Aylık arşivler: Mayıs 2025

Narlıdere Belediyesi, 10-16 Mayıs Dünya Engelliler Haftası kapsamında iki ayrı etkinlik düzenleyecek

Narlıdere Belediyesi, 10-16 Mayıs Dünya Engelliler Haftası kapsamında farkındalık yaratmak, eşit yaşam hakkına dikkat çekmek ve engelli bireylerin başarı hikâyelerini görünür kılmak amacıyla iki özel etkinlik düzenleyecek. Engelliler Haftası etkinliklerinin ilki, 10 Mayıs Cumartesi günü saat 20.00’de Narlıdere Belediyesi Atatürk Kültür Merkezi Tiyatro Salonu’nda sahnelenecek olan “Aslında Hepimiz Deliyiz” adlı tiyatro oyunu olacak. Konak Belediyesi Tiyatro Topluluğu’nun sahneleyeceği oyun öncesinde, kendisi de engelli bir birey olan Erkan Kızıldağ, engelli bireylerin yaşadığı sorunları anlatan bir konuşma yapacak. 

12 Mayıs Pazartesi günü saat 14.00’te Narlıdere Atatürk Kültür Merkezi Meclis Salonu’nda düzenlenecek “Engelli Bireylerin Başarı Öyküsü” başlıklı panelde ise, Öğretim Görevlisi Hatice Özkan, Avukat Ahmet Haydar, ALS-MNH Derneği Genel Başkanı Dr. Alper Kaya, aktivist Gülay Serin ve Multipl Skleroz (ms) Hastalığı Dernek Saymanı Şebnem Oktay birer konuşma yapacak.

Narlıdere Belediyesi Engelsiz Sesler Korosu da etkinliğin sonunda gerçekleştireceği müzik dinletisi ile katılımcılara duygusal anlar yaşatacak. 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Tek gecede 75, 55 ve 25 yılın kutlaması!

İstanbul Okan Üniversitesi 3 önemli yıldönümü kutlamasına ev sahipliği yapacak. Üniversitenin 25’inci yılı, Mütevelli Heyet Başkanı Bekir Okan’ın iş hayatındaki 55’inci yılı ve 75’inci yaşı aynı gün büyük bir etkinlikle kutlanacak. 

15 Mayıs 225 Perşembe günü üniversitenin Tuzla Kampüsü’ndeki Bekir Okan, Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşecek etkinlikte sahneye Symphostory Orkestrası çıkacak. Bekir Okan’ın hayatını anlatan belgesel gösterimi ile başlayacak programa iş insanları, bürokratlar ve üniversitenin öğrencileri ile çalışanları katılacak.

25 yılda Girişimcilik Dersi, Happy Life Programı, Kariyer ve Yaşam Dersleri gibi pek çok ilke imza atan İstanbul Okan Üniversitesi’nde 20 bin öğrenci eğitim görüyor. Üniversite, “İş yaşamına en yakın üniversite” vizyonu doğrultusunda 25 yılda 55 bin mezununu iş dünyasına uğurlamanın gururunu yaşıyor.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Sindirim problemlerinin sebebi çölyak olabilir

Ülkemizde buğdayı sofralarımızda çok sık kullandığımız için hemen hemen her yemekte karşılaştığımız glüten; buğday, arpa ve çavdar gibi tahıllarda bulunan doğal bir protein grubudur. İçeriği sayesinde hamurun elastikiyetini sağlar ve özellikle ekmek gibi mayalı ürünlerin kabarmasına yardımcı olur bu yüzden de fırıncılık ürünlerinin vazgeçilmezidir. Glüten içeren tam tahılların; lif, B vitaminleri ve bazı mineraller bakımından zengin olduğunu dile getiren Anadolu Sağlık Ataşehir Tıp Merkezi’nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Derya Eren, “Bu maddenin sindirim sağlığını ve enerji metabolizmasını desteklemek gibi artı yönleri olsa da bazı kişilerde başta çölyak olmak üzere çeşitli rahatsızlıklara yol açabileceği unutulmamalı” dedi.

Yaklaşık 100 kişiden birinde ortaya çıkan çölyak hastalığının, son yıllarda görülme sıklığının arttığı biliniyor. Bu artışın sebebinin, bağışıklık sistemi ile ilgili rahatsızlıkların yaygınlaşmasıyla ilişkili olabileceğini dile getiren Anadolu Sağlık Ataşehir Tıp Merkezi’nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Derya Eren, “Çölyak, bağışıklık sisteminin glütene tepki göstererek ince bağırsaklara zarar verdiği otoimmün bir rahatsızlıktır ve ciddi sindirim sorunlarına sebep olur. En yaygın belirtiler; karın ağrısı, şişkinlik, ishal, kabızlık ve kilo kaybı olsa da çocuklarda büyüme geriliği, iştahsızlık ve gelişim sorunları da dikkat çeker. Sindirim problemleri dışında; demir eksikliği anemisi, kemik erimesi, ağız yaraları, cilt döküntüleri, halsizlik, baş ağrısı, depresyon ve adet düzensizlikleriyle de kendini gösterebilir” şeklinde konuştu.

Hastalığın bazı bireylerde sessiz seyredebileceğini de belirten Eren, “Belirti göstermeden, sadece kan testleri ve bağırsak biyopsisiyle teşhis edilebilen vakalar da mevcuttur. Bu nedenle, özellikle bu belirtilerle açıklanamayan sağlık sorunları yaşayan bireylerde çölyak hastalığı mutlaka göz önünde bulundurulmalı” diye ekledi.

Tedavi edilmezse bağırsak kanseri riski oluşabilir

Çölyak hastalarının glüten almaya devam ederlerse, bağışıklık sistemlerinin ince bağırsaklardaki villus adı verilen yapıları tahrip edeceğini açıklayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Derya Eren, “Bu villuslar, besin emilimini sağlayan saç benzeri çıkıntılardır ve zarar gördüklerinde vücudun temel vitamin, mineral ve diğer besin maddelerini emme kapasitesi ciddi şekilde azalır. Bunun sonucunda da demir eksikliği anemisi, D vitamini ve B12 eksikliği, kemik erimesi gibi hastalıklar ortaya çıkabilir. Ayrıca glüten tüketimi devam ederse, hastalarda ishal, karın ağrısı, kilo kaybı, halsizlik ve gaz gibi sindirim sistemi sorunları yeniden baş gösterir. Uzun vadede bağırsak hasarı artacağı için bağırsak kanseri riski de yükselebilir. Bazı çölyak hastalarında depresyon, baş ağrısı ve cilt döküntüsü gibi glüten dışı semptomlar da gözlemlenebilir. Bu nedenle glütensiz diyete ömür boyu sadık kalmak, çölyak hastalığının yönetimi için kritik bir değere sahip” dedi.

Hastalıkla mücadelede beslenme bilinci çok önemli

Günümüzde çölyak hastalığının kesin bir tedavisi olmadığını açıklayan Uzman Diyetisyen Derya Eren, “Amerikan Pediatri Derneği’nin raporuna göre bilinen tek tedavi, ömür boyu uygulanması gereken glutensiz beslenmedir. Glutensiz diyet ile şikayetler azalır ve oluşabilecek hastalıklar ortadan kaldırılır. Çölyak sahibi bireylere ve yakınlarına, glüten içerme olasılığı yüksek ürünler ve katkı maddeleri konusunda bilgilendirmeler yapılmalı. Bu kişiler glütensiz yiyeceklerin hazırlanması, depolanması ve saklanması konusunda ayrıntılı ve doğru bilgiye bir beslenme ve diyet uzmanı aracılığıyla ulaşmalı” dedi.

Ek gıdaya geçiş döneminde anne sütü kesilmemeli

Çölyak sağlık probleminin hem çevresel hem de genetik faktörlerle oluşabileceğinin altını çizen Eren, “Ülkemizde olduğu gibi buğdayın çok sık kullanıldığı toplumlarda bebeklik ve çocukluk döneminde glütenle erken buluşma kaçınılmazdır. Öyle ki, bebekler ek gıdaya geçtiği anda bu maddeyle karşılaşır ve böylece bu rahatsızlığa zemin hazırlanır. Bu yüzden ek gıdaya geçiş aşamasında anne sütü alımının kesilmemesi, çölyak gibi hastalıkların riskini önemli ölçüde azaltacağı için çok önemli. Hastalığın nedenleri arasındaki bir diğer önemli faktör ise, fast food gibi karbonhidratı yüksek hazır besinlerin ve katkı maddeleri içeren ürünlerin sık tüketiminden oluşan kötü beslenme alışkanlarıdır” dedi.

Ortak kullanılan mutfak aletleri iyi temizlenmeli

Çapraz bulaşmanın kısaca, yemek hazırlama aşamasında glütensiz bir gıdanın glütenle temas etmesi anlamına geldiğini paylaşan Eren, “Bu durum az veya çok ne kadar olursa olsun glüten almaması gereken kişiler için son derece hayatidir. Çünkü miktar az olsa bile glüten bağışıklık sisteminin tepki vermesine ve bağırsakların zarar görmesine yol açabilir. Glüten içeren ve içermeyen gıdalar; aynı kesme tahtasında hazırlanmamalı, aynı yağın içinde kızartılmamalı veya her kullanımdan sonra ortak mutfak gereçleri iyice temizlenmeli” uyarısında bulundu.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Hz. Muhammed’in hayatına dair arşivlik bir eser: “Allahın Kulu”

VakıfBank Kültür Yayınları (VBKY), “Allahın Kulu” isimli kitabı okurlarıyla buluşturuyor. Denis Gril’in kaleme aldığı, Güllü Yıldız’ın dilimize çevirdiği bu çalışma, kalbini Allah’a adamış Hz. Muhammed (Sav)’i Müslüman İslam kaynaklarını kullanarak tasvir etmeye çalışıyor. Gril, bu kitapta İslam’ın öncü isimlerinin temel kaynaklarını kullanarak onların Hz. Peygamber’de en güzel örneği nasıl bulduklarını gösteriyor.
 

VBKY’nin insan ve toplum kitaplığı, Denis Gril’in yazdığı ve Güllü Yıldız’ın Türkçeye çevirdiği “Allah’ın Kulu” adlı kitabıyla genişlemeye devam ediyor. Peygamber Hz. Muhammed (sav) kimdir? O, pek çok şekilde tanımlanmıştır: Bir toplumun kurucusu, bir yasa koyucu, bir savaş komutanı ve fatih… Gerçekten de Hz. Muhammed (sav), bunların hepsiydi ama her şeyden önce bütün dikkatini ve kalbini Allah’a adamış biriydi. Bunun yanı sıra vahiy alan ve onu kendisine iman eden insanlara ulaştırandı. Hz. Peygamber, ailesine, sahabesine ve insanlara ilahi bilgiyi öğretirken sürekli Rabbi ile beraber olmuş biriydi. Müslümanlar, onun sözlerini, fiillerini ve takrirlerini dinin kaynağı olarak kabul etmiş ve her dönemde ona uymayı, Allah’ı sevmenin ve Allah’a yaklaşmanın yegâne yolu saymışlardır. Denis Gril, Hz. Peygamber’in bu ayırıcı özelliklerini, Müslüman cemaatin aktardığı ve asırlarca yaşadığı hâliyle İslam kaynaklarını kullanarak tasvir etmeye çalışmıştır. Bu kaynaklar, başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere, siyer ve Hz. Peygamber’in sözleridir. Yazar, bu kitapta İslam’ın öncü isimlerinin temel kaynakları üzerinden, onların Hz. Peygamber’de en güzel örneği nasıl bulduklarını göstermektedir.

Kitaptan:

 “Allah, kelamını ve kitabında korunan ilmi insanlara indirerek, melek ve resul ikilisi aracılığıyla onları kendisine çağırır. Buna karşılık Peygambere tamamlayıcı bir görev yüklenmiştir; insanları Rablerine doğru bir yol izlemeye çağırmak: “De ki: İşte bu benim yolumdur; ben ve bana uyanlar, basiretle Allah’a çağırıyoruz. Allah’ın şanı yücedir; ben Allah’a ortak koşanlardan değilim” (Yûsuf 12/108). Yalnızca ilahi bir seçime dayanan nübüvvet ve nebevi vazifeden farklı olarak bu Allah’a davet görevi (ed-da’ve ilâ Allâh) Peygamberin yolunu takip ederek üstlenilebilir. Ancak bu ayetin sonundaki aşkınlık ifadesi, böyle bir görevin, insanlara emanet edildiğinde bile aslında hiçbir ortak tanımaksızın Allah’a mahsus kaldığını gösterir. Bu yüzden Peygamber “Allah’ın izniyle Allah’a çağıran” (Ahzâb 33/46; dâ‘iyen ilâ Allâh bi-izni-hi) olarak isimlendirilir. İzin (izn), çağrının Allah adına ve Allah rızası için yapıldığının teminatını verir. Peygamber, insanlara bir mesajla geri gönderilmiştir. Onları bu mesaja bağlanmaya zorlayamaz ancak onları Allah’a doğru bir yol izlemeye çağırmalıdır. Bu yol da vahyin inişine karşılık veren bir yükseliş gibidir. Peygamber, özellikle teheccüd namazında, Kur’an okuyarak, sonrasında insanlar arasında kişilere ve koşullara uygun bir şekilde yaymak zorunda olduğu bir çağrıya cevap verir.”

 Yazar Hakkında;

1981 yılından beri Fransa’da Provence Üniversitesi’nde Arapça ve İslam araştırmaları üzerine dersler veren, Aix-Marseille Üniversitesi’nde Emeritus Profesör olarak çalışan bir akademisyen, çevirmen ve yazardır. Kendisini İbn Arabi’nin eserlerini incelemeye ve aynı zamanda İslam’da velayet konusunu araştırmaya adamıştır. Diğer araştırma alanları arasında İslam maneviyatı ve kutsal metinler yer almaktadır. Arap ve Müslüman Dünyası Araştırma Enstitüsü (IREMAM) üyesidir. Yayımlanmış eserleri arasında İbn Arabi’nin eserlerinin kendisi tarafından şerh edilmiş çevirileri bulunmaktadır.

 KÜNYE

Yayınevi: VBKY

Kitabın adı: Allahın’ın Kulu İslam Maneviyatında Hz. Muhammed

Yazar: Denis Gril

Editör: Birol Biçer

Kategori: İnsan ve Toplum

Son Okuma: Elif Erdemir

Çevirmen: Güllü Yıldız

Proje Editörü: Hande Kayhan

Kapak ve Sayfa Uygulama: Faruk Özcan

Sayfa Sayısı: 432

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bakandan yangınlara karşı vatandaşla birlikte orman temizliği

Tarım ve Orman Bakanlığı ve Orman Genel Müdürlüğünce orman yangınlarına karşı farkındalık oluşturmak amacıyla geçen yıl başlatılan “Orman Benim” kampanyası bu yıl da 9 Mayıs’ta tüm Türkiye’de çeşitli etkinliklerle gerçekleştirilecek. Kampanya kapsamında Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak ve Orman Genel Müdürü Bekir Karacabey de İzmir’in Gaziemir ilçesindeki Sarnıç Göleti’nde 7’den 70’e her yaştaki gönüllü vatandaşlarla birlikte orman temizliği yaparak, etkinliklere katılacaklar.  

Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkisiyle, orman yangınlarının riski her geçen yıl artıyor. Türkiye’de son 10 yılın verilerine göre, orman yangınlarının yüzde 90’ı insan kaynaklı nedenlerle meydana geliyor. Bu ciddi tabloya karşı toplumsal farkındalık oluşturmak amacıyla, Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Orman Genel Müdürlüğü tarafından hayata geçirilen “Orman Benim” kampanyası, 2025 yılında da güçlü bir katılımla devam ediyor.

9 Mayıs 2025 Cuma günü İzmir başta olmak üzere tüm Türkiye’de eş zamanlı olarak gerçekleştirilecek kampanya etkinliklerinde, orman içi ve çevresindeki yangın riski taşıyan kuru otlar, çalılar, alt dal budamaları ve çevreye atılmış atıklar temizlenecek. Kampanya ile vatandaşların orman yangınlarının önlenmesinde doğrudan rol alması teşvik edilecek.

İzmir’deki ana etkinliğe, Tarım ve Orman Bakanı Sayın İbrahim Yumaklı da katılarak kampanyaya destek verecek. Tarım ve Orman Bakanı, bu katılımıyla sadece teknik önlemlerin değil, toplumsal birlik ve duyarlılığın da ne kadar önemli olduğunun altını çizecek.

Yangınlara neden olan ihmaller arasında; tarımsal atıkların yakılması, sönmemiş sigaraların doğaya atılması, kontrolsüz piknik ateşleri, enerji hatlarındaki ihmaller ve doğaya bırakılan cam/plastik gibi yanıcı atıklar yer alıyor.

“Orman Benim” kampanyası, bu ihmal zincirine dur demek ve ormanların herkesin ortak emaneti olduğunu hatırlatmak için önemli bir çağrı niteliği taşıyor. Toplumun tüm kesimlerinin katılımı ile orman yangınlarının sayısının azaltılması ve mevcut söndürme kapasitesinin daha verimli kullanılmasına katkı sağlanması hedefleniyor.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“İnmede Çare Erken Müdahale”

Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği, 10 Mayıs İnme Farkındalığı Günü kapsamında toplumda inme farkındalığını artırmayı ve hayat kurtaracak bilgilerin daha fazla kişiye ulaşmasını hedefleyen bir kampanya hayata geçiriyor. “İnmede Çare Erken Müdahale” söylemiyle başlatılan kampanya, erken müdahalenin hayat kurtarıcı olduğunu ve inmenin etkilerinin azaltılmasındaki rolünü ortaya koyuyor.

İnme Belirtilerini Tanıyın, Hayat Kurtarın!

Halk arasında beyin felci olarak bilinen inme, kalıcı engellilik ve ölüm nedenleri arasında üst sıralarda yer alan ciddi bir sağlık sorunudur. Her bir dakikada yaklaşık 1,9 milyon nöronun kaybedildiği inme vakalarında hızlı tanı ve müdahale, kalıcı etkileri önleyebilmek açısından kritik önem taşıyor.

İnme anında hızlı hareket etmek için belirtileri bilmenin önem taşıdığını vurgulayan Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Ethem Murat Arsava, “Erken teşhis ve doğru tedavi, inme geçiren bir kişinin hayati fonksiyonlarının korunmasında ve iyileşmesinde en kritik rolü oynar. Erken teşhis ve hızlı müdahale için ise herkesin inme belirtilerini bilmesi gerekir. Yüzde ani asimetri, kolda veya bacakta güçsüzlük, konuşmada bozulma, anlama veya tepki vermede güçlük, şiddetli baş ağrısı, görme bozukluğu inme habercisi olabilir. Bu belirtilerden herhangi birinin görülmesi durumunda kişinin stabilize edilmesi, hareket ettirilmemesi, sırt üstü yatırılması gerekmektedir ve zaman kaybetmeden 112 aranmalıdır” diyor.

 Dijitalleşme Gençlerde İnme Riskini Artırıyor

Geleneksel olarak ileri yaş hastalığı olarak bilinse de son yıllarda yapılan araştırmalar inmenin genç bireyler arasında da ciddi oranda arttığını gösteriyor. Amerikan Kalp Derneği’nin 2024 verilerine göre, 18-44 yaş arası bireylerde iskemik inme oranı son 10 yılda %14,6 oranında artış gösterdi.

Bu artışın arkasında dijital çağın getirdiği yaşam alışkanlıkları yatıyor. Uzun süre ekran başında kalmak, hareketsiz yaşam, sağlıksız beslenme, kronik stres ve uyku bozuklukları gençlerde inme riskini artırıyor. Sosyal izolasyon, dijital bağımlılık ve zihinsel yorgunluk gibi durumlar da inme riskini artıran faktörler arasında sayılıyor.

Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Ethem Murat Arsava, “İnme belirtileri sadece ileri yaşlarda görülmez. 30’lu, hatta 20’li yaşlarda bile karşımıza çıkabiliyor. Ancak gençlerde inme belirtileri çoğu zaman göz ardı ediliyor veya geç tanınıyor. Oysaki erken müdahale, hayat kurtarıcıdır,” diyerek konuya dikkat çekiyor.

İnmede Erken Tanının Gücü Yapay Zeka ile Artıyor

Sağlık teknolojilerinde yaşanan ilerlemeler, inme tanı ve tedavisinde yeni bir dönemin kapısını aralıyor. Özellikle acil servislerde kullanılan yapay zekâ destekli görüntüleme sistemleri, beyin tomografilerini saniyeler içinde analiz ederek sağlık ekiplerini hızla yönlendirebiliyor. Yapay zekadan; tomografi ve MR görüntülerinin otomatik analiz edilmesi, acil servislerde hekim dışı sağlık personelinin tanıya erişimini kolaylaştırma ve tedavi kararlarını hızlandırarak zaman kaybını önlemede yararlanılabiliyor. Böylece tedavi sürecine daha erken başlama ve beyin dokusunun korunma şansı artıyor.

“Yapay zekâ algoritmaları, damar tıkanıklığı ile beyin kanamasını hızlıca ayırt edebiliyor. Bu sayede tedaviye geçiş süresi %30 oranında kısalıyor,” diyen Prof. Dr. Arsava, teknolojinin inme yönetiminde oynadığı hayati role dikkat çekiyor.

İnme Riski Azaltılabilir

İnme, yalnızca kriz anında değil, öncesinde de önlenebilir bir sağlık sorunudur. Haftada en az 150 dakika egzersiz yapılması, sağlıklı beslenme, tansiyon ve kolesterol seviyelerinin kontrol altında tutulması, sigara ve alkol kullanımının sınırlandırılması, ekran süresinin azaltılması, düzenli uyku ve stres yönetimi inme riskini önemli ölçüde azaltabilir.

İnmede Çare Erken Müdahale

10 Mayıs’ı sadece bir sağlık takvimi günü değil; yaşam kurtaran bilgiyi ve teknolojiyi topluma ulaştırma fırsatı olarak gören Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği, Boehringer Ingelheim Türkiye’nin koşulsuz desteği ile “İnmede Çare Erken Müdahale” kampanyasını hayata geçiriyor. Dernek, dijital ve fiziksel görünürlük sağlayan çalışmalarıyla inme konusunda kamuoyunu bilinçlendirmeyi hedefliyor.

Daha fazla bilgi için inme.org.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ege Üniversitesi 2. Uluslararası Turan Film Festivali’nde Sinemanın Anlatı Dili ve Geleceği Tartışıldı

Ege Üniversitesinin ev sahipliğinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın destekleriyle; Ege Üniversitesi, TÜRKSOY ve Sinema Genel Müdürlüğü işbirliğiyle düzenlenen 2. Uluslararası Turan Film Festivali etkinlikleri kapsamında  sinema sanatına dair derinlikli oturumlar gerçekleştirildi.

Festival kapsamında Ege Üniversitesi 50. Yıl Köşkü Sergi Salonunda “Anlamın İzinde: Sinema Göstergebilimi İle Film Çözümlemesi”, “Sinemada Hikaye Anlatımı Ve Yaratıcı Senaryo Yazım Teknikleri”,  “Belgesel Sinemada Yenilikçi Bir Anlatım Formu: İnteraktif Belgeseller”, “Yeni Teknolojiler, Yeni Formatlar, Yeni Anlatılar: İnteraktif Sanal Gerçeklik Film Yapımı” söyleşileri gerçekleştirildi. Söyleşiler,  EÜ Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Alev Fatoş Parsa, EÜ Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Öğretim Üyesi Elçin As ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Öğretim Elemanı Öğr.Gör.Dr. Kenan Subaşı moderatörlüüğnde yapıldı.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

DESA, Nişantaşı Mağazasında Moda Tutkunları ile Buluştu

DESA’nın Stil Günü etkinliğinde Ceylan Atınç, viskon kumaşlarla lamine edilen astarsız ceketleri, mini büzgülerle omuzları öne çıkaran bluzları, özenle işlenen en ince ve soft derileri, perfore detaylı tasarımları ve çift taraflı ceketleri öne çıkarırken; lazer kesimli çantaları ve tamamen el işçiliğiyle hazırlanan aksesuarları da katılımcılarla paylaştı. Atınç, moda dünyasının vazgeçilmezi olan deriyi en kaliteli ve trend şekilde bizlere sunan DESA’nın kusursuz el işçiliği, zamansız dokunuşları ve yazın bile giyilebilecek deri kombinleriyle hepimizin radarına girdiğini dile getirdi. 

Etkinlik kapsamında Anneler Günü’ne özel hazırlanan kişiselleştirme atölyesi de büyük ilgi gördü. Stil Günü’ne katılan misafirler, sevdikleri için seçtikleri çanta ve cüzdan gibi parçaları isim yazımı ve özel işlemelerle kişiselleştirerek anlamlı hediyelere dönüştürdü.

Stil Günü, davetlilere yeni sezon koleksiyonunu keşfederken aynı zamanda kişisel stil kodlarını deriyle yeniden yorumlama fırsatı sundu.

Yaz Stiline Anahtar Parçalar DESA’dan

Yeni sezonda DESA, doğal tonların sofistike gücünden ilham alarak tasarladığı ince formlu deri ceketler, renkli deri şortlar, sezonun favorisi olan metalik dokulu çantalar ve blok renkli sandaletlerle şehir stiline yeni bir yorum getiriyor. 

Turuncu, kırmızı, bej gibi renk seçenekleriyle her stile uyum sağlayan koleksiyon; inci beyazı, vanilya, mango sarısı, mercan ve toprak tonlarıyla mevsimin enerjisini güçlü bir şekilde yansıtıyor. Çift taraflı ceketlerden el yapımı hasır detaylı çantalara uzanan koleksiyon, inci beyazı, gökyüzü mavisi ve mercan tonlarında bohem şıklığı modern çizgilerle buluşturuyor.  Şehirli kadının yaz gardırobuna ilham veren çanta ve ayakkabılar ise stilin tamamlayıcı parçaları olarak öne çıkıyor.

DESA, bu sezon da kaliteli deri işçiliğini modern tasarım anlayışıyla buluşturarak şehirli ve özgüvenli kadınların gardırobuna ilham vermeye devam ediyor.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Türkiye Finans, ülke ekonomisine 235,8 milyar TL’lik katkı sağladı

Türkiye Finans, 2025 yılının ilk çeyreğinde ülke ekonomisine 183,8 milyar TL nakdi ve 52 milyar TL gayri nakdi olmak üzere toplam 235,8 milyar TL’lik katkı sundu. Banka, güçlü sermaye yapısını koruyarak yasal öz kaynaklarını yılbaşından bu yana yüzde 3,1 artırarak 34,8 milyar TL’ye ulaştırdı ve topladığı fonları yüzde 16,9 büyüterek 219,9 milyar TL seviyesine çıkardı.

 Türkiye Finans, 2025 yılı birinci çeyrek mali bilançosunu Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) açıkladı. Banka, yılın ilk üç ayında ülke ekonomisine 183,8 milyar TL nakdi ve 52 milyar TL gayri nakdi finansmanla toplam 235,8 milyar TL’lik destek sağladı. 

Sermaye yeterlilik rasyosunu yüzde 17,23 seviyesinde tutarak sağlam finansal yapısını koruyan Türkiye Finans, yasal öz kaynaklarını 2024 sonuna göre yüzde 3,1 artırarak 34,8 milyar TL’ye yükseltti. Toplanan fonlar ise yılbaşından bu yana yüzde 16,9 büyüyerek 219,9 milyar TL’ye ulaştı.

Ekonomiye güçlü katkı sürüyor

Türkiye Finans Genel Müdürü Murat Akşam, 2025 yılının ilk çeyreğine ilişkin değerlendirmesinde bankanın ekonomiye verdiği desteğe dikkat çekti. Akşam, şu değerlendirmeyi yaptı: “Türkiye Finans olarak yılın ilk çeyreğini yüksek bir performansla tamamladık. Güçlü sermaye ve likidite yapımızla 2025 yılında da sürdürülebilir büyümemizi devam ettiriyoruz. 2025’in ilk çeyreğinde milli ekonomiye toplam 235,8 milyar TL’lik katkı sağladık. Topladığımız fonları yüzde 16,9 büyüterek fon kaynağımızı da genişlettik. Artan fon kaynağımızı finansmanları büyütmek için kullandık. Reel sektör, üretici ve ihracatçıya sağladığımız destek, ülkemizin ekonomik büyümesinde kilit rol oynuyor. Bu doğrultuda, Türkiye ekonomisinin temel dayanakları olan üreticilerin ve ihracatçıların finansmana erişimini geliştirmek için çalışan Bankamız, müşterilerine kullandırdığı nakdi finansmanı ilk çeyrekte %14,7 oranında arttırarak ekonomik büyümeyi destekledi. 

Akşam, katılım bankacılığını güçlendirmeye devam ettiklerini vurgulayarak, “Katılma hesaplarını ilk çeyrekte yüzde 26 büyüttük. Güçlü sermaye yapımızla yasal öz kaynaklarımızı 34,8 milyar TL’ye taşırken, sermaye yeterlilik rasyomuzu yüzde 17,23 seviyesinde tutmayı başardık. Bu dönemde dijital altyapımızı güçlendirerek müşteri deneyimini en üst seviyeye çıkarmaya odaklandık” dedi.

Murat Akşam, sözlerini şöyle tamamladı: “2025 yılında güçlü sermaye ve likidite yapımız ile yolumuza devam ederken dijital altyapımızı güçlendirerek yeni müşteri kazanımlarımızı artırmayı ve kârlılığımızı güçlendirmeyi hedefliyoruz. İnsan odaklı bankacılık anlayışıyla kurguladığımız öncü dijital bankacılık uygulamalarımızla müşteri deneyiminde fark yaratmaya, ticareti desteklemeye, üretimin ve ihracatın bayraktarlığını yapmaya devam edeceğiz.”

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yaşlılıkta fiziksel aktivite ve egzersiz kronik hastalık riskini azaltıyor!

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu (SHMYO) Yaşlı Bakımı Programı Öğr. Gör. Dr. Büşra Kul, yaşlılık döneminde sağlık durumunun korunmasının ve günlük yaşamın bağımsız sürdürülebilmesinin önemine değindi.

Yaşlılara yönelik fiziksel aktivite ve egzersiz kronik hastalık riskini azaltıyor

Yaşlılık döneminde sağlık durumunun korunmasının oldukça önemli olduğuna dikkat çeken Dr. Büşra Kul, fiziksel aktivitenin sağlıkta kritik rol oynadığını belirtti. Kul; “Yaşlılık dönemi bireylerin sağlık durumlarının korunması, geliştirilmesi ve günlük yaşantılarının mümkün olduğunca bağımsız sürdürülmesi için kritik bir süreçtir. Bu dönemde düzenli ve doğru biçimde yapılan fiziksel aktivite ve egzersizler hem bedensel hem zihinsel sağlığın korunmasına önemli katkılar sunar. Yaşlılara yönelik fiziksel aktivite ve egzersiz programları; kronik hastalık riskini azaltırken aynı zamanda yaşam kalitesini yükseltmeyi hedefler.” dedi.

Zihinsel gerileme azalıyor…

Öğr. Gör. Dr. Büşra Kul, bu bağlamda yaşlı sağlığına katkı sağlayacak şekilde zihinsel gerilemeyi azaltacak aerobik egzersizleri, düşme riskini azaltacak esneklik ve denge egzersizleri, zihinsel sağlık için ev işleri ve bahçecilik gibi farklı egzersiz türleri önerdi.

Sağlıklı yaşlanma sadece fiziksel sağlık değil…

Sağlıklı yaşlanmada fiziksel sağlığın yanında zihinsel ve sosyal sağlığın da önemli olduğunu vurgulayan Dr. Büşra Kul, aynı zamanda farklı aktivitelerle aktif bir yaşamın mümkün olduğu ve böylece yaşam kalitesinin artabileceğini de belirtti.

Yaşlı sağlığında uyku kalitesi oldukça önemli!

Yaşlı bireylerin her gün aynı saatte yatıp kalkması, gündüz uykularından kaçınması ve yatmadan önce ağır yemeklerden uzak durmasının sağlıklı uyku düzeni açısından önemli olduğundan Kul, “Uyku, bedensel ve zihinsel yenilenmenin en önemli süreçlerinden biridir. Yaşlı bireylerde görülen uykusuzluk, insomnia, uyku apnesi ve huzursuz bacak sendromu gibi problemler hem psikolojik hem de bilişsel sağlığı olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle uyku hijyeni, uyku ortamının düzenlenmesi ve uyku saatlerinin planlanması oldukça önemlidir.” şeklinde konuştu.

Düşmeler doğru önlemlerle azaltılabilir!

Son olarak yaşlılarda düşme olaylarının önlenebileceğine dikkat çeken Dr. Büşra Kul, “Düşmeler yaşlı bireylerin yaşam kalitesini düşüren, fiziksel ve psikolojik olarak olumsuz etkiler bırakan ciddi olaylardır. Ancak alınacak basit çevresel önlemler ve uygun egzersiz programlarıyla büyük oranda önlenebilirler. Evin ışıklandırmasından tutun, kaymaz paspaslara ve baston kullanımına kadar birçok konuda bilinçli hareket edilmesi gerekir.” ifadelerini kullandı.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı