Etiket arşivi: Psikoloji

İstanbul Modern’de 23 Nisan etkinliği

Müzeden yapılan açıklamaya göre, şenlik United Colors of Benetton desteğiyle 23-27 Nisan arasında gerçekleştirilecek. Ücretsiz gerçekleştirilen programa, 2–10 yaş arası çocuklu aileler kayıt yaptırabilecek. Programda çocuklar, aileleriyle müzenin farklı mekanlarında sanat aktiviteleri gerçekleştirecek

“Müzede Oyun” şenliği, sergi turlarını, “Renk Atölyesi” adlı sanat uygulamasını, “Masallarda Sanat” başlıklı drama etkinliklerini ve ebeveynler için “Yaratıcılık Semineri”ni içeriyor. Ayrıca şenlik süresince çocuklar, müzenin Sanat Alanı’nda, resim kağıtlarındaki yarım kalmış imgeleri tamamlayarak hayal dünyalarını resmedecek.

kaynek: Ntv

Elton John kariyerinde 10. kez müzik listelerinde zirvede

Sir Elton John kariyerinde bir ilke daha imza attı. Şarkıcının albümü, 10. kez müzik listelerinde zirveye yerleşti “Şaşkına döndüğünü” belirten John, ABD’li country yıldızı Brandi Carlile ile ortak çalışması olan “Who Believes In Angels?” albümüyle listelerde ilk sıraya yerleşti.

Elton John’un listelerde ilk kez zirveye  yerleşmesinin üzerinden tam 52 yıl geçti. Ünlü şarkıcı, BBC’ye yaptığı açıklamada “Kariyerimin bu kadar uzun sürmesi oldukça sıra dışı.” ifadelerini kullandı.

“Nerede olursa olsun, bir listenin zirvesinde olmak her zaman iyi hissettirir. Ve bu albüm için özellikle heyecanlıyım çünkü bunun uzun zamandır yaptığım en iyi albüm olduğunu düşünüyorum” diyen John’un, Brandi Carlile ile ortak çalışması “Who Believes In Angels?” 4 Nisan’da müzikseverlerle buluştu.

kaynek: Ntv

İstanbul Film Festivali bugün başlıyor: Hangi filmler sanatseverlerele buluşacak?

Vakıftan yapılan açıklamaya göre festival, Türkiye ve dünyadan nitelikli ve ödüllü filmleri, özel gösterimleri, yıldız oyuncuları ve usta yönetmenleri sanatseverlerle buluşturacak. Bu yıl 139 uzun metrajlı ve 15 kısa filmin yer alacağı festivalde usta yönetmenlerin son eserleri ve dünya festivallerinden filmler görülebilecek.

Festivalde öne çıkan yapımlar arasında Berlin  Festivali’nde Altın Ayı ve FIPRESCI Ödülü’nü kazanan, Dag Johan Haugerud imzalı “Hayaller”, San Sebastian’da Jüri Özel Ödülü’nü kazanan Gia Coppola’nın “The Last Showgirl”, Cannes Eleştirmenler Haftası’nın büyük ödülünü alan “Dağların Simon’u” ve Berlin’de Jüri Büyük Ödülü’nü kazanan “Mavi İz” yer alıyor.

Yönetmenler François Ozon, Tom Tykwer, Michel Franco, Burhan Qurbani, Mahdi Fleifel ve Gary Hustwit’in son filmlerinin yanı sıra David Lynch, Wim Wenders, Jacques Demy, Robert Bresson ve Quentin Tarantino gibi sinema tarihine yön veren kült yönetmenlerin restore edilmiş yapımları da festivalde izleyicilerle buluşacak.

Ayrıca Max Richter, Brian Eno ve Charles Aznavour gibi müzik dünyasının ikonik isimlerini odağına alan belgesel ve filmler, festivalin özel yapımları arasında yer alıyor.

“KÖLN 75” İLE FESTİVAL BAŞLIYOR

Festivalin açılış filmi, Ido Fluk’un yönettiği, 2025 Berlin  Festivali’ndeki özel galada prömiyeri yapılan “Köln 75” olacak. Norveçli yönetmen Dag Johan Haugerud, 16 Nisan Çarşamba saat 12.00’de Yapı Kredi Kültür Sanat’taki festival sohbetinde sinemaseverlerle buluşacak. Ödüllü yönetmen, 13, 14 ve 15 Nisan’da filmlerinin gösterimlerine de katılacak.

Fotoğrafçı, yazar ve vakanüvis olarak Nikaragua’dan Meksika ve Kanada’ya, Filistin’den Afganistan’a birçok tarihi olayı, insan haklarını ve çatışmaları belgeleyen Larry Towell, 19 Nisan Cumartesi saat 15.00’te Yapı Kredi Kültür Sanat’ta söyleşi yapacak. 20. Köprüde Buluşmalar kapsamında Yamaç Okur’un moderatörlüğünde “Rekabetçilik, Telif Hakları ve Sinemada İşbirliğini Yeniden Düşünmek” başlıklı panel düzenlenecek. HOPE Alkazar’da 15 Nisan Salı saat 15.30’da gerçekleştirilecek panelde Melis Behlil, Rossato Fernandes, Pelin Turan ve Antonios Vlassis konuşmacı olacak.

Yapı Kredi Kültür Sanat’ta 16 Nisan Çarşamba saat 14.00’te Gerhard Maier’in konuşmacı olacağı “ ve Yapay Zeka: Geleceğe Bakış” söyleşisi yapılacak.

Yine Yapı Kredi Kültür Sanat’ta Jay Weissberg’in moderatörlüğünde 17 Nisan Perşembe saat 14.00’te Ada Solomon, Burak Çevik, Kirsten Niehuus ve Mads Wolner Voss’un katılımıyla “Kimin Hikayesi? Film Fonları ve Yaratıcı Kararlar”, 16.00’da Çiğdem Öztürk’ün moderatörlüğünde, Anke Petersen, Aleksandra Derewienko, Louise Martin Papasian ve Anne Delseth’in katılımıyla “Doğru Hikayeyi Bulmak: Belgesel Anlatımında Güncel Yaratıcı Eğilimler” paneli gerçekleştirilecek.

YARIŞMALAR VE ÖDÜLLER

Festivalin resmi seçkisinde Altın Lale Yarışması, Kısa Film Yarışması ve Yeni Bakışlar bölümleri yer alıyor.

Yerli ve yabancı filmlerin bir arada uluslararası jüri tarafından değerlendirileceği Altın Lale Yarışması’nda 15 uzun metrajlı film izlenebilecek. Hint sinemacı Shekhar Kapur’un başkanlığını yürüteceği Altın Lale Yarışması’nın jürisinde yapımcı Ada Solomon, senarist ve yönetmen Ebru Ceylan, oyuncu Saadet Işıl Aksoy ve Toronto Uluslararası Film Festivali Başkanı Cameron Bailey yer alıyor.

YENİ BAKIŞLAR İLE GENÇ YÖNETMENLERE DESTEK VERİLMESİ PLANLANIYOR

Genç yönetmenleri desteklemek ve yeni çalışmaları daha görünür kılabilmek için yalnızca ilk ve ikinci filmlerini çeken yerli yönetmenlere açık olan Yeni Bakışlar bölümünde 11 film izlenebilecek. En iyi filme verilen ödül, Seyfi Teoman’ın adını taşıyor.

Bu yıl festivalde Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonunun (FIPRESCI) verdiği ödüllere ek olarak Belgesel Sinemacılar Birliği (BSB), Film Yönetmenleri Derneği (Film-Yön) ve Sinema Yazarları Derneği (SİYAD), festivaldeki filmleri bağımsız jürilerle değerlendirerek ödüller takdim edecek.

Altın Lale Yarışması ve Yeni Bakışlar bölümlerinde yer alan yerli kurmaca filmleri değerlendiren Film-Yön, bu yıl En İyi Yönetmen Ödülü’nü yakın zamanda vefat eden usta yönetmen Şerif Gören anısına verecek.

Emine Emel Balcı’nın “Buradayım, İyiyim”, Mehmet Akif Büyükatalay’ın “Histeri”, Pelin Esmer’in “O da Bir Şey mi”, Kohei Igarashi’nin “Super Happy Forever”, Sahand Kabiri’nin “Tayfa”, Tolga Karaçelik’in “Saykoterapi: Bir Seri Katil Hakkında Yazmaya Karar Veren Yazarın Sığ Hikayesi”, Gürcan Keltek’in “Yeni Şafak Solarken”, Alireza Khatami’nin “Öldürdüğün Şeyler”, Damian Kocur’un “Yanardağın Altında”, Tayfun Pirselimoğlu’nun “İdea”, Balint Szimler’in “Ders Olsun”, Athina Rachel Tsangari’nin “Hasat”, Fabrice du Welz’in ise “Maldoror” adlı filmleri Altın Lale için yarışacak.

2026’DAN İTİBAREN BALKAN PRÖMİYERİ ŞARTI ARANACAK

İstanbul Film Festivali, 2026 yılından itibaren yarışmalarında yer alacak filmlerde Balkan prömiyeri şartı arayacak. Festival ,Türkiye’de film alanında çalışan farklı meslek birlikleriyle iletişim halinde planladığı tüm bu değişikliklerle kariyerinin başındaki, dikkat çeken yönetmenleri daha güçlü şekilde desteklemeyi, yenilikçi ve yaratıcı seslere ifade alanları açmayı, karşılıklı kültürel etkileşim ve bölgesel tanıtım imkanları yaratmayı ve Türkiye’deki sinema kurumları ve sinema profesyonelleriyle ilişkilerini güçlendirmeyi hedefliyor.

Festival filmleri “Altın Lale Yarışması”, “Kısa Film Yarışması”, “Yeni Bakışlar”, “Devrialem”, “Cinemania”, “Galalar”, “Genç Ustalar”, “Belgesel Kuşağı”, “Mayınlı Bölge”, “Heyula” ve Antidepresan”, “Dünden Bugüne Türk Klasikleri”, ve “Retrospektifler” başlıklarında gösterime girecek.

Dünden Bugüne Türk Klasiklerinde Ömer Kavur’un “Amansız Yol” filmi, Retrospektifler bölümünde de Dag Johan Haugerud ve Ayhan Ergürsel’in yapıtları sinemaseverlerle buluşacak.

Festival filmleri, Beyoğlu’nda Atlas 1948 ve Beyoğlu Sineması, Şişli’de CineWAM Premium+ City’s Nişantaşı ve Kadıköy’de Kadıköy Sineması, Kadıköy Belediyesi Sinematek/Sinema Evi ve Paribu Cineverse Nautilus’da izlenebilecek.

KÖPRÜDE BULUŞMALAR 15 NİSAN’DA BAŞLIYOR

Türkiye’den yapımcı, yönetmen ve senaristleri uluslararası sinema profesyonelleriyle buluşturan ortak yapım, eğitim ve ağ kurma platformu Köprüde Buluşmalar, 15-17 Nisan’da Hope Alkazar, Borusan Müzik Evi, Yapı Kredi Kültür Sanat ve Atlas 1948 Sineması’nda gerçekleştirilecek.

20. Köprüde Buluşmalar seçkisinde yer alan ilk filmlerden birine “İlk Film Teşvik Ödülü” verilecek. Bu yıl 20 projenin yer aldığı Köprüde Buluşmaların ödül töreni 17 Nisan’da yapılacak.

Hollanda Krallığı İstanbul Başkonsolosluğu, Goethe-Institut Istanbul, German Films, İtalyan Kültür Merkezi, Institut Français, Unifrance, Hindistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu, Norveç Krallığı Büyükelçiliği, Avusturya Kültür Ofisi, Dimitrie Cantemir Romen Kültür Merkezi ve Brezilya’nın İstanbul Başkonsolosluğu-Instituto Guimaraes Rosa festivale destek veriyor.

kaynek: Ntv

Geçmişin sırları plajdan çıktı: 2 bin 500 yıllık hançer şans eseri bulundu

Polonya’daki bir plajda yürüyüş yapan iki yaya hiç beklenmedik bir yerde, eski ve ölümcül bir silaha rastladı. Jacek Ukowski ve Katarzyna Herdzik isimli kişiler, 2 bin 500 yıllık hançeri bulduktan sonra Kamieńska Toprakları Tarihi Müzesi’ne teslim etti.

Müze tarafından sosyal medyada yapılan açıklamada, silahın bulunmasında son fırtınaların da etkili olduğunu belirtildi.

Kuruluşun Lehçeden İngilizceye çevrilen paylaşımında, “Doğa bize uzak geçmişin sırlarını nadiren açıklar. Ve Baltık Denizi’nde de tam olarak bu yaşandı” ifadeleri yer aldı.

kaynek: Ntv

Doktor Mucize operası sahneye taşınıyor

Georges Bizet’in, 18 yaşında besteleyerek, Jacques Offenbach’ın düzenlediği yarışmada birincilik ödülü kazandığı “Doktor Mucize” operası, Samsun Devlet ve Balesince sahneye taşınıyor.

Librettosunu Leon Battu ve Ludovic Halevy’nin kaleme aldığı eserde, sevdiğine kavuşmak için doktor kılığına giren Yüzbaşı Silvio ve sevgilisi Laurette’nin kavuşma serüveni komik dille ele alınıyor. Son provaları tamamlanan eser, Zehra Yıldız Sahnesi’nde yarın saat 13.30’daki prömiyerinin ardından, turne kapsamında 24 Nisan saat 20.00’de Amasya Belediyesi Yeni Kültür Merkezi Şehzade Salonu’nda beğeniye sunulacak.

“BİR DANS TİYATROSU GİBİ ELE ALDIK”

Eserin rejisörü Şahan Gürkan, genel prova sonrası eseri geleneksel İtalyan tiyatrosundan esinlenerek hazırladıklarını söyledi. Temsile 15 gün gibi kısa bir sürede hazırlandıklarını anlatan Gürkan, şöyle devam etti:

“Günümüz komedi anlayışıyla bir köprü kurmaya çalıştık. Çok yetenekli genç sanatçılarla sahneliyoruz. George Bizet’in 18 yaşında bestelediği bu eseri, onun gençliğinden gelen enerjisini, sahneye genç arkadaşlarla taşımaya çalışıyoruz. Daha çok müziğin ritmik yapısının, melodi yapısının ve akorların bedenlerdeki karşılığını araştırdık. Bir hareket düzeni var eserin içerisinde. Adeta bir dans tiyatrosu gibi ele aldık.”

Eserin, tiyatral metinlerle müziğin bölündüğü bir opera olduğunu belirten Gürkan, “Dolayısıyla oyunculuk kabiliyeti de gerektiriyor. Genç sanatçı arkadaşlarım altından çok iyi kalktı. İzleyenleri kahkahaya boğacak, onları gülümsetecek bir iş çıkardık. Tek perde ama çok keyifli bir iş çıkardığımıza inanıyorum. Şimdiden herkese iyi seyirler diliyorum.” dedi.

SEYİRCİYİ KOMİK BİR OPERA BEKLİYOR

“Lauretta” rolünü üstlenen Duha Alkan, Samsun Devlet Opera ve Balesinde 2 aydır bulunduğunu ve Gürkan ile çalışmanın kendisine çok şey kattığını söyledi.

Rolünden bahseden Alkan, “Lauretta genç bir kız ve Silvio ile birlikte olmak için babasını ikna etmeye çalışıyorlar. Babası sevmiyor Silvio’yu, çünkü Silvio bir asker. O yüzden çeşitli oyunlara girişiyorlar ve zaferle sonuçlanıyor tabii ki. Çok eğlenceli ve komik bir opera.” diye konuştu.

“Veronique” rolüne hayat veren Ezgi Aydın da SAMDOB’da yer alacağı ilk eser olduğunu belirterek, “Rolüm gereği Padova Belediye Başkanı Bay Podestat’ın eşiyim. Veronique, genç yaşına rağmen 4 evlilik yapmış bir kadın ve biraz parayı seviyor. Eserde şarkıların yanı sıra tekstler oldukça esprili. Gerçekten seyirciyi komik bir saat bekliyor.” ifadelerini kullandı.

Koreografisi Arzu Kaya, dekoru Gülden Sayıl, kostümleri Gülnur Çağlayan Tuluk, ışık tasarımı ise Oğuz Murat Yılmaz’a ait eserin konusu özetle şöyle:

“Padova Belediye Başkanı Bay Podestat, genç ve güzel kızı Lauretta’yı ona aşık olan Yüzbaşı Silvio’dan uzak tutmakta kararlıdır. Eşi Veronique ile birlikte kızlarını sürekli gözetim altında tutmaya çalışırlar. Ancak Silvio, Lauretta’ya ulaşmak için birbirinden eğlenceli kılık değiştirme oyunlarına başvurur. Komik yanlış anlamalar olayları kahkahalarla ilerletirken, aşk, kurnazlık ve mizah dolu hikaye neşeli bir finalle son bulur.”

kaynek: Ntv

20 yaşındaki genç Türkiye’yi temsil ediyor: 10 yaşından beri arp çalıyor

Kendi yazdığı eserleri ve şarkıları insanlarla paylaşmak istediğini dilr getiren Ada Can Ata, şöyle devam etti:

“İnsanlara duygu geçişleri yaşatmak istiyorum. Herkesin kalbine dokunacak bir söz yazmak ve bunları insanlara dinletmek istiyorum. Sektörümüzde kadın olmanın çok büyük zorlukları var. Bence bir kadın olarak bütün bunları yapıyor olmak çok büyük bir avantaj sağlıyor. Bakılınca, ‘Kocaman bir çalgı çalıyor, bir yandan şarkı söylüyor ve bunu bir kadın olarak şu an bu sektörde yapıyor’ diye anılmayı seviyorum. Gerçekten bununla gurur duyuyorum.”

Aynı zamanda annesinin de müzisyen olduğundan ve onunla sahne aldıklarından bahseden Ata, “O da gerçekten bu sektörde başarılı olduğunu düşündüğüm bir kadın. Ondan da sahne almak konusunda çok şey öğrendim ve karşımda da böyle örneklerin olması benim yolculuğumda çok etkili oldu. Annem ile ben Türkiye’de olduğum müddetçe olabildiğince sahne paylaşmaya çalışıyoruz. Geçenlerde daha birlikte bir şarkı seslendirdik. Onun sahnelerinde de bulunuyorum. Annemle sahne almak çok keyifli bir olay” ifadelerini kullandı.

kaynek: Ntv

Tron: Ares filminden ilk görüntüler

Joachim Ronning imzalı Tron: Ares filmi için geri sayım başladı.

Başrolünde Jared Leto’nun yer aldığı ve uzun süredir beklenen yeni Tron filminden ilk görüntüler paylaşıldı. Bilim kurgu türündeki filmde Evan Peters, Greta Lee, Jodie Turner-Smith ve Cameron Monaghan gibi isimler rol alıyor. Peters filmde Julian Dillinger karakterine hayat verecek. Joachim Ronning’in yönetmen koltuğunda oturduğu filmin afişi yayınlandı. Ronning, Karayip Korsanları: Salazar’ın İntikamı ve Malefiz: Kötülüğün Gücü gibi yapımlarla tanınıyor.NE ZAMAN VİZYONA GİRECEK? Tron: Ares, 10 Ekim 2025’te sinemalarda vizyona girecek.

Howard Griffiths ile Pekinel Kardeşler AKM’de buluşacak

Antalya Devlet Senfoni Orkestrası, Howard Griffiths ile Pekinel Kardeşler’i ağırlayacak.

Antalya Devlet Senfoni Orkestrası (ADSO), ünlü şef Howard Griffiths ile piyanist Güher ve Süher Pekinel’i (Pekinel Kardeşler) sanatseverlerle buluşturacak. ADSO’dan yapılan açıklamaya göre, konser programı 11 Nisan saat 20.30’da Atatürk Kültür Merkezi Aspendos Salonu’nda gerçekleştirilecek. Ünlü orkestra şefi Howard Griffiths’in yöneteceği konserde, dünyanın en iyi piyano ikilileri arasında gösterilen devlet sanatçıları Güher ve Süher Pekinel, solist olarak sahnede olacak. Pekinel Kardeşler, konserde, Johann Sebastian Bach’ın 2 piyano konçertosunu ve Camille Saint-Saens’in “Hayvanlar Karnavalı” eserini sanatseverler için seslendirecek. Konserde ayrıca, Edvard Grieg’in Peer Gynt Suitleri de icra edilecek.

Sönmez; “Müzik sadece ruhun gıdası değil, aynı zamanda ilacıdır”

Sesler, hayatımızın her yerinde ve her anında etkendir. Eğitimden sağlığa, iş hayatından sosyal yaşamın kalitesine kadar her alanda seslerin frekansı önemlidir. Uzman Psikolog Şafak Simge Sönmez, seslerin hayatımızı ne yönde etkilediğine ve ses ile yapılan tedavi yöntemlerine dair açıklamalarda bulundu. Sönmez; “Halk arasında ‘müzik ruhun gıdasıdır’ şeklinde bir tabir vardır. Sesler ve oluşturduğu frekanslar, hiç düşünemediğimiz bir hastalığın veya rahatsızlığın tedavisine önemli ölçüde destek olur. Bu nedenle müzik sadece ruhun gıdası değil, aynı zamanda ilacıdır” dedi.

İletişim, insanlığın var oluşundan bu yana hayatî değer taşımakta. İletişimi kolaylaştıran en temel unsurlardan biri de sestir. Her canlının birbiriyle olan iletişimi farklı olduğu gibi yaşam tarzını da belirleyen etkenlerden birinin de ses olduğunu biliyor muydunuz? Sesler bize sadece nerede, ne konumda, nasıl, ne seviyede yakın veya uzakta olduğumuza değil, duygu ve düşüncelerimizin de ne durumda olduğuna karar verir. Örneğin çok önemli bir proje veya sınav için çalışma yapmanız gerekiyor. Yaşınızdan çalıştığınız ortama, cinsiyetinizden dinlediğiniz müziğine kadar, sesler başarıya ulaşmanıza etken oluşturuyor. Sesler nasıl bu kadar hayatımıza etken oluyor sorusuna ise Uzman Psikolog Şafak Simge Sönmez çeşitli cevaplar veriyor. Sönmez, seslerin kişilik yapılarını dahi etkilediğine değindi.

“SESLERİ SADECE KULAĞIMIZ DEĞİL RUHUMUZ DA DUYUYOR”

Uzman Psikolog Şafak Simge Sönmez, seslerin fiziki etkisinden daha çok ruhsal etkisinin olduğunu belirtti. Sönmez, yapılan araştırmalar sonucunda seslerin önemli bir etken olduğuna dair açıklamalarda bulundu. Sönmez “Dünya genelinde ses üzerine farklı tarihlerde ve farklı ülkelerde pek çok çalışma ve araştırma yapılmıştır. Yapılan araştırmalar sonrası genel tespitler, ses frekanslarının sadece bir titreşim değil aynı zamanda ruh halimizden karakterimize kadar etkili olduğu tespit edilmiştir. Bu anlamda ses terapileri, dinletiler vs gibi etkinlikler yapılmakta. Dinleme ya da ses terapisinin, nörogelişimsel bozukluklarda ortaya çıkan bilişsel, duygusal ve davranışsal belirtilerin azaltılmasında, ana tedaviyi tamamlayıcı bir yöntem olarak kullanılabileceği söylenebilir. İleride yapılacak daha kapsamlı çalışmalar, bu konudaki bilgi birikiminin daha sağlam bir zemin üzerine oturmasını sağlayacaktır. Kulak, bilindiği üzere fiziksel ve zihinsel sağlığı etkileyen kraniyal sinirlerle bağlantılıdır. Böylece tüm psikonöroimmünolojik sistem, işlenmiş müzik dinletileri ile yeniden yapılandırılmış olur. Odyo-psiko-fonolojik yöntemlerle uygulanan müzik seansları, aşamalı olarak artırılan frekans düzenlemeleri dışında, yüksek frekanslı (tiz) seslerin, düşük frekanslı (pest) sesler ile bir tür egzersiz yapmasına olanak tanıyan teknik bir geçiş sistemini içerir. İki kanal arası geçişi olanaklı kılan bu teknik sayesinde, yüksek frekanslı sesler ile kulak kasları gerginleşir, düşük frekanslı pest sesler ile kaslar gevşer. Tekrar eden kasılma-gevşeme egzersizleriyle orta kulaktaki ossiküler zincir/refleks, eş güdümlü çalışmaya başlar. Nasıl ki fizik tedavide birtakım beden hareketleri araç olarak kullanılıyorsa, dinleme terapilerinde de ses ve müzik araçsallaştırılır. Bu nedenle evimizde, caddede, trafikte, iş yerinde, okulda kısacası vaktinizi geçirdiğiniz her yerde algıladığınız sesler, o günkü durumunuzdan duygularınıza kadar etki etmektedir. Eğer kendinize, hayatınıza ve çevrenize karşı bir rahatsızlık veya şikayetiniz varsa ses ile dinleme terapileri size yardımcı olacak en önemli terapi yöntemlerinden biridir” dedi.

“FARKLI RAHATSIZLIKLARIN TEDAVİSİNDE ETKENDİR”

Sönmez, ses ile yapılan terapilerin pek çok hastalık ve rahatsızlık üzerinde olumlu etken olduğu belirtti. Sönme,  tedavi gören hastalara uygulanan ses terapilerinin olumlu etken ettiğini ve bu anlamda kişilerin mutlak doktor ve psikolog aracılığıyla bilgi alması gerektiğine değindi. Sönmez; “Pasif müzik terapisi türü olarak kabul edilen ses ya da dinleme terapisi, nörogelişimsel bozukluklarda görülen bilişsel, duygusal ve davranışsal belirtilerin azaltılmasında giderek daha sık kullanılmaktadır. Terapi programlarının bilişsel, davranışsal ve duygusal alandaki potansiyel düzenleyici rolündedir. Bu tür programların tamamlayıcı bir terapi olması ve yan etkilerinin bulunmaması önemli bir avantajdır. Randomize-kontrollü araştırma sayısı kısıtlı olsa da son 20 yıldır başta otistik spektrum olmak üzere zihinsel yetersizlik/anlıksal yetiyitimi, özgül öğrenme bozuklukları ve Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), iletişim bozuklukları ile motor bozukluklar gibi nörogelişimsel bozuklukların rehabilitasyonunda dinleme terapisi kullanılmakta ve son derece olumlu sonuçlar alınmaktadır. İlk aşamada, pasif bir biçimde müzik dinletileri alan bireyler, 2. aşamada daha aktif rol oynadıkları sesli okumalar yapmak gibi mikrofonlu odyo-vokal egzersizler gerçekleştirirler. Kimi zaman çocuklara, intrauterin sürecin yeniden yaşantılanmasına olanak sağlayan ve güvenli bağlanma pürüzlerini giderdiği varsayılan “anne sesi” dinletileri de verilir. Tüm bu uygulamaların, yalnız psikolojik değil, aynı zamanda nöroanatomik ve nörofizyolojik işlevleri de düzenlediği kabul edilir. Bu alanda yaptığı araştırmalar ile seslerin tedavilerdeki en önemli etkenlerden biri olduğunu tespit eden Fransız kulak-burun-boğaz (KBB) uzmanı Dr. Alfred A. Tomatis; ‘Kulağın, beyne giden en önemli kapıdır’ sözü çok anlamlı bir ifadedir” şeklinde konuştu.

“ÖFKE DURUMLARI VE PSİKOLOJİK BELİRTİLERİ ÜZERİNDE ÖNEMLİ DERECEDE ETKİSİ VAR”

Sönmez, öfkenin ve psikolojik belirtilerinin üzerinden ses terapilerinin önemli derecede etkisi olduğuna dair açıklamalarda bulundu. Sönmez; “Yapılan çalışmalarda; bireylerin gündelik yaşamda dinlemeyi tercih ettikleri müziğin öfkelerine ve psikolojik durumları üzerine etkisinin olup olmadığı dair araştırmalar yapılmıştır” ifadelerini kullandı.

“MÜZİK VE CİNSELLİK AYRILMAZ İKİLİDİR”

Seslerin cinsel hayatımıza da önemli bir yer edindiğini yapılan araştırmalarla ortaya çıktığını ifade etti. Sönmez; “Frekansların her alanda hayatımıza etki ettiği ile ilgili yapılan araştırmalar ve danışanlarımdan tespit ettiğim bilgiler ile etkisini bizzat gördüm. Dikkat ettiğinizde aslında bunu günlük hayatımızda pek çok kez görürüz. Çok yüksek frekanslı ortamları sevmezken kimi zamanda çok sevebiliriz. İşte bu durum sizin frekanslarınızın uyumudur. Örneğin yeni tanışan kişiler olumsuz bir hava hissettiğinde bu durumu ‘elektrik alamadım’ olarak ifade eder. Bu durum vücudumuzun manyetik alanını ne kadar etki ediyorsa aynı zamanda frekanslarıyla da alakalıdır. Bunun üzerine yapılan değerlendirmelerde sesin cinsellik ve aşk hayatı üzerindeki etkisine yöneliktir. Yöneltilen sorularda büyük bir çoğunluk müzik ile cinselliğin ayrılmaz bir ikili olduğu konusunda hemfikirdir. Örneğin ünlü müzik platformu Spotify 2012 yılında Londra Goldsmiths Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Daniel Mullensiefen tarafından yürütülen bir çalışma yaparak müzik ve cinsellik arasındaki ilişkiyi çözmeye çalıştı. Müzik, romantizm ve baştan çıkarma arasındaki bağlantıyı sinir bilimsel bir bakış açısıyla inceleyen bu çalışmaya göre beynin alkol, yemek ve cinsellik ile olumlu şekilde uyarılan parçaları müzik dinlerken de aktive oluyor. Yani beynimizin cinsellik ile müziğe karşı verdiği tepkiler hemen hemen aynı. Müzik veya sesler sadece bir titreşim veya duyu olayı değil, ayrıca bir uyaran olduğu da tespit edilmiştir. Hatta öyle ki araştırmaya katılanların yüzde 50 gibi ciddi bir çoğunluğu, sevdikleri bir şarkıyı dinlerken yaşadıkları hazzı, sevgililerinin dokunuşlarına tercih edebileceklerini bile söylüyor” ifadelerini kullandı.

Ünlü Psikolog Şafak Simge Sönmez; “Herkesin psikoloğu olmalı”

Son günlerde adından sıkça bahsettiren Ünlü Psikolog Şafak Simge Sönmez, çocuk yaşlarda alınan psikolojik desteğin önemine değindi. Sönmez; “Psikoloji hayatımızın her anında var. Bu nedenle psikologlara danışmaktan veya terapi almak kadar doğal bir durum yok. Özellikle çocukluk döneminde alınan psikolojik destek çok önemli. Herkesin mutlaka danıştığı veya terapi aldığı bir psikoloğu olmalı” ifadelerini kullandı.

Aileden eğitime, iş dünyasından aşk hayatımıza kadar her alanda vücudumuz kadar duygularımız da yıpranıyor. Bedenimizin dinlenme ve tedavi süreci manevi dünyamıza göre daha kısa ve kolay olsa da ruhumuza ve duygularımıza işlenen hasarın tedavisi ise bir hayli zor. Bu nedenle psikiyatrsitler ve psikologlar bizlerin hem danışmanı hem de yol göstericisi oluyor. Son günlerin dikkat çeken isimlerinden genç ve başarılı ismi olan Uzman Psikolog Şafak Simge Sönmez, sosyal medya ve basının yakın takibinde. Yaptığı tespitler, yer aldığı çalışmalar, çalıştığı ünlü isimler ile adından sıklıkla bahsettiren Uzman Psikolog Şafak Simge Sönmez’in eğitim ve çalışma hayatını sizler için araştırdık.

UZMAN PSİKOLOG ŞAFAK SİMGE SÖNMEZ KİMDİR?

Ünlü Psikolog Şafak Simge Sönmez, duygu ve felsefe alanlarına olan ilgisi çocukluk yaşlarında başlıyor. İlk, Orta ve Lise eğitimini tamamladıktan sonra hayalindeki meslek olan psikologluk için zaman bile kaybetmeden lisans eğitimine başlıyor. Sönmez’in psikolojiye olan ilgisi o kadar yüksek ki öğrenciyken aktif çalışan ünlü isimlerin ve okulların çalışmalarını takip ediyor ve katılıyor. Psikoloji lisansını İstanbul Ticaret Üniversitesinde tamamlarken öğrencilik süreci boyunca, rehabilitasyon merkezi, STK, Anaokulu ve Bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesi gibi kuruluşlarda staj yapmıştır. Ayrıca süreç içerisinde Yüksek Lisans Eğitimini de İstanbul Ticaret Üniversitesinde tamamlamıştır.

UZMANLIK ALANLARI

Sönmez, gençlik yıllarında psikolojiye olan ilgisinin önemini unutmayarak; çocukluk ve ergenlik hakkında özel ve özenli çalışmalar göstermektedir. Sosyal medya hesaplarında farklı duygular ve sorunlar üzerinde yaptığı tespitler ile tanınan Sönmez, aldığı eğitimler ile de dikkat çekmekte. Sönmez; Oyun terapisi, Resim Analizi ve Çocuk ve Ergenlerde klinik görüşme teknikleri eğitimleri sertifikalı eğitmendir. Çift ve cinsel terapisi, boşanma terapisi, BDT, MMPI, Çocuk Değerlendirme Testleri, WISC-R, Kısa süreli çözüm odaklı terapi, Yetişkinlerle klinik görüşme teknikleri eğitimlerini tamamlamıştır. Küçük adımlar erken eğitim programı uygulayıcısıdır. Sadece danışanlarına değil, gönüllü olarak pek çok kuruluşun çalışmalarına katkı sunmuştur. Bugüne kadar bir çok sivil toplum kuruluşunda gönüllü olarak görev almış, 4 Anaokulunda ve özel eğitim kurumlarında çalışmıştır. Özel bir kurs merkezinde psikolog olarak çalışmalarını sürdürmekte olup, derneklerde aktif görev almakla birlikte mezuniyetinden bu yana danışmanlık merkezlerinde aktif danışan görmektedir. Bu çalışmaları ile birlikte yürüttüğü süpervizyon süreçlerini de tamamlamıştır. Sönmez, 3-Gen Klinik Psikoloji Danışmanlık Merkezinin de kurucusudur. Çocuk ve Ergen Psikolojisi üzerine yoğunlaşmakta olup bu alanlarda ayrıca psikoloji öğrencilerini de süpervize etmektedir. 3-11 yaş arası oyun Terapisi, 12 ve üzeri yaş grubu için psikoterapi uygulamaktadır. Ayrıca; Zeka testleri, Çocuk Değerlendirme Testleri, MOXO Dikkat Testi ve Neurosound programı uygulayıcı yetkilisidir. Yetişkin terapisinde Bilişsel Davranışçı Terapi, Cinsel Terapi, Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi, ekolleri ile çalışmaktadır. Şu anda EMDR terapi eğitimine ve hipnoterapi eğitimlerine devam etmektedir.

“HERKESİN PSİKOLOGU OLMALI”

Sönmez, basına yaptığı açıklamalarda psikolojinin önemini, çocukluk yaşlarda alınan psikolog danışmanlığın, ergenlik ve sonrasındaki duygu ve durum değişikliğinin önemine dair konulara değindi. Sönmez psikolojik anlamda kendini kayba uğradığını düşünen insanların mutlaka bir psikolog ile görüşmesi gerektiğini belirtti. Sönmez; “Hayat engin bir okyanus, yeri geliyor zorlu şartlarda yeri gelsin güneşli ve sakin bir kumsal misali. Biz psikologlarda bu okyanusta sizlerin kılavuzuyuz. Psikolojimiz hayatımızın her noktasında ve anında yer alıyor. Bu nedenle psikologlara danışmaktan veya terapi almak kadar doğal bir durum yok. Herkesin mutlaka danıştığı veya terapi aldığı bir psikoloğu olmalı. Üzülmek, kızmak, kırılmak diye tabir ettiğimiz durumlar nasıl her insan için geçerliyse bir psikoloğa danışmak da o kadar normaldir” ifadeleriyle durumu özetliyor.