Yazar arşivleri: admin

Mahmut Görgen ve Fatih Doğukan Yılmaz’dan Deep House Tarzında Eşsiz Bir Yorum: ‘Yüce Dağ Başında’

DJ ve aranjör Mahmut Görgen ile yetenekli sanatçı Fatih Doğukan Yılmaz, deep house tarzındaki yeni çalışmaları “Yüce Dağ Başında” ile müzikseverlerin karşısına çıktı. Söz ve müziği anonim olan bu geleneksel eseri modern bir yorumla yeniden aranje eden Mahmut Görgen, parçaya kendine has tarzını katarak dikkat çekici bir düzenleme ortaya koydu.

Bu özel projenin vokallerini üstlenen Fatih Doğukan Yılmaz, aynı zamanda klip yönetmenliğini de yaptı. İzmir’in doğal güzellikleriyle ünlü Urla’da çekilen klip, şarkının atmosferiyle uyumlu sahneleriyle dikkat çekiyor. Görüntü yönetmenliğinde estetik bir dokunuşla izleyicileri müzikal bir yolculuğa çıkaran Fatih Doğukan Yılmaz, hem seslendirmesi hem de yönetmenliğiyle projeye imza attı.

“Yüce Dağ Başında”, WM Music etiketiyle tüm dijital platformlarda yayınlandı. Klibi ise WM Music YouTube kanalında müzikseverlerle buluştu.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kader Yıldız, Halil Ergün ile Sektördeki Yolu Konuştu: Geleceğe Güçlü Adımlar

Türk sinemasının duayen isimlerinden Halil Ergün, geçtiğimiz gün yapımcı İhsan Taş’ın ofisinde genç oyuncu Kader Yıldız ile samimi bir sohbet gerçekleştirdi.

Sinemaya yıllarını adamış olan usta oyuncu Halil Ergün, deneyimlerini ve mesleki birikimlerini paylaşarak, kariyer basamaklarını emin adımlarla tırmanan genç meslektaşına yol gösterici tavsiyelerde bulundu.

Çocukluğundan beri hayalini kurduğu oyunculuk alanında başarılı bir kariyer inşa etmeye çalışan güzel oyuncu Kader Yıldız, usta oyuncunun tavsiyelerini can kulağıyla dinledi.



SEKTÖRDE KALICI OLMANIN YOLLARI

Halil Ergün, genç oyuncuya sektörde uzun soluklu bir kariyerin sırlarını paylaştı. Ergün, oyunculuğun sadece yetenekle sınırlı olmadığını, disiplin, sabır ve sürekli kendini geliştirmek gerektirdiğini vurguladı. Sektörde kalıcı olmanın yolunun, her yeni projede kendini aşmaya çalışmak ve mesleğine olan saygıyı asla kaybetmemekten geçtiğini belirtti.



GELECEK İÇİN GÜÇLÜ ADIMLAR

Kader Yıldız, Halil Ergün’ün paylaştığı bu deneyimlerin kariyerine ışık tutacağını ve gelecekteki projelerinde ona rehberlik edeceğini belirterek “Oyunculuğa başladığımdan beri yaşadığım bu yolculuk, benim için bir rüya gibiydi. Bu yolda attığım her adım, beni önce hayallerime sonra da beyazperdeye daha da yaklaştırdı. Kendime inandım, hayallerimi gerçekleştirmek için başarı merdivenlerini bir bir çıkıyorum. Bu, sadece bir başlangıç ve biliyorum ki önümdeki yol çok daha güzel ve parlak olacak.” diye konuştu.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Çatışan kültürlerin hikâyesi “Yenilmez” seyirciyle buluşuyor.

Torben Betts’in yazdığı ve 10 ülkede sahnelenen “Yenilmez” isimli oyun, ülkemizde ilk kez İBB Şehir Tiyatroları repertuvarında seyirciyle buluşuyor. Oyun, farklı sosyal sınıfların “komşu”luklarının çatışmasını sahneye taşıyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Nazlı Gözde Yolcu’nun çevirdiği, Nihat Alpteki’nin yönettiği “Yenilmez” oyununu seyirciyle buluşturuyor. Oyun, 20 Kasım 2024 Çarşamba günü 20.30’da Müze Gazhane Prof. Dr. Sevda Şener Sahnesi’nde ilk gösterimini yapıyor.

Ekonomik kriz sebebiyle Londra’da yaşamaları imkânsız hale gelen Oliver ve Emily çifti, Londra’dan İngiltere’nin kuzeyindeki küçük bir kasabaya taşınırlar ve burada “gerçek” insanlarla tanışmaya karar verirler. Taşralı komşuları Alan ve Dawn’ı evlerine davet ederler. Farklı sınıflara ait insanlar arasında büyük bir hayal kırıklığı ile başlayan ve giderek tuhaflaşan ilişkiler trajik sonuçların ortaya çıkmasına sebep olur.
Oyun, ideolojiler duygularımızı öldürür mü? İşçi sınıfı ile beyaz yakalılar komşu olursa neler olur? Ekonomik kriz en çok hangi sınıfı etkiler? İdeoloji vicdanı ve empatiyi yok eder mi? gibi çok önemli sorulara yanıtlar arıyor.
Oyunun yönetmeni Nihat Alpteki, “Yenilmez”i şöyle anlatıyor:

“İnsan, varoluşundan itibaren bir anlam arayışına girer. Yaşam denilen süreç karşısındaki ölüm çaresizliğinden uzaklaşmak için, önce ruhsal sonra zihinsel anlamda kendini tanımlayacağı kavramlar ve gruplar aramaya başlar. Bu arayış kimi insan için bir ömür sürerken, kimi insan içinse toplumsal koşullar ve sosyal yapılar içinde kendini tanımlayarak biter. Grup aidiyetinden ideoloji, ideolojiden kimlik, kimliklerden de “zihniyetler” oluşur. Oyunumuz “kimliğini tanımlayan” ve bunun ortaya çıkardığı ikilem ve çatışmalarla yaşamak durumunda kalan insanlarla ilgili.

Kimlikler ne kadar gerçek ve o kimliklerin altında kalan benliğimiz ne kadar anlamlı?

Oyunumuzun hikâyesinde belli ideoloji ve kimliklerle kendini tanımlayan iki farklı çiftin birbirlerini tanıma sürecinde “öğrenilmiş”’ ve “tanımlanmış” bilgilerin oluşturduğu “ideolojilere sıkışmış sığ bir yaşam ve öteki algısının” ortaya çıkardığı trajik durumlar ele alınıyor. Oyun, kimlikler üzerinden birbirimizi değerlendirdiğimizde “akla ve duygulara sahip biricik varlık olan insanın” “benlik” kavramının görünmez olduğunu anlatıyor.”

Dramaturgisini Ergün Özdemir’in, müziğini Barış Manisa’nın, dekor tasarımını Cihan Aşar’ın, kostüm tasarımını Almila Altunsoy’un, ışık tasarımını Mustafa Türkoğlu’nun, efekt tasarımını Umut Yüzbaşıoğlu’nun, video tasarımını Enes Altuğ Avşar’ın yaptığı, fotoğraflarını Sadi Ayan’ın çektiği oyunda Gizem Akkuş, Gökçer Genç, Nurdan Kalınağa, Tankut Yıldız rol alıyor.
Oyun, 20-23 Kasım, 27-30 Kasım 2024 tarihleri arasında Müze Gazhane Prof. Dr. Sevda Şener Sahnesi’nde.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İyilik yapan, iyilik görenden daha mutlu oluyor!

Toplumda pek çok olumsuzluk olsa da iyi insan olmayı seçmenin ve iyilik yapmanın kendimize ve başkalarına olumlu katkılar sağladığını dile getiren Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Doğan, “İyilik yaparken, karşı tarafın onurunu korumak da oldukça önemlidir. Yaptığımız iyilik kişi üzerinde bir yük hissettirmemelidir. Yani sadece iyiliği yapmak yetmez, onu zarafetle de yapmak gerekir.” dedi. İyilik yapmak sadece başkalarına değil, aynı zamanda iyilik yapan kişiye de mutluluk getirdiğini anlatan Prof. Dr. Tayfun Doğan, “Yapılan araştırmalara göre, iyilik yapan insanlar, iyilik görenlerden daha mutlu oluyor. İyilik, kişinin içsel tatminini artırarak genel mutluluğunu pekiştiriyor.” dedi. 

İyilik yapmak beyin ve beden eczanesini harekete geçirdiğini söyleyen Prof. Dr. Tayfun Doğan, “Biyokimyasal değişiklikler, kişinin daha huzurlu, sakin ve mutlu hissetmesini sağlar. Bu da psikolojik ve fiziksel sağlığı olumlu şekilde destekler. Tüm bunlardan yola çıkarak, iyilik iyileştiriyor diyebiliriz.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Doğan, iyiliğin insan yaşamındaki önemine değindi.

İnsanlar, bazen sevgi dolu ve nazik, bazen de zalim ve kötü olabilirler 

Yazar Leo Buscaglia’nın “Bir dokunuşun, bir gülümsemenin, nazik bir sözün, içten bir dinlemenin, samimi bir iltifatın ya da yaşamı dönüştürme potansiyeline sahip en küçük bir özen göstermenin gücünü hafife alıyoruz” sözüne atıfta bulunan Prof. Dr. Tayfun Doğan, tarih boyunca insanların birbirlerine hem mutluluk hem de acı kaynağı olduğunu söyledi.

İnsanlar arasında bencil ve acımasız davrananlar olduğu gibi, başkalarına yardım eden ve fedakâr davrananlar da bulunduğunu kaydeden Prof. Dr. Tayfun Doğan, şöyle devam etti:

“Yapılan deneyler, 14-18 aylık bebeklerin, tanımadıkları birine yardım etmeye eğilimli olduklarını göstermektedir. Ayrıca, bebeklerin iyi ve kötü karakterleri ayırt edebildikleri ve iyi karakteri ödüllendirme eğiliminde oldukları da gözlemlenmiştir. Bu ve benzeri pek çok deney, doğuştan gelen bir ahlak ve adalet duygusuna sahip olduğumuza delil olarak gösterilmektedir. Bununla birlikte insanlar, bazen sevgi dolu ve nazik bazen de zalim ve kötü olabilirler. Psikologlar, insanların her iki potansiyeli de taşıdığını belirtmektedirler. Bu durum, içimizde hem iyilik hem de kötülük tohumlarını barındırdığımızı ve hangisini beslersek onun büyüdüğünü ortaya koymaktadır. Meşhur hikâyeyi bilirsiniz. Yaşlı Kızılderili, içimizde biri iyi biri kötü iki kurdun yaşadığını ve sürekli kavga ettiklerini söyleyince torunu sormuş: ‘Hangisi kazanacak?’ Yaşlı Kızılderi: ‘Hangisini beslersek o kazanacak’ demiş.”

İçinde iyilik barındıran insan davranışları neler?

Literatürde içinde iyilik barındıran insan davranışlarının prososyal davranışlar olarak nitelendirildiğini anlatan Prof. Dr. Tayfun Doğan, “Prososyal davranışların bünyesinde, özgecilik gibi hiçbir karşılık beklemeksizin, yerine göre kendinden fedakarlığı da içeren davranışlar olduğu gibi cömertlik, merhamet, insaniyet, yardımseverlik, iyilikseverlik, yüce gönüllülük, nezaket, şefkat, sevgi, hürmet, özveri ve vefa gibi davranışlar da bulunmaktadır.” dedi.

Merhamet arttıkça mutluluk da artıyor…

Merhametin, insanların sıkıntılı zamanlarında onlara destek olmak, onların acılarını, dertlerini ve sıkıntılarını anlamak, hafifletmek ya da giderme çabası olarak tanımlanabildiğini kaydeden Prof. Dr. Tayfun Doğan, “Merhametin eylem boyutu da söz konusudur. Merhamet sadece bir duygu değil, aynı zamanda eylem gerektiren bir davranış biçimidir. Bir kişinin yaşadığı sıkıntıyı anlamak, empati yapmak ve ona yardımcı olmak bu sürecin bir parçasıdır. Acıma ve merhamet ise aynı şey değildir. Acıma bazen kibir ve üstten bakış duygusu yaratabilecekken, merhamet ilgi ve saygı üzerine kuruludur. Merhamet eksikliği ise genellikle acımasız, duyarsız ve katı yürekli olmakla tanımlanır. Merhametsiz kişilerde bencillik ve kıskançlık gibi olumsuz duygular da yoğun bir şekilde görülebilir. Merhamet, toplumsal ilişkileri sağlıklı tutan ve bireylerin mutluluğunu artıran bir faktördür. Yaptığımız bir çalışmada mutluluk ile merhamet arasında pozitif yönde ilişkiler bulmuştuk. Yani, bireylerin merhamet düzeyleri arttıkça mutluluk düzeylerinin de arttığı sonucuna ulaşmıştık.” diye konuştu.

Merhametten maraz doğar mı?

“Merhametten maraz doğar” gibi sözlerin, iyilik yapmanın ya da merhametli olmanın her zaman iyi sonuçlar doğurmadığını, bazen sorunlara yol açabileceğini anlatmak için kullanıldığını da dile getiren Prof. Dr. Tayfun Doğan, “Bu sözler, bazı insanların iyilik yaptıklarında zarara uğramış olmalarından kaynaklanabilir. Ancak, karşı tarafın kötü davranışını merhametli davranışa bağlamak doğru değildir. Merhametli olmak, doğru olanı yapmaktır; karşı tarafın kötülüğü kendi karakterinin bir sonucudur. Bazen insanlar, merhametli olmamayı ya da iyilik yapmamayı haklı göstermek için ‘merhametten maraz doğar’ gibi sözleri kullanırlar. Yani, merhamet göstermemenin sebeplerini açıklamak adına bu sözleri rasyonel bir gerekçe olarak sunarlar. Ancak, bu atasözünde, bilinen anlamının ötesinde, kuralları ihlal eden, suç işleyen ve toplumdan dışlanan kişilere merhamet gösterildiğinde, bunun sorunlara yol açabileceği anlatılmak isteniyor olabilir.” şeklinde konuştu.

İyiliği yapmak yetmez, zarafetle de yapmak gerekir!

Kimi zaman iyi olmanın saflık olarak görülebildiğini ama iyi olmanın her zaman anlamlı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Tayfun Doğan, “Toplumda pek çok olumsuzluk olsa da iyi insan olmayı seçmek ve iyilik yapmak, kendimize ve başkalarına olumlu katkılar sağlar. Mario Levi’nin belirttiği gibi, bunca kötülüğün olduğu bir dünyada iyilik yapmak ve iyi olmak isyan etmek gibidir ve bir enayilik değil, güçlü bir duruştur. Pek çok kötülük var olsa da etraf kötü insanlarla dolu olsa da iyi insan olmaktan vazgeçmemek gerektiğini düşünüyorum. Ancak iyilik yaparken, karşı tarafın onurunu korumak da oldukça önemlidir. Yaptığımız iyilik kişi üzerinde bir yük hissettirmemelidir. Yani sadece iyiliği yapmak yetmez, onu zarafetle de yapmak gerekir.” dedi.

İyilik, genetiği de etkiliyor… 

Prof. Dr. Tayfun Doğan, iyilik yapmanın psikolojik ve fiziksel sağlığımız üzerindeki etkisine de değinerek, şöyle devam etti:

“İyilik yapmak sadece başkalarına değil, aynı zamanda iyilik yapan kişiye de mutluluk getiriyor. Yapılan araştırmalara göre, iyilik yapan insanlar, iyilik görenlerden daha mutlu oluyor. İyilik, kişinin içsel tatminini artırarak genel mutluluğunu pekiştiriyor. Sadece iyilik yapmak değil iyiliğe şahit olmak da aynı şekilde insanları mutlu edebilmektedir. Hatta geçmişte yaptığınız bir iyiliği hatırladığınızda bile sanki şu anda iyilik yapıyormuşsunuz gibi kendinizi iyi hissedersiniz ve mutlu olursunuz. İyilik yapmanın fiziksel sağlığa da olumlu etkileri var. Düzenli gönüllülük faaliyetlerinde bulunan kişilerin, yaşlılık dönemlerinde ölüm riski azalmaktadır. Ayrıca, başkalarına yardım etmek, kalp sağlığı üzerinde de olumlu etkiler yapmaktadır. Yapılan araştırmalar, iyilik yapmanın gen ifadesini bile olumlu yönde etkileyebileceğini ortaya koymuştur.”

İyilik yapmak beyin ve beden eczanemizi harekete geçiriyor  

İyilik yapmanın beynimizde ve vücudumuzda pozitif değişikliklere yol açtığını da söyleyen Prof. Dr. Tayfun Doğan, “Başkalarına yardım etme gibi davranışlar beyin kimyasallarını etkiler ve daha iyi bir ruh haline bürünmemize yardımcı olur. Özellikle oksitosin, serotonin ve dopamin gibi kimyasalların salınımı artar, stres hormonu kortizol ise azalır.  Yani iyilik yapmak beyin ve beden eczanemizi harekete geçiriyor. Örneğin oksitosin hormonu, kalp hastalıklarından korunmaya yardımcı olabilecek anti-inflamatuar özelliklere sahiptir. Oksitosin, ayrıca huzur ve sakinlik duygusu yaratır, acıyı azaltır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Bu biyokimyasal değişiklikler, kişinin daha huzurlu, sakin ve mutlu hissetmesini sağlar. Bu da psikolojik ve fiziksel sağlığı olumlu şekilde destekler. Tüm bunlardan yola çıkarak, iyilik iyileştiriyor diyebiliriz. Bugün pek çok terapist danışanlarına düzenli iyilik davranışlarında bulunmayı önermektedir.” şeklinde konuştu.

İyilik yapmak, özsaygıyı artırıyor

İyilik yapmanın insanın hayatına anlam katan bir eylem olduğunu dile getiren Prof. Dr. Tayfun Doğan, “Başkalarına yardımcı olmak büyük bir manevi tatmin sağlar ve kişi anlamlı bir şey yaptığı duygusuyla dolar. Ayrıca iyilik yapmak, özsaygıyı artırır. Birey, başkalarına yardım ettiğinde içsel olarak kendisiyle kıvanç duyar. Erdemli davranışlar gösterdiğinde, kendine olan saygısı artar ve bu da mental sağlığını olumlu yönde etkiler.” dedi.

Nezaket sahibi ve yardımsever birisi olmak çekiciliği de artırıyor

Pozitif psikoloji alanında hedonik uyum adı verilen bir kavram bulunduğunu ve hedonik uyumun, başlangıçta mutlu eden şeylerin zamanla etkisini kaybetmesi durumu olduğunu anlatan Prof. Dr. Tayfun Doğan, “İhtiyaç sahiplerine yardım etmek, hedonik uyumla mücadele eder çünkü iyilik yaparak, sahip olduğumuz zenginliklerin farkına varırız. Bu da mevcut halimizi takdir etmemizi sağlar ve dolayısıyla mutluluğumuzu artırır. İyilik yapmak, sosyal bağları güçlendirir. Sosyal destek ağı kurar, daha sevilen ve güvenilen biri olmamıza yardımcı olur. Özgeci, merhametli, yardımsever insanlara karşı daha yakın hissetmemiz şaşırtıcı bir durum değildir. Araştırmalar, nezaket sahibi ve yardımsever birisi olmanın çekiciliği artırdığını göstermektedir.” diye konuştu.

İyilik toplumsal olarak da faydalar sağlıyor

İyiliğin bireysel olduğu kadar toplumsal anlamda da faydalar sağladığına vurgu yapan Prof. Dr. Tayfun Doğan, şöyle devam etti:

“İyiliğin ve nezaketin yaygın olduğu toplumlarda genel yaşam kalitesi ve mutluluk düzeyi de yüksek olmaktadır. Böylesi toplumlarda, insanlar kendilerini güvende hissetmekte, içinde yaşadıkları topluma ait hissetmekte ve onun gelişmesi için mücadele etmektedirler. İyiliğin hâkim olduğu toplumlarda bireyler sosyal ve duygusal desteği yoğun bir şekilde hissetmektedirler. Bu durum da yalnızlık ve izole olmuşluk duyguları yaşamalarının önüne geçebilmektedir. Toplum olarak tek bir organizma gibi bütün olarak hareket etmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Bu da ancak iyiliği artırmakla mümkün olabilir.”

İyiliği artırmak adına neler yapılabilir?

Toplum olarak iyilik ve merhameti artırmaya ihtiyacımız olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tayfun Doğan, “Kötülüğü, nobranlığı, nezaketsizliği ve şiddete eğilimli olmayı havalı olmaktan çıkarmamız gerekiyor. Çocuklarımıza gerek aile içerisinde gerekse okullarda iyilik yapmayı öğretmemiz gerekiyor. Bunun da en iyi yolu örnek olmaktır. Çünkü çocuklar her şeyden çok model alma yoluyla öğrenmektedirler. Bu tür bir öğrenme de hayatın içinden, yaparak yaşayarak bir öğrenme olduğu için kalıcılığı daha yüksektir. Çocuklar iyilik davranışlarına şahit olmalı ve iyilik yaptıklarında takdir edilmelidirler. Tüm mesele iyiliği bir karakter ve alışkanlık haline getirmektir. Sosyal medya günümüzde hepimizin duygu ve davranışlarını etkilemede belki de en büyük paya sahiptir. Sosyal medyanın bu gücünden faydalanmalı ve iyilik hareketleri başlatmalıyız. Gördüğümüz nezaket ve iyilik olaylarının yaygınlaşması ve başkaları tarafından da görülmesi için bir şeyler yapmalıyız. Bunun iyiliğin gizli yapılması ilkesine zarar vereceğini düşünmüyorum. Tam tersine insanların umudunu artıracağına ve iyiliğin yaygınlaşmasına katkı sağlayacağına inanıyorum.” şeklinde sözlerine son verdi. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İzmir Şehir Tiyatroları’na iki dalda ödül

Türkiye’nin seyirciler tarafından verilen tek ödülü niteliğindeki Direklerarası Seyirci Ödülleri’nde İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İzBBŞT) iki ödüle layık görüldü. İzmir Şehir Tiyatroları sanatçısı Sonay Eren, Bahar Noktası oyunundaki rolüyle “Yardımcı Erkek Oyuncu” dalında ödüle değer görüldü. “Ensemble” kategorisinin kazananı da Helikopter oyunuyla İzBBŞT oldu.

Kurulduğu günden bu yana sahnelediği prodüksiyonlarla birçok yarışmadan ödülle dönen İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İzBBŞT), koleksiyonuna bir yenisini daha ekledi. “Marifet İltifata Tabidir” mottosu ile yola çıkan ve Türkiye’nin ilk ve tek “seyirci örgütlenmesi” Direklerarası Seyirci Ödülleri’nin İzmir ayağında İzmir Şehir Tiyatroları ödüllendirildi. Halk jürisinin değerlendirmesi sonucunda İZBBŞT sanatçıları iki farklı dalda ödül kazandı. İzmir’de 14 kategoride ödül dağıtılan organizasyonda, İzmir Şehir Tiyatroları sanatçısı Sonay Eren, “Yardımcı Erkek Oyuncu” dalında Bahar Noktası oyunundaki rolüyle ödüle değer görüldü. Ayrıca Direklerarası Seyirci Ödülleri’nde “Ensemble” kategorisinin kazananı Helikopter oyunuyla İzBBŞT oldu.

Ödüller 19 Kasım’da Eskişehir Odunpazarı Belediyesi 100. Yıl Kültür Merkezi’ndeki törenle sahiplerini bulacak.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Elektronik sigara gençleri tehdit ediyor, kanser riskini arttırabiliyor!

E-sigaralarda geleneksel sigara gibi yanma olmadığı için daha güvenli olduğu algısının oluştuğuna dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Alptekin Çetin, E-sigaraların kanserojen etkisi henüz tam olarak anlaşılmamış olsa da, elde edilen veriler tamamen risksiz olmadığına işaret ediyor. İçeriğinde bulunan kimyasalların bazıları kansere yol açabilecek özelliklere sahip ve uzun vadede sağlığa zarar verebilir.” dedi. Gençler ve genç yetişkinler arasında hızla yayılan e-sigara kullanımın engellenmesi için çalışmalar yapılması gerektiğini vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Alptekin Çetin, “Genç yaşta nikotine maruz kalmak, ilerleyen yaşlarda kanser gibi hastalıkların riskini artırabilir.” uyarısında bulundu.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Alptekin Çetin, Kasım ayının ‘Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı’ olması dolayısıyla, gençler arasında giderek yaygınlaşan elektronik sigaraların akciğer kanseri üzerindeki etkilerini değerlendirdi.

E sigaralardaki ısıtma işlemi uzun vadede akciğer dokusunda kalıcı hasar oluşturabilir!

E-sigaraların, sıvı halde bulunan nikotini ve çeşitli aroma verici maddeleri ısıtarak buhar formuna dönüştürüp, kullanıcının solumasına olanak tanıdığını hatırlatan Dr. Öğr. Üyesi Alptekin Çetin, “Bu sıvılarda genellikle propilen glikol, gliserol ve çeşitli aromalar bulunur. Isıtma işlemi sırasında bu maddeler formaldehit, akrolein ve asetaldehit gibi kanserojen kimyasallara dönüşebilir. Bu kimyasallar, özellikle akciğer dokusunda tahrişe neden olarak inflamasyon sürecini başlatır ve bu da astım, bronşit gibi kronik rahatsızlıklara neden olabilir.” dedi.

Isıtma işlemi sırasında ortaya çıkan toksik bileşiklerin, uzun vadede akciğer dokusunda kalıcı hasar oluşturabileceğine ve hücre DNA’sında değişiklikler yaparak kanser riskini artırabileceğine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Alptekin Çetin, “E-sigaraların içerdiği bu kimyasalların uzun vadeli etkilerini anlamak için daha fazla araştırma yapılması gerekse de şu ana kadar yapılan çalışmalar, solunum yollarında ciddi hasarlara yol açabileceğini ortaya koyuyor.” uyarısında bulundu.

Pasif içicilik de akciğer kanseri ve diğer solunum yolu hastalıklarına zemin hazırlayabilir

E-sigara buharında bulunan kanserojen maddelerin hem kullanıcıyı hem de çevredeki insanları etkileyerek kanser riskini artırabileceğinin altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Alptekin Çetin, “E-sigara kullanıcıları dışında, çevredeki bireylerin de bu kimyasallara maruz kalması, özellikle kapalı ortamlarda ciddi bir halk sağlığı problemi yaratır. Pasif içicilik yoluyla maruz kalınan bu kimyasallar, akciğer kanseri riski yanında astım, bronşit ve diğer solunum yolu hastalıklarına da zemin hazırlayabilir. Bu kimyasallar ayrıca, bağışıklık sistemi üzerindeki etkileriyle vücudun kanser hücreleriyle mücadelesini zorlaştırabilir.” dedi.

Yanma olmaması, e-sigaraların kanser riskini ortadan kaldırdığı anlamına gelmez

Geleneksel sigaraların, yanma işlemi sırasında ortaya çıkardığı binlerce kimyasal ve kanserojen madde nedeniyle akciğer kanseri riskini doğrudan artırdığını dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Alptekin Çetin, sözlerini şöyle sürdürdü:

“E-sigaralarda yanma olmadığı için bazı araştırmacılar tarafından daha güvenli olarak lanse edilse de, bu cihazlar kanser riskini ortadan kaldırmaz. E-sigara buharında da akciğer dokusuna zarar verebilecek kimyasallar bulunur. E-sigaraların kanserojen etkisi henüz tam olarak anlaşılmamış olsa da, elde edilen verilere göre geleneksel sigaralara kıyasla daha düşük risk taşıyor gibi görünse de tamamen risksiz olmadığına işaret ediyor. Geleneksel sigaralarda yer alan yüksek seviyedeki toksik kimyasalların yanında, e-sigaralarda da çeşitli aromalar ve kimyasallar bulunur. Bu kimyasalların bazıları kansere yol açabilecek özelliklere sahiptir ve uzun vadede sağlığa zarar verebilir.”

Genç yaşta nikotine maruz kalmak, bağımlılık gelişme riskini artırıyor…

E-sigara kullanımının, özellikle gençler ve genç yetişkinler arasında hızla yayıldığını ve bu durumun endişe verici olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Alptekin Çetin, “Genç yaşta nikotine maruz kalmak, bağımlılık gelişme riskini artırır ve beyinde kalıcı değişimlere neden olabilir. Bu durum, ilerleyen yaşlarda kanser gibi hastalıklar için bir zemin oluşturabilir.” dedi.

Gençlerin akciğer dokusunun, yetişkinlere kıyasla daha hassas ve toksik maddelere daha fazla duyarlı olduğunu aktaran Dr. Öğr. Üyesi Alptekin Çetin, bu nedenle, e-sigara kullanımının gençler arasında hızla yayılmasının önüne geçilmesi ve bu yaş grubunda bilinçlendirme çalışmalarının artırılması gerektiğini savundu.

E-sigara solunum yolu hastalıklarını daha da kötüleştirerek kanser riskini artırabilir

E-sigara kullanımı ile akciğer kanserine duyarlılığı artıran KOAH, astım ve diğer solunum yolu hastalıkları arasında güçlü bir ilişki bulunabileceğine de dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Alptekin Çetin, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bu tür hastalıklar, e-sigaradan kaynaklı zararlı kimyasallara karşı akciğerin direncini azaltır ve kanser oluşumu için uygun bir zemin hazırlar. Özellikle KOAH gibi hastalıklar, akciğer dokusunun yenilenme kapasitesini düşürerek, zararlı kimyasalların verdiği hasarın geri dönüşsüz hale gelmesine neden olabilir. E-sigara buharına uzun süreli maruziyet, solunum yollarında kalıcı hasar bırakabileceğinden bu tür hastalıkları daha da kötüleştirebilir ve kanser riskini önemli ölçüde artırabilir.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Girişimci kadınlara Hepsiburada’dan 1 milyon TL ciroya kadar %50 komisyon desteği

Türkiye’nin girişimci kadınları destekleyen ilk e-ticaret platformu olan Hepsiburada, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile imzalanan “Türkiye’nin Girişimci Kadınları Protokolü” ile bu alandaki desteklerine bir yenisini daha ekledi. Protokolün imza töreni, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın katılımıyla, 15 Kasım tarihinde İstanbul’da gerçekleştirildi. Protokol, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürü Süreyya Erkan ile Hepsiburada CEO’su Nilhan Onal Gökçetekin tarafından imzalandı. 

E-TİCARETLE TANIŞMAK VEYA İŞLERİNİ ÖLÇEKLENDİRMEK İSTEYENLERİ MALİYET YÜKÜNDEN KURTARACAK

İmzalanan protokolle, Türkiye çapındaki girişimci kadınlara ve kadın kooperatiflerine fırsat eşitliği sağlanması, karşılaştıkları bariyerlerin kaldırılması ve maliyet yükünün hafifletilmesi amaçlanıyor. Diğer yandan, Hepsiburada’ya kayıtlı girişimci kadınlara ve kadın kooperatiflerine ilişkin mevcut durum, ihtiyaç ve etki analizi çalışması yapılmasını öngören protokolle, Türkiye’de kadın girişimciliği konusunda da kapsamlı bir veritabanı ve bilgi havuzu oluşturulması hedefleniyor.

58 BİNE YAKIN KADIN GİRİŞİMCİYİ VE 280 KADIN KOOPERATİFİNİ E-TİCARETE KAZANDIRDI 

2017 yılında başlattığı ve yaklaşık 8 yıldır başarıyla uyguladığı “Girişimci Kadınlara Teknoloji Gücü” programı ile 58 bin kadını ve 280 kadın kooperatifini e-ticarete kazandıran, kadın girişimcilerin emeği 60 milyona yakın ürünü Türkiye’nin dört bir yanına ulaştıran Hepsiburada, bu protokol ile birlikte kadınların güçlendirilmesi için yaptığı çalışmalara bir yenisini hayata geçirirken, kamu-özel sektör iş birliği konusunda da sektöre örnek bir uygulamayı hayata geçirmiş oldu. 

“KADIN GİRİŞİMCİLERE DESTEK OLMAK, ÜLKEMİZİN KALKINMASINDA ÖNEMLİ BİR DEĞER”

İmza töreninde konuşan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, “Bakanlık olarak, Hepsiburada ile imzaladığımız Türkiye’nin Girişimci Kadınları İş Birliği Protokolü kadın girişimciliğini güçlendirmek adına kıymetli bir adım olacak. Hepsiburada gibi yeni nesil ticaret platformlarının bu konuya hassasiyet göstermelerini ve aktif bir rol üstlenerek kadın girişimcilere destek olmalarını ayrıca önemsiyor ve takdir ediyoruz.” derken konuşmasına şu sözlerle devam etti: “’Güçlü Kadın, Güçlü Türkiye’ hedefimiz doğrultusunda kadınların ekonomik özgürlüklerine katkıda bulunmayı, sürdürülebilir kalkınmanın bir itici gücü olarak görüyoruz. Kadın girişimcilere destek olmak, ülkemizin kalkınmasında önemli bir değer. Bu doğrultudaki 12. Kalkınma Planımız, kadınların iş dünyasına katılımlarını kolaylaştıracak somut adımları ve hedefleri içermesi açısından da kıymetli. Planda belirtilen hedefler çerçevesinde, 2028 yılı sonuna kadar kadın işgücüne katılma oranını %40,1’e, kadın istihdam oranını ise %36,2’ye yükseltmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”

KADINLARIN GÜÇLENMESİNE YÖNELİK STRATEJİK ADIMLAR

“2024-2028 yıllarını kapsayan Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planımız ise, 5 temel politika, 20 strateji ve 83 faaliyeti ile kadınların değişen iş gücüne tam, eşit ve etkin katılımını ve ekonomik yönden güçlenmelerini hedefliyor. Bunun yanı sıra, siyaset, liderlik ve karar alma mekanizmalarında kadınların temsil ve etkinliklerini artırmayı da amaçlıyoruz. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızla yürüttüğümüz ortak çalışmalarla, temiz teknoloji alanında kadın girişimcilerin şirketlerini büyütme süreçlerine destek oluyoruz. TÜBİTAK iş birliğiyle yürüttüğümüz bu çalışmada, kadın girişimcilerin eğitimlerini tamamlamalarının ardından yenilikçi iş fikirlerini dört kategoride ödüllendireceğimiz bir yarışma da düzenliyoruz. Kadın girişimciliğini desteklemek amacıyla kadingirisimci.gov.tr web sayfasını oluşturduk ve farklı kurumların çalışmalarını tek bir platformda toplayarak daha fazla kadına ulaşmayı hedefledik. Ayrıca, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızla birlikte Yüzyılın Kadın İstihdamı İş Pozitif Programı İş Birliği Protokolü imzalayarak, kadın istihdamını artırmak ve iş gücüne aktif katılım sağlamak için ortak çalışmalar yürütüyoruz. Girişimcilik desteklerimizin yanı sıra, mesleki eğitimler ve farkındalık çalışmalarımızla kadınlara destek sağlıyoruz. Finansal Okuryazarlık ve Kadınların Ekonomik Güçlenmesi Seminerleri ile kadınların ekonomik destekler, teşvikler ve başvuru mekanizmalarına daha kolay ulaşmalarını amaçlıyoruz. Kadınların Kooperatifler Yoluyla Güçlendirilmesi Projesi kapsamında, kadınların kooperatiflere katılımını artırmak, kapasitelerini geliştirmek ve istihdamı artırmak için eğitim, danışmanlık ve farkındalık çalışmaları yürütüyoruz. Yürüttüğümüz tüm bu çalışmalarla, kadınların gücünü ve potansiyelini doğru bir şekilde yönlendirerek ülkemizin refahını artıracağımıza inanıyoruz.”

“YAPAY ZEKÂNIN EN İYİ ÖRNEKLERİNİ İŞLERİNE ENTEGRE EDECEKLER”

Yaklaşık çeyrek asır önce Hanzade Doğan tarafından kurulan Hepsiburada’nın, bir kadın girişimcinin başarı hikayesinin en somut örneği olduğunu ifade eden Hepsiburada CEO’su Nilhan Onal Gökçetekin ise, “Kadının güçlenmesi demek, ekonominin güçlenmesi demektir. Kadının güçlenmesi demek, bir toplumun sahip olduğu potansiyeli gerçekleştirebilmesi demektir. Biz kadınlarımızı güçlendirmek için bu yola çıktık. Bu yolda yorulmadan devam edeceğiz. 8 yılda 58 bin kadına ulaştık. 2030’a kadar e-ticaretle tanıştırdığımız girişimci kadın sayımızı 120 bine çıkarmayı hedefliyoruz. Umuyorum Bakanlığımızın iş birliği ve desteğiyle, bu hedefe hep beraber daha erken ulaşacağız. Bu protokol kapsamında gerçekleştireceğimiz ortak çalışmalarla, kadın girişimcilerie fırsat eşitliği sağlayacağız.” dedi.

Hepsiburada’nın teknoloji altyapısını ve 8 senedir süren “Girişimci Kadınlara Teknoloji Gücü” programındaki bilgi birikimlerini çok daha geniş kitlelere açmayı hedeflediklerini belirten Gökçetekin: “Bir girişim için en büyük sorun hızlı ölçeklenmedir.  Bir girişim kısıtlı imkanlarla yola çıkmış olsa da büyük ve etkili sonuçlar elde edebilir. Bu doğrultuda, tüm gücümüzle kadın girişimcilerimizin yanındayız. Girişimci kadınlarımıza, 1 milyon TL’lik satışa kadar yüzde 50’lik komisyon indirimi sağlayacağız. Ürünlerine ücretsiz fotoğraf desteği veriyoruz. Türkiye’nin en büyük bankalarından özel avantajlarla finansal kaynak temin etmelerine destek oluyoruz” şeklinde konuştu. 

Türkiye’ye e-ticareti getiren Hepsiburada’nın son dönemde yaptığı çalışmalarla, yapay zekâ konusunda da Türkiye’ye öncülük ettiğinin altını çizen Nilhan Onal Gökçetekin, “HepsiAd, HepsiJET ve Hepsipay gibi yapay zekâyı ve en yeni teknolojileri etkin bir biçimde kullanan anahtar teslim e-ticaret çözümlerimiz bizim bu vizyonumuzun en önemli temsilcileri. Bu çözümlerimiz sayesinde, girişimci kadınlarımız kargo, lojistik, pazarlama ve finansman gibi alanlarda yapay zekânın en iyi örneklerini işlerine entegre edebilecek. Diğer yandan, e-ihracat odaklı şirketimiz Hepsiburada Global aracılığıyla dünya pazarlarına açılma fırsatı elde edecek” ifadelerini kullandı. Nilhan Onal Gökçetekin, sözlerini 19 Kasım Dünya Kadın Girişimciler gününü kutlayarak sonlandırdı. 

 

PROTOKOL KAPSAMI: 

Protokolde girişimci kadınlar ve kadın kooperatiflerinin yararlanabileceği önemli destekler şu şekilde sıralanıyor:

  • Kadın girişimcilerin mevcut durumlarının ve ihtiyaçlarının belirlenmesi amacıyla analiz çalışmaları yapılacak, sağlanan desteklerin etkisi düzenli olarak ölçülecek.
  • Kadın girişimcilerin başvurularını artırmak ve ihtiyaçlarına yönelik bilgi aktarımı sağlamak amacıyla “İş Ortağım Buluşmaları” düzenlenecek.
  • E-ticaret, finansal okuryazarlık, reklam, kampanya yönetimi, içerik yönetimi, pazar analizi ve kârlılık gibi çeşitli konularda kadın girişimcilere yönelik çevrimiçi eğitimler sağlanacak.
  • Ürün geliştirme ve markalaşma gibi konularda kadın girişimcilere danışmanlık hizmeti sunulacak.
  • İl Müdürlüklerine iletilmek üzere Hepsiburada tarafından hedef gruba sağlanan avantajları tanıtmak amacıyla basılı ve görsel materyaller hazırlanacak.
  • E-ihracata uygun alanlarda faaliyet gösteren kadın girişimciler ve kooperatiflerin avantajlı koşullarla e-ihracata başlamalarına yönelik destek sağlanacak.
  • Kadın girişimcilerin Hepsiburada’nın Girişimci Kadınlara Teknoloji Gücü Programı’nın avantajlarından yararlanmaları teşvik edilecek.

Kadın girişimciler için sağlanacak destekler

  • 200 ürüne kadar ücretsiz fotoğraf çekim desteği
  • Sponsorlu ürünler ve sponsorlu marka reklamlarında kullanılacak 3.000TL’lik hediye HepsiAd bakiyesi
  • 100 bin TL ciroya 5 ay, 500 bin TL ciroya 3 ayda ulaşan kadın girişimcilere her barem atladıklarında 5.000TL’ye kadar yapacakları bir adet HepsiAd yüklemesine karşılık aynı miktarda hediye HepsiAd bakiyesi
  • Ücretsiz süreli entegrasyon desteği
  • İndirimli süreli ön muhasebe desteği
  • Girişimci Kadınlar Finansal Engelleri Aşıyor kapsamındaki avantajlı kredilerden ve bankacılık ürünlerinden yararlanmaları
  • E-ticaret ve finansal okuryazarlık eğitimleri başta olmak üzere reklam, kampanya, içerik yönetiminden, pazar ve karlılık analizine kadar uzanan geniş bir yelpazede çevrimiçi eğitim

Kadın kooperatifler için sağlanacak destekler

  • Satışlar üzerinden alınan komisyonlarda Hepsiburada tarafından belirlenen kategorilerde süresiz %1+KDV komisyon oranı
  • 500 ürüne kadar ücretsiz fotoğraf çekim desteği
  • Sponsorlu ürünler ve sponsorlu marka reklamlarında kullanılacak 3.000TL’lik hediye HepsiAd bakiyesi
  • Süresiz ücretsiz kargo desteği
  • Ücretsiz süreli entegrasyon desteği
  • İndirimli süreli ön muhasebe desteği
  • Girişimci Kadınlar Finansal Engelleri Aşıyor kapsamındaki avantajlı kredilerden ve bankacılık ürünlerinden yararlanmaları
  • E-ticaret ve finansal okuryazarlık eğitimleri başta olmak üzere reklam, kampanya, içerik yönetiminden, pazar ve karlılık analizine kadar uzanan geniş bir yelpazede çevrimiçi eğitim

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Carter’s, Ankara Armada’da 9. Mağazasını Açtı

Geçtiğimiz günlerde Türkiye pazarına girişinin 10. Yılını kutlayan Carter’s, Ankara’nın gözde alışveriş merkezlerinden Armada AVM’de yeni mağazasını açtı.

Türkiye’de çocuk giyiminde lider markalardan biri haline gelen Carter’s, Türkiye’deki en yeni mağazasını başkentte açarak yüksek kaliteli ürünleri ve şık tasarımlarını Ankaralı ebeveynlerle buluşturacak.

109 metrekare alana sahip olan mağazada Carter’s ürünlerinin yanı sıra Skip-hop ve Osh-kosh gibi dünyaca ünlü markaların da tasarımları yer alacak.

Carter’s Armada AVM’deki mağazasında ziyaretçiler, markanın kendine özgü çizgisi ve dünya standartlarındaki kalitesi ile hazırlanan sezonun en yeni koleksiyonlarını keşfetme şansını bulacaklar. Bebeklerin ve çocukların ihtiyaçlarına özel olarak tasarlanan bu koleksiyonlarda, Carter’s ve Osh-kosh’un kalite ve rahatlığı bir araya getiren tasarımları yer alıyor.

Mağazada, tekstil ürünlerinin yanı sıra ikonik ve çok sevilen Skip-hop çanta, suluk, ve termosları, beslenme çantaları çerez kapları ve birbirinden güzel oyuncakları yer alıyor. Geniş ürün yelpazesi ve renk alternatifleriyle ailelerin beğenisine sunuluyor.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Büyükşehir Çocuklar ve Yetişkinlere Sinema Keyfi Yaşattı!

Manisa Büyükşehir Belediyesi tarafından 14 Kasım Dünya Sinema Günü kapsamında düzenlenen film gösterimleriyle ara tatilde çocuklar ve aileleri sinema keyfi yaşadı.

Manisa Büyükşehir Belediyesi 14 Kasım Dünya Sinema Günü dolayısıyla düzenlenen etkinliklerle hem çocuklara hem de yetişkinlere unutulmaz bir sinema deneyimi sundu. Ara tatilde çocuklar için özel olarak hazırlanan etkinlikte; Kültür Merkezi Lale Salonu’nda gösterilen “Enkanto: Sihirli Dünya” ve “Kral Şakir Korsanlar Diyarı” filmleri çocuklar tarafından büyük ilgi gördü.

Ayrıca, yetişkin vatandaşlar da unutmadı. Akşam seansı için Türk sinemasının sevilen filmlerinden “Bursa Bülbülü” Manisalı sinemaseverlerle buluştu. Lale Salonu’ndaki gösterimde yetişkinler keyif dolu anlar yaşarken, etkinlik Manisalılardan büyük beğeni topladı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kürdan alışkanlığı diş sağlığını bozabilir

Ağız ve diş sağlığı, vücudun diğer organlarının sağlığı kadar önemli bir konu. Ağız içinde var olan bir sorunun, diş kökleri vasıtasıyla vücudun başka bölgelerine de atlayabildiğinin altını çizen Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Ağız ve Diş Sağlığı Bölümü Klinik Koordinatörü Dt. Arzu Tekkeli, “Günlük ağız bakımı, sabah ve akşam olmak üzere en az iki kez yapılmalı. En sık yapılan hatalar; dişlerin fırçalanmasının ihmal edilmesi ya da günde 2 kereden az fırçalanması, fırçalama süresinin 2 dakikadan az olması, diş aralarında kürdan kullanılması ve diş hekimi kontrollerinin düzenli yapılmamasıdır” dedi.

 

Ağız ve diş sağlığı bilincinin küçük yaşlarda kazanılması konusunda ailelere büyük görevler düştüğünü hatırlatan Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Ağız ve Diş Sağlığı Bölümü Klinik Koordinatörü Dt. Arzu Tekkeli, “İlk eğitim evde ve ailede başlar. Diş fırçalamayı teşvik için bazı oyunlar geliştirilebilir, örneğin çocuğun önüne kum saati konarak kum bitene kadar fırçalaması istenebilir. Çocuk küçük yaşlarda ve henüz bir diş problemi yaşamamışken diş hekimi ile tanıştırılmalı, korku gelişmemesi için ilk muayene tamamen sohbet ve oyun ile ilerlemeli” diye konuştu.

Dt. Arzu Tekkeli, “Son teknoloji cihazların kullanıldığı, anestezi yöntemlerinin ve ilaçlarının çok daha efektif olduğu günümüz şartlarında hastaların diş hekimlerinden korkmasını gerektirecek hiçbir sebep kalmadı” açıklamasında bulundu.

 

Dişleri beyazlatmak ve temizlemek için macun dışında ürün kullanılmamalı

Ağız bakımı sırasının; diş ipi kullanımı, diş fırçalama ve gargara olarak ilerlemesi gerektiğini paylaşan Dt. Arzu Tekkeli, “Dişleri beyazlatmak ya da temizlemek için Macun dışında farklı ürünler kullanılmasını önermiyoruz. Çünkü bu tarz ürünler dişlerimizin çizilmesine sebep olur ve bu da dişlerimizin daha hızlı lekelenmesi sonucunu doğurur” dedi.

 

En yaygın görülen ağız içi problemlerinden biri diş çürüğü

En yaygın görülen ağız içi problemlerinin diş çürüğü ve diş taşı varlığı, dişeti kanaması, ağız kokusu gibi diş eti hastalıkları olduğunu söyleyen Dt. Arzu Tekkeli, “Bu sorunların tümü eksik ağız bakımı sonucu oluşur. 6 ayda bir yapılacak diş hekimi kontrolleri ile bu sorunlar en aza indirilebilir” uyarısında bulundu.

 

Tedavi edilmeyen diş çürükleri sinüzit ve diyabete yol açabilir

Tedavi edilmeyen ağız içi hastalıklarının sebep olduğu bazı problemler olduğunu, bunların başında ise diş kökü enfeksiyonlarının geldiğini vurgulayan Dt. Arzu Tekkeli, “Bu enfeksiyonlar diş kökleri vasıtasıyla vücudun farklı alanlarına yayılabilir ve ciddi sorunlara yol açabilir. Yine aynı şekilde tedavi edilmemiş çürükler sinüzit, şeker hastalığı, bademcik iltihabı, romatizmal hastalıklar ve çene kemiklerinde erime gibi sonuçlar doğurabilir. Bunun yanında, kalp ve böbrek yetmezliği, şeker ve ülser gibi sistemik hastalıkların ağız sağlığı ile direkt bağlantısı vardır” şeklinde konuştu. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı