Koronavirüs aşısını bularak tüm dünyaya umut olan ve Türkiye’yi gururlandıran Biontech’in sahibi Uğur Şahin ve Özlem Türeci’nin ardından, yeni bir buluşun altında yine bir Türk bilim adamının imzası var.
Türkiye’deki haberleşme sistemini değiştirecek, yasa dışı dinlemelerin önüne geçecek yeni bir ses kodlama tekniği bulundu. RFT Araştırma A.Ş. ve Savronik Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sıddık Yarman, SYMPES adı verilen buluşuyla kişiye özel, içerdiği özellikleri nedeniyle dinlenmesi mümkün olmayan, tam güvenilir bir haberleşme sistemi geliştirdi.
Sesin karakteristik özelliğinden faydalanıp sesi “bilgi” ve “enerji” fonksiyonlarına ayırarak modelleyen, milli, yerli ve özgün olan bu ürün; rekabetçi ses kalitesi, kendiliğinden güvenli ses iletişimi, düşük gecikme süresi, esnek teknik özellikler ve kapalı kullanıcı grubu uygulamaları da sunuyor. Türkiye’nin yabancı istihbarat örgütlerince yıllarca dinlendiği yönündeki iddialar karşısında da önemli bir gelişme olarak kabul ediliyor.
KENDİLİĞİNDEN BİR KRİPTOLOJİK ALTYAPIYA SAHİP
İstanbul Üniversitesi’nde, “hiç kimsenin erişemeyeceği-kriptosuz güvenli haberleşme altyapısı”nı geliştirmek üzerine çalışmalar yaptığı sırada, buna bağlı bir matematik ses modeli oluşturan Prof. Dr. Yarman, kurmuş olduğu modele SYMPES adını verdi. SYMPES’i gerçek zamanlı olarak çalıştırma kararını aldıktan sonra TÜBİTAK’ta ilk milli kripto yazılımları geliştiren meslektaşlarının da içinde olduğu bir mühendislik ekibiyle, sistemi gerçek zamanlı tabana oturtmayı başardı. Prof. Yarman, geliştirme sürecini şöyle anlatıyor:
“Çözümü önce PC’lerde çalıştık. Buna ilişkin bir patent aldık. Ortak bir TÜBİTAK projesi kapsamında STM Firmasıyla PC’lerde çalışan bir versiyonun uygulamasını yaptık. Daha sonra ürünün ticarileşmesi çalışmalarına ağırlık verip, Türkiye’de güvenli haberleşme ihtiyacı duyan kurumların hizmetine sunma çalışmalarına başladık. Türkiye’de de bunu Genel Kurmay Başkanlığı’na anlattık. Kendi başına bir kripto algoritması olmamakla birlikte SYMPES, kendiliğinden güvenli bir yapıya sahiptir. Şöyle ki, birçok dilde kullanılan sesleri tanımlayan hece ve kelimelerden çok sayıda örnekler alınır. Bu örnekler, SYMPES kütüphane oluşturma algoritması kullanılarak ‘Bilgi’ ve ‘Enerji’ fonksiyonlarından oluşan kütüphaneleri oluşturur.”
GELENEKSEL KRİPTOLU HABERLEŞMEDEN FARKI
Kriptolojide dildeki yapının önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yarman, “Çünkü dillerde büyük oranda karakterler arasında kuvvetli ilişkiler vardır. Kriptoanaliz yapan taraf (kriptoanalist) şifreli mesajı kırmak için dillerin bu özelliğini kullanır. Algoritma bilgisi, özellikle dil bilgisi ve frekans analizi burada esas olur.
SYMPES algoritmasında ise durum çok farklıdır. Kırma girişimlerinde doğal dillerdeki gibi frekans analizleri yapılamaz. Karakter sayısı 65536’dir (100 kadar değil). Bu 65536 vektör, doğal dillerdeki gibi bir yapıya sahip değildir” diye konuşuyor.
TELEFON BİLGİSAYAR VE TABLETLERDE KULLANILIYOR
SYMPES mobil telefonlarda, masaüstü ve dizüstü bilgisayarlarda, tabletlerde, telsizlerde ve VoIP haberleşmesinde kullanılabiliyor. İsteğe göre uyarlama ve düzenleme de yapılabiliyor. Symphone, SYMPES Ses Kodlayıcı tabanlı, internet üzerinden ses aktarımı (VoIP) uygulaması. Kullanıcılara yüksek ses kalitesi ve bant genişliğine göre özgün çözüm de sunuyor uygulama. Uygulamanın ilk versiyonu şu anda Android ve IOS işletim sistemi içeren telefonlarda çalışıyor. Bu uygulama her türlü akıllı elektronik donanım üzerinde çalıştırılabilir.
30 YILLIK BİLİMSEL ÇALIŞMA VE BİRİKİMİN SONUCU
“Bu projenin geçmişinde 30 yıllık bilimsel çalışma birikimi ve keşifler var” diyen Prof. Dr. Yarman, “Günümüzün teknolojik olanaklarıyla dinlenemeyecek, kriptosu çözülemeyecek haberleşme sistemi ve donanımı yoktur. Ancak SYMPES temel özellikleri itibariyle dinlenemez, tam güvenlikli ve bir anlamda, ‘konuşma guruplarına özel’ bir haberleşme teknolojisidir. İçinde bulunduğumuz dünya şartlarını dikkate aldığımızda önceliğimiz bu teknolojiyi Cumhurbaşkanlığımızın önderliğinde devletimizin hizmetine sunmaktır. Bununla beraber farklı kullanıcı ihtiyaçlarına özel olarak uyarlanabilen özellikteki SYMPES Ses Kodlama Algoritması birçok dost ülkenin, ulusal ve uluslararası ticari kuruluşlar ve özel kullanıcı gruplarının kullanımına da sunulabilir.” şeklinde konuşuyor.
ÇETELER TELEFONLARI DİNLEYEMEYECEK
Ulusal ve uluslararası çetelerin bu sistemle istedikleri gibi dinleme yapamayacaklarının da altını çizen Prof. Dr. Yarman, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Devlet içine sızmış çeteler telefonları dinleyemeyecek. Kanuni dinlemeler nasıl mahkeme kararı ile yapılıyorsa, herkes bunu bilecek, genel olarak yine dinleme talepleri savcılıktan gelecek ve gereği yapılacak. Ama devletlere sızan çeteler Sympes kullanan telefonları artık dinleyemeyecek. Şimdi askeri açıdan da meseleye baktığımız zaman, normalde istihbarat örgütleri ABD’deki CIA gibi NSA (National Security Agency – Ulusal Güvenlik Ajansı) gibi Rusların KGB’si gibi, kriptolu telefonları dahi, şifrelerini süper bilgisayarlarla kırarak dinliyorlar.
Dolayısıyla şifreli konuşsan dahi, örneğin Ege denizindeki, Doğu Akdeniz’deki gemilerimizin haberleşmesini dinleme şansları yüksek. Oysa, bizim ses kodlayıcımız SYMPES’i kullanarak geliştirilen haberleşme sistemleri dinlenemez. Çünkü SYMPES’i dinlemek imkansız. Artık ülkemizde, CIA’in, Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı’nın dahi dinleyemeyeceği, süper bilgisayarlarla kırılamayan bir Sympes haberleşme sistemi var.”
Prof. Yarman, Sympes ses kodlama yapısını kullanan telefonlara “SYMPHONE adını verdi. Güvenli haberleşme yapmak isteyen herkes Symphone’u kullanabilir. Symphone, bir uygulama olarak sizin de cep telefonunuza yüklenebilir.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Etiket arşivi: yoksa
İlhan Şeşen: “Cinsellik ve kıskançlık yoksa Aşk yoktur!”
Müzik dünyasına damga vuran aşk şarkılarının yaratıcısı İlhan Şeşen bu hafta Mekanın Sahibine Geldik Youtube kanalında Hakan Bilgin’in konuğu oldu.
Müzik kariyerinden, aşk hayatına, hayattaki beklentilerinden, sevilen şarkıların hayata geçiş yolculuğuna kadar her şeyin konuşulduğu programda İlhan Şeşen, Hakan Bilgin’in merak ettiği tüm sorulara içtenlikle cevap verdi.
“Aşk cinsellik ve kıskançlıktır”
Mekanın Sahibine Geldik programının Sırt Sırta sorular bölümünde, Hakan Bilgin’in yüz yüze soramadığı soruları sorduğu İlhan Şeşen, aşkın tanımını “Cinsellik ve kıskançlık yoksa aşk yoktur” diye yorumladı.
İlhan Şeşen’le Mekanın Sahibine Geldik programı bugün saat 16:00’da Youtube Kanalında yayınlanacak.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Milletvekili Sındır, “siz kimden yanasınız, halktan mı yoksa ranttan mı?”
CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır’dan Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren ‘Acele Kamulaştırma’ kararlarına sert tepki gösterdi. Prof. Dr. Sındır, Manisa’nın Salihli İlçesi, Çapaklı köyünde alınan acele kamulaştırma kararı için, “köylünün mülkiyet hakkını ihlal ediyorsunuz. “sözde kamu yararı” atfederek yandaşlarınıza rant sağlama derdindesiniz” dedi.
“ÇAPAKLI’DA HANGİSİ SÖZ KONUSU!”
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde Manisa, Çapaklı’da yaşanan acele kamulaştırma kararını Meclis Gündemine taşıyan Sındır; “Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Acele Kamulaştırma kararları kabul edilemez. ‘Yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda acele kamulaştırma ile taşınmazlara el konulabilmektedir’ denir. Ege Biyogaz Enerji Santralinin yapımı için Manisa’nın Salihli İlçesi, Çapaklı Köyü’nde yer alan bazı taşınmazların (köylünün tarlalarının) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından acele kamulaştırılması, kanunda belirtilen hangi maddeye dayanarak gerçekleştirildi? ‘Yurt savunma ihtiyacına’ yönelik olmadığı açık. Savaş, kıtlık, doğal afet gibi istisnai durumlarım söz konusu olmadığı malum. Manisa’da yapılan Acele Kamulaştırmada; devletin uzayabilecek kamulaştırma süreci için zaman kaybetmeden, ivedilikle işlemleri yapabilmesi adına özel kanunlarla öngörülen ‘olağanüstü durumların’ hangisi söz konusu? Açıklayın da öğrenelim” dedi.
“HUKUKA, ADALETE VE HAKKANİYETE UYGUN DEĞİLDİR”
Manisa’nın Salihli İlçesine bağlı Çapaklı köyünde yapılan ‘Acele Kamulaştırma’nın hukuka, adalete ve hakkaniyete uygun olmadığını ifade ederek sözlerine devam eden Sındır, “kanunda Cumhurbaşkanı’na aceleliği konusunda takdir yetkisi verilmiş olsa da özel sektör yatırımlarına yardımcı olmaya yönelik birçok kamulaştırma uygulamalarının ‘acele’ nitelikli olmadığı tüm çıplaklığıyla kamuoyunun malumudur. Manisa’daki örnekte olduğu gibi, taşınmazlar ile ilgili olarak çevre düzeni planında, nazım imar planlarında ve uygulama imar planlarında değişiklik yapılarak taşınmazın kullanım nitelikleri değiştirilmeden yapılan acele kamulaştırma kararları ile yaratılan arazi rantının, taşınmazın malikine değil, olmayan ‘sözde kamu yararı’ atfedilerek devredilen özel sektör yatırımcısına sağlanması hukuka, adalete ve hakkaniyete uygun değildir. Ve bu durum Anayasamızın 35. Maddesince öngörülen ‘mülkiyet hakkı’nın da ihlalini oluşturmaktadır. Bugün AKP iktidarı köylünün mülkiyet hakkını ihlal ediyor, sözde kamu yararı atfedilerek yandaşlarına rant sağlama derdine düşmüş” dedi.
“TOPRAK KORUMA KURUL KARARI, ÇED RAPORU NEREDE?”
Sındır, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Acele Kamulaştırma kararı alınan taşınmaz üzerinde yapılması düşünülen yatırımın, kamulaştırmanın ruhuna, yasal çerçevesine ve kamusal yarar ilkesine aykırı bir şekilde özel sektöre devredileceği açık bir şekilde anlaşılmakta. Tapu kayıtlarından anlaşıldığı üzere, Manisa Çapaklı’da acele kamulaştırılacak taşınmazların toplam alan büyüklüğünün yaklaşık 106 bin 799 m2 olduğu bilinmekte. Söz konusu taşınmazların tamamının tapu kayıtlarında tarla vasfında olduğu görülmektedir. Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu uyarınca tarım alanlarının tarım dışı amaçla kullanılabilmesi şartlara bağlanmıştır. Söz konusu taşınmazlar için de Toprak Koruma Kurulu’nca alınmış herhangi bir karar bulunmakta mı yoksa yine göz göre göre verimli topraklar, çocuklarımızın geleceği yine ranta kurban mı edilecek? Acele Kamulaştırma kararı alınan taşınmaz üzerinde öngörülen yatırım için ve kamulaştırma öncesinde olumlu ÇED raporunun alınması gerekiyor. ÇED olumlu raporunun alındığına ilişkin yöre halkı bir bilgiye sahip değil, ÇED olumlu raporu alınamaması durumunda yapılacak kamulaştırma uygulaması kamu zararı olarak kayıtlara geçeceği bilinmelidir.”
Sındır, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması istemiyle TBMM’ye verdiği önergede şu soruları yöneltti:
1) Söz konusu acele kamulaştırmanın amacı nedir?
2) Bu acele kamulaştırma kararında “üstün kamu yararı” nedir? Acele Kamulaştırma kararı alınan taşınmaz üzerinde yapılması düşünülen yatırım, bir kamu yatırımı mıdır? Yoksa kamulaştırmanın ruhuna, yasal çerçevesine ve kamusal yarar ilkesine aykırı bir şekilde özel sektöre mi devredilecektir?
3) Yapılacak acele kamulaştırmanın, yurt savunması ile veya aciliyet gösteren bir doğal afet vb durum ile veya özel kanunlarla öngörülen bir başka “özel durum” ile herhangi bir ilgisi var mıdır?
4) Tapu kayıtlarından anlaşıldığı üzere, acele kamulaştırılacak taşınmazların toplam alan büyüklüğünün yaklaşık 106.799 m2 ( 106,8 dekar) olduğu anlaşılmaktadır. Oysa bu büyüklüğün daha önce öngörülen kamulaştırma alanının yaklaşık 3 kat daha fazlası olduğu iddiası doğru mudur?
5) Kamulaştırılacak alanın daha sonra genişletilerek büyütülmesi söz konusu mudur?
6) Bu alanda herhangi bir özel sektör kuruluşuna enerji üretim lisansı verilmiş midir? Verildiyse hangi şartlarda verilmiştir?
7) Taşınmazların 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında, 1/25.000 ve 1/5.000 ölçekli nazım imar planlarında ve 1/1.000 ölçekli uygulama imar planındaki niteliği nedir? Bu planlarda yeni kullanım fonksiyonuna bağlı olarak değişiklik öngörülmekte midir ve ne zaman ve hangi kurum tarafından değiştirilmesi planlanmaktadır?
8) Taşınmazlar, imar planlarında “Tarımsal” nitelikli alan statüsünde ise imar planlarında değişiklik yapılmadan, taşınmazın kullanım nitelikleri değiştirilmeden yapılan acele kamulaştırma kararları ile yaratılan arazi rantının, taşınmazın gerçek malikine değil fakat “kamu yararı” atfedilerek devredilen özel sektör yatırımcısına sağlanması ve gerçek sahibi köylülerin yaşayacağı mağduriyetler sizce hukuka, adalete ve hakkaniyete uygun mudur? Bu durumda Anayasamızın 35. Maddesindeki “mülkiyet hakkı” ihlal edilmiş olmaz mı?
9) Acele kamulaştırma kararı alınan taşınmazların tapu kayıtlarında vasfı (niteliği) “tarla” olarak görülmektedir. 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu uyarınca tarım alanlarının tarım dışı amaçla kullanılabilmesi şartlara bağlanmıştır. Söz konusu taşınmazlar için de Toprak Koruma Kurulu’nca alınmış herhangi bir karar bulunmakta mıdır?
10) Tapu kayıtlarında tamamının “Tarla” niteliğinde olduğu söz konusu taşınmazlarda hangi ürün/ürünler yetiştirilmektedir? Zeytin ağaçları veya herhangi bir başka meyve türü yetiştiriciliği yapılmakta mıdır?
11) Yapılacak kamulaştırmanın tahmini bedeli ne kadar düşünülmektedir? Hâlihazırda yapılan tarımsal üretimin Çapaklı köyü/mahallesine ve ülke ekonomimize katkısı değerlendirilmiş midir ve ne kadardır?
12) Bu alanda yapılması öngörülen Biyogaz tesisinin üretim kapasitesi ne olacaktır? Devletimize/kamuya sağlayacağı ekonomik ve sosyal fayda/katkı ne kadar olacaktır?
13) Bu yatırımın doğaya, çevreye, yöre insanlarının yaşam alanlarına herhangi bir olumsuz etkisinin olmayacağı mı düşünülmektedir?
14) Acele Kamulaştırma kararı alınan taşınmaz üzerinde öngörülen yatırım için ve kamulaştırma öncesinde sizce olumlu ÇED raporunun alınmış olması gerekmez mi? ÇED olumlu raporu henüz yok ise bunun alınamaması durumunda yapılacak kamulaştırma uygulaması kamu zararına dönüşmüş olmaz mı?
15) Ya da ÇED olumlu raporunun 2009/7 sayılı Bakanlık Genelgesi uyarınca, daha önce birçok örnekte olduğu gibi, her halükarda verileceği mi düşünülmektedir?
16) Taşınmaz üzerinde öngörülen yatırım için yerel halka bilgi verilmiş midir, çevre halkının rızası alınmış mıdır? Civar alanlarda yapılmakta olan tarımsal üretim faaliyetlerine etkileri olacak mıdır? Önlemleri düşünülmüş müdür?
17) Çapaklı Köyü ve civar köylerin sakinlerinin acele kamulaştırma kararı hakkında önceden bilgilendirilmediği iddiası doğru mudur?
18) Acele kamulaştırma kararının Resmi Gazete’de yayınlamasının ardından kararı ilgilendiren bölgelerde çevre halkının bu karara karşı direnme haklarını kullanarak ve tamamen yasal çerçevede ortaya koydukları itiraz eylemlerinde adli kolluk tarafından zor kullanma, arbede, yaralanma vb. gibi durumların yaşandığı doğru mudur? Kadın, erkek, yaşlı, çocuk demeden köylü vatandaşlarımızın zor kullanılarak kendi yaşam alanlarından uzaklaştırıldığı doğru mudur?
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)