TÜİK verilerine göre yabancılara yapılan konut satışları bir önceki yılın aynı ayına göre % 24,4 artarak 4 bin 962 adede ulaştı, Ocak-Kasım döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre % 9,5 azalarak 36 bin 385 adet olarak gerçekleşti
Verileri değerlendiren GİGDER Başkanı Ömer Faruk Akbal, “Pandemi sonrası uluslararası konut satışlarında Yunanistan % 80, İspanya ve Portekiz % 40-50 oranında kayıp yaşarken Türkiye olarak yılı sadece % 10 kayıpla atlatacak olmamız, uluslararası arenada rakiplerimize kıyasla pozitif ayrıştığımızın en önemli göstergesi” dedi. Akbal, Türkiye’nin sahip olduğu avantajlarla Avrupa ve Orta Asya ülkelerinin en gözde pazarları arasına katıldığını kaydetti
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Kasım ayına ait konut satışları istatistiklerini bugün açıkladı. Buna göre, yabancılara yapılan konut satışları bir önceki yılın aynı ayına göre % 24,4 artarak 4 bin 962 adede ulaştı. Yabancılara yapılan konut satışlarında Kasım 2020’de ilk sırayı 2 bin 443 konut satışı ile İstanbul aldı. İstanbul ilini sırasıyla 893 konut satışı ile Antalya, 297 konut satışı ile Ankara, 182 konut satışı ile Yalova ve 174 konut satışı ile Bursa izledi.
Kasım ayında Irak vatandaşları Türkiye’den 876 konut satın aldı. Irak’ı sırasıyla, 860 konut ile İran, 434 konut ile Rusya Federasyonu, 203 konut ile Afganistan ve 202 konut ile Kuveyt izledi. Verilere göre, Ocak-Kasım döneminde ise yabancılara yapılan konut satışları bir önceki yılın aynı dönemine göre % 9,5 azalarak 36 bin 385 adet olarak gerçekleşti.
Yabancılara yapılan konut satışlarının 36 bin adet sınırını aşmasının yıl sonu öngörülerini doğruladığını belirten Gayrimenkul Yurt Dışı Tanıtım Derneği (GİGDER) Başkanı Ömer Faruk Akbal, “GİGDER olarak, bu yıl sonu itibarıyla uluslararası gayrimenkul yatırımlarının 40 bin adedi bularak sektörün yılı en az zararla kapatacağını öngörüyorduk. Kasım ayı verileri, buna ulaşacağımızın sinyalini verdi. Bununla birlikte Türkiye’nin uluslararası gayrimenkul satışlarındaki konumunun rakiplerine kıyasla pandeminin etkilerine rağmen pozitif anlamda ne kadar ayrıştığını gözlemledik. Pandemiyle birlikte Yunanistan uluslararası gayrimenkul satışında % 80, İspanya, Portekiz % 40-50 oranında kayıp yaşarken Türkiye olarak biz neredeyse % 10 kayıpla atlatacağız. Bu da pandeminin dünyada oluşturduğu böyle zorlu bir süreçte Türkiye’nin sağlık, yaşam, coğrafya, kültür gibi pek çok alanda sahip olduğu avantajları ile uluslararası rakipleri arasında ne kadar öne çıktığını bir kez daha gösterdi” değerlendirmesinde bulundu.
Akbal, Türkiye’de pandeminin etkilerinin azaldığı Ağustos ayından bu yana yükselme grafiği sergileyen uluslararası gayrimenkul satışlarında pandemideki iyileşme sürecine bağlı olarak kademeli olarak artış yaşanacağını kaydetti.
Avrupa ve Orta Asya ülkelerinin gözü Türkiye’de
TÜİK verilerine göre, uluslararası gayrimenkul yatırımlarında Türkiye’yi tercih eden ilk 10 ülke, sırayla Irak, İran, Rusya, Afganistan, Kuveyt, İngiltere, Almanya, Yemen, Kazakistan ve Ukrayna olarak gerçekleşti.
Akbal, Kasım ayı verilerinin İran ve Irak’ın Türkiye’den yaptıkları uluslararası gayrimenkul yatırımında neredeyse başabaş noktasında olduğunu gösterdiğini, bununla birlikte Azerbaycan ve Kazakistan’ın yatırımlarındaki artışın çok dikkat çekici olduğunu dile getirdi. Akbal, “Pakistan, Rusya, Almanya ve İngiltere’den gelen gayrimenkul yatırımında artış var. Avrupa pazarının da ilgisinin yükseldiğini görüyoruz. Orta Asya’nın listede öne çıkmasında Türkiye’nin Türki Cumhuriyetler’le kurduğu siyasi ve tarihi ilişkilerin büyük etkisi var. Burada listede görmediğimiz Özbekistan da ileride ilk 20’de görmeyi beklediğimiz potansiyel bir pazar” diye konuştu.
Yabancıya satış şehirler bazında da dengeye geliyor
TÜİK verilerine göre, yabancılara yapılan konut satışlarında, Kasım 2020’de ilk sırayı 2 bin 443 konut satışı ile İstanbul aldı. İstanbul ilini sırasıyla 893 konut satışı ile Antalya, 297 konut satışı ile Ankara, 182 konut satışı ile Yalova ve 174 konut satışı ile Bursa izledi.
Verilere bakıldığında, İstanbul’un açık ara farkla yine lider olduğunu, Ankara’nın ise 3’üncülükteki yerine daha sağlam oturduğunu hatırlatan Akbal, yabancıya satışta İzmir ve Mersin’de de artışların olmasının gayrimenkul satışlarının dağılımı konusunda cesaret verici olduğunu, uluslararası gayrimenkul yatırımının şehirler bazında da dengeli bir seyir izlemeye başladığını sözlerine ekledi.
Doğrudan yatırımların artışında ‘gayrimenkul’ kritik önemde
GİGDER Başkanı Ömer Faruk Akbal, uluslararası gayrimenkul alımlarındaki artışın, faizlerin artmasına bağlı olarak iç piyasadaki konut satışlarının düştüğü bir ortamda sektörün moralini her zaman yüksek tuttuğunu kaydetti.
Akbal, şöyle devam etti: “Uluslararası gayrimenkul pazarında Türkiye olarak ilk 10’da aldığımız yeri ilk 3’e taşımayı hedeflediğimiz bugünlerde GİGDER olarak yabancıya gayrimenkul satışına lisans standartları getirilmesini talep ettik ve ilgili yönetmeliği Bakanlığımıza ilettik. Uluslararası yabancı yatırımcılara güven vermek amacıyla aracıların, acentelerin ve gayrimenkul geliştiricilerinin lisans alması, şeffaflaşmak ve uluslararası gayrimenkul yatırımcılarına doğru yatırım imkanlarının doğru kanallarca ulaştırılmasının sağlanması, sektör adına çok büyük önem taşıyor. Bu noktada Cumhurbaşkanlığı’nın ekonomi ve hukuk alanındaki reform hareketini de çok anlamlı buluyoruz. Uluslararası gayrimenkul yatırımlarının bugün ülkemizin büyümesinde önemli bir yer alan ‘uluslararası doğrudan yatırımlar’ kapsamında ele alınması ve doğrudan yatırımların büyümesinde gayrimenkul yatırımlarının yüzde 50’nin üzerinde pay alması, sektörümüzün ülke ekonomisinin büyümesinde ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Etiket arşivi: rağmen
Müdahalelere rağmen 6 ayda düzelmiyorsa dikkat!
Bir çeşit “özgül öğrenme bozukluğu” olarak tanımlanan disleksi, çocuğun okuma sorunu yaşamasına ve okuduğunu anlayamamasına neden oluyor. Disleksi tanısının çocuğun eğitim hayatı başladığında konulması gerektiğini vurgulayan uzmanlar, tanının gecikmesi durumunda depresif, kaygılı ve benlik saygısı düşük bireyler olabileceklerine dikkat çekiyor. Pandemi döneminde disleksili çocukların eğitimine daha çok önem verilmesi, eğitimin aksamaması için özen gösterilmesini tavsiye ediyor.
1-7 Kasım Disleksi Farkındalık Haftası’nda disleksi ile ilgili farkındalık oluşturmak amaçlanıyor.
Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı, NP Feneryolu Tıp Merkezi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, disleksi yaşayan bireylerin okumada güçlük çektiklerini belirterek ebeveynlere tavsiyelerde bulundu.
Okuma ile ilgili sorun yaşıyorlar
Disleksinin bir çeşit Özgül Öğrenme Bozukluğu (ÖÖB) olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “Bu tip öğrenme bozukluğu olan kişiler okuma ile ilgili sorunlar yaşarlar. Örneğin okuma ve yazmayı zamanında öğrenemezler, okurken eksik veya hatalı okurlar, harf veya heceleri atlayarak okurlar. Bazı dislektik bireyler ise okuduğunu da anlamakta zorluk yaşar. Okuma hızları beklenenden oldukça yavaş gerçekleşir” dedi.
Okuma güçlüğü sorunu 6 aydan fazla sürüyorsa dikkat!
Her okuma güçlüğü çeken bireyde disleksiden söz edilemeyeceğini belirten Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, şu ifadeleri kullandı:
“Bir kişiye disleksi tanısı koyabilmek için öncelikle var olan sorunu gidermeye yönelik uygun müdahaleler yapılmalıdır. Eğitim desteği, birebir ders çalıştırma, konu tekrarı, gerekli durumlarda dikkat desteği için çocuk ve ergen psikiyatrisi görüşmeleri ve ilaç kullanımı gibi uygun müdahalelere rağmen geçmeyen ve en az 6 aydır devam eden sorunlar disleksi olarak değerlendirilir.”
Okul dönemi belirtileri dikkate alınmalı
Yrd. Doç. Dr.Başak Ayık, disleksi sorununun var olduğuna okul öncesi belirtilerle değil, okul sürecindeki belirtiler değerlendirilerek karar verilmesi gerektiğini belirtti ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Her ne kadar disleksinin okul öncesi dönemde belirtileri konuşma gecikmesi, kelime dağarcığının az olması, konuşma harflerinde görülen hatalar, nesne isimlerini zor öğrenme, dinleme zorluğu, sakarlık, el tercihinde gecikme, ince motor gerilik gibi olsa da temel sorunlar öğrenme ve okul becerileri ile ilgili olduğundan bir kişinin disleksi olarak tanımlanabilmesi için okula başlamış olması gereklidir. Önceki dönemde gördüğümüz belirtiler sadece disleksi olasılığı olarak değerlendirilmeli, okul öncesi dönemde net tanı olarak düşünülmemelidir. Yine disleksinin şiddetine göre okul eğitiminin hangi yılında ortaya çıkacağı değişebilir. Hafif etkilenen çocuklar ilk eğitim yılında az belirti verebilir.”
Disleksinin temel tedavisi eğitimdir
Disleksi ve diğer tüm özgül öğrenme güçlüklerinde uygulanması gereken temel tedavinin özel eğitim olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “Bu eğitim okulda verilenden farklıdır. Çocuk normal bir okulda eğitime devam ederken bunun yanı sıra bireysel ya da grup halinde özel bir eğitime alınır. Çocuğun eğitim gereksinimi disleksinin şiddetine göre belirlenmeli. Yoğun bireyselleştirilmiş eğitim, bu alanda özel eğitim almış öğretmenler tarafından sunulmalı. Sık ve birebir uygulamaların bu sorunun çözümünde daha faydalı olduğu bilinen bir gerçek.Eğitim ne kadar küçük yaşta başlarsa tedavi yanıtı o kadar iyi olur. Tedavi için geciken çocuklarda daha uzun süre ve yoğun eğitimler gerekir. Öte yandan öğrenme güçlüğünü ortadan kaldıracak bir ilaç tedavisi bulunmuyor. Ancak kaygı bozukluğu, depresyon ve benzeri eşlik eden psikiyatrik bir hastalık varsa onların tedavisi önemlidir. Dikkat eksikliği eşlik eden bireylerde dikkati artıracak ilaçlar kullanılabilir” diye konuştu.
Tanı gecikirse etkisi ömür boyu sürebilir
Disleksi sorunu olan bireylerde akademik güçlüklerin süreklilik gösterdiğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “Eğer kişiye erken ve uygun yaşta tanı konmamış ve destek sunulmamış ise yaşadığı sorunlar farklı belirtilerle ömür boyu devam eder. Bunun yanı sıra disleksisi olan bireyler sadece akademik alanda değil, hayatın başka alanlarında da sorunlar yaşayabilirler” uyarısında bulundu.
Depresif, kaygılı ve intihar eğilimleri yüksek olabilir
Bu sorunlardan birinin sosyal becerilerde yaşadıkları problemler olduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “Kendilerini uygun ifade etmekte zorlanabilirler. Eğer uygun zamanda tanınmamış ve gerekli destek sunulmamış ise uzun yıllardır süren çaba ve akademik zorluklar sonucunda depresif, kaygılı ve benlik saygısı düşük bireyler olabilir. Kişiler arası ilişkilerde sorunlar görülmeye başlar. Farklı psikiyatrik hastalıklar da görülebilir. Amerikan Psikiyatri Birliği 2013 yılında disleksisi olan çocuk, ergen ve erişkinlerin intihar açısından risk grubunda olduğunu belirtmiştir. Bunun dışında bir kısmı harita okuma – yol, yön bulma; işlerini organize etme, zamanı planlama, para idaresi- bütçe yönetimi gibi tamamen farklı alanlarda da sorunlar yaşayabilmektedir” diye konuştu.
Pandemide birebir derslere önem verilmeli
Pandemi nedeniyle devam eden online eğitim sisteminin tüm öğrenciler için olduğu kadar disleksili bireyler için de sıkıntılı bir süreç olduğunu dile getiren Ayık, “Özellikle dislektik bireylerin birebir eğitimden fayda gördüğü göz önünde bulundurulursa denetimi zor, kişideki karşılığının değişken olduğu uzaktan eğitimde daha çok zorlanmaları beklenilen bir durumdur. Ebeveynlerin eğitim desteğine ve birebir derslere bu dönemde ağırlık vermelerini ve aksatmamalarını öneriyoruz. Eğer eğitim aksıyor ise çocuktan beklentilerin düşürülmesi ve üzerine gidilmemesi en azından çocuğun yaşayacağı kaygı ve olumsuz duyguları azaltacaktır” dedi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)