DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 1. Olağan Samsun İl Kongresi’nde konuştu. Babacan konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
‘Artık yeter! İşin ucunda bu milletin sağlığı var’
“Şu an halkımızın açık bir şekilde sağlık hakkına erişimi engelleniyor. Bu yönetim sağlık sistemini ciddi bir tıkanıklığa mahkûm etti. Herkesin maaşından sağlık sigortası primi kesiliyor. Halkımız bu bedeli ödediği hâlde sağlık hizmetlerine erişmekte güçlük çekiyor. İşte burada da kaybet-kaybet tablosu görüyoruz.
Artık yeter! İşin ucunda bu milletin hayatı var. Tekrar ediyorum: İnsanların salgın hastalık yüzünden hayatlarını kaybetmeleri önlenebilir. Tablonun bu denli ağır olmasının tek sebebi kötü yönetimdir. Açıklanan düşük vaka sayısıyla bile, pandemide dünya üçüncüsü olmamızın başka bir izahı yok.”
‘Aklınız şimdi mi başınıza geliyor?’
“Tekrar tekrar yaşanan döviz krizlerinden ve ekonominin dibe çakılmasından sonra bugünlerde hükümet ‘güven olmadan ekonomi güçlenmez‘ diyor. Aklınız şimdi mi başınıza geliyor? Beni kastederek ‘bir de kalkmış bize ders vermeye kalkıyor’ diyorlar ama, söylediklerimizden epey kopya çekiyorlar.
Hazırsanız kopya veriyorum, dikkatle dinleyin: Enflasyonu olduğundan düşük açıklamak size güven kazandırmaz. Pandemi vaka sayılarını düşük açıklamak, size güven kazandırmaz. Doğru haber yapan gazetecileri işten attırmak, doğruyu söyleyen sivil toplum kuruluşlarını hain ilan etmek, size güven kazandırmaz. Suç örgütlerine, yasadışı yapılara övgüler düzenlerle ortak olmak, onlara sahip çıkmak, size güven kazandırmaz. Yargıyı siyasi etki altına alıp, mahkemelerin bağımsızlığını yok etmek, size güven kazandırmaz. Bu toplumu kutuplaştırmak, bazı toplum kesimlerini öteki ilan etmek, düşman ilan etmek, size güven kazandırmaz. Dış ilişkilerde herkesle kavgalı olmak, herkesi düşman ilan edip, sonra da yapayalnız kalmak, size güven kazandırmaz.”
‘Çeteler kol geziyor, hukuk reformundan bahsediyorlar’
“Ekonominin bu kötü durumda olmasının en önemli sebeplerinden birisi, şu andaki yönetimin hukuku çiğnemeyi bir alışkanlık hâline getirmesi. Mafyanın, çetelerin, karanlık güçlerin kol gezdiği, Cumhurbaşkanı’nın desteğiyle mahkemelerin anayasaya uymadığı bir dönemde, kalkmışlar bir de hukuk reformundan bahsediyorlar.
Âdeta konuşmayı yasakladılar ülkede. Ağzını açanı, fikrini söyleyeni susturuyorlar. Bakın şu an ekonomimiz son yirmi yılın en kötü seviyesinde. Konuşmaya müsaade etmezlerse, kulaklarını açıp dinlemezlerse ‘en doğru benim fikrim’ diye inat ederlerse elbette sonuç bu olur. İşte o yüzden biz diyoruz ki korkma Türkiye. Konuş. Konuş ki Türkiye kazansın!”
‘Yanlış politikalar yüzünden ülke içe kapanıyor’
“Geçtiğimiz gün Ağrı’nın İran sınırına 81 kilometrelik duvar yaptıklarını söylediler. Zaten Suriye sınırımızdaki 800 küsur kilometrelik duvarı da geçtiğimiz aylarda tamamladılar. Dış politikayı, diplomasiyi rafa kaldırdıkları için, güvenliği ancak sınırlar boyu duvarlarla sağlamaya çalışıyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Biz vaktiyle dış ilişkileri yönetirken komşularımızla iyi ilişkileri esas aldık. Bırakın duvar örmeyi, serbest dolaşımı hedefledik. Hatırlayın, o günlerde hem üretimimiz hem de ihracatımız hızla arttı. Ülkemizin refahı arttı. En çok da sınır illerimiz istifade etti bundan. Ama şimdi uygulanan bu yanlış politikalarla ülkemiz daha da içe kapanıyor.”
‘Sanki senelerdir Avrupa’yla kavga eden kendileri değil’
“Sanki senelerdir Avrupa’yla kavga eden kendileri değilmiş gibi, geçen günlerde kendimizi Avrupa’da görüyoruz‘ dediler. Siz iktidara daha dün gelmediniz. Avrupa’yla, NATO’yla, Batı’yla kavga eden; ülkeyi içe kapatan, tüm ülkeyi kendi şahsınızı merkeze alarak yöneten sizsiniz. Bu zihniyet nedeniyle, ülkemizi yoksullaştıran da sizsiniz.
S400 füzelerine milyarlarca dolar para verdiniz, kullanamıyorsunuz. F35 savaş uçaklarına milyarlarca dolar para verdiniz, onları da alamadınız. Hem milyarlarca doları kaybet, hem F35’leri kaybet, hem de S400’leri… Bu mu dış politika? Kaybet-kaybet-kaybet!”
‘Gerçek enflasyonu pazara giden vatandaş iyi biliyor’
“Halkımız pandemiyle daha da derinleşen ekonomik kriz nedeniyle açlık sınırında yaşıyor. Türkiye’yi getirdikleri bu noktada, her üç kişiden biri işsiz veya atıl durumda. Çarşı pazar enflasyonunu yüzde 30’lara, 40’lara, 50’lere kadar yükselttiler. Onlara sorsanız enflasyon yüzde 10 küsur. Ama gerçek enflasyonu sokağa çıkan, pazara giden vatandaş çok iyi biliyor.”
‘Çevreyle dost bir politika izlemek zorundayız’
“Çevre konusundaki en önemli konu nesiller arası adalet. Biz bugün hızlı büyüme adına çevreyi, havayı, suyu kirletiyorsak ve bu gelecek nesiller için daha kötü bir gelecek demekse bu adaletli değil. Hepimizin üzerinde bireysel ve toplumsal bir sorumluluk var. Çevreyle dost bir politika izlemek zorundayız.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Etiket arşivi: kötü
Yılın en kötü parolaları
Parolalar, siber güvenlikteki en temel korunma önlemlerinin başında geliyor. Ancak bilgisayar, tablet ve telefon kullanıcılarının bu konudaki karnesi ne yazık ki iyileşme göstermiyor. Daha önceki yıllarda olduğu gibi 2020’de de yine en çok kullanılan parola “123456” sayı dizini oldu. Siber güvenlik kuruluşu ESET, en yaygın parolaları aktardı, daha güçlü parolalar için öneriler paylaştı.
En sık kullanılan parolalarla ilgili yıllık özetlere bakıldığında çoğunlukla güvenliğin değil, kolaylığın ön planda tutulduğu hemen dikkat çekiyor. Ancak bu durum dijital hesapların ve verilerin çalınma tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmasını beraberinde getiriyor.
Parola yönetim hizmetleri sunan Nordpass’ın global düzeyde gerçekleştirdiği araştırması da bu durumu doğruluyor. Siber güvenlik kuruluşu ESET’in paylaştığı bilgiye göre Nordpass, 2020 yılında internette en yaygın olarak kulanılan 200 parolayı açıkladı. Görülen o ki, kolay tahmin edilebilir çeşitli sayı kombinasyonları her zamanki gibi yine popüler.
123456 birinci sırada
En kötü on paroladan yedisi çeşitli sayı kombinasyonlarından oluşuyor. “123456” birinci sırada, “123456789 ” ise ikinci sırada yer alıyor. “12345678 ” ise beşinci sırada yer alıyor. Üçüncü sırada “picture1” ve dördüncü sırada da “password” kelimeleri geliyor.
Bu parolalar bir saniyeden kısa sürede kırılabilir
Basit parolaların oluşturduğu risk ise endişe verici: En yaygın beş parola 4,5 milyon kullanıcı tarafından kullanılıyor ve bu da 38 milyondan fazla veri ihlalini açıklıyor. Ayrıca “picture1” dışındaki tüm bu parolalar bir saniyeden kısa bir sürede kırılabilir.
İşte yılın en kötü 10 parolası:
1. 123456
2. 123456789
3. picture1
4. password
5. 12345678
6. 111111
7. 123123
8. 12345
9. 1234567890
10. senha (Portekizce’de parola anlamına geliyor)
Benim parolam da listede! Ne yapmalıyım?
Listede yer alanlardan biri de sizin parolanız ise, hesaplarınızı güvende tutmak için derhal değiştirmelisiniz. Ayrı ayrı tüm online hesaplarınız için benzeri olmayan bir metin dizisi belirleyin; doğru oluşturursanız parolanızı kırmak oldukça zor hale gelir. Bunu yaparken geçmişte kullandığınız parolaları tekrar kullanmaktan kaçının.
Parola yöneticileri, kolaylık ve güven sunar
Parola sorunu için pratik ve tutarlı bir çözüm arıyorsanız, parola yöneticisi işinize yarayabilir. Çoğu saygın güvenlik ürününün parola yönetimi konusunda önerileri bulunuyor. Örneğin ESET Smart Security Premium güvenlik yazılımında yer alan parola yöneticisi (password manager), tek bir şifreyle tüm hesaplarınıza güvenle ulaşmanızı sağlıyor. Ayrıca mümkün olan tüm hizmetlerde çok faktörlü kimlik doğrulamasını etkinleştirmelisiniz. Bu şekilde, kullanıcı bilgileri yanlış kişiler tarafından ele geçirilse bile, hesaba giriş yapmaları imkanlı olmayacaktır.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Cinayete giden süreci kötü uygulamalar hazırlıyor
Erkek şiddetine karşı mücadelede İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı Kanun ve ilgili yönetmeliğin uygulanması hayatidir!
Kadına yönelik şiddet olaylarıyla 1990 senesinden bu yana mücadele etmeye devam eden Mor Çatı, ardımızda bırakmış olduğumuz haziran ayında polisin ifşa ettiği sığınaktan ayrılmak mecburiyetinde kalan kadın ve ailesinin halen tehlikede olduğunun duyurusunu yaptı.
Kendilerini arayıp destek almaya başlayan kadının daha önce hamile olduğu dönemde kocası tarafından bıçaklanmış olduğunu, daha sonrasında ailesinin evinin kocası tarafından kurşunlanmış olduğunu, kalmaya başladığı sığınağın ifşa olması sonucunda ordan ayrılmış olduğunu da kamuoyuyla paylaşan Mor Çatı, şiddet uygulamış olan kocanın ardımızda bırakmış olduğumuz günlerde kadının kalmaya başladığı yere gidip silahını gösterdiğini, kayınpederi tarafından vurulmuş olduğunu da aktardı.
Mor Çatı’nın açıklaması ise şu şekilde;
”Haziran ayında, şiddet uygulayan kocasından uzaklaşabilmek için karakola giden bir kadının sığınağa yönlendirildiğini, fakat kolluk memuru tarafından sığınağın yerinin kocasına söylenmesi sonucu kadının sığınaktan çıkmak zorunda kaldığını paylaştık. Mor Çatı’yı arayarak destek alan kadın daha önce hamileyken kocası tarafından bıçaklandığını, babasının evinin kocası tarafından kurşunlandığını ve sürekli ölümle tehdit edildiğini aktardı. En güvende olabileceği yer sığınakken sığınak adresinin ifşa edilmesi sonucu oradan ayrılmak zorunda kaldı.
Sığınağın yerinin kocaya söylenmesi, öncelikli görevi kadını korumak olan kişilerce hem kadının hem de sığınakta kalan diğer kadın, çocuk ve personelin can güvenliğinin hiçe sayılması anlamına gelir. Maruz kaldığı kötü uygulama nedeniyle kendisini güvende hissetmeyen kadın, sığınak ve kolluk tarafından sağlanması gereken koruma imkanlarını kullanmaktan çekindi, buna karşın yüksek can güvenliği tehdidi olan bu kadının takibi sığınaktan ayrıldıktan sonraki süreçte Bakanlık tarafından yapılmadı. Kendi olanaklarıyla saklanarak hayatta kalmaya çalışan kadın, kocasının öldürme tehditlerinden kurtulamadı. Geçtiğimiz günlerde kadının yerini bulan kocası, önce kayınpederinin işyerine giderek karısını ve çocuklarını öldüreceğini söylemiş ve ardından kadının yaşadığı yere doğru yola çıkmıştır. Nihayetinde kadının kaldığı eve gidip silahını göstererek karısını ve çocuklarını silahıyla öldüreceğini söyleyen koca, kayınpederi tarafından vurularak hayatını kaybetti. Kadın ve çocukları şu an maktulün yakınları tarafından tehdit edildiğinden kadının, çocuklarının ve yakınlarının can güvenliği sorunu halen devam ediyor.
Yaşanan olay; Türkiye’de erkek şiddetinin önlenmesi için öngörülen mekanizmaların, İstanbul Sözleşmesi, kanun ve yönetmeliklerde belirlenen şekilde işletilmemesinin sonuçlarını gösteriyor. Kadının, çocuklarının ve yakınlarının yıllardır yüksek güvenlik riski altında yaşamasına, failin can kaybına ve babanın cinayet işlemesine neden olan olaylar zincirinde aşağıdaki ihlallerin etkili olduğunu görüyoruz: İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı Kanun ve ilgili yönetmelik, şiddete maruz kalan kadınların korunması ve güvenliklerinin sağlanması için atılması gereken adımları açık bir biçimde belirtir. Daha önce defalarca kocasının uyguladığı fiziksel şiddet nedeniyle can güvenliği tehlikeye giren kadın resmi kurumlara başvurduğu halde şiddet uygulayan koca caydırıcı herhangi bir yaptırımla karşılaşmamış, kadın, çocukları ve ailesi korunamamıştır. Sığınaklar, şiddetten uzaklaşmaya çalışan kadın ve çocukların can havliyle sığındığı, yönetmelikler gereği adresi gizli tutulan kurumlardır. Sığınak adresinin paylaşılması vahim bir güvenlik ihlalidir. Görünen odur ki, kadının bu ihlal sonucu sığınaktan ayrılmasına rağmen Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından kadına ve ailesine izleme yapılmamış ve etkin bir destek sağlanmamıştır. Sığınak personeli tarafından desteklenen ve şiddetten korunmaya çalışan kadının yerinin kocasıyla paylaşıldığı iddiası karşısında gerek Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, gerekse İçişleri Bakanlığı tarafından herhangi bir soruşturma yapılıp yapılmadığının açıklanması gerekiyor. Kendi imkanlarıyla saklanarak güvenliğini sağlamaya çalışan kadın ve yakınlarının, devletin sunduğu koruyucu ve önleyici mekanizmalara güvenemeyerek bireysel “çözümlerini” üretmiş olmaları, kanun ve yönetmeliklerin uygulanmamasının neden olduğu toplumsal sonuçlara da bir örnektir.
Yaşanan olay tesadüf değil, art arda gerçekleşen ihlallerin sonucudur. Mor Çatı olarak sık sık benzer ihlallere tanık oluyor, bunları kamuoyu ile paylaşıyoruz. Görevliler genellikle cezasızlıkla karşılaşacaklarını bildiklerinden 6284 sayılı Kanun’u olması gerektiği gibi uygulamıyor ve gizlilik ilkesini ihlal etmekte sakınca görmeyerek kadınların hayatlarını tehlikeye atıyor. Kadınlar yargıya güvenmedikleri ve hayatlarını riske atmaktan endişe duydukları için yaşadıkları kötü muamele karşısında şikâyetçi olmaya çekiniyor, hatta ihtiyaç duydukları hizmetler için bile başvuruda bulunmuyor. Şikayetleri alınmayan, hakları konusunda bilgilendirilmeyen, şiddet uygulayanlarla barıştırılmak istenen kadınların can güvenliği tehlikeye atılırken görev ihlali yapanlar cezasızlıktan güç buluyor. İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere, kadına yönelik şiddetle mücadele mekanizmaları getiren yasal mevzuatın tartışmaya açılması hem şiddet uygulayanları hem de keyfi uygulamalar ile görev ihlali yapan kişileri cesaretlendiriyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele için atılan tüm adımları boşa düşüren, şiddete maruz kalan kadınları etkin bir şekilde korumayan, bu örnekte olduğu gibi kadınları ve yakınlarını bireysel çözüm arayışları içine iten, kadınları şiddet sarmalına terk eden bu duruma acil müdahale edilmeli ve yasal mevzuatı yok sayarak keyfi uygulama geliştirmenin suç olduğu hatırlatılarak yaptırım uygulanmalıdır. Hem ulusal hem de uluslararası mevzuat gereğince, olayda sorumluluğu bulunan tüm aktörlerin gerekli soruşturma sürecine tabi tutularak görev ihlallerinin cezasız kalmamasının sağlanması, kadın ve çocuklarının can güvenliklerinin sağlanarak ihtiyaç duydukları sosyal hizmetlere erişimlerinin güvence altına alınması Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve ilgili tüm kurum ve kuruluşların sorumluluğudur. Erkek şiddetine karşı mücadelede İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı Kanun ve yönetmeliklerin gerektiği gibi uygulanması ve kötü uygulamalar karşısında cezasızlığın son bulması, kadına yönelik şiddetle mücadelenin etkili bir şekilde sürmesi için hayatidir. Kadın cinayetlerine giden süreç erkek şiddeti ile başlıyor, kötü uygulamalar tarafından hazırlanıyor. Şiddeti önlemek, kadınları korumak, kadınların ve çocukların şiddetsiz bir toplumda yaşama hakkını korumak devletin yükümlülüğüdür.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)