaya koyulması yer almaktadır. Eğer bu tedavi planına uyulmasına rağmen kan şekeri normal sınırlar içinde tutulamazsa, ağızdan hap olarak alınan şeker düşürücü ilaçlar tedaviye eklenir. Ancak bazı Tip 2 diyabetliler kan şekeri düzeyini normal sınırlar içinde tutabilmek için insüline ihtiyaç duyulabilir. Bu durumlarda uygun dozda yapılan insülin enjeksiyonları ile tedavi desteklenir. Ağızdan şeker düşürücü hap veya insülin tedavisi alan Tip 2 diyabetlilerin haftanın belirli günlerinde kan şekerini ölçmeleri son derece önemlidir” ifadelerini kullandı.

CERRAHİ TEDAVİ UYGULANABİLİR

Medikal tedavilerin yetersiz kaldığı durumlarda cerrahi tedavi uygulanabileceğini dile getiren Doç. Dr. Saydam, “Metabolik cerrahi tedavisi uygulanabilir. Metabolik cerrahi de asıl amaç ince bağırsağın son kısmının daha aktif bir şekilde kullanılmasını sağlayan yöntemlerle insülin direncine karşı savaşmaktır. Bu yöntemler tüm dünyada kabul görmüş yaklaşık 15-17 ameliyat ve versiyonları ile icra edilmekte ve bilimsel yayınlarla etkinliği tespit edilmektedir. Hasta seçiminde vücut kitle indeksi de büyük önem taşımaktadır. Medikal Tip 2 diyabet tedavisine yanıt vermeyen ve kitle indeksi 30’un üzerinde olan hastalar da metabolik cerrahi operasyonu olabilmektedir. Diyabet ilaçlarına bağımlı hale gelmiş kişiler de diyabet cerrahisi ile tedavi için uygundur. Diyabetin göz, böbrek gibi başka organlara da verdiği hasarlar düşünülürse; diyabet cerrahisi bu komplikasyonları da önleyeceği için tercih edilebilir bir tedavidir. Tip 2 diyabet ameliyatı sonrasında birkaç aylık dönemde hekimin vereceği diyet programına uyulmalı ve protein ağırlıklı beslenilmelidir. Metabolik cerrahi ameliyatları sonrası tekrar kilo alma riski olsa da bu oran klasik obezite cerrahisi sonrası riske göre oldukça azdır” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Octet Türkiye’nin İşlem Hacmi 55 Milyar TL’yi Aştı

Fintek sektörünün öne çıkan oyuncularından Octet Türkiye, 2024 yılına dair sonuçlarını açıkladı. Octet Türkiye, geçen yıla göre işlem hacmini artırarak büyümesini sürdürdü. 2023 yılı sonunda 5.500 olan müşteri sayılarının 7.500’e ulaştığını dile getiren Octet Türkiye CEO’su Derya Ekemen Fidan, “2024 yılında işlem hacmimiz 55 milyar TL’yi aşarken, ortalama işlem tutarımız 183 bin TL seviyesine yükseldi. İşlem adedimiz de artış göstererek 305 binin üzerine çıktı. 2025 yılında en az 2,5 kat büyümeyi hedefliyoruz.” dedi.

 

Tahsilat yöntemleri ve ödeme çözümleriyle şirketlerin güçlü bir nakit akışı ve likiditeye sahip olmasını sağlayan Octet Türkiye, 2024 yılına dair sonuçlarını açıkladı. Octet Türkiye, geçen yıla göre işlem hacmini artırarak büyümesini sürdürdü. 2024 yılında ciro ve gelirlerdeki sağlıklı büyümelerini sürdürerek işlem hacmini iki kat artırdıklarını ifaden eden Octet Türkiye CEO’su Derya Ekemen Fidan, “Hizmet verdiğimiz toplam müşteri sayımız yıl sonunda 7.500’e ulaştı. Toplam işlem adedimiz 305 bin seviyesini geçerken, ortalama işlem tutarımız 183 bin TL’ye yükseldi ve işlem hacmimiz 55 milyar TL’yi aştı. Toplam hacim içindeki 3 ve 12 taksitli işlemler yüzde 12 seviyesinde olurken, 6 taksitli işlemler yüzde 13, tek çekim işlemleri ise yüzde 28 dolayında gerçekleşti. Bu sonuçlar, finansal gücümüzü ve müşterilerimize sunduğumuz çözümlerin başarısını bir kez daha kanıtlıyor.” dedi.

 

“Finansal İhtiyaçlara Yenilikçi ve Sürdürülebilir Yöntemlerle Yanıt Veriyoruz”

 

Octet Türkiye, otomotiv, kimya, gıda, tarım, tekstil, makine, yapı malzemeleri, ilaç ve hızlı tüketim gibi pek çok sektörde faaliyet gösteren işletmelere nakit akışlarını etkin ve verimli bir şekilde yönetme imkânı sunuyor. Octet Türkiye CEO’su Derya Ekemen Fidan, şirketin sektörel kapsama alanı ve katkıları hakkında şunları söyledi: “Farklı büyüklükteki işletmelere özel çözümlerimizle ticaret süreçlerini kolaylaştırıyor, işletmelerin finansal ihtiyaçlarına yenilikçi ve sürdürülebilir yöntemlerle yanıt veriyoruz. 2024 yılında elde ettiğimiz güçlü finansal performans ve büyüme oranımız, müşterilerimize sağladığımız katma değerin bir göstergesi. Hizmet verdiğimiz işletmelerin hem Türkiye ekonomisine hem de küresel ticarete daha etkin şekilde katkıda bulunmalarını desteklemekten gurur duyuyoruz.”

 

2024’ün ikinci yarısında hayata geçirdiğimiz Octet Mobil uygulaması, cep telefonlarını POS cihazına dönüştürerek işletmelerin tahsilat süreçlerini daha esnek, hızlı ve güvenli hale getirdi. Ayrıca, açık bankacılık ürünümüz sayesinde müşterilerimizin finansal işlemlerini daha hızlı ve güvenli biçimde gerçekleştirmelerine imkân tanıyarak hizmet çeşitliliğimizi genişlettik.” dedi.

 

“2025 Yılında En Az 2,5 Kat Büyüme Hedefliyoruz”

 

Derya Ekemen Fidan, “Octet Türkiye olarak, 2025’te fintek sektörünün dijitalleşme trendlerini biçimlendiren, dönüşüme rehberlik eden bir konumda olmayı hedefliyoruz. Bu doğrultuda, 2025 yılında yapay zekâ ve veri analitiği başta olmak üzere, yeni nesil teknolojilere önemli yatırımlar yapacağız. 2025 yılında ürün gruplarına göre ciro ve gelirde en az 2,5 kat büyüme hedefliyoruz.

 

2025 yılı, müşteri deneyimini mükemmelleştirmeye, sürdürülebilirliğe ve yeni ürün ile inovasyona daha fazla odaklanacağımız bir dönem olacak. İşletmelerin nakit akışını daha verimli yönetmelerini sağlamak, finansmana erişimi kolaylaştırmak ve farklı sektörlerin ihtiyaçlarına yenilikçi çözümler sunmak için ürünlerimizi geliştirmeye devam edeceğiz. Aynı zamanda, sürdürülebilir iş modelleri geliştirerek ekonomik büyümeye ve toplumsal faydaya katkı sağlamayı da önceliklerimiz arasında görüyoruz.” açıklamalarında bulundu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Standarda Esas Patent’ten lisans geliri elde eden ilk ve tek Türk şirketi Vestel oldu

Standarda Esas Patent (SEP) lisans programında, ‘lisansör olarak yer alan ilk Türk şirketi’ unvanına sahip olan Vestel yeni bir başarıya imza attı. Vestel, lisansörü olduğu Via LA AVC lisans programı ile SEP lisanslamasından gelir elde eden ilk ve tek Türk şirketi oldu.

 

Standarda Esas Patent (SEP) lisans programında lisansör olarak yer alan ilk Türk şirketi unvanına sahip Vestel, teknoloji alanındaki başarılarına bir yenisini daha ekledi. Şirket, tüketici elektroniği alanında dünya çapında itibara sahip Via LA AVC lisans programına lisansörleri arasında yer aldı. Vestel bu sayede ‘SEP lisanslamasından gelir elde eden ilk ve tek Türk şirketi’ unvanına kazandı.

 

AVC (Advanced Video Coding) standardı, günümüzün popüler ürünlerinde, özellikle televizyonlar ve akıllı telefonlarda kullanılan video kodlama teknolojisini ifade ediyor. Vestel, lisans programına, Via LA’nın belirlediği bağımsız IP firması tarafından incelenen ve uygun bulunan Standarda Esas Patent (SEP) ile katılmayı başardı. Programda Vestel’in yanı sıra Dolby, Samsung, Apple, Google, LG gibi dünya markaları yer alıyor.

 

Vestel CEO’su Ergün Güler, böylesine prestijli bir platformda yer almanın, Vestel’in teknolojiye yaptığı katkıyı ve Ar-Ge vizyonunu bir kez daha gözler önüne serdiğini vurguladı. Güler, “Vestel olarak, teknoloji üretimindeki gücümüzü, dünya çapında yürüttüğümüz Ar-Ge faaliyetlerimizden ve 1800 kişilik uzman Ar-Ge ekibimizin yenilikçi vizyonundan alıyoruz. Her yıl ciromuzun yüzde 2’sini Ar-Ge çalışmalarına yatırarak, geleceğin teknolojilerini şekillendirmeye ve sektörde fark yaratan çözümler sunmaya devam ediyoruz. Standarda Esas Patent (SEP) lisans programında ‘lisansör olarak yer alan ilk Türk şirketi’ unvanıyla bu alandaki liderliğimizi ve inovasyon odaklı yaklaşımımızı tüm dünyaya kanıtlamış olduk. Ayrıca, ‘SEP lisanslamasından gelir elde eden ilk ve tek Türk şirketi’ olarak, yalnızca Vestel’in değil, Türk teknoloji sektörünün de uluslararası arenadaki prestijine katkı sağladık” diye konuştu.

 

Bugün Ar-Ge yatırımlarıyla geleceği şekillendiren teknolojilere yön vermeye devam eden Vestel, gerçekleştirdiği çalışmalarla 6G ve Wi-Fi gibi çok önemli standartlara katkı sağlıyor. Halihazırda video kodlama teknolojisinde SEP olarak kabul görmüş başka patentleri de bulunan Vestel, video kodlama teknolojisinin yanı sıra, kablosuz ve hücresel haberleşme standartları ile ilgili yenilikler geliştiriyor, bu süreçte sektörün önde gelen büyük şirketleriyle birlikte teknolojiye yön veren çözümler üretiyor. Vestel bu çalışmaları ile teknolojinin gelişim aşamasında ilgili standartların şekillendirilmesinde aktif rol oynuyor.

 

Vestel’in Ar-Ge süreçleri, şirketin sektöründeki en iyi araştırmacılara sahip olmasının yanı sıra, yeni teknolojilerin gelişimine uzun vadeli bakış açısı ile yaklaşması sayesinde başarıya ulaşıyor. İleri teknoloji standartlarına katkı sağlayan bu çalışmalar, Vestel’in geleceğe yönelik güçlü Ar-Ge vizyonunu gözler önüne seriyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Acıbadem Kartal Hastanesi Açıldı!

Acıbadem Sağlık Grubu, İstanbul’un sağlığına yeni bir değer katan Acıbadem Kartal Hastanesi’ni hizmete sundu. Grup’un  İstanbul’daki 11. hastanesi olan Acıbadem Kartal, 17 Şubat 2025, Pazartesi günü ilk misafirlerini karşılamaya başladı. 

 

Türkiye’nin sağlıkta lider markası Acıbadem Sağlık Grubu; 5 ülkede, 25 hastane ve 14 tıp merkezi bulunan geniş hizmet ağına yeni eklediği Acıbadem Kartal Hastanesi ile 30 yılı aşkın tecrübesini şimdi de Kartal’a taşıyor. ‘Hasta güvenliği ve memnuniyeti’ odaklı hizmet anlayışıyla oluşturulan ‘Acıbadem Kalite’sinin yeni adresi; mimarisinden tıbbi teknolojisine, geleceğin sağlık vizyonunu bugüne yansıtıyor.    

 

Kartal bölgesinin sağlıkta referans merkezi 

 

Acıbadem Kartal Hastanesi; İstanbul’un hızla gelişen Kartal bölgesinde sağlıkta ‘referans merkezi’ olacak şekilde konumlandırıldı. Genel amaçlı bir hastane olan Acıbadem Kartal, kapsamlı hizmet yelpazesiyle her yaş grubuna ve sağlık ihtiyacına yönelik 7 gün 24 saat hizmet veriyor. Hastane; ihtiyaçlara göre dönüştürülebilen modüler ameliyathanesinden yapay zeka sistemlerinin bulunduğu ileri radyolojik görüntüleme teknolojisine kadar güçlü bir alt yapı ve donanıma sahip. Mimarisi, hasta güvenliği ve konforu için ‘minimum dolaşımla maksimum hizmet’ alınacak şekilde ‘optimal hareket’ anlayışıyla tasarlandı. İlgili tıbbi hizmetlerin aynı katta verilmesini sağlayan doğum, çocuk sağlığı ve hastalıkları, meme cerrahisi, gastroenteroloji, kozmetik dermatoloji gibi bölümleriyle de dikkat çekiyor. 

 

Modern hastane mimarisi deniz mavisiyle buluşuyor

 

Acıbadem Kartal; özellikli hizmetler sunulacak şekilde tasarlanan modern mimariyle inşa edildi. Akıllı bina teknolojisinin kullanıldığı, 30 bin m2 kapalı alanı bulunan hastanenin, tümü Marmara Denizi’nin mavi sularına bakan 6’sı suit olmak üzere 90 hasta odası ve 127 yatak kapasitesi bulunuyor. Hasta odaları, hastanın tıbbi ihtiyaçlarına ve konforuna yönelik tüm detaylar düşünülerek oluşturuldu.  

 

Modüler ameliyathaneden yapay zeka teknolojisine 

 

8 ameliyatın aynı anda yapılabildiği, ICG özellikli endovizyon sistemlerinin de bulunduğu modüler ameliyathaneler, farklı ameliyat türlerinin ihtiyaçlarına göre değişip, dönüştürülebilen esnek bir yapıyla hizmet veriyor. İleri görüntüleme yöntemleri kullanılan hastanede, yapay zeka algoritmasına sahip cihazlar sayesinde, tek seferde net ve doğru sonuçlar elde edilebiliyor. Deep Learning (Derin Öğrenme) teknolojisine sahip Bilgisayarlı Tomografi, hızlı ve 70 cm genişliğiyle 3 Tesla MR ve 3D teknolojili mamografi gibi hasta güvenliğini ve konforunu üst düzeye çıkaran teknolojiler bulunuyor. 

 

 

Anne –baba olmanın ayrıcalığı hissedilecek

 

Acıbadem Kartal Hastanesi, anne-baba olmanın ayrıcalığını hissettirecek şekilde özel olarak dizayn edilen doğum bölümüyle dikkat çekiyor. Doğum katında, hızlıca doğum odasına dönüşebilen hasta odaları bulunuyor. Suyun rahatlatıcı, gevşetici ve dengeleyici özelliklerinden yararlanarak doğum sürecini kolaylaştıran ‘suda doğum’ yönteminin de uygulandığı bölümde; annelere, denizi görebilecekleri, mavinin ferahlatıcı atmosferinde ağrısız ve ’keşkesiz doğum’ imkanı da sunuluyor. Doğum sonrası anne ve bebeğin bir arada ilk saatlerin keyfini yaşayabileceği ‘anne-bebek uyum’ odaları da bulunuyor. Ayrıca aynı katta yenidoğan yoğun bakım bölümü de mevcut. 

 

Çoğul ve riskli gebeliklerin de takibinin yapılacağı hastanede, yapay zekanın kullanıldığı ileri teknoloji sayesinde fetal anomaliler hızla teşhis edilebiliyor. 7 gün 24 saat hizmet verecek olan Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü; jinekolojik onkoloji, jinekolojik endoskopik ameliyatlar, kozmetik jinekoloji ve pelvik taban sağlığı gibi kadın sağlığında tüm ihtiyaçları tek bir adreste sunabiliyor. 

 

Çocuk sağlığına yönelik özellikli hizmetler

 

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nde 24 saat kesintisiz hizmet sunan Acıbadem Kartal’da özel olarak tasarlanan dekorasyonu ve imkanlarıyla çocukların hastaneye gelmekten mutlu olacakları bir atmosfer  oluşturuldu. Poliklinik hizmetlerinde; yenidoğan döneminden erken erişkinlik dönemine kadar çeşitli hastalıkların tanı ve tedavisi yapılıyor. Ayrıca çocuk cerrahisi ve çocuk endokrinolojisi gibi üst ihtisas alanlarında da tanı ve tedavi imkanı sunan hastane, bu alanda Kartal bölgesinde önemli bir ihtiyacı daha karşılıyor. 

 

Gastroenteroloji’de ileri düzey tanı ve tedavi imkanı

 

Toplumda sık rastlanan mide ve sindirim sistemi hastalıklarına yönelik özellikli konumlamasıyla gastroenteroloji alanındaki tanı ve tedavi hizmetleri aynı katta gerçekleştirebiliyor. Bölümde, poliklinik hizmetlerinin yanı sıra yüksek teknolojiye sahip 2 endoskopik işlem odası bulunuyor. Aynı katta endoskopik reflü tedavisi, endoskopik tüp mide, Endoskopik Submukozal Diseksiyon (EDS) ve Peroral Endoskopik Myotomi (POEM) gibi girişimsel işlemler de uygulanabiliyor. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İzmir’in parklarında etkinlik var

İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmirlilerin şehrin yeşil alanlarını keşfedip keyifli vakit geçirmeleri için “Parkta Etkinlik Var” programı başlattı. Yıl boyunca çeşitli parklarda organize edilecek etkinliğin ilk adresi Olivelo Yaşayan Parkı oldu.  Katılımcılar rehber eşliğinde Akdeniz ekosisteminin korunduğu eşsiz parkı gezerek hem canlı türlerini yerinde inceledi hem de doğayla buluştu.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, şehrin parklarını her yaştan İzmirli için daha canlı ve etkin bir hale getirmek için “Parkta Etkinlik Var” programı başlattı. İzmir Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Dairesi Başkanlığı tarafından düzenlenen etkinliklere katılanlar doğa yürüyüşü, bitki tanıma ve yetiştirme, kuş gözlemleri gibi aktivitelere katılarak doğayla iç içe huzurlu ve keyifli bir gün geçiriyor. “Parkta Etkinlik Var” buluşmalarının ilk ikisi, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Güzelbahçe Yelki Mahallesi’nde yer alan Olivelo Yaşayan Park’ında yapıldı.

Olivelo’nun eşsiz doğası keşfedildi

Akdeniz ekosisteminin çok iyi korunmuş örneklerinden biri olan Olivelo Yaşayan Parkı’nda buluşan yurttaşlar eşsiz doğanın tadını çıkardı. Park ve Bahçeler Dairesi’nin rehberleri önderliğinde doğa yürüyüşüne katılanlar yaklaşık iki saatlik rotayı adım adım keşfederken parkın ekosistemine dair bilgi aldı. Ziyaretçiler, Olivelo’da bulunan gözlem noktalarında alakarga, karatavuk, ispinoz, kızıl gerdan gibi birçok ötücü ile şahin, doğan gibi yırtıcı kuşları dürbün ve teleskoplarla doğal ortamında izleme fırsatı yakaladı.  

“Yaş sınırı yok, ücret yok, herkes davetli”

Yaş sınırı olmayan, ücretsiz etkinlik hakkında bilgi veren İzmir Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Dairesi Başkanlığı’nda görevli rehber Adem Akyol, “Olivelo Yaşayan Parkı Akdeniz ekosisteminin en canlı örneklerinden biri. Yurttaşlarımızın buraya gelmesi, bu türleri gözlemleyebilmesi için bu etkinlikleri yapmaya başladık. Olivelo’da yaklaşık iki saatlik süren programda öncelikle bölgenin doğasını, kuşlarını anlatıyoruz. Daha sonra buradaki ekosistemin, ağaçların nasıl oluştuğunu, birbiriyle olan ilişkilerine kadar her şeyi gelen misafirlerimize aktarmaya çalışıyoruz. Kuş gözlemciliği nedir, nasıl yapılır? Hangi alanlarda yapılır? Bütün bunları tek tek anlatıyoruz. Katılımcılara dürbün ve teleskop kullanımını da göstermeye çalışıyoruz. Etkinliğimize herkesi davet ediyoruz” şeklinde konuştu.

Etkinliklerin hangi gün ve saatte hangi parkta yapılacağı, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin sosyal medya hesaplarından İzmirlilere duyuruluyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Genç opera solistleri ilk elemelerde ter döktü

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Rotary Bölge 2440 ve Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı iş birliği ile 17-23 Şubat tarihlerinde düzenlenen Ulusal Genç Solist Yarışması’nın ilk elemeleri Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde (AASSM) başladı. Yarışmada derece elde ederek çeşitli ödüller alacak genç opera solistleri, Türkiye ve dünyadaki sanat kurumlarının kapılarını aralama fırsatı da bulacak.

Ulusal Genç Solist Yarışması, bu yıl 17-23 Şubat tarihlerinde iki ayrı kategoride AASSM’de yapılıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi, Rotary Bölge 2440 ve Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı iş birliği ile düzenlenen Ulusal Genç Solist Yarışması’nda ilk elemeler başladı. Alanında uzman önemli isimlerin yer aldığı jüri, çok sayıda genç sanatçı arasından seçim yapacak. Yarışmada, final bölümü halka açık ve ücretsiz olacak. Dereceye giren yarışmacılara pek çok farklı alanda ödüller de verilecek.

Final 22 ve 23 Şubat’ta

Ulusal Genç Solist Yarışması “Üniversite” ve “Genç Profesyonel” olmak üzere iki kategoride yapılıyor. Eğitimi hala devam eden adaylar “Üniversite” kategorisinde, okullarında son sınıf ya da mezun olan adaylar ise “Genç Profesyonel” kategorisinde yarışıyor. Yarışmanın ilk elemeleri AASSM Küçük Sahne’de başladı. İlk eleme bölümü, 18 Şubat ve 19 Şubat’ta da devam edecek. Yarı finale kalan yarışmacılar, 20 Şubat’ta Küçük Sahne’de halka açık yapılacak yarışmada final için mücadele edecek. “Üniversite” kategorisi finali 22 Şubat günü saat 19.00’da Küçük Sahne’de, “Genç Profesyonel” kategorisi finali ise 23 Şubat günü saat 19.00’da AASSM Büyük Sahne’de gerçekleşecek. Her iki finale girişler, halka açık ve ücretsiz olacak.

Ödül verilecek

“Genç Profesyonel” kategorisinde birinciye 75 bin lira, ikinciye 55 bin lira ve üçüncüye 35 bin lira ödül verilecek. “Üniversite” kategorisinde ise birinciye 35 bin lira, ikinciye 25 bin lira ve üçüncüye 15 bin lira ödül verilecek. Yarışmada Özeller Ödüller bölümü de yer alacak. Buna göre Necdet Aydın Genç Profesyonel Kategorisi Sahne Yorumu Özel Ödülü 15 bin lira ve Necdet Aydın Üniversite Kategorisi Sahne Yorumu Özel Ödülü, Zehra Yıldız Genç Profesyonel Kategorisi Özel Ödülü ve Zehra Yıldız Üniversite Kategorisi Özel Ödülü, 15 bin lira olacak. Jeanette Thompson Özel Ödülü ise 10 bin lira olarak belirlendi. Ayrıca bu yıl ilk kez Zehra Yıldız Opera Vakfı’nca Zehra Yıldız Özel Ödülleri ve jürinin uygun gördüğü yurt dışı ödülleri de sahiplerini bulacak. Yarışmada finale kadar gelemeyen yarışmacılar ile jüri üyeleri arasında hiçbir yarışmada olmayan bir buluşma da düzenlenecek. Jürinin geri bildirimleri, elenen yarışmacılara eğitimleri konusunda yön verecek.

Jüride kimler var?

Ulusal Genç Solist Yarışması’nda jüri başkanlığını İzmir Devlet Opera ve Balesi eski Müdür ve Sanat Yönetmeni, Solist Sanatçısı ve Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Öğretim Görevlisi Aytül Büyüksaraç üstleniyor. Glyndebourne, Kanada ve Şikago Operaları eski Genel Müdürü, Neue Stimmen Şarkı Yarışması Ön Elemeler Başkanı, Garsington Opera Yaz Festivali Sanat Danışma Kurulu Üyesi Brian Dickie, Polonya Ulusal Operası Teatr Wielki’de Opera Akademisi Genç Sanatçılar Programı Başkanı, Uluslararası Stanislaw Moniuszko Vokal Yarışması Direktörü Beata Klatka, Uluslararası Opera Artistleri (IOA) Kurucusu ve Sanat Yönetmeni, Opera Sanatçısı Kalle Kanttila, Opernstudio Thüringen eski Başkanı, Floransa Mascarade Operası Şan Danışmanı Prof. Siegfried Gohritz, İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi Müdürü, Keman Sanatçısı Emel Akçay Özer, İzmir Devlet Opera ve Balesi Baş Rejisörü Yiğit Günsoy, İstanbul Devlet Opera ve Balesi Baş Rejisörü, Solist Sanatçısı, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Öğretim Görevlisi, Zehra Yıldız Opera Vakfı Başkanı Caner Akın ve Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Öğretim Üyesi, Opera Sanatçısı Altan Akatay ise jüri üyelerini oluşturuyor.

Sponsorlar devrede

Bu yıl İzmir’in yanı sıra, İstanbul, Ankara, Adana, Antalya, Eskişehir, Mersin, Samsun, İskenderun ve İzmit ile KKTC’den olmak üzere 102 genç opera sanatçısı, İzmir’de konuk ediliyor. Yarışmanın sponsorları Swissotel Büyük Efes, Arkas Holding, ESBAŞ, Elmas Group Logistics, Bademler Köyü Koleji, Borovalı Otomotiv, İzmirart Design&Event ve K2 Güncel Sanat Merkezi’nden oluşuyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bel Ağrısı Sempozyumu’nda kanıta dayalı yaklaşımın önemi vurgulandı

İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü tarafından düzenlenen Bel Ağrısı Sempozyumu’nda toplumda yaygın şekilde görülen bel ağrısının nedenleri ve tedavi yöntemleri, uzman isimler tarafından pek çok yönüyle ele alındı.

Sempozyum Başkanı, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gül Baltacı, günümüzde bilim dünyasında kanıta dayalı yaklaşımın önemli olduğunu vurgulayarak “Bu sempozyumda kanıta dayalı uygulamaları en aktif şekilde nasıl gösterebiliriz, bunu tartışacağız ve en güncel bilgilerle katılımcıları donatmaya çalışacağız” diye konuştu.

 

 

İstanbul Atlas Üniversitesi Vadi Kampüs Dr. Ralph A. DeFronzo Oditoryumu’nda gerçekleştirilen sempozyum fizyoterapi ve rehabilitasyon uzmanları, beyin ve sinir cerrahisi uzmanları ve bu alanda eğitim gören öğrencileri bir araya getirdi. Sempozyum açılış konuşmaları ile başladı. 

 

Bel ağrısı alanında kanıta dayalı bilgiler çok önemli

 

İstanbul Atlas Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ersoy Kocabıçak, rektörlük olarak bu tür sempozyum ve kongrelerin sayısının ve kalitesinin artmasına önem verdiklerini ve desteklediklerini belirterek “Üniversitelerin üç görevi var: İlki eğitim-öğretim, diğeri araştırma ve geliştirme ve bunların bir arada olduğu bilimsel toplantlar. Yüz yüze bilimsel toplantılar çok önemli” dedi. Kendisi de beyin ve sinir cerrahisi uzmanı olan Prof. Dr. Ersoy Kocabıçak, “Bel ağrısı aslında benim de meslek pratiğimin bir kısmını oluşturuyor. Biz cerrahlar en iyi ameliyat hiç yapılmamış olan ameliyat deriz. Keşke böyle olabilse. İnsanoğlu neredeyse ayağa kalktığı günden itibaren bel ağrısı var. Tarih boyunca bilim dünyasında pek çok çalışma olduğunu biliyoruz. Geçen yüzyıldan itibaren sebepleri ve tedavileri daha net biliniyor. Bu alanda en önemli şey Q1 dergiler ve kanıta dayalı bilgiler çok önemli. Bu tür sempozyumların da bu alandaki katkısı çok önemli” dedi. 

 

Sempozyum önemli çıktılarıyla yararlı olacak

 

İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Aytolan Yıldırım, bel ağrısının güncel ve her yaş grubunu etkileyen bir sağlık sorunu olduğunu belirterek “Genel olarak bakıldığında 15-24 yaş arasında başlayan ve ileri yaşlara kadar çeşitli fizyolojik değişikliklerle ortaya çıkan bir semptomdur. Tüm insanların yüzde 85’inin en az bir kez bel ağrısı ile ilgili sıkıntılar yaşadığı bilinmektedir. Önleyici bilgiler konusunda da bilgilenmemiz gerekiyor ama doğru tedavi için fizyoterapist de çok önemli. Bugün bu konularda en güncel bilgileri öğreneceğiz” dedi. Üniversite olarak ulusal ve uluslararası düzeyde bu tür bilimsel etkinlik ve sempozyum düzenlemeyi öncelediklerini belirterek sempozyumun önemli çıktılarıyla yararlı olacağını söyledi.

 

Bel ağrısı ve kanıta dayalı yaklaşımlar ele alınacak

 

Sempozyum Başkanı, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gül Baltacı, “Neden Bel Ağrısı Senpozyumu düzenledik? Dünya Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Konfederasyonu 8 Eylül 2024 tarihinde “bel ağrısı” sloganı ile tüm dünyadaki fizyoterapi ve rehabilitasyon derneklerine bu deklarasyonu gönderdi. Birçok ülkede multisipliner yaklaşımla beraber kanıta dayalı şekilde aktif halde kutlamaya veya bu konuyla ilgili bilgilendirmeleri meslektaşlarımıza paylaşmaya başladık. Bu sene Dünya Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Konfederasyonu (WCPT) Toplantısı ve Kongresi 29-31 Mayıs’ta Japonya’da gerçekleştirilecek. Orada da en önemli gündemdeki konulardan biri bel ağrısı ve kanıta dayalı yaklaşımlar. Kanıta dayalı uygulamalar demek, Q1 dediğimiz üst düzey dergilerde yayınlanmış çalışmalar, klinik çalışmalarla kanıtlanmış bilgiler çok önemli. ‘Ben yaptım oldu’ değil ‘Biz bu işi doğru yerden öğrendik’ diyebilmemiz gerekiyor. Atlas Üniversitesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü olarak bel ağrısı konusunda kanıta dayalı uygulamaları en aktif şekilde nasıl gösterebiliriz, bunu tartışacağız ve bu konudaki en güncel bilgilerle katılımcıları donatmaya çalışacağız” dedi. 

 

Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölüm Başkanı Doç. Dr. Hilal Denizoğlu Külli, sempozyumun bilim dolu ve yoğun geçmesini dileyerek bilgi kazancı sağlaması açısından verimli olmasını temenni etti.

 

Doç. Dr. Halil Can: “Bel ağrısının sıklığı yüzde 7.3”

 

Açılış konuşmalarının ardından sempozyumun ilk konferansında Sempozyum Başkanı, İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Engin Şimşek oturum başkanı oldu. İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Cerrahi Tıp Bilimleri Bölümü Beyin ve Sinir Cerrahisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Halil Can, “Bel Ağrısı ve Nöroşirurjikal Yaklaşımlar” başlıklı konferansta bel ağrısının dünya çapında sıklığının yüzde 7.3 olduğunu belirterek yetişkin nüfusun yüzde 80’inin yaşamları boyunca en az bir kez bel ağrısı yaşayacağının tahmin edildiğini söyledi. Doç. Dr. Can, bel ağrısına neden olan sebepler ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.

 

Bel ağrısında fizyoterapi ve rehabilitasyon çeşitli yönleriyle ele alındı

 

“Bel Ağrısında Fizyoterapi ve Rehabilitasyon” başlıklı oturum, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa, Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Doç. Dr. Yıldız Analay Akbaba ve İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Doç. Dr. Aybüke Ersin’in oturum başkanlığında gerçekleşti. 

 

MANEX Kurucu Üyesi, Klinisyen Uzm. Fzt. Onur Seyrek, “Fizyoterapi ve Rehabilitasyonda Hikaye ve Ayırt Edici Özellikler” sunumunda hastaya yaklaşıma ilişkin bilgiler verdi. Nörogelişimsel Yoga Kurucusu, Dr. Fzt. Görkem Dizdar da “Kanıt Dayalı Egzersizler” başlıklı  sunumunda bel ağrısında önleyici ve tedavinin etkinliğini artıran egzersizleri anlattı.

 

Sempozyumun öğleden sonraki bölümünde bel ağrısının tedavisinde kullanılan manuel terapi teknikleri, etkili stabilizayon egzersizleri ve kinezyo bantlama ile ilgili Workshoplar gerçekleştirildi.  Eğitmen Doç. Dr. Hilal Denizoğlu Külli tarafından “Akut ve Kronik Dönemde En Etkili 5 Egzersiz” başlıklı workshopta akut ve kronik ağrı için kanıt düzeyi yüksek egzersizlerden örnekler paylaşıldı. “Akut Dönemde En Etkili 5 Kinezyotape Uygulaması” başlıklı diğer workshopta ise Eğitmen Prof. Dr. Gül Baltacı tarafından “Akut bel ağrısı için en etkili 5 kinezyotape tekniği” gösterildi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

1. Altın Çınar Uluslararası Kısa Film Yarışması başvuruları başladı

Osmangazi Belediyesi tarafından bu yıl ilk kez düzenlenen 1. Altın Çınar Uluslararası Kısa Film Yarışması için kayıtlar başladı. Sinemaseverler tarafından yoğun ilgi görmesi beklenen yarışmaya başvurular, 15 Mart tarihine kadar yapılabilecek.

 

Osmangazi’yi birbirinden yeni kültür-sanat etkinlikleri ile buluşturmayı sürdüren Osmangazi Belediyesi, bir ilke daha imza atarak 1. Altın Çınar Uluslararası Kısa Film Yarışması düzenliyor. ‘Hikayesi uzun bir yolculuk’ temasıyla düzenlenen yarışma için başvurular başladı. Yarışmaya en fazla 20 dakika uzunluğunda kurmaca, belgesel ve animasyon türünde filmler başvurabilecek.  Yarışma kapsamında bu yıl ‘En İyi Film Ödülü’nü kazanan yapıma 50 bin TL ödül verilecek. İkinciliği elde eden film 40 bin TL, üçüncü film ise 30 bin TL ile ödüllendirilecek. Ayrıca iki adet mansiyon ve bir jüri özel ödülüne layık görülen filmler de çeşitli ödüllerin sahibi olacak.

 

Son başvuru tarihinin 15 Mart olduğu yarışmada dereceye girenlere ödülleri düzenlenecek törenle verilecek. Yarışmaya katılmak isteyenler, başvuru detaylarına ve ayrıntılı bilgilere www.osmangazi.bel.tr adresi üzerinden ulaşabilecek.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Sevgililer Günü Bakırköy’de “Nâzım Hikmet ve Piraye” Söyleşisi ile Geçti

Bakırköy Belediyesinin her hafta İspirtohane Kültür Merkezi’nde düzenlediği “Bakırköy Muhabbeti” etkinliği, bu hafta 14 Şubat Sevgililer Günü dolayısıyla özel bir söyleşi ile taçlandı. Şair ve yazar Turgay Fişekçi’nin gerçekleştirdiği “Nâzım Hikmet ve Piraye” söyleşisi, dinleyicileri aşk ve edebiyat dolu bir yolculuğa çıkardı.

Vatandaşları birbirinden güzel söyleşilerle buluşturmaya devam eden Bakırköy Belediyesi, 14 Şubat Sevgililer Günü’ne özel bir söyleşi gerçekleştirdi. “Bakırköy Muhabbeti” kapsamında düzenlenen söyleşi kapsamında, şair ve yazar Turgay Fişekçi “Nâzım Hikmet ve Piraye”yi anlattı. Edebi kişiliğiyle gönüllerde ve hafızalarda taht kuran şair Nâzım Hikmet’in, aşkı Piraye’ye yazdığı şiirlerin ve mektupların okunduğu söyleşide duygu dolu anlar yaşandı. Soru ve cevap bölümüyle vatandaşların Nâzım’ı daha yakından tanıdığı söyleşi sonrasında şair ve yazar Turgay Fişekçi okurları için kitaplarını imzaladı.

“Bu söyleşiler insani değerlerimize sahip çıkılması açısından çok önemli”

Nâzım Hikmet ve Piraye’nin hikayesinin insani değerlere bir örnek oluşturduğunu ve bunu Bakırköy’de paylaşabilmekten mutluluk duyduğunu belirten şair ve yazar Turgay Fişekçi, “İspirtohane Kültür Merkezi’nin çevresine, düzenlenmesine hayran kaldım. Bu kültür merkezine kimlerin emeği geçtiyse ayrı ayrı hepsine teşekkür etmek gerekir. Burada çok sıcak bir dinleyici topluluğuyla yüz yüze geldim. Dinleyicilerin yüzlerine baktığımda ne kadar ilgili olduklarını gördüm. Nazım ile Piraye arasındaki bu sevgi ilişkisi, gelecekte Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre, Ferhat ile Şirin gibi bir halk hikayesine dönüşecek önemli bir ilişki. Tutku, derinlik, yoğunluk, fedakarlık, özveri… Yani insanı insan kılan ne kadar özelliğimiz varsa bu özellikleri Nazım ve Piraye’nin ilişkisinde karşılıklı olarak görebiliyoruz. Nazım ile Piraye ilişkisindeki o mektupları okumak bile bize insanlığın ölmediğini gösterebilir. Hep ‘İnsanlık öldü mü?’ diye düşünüyoruz ama böyle eskimeyecek yüce değerler de var ve bu sayede belki de insanlık hala varlığını sürdürebiliyor. Bakırköy’de gerçekleştirilen bu söyleşiler insani değerlerimize sahip çıkılması açısından çok önemli ve bence bütün belediyelere örnek olması gereken bir davranış. İnsanları kültür ve sanatla ne kadar buluşturabilirsek o kadar insan yanımız gelişiyor. O yüzden bu etkinliklere katkı veren herkese çok teşekkür ederim” dedi.

Bakırköy Belediyesi’nin kültürel etkinlikleri kapsamında düzenlenen “Bakırköy Muhabbeti” serisi, 21 Şubat Cuma günü saat 14.00-16.00 arasında yazar Yazar Fuat Sevimay’ın “Edebiyat Üzerine” söyleşisi ile devam edecek.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Türk gıda ihracatçıları Suudi Arabistan’a 1 milyar dolar ihracat hedefliyor

Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki siyasi ilişkilerdeki olumlu seyir dış ticaret rakamlarımıza olumlu yansıdı. İki ülke arasındaki yakınlaşma Türk gıda sektörünün Suudi Arabistan’a ihracatının da artmasını sağladı. Türkiye’nin Suudi Arabistan’a gıda ihracatı 2024 yılında yüzde 23’lük büyümeyle 374 milyon dolardan 461 milyon dolara yükseldi.

 

 

Yıllık 28 milyar dolar gıda ürünleri ithalatı yapan Suudi Arabistan’a, Türk gıda ürünleri ihracatını 1 milyar doların üzerine çıkarmayı hedefleyen Ege İhracatçı Birlikleri 20-23 Nisan 2025 tarihlerinde, Suudi Arabistan’ın Riyad şehrine “Gıda Sektörel Ticaret Heyeti” düzenlemek için kolları sıvadı.

Suudi Arabistan’a gıda ihracatının lideri hububat bakliyat yağlı tohumlar

Suudi Arabistan’a ihracatın artması için uygun bir ortam olduğunu dile getiren Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Muhammet Öztürk, Türkiye’den Suudi Arabistan’a yapılan gıda ürünleri ihracatında, hububat, bakliyat ve yağlı tohumlar sektörünün 288,5 milyon dolarla temsil edildiğini vurguladı.

Türkiye’den Suudi Arabistan’a yapılan her 100 dolarlık gıda ürünleri ihracatının 63 dolarlık diliminin hububat, bakliyat ve yağlı tohumlar sektörü tarafından yapıldığını aktaran Öztürk, “Yaş meyve sebzeden su ürünlerine, fındıktan meyve sebze mamullerine, zeytin ve zeytinyağından kuru meyvelere kadar tüm gıda ürünlerimiz için Suudi Arabistan 35 milyonluk nüfusu ve yüksek alım gücüyle hedef pazar konumunda. Suudi Arabistan her yıl 20 milyon civarında da turistin ziyaret ettiği bir ülke. Suudi Arabistan’a önümüzdeki 5 yıllık süreçte gıda ihracatımızı 1 milyar doların üzerine çıkarmayı hedefliyoruz” şeklinde konuştu. 

Suudi Arabistan’a dış ticaret fazlası verir hale geldik

Suudi Arabistan’ın dünyanın en büyük 19. Ekonomisi olduğunu hatırlatan Öztürk şöyle devam etti; “Alımgücü paritesine göre dünyanın 14. Büyük ekonomisi olan Suudi Arabistan Türk ihracatçısı için her alanda önemli bir ihraç pazarı. Türkiye’nin Suudi Arabistan’a toplam ihracatı 2024 yılında yüzde 52’lik artışla 2,6 milyar dolardan 4 milyar dolara çıktı. Türkiye, Suudi Arabistan’a 2023 yılında 418 milyon dolar dış ticaret açığı verirken, 2024 yılında 930 milyon dolar dış ticaret fazlası verir konuma geldi. Amacımız mevcut tablonun Türkiye lehine daha da güzelleştirmek olacak.”

Türkiye’nin Suudi Arabistan’a gıda ürünleri ihracatında 288,5 milyon dolarla hububat bakliyat yağlı tohumlar sektörü lider konumdayken, yaş meyve sebze sektörü 57,3 milyon dolar, meyve sebze mamulleri sektörü 36 milyon dolar, zeytin ve zeytinyağı sektörü 26,8 milyon dolar, su ürünleri ve hayvansal mamuller sektörü 24,2 milyon dolar, kuru meyve ve mamulleri sektörü 18,5 milyon dolar, fındık sektörü 10,3 milyon dolar ve odundışı orman ürünleri sektörü 461 bin dolar ihracat gerçekleştirdi.

Ege İhracatçı Birlikleri’nce 20-23 Nisan 2025 tarihlerinde Suudi Arabistan’ın Riyad şehrinde düzenlenecek olan “Gıda Sektörel Ticaret Heyeti” kapsamında Suudi Arabistanlı gıda ithalatçılarıyla ikili iş görüşmeleri organize edilecek. İş birliği kuruluşları, zincir marketler ve haller ziyaret edilecek. Ticaret heyetine katılmak isteyen gıda ihracatçılarının en geç 21 Şubat 2024 Cuma günü saat 17:30’a kadar Ege İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliğiyle 0 232 488 60 00 no.lu telefon ya da [email protected]  e-posta adresi aracığıyla iletişime geçmeleri bekleniyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı