Boşanma sürecinin çocukların kaygılarını artırabileceğini belirten uzmanlar, bu dönemde çocuklarda psikolojik sorunlar ortaya çıkabileceğine dikkat çekiyor. Boşanma kararının çocuğa net bir şekilde açıklanması tavsiye eden uzmanlar, çocuğa asla “Senin iyiliğin için bu kararı verdik” denilmemesi gerektiğini vurguluyor. Uzmanlar, “Çocuğun ne kadar etkileneceğinin en önemli belirleyicisi, anne ve babanın iyilik halidir” hatırlatmasında bulunuyor.
Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi Çocuk Ergen Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Mine Elagöz Yüksel, boşanma sürecinde çocukların yaşayabileceği kaygılara ve psikolojik sorunlara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Stres tolere edildikçe çocuğun uyum süreci kolaylaşıyor
Boşanma sıklığının günümüzde arttığını ve bu boşanmaların büyük bir çoğunluğun çocuklu ailelerde görüldüğünü dile getiren Yrd. Doç. Dr. Mine Elagöz Yüksel, “Boşanma bir ebeveynin daha az görülmesine, çocuğun eski düzeninin bozulmasına, kimi zaman ekonomik anlamda bir farklılığa neden olabilmektedir. Bu nedenle boşanma her halükârda çocuk ve diğer tüm aile bireyleri için acı verici bir süreç olabilir. Öyle ki kimi ebeveyn kendi yaşadığı acıdan ötürü çocuğu ile empati kurmakta zorlanmakta, onun hissettiklerine dikkatini verememektedir. Bu stresin daha kolay tolere edilebildiği ailelerde çocuğun uyum süreci de kolaylaşır” diyor.
“Senin iyiliğin için bu kararı verdik” demeyin!
Sürecin iyi yönetildiği ailelerde çocukların ruhsal durumlarının boşanmamış ailelerdeki çocuklara benzer olduğunun bildirildiğini aktaran Yüksel, aksine anne babası ile beraber yaşayıp çatışmalı ve huzursuz bir aile ortamında büyüyen çocukların ruhsal olarak etkilenme ihtimallerinin daha fazla olduğunu vurguladı. Yüksel, “Bu nedenle boşanma kararı çocuklara bırakılmamalı, boşanma sonrası ‘sen istedin diye’ ya da ‘senin iyiliğin için bu kararı verdik’ denmemelidir” uyarısında bulundu.
Anne ve babanın “iyilik hali” çocuğu etkiliyor
Çocukların verdiği tepkilerin yaşına göre değişebileceğini söyleyen Mine Elagöz Yüksel, birtakım yas benzeri tepkiler, hayal kırıklığı, huy değişiklikleri, sinirlilik, korkular, kurallara uymakta zorlanma, ders başarısızlığı, uyku ve iştah düzensizlikleri gibi belirtilerin görülmesinin doğal olacağını belirtti. Yüksel, “Çocukların anne babayı tekrar bir araya getirme çabaları ve düşlemleri de bir o kadar doğal karşılanmalı ancak bunlara net ve doğru cevaplar verilmelidir. Çocuğun ne kadar etkileneceğinin en önemli belirleyicisi, anne ve babanın iyilik halidir. Kimi ebeveynler boşanma sürecinde ve sonrasında depresyon, kaygı bozukluğu gibi ruhsal zorlanmalar yaşamaktadır” diye konuştu.
Karar çocuğa net bir dille açıklanmalı
Ebeveynlerin kendilerini hazır hissettiklerinde çocuğa verdikleri kararı net bir dille açıklaması gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Mine Elagöz Yüksel, “Çocuğun her zaman gerçeği birinci ağızdan duymaya ihtiyacı bulunduğu unutulmamalıdır. Çocuğa bu kararın onunla ilgili olmadığı ve onu çok sevdikleri anlatılmalıdır. Çocuklar, onları neyin beklediğini tam olarak kavrayamaz ve kendilerini güvensiz hissedebilirler. Ebeveynler bu süreçte çocuğa onu neyin beklediğini anlayacağı dilde açıklamalıdır. Örneğin ‘annende kalacaksın ama şu günler babana gidebilirsin’, ‘babanın evinde odan olacak’, ‘aynı okuluna devam edeceksin’, ‘tatillerde şöyle olacak’ gibi. Diğer ebeveyni görme zamanları gibi verilen sözlerin tutulması çocuk için çok önemlidir. Çocuk bu konuda konuşmak ya da soru sormak isterse dinlenmeli ve cevaplanmalıdır” diye konuştu.
Karşı tarafı asla suçlamayın ve kötülemeyin
Anlaşmalı boşanmalarda ideal durumun, çocuğun anne ve babasını kısıtlanma olmaksızın görebilmesi, mümkün değilse sık sık telefonda konuşabilmesi gerektiği olduğunu vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Mine Elagöz Yüksel, sözlerini şöyle tamamladı:
“Her iki ebeveynin çocukla ilgili önemli kararları beraber verebiliyor oluşu değerlidir, örneğin hangi okula başlayacağı, gideceği doktor kararı gibi. Bu nedenle anne babanın çocukla ilgili konularda iletişim halinde olmaları gereklidir. ‘Şunu annene gittiğinde söyle’ şeklindeki iletişimin çocuk üzerinden sağlanması çocuğun zorlanmasına sebep olacaktır. Bununla beraber anne babanın diğer ebeveyn yokluğunda onu kötülememesi, boşanma ile ilgili suçlayıcı ifadelerden kaçınması önemlidir. Böyle durumlarda çocuk bir tarafı tutması gerektiğini hissedebilir. Ebeveynler gerek kendileri için gerek çocuklar için bu travmatik süreçte zorlandıklarını hissettiği noktalarda bir psikiyatrist desteği almaktan çekinmemeli hatta geç kalmamalıdır. “
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Etiket arşivi: Bu
Bu yıl uslu bir çocuk oldunuz mu?
O hâlde Terry Pratchett’ın Noel Baba’ya ithaf ettiği kitapları okumaya ve yeni yılı kahkahalarla karşılamaya hak kazandınız!
Dünya çapında 100 milyonun üzerinde satan 41 kitaplık ”DiskDünya” serisi ile sıkı bir hayran kitlesi bulunan Terry Pratchett; tombala, piyango, ışıklı süslemeler, neşeli melodiler gibi ”klişeleşmiş” kutlamalardan azıcık farklı şeyler arayan çocuklar ve çocuk ruhlu yetişkinler için kaleme aldığı Domuz Baba ve Noel Baba’nın Takma Sakalı isimli kitaplarıyla, eğlenceli ve her zamankinden daha farklı bir yılbaşını garantiliyor.
Koca dünyada, Domuz Baba’nın yerini alabilecek tek bir kişi var…
Yetişkin okurların, gelenekselleşen yeni yıl kutlamalarına bambaşka bir gözle, yeniden bakmalarına fırsat tanıyan Domuz Baba, evrendeki en ”insani” değerlerden biri olan inanç kavramına ve unutulmaya yüz tutan çocukluk anılarına göz kırparken; kadim yılbaşı geleneklerinin ”büyülü” atmosferinde, gölgelerin içinde, hüznün mizahla el ele yürüdüğü, ışıltılı bir kurtarma operasyonuna odaklanıyor.
Bir alışveriş merkezi yanlışlıkla hakiki Noel Baba’yı işe alırsa ne olur?
Küçük okurların içini yeni yıl coşkusuyla saracak sıcacık öykülerden oluşan Noel Baba’nın Takma Sakalı ise yüzyıllar boyunca her yönüyle büyük değişim gösteren Noel Baba efsanesinin günlük yaşama ve sosyal ilişkilere yansımasını komik bir dille kalemine doluyor. Üstelik bir yandan da bilgisayar, yapay zekâ ve bu öykülerin yazıldığı zamanlarda henüz keşfedilmemiş bilumum teknolojik gelişmenin Noel ruhu üzerindeki etkilerini tartışıyor.
Fantastik edebiyatın şövalyesi Sör Terry Pratchett, hayranlık uyandıran fantezi unsurları ve özgün kurgularıyla yılbaşı ruhuna farklı alternatifler getirdiği bu kitaplarında, insanlığın umutlarına bile göz dikenlere inat, ümitli ve mutlu yıllar vadediyor.
O hâlde, kutlamalar başlasın!
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Rektör Budak, “Bu eser, Ege Üniversitesi ailesinin ortak emeği”
Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, akademik birimlerin yöneticileri ile bir araya gelmeye devam ediyor. Yaklaşan yeni yıl öncesi akademik birimlerde görev yapan çalışanları ziyaret ederek yeni yıllarını kutlayan Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, birim yöneticilerine “Ege’de Değişimin Üç Yılı” kitabını takdim ediyor. Rektör Prof. Dr. Budak, toplantılarda salgın dönemi ve sonrası süreci akademisyenlerle değerlendirerek yapılması gereken hazırlıklara ilişkin fikir alışverişinde de bulunuyor.
Yeni yıla sayılı günler kala çalışanlarla değerlendirmelerde bulanan Rektör Prof. Dr. Budak, programı kapsamında İletişim Fakültesini ziyaret ederek Dekan Prof. Dr. Dilek Takımcı ve dekan yardımcıları, bölüm başkan ve bölüm başkan yardımcıları ile bir araya geldi. Budak, Ege Üniversitesinde son üç yıl içinde hayata geçirilen ve Türk Yükseköğretim Sistemine örnek ve öncü olan değişim dönüşüm ve yenilenmeyi anlatan “Ege’de Değişimin Üç Yılı” kitabını takdim etti. Dekan Prof. Dr. Dilek Takımcı ise fakültede yürütülen eğitim öğretim ve araştırma faaliyetleri ile ilgili bilgi verdi.
Ege Üniversitesine rektör olarak atandıktan sonra üniversitede büyük bir değişim dönüşüm ve yenilenme harekâtı başlatan Rektör Budak’ın, son üç yıl içinde; eğitim-öğretimde kalite öncelikli, öğrenci odaklı ve araştırma üniversitesi hedefli hayata geçirdiği öncü proje ve uygulamalar kitap haline getirildi.
“Örnek ve öncü bir kurumuz”
“Ege’de Değişimin Üç Yılı” kitabının önsözünde, Ege Üniversitesinde hayata geçirilen projelerden, Türkiye’ye ve insanlığa sunduğu katkılardan, potansiyelinden ve hedeflerinden bahseden Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, Ege Üniversitesine atfedilen görevleri başarıyla yerine getirmek için bugüne kadar çalıştıklarını, bundan sonra da aynı istek ve gayretle çalışacaklarını dile getirdi.
Rektör Budak, “65 yıllık köklü bir birikime ve güçlü akademik potansiyele sahip olan Ege Üniversitemiz; bölgemizin ilk, ülkemizin dördüncü sırada kurulan bilim çınarı olarak ülkemizi bilim ışığı ile aydınlatan ve bölgesine değer katan saygın bir yükseköğretim kurumudur. Çağdaş, girişimci ve katılımcı eğitim-öğretim anlayışıyla bilime sunduğu katkıların yanı sıra yüz binlerce idealist genç yetiştirmiş olan Ege Üniversitesinin; bugünlere gelmesinde emekleri olan herkese yürekten teşekkür ediyorum. Şahsen yıllar önce dersliklerinde okuduğum, akademik kariyerimin önemli dönüm noktalarını yaşadığım ve kıymetli hocalarımdan edindiğim bilimsel tecrübemi pek çok gence aktarma fırsatı bulduğum üniversiteme, 18 Ekim 2017 tarihinde Rektör olarak atandım. Hem öğrencisi hem akademisyeni olma gururunu yaşadığım ancak yüce Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında ülkeme hizmet etmek üzere bir süre ayrı kaldığım üniversiteme, bu önemli görevi icra etmek için döndüğüm gün büyük bir heyecan, onur ve mutluluk yaşadım. Bugün de göreve geldiğim ilk andaki heyecanla üniversitemizi hak ettiği noktaya taşımak için var gücümle çalışıyorum. Görevim süresince en büyük motivasyonum, bugünlere gelmemi sağlayan değerli hocalarıma ve mezunu olmaktan her zaman kıvanç duyduğum üniversiteme karşı yüreğimdeki minnet duygusu ve vefa borcudur. Ege Üniversitesini bilime ve ülkesine sunduğu katkılarla, temsil ettiği değerlerle örnek teşkil eden bir kurum haline getirmek; dev bir bilim yuvası olarak ülkemizin aydınlık geleceğine daha fazla katkı sunmak adına çıktığımız yolda kısa sürede çok önemli mesafeler kat ettik” ifadelerine yer verdi.
“EÜ’yü yükseköğrenim alanında daha görünür oldu”
Bilimsel ve teknolojik altyapı anlamında 65 yıl boyunca inşa edilen güçlü akademik potansiyelden daha yüksek verim almak ve bu potansiyelin gelişmesine katkı sağlamak üzere Ege Üniversitesi tarihinde pek çok ilke imza attıklarını ifade eden Rektör Budak, “Devletimizin yetkin kurumlarıyla gerçekleştirdiğimiz yoğun temaslar, kamu kurum ve kuruluşları ile hayata geçirdiğimiz iş birlikleri vasıtasıyla Ege Üniversitesini yükseköğrenim alanında daha görünür kıldık. Ege Üniversitesinin uzun yıllar stratejik hedefleri arasında yer almış üniversite-sanayi iş birliğine, geliştirdiğimiz özgün Ege Modeliyle yeni bir soluk getirdik. Oldukça kısa bir sürede dünya ve ülke sıralamalarında hızlı bir yükseliş gerçekleştiren Ege Üniversitemizin bu başarısının anahtarı; gerçekçi bir yaklaşımla belirlediğimiz öğrenci odaklı, eğitim-öğretimde kalite öncelikli ve Araştırma Üniversitesi olma hedeflerine doğru yöntemlerle ilerlemek, üniversitede güçlü bir iletişim altyapısı ile aidiyet duygusunu inşa etmek ve bu duygudan aldığımız güçle daima çalışmaktır. Bugün Ege Üniversitesi, tam anlamıyla somut ve ölçülebilir parametreler üzerinden belirlediği hedeflerine emin adımlarla ilerleyen güçlü bir üniversitedir. Üniversitemizin ulaştığı bu konum; Ege Üniversitesi ailesinin tüm fertlerinin ortak başarısıdır. Yükseköğrenim alanında saygınlığıyla yer edinmiş Ege Üniversitesinin 65 yıllık bilim yolculuğunda, Ege Üniversitesi ailesiyle birlikte yürümekten ve bu yolculukta atılan adımların yere daha sağlam basmasına vesile olmaktan büyük bir gurur ve mutluluk duyuyorum. Bu onurlu göreve beni layık gören ve üniversiteme hizmet etme imkânı sağlayan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve YÖK Başkanımız Sayın Prof. Dr. Yekta Saraç’a sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum” dedi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Samsung bu yıl da herkesi siber zorbalığa karşı #FarkınaVar hashtag’i ile harekete geçmeye davet ediyor!
Samsung Türkiye ve BTK öncülüğünde 2017’de başlayan ve siber zorbalığa karşı gençlerin, ailelerin ve öğretmenlerin farkındalığını artırmayı hedefleyen “Siber Zorba Olma! #FarkınaVar” hareketi dördüncü yılında da devam ediyor. Sosyal medyada herkesi #FarkınaVar hashtag’i ile bu harekete katılmaya davet eden Samsung, anne ve babalara çocukların uğradığı siber zorbalığı fark etmeleri ve onları korumaları için önemli tavsiyelerde bulunuyor.
Elektronik ortamda bir birey veya grubun, diğerlerine yönelik kasıtlı biçimde gerçekleştirdiği aşağılama, iftira, dedikodu, taciz, tehdit, utandırma ve dışlama gibi rahatsızlık verici eylemleri ifade eden “siber zorba” kavramı her gün binlerce çocuk ve gencin fiziksel ve psikolojik zarar görmesine sebep oluyor. Samsung Türkiye de bu konuda toplumda farkındalık yaratmak amacıyla 13 Aralık’ta “Siber Zorba Olma! #FarkınaVar” mottosuyla siber zorbalığa dikkat çekiyor.
Siber zorbalığa karşı gençlerin, ailelerin ve öğretmenlerin farkındalığını artırmayı hedefleyen Samsung Türkiye bu yıl da sosyal medya üzerinden #FarkınaVar hashtag’i ile yaptığı paylaşımlarla toplumu bilgilendirirken herkesi bu harekete katılmaya davet ediyor. Samsung ayrıca anne ve babalara çocukların uğradığı siber zorbalığı fark etmeleri ve onları korumaları için önemli tavsiyelerde de bulunuyor.
Siber zorbalar farklı taktiklerle saldırıyorlar
Ebeveynler ve çocukları siber zorbaların çeşitli taktikleri karşısında uyaran Samsung Türkiye; bu taktiklerin başında ifşaa, e-posta tehditleri, taciz, kimlik avı, kötüleme, dedikodu gibi yöntemlerin geldiğini belirtiyor.
Dışlama: Hariç tutma, dışlama çok etkili bir siber zorbalık taktiği. Siber zorba dışlama amacıyla hedef çocuğa çeşitli mesajlar yolluyor.
Saldırma: Genelde grup odalarında, WhatsApp gruplarında, mesajlaşmalarda küfür, şiddet içeren sözlerle ortaya çıkan bir siber zorba taktiği.
İfşaa: Hedef çocuk ya da gencin kişisel görüntüsü istemi dışında herkese gönderiliyor. Bu hedef görüntüler ya da bilgiler hassas bilgiler ya da cinsel içerikli, özel görüntüler olabiliyor.
E-posta Tehditleri: Bu taktik siber zorbanın hedef çocuğu korkutacak e-posta ve tehditler yollaması ile başlıyor. Sonra da hedef genç ya da çocuğun bu korkusu arkadaşları ile paylaşılıyor.
Taciz: Hedef çocuğa ya da gence endişe veren, şiddet içerikli mesajlar gönderilerek taciz ediliyor.
Kimlik Avı: Kimlik avı, hedef çocuğu kendileri ve sevdikleriyle ilgili kişisel, finansal bilgileri ortaya çıkarmak için kandırmak, ikna etmek veya manipüle etmeyi gerektiren bir siber zorbalık taktiği. Siber zorba bu bilgiyi edindikten sonra, hedef çocuğun profiline hatta anne ve babasının kredi kartlarına vs. ulaşabiliyor.
Kimliğe Bürünme: Siber zorbalar kurbanın bilgilerini ele geçirdikten sonra onu taklit ederek sosyal paylaşım sitelerinde, e-postlarda çirkin paylaşımlarda bulunuyor.
Kötüleme ve Dedikodu: Kötüleme taktiği de siber zorbalıkta kullanılıyor. Siber zorbalar hedef çocuğa karşı acımasız söylentileri, dedikodu ve gerçek dışı ifadeleri yayıyor.
Çocuğunuzu siber zorbalara karşı nasıl korursunuz?
Bu taktiklerin çocukların psikoloji üzerinden olumsuz sonuçlara neden olabileceği gerçeğinden yola çıkan Samsung Türkiye, anne ve babalara siber zorbalara karşı alabilecekleri önlemler konusunda da şu tavsiyelerde bulunuyor: Bilgisayar, cep telefonu ve diğer teknolojik araçlar için uygun kullanma kuralları belirleyin. Örneğin çocuklarınıza, hangi siteleri ziyaret edebileceklerini, hangilerini onaylamadığınızı, açıkça belirtin. İnternet kullanımına ilişkin onaylamadığınız davranışları nedenleri ile birlikte açıklayın. Kuralların kolayca benimsenmesi için çocuğunuzun bu kurallara ilişkin itirazlarını ve onun nedenlerini de dinleyin. Bu kuralların belirlenmesine çocuklarınızı dâhil etmek, bu kuralların benimsenmesini sağlamak adına önemlidir. Çocuklarınızın paylaşımlarını akıllıca yapmaları konusunda onlara yardımcı olun. Kendilerine ya da başkalarına zarar verebilecek paylaşımlardan kaçınmalarını söyleyin. Çocuklarınızı, paylaştıkları içeriğin kimler tarafından görüleceği konusunda yönlendirin. Tanımadıkları kişilerle sosyal ağlarda da olsa iletişime girmenin riskleri konusunda konuşun. Çocuklarınıza, şifrelerini kimseyle paylaşmamalarını söyleyin. Çünkü şifre paylaşmak onların kimlikleri ve aktiviteleri üzerindeki kontrollerinden ödün vermelerine neden olur. Siber zorbalık vakalarının bir kısmı, şifrelerin arkadaşlarla paylaşılmasından kaynaklanmaktadır. Okul sınırları içinde teknoloji kullanımıyla ilgili kuralların konulması ve uygulanması konusunda okul yönetimi ve öğretmenlerle iş birliği içinde olun.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Ali Babacan: ‘Vaka tablosunun bu denli ağır olmasının tek sebebi kötü yönetim’
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 1. Olağan Samsun İl Kongresi’nde konuştu. Babacan konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
‘Artık yeter! İşin ucunda bu milletin sağlığı var’
“Şu an halkımızın açık bir şekilde sağlık hakkına erişimi engelleniyor. Bu yönetim sağlık sistemini ciddi bir tıkanıklığa mahkûm etti. Herkesin maaşından sağlık sigortası primi kesiliyor. Halkımız bu bedeli ödediği hâlde sağlık hizmetlerine erişmekte güçlük çekiyor. İşte burada da kaybet-kaybet tablosu görüyoruz.
Artık yeter! İşin ucunda bu milletin hayatı var. Tekrar ediyorum: İnsanların salgın hastalık yüzünden hayatlarını kaybetmeleri önlenebilir. Tablonun bu denli ağır olmasının tek sebebi kötü yönetimdir. Açıklanan düşük vaka sayısıyla bile, pandemide dünya üçüncüsü olmamızın başka bir izahı yok.”
‘Aklınız şimdi mi başınıza geliyor?’
“Tekrar tekrar yaşanan döviz krizlerinden ve ekonominin dibe çakılmasından sonra bugünlerde hükümet ‘güven olmadan ekonomi güçlenmez‘ diyor. Aklınız şimdi mi başınıza geliyor? Beni kastederek ‘bir de kalkmış bize ders vermeye kalkıyor’ diyorlar ama, söylediklerimizden epey kopya çekiyorlar.
Hazırsanız kopya veriyorum, dikkatle dinleyin: Enflasyonu olduğundan düşük açıklamak size güven kazandırmaz. Pandemi vaka sayılarını düşük açıklamak, size güven kazandırmaz. Doğru haber yapan gazetecileri işten attırmak, doğruyu söyleyen sivil toplum kuruluşlarını hain ilan etmek, size güven kazandırmaz. Suç örgütlerine, yasadışı yapılara övgüler düzenlerle ortak olmak, onlara sahip çıkmak, size güven kazandırmaz. Yargıyı siyasi etki altına alıp, mahkemelerin bağımsızlığını yok etmek, size güven kazandırmaz. Bu toplumu kutuplaştırmak, bazı toplum kesimlerini öteki ilan etmek, düşman ilan etmek, size güven kazandırmaz. Dış ilişkilerde herkesle kavgalı olmak, herkesi düşman ilan edip, sonra da yapayalnız kalmak, size güven kazandırmaz.”
‘Çeteler kol geziyor, hukuk reformundan bahsediyorlar’
“Ekonominin bu kötü durumda olmasının en önemli sebeplerinden birisi, şu andaki yönetimin hukuku çiğnemeyi bir alışkanlık hâline getirmesi. Mafyanın, çetelerin, karanlık güçlerin kol gezdiği, Cumhurbaşkanı’nın desteğiyle mahkemelerin anayasaya uymadığı bir dönemde, kalkmışlar bir de hukuk reformundan bahsediyorlar.
Âdeta konuşmayı yasakladılar ülkede. Ağzını açanı, fikrini söyleyeni susturuyorlar. Bakın şu an ekonomimiz son yirmi yılın en kötü seviyesinde. Konuşmaya müsaade etmezlerse, kulaklarını açıp dinlemezlerse ‘en doğru benim fikrim’ diye inat ederlerse elbette sonuç bu olur. İşte o yüzden biz diyoruz ki korkma Türkiye. Konuş. Konuş ki Türkiye kazansın!”
‘Yanlış politikalar yüzünden ülke içe kapanıyor’
“Geçtiğimiz gün Ağrı’nın İran sınırına 81 kilometrelik duvar yaptıklarını söylediler. Zaten Suriye sınırımızdaki 800 küsur kilometrelik duvarı da geçtiğimiz aylarda tamamladılar. Dış politikayı, diplomasiyi rafa kaldırdıkları için, güvenliği ancak sınırlar boyu duvarlarla sağlamaya çalışıyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Biz vaktiyle dış ilişkileri yönetirken komşularımızla iyi ilişkileri esas aldık. Bırakın duvar örmeyi, serbest dolaşımı hedefledik. Hatırlayın, o günlerde hem üretimimiz hem de ihracatımız hızla arttı. Ülkemizin refahı arttı. En çok da sınır illerimiz istifade etti bundan. Ama şimdi uygulanan bu yanlış politikalarla ülkemiz daha da içe kapanıyor.”
‘Sanki senelerdir Avrupa’yla kavga eden kendileri değil’
“Sanki senelerdir Avrupa’yla kavga eden kendileri değilmiş gibi, geçen günlerde kendimizi Avrupa’da görüyoruz‘ dediler. Siz iktidara daha dün gelmediniz. Avrupa’yla, NATO’yla, Batı’yla kavga eden; ülkeyi içe kapatan, tüm ülkeyi kendi şahsınızı merkeze alarak yöneten sizsiniz. Bu zihniyet nedeniyle, ülkemizi yoksullaştıran da sizsiniz.
S400 füzelerine milyarlarca dolar para verdiniz, kullanamıyorsunuz. F35 savaş uçaklarına milyarlarca dolar para verdiniz, onları da alamadınız. Hem milyarlarca doları kaybet, hem F35’leri kaybet, hem de S400’leri… Bu mu dış politika? Kaybet-kaybet-kaybet!”
‘Gerçek enflasyonu pazara giden vatandaş iyi biliyor’
“Halkımız pandemiyle daha da derinleşen ekonomik kriz nedeniyle açlık sınırında yaşıyor. Türkiye’yi getirdikleri bu noktada, her üç kişiden biri işsiz veya atıl durumda. Çarşı pazar enflasyonunu yüzde 30’lara, 40’lara, 50’lere kadar yükselttiler. Onlara sorsanız enflasyon yüzde 10 küsur. Ama gerçek enflasyonu sokağa çıkan, pazara giden vatandaş çok iyi biliyor.”
‘Çevreyle dost bir politika izlemek zorundayız’
“Çevre konusundaki en önemli konu nesiller arası adalet. Biz bugün hızlı büyüme adına çevreyi, havayı, suyu kirletiyorsak ve bu gelecek nesiller için daha kötü bir gelecek demekse bu adaletli değil. Hepimizin üzerinde bireysel ve toplumsal bir sorumluluk var. Çevreyle dost bir politika izlemek zorundayız.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Borsa İstanbul’da Gong Bu Kez Kervan Gıda için Çaldı
85 ülkeye ihracat yapan yumuşak şeker üreticisi Kervan Gıda’nın, OYAK Yatırım liderliğinde yürütülen halka arz süreci Borsa İstanbul’da düzenlenen Gong Töreni ile tamamlandı.
Talep toplama döneminde rekor bir katılım ile bireysel ve kurumsal 268.847 yatırımcıdan toplam 7,8 milyar TL’lik talep toplayan Kervan Gıda, Borsa İstanbul’da KRVGD koduyla işlem görmeye başladı.
04 Aralık 2020 tarihinde düzenlenen Gong Töreni; Borsa İstanbul A.Ş. Genel Müdürü Mehmet Hakan Atilla, Oyak Yatırım Menkul Değerler A.Ş. Genel Müdürü Erkan Ünal, Kervan Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Başar, Kervan Gıda Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mahmut Koçum, Kervan Gıda Genel Müdürü Burhan Başar ve ekiplerinin katılımıyla gerçekleşti.
Törende konuşan Borsa İstanbul A.Ş. Genel Müdürü Mehmet Hakan Atilla, “2020 yılı içindeki yedinci halka arzımızı gerçekleştirdik. Bu yolda Kervan Gıda’ya eşlik eden herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Yılı kapattığımız şu günlerde yatırımcı sayısı açısından gurur duyduğumuz bir halka arz oldu. Bundan sonraki yolculuklarının da çok daha başarılı ve yapacakları yatırımlara vesile olmasını diliyorum. Bu sayede bu yıl yaklaşık 900 milyona yakın bir finansmanı sermaye piyasaları yoluyla ekonomiye kazandırdık. İnşallah önümüzdeki günlerde çok daha fazlasını sağlamaya çalışacağız” dedi.
Halka arz sürecini değerlendiren Oyak Yatırım Menkul Değerler A.Ş. Genel Müdürü Erkan Ünal ise “Oyak Yatırım olarak sermaye piyasalarının gelişimine büyük katkı sağladığını düşündüğümüz, Kervan Gıda’nın da ilerleyişine önemli bir katkı sunacak, başarılı bir işi yapmış olmanın gururunu yaşıyoruz. Kervan Gıda’nın, borsamıza gelmek isteyen şirketlere örnek olacağını düşünüyorum. Bu halka arzın gerçekleşmesinde tabana yayılması bizim için çok önemliydi. Bu sürece destek sağlayan tüm konsorsiyum üyelerine, yerli ve yabancı tüm yatırımcılara teşekkür ediyorum” dedi.
Söz alan bir diğer isim olan Kervan Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Başar: “Başta Borsa İstanbul A.Ş. Genel Müdürü Sayın Mehmet Hakan Atilla’ya, değerli konsorsiyum liderimiz Oyak Yatırım Menkul Değerler A.Ş. Genel Müdürü Erkan Ünal ve ekibine, Kervan Gıda Genel Müdürü Burhan Başar’a, Kervan Gıda Mali işler Grup Başkanımız Selim Oğul ile ekibine ve bize güven duyan değerli katılımcılarımıza teşekkür ediyorum. Ülkemize ve şirketimize hayırlı olmasını diliyorum” dedi.
Hisselerin yüzde 7.7’si Norveç Varlık Fonu’nun…
Törende söz alan Kervan Gıda Genel Müdürü Burhan Başar yerli ve yabancı yatırımcıların gösterdikleri ilgiden çok mutlu olduklarını dile getirdi. Başar: “Halka arz sürecimizde 875.183.534 pay talep toplandı. Halka arz edilen toplam pay adedimiz ise 51.750.000 oldu. Yurt İçi Bireysel Yatırımcılara ayrılan tahsisat tutarının 34,2 katı, Yurt İçi Kurumsal Yatırımcılara ayrılan tahsisat tutarının 10,7 katı ve Yurt Dışı Kurumsal Yatırımcılara ayrılan tahsisat tutarının da 2,6 katı talep geldi. Ne mutlu ki kurumumuza yabancı yatırımcıların da yüksek bir ilgisi oldu. Kervan Gıda halka arzına katılarak 4.000.000 adet nominal hissenin yani yaklaşık 4,7 milyon USD hisse alımı gerçekleştiren Norveç Varlık Fonu, uzun bir aradan sonra ülkemizdeki ilk halka arz yatırımını gerçekleştirdi. Bu tutar, halka arz edilen toplam 51.750.000 adet nominal hissenin yüzde 7,7 sine denk geliyor. Norveç Varlık Fonu’nun aktif büyüklüğü yaklaşık 1,1 trilyon USD olarak gösteriliyor. Heyecanla adım attığımız bu yolda halkımızla birlikte büyümek en büyük arzumuz. Bu yolculuğumuzda bize rehberlik eden Sermaye Piyasası Kurulu’nun tüm yönetim ve ekiplerine, Borsa İstanbul’un yönetimi ve ekiplerine, tüm bu süreçte bizimle birlikte hareket eden konsorsiyum lideri OYAK Yatırım başta olmak üzere tüm konsorsiyum üyelerimize, Kervan Gıda Yönetim Kurulu, finans, satış, pazarlama ekiplerimiz ile tüm 2 bin 100 çalışma arkadaşımıza ve talep toplama sürecimize yoğun ilgi gösteren kurumsal ve bireysel yatırımcılarımıza teşekkür ediyoruz” dedi.
“Hedefimiz dünyada ilk beş üretici arasına girmek”
Konuşmasında Kervan Gıda’nın önümüzdeki döneme ilişkin hedeflerine de değinen Burhan Başar; “Kervan Gıda ailesi olarak hem Bebeto markamız hem de özel markalı ürünlerimizle yüzde 47,8’lik üretici payımızla pazar lideri konumundayız. Yumuşak şekerin en çok tüketildiği ülkelerde; Amerika, İngiltere, Almanya ve Rusya’da satış şirketlerimiz bulunuyor. 85 ülkeye ihracat yapıyoruz. 2020 yılında en çok ihracatı sırasıyla; ABD, İngiltere ve Irak’a yaptık. Bu ülkelere olan ürün satışımız toplam ihracatımızın yüzde 45’ine tekabül ediyor. Globalde ciro olarak sekizinci sıradayız. Orta vadeli hedefimiz dünyada ilk beş üretici arasına girerken, Bebeto markamızla Türkiye’de pazar liderliğine yükselmek” dedi.
Yaptıkları son yatırımlarla 2020 yılı sonunda 72 bin 300 tonluk üretim hacmine ulaşmayı planladıklarını halka arzdan gelen kaynağı da Türkiye ve yurt dışındaki yeni yatırımlarına aktaracaklarını dile getiren Burhan Başar, “Halka arz gelirinin yüzde 55’i ile Avrupa’da yeni bir yatırım / satın alım yapmayı hedefliyoruz. Bu konuda araştırmalarımıza başladık. İç pazara yönelik olarak ise kaynağın yüzde 25 ile yapılmakta olan yatırımların fonlanmasını ve fabrika binası satın alımının finanse edilmesini düşünüyoruz. Kalan yüzde 20’lik kısım ile de finansal yapımızın daha da güçlendirilmesini amaçlıyoruz” dedi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Babacan: ‘Salgının bu noktaya gelmesinin sorumlusu Saray yönetimidir’
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 1. Olağan Kocaeli İl Kongresi’nde konuştu. Konuşmasının sonlarına doğru, eş zamanlı gerçekleşen Tunceli İl Kongresi’ne bağlanan Babacan şu ifadeleri kullandı:
Salgının faturasını vatandaşa kestiler
Demiştim ki “Lütfen ‘Biz elimizden geleni yaptık, halkımıza söz dinletemedik’ demeyin.” Bunu da dediler. Hatta dün sayın Erdoğan “Sorumluluk Bilim Kurulunda. Vatandaşlarımız da önlemlere uymuyor” dedi. Faturayı; rapor bile tutamayan, vaka sayıları kendilerinden gizlenen, konunun tüm uzmanlarının yeterli oranda temsil edilmediği Bilim Kurulu’na kesti. Peşinden de vatandaşa.
Salgınla mücadelede gerçekleri gizleyen, yeterli önlem almayan, kendileri değilmiş gibi önce Bilim Kurulu’nu, peşinden de vatandaşı suçluyorlar. Canıyla uğraşan vatandaşımız, ölürken bile suçlu.
Hangi kararı Bilim Kurulu verdi?
Yaygın bir şekilde tarama testi yapmıyorsunuz. Hastayla yakın temas edenlerde semptom yoksa test yapmıyorsunuz. Şehirlerin farklı noktalarına, hastanelerden bağımsız test istasyonları kurun dedik, kurmadınız. 1 Haziran’dan sonra önlemleri iyice gevşettiniz, bunun kararını kim verdi? Bunların kararını Bilim Kurulu mu verdi, vatandaş mı verdi yoksa siz mi verdiniz?
Kimse suçu üzerinden atmasın
Bu sistemde ilgili bakan bile karar veremiyor. Bakanlar kendi alanlarındaki konularda konuşurken “sayın Cumhurbaşkanının talimatlarıyla” diye söze başlıyor. Daha ilk zamanlarda sokağa çıkma sınırlandırılması ile ilgili krizi hatırlayın. Bir bakan “sınırlandırma var” dedi, diğeri “yok” dedi. En son yine Cumhurbaşkanının talimatını beklediler. Bu salgına karşı alınmayan tüm önlemlerden kimin sorumlu olduğunu herkes biliyor. Kimse suçu kendilerinden dahi bilgi gizlenen Bilim Kuruluna, hele hele vatandaşımıza atmasın.
Alevi vatandaşlarımızın sorunlarını çözeceğiz
Dersimli dostlarımın huzurunda sesleniyorum. En yakın zamanda Dersim’e geleceğiz, Munzur Gözeleri’nde sizlerle çay içeceğiz. Geçmişte yaşanan olayları çok iyi biliyoruz ve acıları paylaşıyoruz. Yarınlarımızı birlikte inşa edeceğiz. Tüm vatandaşlarımızın, inançlarının gereğini korkusuzca ve huzurla yaşayabilecekleri özgür bir ortamı oluşturacağız. Ötekileştirme hissi doğuran tüm uygulamalara son vereceğiz. Alevi vatandaşlarımızın başta Cem Evlerine ilişkin talepleri olmak üzere inanç, düşünce ve davranış temelinde birikmiş sorunlarının çözümü için gerekli her türlü adımı atacağız.
Yüzde 1 bile oy alamayan şahıs “fikirlerim iktidarda” diyor
“Milli irade“ diyenler, milletin iradesini bir hiç yaptılar. Grup Başkanvekilleri “Biz bir hiçiz“ diyor. Yüzde 1 bile oy alamayan, 28 Şubat karanlığının destekçisi bir şahıs da “Fikirlerim iktidarda“ diyor.
Ülkemizi de yüzde 10 oy almış bir genel başkan, diğer küçük ortak yönetiyor. Daha da şaşırtıcı olanı, büyük ortağın iç işlerini de küçük ortak yönetiyor. Türkiye siyasi tarihinde görmediğimiz manzaralara şahit oluyoruz.
İki yıldır Kanal İstanbul’la mı yatıp kalktınız?
17 Ağustos 1999’da deprem gerçeğiyle en ağır yüzleşmeyi Kocaeli’nde yaşadık. Kaynaklarımızı Kanal İstanbul gibi dipsiz bir kuyuda, ranta dönüştürmek isteyenler, en azından Kocaeli’ndeki 1500 konutun iyileştirilmesine neden kaynak bulamazlar? İlgili bakan, iki yıl evvel, dönüştürülmesi gereken 6,7 milyon konut bulunduğunu açıklamıştı. Aradan iki yıl geçti, maalesef en son İzmir depremini yaşadık. Ardından sayın Erdoğan çıkıp yenilenmesi gereken bina sayısını açıkladı. Kaç açıkladı? 6,7 milyon. Aynı sayıyı açıkladı. Yahu ne yaptınız siz iki yılda?
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Çocuğunuz Bu Şekilde Yürüyorsa Dikkat!
Yürümeye yeni başlayan çocuklarda parmak ucu yürüyüşü oldukça yaygın bir şekilde karşımıza çıkıyor. Fakat, bu durumun uzun süre devam etmesi birçok sağlık sorununa davetiye çıkarıyor. En geç iki yaşına kadar çocuğun normal yürüyüş düzenine geçmesi gerektiğinin altını çizen Romatem Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi Çocuk Fizyoterapisti Şehnaz Yüce, “Parmak ucu yürüyüş düzgün vücut duruşunu bozar, bazı kaslarda sertleşme ve kısalma bazılarında ise uzama ve güçsüzleşmeye yol açar. Vücudun bütün ağırlığını ayağın ön bölgesi taşıdığı için bu bölge genişler, eklem yapıları bozulur. Ayak, ayak bileği, diz, kalça ve omurgada oluşan bu problemler nedeniyle zaman içinde de ağrılar oluşmaya başlar. Bu yüzden ailenin çocuğu iyi gözlemlemesi sonucu erken müdahale büyük önem taşıyor” ifadelerini kullandı.
Her anne baba, çocuklarının yürümesini büyük bir heyecanla beklerken bazı noktaları göz ardı edebiliyor. Çoğu çocuk 12 ila 14 aylıkken ayakları yerde düz olarak yürümeye başlarken bazı bebekler ise ayak tabanını ve topuğu yerle temas ettirmeden sadece parmakları yere temas ettirerek yürüyüş gerçekleştirerek ilk adımlarını atıyor. Parmak ucunda yürüme normalde yürümeyi öğrendikten sonraki üç ile altı ay içinde kaybolması gerekirken uzun sürmesi haline bir uzmana başvurmak gerekiyor.
Parmak Ucu Yürüyüş Nedeni Mutlaka Araştırılmalı
Parmak ucu yürüyüş şeklinin normal doğan ve hiçbir probleme sahip olmayan çocukların yaklaşık yüzde 10’unda da görülme olasılığı olduğuna dikkat çeken Romatem Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi Çocuk Fizyoterapisti Şehnaz Yüce, “Eğer çocuk parmak ucunda yürüyorsa nedeni araştırılmalıdır. Hamilelik döneminde bebeğin pozisyonuna bağlı kaslarda kısalık oluşabilir, genetik bir problem dolayısıyla hamilelikte kaslarda kısalık meydana gelmiş olabilir. Erken doğum nedeniyle ya da sonrasında nörolojik bir problem oluştuysa parmak ucu basmasına neden olabilir. Yürüme aşamasına gelmeden ya da yürüme aşamasında çocuğun yürüteççe konulması da parmak ucu yürüyüşünü tetikleyebilir. Aynı zamanda otizm ve mental problemler de bu durumu geliştirebilir” dedi.
Erken Müdahale Büyük Önem Taşıyor
Yüce, sözlerini şöyle devam etti: “Problemin oluş nedeni bulunduktan sonra teşhise bağlı olarak tedavi programı oluşturulur. Pozisyonlama, germe egzersizleri, ayakkabılar, ortezler kullanılabilir. Bu tedavi yöntemleri yeterli kalmadıysa cerrahi olarak çözüm düşünülerek kas uzatma ameliyatları da yapılabilir. Eğer problem nörolojik ise cerrahi girişimlerden önce botoks uygulamaları da olabilir. Erken teşhis büyük önem taşıyor. Aileler genellikle bu sorunu geçici olarak düşünebiliyor.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Dikkat! Bu belirtiler Beyin Sisini işaret ediyor
Son zamanlarda oldukça sık sık gündeme gelen Beyin Sisi rahatsızlığı tıpta bir hastalık olarak anılmıyor ancak belirtilerine ve etkilerine dikkat etmek gerekiyor. Beyin sisinin dikkat eksikliği, hafıza gücünün azalması, uyku bozukluğu ve sağlıklı düşünememe gibi belirtilerle ortaya çıktığına dikkat çeken uzmanlar, bu rahatsızlığın aslında başka hastalıkların habercisi olabileceğini belirterek uyarıyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Barış Metin, beyin sisi rahatsızlığını işaret eden belirtileri, önlemek için tavsiyelerini ve tedavisi ile ilgili önemli bilgileri paylaştı.
Tıp dilinde bir hastalık değil
Beyin Sisi kavramının popüler kültürde moda olmaya başladığını belirten Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Barış Metin, “Beyin sisi bilimsel ya da tıpta yer alan hastalık değil. Daha çok insanların kendi zihinsel fonksiyonları ile ilgili algıladıkları bir soruna halk dilinde verdikleri bir isim diyebiliriz. Tıp literatüründe bir hastalığa tam olarak işaret etmiyor ama insanlar algıladıklarına, kendilerinde bir problem olduğunu düşündüklerine göre bu aslında başka bir hastalığın belirtisi olabilir. Bu şekilde düşünmek gerekiyor” dedi.
Altından çeşitli rahatsızlıklar çıkabiliyor
Metin, ‘Beyin sisini, kişinin sübjektif olarak kendi zihinsel fonksiyonlarında bir azalma hissetmesi olarak tanımlayabiliriz’ dedi ve sözlerine şöyle devam etti: “Kişiler bu şikâyetle başvurdukları zaman altında başka bir hastalık yatıyor mu diye algılamaya çalışıyoruz, araştırmalar yapıyoruz. Altından gerçekten çeşitli rahatsızlıklar çıkıyor. Ama her insanın kendi zihinsel yeteneğindeki azalmayı sübjektif olarak algılaması bir hastalık anlamına gelmiyor. Bazen insanların kendilerinden çok yüksek performans beklentileri olabiliyor. Böyle bir durumda, yüksek performans beklentisini karşılayamamak da bir rahatsızlık gibi algılanabiliyor.”
Bu şikâyetler beyin sisini tanımlıyor!
“İnsanlar genellikle eskisi kadar dikkatlerini yoğunlaştıramadıkları, eskisi kadar akıllarının iyi çalışmadığı, hafızalarının gücünü kaybettiği, uykudan uyanamamış gibi hissettikleri, sağlıklı düşünemediklerini hissetmeleri gibi şikâyetlerle geliyor” diyen Prof. Dr. Metin, “Bu tip yakınmalar beyin sisini tanımlıyor. Bu tür yakınmaları duyduğumuzda ve hastalarımız kendilerinde beyin sisi olduğunu söylediklerinde acaba neye bağlı olabilir diye düşünmeye başlıyoruz” ifadelerini kullandı.
Bunamaların erken dönem belirtisi olabilir
Bir beyin hastalıkları uzmanı veya psikiyatristin beyin sisi şikâyeti ile gelen kişiyle konuştuğunda nedenini anlayabildiğini belirten Prof. Dr. Barış Metin, “Beyin sisi bir hastalık değil diyoruz ama tedavisinde bu şikâyetin altında yatan rahatsızlığı bulmak gerekiyor. Bu rahatsızlığın en sık belirtisi depresyon, anksiyete bozuklukları, uyku bozukluklarıdır. Bunamaların erken dönem belirtisi de beyin sisi olabilir. Bunaması olan kişiler, bunaması henüz hastalık haline dönüşmeden eskisi gibi sağlıklı düşünemediklerini belirterek kendileri başvurabiliyor. Özetle, beyin sisi tedavisinde altta yatan hastalığı tespit ediliyor ve ona yönelik bir tedavi uygulanıyor” dedi.
Uyku bozukluğu beyin sisine yol açıyor
Uyku bozukluğunun sık görülen bir şekilde beyin sisine yol açtığını belirten Metin, “Özellikle tıkayıcı uyku apnesi sendromu olan hastalarımız, sürekli gün boyunca konsantre olamama, bir konuya uzun süre dikkatini verememe gibi şikâyetlerle başvuruyor. 40 yaşın üzerinde özellikle obezite sorunu olan bireylerde gece horlama ve nefes durması varsa beyin sisi yaşamalarının nedeni büyük olasılıkla uyku apnesidir diyebiliriz. Sık rüya görmek de aslında uyku kalitesinin bozuk olduğunu gösteriyor. Her gece rüya görüyoruz ama hatırlamıyoruz. Hatırladığımız rüyalar da uykumuzun bölündüğü anlamına geliyor, o sırada uyandığımız için gördüğümüz rüyayı hafızaya kaydediyoruz. Bu şekilde sık rüya gören insanların genellikle uyku kaliteleri düşüktür. Bunun nedeni uyku apnesi, depresyon veya başka bir rahatsızlık da olabilir. Bunların hepsi de beyin sisiyle bağlantılı rahatsızlıklardır” diye konuştu.
Vitamin eksikliği varsa takviye yapılmalı
Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Barış Metin, ‘Beyin sisini önlemek için yapılması gereken uyku düzeninin sağlanmasıdır’ dedi ve sözlerini şöyle tamamladı:
“Eğer uyku bozukluğu rahatsızlığı varsa mutlaka tedavi ettirilmelidir. Beslenme açısından vitamin eksikliği var ise ona yönelik tedavi alınmalı. Özellikle B1, B6, B12 vitaminleri beynin sağlıklı çalışması için önemli. Bünyeyi yoran bir performans değil de düzenli egzersiz yapılmalı. Her gün 20-30 dakika yürümek iyi bir egzersiz olacaktır. Stres hayatımızın bir parçası ama aşırı stres, yoğun kaygılar, hiçbir şeyden keyif almama hissi var ise bir uzmandan destek almak gerekiyor çünkü bu tip rahatsızlıklar zihinsel kapasiteyi etkiliyor.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Arafta Sorular’ın bu haftaki konuğu Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu
“Esra Elönü ile Arafta Sorular” her Pazar samimi sohbetiyle 24 ekranlarından evlerinize konuk oluyor. Arafta Sorular’ın bu Pazar konuğu; Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu.
Genç kuşağın yakından takip ettiği; yazılarıyla, tarzıyla ve kendine has üslubuyla dikkat çeken yazarlardan Esra Elönü, arafta kalmış sorulara Arafta Sorular’da cevap arıyor.
Sanatçıdan siyasetçiye, yazardan oyuncuya herkes kendi arafını bu programda anlatıyor. Hayata, insana, gündem ve siyasete dair her şeyin konuşulduğu, akıllara takılan, cevabı bulunamayan soruların sorulduğu Arafta Sorular’da, Esra Elönü konuklarına arafını sorgulatıyor.
“Taraftarlık Yok, Amigoluk Yok, Yüksek Ses Yok…”
İnsan nerede duracağını seçebilir mi?
Ya da durduğu yerin doğru olduğuna nasıl emin olabilir?
İşte bu duşünceler bizi arafa iter.
Peki siz arafta mısınız?
“Bizi tarafın değil arafın ilgilendiriyor” diyen Esra Elönü’nün hazırlayıp sunduğu, Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu’nun konuk olacağı Arafta Sorular; 29 Kasım Pazar günü 20.15’te 24’te…
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)