Aylık arşivler: Şubat 2025

Kendinize bir dost gibi davranın! Öz şefkat hem ruhsal hem de bedensel sağlığı koruyor…

Öz şefkatin, kendimize bir dost gibi davranmayı, kendimize sevgi ve anlayış göstermeyi içerdiğini dile getiren Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Bu, ruhsal sağlığımızı olduğu kadar bedensel sağlığımızı da korur ve motivasyonumuzu artırarak hedeflerimize ulaşmamızı kolaylaştırır.” dedi. Mutluluk, motivasyon ve stresle başa çıkmada öz şefkatin önemli bir rol oynadığını vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde önemli bir beceri ve insanlığın ilerlemesi için gerekli bir unsur olduğunu aktardı.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, öz şefkatin kişinin hayatına etkisi hakkında bilgi verdi. 

İçinizdeki eleştirmen sizi engelliyor olabilir…

Yakınlarımıza ve sevdiklerimize gösterdiğimiz sevgi, empati, sabır ve anlayışı kendimize de gösterebilme yetisinin öz şefkat olduğunu dile getiren Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Genellikle hatalarımızı en çok fark eden kişi kendimiz oluruz ve pozitif düşünmek yerine çoğunlukla negatif düşünmeye meylederiz.” dedi.

Hata yaptığımızda, bir işi mükemmel yapamadığımızda veya zorlandığımızda içimizdeki sessiz eleştirmenin devreye girdiğine dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Bu eleştirmen bizi sorgular, başkalarıyla kıyaslar ve bazen hedeflerimize ulaşmamızı bile engelleyebilir. Öz şefkat, kendimize bir dost gibi davranmayı, kendimize sevgi ve anlayış göstermeyi içerir. Bu, ruhsal sağlığımızı olduğu kadar bedensel sağlığımızı da korur ve motivasyonumuzu artırarak hedeflerimize ulaşmamızı kolaylaştırır. En önemlisi, kendimize şefkat gösterdiğimizde başkalarına da şefkat gösterebiliriz ve bu, insanlığın gelişimine katkıda bulunur.” şeklinde konuştu.

Öz şefkat, insanlığın ilerlemesi için gerekli bir unsur… 

Öz şefkatin faydaları üzerine yapılan çok sayıda araştırma olduğuna değinen Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Araştırmalar, bu tutumun mutluluk, yaşam memnuniyeti, motivasyon, kişilerarası ilişkilerde iyileşme, kaygı ve stresle başa çıkmada rahatlık ve daha az mükemmeliyetçilik ile ilişkili olduğunu gösteriyor.” dedi.

Kendimize şefkat gösterirken dikkate almamız gereken bazı önemli noktalar olduğuna vurgu yapan Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, şöyle devam etti:

“Dr. Kristen Neff, öz şefkatin üç temel unsurundan bahseder; kendimize sevecen davranmak, paylaşılan insanlık bilinci ve bilinçli farkındalık…

Kendimizi en iyi arkadaşımız gibi görmeliyiz. Bir olay yaşandığında, acımasızca yargılamak veya kendimize kızmak yerine, kendimize ‘üzülme, yanındayım’ diyerek sevecen ve sıcak davranmalıyız. Bu tutum, zorluklarla başa çıkma direncimizi artırır. Hatasız insan olmadığını ve hiçbirimizin kusursuz olmadığını kabul etmeliyiz. Hata yaptığımızda, bu durumu normal karşılamalı ve kendimizi izole etmek yerine, bunun insani bir deneyim olduğunu bilmeliyiz. Kendimize hata yapma payı tanımalıyız. Şimdi ve burada olmayı içeren bilinçli farkındalık, yaşadığımız deneyimlerin farkında olmayı ifade eder. Kendimizi eleştirdiğimizde, hayata dair motivasyonumuz düşebilir. Bu noktada, insanın anlam arayışı, anlaşılma arzusu ve iyi olma isteği gibi varoluşsal maddeler devreye girer. Öz şefkat, bu anlamda bize yol gösterici olabilir ve farkındalık kazanmak adına bir uzman ile çalışmak faydalı olabilir.

Öz şefkat, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde önemli bir beceridir ve insanlığın ilerlemesi için gerekli bir unsurdur.”

Editöre Not

Genler, mutluluk yeteneğimizin yüzde 40’ını belirler. Ancak belirli genlere sahip olmamak, mutsuz olmaya mahkum olduğumuz anlamına gelmez. Beynimizi mutluluk için yeniden yapılandırmak mümkündür çünkü mutluluğun diğer yüzde 60’ı yaşam tarzı ve çevresel faktörlere bağlıdır.

Mutluluk türleri:

– Mutluluk genetik, çevresel faktörler ve yaşam tarzı alışkanlıklarıyla şekillenir.

– 2020 araştırmalarına göre, başkaları için bir şeyler yapmak mutluluk hissini artırabilir.

– Düzenli olarak gönüllü olamasanız bile, başkalarına yardım edecek küçük şeyler yapmak da faydalıdır. Örneğin, ihtiyaç sahibi birine yemek almak gibi.

– Gönüllülük, egzersiz ve doğada vakit geçirmek yaşam doyumunu, refahı, amacı ve nihayetinde mutluluk hissini artırabilir.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Prime Video, The Wheel of Time Üçüncü Sezon Fragmanını Yayınladı

Prime Video yaklaşan The Wheel of Time üçüncü sezonuna ait heyecan verici, yeni fragmanı yayınladı. Dizi, 13 Mart 2025’te dünya çapında prömiyer yapacak. The Wheel of Time, Robert Jordan’ın aynı adlı en çok satan ve epik fantastik kitap serisine dayanıyor ve Sony Pictures Television ile Amazon MGM Studios tarafından ortak yapım olarak hazırlanıyor.

 

Aksiyon dolu fragman, bu sezonun yüksek riskli dramasına ışık tutuyor ve değişen dünyasına kısa bir bakış sunuyor. Güçlü Aes Sedai Moiraine Damodred (Rosamund Pike), geleceğe dair gördüğü vizyonlar tarafından işkence görürken, Rand al’Thor (Josha Stradowski), Yeniden Doğan Ejder olarak kaderini yerine getirmek için mücadele ediyor. Işığı mı seçecek, yoksa karanlığın onu ele geçirmesine mi izin verecek?

 

Üçüncü sezonun hikayesi, Jordan’ın hayranlar tarafından en sevilen kitaplarından biri olan serinin dördüncü kitabı “The Shadow Rising” (Yükselen Gölge) üzerine kurulu olacak. İzleyiciler, bu sezonda serinin kurgusal kıtası Westlands boyunca birçok yeni bölge ve şehre yolculuk edecek. Bunlar arasında Aiel Waste’in uçsuz bucaksız çölleri, büyüleyici ve tehlikeli liman şehri Tanchico ve kadim, sisle örtülü yasaklı şehir Rhuidean yer alıyor. Rhuidean’da Rand ve Moiraine, hayatlarını değiştirecek büyük sırlarla karşılaşacak. Bu sırada, dünyanın diğer ucunda, Rand’ın küçüklüğünü geçirdiği Two Rivers kasabasında, çocukluk arkadaşı Perrin Aybara (Marcus Rutherford) da onu sonsuza dek değiştirecek bir yolculuğa çıkacak.

 

The Wheel of Time üçüncü sezonu, ilk üç bölümüyle prömiyer yapacak. Ardından her hafta yeni bölümler yayınlanacak ve büyük final 17 Nisan 2025’te izleyicilerle buluşacak.

 

The Wheel of Time dizisinin başrollerinde Rosamund Pike (Saltburn, Gone Girl) Moiraine Damodred rolünde, Daniel Henney (Criminal Minds) al’Lan Mandragoran rolünde, Josha Stradowski (Gran Turismo) Rand al’Thor rolünde, Zoë Robins (Power Rangers Ninja Steel) Nynaeve al’Meara rolünde, Madeleine Madden (Dora and the Lost City of Gold) Egwene al’Vere rolünde, Marcus Rutherford (Obey) Perrin Aybara rolünde, Dónal Finn (Rogue Heroes) Mat Cauthon rolünde, Ceara Coveney (Young Wallander) Elayne Trakand rolünde, Sophie Okonedo (Hotel Rwanda, Slow Horses) Siuan Sanche rolünde, Kate Fleetwood (Harlots) Liandrian Guirale rolünde, Natasha O’Keeffe (Peaky Blinders) Lanfear rolünde, Ayoola Smart (Killing Eve) Aviendha rolünde, Kae Alexander (Game of Thrones) Min Farshaw rolünde, Priyanka Bose (Lion) Alanna Mosvani rolünde, Taylor Napier (Hanna) Maksim rolünde, Hammed Animashaun (Black Ops) Loial rolünde, Meera Syal (The Devil’s Hour) Verin Mathwin rolünde, Jennifer Cheon Garcia (Van Helsing) Leane rolünde, Johann Myers (Halo) Padan Fain rolünde, Jay Duffy (Northern Lights) Dain Bornhald rolünde, Laia Costa (The Diplomat) Moghedien rolünde, Isabella Bucceri (Everything In Between) Faile Bashere rolünde, Olivia Williams (Dune: Prophecy, The Crown) Kraliçe Morgase Trakand rolünde ve Shohreh Aghdashloo (House of Saddam, The Penguin) Elaida do Avriny a’Roihan rolünde yer alıyor.

 

The Wheel of Time, yürütücü yapımcı ve dizi sorumlusu Rafe Judkins (Agents of S.H.I.E.L.D., Hemlock Grove) tarafından televizyona uyarlandı. Rick Selvage ve Larry Mondragon (Winter Dragon), Ted Field (Jumanji: The Next Level, Winter Dragon), Mike Weber (Jumanji: The Next Level, Beirut), Marigo Kehoe (Outlander, The Crown), Ciaran Donnelly (Kin), Justine Juel Gillmer (The Survivor, Halo), Dave Hill (Game of Thrones) ve Rosamund Pike (Saltburn, Gone Girl) de dizinin yürütücü yapımcıları arasında yer alıyor. The Wheel of Time, Sony Pictures Television ve Amazon MGM Studios ortak yapımıdır.

 

Dizinin ilk iki sezonunun tüm bölümleri, 240’tan fazla ülke ve bölgede, farklı dillerde yalnızca Prime Video’da izlenebilir.

 

The Wheel of Time Hakkında

The Wheel of Time’da mütevazı bir çiftçi çocuğu olan Rand al’Thor, tarihte tehlikeli bir figür olarak bilinen Yeniden Doğan Ejder olduğunu öğrenir, dünyayı kurtarmaya ya da yok etmeye yazgılıdır. Zaman Çarkı döner ve Son Savaş yaklaşır.

 

İkinci sezonun sonunda Rand, en güçlü Terkedilmişlerden biri olan Ishamael’i yenerek Falme şehrinde arkadaşlarıyla yeniden bir araya gelir ve resmen Yeniden Doğan Ejder ilan edilir. Ancak üçüncü sezonda, Işık’a karşı tehditler giderek artmaktadır: Beyaz Kule bölünmüş durumdadır, Kara Ajah serbestçe hareket etmektedir, eski düşmanlar Two Rivers’a geri dönmektedir ve kalan Terkedilmişler, Rand’ın peşine düşmüştür. Özellikle Lanfear, Rand ile arasındaki ilişkiyi Işık ve Karanlık arasındaki belirleyici seçim haline getirecektir. Geçmişine olan bağı zayıflarken ve içindeki yozlaşmış güç gittikçe büyürken Rand, en yakın müttefikleri olan Moiraine ve Egwene için bile tanınmaz hale gelmeye başlar. Serinin başında öğretmen ve öğrenci olarak tanıdığımız bu güçlü kadınlar, artık Ejder’in Karanlığa düşmesini engellemek için birlikte çalışmak zorundadır—ne pahasına olursa olsun.

 

The Wheel of Time, Prime Video’nun en büyük başarılarından biri haline geldi. Robert Jordan’ın sevilen ve epik fantastik kitap serisine dayanan dizi, büyü, kader ve macerayla dolu bir hikâye sunarak dünya çapında milyonlarca hayranın hayal gücünü büyüledi.

 

2021’de birinci sezonun yayınlanmasıyla, Prime Video tarihinin en büyük orijinal dizi açılışını gerçekleştirdi ve platforma büyük ölçüde yeni aboneler kazandırdı. Dizi, The Lord of the Rings: The Rings of Power ve Fallout’un ardından Prime Video’nun tüm zamanlardaki en büyük üç dizi açılışından biri olmaya devam ediyor. Bugüne kadar dünya çapında 100 milyondan fazla izleyiciye ulaştı. Ayrıca, hem birinci hem de ikinci sezon Rotten Tomatoes’da “Certified Fresh” onayı alarak eleştirmenler tarafından da büyük beğeni topladı. The Wheel of Time, Amazon MGM Studios’un yüksek kaliteli, büyük bütçeli fantastik diziler arasında bir mihenk taşı olarak konumlanıyor ve Prime Video’nun küresel izleyici kitlesine üst düzey hikâyeler sunma konusundaki liderliğini pekiştiriyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Hedef Yatırım Bankası, yeni finansman modelleriyle hizmet yelpazesini genişletecek

2024 yılında Hedef Holding bünyesinde faaliyetlerine başlayan Hedef Yatırım Bankası, büyüme yolculuğuna devam ediyor. 2024 yılının üçüncü çeyreği itibarıyla 1 milyar TL’lik aktif büyüklüğe ulaştıklarını belirten Hedef Yatırım Bankası Genel Müdürü Aziz Ferit Eraslan, önümüzdeki dönem planlarına ilişkin açıklamalarda bulundu.

 

Faaliyetlerini Hedef Holding bünyesinde sürdüren Hedef Yatırım Bankası, sermaye piyasalarındaki faaliyetlerini güçlendirmek ve müşteri tabanını genişletmek için çalışmalarına devam ediyor. Finansal hizmetlerini daha fazla müşteriye ulaştırmayı hedefleyen banka, yeni finansman modelleriyle de hizmet yelpazesini genişletmeyi planlıyor. Geçtiğimiz günlerde portföy saklama hizmeti sunmaya başladığını duyuran Hedef Yatırım Bankası’nın Genel Müdürü Aziz Ferit Eraslan gelecek dönem çalışmalarına ilişkin değerlendirmede bulundu. 

 

2024 yılında bankacılık faaliyetlerine başladığımız bu süre içerisinde Sermaye Piyasası Kurulu’ndan kapsamlı bir yetki belgesi alarak sermaye piyasalarında hizmet sunmaya başladık. Kurumsal müşterilerimize üçüncü çeyrek itibarıyla nakdi kredi hizmeti sunmaya başlarken, bu çeyreğin sonunda aktif büyüklüğümüz 1 milyar TL’ye, nakdi kredi hacmimiz ise 538 milyon TL’ye ulaştı. Önümüzdeki dönemde dış ticaret kredileri, tedarikçi finansmanı ve ihracat bağlantılı kredi gibi yeni finansman modelleriyle hizmet yelpazemizi daha da genişleterek bu büyümeye ivme kazandırmayı amaçlıyoruz.

 

Bankacılıkta gelir çeşitliliği ve alternatif finansman modelleri

 

Dış ticaret kredilerinin etkin bir şekilde kullanılmasıyla birlikte, gayrinakdi krediler dışında komisyon geliri elde etmek öncelikli hedeflerimiz arasında yer alıyor. Ayrıca, konvansiyonel kredilerin yanı sıra tedarikçi finansmanı, doğrudan borçlandırma sistemi ve ihracat bağlantılı kredi kullandırımlarını, kurumsal ve ticari bankacılık alanında destekleyici bir unsur olarak konumlandırmayı planlıyoruz. Saklama bankacılığı, hazine satış ve yatırım bankacılığı gelirlerinin yanı sıra servis bankacılığı aracılığıyla gelir çeşitliliği sağlayarak, sermayeyi zorlamayacak gelir kanalları oluşturmak için gerekli çalışmaları da eşzamanlı olarak sürdürüyoruz.

 

Yeni dönemde çözümlerimizi daha geniş bir müşteri kitlesine ulaştıracağız

 

Bireysel saklama hizmetlerimizle yatırımcıların hesaplarını dijital platformlar üzerinden yönetmelerine olanak sağlıyoruz. API bazlı ana bankacılık sistemimizle portföy yönetim şirketlerine entegre çözümler sunarak teknolojik altyapımızı sürekli geliştiriyoruz. Bu hizmetlerin bankamızın mali yapısı üzerinde de olumlu bir etki yaratmasını bekliyoruz. Yeni dönemde finansal çözümlerimizi daha geniş bir müşteri kitlesine ulaştırmayı sürdüreceğiz.

 

Portföy yönetim şirketlerine fon operasyon hizmeti sunarak fark yaratacağız

 

Geçtiğimiz günlerde Hedef Yatırım Bankası olarak portföy saklama alanında Sermaye Piyasası Kurulu’ndan faaliyet izni aldık. Bu yenilikle birlikte bağımsız portföy yönetim şirketlerine hizmet veren bir saklamacı kuruluş olarak son yıllarda sermaye piyasalarında ortaya çıkan boşluğu doldurmayı amaçlıyoruz. Banka iştirakine sahip portföy yönetim şirketleri, grup bankalarından yeterli destek alırken, bağımsız şirketler saklama hizmeti almakta zorluk yaşıyor. Bu nedenle, Hedef Holding’in finans sektöründeki uzun yıllara dayanan tecrübesinden de faydalanarak saklama hizmetleri sunma kararı aldık. Portföy yönetim şirketlerine yalnızca fon saklama hizmeti değil, aynı zamanda fon operasyon hizmetleri de sunacağız. Bu adımla birlikte portföy yönetim şirketleri, fon hizmet birimini kendi içinde tesis etmek yerine bizden bu hizmeti alabilecek ve asıl işleri olan portföy yönetimine odaklanabilecek.” 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İlhan Şeşen’in 55. Sanat Yılı Kadıköy’de Kutlandı

Usta sanatçı İlhan Şeşen’in 55. sanat yılı, Kadıköy Belediyesi tarafından düzenlenen “Tek Şarkılık Konser” ile kutlandı. Gecede ünlü isimler, Şeşen’in unutulmaz şarkılarını seslendirdi.

 

Kadıköy Belediyesi, Türk müziğinin usta ismi İlhan Şeşen’in 55. sanat yılını, “Tek Şarkılık Konser” ile kutladı. 16 Şubat Pazar gecesi Caddebostan Kültür Merkezi’nde gerçekleşen özel konserde, ünlü sanatçılar Şeşen’in unutulmaz şarkılarını seslendirdi.

Gecede, Zeynep Talu, Sarper Semiz, Seran Bilgi, Erdal Çelik, Türkü Akbayram, Vedat Sakman, Özer Atik, Burçin Büke & Güvenç Dağüstün, Cem Adrian, Dilhan Şeşen, Gündoğarken ve Kenan Doğulu, İlhan Şeşen’in şarkılarını seslendirirken, konserin sunuculuğunu ise Sunay Akın üstlendi.

Yoğun katılımın olduğu gecede Kadıköy Belediye Başkanı Mesut Kösedağı ve eşi Nihal Kösedağı da izleyiciler arasındaydı.

 

“KAVGA”SI KADIKÖY’DE BAŞLADI

Gecede konuşan Kadıköy Belediye Başkanı Mesut Kösedağı, “Bu akşam çok özel bir akşam. Sanatın üstadı sayın İlhan Şeşen’in 55. sanat yılını kutluyoruz. Bu “Kavga”sı Kadıköy’de başlıyor. İlk albümünü 1970’lerin başında Kavga ile çıkartıyor Kadıköy’de. Albüm yayınlıyor, bununla yetinmiyor söz yazarlığı yapıyor. Bu akşam dinleyeceğiniz birçok sanatçıya dillere pelesenk olmuş şahane sözler yazıyor. O da yetmiyor oyunculuk ve yapımcılık yapıyor.” dedi. Şeşen’in sanatçı olarak kente verebileceği her şeyi verdiğini söyleyen Kösedağı, “İlhan Şeşen sizce de bir kent ozanı değil midir?” şeklinde konuştu.

 

HAYDARPAŞA VE İLHAN ŞEŞEN

Gecenin sunumunu yapan Sunay Akın, İlhan Şeşen’in sanat yolculuğunun Haydarpaşa Garı’ndan nasıl ilham aldığını şu sözlerle anlattı: “Hergün Kadıköy İskelesi’nden karşıya geçiyor ve vapur Haydarpaşa İskelesi’ne uğradığında, Haydarpaşa Garı’ndan büyük kapıdan çıkıp merdivenlerden inen insanları görüyor. Onlar Anadolu’dan İstanbul’a gelen insanlar, onlardan çok etkileniyor. Tıpkı Nazım Hikmet’in “Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı ünlü eseri Haydarpaşa Garı’ndan başladığı gibi, İlhan Şeşen de ilk bestesinde Haydarpaşa Garı’nın kapısında gördüğü, Anadolu’dan İstanbul’a gelen o insanlardan etkileniyor”.

 

Gecenin sonunda sahneye çıkan İlhan Şeşen, etkinlik için teşekkür etti. Şeşen, Kenan Doğulu ile birlikte “Ellerimde Çiçekler” şarkısını seslendirdi. Ardından, geceye katılan tüm sanatçılar hep birlikte “Ankara’dan Abim Geldi” şarkısını söyledi.

Program, Kadıköy Belediye Başkanı Mesut Kösedağı’nın İlhan Şeşen’e çiçek takdim etmesiyle sona erdi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Tolga Çevik ve İbrahim Büyükak’ın Başrollerini Paylaştığı Disney+’ın Yeni Komedi Filmi ‘Kalender Pide’nin Çekimlerinden Kareler Yayınlandı

The Walt Disney Company’nin tüm dünyada milyonlarca üyeye sahip dijital yayın platformu Disney+, Türkiye’deki yeni lokal içeriklerini izleyicilerle buluşturmaya devam ediyor. Fırat Parlak ve Koray Şahin’in yapımcılığını üstlendiği, senaryosunu İbrahim Büyükak’ın kaleme aldığı ve Ömer Sinir’in yönetmen koltuğunda oturduğu, başrollerinde iki başarılı komedyen Tolga Çevik ve İbrahim Büyükak’ı bir araya getiren ‘Kalender Pide’ isimli film çok yakında Disney+’ta izleyicilerle buluşacak. Geçtiğimiz aylarda çekimleri tamamlanan merakla beklenen filmin sahnelerinden kareler paylaşıldı. 

 

Sıcak ve samimi bir aile komedisi olan filmde Çevik ve Büyükak dışında Esra Ruşan, Almila Ada, Mustafa Kırantepe ve Gafur Uzuner gibi usta ve genç isimler birlikte yer alıyor.

 

‘Kalender Pide’, babasından kalan ve son zamanlarda işleri iyi gitmeyen restoranının mal sahibi tarafından satışa çıkarıldığını öğrenen Kalender’in (Tolga Çevik), hayatına hiç beklenmedik şekilde giren Öcü (İbrahim Büyükak) ile beraber bu satışı engellemek için aradığı yolları eğlenceli bir dille anlatıyor. Birbirlerinin hayatlarına tesadüfen giren iki karakterin yaşadığı zorluklar ve onların başına gelen komik olayları anlatan film, çok yakında Disney+’ta… 

 

Disney+ Türkiye, ayrıca yeni reklam özelliğini 12 Şubat’ta hayata geçirdi. Bu özellik ile, platforma özel orijinal yapımlar, gişe rekorları kıran filmler, ödüllü ve eleştirmenlerce beğenilen dizilerin yer aldığı herkese hitap eden içerik kütüphanesi sürekli büyüyerek izleyicilerle buluşmaya devam ederken, hem üyelere hem de reklamverenlere yeni fırsatlar sunuluyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İki Günde Üç Tiyatro Gösterimi

Keçiören Belediyesi, birbirinden keyifli 3 farklı tiyatro oyununu hafta sonunda Keçiörenlilerle buluşturdu.

Haftanın yorgunluğunu sanat ve kültür etkinlikleriyle atan Keçiörenliler tiyatrolara ev sahipliği yapan Necip Fazıl Kısakürek Tiyatro Salonu’na akın etti. Biri büyüklere ikisi çocuklara yönelik olan oyunlar sırasında izleyiciler zaman zaman oyunun içine dahil edilince eğlencenin dozu arttı. Horoz Kral ve Açıl Susam Açıl oyunlarında doyasıya eğlenen çocuklar oyun sonunda karakterlerin söylediği şarkılara eşlik edip dans ederek salondan ayrıldı.

Aşık Mahzuni Şerif ayakta alkışlandı

Büyüklere yönelik hazırlanan Halk Ozanı Mahzuni Şerif’in hayatının konu edindiği Aşık Mahzuni Şerif oyunu ise seyircilere duygu dolu anlar yaşattı. Mahzuni’nin hayat hikâyesiyle geçmişe yolculuk yapan izleyiciler oyunda seslendirilen 25 türküye de hep bir ağızdan eşlik etti. Dakikalarca ayakta alkışlanan oyun izleyicilerden tam not aldı.

Etkinliklerimiz devam edecek

Tüm Keçiörenlileri tiyatro oyunlarına davet eden Keçiören Belediye Başkanı Dr. Mesut Özarslan, “Tiyatro oyunlarıyla çocuklarımız eğlenip öğrenirken, büyüklerimiz de hayatın yoğunluğundan biraz olsun uzaklaşma fırsatı buluyor. Sanat ve kültürle iç içe bir Keçiören için bu tür etkinliklerimiz devam edecek. Önümüzdeki günlerde hız kesmeden devam edecek olan kültür ve sanat etkinliklerimizi ücretsiz olarak Keçiörenlilerle buluşturacağız” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Safra Kesesi Taşları Zamanında Tedavi Edilmezse Ciddi Sorunlara Neden Olabilir!

Toplumda yaklaşık yüzde 15 oranında görülen safra taşları özellikle 40 yaş üstü kadınları daha çok etkileyen bir sorun. Her safra kesesi taşı ameliyat gerektirmemekle birlikte ameliyatın geciktirilmesinin de ciddi komplikasyonlar yarabileceğini söyleyen dikkat çeken Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Veysel Umman, “Asıl mesele, taşın belirti verip vermediği ve hastanın genel sağlık durumuna olan etkisidir. Özellikle belirli risk faktörlerine sahip kişilerde ameliyat erken planlanabilir” diye konuştu. Doç. Dr. Umman, safra kesesi ameliyatlarıyla ilgili önemli gelişmelerden bahsetti. 

 

Safra kesesi sorunları içinde ameliyat gerektiren en yaygın nedenin safra taşları olduğunu belirten Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Veysel Umman, dünya genelinde safra kesesi hastalıklarının sindirim sistemi cerrahisinin en sık yapılan operasyonlarından biri olduğunu belirtti. Doç. Dr. Umman, ABD’de her yıl yaklaşık 1 milyon kişinin safra kesesi ameliyatı olduğunu, Türkiye’de de safra kesesi taşı nedeniyle yapılan ameliyatların genel cerrahinin en yaygın işlemlerinden biri olduğunu hatırlattı. 

Taşların oluşum mekanizması hakkında da bilgi veren Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Veysel Umman, sözlerine şöyle devam etti: “Karaciğer, vücutta birçok hormon sentezi ve metabolik faaliyetin yanı sıra safra üretimiyle de önemli bir görev üstlenir. Safra, özellikle yağların sindiriminde kullanılır. Yemek yendiğinde karaciğer safra üretmeye devam eder, ancak hızlı bir sindirim süreci için safra kesesinde bir miktar safra depolanır. Depolama sürecinde safra yoğunlaşır ve bazen çamur haline gelip zamanla taşlara dönüşebilir.” 

 

“40 YAŞ ÜSTÜ KİŞİLERDE DAHA SIK GÖRÜLÜYOR”

Safra taşı oluşumunun toplumda oldukça yaygın olduğunu ifade eden Doç. Dr. Umman, “Safra taşı her bireyde oluşabilir ancak özellikle kadınlarda, 40 yaş üstü bireylerde, ailesinde safra taşı öyküsü bulunanlarda, diyabet hastalarında ve obezite gibi metabolik hastalıkları olanlarda daha sık görülür. Safra kesesi taşlarının oluşumunda genetik yatkınlık ve yaşam tarzı önemli faktörlerdir” dedi.

 

“YEMEKLERDEN SONRA ÜST KARINDA AĞRI İŞARET OLABİLİR”

Safra kesesi taşların bazen belirti vermeden uzun süre kalabileceğini, ortaya çıkan şikayetlerin de mide rahatsızlıkları gibi farklı hastalıklarda karıştırılabildiğini ya da aynı anda mevcut olabileceğini söyleyen Doç. Dr. Umman, “Safra taşları, safra kesesi içinde kristalleşmiş sert kitlelerdir ve çoğu zaman fark edilmez. Ancak bazı hastalarda ağrı, hazımsızlık, şişkinlik, mide bulantısı ve özellikle yemeklerden sonra karnın sağ üst        bölgesinde rahatsızlık hissi yaratabilir” dedi. 

 

SAFRA TAŞLARI BELİRTİ VERMEDEN UZUN SÜRE KALABİLİYOR

Safra taşlarının, bazen hiçbir belirti vermeden yıllarca safra kesesinde kalabildiğini ancak ilerleyen süreçte çeşitli hastalıklara yol açabileceğini vurgulayan Doç. Dr. Umman, “Uzun süre gizli kaldığında, safra kesesinde kronik iltihaplanmaya, (kolesistit) veya polip oluşumuna neden olabilir. Poliplerin zaman içinde kansere dönüşme riski var. Ayrıca, taşların pankreas kanalına düşmesi pankreatit gibi ciddi komplikasyonlara da yol açabilir. Dolayısıyla vakit varken kontrollü bir cerrahi planlama, acil ameliyat ihtiyacından çok daha güvenli ve düşük risklidir” ifadelerini kullandı.

 

AMELİYAT NE ZAMAN GEREKLİ?

Hastanın belirti gösterip göstermemesinin ameliyat kararında önemli bir kriter olduğunu belirten Doç. Dr. Umman, şöyle konuştu: “Hastanın safra kesesinde taş olmasına rağmen herhangi bir şikayeti yoksa, bu hastalar belirli aralıklarla kan testleri ve görüntüleme yöntemleriyle takip edilebilir. Ancak taşın boyutu 1 cm’yi aştıysa, safra kesesinde iltihaplanmaya yol açtıysa veya hastada yemeklerden sonra sağ üst karın bölgesinde ağrı, şişkinlik ve hazımsızlık gibi şikayetler başladıysa, ameliyat kaçınılmaz hale gelir. Hastalar böyle durumlarda doktora başvurmayı geciktirirse, safra kesesi tamamen iltihaplanabilir, safra yollarına düşen taşlar tıkanmaya yol açarak sarılık yapabilir veya pankreas iltihabı      gibi çok ciddi sorunlara neden olabilir. Daha ileri vakalarda ise taşlar safra yolunu tıkayarak bu bölgeyi çürütüp karın zarı iltihaplanması gibi hayati riskler oluşturabilir.”

 

‘SAFRA KESESİNİN BİR KISMINI ALMAK GİBİ BİR YÖNTEM YOK’

Halk arasında safra kesesinin sadece taşlarının alınabileceği veya bir kısmının bırakılabileceği yönünde yanlış inanışlar bulunduğunu söyleyen Doç. Dr. Umman, “Dünyada böyle bir yöntem yok. Safra kesesi ameliyatlarında kesenin tamamı alınır. İçindeki taşları temizleyip keseyi bırakma gibi bir seçenek söz konusu değildir. Ameliyat öncesi ya da sonrasında bazı destekleyici endoskopik yöntemler kullanılabilir” dedi.

Bu destekleyici yöntemlere de değinen Doç. Dr. Umman, “Bazen safra taşları, keseden ana safra kanalına düşebilir. Bu durumda ameliyat öncesinde ERCP dediğimiz bir yöntemle taşları ameliyatsız bir şekilde çıkarabiliriz. Fakat bu işlem, kesenin içindeki taşlara değil, sadece kanala düşüp tıkanmaya neden olan taşlara yöneliktir ve ameliyatın yerini almaz. Bir diğer yöntem ise, özellikle pandemi döneminde ameliyatı kaldıramayacak ileri yaştaki hastalar için oldukça yoğun kullandığımız perkütan kolesistostomi tekniğidir. Bu yöntem ameliyatsız bir müdahale seçeneği olup mutlak tedavi olmasa da zaman kazandırabilir. Bu yöntemde fazlaca şişmiş olan safra kesesi ciltten girilen bir iğne ve kateter aracılığıyla dışarıya boşaltılabilir. Ancak bu yöntemler kalıcı çözümler değildir, sadece geçici rahatlama sağlar. Kalıcı çözüm için özellikle iltihaplanmaya başlamış olan safra kesesinin alınması gerekir” diye konuştu.

LAPAROSKOPİK KOLESİSTEKTOMİ ALTIN STANDART HALİNE GELDİ

Günümüzde safra kesesi ameliyatlarının büyük çoğunluğunun kapalı (laparoskopik) yöntemle yapıldığını belirten Doç. Dr. Umman, “Laparoskopik kolesistektomi, yani kapalı sistemle kamerayla yapılan safra kesesinin alınma ameliyatı, günümüzde safra kesesi hastalıklarının tedavisinde altın standart haline gelmiş minimal girişim cerrahi yöntemdir. Bu teknik, hastalara daha az ağrı, daha kısa hastanede kalış süresi ve daha hızlı iyileşme süreci gibi birçok avantaj sunmaktadır. Özel vakalarda kullanılan farklı cerrahi tekniklerden de bahseden Doç.  Dr. Umman, “Bazı hastalarda göbek altından tek bir kesi yapılarak ‘izsiz ameliyat’ uygulanabilir. Ayrıca, 2-3 mm çapındaki küçük aletlerle gerçekleştirilen mini laparoskopi yöntemi de mevcuttur” dedi.

 

‘FLORASAN GÖRÜNTÜLEME TEKNİĞİ AMELİYATLARI KOLAYLAŞTIRIYOR’

“Ancak, laparoskopik prosedürlerde anatomik yapıların net olarak görülmesi her zaman kolay olmayabilir. Özellikle safra yollarının varyasyonları ve cerrahi yaralanma riski göz önüne alındığında, bu alandaki teknolojik gelişmeleri kullanmak önem taşımaktadır” diye konuşan Doç. Dr. Umman özellikle zor vakalarda kullanılan florasan görüntüleme tekniğini anlattı. ‘’Florasan görüntüleme tekniği, ameliyat esnasında safra yollarını daha net görmemizi sağlıyor. Hastaya ameliyat öncesinde verilen özel bir boya sayesinde kızılötesi kamera ile safra yolları detaylı şekilde görüntüleniyor. Bu teknik, zor vakalarda cerrahi işlemi kolaylaştırıyor ve safra yolu yaralanmalarını önlemekte büyük avantaj sağlıyor” diye konuştu.

 

AMELİYAT SONRASI SAĞLIKLI YAŞAM TARZI GEREKTİRİYOR

“Safra kesesi alındıktan sonra, sağlıklı bir yaşam tarzı ve dengeli beslenmenin potansiyel sorunları önlemeye yardımcı olduğunu ve çoğu hastanın doktor önerilerine uyduğu sürece herhangi bir ciddi sağlık problemi yaşamadan uzun yıllar sağlıklı bir şekilde yaşayabilir” diyen Doç. Dr. Uzman, ameliyattan sonraki süreçle ilgili şunları anlattı: “Ameliyat sonrası bazı hastalarda geçici olarak post-kolesistektomi sendromu dediğimiz hazımsızlık, şişkinlik ve mide bulantısı gibi şikayetler olabilir. Ancak bunlar genellikle birkaç ay içinde kendiliğinden düzelir. Bu dönemde hastalar yağsız ve dengeli beslenmeye özen gösterirse herhangi bir sıkıntı yaşamazlar. Çünkü safra üretimi karaciğerde devam eder ve sindirim süreci normal şekilde işler. Hastaların diyetlerine dikkat etmesi, ağır yağlı gıdalardan kaçınması ve doktor kontrollerini aksatmaması sağlıklı bir iyileşme süreci için önemlidir.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Akbank, Sürdürülebilirlikte Küresel Liderler Arasında

Akbank, dünyanın en büyük çevresel raporlama platformu CDP’nin ‘İklim Değişikliği’ ve ‘Su Güvenliği’ kategorilerinde en yüksek derece olan ‘A’ notuyla liderlik statüsü kazandı.

 

CDP (Carbon Disclosure Project) tarafından, ‘İklim Değişikliği’ ve ‘Su Güvenliği’ kategorilerinde ‘A’ notu alan Akbank, bu neticeyle sürdürülebilirlik alanındaki başarılarını uluslararası düzeyde en üst sıralara taşıdı. 

 

Akbank Genel Müdürü Kaan Gür, konuya ilişkin yaptığı açıklamada: “CDP tarafından raporlanan her iki kategoride de küresel liderler arasında gösterilmekten gurur duyuyoruz. Bu önemli başarının, Akbank’ın sürdürülebilirlik stratejisine bağlılığını bir kez daha teyit ettiğine inanıyoruz. Banka olarak düşük karbonlu ekonomiye geçişi desteklemeye, çevresel ve sosyal sorumluluklarımız doğrultusunda finans sektöründe dönüşüme öncülük etmeye devam edeceğiz” dedi.

 

Küresel ölçekte en itibarlı çevresel değerlendirme platformlarından biri olarak kabul edilen CDP, kurumların çevresel etkilerini yönetme, riskleri azaltma ve sürdürülebilir çözümler üretme konusundaki performanslarını değerlendiriyor. Akbank, 2010 yılından beri CDP raporlaması yaparak iklim değişikliğiyle mücadele ve su yönetimi alanlarındaki stratejik taahhütlerini şeffaf bir şekilde paylaşıyor. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Her 10 Çocuktan 1’inde Nörogelişimsel Bozukluk Görülüyor

Hiperaktivite, dikkat eksikliği, öğrenme ve konuşma bozuklukları, otizm… Çocukların beyin gelişiminde ve sinir sistemi işlevlerinde ortaya çıkan aksaklıklarla ilişkili olan ve nörogelişimsel bozukluk olarak adlandırılan bu tablolar oldukça sık görülüyor. 

Hiperaktivite, dikkat eksikliği, öğrenme ve konuşma bozuklukları, otizm… Çocukların beyin gelişiminde ve sinir sistemi işlevlerinde ortaya çıkan aksaklıklarla ilişkili olan ve nörogelişimsel bozukluk olarak adlandırılan bu tablolar oldukça sık görülüyor. Genetik yatkınlık, epigenetik ve birçok çevresel faktörlerin görülme riskini artırdığı nörogelişimsel bozukluklar genellikle çocukluk çağında başlıyor ve erkek bireylerde daha sık gözlemleniyor. Bu bozukluklar çocukluk çağında belirginleşip, bilişsel, sosyal, duygusal veya motor becerilerde zorluklara yol açabiliyor. Her 10 çocuktan birinde nörogelişimsel bozukluk görülüyorken, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu çocukların % 5-7’inde kendini gösteriyor ve 36 çocuktan 1’inde otizm şeklinde ortaya çıkıyor. Memorial Diyarbakır Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Bölümü’nden Uz. Dr. İbrahim Zeyrek, nörogelişimsel bozukluklar hakkında en çok merak edilen soruların yanıtlarını paylaştı.

 

Akranlarla iletişim kurmada zorluklar gözlemlenebiliyor

 

Ebeveynlerin en çok merak ettiği konuların başında nörogelişimsel bozuklukların belirtileri ve nedenleri gelmektedir. Bir uzmandan profesyonel yardım almadan önce anne ve baba adaylarının gözlem sonucu bir uzmana danışmalı mıyız? Sorusunun cevabını hangi sorularla arayacağı hususu önem taşımaktadır.  Belirtiler bozukluğun türüne göre değişiklik gösterse de genel olarak iletişim ve sosyal etkileşimde zorluk, konuşmada gecikme, dikkat dağınıklığı, hiperaktivite ve dürtüsellik, akademik becerilerde zorlanma, motor becerilerde koordinasyon eksikliği, davranışlarda tekrarlayıcılık veya sınırlı ilgi alanları ile gelişimsel kilometre taşlarını geç tamamlama olarak sayılabilmektedir. 

 

Birbirinden farklı nörogelişimsel bozukluklar saptanabilir

 

En sık görülen nörogelişimsel bozukluklar arasında otizm spektrum bozukluğu (OSB), dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (dehb), öğrenme güçlükleri (disleksi, diskalkuli, disgrafi), zihinsel yetersizlik, dil ve konuşma bozuklukları ile tik bozuklukları yer almktadır. Bu bozuklukların genellikle önemli bir kısmı yaşam boyu devam eder. Ancak semptomların şiddeti zamanla değişebilir. Erken müdahale ve sürekli destekle bireylerin bağımsızlık ve işlevsellik seviyeleri artırılabilir. Pek çok nörogelişimsel bozuklukta genetik faktörlerin önemli bir rolü vardır. Ancak çevresel faktörler, beyin gelişimini etkileyen prenatal (doğum öncesi) ve perinatal (doğum sırasındaki) durumlar da etkili olabilmektedir. Özellikle dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda genetiğin rolü çok büyüktür. DEHB’de genetik faktörlerin rolü %70-80 civarındadır. Otizmde 800 den fazla gen sorumlu bulunmuştur. Ancak çoğu vaka sporadik olarak sonradan oluşmaktadır. Zihinsel yetersizlikte genetik kökenli vakaların %30-35’inde etken saptanabilmektedir. Saptanabilen genetik nedenler arasında en sık görülenler Down Sendromu ve Frajil X Sendromudur. Özgül öğrenme bozukluğunda da klinik örneklemde yüksek düzeyde genetik nedenler tespit edilmiştir. 

 

Erken tanı bireysel bağımsızlık ve işlevsellik sürdürmeyi mümkün kılıyor

 

Nörogelişimsel bozukluklarda erken tanı ve müdahale sağlıklı bir gelişim süreci için kritik öneme sahiptir. Çocuğun gelişimini destekleyen bireyselleştirilmiş eğitim ve terapi planları, uzun vadeli sonuçları olumlu yönde etkilemektedir. İlk 5 yaş beyin gelişimi açısından kritik önem arz eder daha fazla olmaktadır. Uygun tedavi ve müdahalelerle bireyin işlevselliği ve yaşam kalitesi önemli ölçüde artırılabilir. Özelikle otizmde erken ve yoğun özel eğitimin önemi çok büyüktür. Özel eğitim, konuşma terapisi, davranış terapisi, ilaç tedavisi (özellikle DEHB, otizmde eş hastalık durumunda ve bazı tik bozuklukları için) ve aile eğitimi destek programları erken müdahale ile çocuğun hayatta tek başına bazı becerileri kazanması ve hayata adapte olması şansını artırmaktadır.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Sanatın Gücüyle Farkındalık Yaratıyoruz!

İstanbul Okan Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü öğrencilerinin, Yiğit Aydın yürütücülüğündeki Çağdaş Sanat Yönelimleri Dersi kapsamında ürettikleri eserler sanatseverlerle buluşuyor.

Derslerinde öğrendikleri sanat disiplinlerini yapay zeka ile harmanlayarak özgün sanat eserlerine dönüştüren öğrencilerin 30 farklı çalışması 17-20 Şubat 2025 tarihleri arasında Kadıköy Alan’da sergilenecek.

UCİM- Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği’nin çocuklar için daha güvenli bir dünya yaratma çabasına katkı sağlayacak Çağdaş Sanat Yönelimleri sergimizin açılışında, sizleri de aramızda görmekten mutluluk duyarız.

Tarih: 17 Şubat 2025, Pazartesi

Saat: 18.00-20.00

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı