Aylık arşivler: Mayıs 2025

12 yaşından önce başlayan ve altı aydan uzun süren belirtilere dikkat!

Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Murat Yusuf Hüseyin, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’nun (DEHB) tanı kriterleri, belirtileri, tanı sürecinde kullanılan yöntemler ve diğer psikiyatrik bozukluklarla ayırt edilmesi gereken durumlar hakkında bilgi verdi.

DEHB tanısı konulması için belirtilerin birden fazla alanda soruna sebep olması gerekir!

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’nda (DEHB) temel belirtilerin dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik olduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Murat Yusuf Hüseyin, “Dikkat eksikliği genellikle sürekli dikkatin çelinmesi, odaklanamama şikayetleri olarak kendini gösterir. Unutkanlık, kronik geç kalma, görevleri planlama, başlatma ve tamamlamada zorluk, konuşmaları takip edememe, okuduklarını takip etme zorluğu ve dış uyaranlar tarafından kolayca dikkatin dağılması şeklindedir.” dedi.

Hiperaktivite ve dürtüselliğin, hareketsiz oturma veya gevşeme zorluğu, sürekli bir huzursuzluk hissi, genellikle sabırsız hissetmek, sürekli bir şeyler yapmaya ihtiyaç duymak, can sıkıntısına veya hayal kırıklığına tahammülsüzlük, aşırı konuşkanlık veya çok gürültülü olma, insanların sözünü kesme, sinirli veya kızgın hissetmeden sırasını beklemekte zorlanma şeklindeki belirtilerle ortaya çıktığına işaret eden Hüseyin, “Belirtiler 12 yaşından önce başlamalı, altı aydan daha uzun süreli olmalıdır. Ayrıca belirtiler kişinin hayatında iki veya daha fazla alanda soruna sebep olmalıdır.” şeklinde konuştu.

Hiperaktivite ve dürtüsellik belirtileri erişkinliğe geçişte azalma eğilimi gösteriyor!

DEHB tanısında altın standardın klinik görüşme ve muayene olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Murat Yusuf Hüseyin, “Klinik görüşmede kişiden, kişinin ailesi ve öğretmeninden bilgi toplanır. Bilişsel değerlendirmenin yapılabilmesi ve belirti şiddetinin daha iyi anlaşılabilmesi için nöropsikolojik testler, öz bildirim ölçekleri günlük pratikte yaygın olarak kullanılır. Ölçekler ve testler tanıya yardımcıdır.” dedi.

Hiperaktivite ve dürtüselliğin temel belirtilerinin çocukluk döneminden erişkinliğe geçerken azalma eğilimindeyken, dikkat eksikliği belirtilerinin devam ettiğinin görüldüğünü kaydeden Hüseyin, “Yaşam koşulları erişkinlikte daha karmaşık hale geldiğinden, dikkat eksikliği alanındaki sorunların, DEHB’i olan çoğu erişkin için hiperaktivite veya dürtüsellikten daha fazla işlevsel bozulmaya neden olduğu belirtilmiştir. Erişkinlerde hiperaktivite ve dürtüselliğin tipik olarak kıpırdanma ve iç sıkıntısı olarak kendini gösterdiği belirtilmiştir.” açıklamasını yaptı.

DEHB teşhisinde psikiyatrik eş tanılar sorgulanmalı…

DEHB’in diğer psikiyatrik durumlar ile karışmaması için ayrıntılı anamnez alınması gerektiğini dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Murat Yusuf Hüseyin, “DEHB ayırıcı tanısı yapılırken belirtilerin depresyon, anksiyete bozuklukları, bipolar bozukluk, yaygın gelişimsel bozukluk, alkol ve madde kötüye kullanımı, sınır kişilik bozukluğu ve mental retardasyon ile ilişkili olmadığına emin olmak gerekir.” dedi.

En karışık durumların ise DEHB’in diğer bozukluklar ile bir arada bulunduğu durumlar olduğuna dikkat çeken Hüseyin, sözlerini şöyle tamamladı:

“Yapılan araştırmalar gösteriyor ki DEHB’de psikiyatrik eş tanı neredeyse kuraldır. Muayenede olası eş tanıların sorgulanması genellikle yeterlidir. İnceleme sırasında ayırıcı tanılar ve eş tanılar için aile ile görüşme, nöropsikolojik testler, öz bildirim ölçekleri klinisyene yardımcı olabilmektedir. Ayrıca, DEHB’de sık görülen dalıp gitme şikayeti bazen epileptik nöbetlerle karışabilir. Bu noktada epilepsiyi dışlamak için ayrıntılı anamnez ve ihtiyaç halinde görüntüleme yöntemlerine başvurmak gerekir.”

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Altınkaya’dan Başkan Topaloğlu’na teşekkür plaketi

Ulupınar Çevre Koruma, Geliştirme ve İşletme Kooperatifi Başkanı Habip Altınkaya, Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu’nu makamında ziyaret ederek teşekkür plaketi verdi.

Ziyaret sırasında Altınkaya’ya, kooperatif yönetim kurulu üyeleri ve Ulupınar Mahalle Muhtarı Salih Sarıca eşlik etti.

Başkan Topaloğlu, kooperatif olarak yaptıkları başarılı çalışmalardan dolayı Altınkaya ve yönetim kurulu üyelerini tebrik ederek, çalışmalarında başarılar diledi.

Altınkaya ise “Kemer Belediyesi ile 10 yıldır süren bir iş birliğimiz var. Kemer Belediyesi, yerel sivil toplum örgütlerini destekleyen ender ilçe belediyeleri arasında yer alıyor. Yaptığımız çalışmalarda belediyemizin destekleri olmasaydı bugünlere gelemezdik. Güzel bir iş birliğimiz var. Başkanımıza verdiği desteklerden dolayı teşekkür ediyorum.” dedi.

Ziyaret sonrası Altınkaya ve beraberindekiler, 10 yıldır devam eden iş birliği nedeniyle Başkan Topaloğlu’na teşekkür plaketi vererek hatıra fotoğrafı çektirdi.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Longines Spirit Zulu Time 1925 – Orada saat kaç?

Longines, farklı zaman dilimlerinde zamanı ölçme konusundaki yüz yılı aşkın deneyimini, 1925’te tanıttığı ilk çift zaman dilimli kol saatinin 100. yılına özel ürettiği Longines Spirit Zulu Time 1925 modelini tanıtarak kutluyor. Lansman kapsamında Longines’in Zarafet Elçisi Henry Cavill, zaman dilimlerini aşan yolculukları ve küresel bağlantı ruhunu temsil ettiği yeni kampanyada, basit olduğu kadar da derin bir soruya cevap arıyor: “Orada saat kaç?”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Dünya Nüfusunun Yarısı Miyopi Tehlikesinde

Gelişen teknolojiler ile birlikte kullanımları yaygınlaşan telefon, tablet ve bilgisayar sebebiyle, gelecek nesillerin miyopi tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu belirten Dünyagöz Etiler Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Cafer Tanrıverdi, “Günümüzde akıllı telefon, tablet ve bilgisayar gibi dijital cihazların kullanımının artmasıyla, çocuklarda miyopi başlangıcı 4-5 yaşa kadar inmiştir. Çocukların artık dijital ekranlarla tanışma yaşı neredeyse bebeklik dönemine kadar inmiş durumda. Çocukların bu cihazları kullanarak geçirdiği zamanlar, ebeveynler tarafından kontrol altında tutulmalı. Önlemler alınmazsa, ilerleyen dönemlerde görme kusurları daha sık karşılaşılan bir problem haline gelecektir. Dışarıda oynamaya teşvik edilen çocuklarda miyopi oluşma riski, sürekli ekrana bakanlara oranla çok daha düşük. Halihazırdaki tedavi yöntemleri, bu konuda bizleri korumak için yeterli değil. 20 yıl sonra, bugün bahsedilen senaryonun gerçek olmasını istemiyorsak; günümüzde aile içinde ve toplumda ciddi sorunlara yol açabilen, uyku bozuklukları ve obezite gibi başka ciddi sorunlarında oluşmasına sebep olan ekran bağımlılığına karşı gerekli önlemleri almalıyız” dedi.

Şehir hayatı ve eğitim sistemi miyopiyi tetikliyor

Miyopinin oluşma sebeplerine de değinen Doç. Dr. Cafer Tanrıverdi, “Miyopi artışını tek bir etkene bağlamak doğru değil. Dünyada kabul edilmiş normlar ve bilimsel araştırmalar, kent yaşamının artışı, genetik faktörler ve çocukların açık alan aktivitelerindeki azalmaların da bu rahatsızlığın oluşumunda etkili olduğunu ortaya koyuyor. Doğu kültüründeki ülkelerde miyopi, batı ülkelerine oranla çok daha büyük bir tehdit oluşturuyor. Eğitim sistemlerindeki farklılıklar gibi etkenler dahi, bu risklerin oluşumuna katkıda bulunabiliyor. Doğu ülkelerinde eğitim sistemlerinin sınava, batıda ise daha fazla fiziksel aktiviteye dayalı olması rahatsızlığın oluşumuna doğrudan katkıda bulunuyor” şeklinde konuştu.

Miyopi körlüğün önde gelen nedenleri arasında

Dünya Sağlık Örgütü’nün, yüksek miyopiyi önlenebilir körlük nedenleri arasında saydığını söyleyen Doç. Dr. Tanrıverdi, “Özellikle Asya ülkelerinde miyopiye bağlı körlük oranları oldukça yüksektir. Körlüğün önde gelen nedenlerinden olan ve çoğunlukla genetik yatkınlığa bağlı olarak ortaya çıkan yüksek miyopi;  çeşitli göz rahatsızlıklarıyla veya onların sonucu olarak da ortaya çıkabilir. En çok görülen belirtileri arasında; uzağı görmede zorluk, gözleri kısarak bakmak, göz yorgunluğu ve baş ağrısı sayılıyor” dedi.

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İzmir Uluslararası Çoksesli Korolar Festivali başladı

İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye Polifonik Korolar Derneği (TPKD) İzmir Şubesi iş birliğiyle bu yıl dördüncüsü düzenlenen İzmir Uluslararası Çoksesli Korolar Festivali, Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde (AASSM) başladı. 22-25 Mayıs tarihleri arasında 75 farklı koronun katılımıyla düzenlenecek festival, ödül töreni ile son bulacak. 

Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi, 22-25 Mayıs tarihleri arasında yurt içi ve yurt dışından 75 koronun katılımıyla 4. İzmir Uluslararası Çoksesli Korolar Festivali’ne ev sahipliği yapıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye Polifonik Korolar Derneği İzmir Şubesi iş birliğiyle düzenlenen festivalde farklı yaş gruplarından oluşan ve pek çok başarı elde etmiş korolar sahneye çıkıyor. Yoğun katılımın olduğu festival, 25 Mayıs Pazar günü düzenlenecek ödül töreni ile sona erecek. 

Festivalin ilk günü korolar sahne aldı
Oturumlar halinde düzenlenen festivalin ilk gününde Türkiye Polifonik Korolar Derneği İzmir Şubesi Çocuk Korosu, Güzelbahçe Bahçeşehir Korosu, Mev İz Korosu, Karşıyaka Lisesi Cumhuriyet Korosu, Ayvalık Sebahat Cihan Şişman Güzel Sanatlar Lisesi Korosu, Manisa Büyükşehir Belediyesi Çocuk Korosu, Arkas Bilsem Çocuk Korosu, Pev İlkokul Korosu, İzmir Özel Tevfik Fikret Lisesi Çoksesli Korosu, Alaeddin Yavaşca Güzel Sanatlar Lisesi Çoksesli Korosu, Aeterna Vox Deu, A Capella Gramofon, İzmir Ümran Baradan Güzel Sanatlar Lisesi Çoksesli Korosu, Chorus Line, Balçova Belediyesi Afife Sanat Çoksesli Korosu ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Çoksesli Korosu sahne aldı. 

14 ayrı müzikal dalda ödül
Festivalde yer alan korolar, birbirleriyle yarışmaksızın 14 ayrı müzikal dalda “Festival Değerlendirme Kurulu” tarafından değerlendirmeye tabi tutulacak ve aldıkları en yüksek puana ait müzikal dalda sanatsal olarak ödüllendirilecek. Alfabetik sıraya göre müzikal değerlendirmeler sonucunda verilecek ödüller şu şekilde olacak: ‘Çalgı Eşlikli Yapıt Yorumlamada Başarı Ödülü’, ‘Çocuk Şarkısı Yorumlamada Başarı Ödülü’, ‘Devinim, Koreografi ve Sahnelemede Başarı Ödülü’, ‘Diksiyon, Artikülasyon, Anlaşılırlık Başarı Ödülü’, ‘Entonasyon, Homojenlik ve Koro Tınısında Başarı Ödülü’, ‘Festivale Katılımda Başarı Ödülü’,
Koronun Seviyesine Uygun Repertuvar Seçiminde Başarı Ödülü’, ‘Müzikalite-Müzikal Dinamiklerde Başarı Ödülü’, ‘Program Zenginliği ve Çeşitlilikte Başarı Ödülü’, Ritmik Beraberlik-Ritmik Uyumda Başarı Ödülü’, ‘Sololu Yapıt Yorumlamada Başarı Ödülü’, ‘Tür ve Stil Özelliklerine Uygun Yapıt Seslendirmede Başarı Ödülü’, ‘Ahmed Adnan Saygun Eseri Seslendirmede Başarı Ödülü’ ve ‘Yapıt Yorumlamada Koro-Şef Uyumu Başarı Ödülü’. 

Festival Değerlendirme Kurulu’nda kimler var?
Festival Değerlendirme Kurulu ise Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Müzik Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. H. Seval Köse, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı Öğretim Üyesi/Besteci Prof. Dr. Hasan Uçarsu, Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Çoksesli Korosu Şefi Burak Onur Erdem, Emekli Müzik Eğitimi Öğretmeni TPKD İzmir Şubesi Başkanı/Koro Şefi İlhan Akyunak, Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Öğretim Üyesi/Koro Şefi Öğr. Gör. Dr. Atilla Çağdaş Değer, Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Öğretim Üyesi/Koro Şefi Öğr. Gör. Hediye Çiğdem Aytepe, İzmir Devlet Opera ve Balesi Orkestra Şefi/Besteci Tolga Taviş, İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestra Şefi/Piyanist/Besteci İbrahim Yazıcı, İrlanda MTU Cork School of Music-Opera Sanatçısı, Vokal Koçu, Sing Ireland Koordinatörü Ross Scanlon ve TRT İzmir Radyosu Çocuk Korosu Şefi Müge Sever’den oluşuyor.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Anadolu Efes’in Açık İnovasyon Programı BrewFuture’ın Yeni Dönem Başvuruları Başladı

Anadolu Efes’in sürdürülebilirlik hedeflerine daha hızlı ve etkili bir şekilde ulaşmak amacıyla geçtiğimiz yıl hayata geçirdiği açık inovasyon programı BrewFuture, ikinci döneminde daha kapsayıcı bir yapıyla geri dönüyor. İleri aşama girişimlere kapılarını açan programın başvuruları, 30 Mayıs 2025 tarihine kadar devam edecek. Girişimler, program kapsamında bütçeli pilot çalışmalar ile ürünlerini test etme ve girişimlerini ölçeklendirme imkanına sahip olacak. 

 Anadolu Efes’in ileri aşama girişimler ile kurum-girişim iş birliklerini arttırmayı amaçlayan açık inovasyon programı BrewFuture programının ikinci dönemi başlıyor. İş birimlerinin öncelikli ihtiyaçlarına çözüm üretmeyi hedefleyen BrewFuture açık inovasyon programı bu yıl; operasyonel verimlilikten dijitalleşmeye, satış sistemlerinden veri analitiği ve yapay zekaya kadar birçok alanda ileri aşama girişimlerle iş birliği yapmayı hedefliyor. Ticari ürünü bulunan, çözüm odaklı teknoloji girişimleri 30 Mayıs 2025’e kadar programa başvuru yapabiliyor.

Yeni dönemde seçilecek girişimler, Anadolu Efes’in farklı birimlerinden her biri alanında uzman ekiplerle yakın temas içinde çalışarak ürün ve hizmetlerini öncelikli operasyonel ihtiyaçlar doğrultusunda test etme imkanı yakalayacak. Aynı zamanda girişimler, Anadolu Efes’in Türkiye ve yurt dışındaki operasyonlarında satış ve ölçeklenme fırsatlarını değerlendirme imkânı bulacak.

BrewFuture açık inovasyon programı bu yıl Operasyonel Verimlilik, Dijitalleşme, Veri Analitiği & Yapay Zeka, Satış Sistemleri, Yeni Gelir Kaynakları, Sürdürülebilirlik Risk Yönetimi odak alanları kapsamında başvuru alacak. 

Anadolu Efes, BrewFuture ile sadece kendi dönüşümünü hızlandırmakla kalmayıp, aynı zamanda girişimcilik ekosistemine de katkı sunmayı hedefliyor. Programın esas amacı, pilot uygulamaların (PoC) ötesine geçerek uzun vadeli ve sürdürülebilir iş birlikleri kurmak.

Brewfuture ilk yılını başarıyla tamamladı

 BrewFuture açık inovasyon programı ilk dönemini başarıyla tamamladı. İlk döneminde iklim eylemi, döngüsel ekonomi ve tarım uygulamaları temalarına odaklanan açık inovasyon programının ilk döneminde 160’ın üzerinde ihtiyaç belirlendi. Programa, 120 girişim başvuru yaptı. Yapılan sunumlar ve değerlendirmeler sonucunda; 5 girişim pilot uygulama (PoC), 2 girişim ise ise Ar-Ge çalışmaları kapsamında programa dahil edildi. 

 BrewFuture 2025 başvuruları 30 Mayıs’a kadar devam ediyor.
 Detaylı bilgi ve başvuru için: www.thebrewfuture.com

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Shell&Turcas, Madeni Yağ İhracatında Zirvedeki Yerini Korudu

Shell&Turcas’ın bu büyük başarısının ardında, Derince’deki Madeni Yağ ve Gres Üretimi Tesisi bulunuyor. 1963 yılından bu yana kesintisiz hizmet veren tesis, ürettiği yüksek kaliteli madeni yağlar ve gres ürünleriyle Türkiye’den 79 farklı ülkeye ihracat yaparak küresel pazarda güçlü bir oyuncu olmayı sürdürüyor. Shell&Turcas Derince Madeni Yağ ve Gres Üretimi Tesisi, sadece üretim kapasitesiyle değil, aynı zamanda çevre dostu üretim anlayışıyla da dikkat çekiyor. Yenilikçi üretim teknikleri, yüksek kalite standartları ve sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda gerçekleştirilen üretimle, sektördeki liderliğini pekiştiriyor. 

 

Shell Türkiye Ülke Başkanı ve Shell&Turcas Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Erdem, ödül hakkında yaptığı açıklamada şunları söyledi: “9 yıldır aralıksız olarak kazandığımız ‘Madeni Yağlar İhracatı’ ödülünü almak bizim için büyük bir onur. Shell&Turcas Derince Madeni Yağ ve Gres Üretimi Tesisi, sadece bir üretim merkezi değil, aynı zamanda Türkiye’nin ihracat kapasitesini artırmaya katkı sağlayan önemli bir merkez. Burası aynı zamanda madeni yağ, gres ve akaryakıt operasyonu yapabilen dünyadaki tek tesisimiz. Bu başarı, tüm ekibimizin özverili çalışmaları ve müşterilerimize sunduğumuz yüksek kalite anlayışının bir sonucu. 79 ülkeye gerçekleştirdiğimiz ihracatla, Türkiye sanayisinin büyümesine ve dünya çapında tanınmasına da katkı sağlıyoruz. Bu yüzden bu ödül, sadece Shell&Turcas’ın başarısını değil, aynı zamanda Türkiye’nin sanayi ve ihracat alanındaki küresel başarısını da gözler önüne seriyor.”

 

Global İhracat Başarısı, Sürdürülebilirlik ve İnovasyonla Destekleniyor

Son yıllarda yaklaşık 40 milyon dolar yatırımla üretim kapasitesi yaklaşık iki katına çıkarılan Shell&Turcas Derince Madeni Yağ ve Gres Üretimi Tesisi, uyguladığı yenilikçi üretim teknikleri, dijitalleşme ve sürdürülebilirlik odaklı çözümleri ile dikkat çekiyor. Yüksek kaliteyi sürdürebilmek için sürekli iyileştirme çalışmalarına imza atan Shell&Turcas, enerji verimliliği ve karbon ayak izinin azaltılması konusunda global standartlara uygun çözümler geliştiriyor. 2030 yılına gelindiğinde yüzde 50 karbon nötr olma hedefi bulunan tesis, bu hedefe 2022 yılında ulaştı. Aynı zamanda, elektrik tüketiminin de %25’ini güneş enerjisinden karşılayarak yılda yaklaşık 500 ton karbon salımının önüne geçiyor. Kalan elektrik tüketimini ise uluslararası geçerli yenilenebilir enerji sertifikaları ile tamamen yenilenebilir kaynaklardan sağlıyor.

 

Shell&Turcas sadece kendi operasyonlarından kaynaklanan karbon emisyonlarını azaltmıyor, aynı zamanda müşterilerinin karbon ayak izlerini minimize etmelerine ve atıklarını azaltmalarına da yardımcı oluyor. PurePlus adını verdiği teknolojiyle, doğalgazdan %99,5 saflıkta baz yağ üreterek motor ömrünü uzatıyor, yakıt verimliliğini artırıyor. Bu teknoloji sayesinde, bakım maliyetleri azalıyor, emisyonlarda ise düşüş sağlanıyor. 

Geliştirdiği yeni teknolojiler ve sürdürülebilirlik odaklı yaklaşımlarla Shell&Turcas’ın madeni yağ ürünleri, 79 ülkeye gerçekleştirilen ihracatın başarısını mümkün kılıyor. Madencilikten otomotive, inşaattan taşımacılığa kadar farklı birçok endüstriye önemli katkılar sunan bu ürünler, yalnızca araçların uzun ömürlü çalışmasını sağlamakla kalmayıp, yakıt verimliliğini de artırıyor. Avrupa, Orta Doğu ve Afrika gibi stratejik bölgelere yapılan ihracatlar, hem yerel sanayinin güçlenmesine hem de Shell&Turcas’ın uluslararası ticaretteki prestijinin pekişmesine olanak tanıyor. Shell, üretim tesislerini sadece Türkiye pazarında değil, dünya çapında da rekabet avantajı sağlayacak şekilde konumlandırarak, 18 yıldır devam eden küresel pazar liderliğini[2] sürdürmeyi hedefliyor. 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bornova’da Çalgı Yapım Çalıştayı büyük ilgi gördü

Bornova Belediyesi, yerel üretim ve kültürel mirasa sahip çıkan yaratıcı bir etkinliğe daha ev sahipliği yaptıKültür İşleri Müdürlüğü bünyesinde, Hobi ve Beceri Edindirme Kursları kapsamında 2024 yılında açılan Çalgı Yapım Atölyesi, kısa sürede yoğun ilgi gören bir üretim alanına dönüştü. Bu ilginin sürdürülmesi ve atölyenin daha geniş kitlelere tanıtılması amacıyla 21–22 Mayıs 2025 tarihlerinde Dramalılar Köşkü Kış Bahçesi’nde özel bir çalıştay düzenlendi.

 Ustalardan ilham veren hikayeler

 İki gün süren etkinliğin ilk gününde, Ege Üniversitesi Devlet Türk Müziği Konservatuvarı Müdürü Prof. Dr. Ali Maruf Alaskan, katılımcılarla kendi çalgı yapım serüvenini paylaştı. Konservatuvar bünyesindeki çalgı yapım bölümüne dair bilgiler veren Alaskan, el yapımı ve seri üretim çalgılar arasındaki farkları, eski ve yeni tekniklerin karşılaştırmasını ve yerli malzemelerin önemini anlattı.

 Alaskan konuşmasında özellikle Bornova’nın çalgı yapımı açısından sahip olduğu potansiyeli vurgulayarak, “Yerel enstrümanlarımızın korunması ve yeniden üretimi kültürel sürekliliğimiz açısından büyük önem taşıyor” dedi.

 Bir hobi nasıl ustalığa dönüşür?

 Etkinliğin ikinci gününde ise katılımcılar, çalgı yapımına akademik kariyerin yanında tutkuyla bağlanmış bir ismi dinledi. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Engin Topuzkanamış, hobi olarak başladığı çalgı yapımı serüveninin zamanla ünlü müzisyenlere enstrüman üreten bir ustalığa dönüşmesini anlattı. Katılımcılar, bu atölye süresince temel yapım süreçlerini yerinde izleme ve birebir uygulama imkânı da buldu.

 El emeği, göz nuru: Öğrencilerden bağlama sergisi

 Çalıştay süresince, Ekim 2024’ten bu yana Bornova Belediyesi’nin Çalgı Yapım Atölyesi’nde eğitim alan kursiyerlerin el emeğiyle ürettiği bağlamalar da sergilendi. Bu sergi, kursun teknik eğitiminin yanı sıra estetik ve kültürel değer üretimine de katkı sunduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

 Başkan Eşki: “Yerel kültürümüzü yaşatan üretim alanlarını çoğaltıyoruz”

 Müziğin kültürlerin ruhunu taşıyan en güçlü unsurlardan biri olduğunu ifade ederek, ”Çalgı yapımı gibi hem el sanatını hem de müziği buluşturan atölyeler, kültürel süreklilik açısından büyük önem taşıyor. Biz Bornova Belediyesi olarak, yerel kültürümüzü yaşatacak ve geleceğe taşıyacak her çalışmanın yanındayız. Dramalılar Köşkü gibi tarihî mekânlarımızda bu tür etkinliklerin gerçekleşmesi, geçmişle bugünü buluşturmamıza olanak sağlıyor” dedi.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Pankreas kistlerinin 20’den fazla alt tipi var!

Sindirim sisteminin kritik organlarından biri olan pankreasta ortaya çıkan kistler genellikle belirti vermiyor ve çoğu kez başka tetkikler sırasında rastlantısal olarak fark ediliyor. Kistler büyüdükçe karında şişkinlik, zayıf hastalarda dışarıdan hissedilme gibi belirtilere sebep olabiliyor. Ortalama bir pankreas kistinde kanser riski 10 binde 1 iken özellikle boyutu 2 cm’i aşan kistlerde bu oran 10 binde 20’lere kadar çıkabiliyor. Acıbadem Altunizade Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Emre Bozkurt, bazı kistlerin zamanla kötü huylu tümöre dönüşebileceğine dikkat çekerek, “Pankreasta oluşan kistik tümörler farklı türlerde olabilir ve her birinin tedavi yöntemi farklılık gösterebilir. Bu nedenle karmaşık bir hastalık grubunu oluştururlar. Özellikle kansere dönüşme potansiyeli taşıyan tümörlerde erken teşhis ve tedavi hayati önem taşır. Çünkü bazı kistlerde kansere dönüşüm oldukça nadir iken, bazı gruplarda daha yüksek olmaktadır. Düzenli kontroller ve uygun tetkikler sayesinde bu kistlerin etkili bir şekilde yönetimi mümkündür” diyor.

 Bazı kist tipleri kadınlarda daha çok görülüyor

Hem sindirim hem de endokrin sistemlerde hayati bir rolü olan pankreasta yer alan salgı bezinin içinde ya da dış yüzeyine doğru, zaman zaman 10 cm’den daha büyük olabilen içi sıvı içerik dolu kistler oluşuyor. Bu kistler iyi huylu olabileceği gibi bazen kötü huylu oluşumlara da dönüşebiliyor. Bu nedenle ilk tanı anındaki boyut, içerik ve duvar yapısı gibi bazı özellikler takip planlaması açısından önem taşıyor. Günümüzde MR gibi görüntüleme yöntemlerinin yaygın şekilde kullanımı daha sık pankreas kisti tanısı konulmasını sağlıyor. 50 yaş ve altı bireylerde yüzde 9 olan pankreasta kist saptanma olasılığı 80 yaş üstü bireylerde yüzde 40’lara ulaşıyor. Belirli kist tipleri belli yaş, cinsiyet ve klinik, radyolojik özellikler ile ilişkilendiriliyor. Bazı kistler (solid pseudopapiller neoplazi) 20-30’lu yaşlarda kadınlarda daha sık görülürken, bazıları (seröz kistadenom ile müsinöz kistik neoplaziler) ağırlıklı olarak 50’li yaşlardan sonra saptanıyor ve kadınlarda daha çok görülüyor. 

Bu belirtiler pankreas kistine işaret ediyor

Genellikle belirti vermeyen pankreas kistleri büyük olduklarında karında şişkinlik, zayıf hastalarda dışarıdan hissedilme gibi belirtilere sebep olabiliyor. Mide, oniki parmak bağırsağı ve safra yolları gibi çevre organlara basıya bağlı ağrı, yemeklerden sonra bulantı ve sarılık gibi belirtilere de yol açıyor. Bunun dışında tekrarlayan pankreatit atakları, sırt ağrısı, kilo kaybı, sindirilmemiş gıdalar içeren dışkı ve diyabet hastalığı gelişmesi gibi bulgular da kistlere eşlik edebiliyor. Pankreas kistleri saptanması halinde kan tetkikleri ve kistin özelliklerine göre MR ve endoskopik ultrason gibi görüntüleme yöntemlerinden, bazen de Bilgisayarlı Tomografi’den yararlanılıyor. 

 İyi huylu ve kötü huylu kisti ayırt etmek çok önemli

Pankreas kistlerinin temelde iyi huylu, kötü huylu olma potansiyeli olan ve kötü huylu olmak üzere üç gruba ayrıldığını belirten Genel  Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Emre Bozkurt, “Önemli olan iyi huylu kistleri tanıyabilmek ve aynı zamanda tedavinin gecikmesine engel olmak için kötü huylu olma potansiyeli olan veya kötü huylu olan alt grupları bu iyi huylu kistlerden ayıt etmektedir. İyi huylu kistler yalnızca hastada şikâyete yol açarsa tedavi edilmesi gerekir. Kötü huylu olma potansiyeli olanların uzun süreli yapılandırılmış takip programları ile takip edilmesi, kötü huylu olanların ise zaman kaybedilmeden tedavisi oldukça önemlidir” diyor. 

Ameliyatla alınan kistlerdeki kanser olasılığı yüzde 15 

Cerrahi olarak tedavi edilen hasta grubunda ameliyatların çoğunun, ileri zamanlarda kistlerde kanser gelişme ihtimali nedeniyle yapıldığını aktaran Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Emre Bozkurt, “Ameliyatlar büyük oranda koruyucu amaçla yapılmaktadır. Ancak cerrahi olarak tedavi edilen hastalardaki kistlerde kanser saptanma olasılığı ise %15’lerdedir. Bu şu anlama geliyor; kistler çıkarılmadan bir süre daha takip edilse, bazı kistlerde kanser gelişebilir.  Bu özel gruptaki kist hastalarında yapılan cerrahi müdahaleler, ileride gelişebilecek ve oldukça ölümcül olabilen pankreas kanserinden koruyucudur. Bu nedenle bu hastalarda tedavi için erken tanı kritik öneme sahiptir. Kistler, hastanın hiçbir şikâyeti olmadan rastlantısal olarak saptansa bile ilk değerlendirme ve niteliğinin ayırt edilmesi de çok önemlidir” sözleriyle uyarıda bulunuyor. 

Hastanın ve kistin durumuna göre ameliyat kararı alınıyor

Ameliyat kararı da ameliyatın tipi de kistin kansere dönüşme ihtimali, hastada oluşturduğu belirti ve şikayetler, hastanın genel sağlık durumu ile ameliyata uygunluk gibi durumlara göre değerlendiriliyor. Bu değerlendirmeye bağlı olarak Whipple ameliyatı, pankreasın sol tarafının, boyun-gövde kesiminin ya da yaygın hastalık durumunda pankreasın tamamının çıkarıldığı ameliyatlar tercih edilebiliyor. İyileşme ve günlük yaşantıya dönüş süresi ameliyatın tipine göre değişiklik gösteriyor. Ameliyattan sonra pankreas dokusunda yeniden kistik hastalıklar gelişebileceği için hastaların, patoloji sonuçlarının da göz önünde bulundurularak takip edilmesi gerekiyor. 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

4 Bölümlük Seri ‘Batı Cephesi: Son Perde’ 25 Mayıs Pazar 21.00’de National Geographic Ekranlarında!

Nazi Almanyası’nın çöküşünden 80 yıl sonra, Batı Avrupa’nın kurtuluşunu modern gözlerle inceliyoruz. Varolan arşivlerin eşsiz restorasyonu ve uzmanlar tarafından renkli hale getirilmesi, izleyicileri duygusal ve vurucu bir hikâyeye taşıyor. Bu hikâye, kahramanlık ve trajediyi, umut ve umutsuzluğu dengeleyerek, kimseyi dokunulmaz bırakmayan ve vahşetle yapılan bu savaşın gerçekliğini gözler önüne seriyor.

Dört bölümlük seri “Batı Cephesi: Son Perde”, 25 Mayıs Pazar günü saat 21.00’de National Geographic ekranlarına geliyor.

Bilimin, keşfin ve hikâye anlatımının gücüne inanarak 130 yılı aşkın bir süredir dünyanın en güvenilir markalarından biri olmayı sürdüren National Geographic’in birbirinden iddialı yapımlarını D-Smart, Digiturk ve TOD, KabloTV, S Sport Plus, Tivibu ve TV+ platformlarından izleyebilirsiniz.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı