TÜİK verilerine göre yabancılara yapılan konut satışları bir önceki yılın aynı ayına göre % 24,4 artarak 4 bin 962 adede ulaştı, Ocak-Kasım döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre % 9,5 azalarak 36 bin 385 adet olarak gerçekleşti
Verileri değerlendiren GİGDER Başkanı Ömer Faruk Akbal, “Pandemi sonrası uluslararası konut satışlarında Yunanistan % 80, İspanya ve Portekiz % 40-50 oranında kayıp yaşarken Türkiye olarak yılı sadece % 10 kayıpla atlatacak olmamız, uluslararası arenada rakiplerimize kıyasla pozitif ayrıştığımızın en önemli göstergesi” dedi. Akbal, Türkiye’nin sahip olduğu avantajlarla Avrupa ve Orta Asya ülkelerinin en gözde pazarları arasına katıldığını kaydetti
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Kasım ayına ait konut satışları istatistiklerini bugün açıkladı. Buna göre, yabancılara yapılan konut satışları bir önceki yılın aynı ayına göre % 24,4 artarak 4 bin 962 adede ulaştı. Yabancılara yapılan konut satışlarında Kasım 2020’de ilk sırayı 2 bin 443 konut satışı ile İstanbul aldı. İstanbul ilini sırasıyla 893 konut satışı ile Antalya, 297 konut satışı ile Ankara, 182 konut satışı ile Yalova ve 174 konut satışı ile Bursa izledi.
Kasım ayında Irak vatandaşları Türkiye’den 876 konut satın aldı. Irak’ı sırasıyla, 860 konut ile İran, 434 konut ile Rusya Federasyonu, 203 konut ile Afganistan ve 202 konut ile Kuveyt izledi. Verilere göre, Ocak-Kasım döneminde ise yabancılara yapılan konut satışları bir önceki yılın aynı dönemine göre % 9,5 azalarak 36 bin 385 adet olarak gerçekleşti.
Yabancılara yapılan konut satışlarının 36 bin adet sınırını aşmasının yıl sonu öngörülerini doğruladığını belirten Gayrimenkul Yurt Dışı Tanıtım Derneği (GİGDER) Başkanı Ömer Faruk Akbal, “GİGDER olarak, bu yıl sonu itibarıyla uluslararası gayrimenkul yatırımlarının 40 bin adedi bularak sektörün yılı en az zararla kapatacağını öngörüyorduk. Kasım ayı verileri, buna ulaşacağımızın sinyalini verdi. Bununla birlikte Türkiye’nin uluslararası gayrimenkul satışlarındaki konumunun rakiplerine kıyasla pandeminin etkilerine rağmen pozitif anlamda ne kadar ayrıştığını gözlemledik. Pandemiyle birlikte Yunanistan uluslararası gayrimenkul satışında % 80, İspanya, Portekiz % 40-50 oranında kayıp yaşarken Türkiye olarak biz neredeyse % 10 kayıpla atlatacağız. Bu da pandeminin dünyada oluşturduğu böyle zorlu bir süreçte Türkiye’nin sağlık, yaşam, coğrafya, kültür gibi pek çok alanda sahip olduğu avantajları ile uluslararası rakipleri arasında ne kadar öne çıktığını bir kez daha gösterdi” değerlendirmesinde bulundu.
Akbal, Türkiye’de pandeminin etkilerinin azaldığı Ağustos ayından bu yana yükselme grafiği sergileyen uluslararası gayrimenkul satışlarında pandemideki iyileşme sürecine bağlı olarak kademeli olarak artış yaşanacağını kaydetti.
Avrupa ve Orta Asya ülkelerinin gözü Türkiye’de
TÜİK verilerine göre, uluslararası gayrimenkul yatırımlarında Türkiye’yi tercih eden ilk 10 ülke, sırayla Irak, İran, Rusya, Afganistan, Kuveyt, İngiltere, Almanya, Yemen, Kazakistan ve Ukrayna olarak gerçekleşti.
Akbal, Kasım ayı verilerinin İran ve Irak’ın Türkiye’den yaptıkları uluslararası gayrimenkul yatırımında neredeyse başabaş noktasında olduğunu gösterdiğini, bununla birlikte Azerbaycan ve Kazakistan’ın yatırımlarındaki artışın çok dikkat çekici olduğunu dile getirdi. Akbal, “Pakistan, Rusya, Almanya ve İngiltere’den gelen gayrimenkul yatırımında artış var. Avrupa pazarının da ilgisinin yükseldiğini görüyoruz. Orta Asya’nın listede öne çıkmasında Türkiye’nin Türki Cumhuriyetler’le kurduğu siyasi ve tarihi ilişkilerin büyük etkisi var. Burada listede görmediğimiz Özbekistan da ileride ilk 20’de görmeyi beklediğimiz potansiyel bir pazar” diye konuştu.
Yabancıya satış şehirler bazında da dengeye geliyor
TÜİK verilerine göre, yabancılara yapılan konut satışlarında, Kasım 2020’de ilk sırayı 2 bin 443 konut satışı ile İstanbul aldı. İstanbul ilini sırasıyla 893 konut satışı ile Antalya, 297 konut satışı ile Ankara, 182 konut satışı ile Yalova ve 174 konut satışı ile Bursa izledi.
Verilere bakıldığında, İstanbul’un açık ara farkla yine lider olduğunu, Ankara’nın ise 3’üncülükteki yerine daha sağlam oturduğunu hatırlatan Akbal, yabancıya satışta İzmir ve Mersin’de de artışların olmasının gayrimenkul satışlarının dağılımı konusunda cesaret verici olduğunu, uluslararası gayrimenkul yatırımının şehirler bazında da dengeli bir seyir izlemeye başladığını sözlerine ekledi.
Doğrudan yatırımların artışında ‘gayrimenkul’ kritik önemde
GİGDER Başkanı Ömer Faruk Akbal, uluslararası gayrimenkul alımlarındaki artışın, faizlerin artmasına bağlı olarak iç piyasadaki konut satışlarının düştüğü bir ortamda sektörün moralini her zaman yüksek tuttuğunu kaydetti.
Akbal, şöyle devam etti: “Uluslararası gayrimenkul pazarında Türkiye olarak ilk 10’da aldığımız yeri ilk 3’e taşımayı hedeflediğimiz bugünlerde GİGDER olarak yabancıya gayrimenkul satışına lisans standartları getirilmesini talep ettik ve ilgili yönetmeliği Bakanlığımıza ilettik. Uluslararası yabancı yatırımcılara güven vermek amacıyla aracıların, acentelerin ve gayrimenkul geliştiricilerinin lisans alması, şeffaflaşmak ve uluslararası gayrimenkul yatırımcılarına doğru yatırım imkanlarının doğru kanallarca ulaştırılmasının sağlanması, sektör adına çok büyük önem taşıyor. Bu noktada Cumhurbaşkanlığı’nın ekonomi ve hukuk alanındaki reform hareketini de çok anlamlı buluyoruz. Uluslararası gayrimenkul yatırımlarının bugün ülkemizin büyümesinde önemli bir yer alan ‘uluslararası doğrudan yatırımlar’ kapsamında ele alınması ve doğrudan yatırımların büyümesinde gayrimenkul yatırımlarının yüzde 50’nin üzerinde pay alması, sektörümüzün ülke ekonomisinin büyümesinde ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Etiket arşivi: Uluslararası
Uluslararası Yatırım Zirvesi ‘Start-up’ların Küreselleşmesi’ paneliyle sona erdi
Uluslararası Yatırımcılar Derneği’nin (YASED) SOCAR Türkiye’nin ana sponsorluğunda SAP, Boeing, Fiat, Kale Grubu, OYAK Renault Otomobil Fabrikaları ve PepsiCo’nun sponsorluğunda düzenlediği Uluslararası Yatırım Zirvesi’nin son gününde Start-up’ların küreselleşme yolculuğu konuşuldu.
Uluslararası Yatırımcılar Derneği’nin (YASED) SOCAR Türkiye’nin ana sponsorluğunda SAP, Boeing, Fiat, Kale Grubu, OYAK Renault Otomobil Fabrikaları ve PepsiCo’nun sponsorluğunda düzenlediği ve ABD’den Çin’e kadar tüm dünyadaki uluslararası doğrudan yatırımların geleceğine dair güçlü öngörülerin paylaşıldığı Uluslararası Yatırım Zirvesi ‘Start-up’ların Küreselleşmesi’ paneli ile sona erdi.
Zirvenin son gününün açılış konuşmasını Ericsson Türkiye Genel Müdürü Işıl Yalçın, Microsoft Türkiye Genel Müdürü Levent Özbilgin ve Siri Kurucu Ortağı Tom Gruber yaptı.
Türkiye’de 130 yıllık geçmişe sahip olan Ericsson Türkiye’nin Genel Müdürü Işıl Yalçın, Dolmabahçe Sarayı’na döşedikleri telefon hattının bugün hala çalıştığını kaydetti. Türkiye’de 3 adet Ar- Ge merkezleri olduğunu anlatan Yalçın, “Ek olarak 2018’de TÜBİTAK’ın da katkılarıyla İstanbul’da Ericsson Araştırma Laboratuvarı’nı açtık. 3 Ar-Ge merkezimizde çalışan 800’den fazla Ericsson mühendisi son teknolojiler veoperatörlerimizin isteklerine cevap verecek çözümler üzerine çalışıyor. Ar-Ge merkezlerimizde TÜBİTAK, akademi dünyası ve yerel şirketler ile birlikte Türkiye’deki inovasyon ekosisteminin ve teknolojinin gelişmesini destekliyoruz. KOBİ’ler ve Start-up’lar da bu ekosisteminönemli parçaları. Bizler Start-up’lara, uluslararası Ar- Ge projeleri aracılığıyla, küresel ekosisteme katılmaları için yardımcı oluyoruz. İnanıyorum ki bizim gibi küresel şirketlerin katkıları teknoloji ve inovasyona odaklanan KOBİ’lere ve Start-up’lara küresel inovasyon ekosisteminin bir parçası olmaları ve teknoloji trendlerini yakalamaları için yardımcı oluyor” dedi.
Türkiye’nin sürdürülebilir büyümesi ‘Bulut’tan gelecek
Düşünen, hayal eden ve yapan insanların kendi platformlarını kullanarak kalıcı etkileri olan şeyler yaratmalarının çok değerli olduğuna dikkat çeken Microsoft Türkiye Genel Müdürü Levent Özbilgin, “İnovasyonun gerçekten anlamlı, etkili ve kalıcı olması için aynı zamanda kapsayıcı, güvenilir, sorumlu, uygulanabilir ve ölçeklenebilir olması gerekiyor. Girişimcilik, çok sayıda farklı unsurla ilişkili ve yönetimi zorlu olabilen bir alan. Bu nedenle girişimcilerin önceliklerini iyi belirlemeleri gerekiyor. Teknoloji, finansman, piyasalar, bilgi, beceriler ve hizmetler, girişimcilerin eşit düzeyde önem vermesi gereken ilk 6 başlık olarak sıralanabilir. Öte yandan girişimcilerin temel dijital becerilerini geliştirmesi de son derece önemli. Bu da okullarda başlamalı. Öğrenciler bilgisayar bilimleri ve sorun çözme gibi geleceğin becerileri ile erken yaşta tanıştıklarında, gelecekte dijitalin gelişimine katkı sağlayacak işler kurma konusundaavantaj sahibi oluyor. Biz, inovasyonun başına insanı koyan, toplumsal faydaya katkıda bulunan kapsamlı, yaratıcı, kapsayıcı, yenilikçi ve sürdürülebilir çalışmalara öncelik veriyoruz. Bunun için de yapay zeka ve bulut teknolojilerinin önemini daha iyi idrak etmemiz gerekiyor. Bu sebeple Türkiye’nin sürdürülebilir büyümesinin Bulut’tan geleceğini sürekli vurguluyoruz” diye konuştu.
10 yıl arayla iki farklı Start-Up kurduğunu ifade eden Siri Kurucu Ortağı Tom Gruber, her ikisi için de başarı yollarını şu şekilde açıkladı: “Başarıların ilk ve en önemli adımı net bir insan ihtiyacını karşılamak. Sonraki adımlar ise, Ortaya çıkaracakları ürün hakkında güçlü bir vizyonlarının olması, bu ürünü nasıl üreteceklerini bilmeleri, tarihin doğru zamanında doğru bir ürün ortaya çıkarmaları, değişen ekosistemde yönünü belirleyebilmek.”
Vizyona sahip insanlar müthiş bir değişim yaratabilir
Açılış konuşmalarının ardından moderatörlüğünü Next Billion Ventures Kurucu Ortağı Christopher M. Schroeder’in üstlendiği ‘Start-up’ların Küreselleşmesi’ başlıklı panele geçildi.
Sequoia Ortağı Pieter Kemps, paneldeki konuşmasında gelişmiş ve gelişmekte olan pazarlar arasındaki farkları anlattı. Avrupa ya da ABD’den daha olgun pazar ve yerleşik bir altyapı olduğunu anlatan Kemps, “Dolayısıyla ilerlemek istediğinizde daha doğrusal bir rota izlemeniz mümkün. Asya’da durum biraz daha muğlak. Çok daha akışkan hatta kaotik bir ortam var. Labirent çizer gibi ilerleme söz konusu. Şirketler ilk baştaki hedeflerinden çok daha farklı bir noktaya gelebiliyorlar. Dolayısıyla bir tarafta çizgi modeli diğer tarafta labirent modeli var gibi görüyoruz. Biz 6-7 ülkede aktifiz. Pazarın boyutu, kurucuların becerileri, tüketicinin ürün ya da hizmete ilgi göstermesi son derece önemli. Bu faktörler hem gelişmiş hem de gelişmekte olan pazarlarda benzer. Küresel oyuncular ile baş etmek için ürününüzün çok iyi olması gerekir ama yerel bilgi son derece önemli” dedi.
Gelişmekte olan ülkelerde Fintech konusuna odaklandıklarını belirten Vostok Emerging Finance CEO’su David Nangle, şunları belirtti: “Brezilya, Türkiye, Rusya gibi bazı gelişmekte olan ülkeler gelişmiş ülkelere benziyorlar aslında. O yüzden Fintech alanında yaptığımız şey büyük ölçüde kes-yapıştır ve adapte et şeklinde oluyor. Büyük şirketler Türkiye’ye girmek istediklerinde yerel ayrıntıları göremiyorlar. Bu da bizim o pazara girmemiz için bir alan yaratıyor. Henüz finansal hizmetlerin çok daha zayıf olduğu Afrika, Pakistan gibi bölgeler var. Burada başka bir strateji söz konusu. Gerçek anlamda finansal eğitim gündeme geliyor. Kredi, yatırımdan önce insanların parayı internette kullanma deneyimleri yok.”
Telefon bağlantıları konusunda dünyadaki seyahat eden insanların hep aynı sıkıntıyı yaşadığını ifade eden Airalo Kurucu ve CEO’su Ahmet Bahadır Özdemir, “Seyahat eden insanlar telefon görüşmesi yapma konusunda sıkıntı yaşıyordu. Dünya çapında yılda 1.2 milyar insan yolculuk yapıyor. Bu insanların yüzde 55’i roaming’ini açmıyor. Gittiği ülkede yerel bir ucuz sim kart almaya çalışıyor. Roaming açanlar ise ülkelerine geri döndüğünde çok büyük bir telefon faturası ile karşı karşıya kalıyorlar. Biz de bu konuda bir çözüm ortağı olabiliriz diye düşündük. Elektronik sim kartları (eSIM) en baştan itibaren 190 ülkeyi kapsayacak şekilde başladı. Her yerde eSIM hizmeti alma şansınız var. Biz şirketi kurduktan 3 ay sonra 162 ülkeden insana hizmet vermiştik bile. Meselenin doğası bizi en baştan itibaren küresel olmaya itti. Küreselleşmek bizim için çok da zor olmadı” diye konuştu.
Dünya çapında yaptığı yolculuklarda bir vizyona sahip insanların müthiş bir değişim yaratabildiğini gördüğünü söyleyen Power X Kurucu ve CEO’su Manuel Schoenfeld, “Mesela Çin’de çalıştığım günlerde bir kadın ile tanışmıştım. Kendisi otistik çocuklara yönelik bir merkez kurmuştu. Kendi çocuğuna destek vermek için kurmuştu aslında bu girişimi. Fakat giderek Çin’in farklı yerlerindeki binlerce çocuğa destek verir hale gelmişti. Mars’a roket gönderme yönündeki vizyon da böyle bir mütevazi bir yerden başlayıp, giderek gerçek hale gelecek. Benim vizyonum herkese daha fazla güç vererek, hep birlikte iklim değişikliğine karşı mücadele etmek. Su ısıtıcıları müthiş bir enerji deposu bir taraftan. Enerjiyi daha verimli bir şekilde kullanmak için daha gelişkin su ısıtıcıları ürettik. Yapay zeka sayesinde çok daha fazla enerji tasarrufu sağlıyor bu araçlar. Bu su ısıtıcılarını birer batarya gibi kullanabiliyoruz. Bu tür bir batarya Almanya’daki ormanlardan daha fazla karbondioksit tutabiliyor” şeklinde konuştu.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri’nin 2021 Yılı Konusu Korona Sonrası Dünya ve Türkiye
Sabancı Üniversitesi Onursal Başkanı Sakıp Sabancı’nın vasiyeti üzerine Sabancı Üniversitesi tarafından her yıl verilen ve sosyal bilimler alanında Türkiye’deki ilk uluslararası ödül programı olan Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri’nin 2021 yılı konusu “Korona Sonrası Dünya ve Türkiye: Pandemilerin Sosyal, Psikolojik ve Siyasi Etkileri” olarak belirlendi. Ödüle 15 Ocak 2021 tarihine kadar başvuru yapılabilecek.
Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri kapsamında 2021 temasına önemli katkılarda bulunmuş bir kişiye Jüri Özel Ödülü verilecek. Makale Ödülü kategorisinde ise 45 yaşının altındaki araştırmacılar tarafından yazılmış makaleler ödüllendirilecek. Makale Ödülleri ve Jüri Özel Ödülü sahiplerini uluslararası ve bağımsız bir jüri belirleyecek.
Ödül Teması
Covid-19 pandemisiyle mücadelede dünyada hükümetlerin izlediği politikalar önemli farklılıklar göstermiştir. Bazı hükümetler olağanüstü hâl düzenlemeleriyle sosyal mesafe uygulaması yoluna gitmişken, diğerleri bu konuya bireysel tercih meselesi olarak yaklaşarak yurttaşlarını kendi kendilerini izole etmeye ikna etmeyi seçmiş ve bunda farklı oranlarda başarı elde etmişlerdir. Pandemiyle mücadelede hükümet politikalarının başarısı giderek daha fazla yurttaşların davranışlarına bağlı hâle gelmiştir. Sivil aktivizm, yurttaşların bir araya gelme, örgütlenme ve müdahil olma kabiliyetindeki düşüşle beraber kısıtlanmıştır. Yine de gıda ve maske gibi temel hizmetlerin sağlanması, doğru olmayan ve zararlı bilgilerin yayılmasının önlenmesi ve dezavantajlı ve marjinalleşmiş grupların korunmasına yönelik olarak yeni sivil toplum aktörleri ve yeni tip bir sivil aktivizm ortaya çıkmıştır.
Covid-19’un yayılmasıyla ilgili olarak algılanan tehdidin etkisini anlamamızda etkili olan sosyal ve psikolojik faktörler nelerdir? Pandemi; yaftalama, yabancı düşmanlığı, toplumsal tecrit, işini kaybetme korkusu, sağlık sistemine ve hükümetlere güvensizlik gibi potansiyel olarak uyumu bozan kolektif savunmacı davranışlar ile sosyal destek, yaratıcı kolektif eylemler ve yardımseverlik gibi uyumlu toplumsal davranışları artırmış mıdır?
Pandemi karşısında bu tür farklı hükümet politikaları benimsenmesinin ve yurttaş davranışının arkasında yatan faktörler nelerdir? Pandemi yeni hükümet politikaları ve yurttaş davranışını mı tetiklemiştir, yoksa hâlihazırdaki eğilimlere ve statükoya prim mi vermiştir? Pandemiye yaklaşımda, farklı toplumlarda bireysel ve/veya kolektif hayat tarzlarının yaygınlığı gibi toplumsal dayanakların etkileri nelerdir? Bireysel özerklik pandemi karşısında toplumların kolektif ihtiyaçları ile birlikte var olabilir mi? Türkiye’de hükümet ve yurttaşlar pandemiye nasıl yanıt vermişlerdir ve diğer ülkelerdekilere kıyasla bu yanıtlar nasıl değerlendirilebilir? Pandemiye verilen yanıtlar iklim değişikliği gibi diğer yakın tehditlerle daha iyi baş edebilmemize yardımcı olabilir mi?
Bu soruları ele alan ve farklı bağlam ve tarihi dönemleri kıyaslayan makaleler değerlendirmeye alınacak.
Ödüller
Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri kapsamında, uluslararası ve bağımsız bir jüri tarafından belirlenen bir araştırmacı 25.000 USD tutarında Jüri Özel Ödülü kazanacak. Makale kategorisinde ise yine aynı jüri tarafından yapılan başvurular arasından seçilen belirli sayıda makaleye 10.000 USD tutarında ödül verilecek.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
4. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi katılımcılardan yoğun ilgi gördü
KADEM ile T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın birlikte düzenlediği ve ‘Dijital Çağda İnsan Kalmak’ temasıyla online olarak düzenlenen 4. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi sona erdi. Ana sponsorluğunu Ziraat Katılım, iletişim sponsorluğunu ise Turkcell’in yaptığı ve 30’un üzerinde konuşmacının katıldığı zirve yoğun ilgi gördü. Zirvenin son gününde ise dijital çağın bilgiye ve finans sektörüne etkileri üzerinde duruldu.
Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM)’in T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte düzenlediği 4’üncü Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi, ‘Dijital Çağda İnsan Kalmak’ temasıyla online olarak yapıldı.
Üç gün süren, yurt içi ve yurt dışından 30’un üzerinde konuşmacının yer aldığı zirve katılımcılardan yoğun ilgi gördü.
Ana sponsorluğunu Ziraat Katılım, iletişim sponsorluğunu ise Turkcell’in yaptığı ve dijitalin hayata etkilerinin paylaşıldığı zirvenin son gününde ise dijital çağın bilgiye ve finans sektörüne etkileri konuşuldu.
GELECEK SENARYOLARI
Zirvenin son günündeki ilk konuşmacı olan ve siber çağda varoluşun sürekliliği sorunundan bahseden İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi, yazar Prof. Dr. Ayhan Bıçak eşitsizlik, işsizlik, iklim değişikliği gibi çağımızın problemlerini anlatarak konuşmasına başladı. Dünya genelinde DNA ve insanımsılarla ilgili araştırmaların yapıldığını söyleyen Bıçak, 2050’lerde dünyada neler olabileceğiyle ilgili üç kurguyu şöyle ifade etti:
“Küresel güçler kendi aralarında anlaşarak dünya devleti şeklinde teşkilatlanabilirler. İnsanımsıları birinci sınıf vatandaş olarak konumlayabilirler. Bir başka senaryo iklim değişikliği beklendiği gibi güçlü olursa dünya kıtlık nedeniyle sarsılıp, küresel düzen bozulur. Böyle bir durumda nüfus, yüzbinlere inecektir. Üçüncü senaryo ise bir dünya devleti kurulması. Hiçbir ülke tek başına insanlık ve toplumların sorununu diğer ülkelerden bağımsız şekilde çözemiyor.
Devletler BM çerçevesinde barış anlaşması yapabilirler. Ama bu zayıf bir ihtimal. Ahlaklılık bu noktada önemli. İnsanlığın birbirine denkliğini ancak bu şekilde kabul edebiliriz.” Dedi.
VERİNİN DOĞRULUĞU
Dublin Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ray Walshe ise bilginin dijitalleştiği bir dünyada hakikate ulaşmak için hangi yollara başvurulması gerektiğini anlattı.
Önümüzdeki neslin robotik ve yapay zekayla iç içe olacağını söyleyen Walshe, verinin hızla büyüdüğünü, bunun kontrollü ortamda yapılmasının öneminin altını çizdi. Walshe şöyle konuştu:
“5G, nesnelerin interneti, yapay zeka konuşuluyor. Akıllı bir toplum karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla yapay zeka ile sahip olduğumuz bağlı olma durumuyla akıllı bir toplum oluşturabiliyoruz. Veri en önemli kaynak ve verinin kaliteli yönetilmesi de önemli. Ben bu noktada verinin doğruluğu konusunda standartların oluşturulmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.”
FİNTECH EKOSİSTEMİNİN GELECEĞİ
‘Dijital ödeme sistemleri ve fintech ekosistemi’ panelinin konuşmacılarından biri olan Ziraat Katılım Bankası Bilgi Teknolojileri ve Operasyon Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Said Gül, Ziraat Katılım olarak açık kaynaklı yazılımları ve teknolojileri nasıl kullandıklarını anlattı.
Fintechlerle ortaklık yaparak siber güvenlikten kimlik yönetimine kadar pek çok konuda çalışmalar yürüttüklerini dile getiren Gül, fintehcleri desteklemeyi sürdüreceklerinin de altını çizdi.
Türkiye’de dijital ödeme sistemleri alanında yaşanan gelişmelerden bahseden Türkiye Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Eliaçık ise finansal teknolojilerin kompleksleştiğine vurgu yaptı.
TEKNOLOJİ VE KADIN
Panelin hemen ardından ‘Kadın ve dijital dünya’ konulu bir konuşma yapan T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürü Gülser Ustaoğlu, kadınların kodlama, yazılım gibi alanlardaki mesleki eğitim ve becerilerinin geliştirilmesi, kadınların e-ticaret alanında güçlenmesini sağlayacak eğitim ve seminerler yapılması gibi hedeflerin 11. Kalkınma Planı’nda yer aldığını ifade etti. Bu konuda yapılan çalışmalardan örnekler veren Ustaoğlu, kadınların internet kullanımının erkekler seviyesinde olmasa da giderek arttığından bahsetti.
Kadın girişimciliğinin ekonomik büyümenin önemli bir bileşeni olacağının altını çizen Ustaoğlu, kadın girişimlerinin oranının daha da arttırılması konusunda önemli çalışmalar yapıldığını da aktardı.
Kadın lider sayısının artırılması için cam tavanların önüne geçecek çözümler oluşturulmasının şart olduğuna vurgu yapan Ustaoğlu, özellikle teknoloji alanında yeni kadın liderlerin oluşması için çalışmalar yapılması gerektiğini de belirtti.
MEDYA VE DİNDARLIK
Türkiye’de medya ve dindarlık konusunda konuşan Necmettin Erbakan Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Akgül ise din ve medya arasında vazgeçilmez tartışmalara medya dindarlığının da eklendiğini aktardı.
“Dini meseleler ve konular raflarda sergilenen ürünler gibi bireyin önünde. Hiçbir değerler skalası olmaksızın sosyal medyadan istediği düşünceyi satın alıyor, doğru olsun olmasın fikrini aktarıyor” diyen Akgül, bunun dijital dünyada dinlerin hakikat iddiasının izafileşmesini de beraberinde getirdiğinin altını çizdi.
Akgül, otorite olmadan dinin aslını muhafaza etmenin mümkün olmadığına da vurgu yaptı.
BİLGİ VE MANİPÜLASON
Zirvedeki Bilgi ve Manipülasyon panelinde söz alan İstanbul Medeniyet Üniversitesi öğretim üyesi Dr. İsmail Çağlar, yabancı devletler, medya kuruluşları ve Türkiye ile ilgili dezenformasyon politikalarını anlattı.
Aynı panelde konuşan Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Dr. Ali Taha Koç devletlerin dijital dünyaya yaklaşımını aktardı. Farklı kurumlarda ayrı ayrı sürdürülen e-devlet ve siber güvenlik çalışmalarının 2018’de tek çatı altında toplandığını dile getiren Koç, Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi’nin dijital dönüşümün yol haritalarından da sorumlu olduğundan bahsetti. Veri konusunu önemine vurgu yapan Koç, ‘Veriniz kömür olsa bile doğru sınıflandırılarak işlendiğinde elmasa dönüştürülebilir” dedi ve amaçlarının kamunun verilerini elmasa çevirmek olduğunun altını çizdi. Yapay zekanın geleceğin manipülasyon aracı olduğunu sözlerine ekleyen Koç, verinin tekelleştirilmesi konusunun önemine de vurgu yaptı.
Panelde ‘Misenformasyonda söylem analizi: İslam karşıtlığı’ başlıklı bir konuşma yapan SETA Brüksel araştırmacılarından Zeliha Eliaçık, İslamofobinin arkasında irrasyonel bir hikaye olduğunu söyledi.
Farkındalığı yüksek, bilinçli nesillere ihtiyaç olduğunu ve bunu öncelikle kadınların benimsemesi gerektiğini ifade eden İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nilüfer Pembecioğlu, kadınların sürekli gelişmesi gerektiğini ifade etti. Dijitalleşmenin değerlerimizden, hatıralarımızdan, geleneklerimizden vazgeçmek olmadığını belirten Pembecioğlu, ancak dijital dünyada doğru bilgiye ulaşmanın zor olduğunu ve bunun için herkesin dijital okur yazarlık eğitimi almasının şart olduğunun altını çizdi.
ERKEKLER İŞ VE EĞİTİMDEN GERİ ÇEKİLİYOR
Zirvenin son konuşmasını ise Psikiyatr-Yazar Prof. Dr. Erol Göka yaptı. Tekno-Dijital dünyada gençler ile yüzleşmek başlıklı bir konuşma yapan Göka, küresel salgınla birlikte yetişkinlerin de dijitalin yerlileri haline geldiğine vurgu yaptı. Küresel salgın öncesi yaptığı gençlerle ilgili tespitlerini paylaşan Göka, şu bilgileri verdi:
“App Kuşağı, helikopter ebeveyne sahip. Hayattan ve somut insan ilişkilerinden öğrenmekten uzaklaşıyorlar. Anketlerde bencil ve mutlu görünmelerine rağmen ürkek ve çekingenler. Başka kültürü öğrenmek istiyorlar ve marka tutkunular. Tarih boyunca göremeyeceğimiz bir erkek nesli geliyor. Erkek işlerini teknoloji üstlendi. Artık erkekler de çalışmak istemiyor, dahası erkek öğrencilerin okul başarıları da giderek düşüyor. Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre genç erkeklerin babasından daha az eğitim aldığı görülüyor.”
Başkasına bağımlı olmayı bir toplumsal başarısızlık değil, bir başarı olarak gören erkek kitlesinin olduğunu ifade eden Göka, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu ve obezitenin yeni nesil erkeklerin en büyük sorunları olduğunu söyledi.
“Dijital Çağda İnsan Kalmak” temalı 4. Kadın ve Adalet Zirvesi, Şirin Pancaroğlu & Bora Uymaz Topluluğu’nun verdiği kapanış konseriyle son buldu.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
5. Uluslararası Yeşilay Karikatür Yarışması için başvurular başladı
5. Uluslararası Yeşilay Karikatür Yarışması, “Yeni Nesil ve Yeni Nesil Bağımlılıklar” temasıyla düzenleniyor. Yarışmanın bu yılki konusunda pandeminin de etkili olduğunu belirten Yeşilay Genel Müdürü M. Nurullah Atalan,“Sanatçılarımızın yeni neslin alışkanlıklarını, teknolojinin yanlış kullanımının bağımlılığa dönüşme sürecini ve tüm bunlar üzerinde pandeminin nasıl etkili olduğunu yaratıcı yollarla anlatacağına inanıyoruz” dedi.
Yeşilay, bağımlılığın etkilerini yaratıcı bir dille gündeme getiren Uluslararası Yeşilay Karikatür Yarışması’nı 5’inci kez düzenliyor. Yarışmaya katılan eserlerden bu sene “Yeni Nesil ve Yeni Nesil Bağımlılıklar” ana teması altında bu bağımlılıkların sebepleri, bulaşma yolları, neden olduğu sonuçlar, sorumluluklar ile pandeminin etkileri ve dijital oyunlar başlıklarında; online bahis ve online kumar bağımlılıklarına odaklanmaları bekleniyor. Dünyadan ve Türkiye’den profesyonel ve amatör tüm karikatüristlerin katılımına açık yarışmanın başvuruları 31 Ocak 2021 tarihine kadar cartooncontest.yesilay.com.tr adresinden yapılabiliyor.
Karikatürün bağımlılıklar üzerine düşünmek ve bağımlılıkların zararlarına dikkat çekmek için çok etkili bir araç olduğuna değinen Yeşilay Genel Müdürü Nurullah Atalan şunları söyledi:
“Uluslararası Yeşilay Karikatür Yarışmamız 4 yıldır yoğun ilgi görüyor. Geçtiğimiz yıl yarışmaya 55 ülkeden, 479 karikatürist 908 farklı eserle başvurdu. Bu yıl pandeminin etkilerini de göz önünde bulundurarak temamızı ‘Yeni nesil ve yeni nesil bağımlılıklar’ olarak belirledik. Sanatçılarımızın yeni neslin alışkanlıklarını, teknolojinin yanlış kullanımının bağımlılığa dönüşme sürecini ve tüm bunlar üzerinde pandeminin nasıl etkili olduğunu yaratıcı yollarla anlatacağına inanıyoruz. Tüm dünyayı etkileyen bir sorun için, yine tüm dünyadan karikatüristlerin heyecanla eser üreteceklerini düşünüyor ve bugüne kadar olduğu gibi yurtdışından da yoğun bir katılım bekliyoruz. Çizgileriyle ve mesajlarıyla çalışmalarımıza da ilham verecek eserleri görmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz.”
Yarışma, bu yıl ödül miktarını toplamda 44 bin TL’ye yükseltti
Yarışmaya katılan eserler, karikatüristler ve bağımlılık alanında uzman isimler tarafından değerlendirilecek. 5. Uluslararası Yeşilay Karikatür Yarışması’nın sonucunda birinciye 12 bin 500 TL, ikinciye 10 bin TL, üçüncüye 7 bin 500 TL ödül verilecek. Ayrıca 3 kişiye 3 bin 500 TL’lik başarı ödülü verilirken, bir kişi de 3 bin 500 TL’lik Mazhar Osman Özel Ödülü’nün sahibi olacak. Yeşilay, 5. Uluslararası Yeşilay Karikatür Yarışması’nda toplam 44 bin TL ödül dağıtacak.
Yeşilay kazanan eserleri 3 yıldır Birleşmiş Miletler Binası’nda sergiliyor
Yeşilay Uluslararası Karikatür Yarışması’nın kazanan eserleri yurtdışındaki ilgilileriyle buluşuyor. Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) tarafından düzenlenen Narkotik Uyuşturucular Komisyonu Toplantısı’na (CND) katılan Yeşilay, yarışmanın kazanan eserlerinden oluşan sergiyi 3 yıldır Viyana’da ziyarete açıyor.
Mazhar Osman hakkında
1884 yılında doğan ve 1951 yılında hayatını kaybeden Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman, Türkiye’de ilk modern ruh sağlığı hastanesini kuran hekimdir. Türkiye’de akıl ve sinir hastalıkların çağdaş yöntemlerle tedavisinde öncülük etmiştir. 1920’de İstanbul’da “Hilal-i Ahdar” adıyla Yeşilay’ı kurmuş ve 1945 yılına kadar başkanlığını üstlenmiştir.
Yeşilay hakkında
1920 yılında faaliyete başlayan Yeşilay, insan onurunu ve saygınlığını temel alan, toplumu ve gençliği ayrım gözetmeden zararlı alışkanlıklardan korumak için çalışan, milli ve ahlaki değerleri gözeterek bağımlılıklarla mücadele eden; ulusal ve uluslararası düzeyde önleyici ve rehabilite edici halk sağlığı ve savunuculuk çalışmaları yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Alkol bağımlılığıyla mücadele hedefiyle kurulmuş; kuruluşundan günümüze bağımlılık türleri arttıkça Yeşilay’ın tüzüğüne yeni çalışma alanları eklenmiştir. Alkolden sonra sigara, uyuşturucu madde, kumar ve teknoloji bağımlılığı mücadele alanlarına dahil olmuştur.
Türkiye genelinde 120 Yeşilay şubesi, dünya genelinde 81 Ülke Yeşilayı bulunmaktadır. 2015 yılında YEDAM (Yeşilay Danışmanlık Merkezi) kurulmuştur. 444 79 75 Danışma Hattı ile çağrı merkezi hizmeti vermeye başlayan Yeşilay Danışmanlık Merkezi, şu an Türkiye genelinde ve Kıbrıs’ta aktif olarak 62 Yeşilay Danışmanlık Merkezi (YEDAM) ile bağımlılık alanında profesyonel psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarından oluşan kadrosu ile psikolojik ve sosyal hizmet desteği sağlamaktadır.
Toplumu bağımlılıklardan korumak ve bilinçlendirmek için yaptığı çalışmalarından dolayı Yeşilay, 1934 yılından bu yana “Kamuya Yararlı Cemiyetler” arasında yer almaktadır. BM Ekonomik Sosyal Konsey (ECOSOC) Özel Danışmanlık Statüsüne ve Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı (EFQM) “Mükemmeliyette 5 Yıldızlı Yetkinlik” belgesine sahip olan Türkiye’nin tek sivil toplum kuruluşudur.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
GİGDER Başkanı Akbal; Uluslararası konut satışı lisanslı olmalı
Gayrimenkul Yurt Dışı Tanıtım Derneği (GİGDER) yabancıya gayrimenkul satışının lisanslanması ve sektörün düzenlenmesi için bir dizi girişimde bulundu. Yabancıya taşınmaz ticareti yapan pazarlama şirketleri, acenteler ve geliştiricilerin lisanslanması için yetkilendirme kriterlerini belirleyen dernek, bu konudaki mevzuat önerisini de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sundu.
Son dönemde bazı pazarlama firmalarının hileli reklamlar vererek 250 bin dolar karşılığında konut veya gayrimenkul satın alan yabancı yatırımcıların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı alabilmesine ilişkin kanunu kötüye kullanıldığı yönünde haberler gelmeye başladı. Bunun önüne geçmek için Gayrimenkul Yurt Dışı Tanıtım Derneği (GİGDER), yabancıya gayrimenkul satışının lisanslanması için girişimde bulundu. Yabancıya taşınmaz ticareti yapan pazarlama şirketleri, acenteler ve geliştirici firmaların lisanslanması için yetkilendirme kriterlerini belirlediklerini söyleyen GİGDER Başkanı Ömer Faruk Akbal, “Yabancıya satış yapan gayrimenkul geliştiricileri, proje satış pazarlama ve danışmanlık firmalarının lisanslanması için mevzuat önerimizi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sunduk. Sürecin takipçisiyiz” dedi.
Hedef büyük
Türkiye’nin yabancıya konut satışı 2016’da 18 bin seviyesindeyken, bu sene pandemiye rağmen yıl sonunda bu rakamın iki katını aşmış olacak. Önümüzdeki bir iki sene içinde yıllık 50 bin rakamının aşılması hedefleniyor. Bu, Portekiz’in yabancıya sattığı konut adedinin iki katı demek. Ayrıca 60 bin bandında seyreden İspanya, Fransa ve İtalya’yı da neredeyse birkaç yıl içinde yakalayabileceğimize işaret ediyor.
Böyle bir ligde mücadele ederken, içeride Türkiye’yi zora düşürecek her türlü olumsuzluğun ülkeye kaybettireceğini söyleyen Gayrimenkul Yurt Dışı Tanıtım Derneği (GİGDER) Başkanı Ömer Faruk Akbal,tam da bu sebeple yabancıya gayrimenkul satışının lisanslanması ve sektörün düzenlenmesi için girişimlerde bulunduklarını belirtti.
Neler yapıldı?
Bu bağlamda yabancıya taşınmaz ticareti yapan pazarlama şirketleri, acenteler ve geliştirici firmaların lisanslanması için yetkilendirme kriterleri hazırladıklarını ifade eden Akbal, yapılan diğer çalışmaları ise şu sözlerle anlattı:
Bu tür olumsuz örneklerin de önüne geçmek amacıyla, çalışmalarımızı “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ilettik. İstanbul Ticaret Odası’nın meslek komitelerinde de bu konuyu gündeme taşıdık. Amacımız mağduriyetlerin tamamen önüne geçmek ve sektörümüzde yüksek standardizasyonu sağlamaktır. GİGDER olarak hep yüksek motivasyon ve dikkatle çalışıyor; gelecek 10 yılın yol planını çiziyoruz. Oluşturmayı umduğumuz memnuniyet ortamı sayesinde ülkemizden konut alımı yapan pazarları çeşitlendirmek de önceliklerikiz arasında yer alıyor.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Altyapı projelerinin finansman uzmanı Cranmore Partners uluslararası işlemleri İstanbul’dan yürütecek
Ortadoğu, Orta Asya ve Afrika’da altyapı projelerinin finansmanı alanında uzmanlaşan Cranmore Partners, ibreyi Türkiye’ye çevirdi. Abu Dabi merkezli şirket, Türkiye’yi uluslararası işlemler için merkez yapıyor.
Türkiye’de irtibat bürosu kurduklarını vurgulayan Cranmore Partners Kurucu Ortağı Yusuf Macun, “Bugüne dek global çapta birçok enerji ve altyapı projesini doğru yatırımcı ve finansörlerle buluşturduk. Bundan sonra da Türkiye piyasasında fark yaratacak işlere imza atmayı amaçlıyoruz” dedi. Cranmore Partners, son olarak Enerjisa için 650 milyon Euroluk kredi anlaşmasının danışmanlığını yürütmüştü.
Cranmore Partners, Türkiye’deki şirketlerin finansmanı için yepyeni fırsatları kovalamaya geliyor. Son alarak Enerjisa için 650 milyon Euroluk kredi anlaşmasının danışmanlığını yürüten Cranmore Partners, enerji, su, yenilenebilir enerji kaynakları ve altyapı yatırımlarının finansmanı konusunda Ortadoğu, Orta Asya ve Afrika bölgelerinde faaliyet gösteriyor. Şirketin Kurucu Ortağı Yusuf Macun, “Bugüne dek global çapta birçok enerji ve altyapı projesini doğru finansörlerle buluşturduk. Bundan sonra da Türkiye piyasasında fark yaratacak işlere imza atacağız” diye konuştu.
‘Enerjisa işlemi’ istisnai bir başarı
Kredilendirme optimizasyonu, ticari kontratların yapılandırılması ve altyapı ihalelerinin optimizasyonunu yürüttüklerini ve projelerde partner arama, altyapı ve enerji projelerinin kredilendirilmesi alanında destek verdiklerini aktaran Macun, Marubeni, EDF, Masdar gibi global çapta büyük şirketlerle çalıştıklarını söyledi. Macun, Avrupa dahil olmak üzere tüm pazarlarda temiz ve sürdürülebilir altyapı yatırımları ile ekonominin canlandırılmaya çalışıldığını belirterek, “Borçlanma paritelerini uçlara götürmeyen bir yapılanma ve makul düzeyde nakit yaratma kapasitesi varsa şirketler kredilendirme açısından cazip hale geliyor. Enerjisa hem bizim açımızdan hem de global açıdan önemli bir anlaşmaydı. Tamamen yerli ve uluslararası ticari bankalar ile yapıldı. Bu açıdan çok istisnai bir başarıdır. Biz bu işlemle birlikte gelecekteki projelerin finanse edilebileceğini, böyle bir işlemin mümkün olabileceğini göstermiş olduk. Örneği çok rastlanmayan bir proje oldu. Bilanço altyapısı güçlü, aktifleri güçlü ve borçlanma düzeyi makul şirketler için pozitif finansal fırsatlar çıkabiliyor.”
Fark yaratacak projeler
Türkiye’de irtibat bürosu kurduklarını vurgulayan Macun, önümüzdeki dönemde Türkiye piyasasına daha fazla yoğunlaşma kararı aldıklarını kaydetti. Macun, Türkiye’yi uluslararası işlemlerde kullanacakları bir merkez olarak gördüklerine işaret ederek, “Sırf Türkiye piyasasında değil dış pazarlardaki projelerimiz için de Türkiye ekibimizi büyütüyoruz. Sektörde fark yaratacak daha fazla projeye imza atmayı amaçlıyoruz. Piyasanın nabzını tutarak, katma değer yaratacak işlemler gerçekleştireceğiz” dedi.
Riske bakış açısı değişti
Pandemi döneminde finansman ihtiyacının çok önemli hale geldiğini dile getiren Macun, borçlanmaya yatkın bir global ortamın tekrar oluşacağını beklediklerini ifade etti. Macun, özellikle kredilendirme kuruluşlarının riske bakış açısının biraz katılaştığına değinerek, şunları söyledi: “Hükümetlerin yeni altyapı ihaleleri olacaksa mutlaka ilgi olacaktır. Şu anda yeni hastane, ulaşım altyapı ihalelerini bekliyoruz. Biz genelde karmaşık ve zor ortamları seviyoruz çünkü katma değerimizi gösterme şansımız doğuyor. Bizim işimiz önemli kırılım noktalarında pozitif dinamiği yaratmak.”
Cranmore Partners Hakkında
Abu Dabi merkezli Cranmore Partners, finansal danışmanlık sektöründe çok deneyimli bir isim olan Yusuf Macun tarafından 2016 yılında kuruldu. Şirketin Londra, İstanbul, Singapur, Delhi ve Madrid’de temsilcilikleri bulunmaktadır. Cranmore Partners, enerji, su, yenilenebilir enerji kaynakları ve altyapı yatırımlarının finansmanı konusunda Ortadoğu ve Afrika bölgelerine odaklanmıştır.
Brisaspor, Uluslararası Dağ Bisikleti Müsabakalarından 16 Madalya ile Döndü
Brisaspor, Türkiye Bisiklet Federasyonu ve Uluslararası Bisiklet Birliği (UCI) iş birliğiyle organize edilen Uluslararası Dağ Bisikleti (Mtb) müsabakalarında, üç farklı klasmanda 16 madalyanın sahibi olarak başarısını bir kez daha kanıtladı.
Türkiye’nin bisiklet sporunda öncü takımlarından Brisaspor, Türkiye Bisiklet Federasyonu ve Uluslararası Bisiklet Birliği (UCI) 2020 faaliyet programında yer alan müsabakalarda güçlü bir performans sergiledi.
Rekabetin yoğun bir şekilde yaşandığı yarışlarda, Brisasporlu sporcular 16 madalya ile başarılarını gözler önüne serdi. Brisaspor, Elit Erkekler klasmanında 2 Altın, 3 Gümüş, 1 Bronz madalya, Elit Bayanlar klasmanında 5 Bronz madalya ve Genç Erkekler klasmanında 1 Altın, 4 Gümüş madalya kazandı.
17- 24 Eylül tarihleri arasında Kayseri’de gerçekleştirilen Uluslararası Dağ Bisikleti (Mtb) müsabakaları ulusal ve uluslararası arenadan pek çok sporcunun katılımıyla düzenlendi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Uluslararası yatırımcılar Türkiye’nin ekonomik zaferlerine katkı sağlamaya devam edecek
Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Başkanı Ayşem Sargın, 30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle yayınladığı açıklamada, “30 Ağustos zaferinin 98’inci yılında başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere cumhuriyetimizin kurucularını saygı ve minnetle anıyoruz. YASED olarak, ülkemizin sürdürülebilir kalkınma ve rekabetçiliğini geliştirerek, elde edeceği ekonomik zaferlere katkı sunmaya devam edeceğiz” dedi.
Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Başkanı Ayşem Sargın, 30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle yazılı bir açıklama yayınladı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atılmasını sağlayan büyük zaferin 98. yılını kutlarken, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Kurtuluş Savaşı şehit ve gazileri ile cumhuriyetin kurucularını saygı ve minnetle andıklarını söyleyen Ayşem Sargın, şöyle devam etti:
“Bugün de ülkemizin ekonomik zaferlere yenilerini eklemesi gerekiyor. YASED olarak, ülkemizin sürdürülebilir kalkınma ve rekabetçiliğini geliştirerek, elde edeceği ekonomik zaferlere katkı sunmaya devam edeceğiz. Türkiye’nin uluslararası yatırımcıları olarak, ülkemizin potansiyeline inanıyoruz ve her zaman olduğu gibi bugün de uzun vadeli başarımıza odaklanıyoruz.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)