Dünyayı yeniden şekillendiren Covid-19 salgını, yerli üretimin bir ülkenin sürdürülebilir ekonomik performansı için önemini bir kez daha ortaya koydu. Pandeminin ilk evrelerinde ülkelerin içe kapanması ve art arda gelen ithalat yasakları üretimde dışa bağımlılığı en aza indirgemenin gerekliliğini hatırlattı. Salgının ilk şoku ile yaşanan panik market raflarını boşaltırken tüketicilerin en büyük korkusu gıdaya ulaşamamak oldu. Bu dönemde özellikle tarım sektörünün stratejik öneminin daha iyi anlaşıldığını belirten Yayla Agro Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Gümüş, “Ülkeler ancak dışa bağımlı olmayan bir üretim anlayışı ile ayakta durabilirler. Bugünün ve geleceğin en önemli sektörlerinden tarımda da yapılması gereken millileşmektir. Bu noktada sözleşmeli tarımı önemsiyor ve çiftçilerimizi destekliyoruz. Türkiye’de üretimi yeterli seviyede olmayan ürünler dışındaki tüm ürünlerimizi yerli üreticilerden sağlıyoruz. Yerli Malı Haftası’nın yerli ürünlerin önemi noktasında toplumsal farkındalığın artmasına vesile olmasını umuyorum” dedi.
Resmi adı Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası olan Yerli Malı Haftası, 1949 yılından bu yana ülkemizde her yıl 12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanıyor. Toplum genelinde tüketim bilincini henüz çocuk yaştayken geliştirmeyi amaç edinen hafta aynı zamanda yerli üretimi ve yerli ürün tüketimini destekliyor. Böylece toplumun ihtiyaçlarını ülkemizin öz kaynaklarından karşılamayı, dışa bağımlılığı azaltarak kendi kendine yetebilen bir ülke olmamızın önünü açmayı hedefliyor.
Yerli Malı Haftası dolayısıyla yayınladığı mesajda “Covid-19 salgını tarım sektörünün stratejik önemini ortaya koyarken gıdaya ulaşmada yerli üretimin önemini de teyit etti” diyen Yayla Agro Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Gümüş, açıklamalarına şu sözlerle devam etti:“Koronavirüs gıda sektörünü tüketim açısından teğet geçmiş olsa da yeni dünya düzeninde tarıma yatırım yapmayan ülkelerin şansı olmadığını da ortaya koydu. Gıdada arz güvenliğini garantiye almak en büyük önceliklerden biri haline geldi. Bugün sadece pandemi değil küresel iklim değişikliği ve su kaynaklarının azalması da karşımızda birer tehdit olarak duruyor. Bu doğrultuda stratejik öneme sahip olan tarımda millileşme önceliğimiz olmalıdır. Türk tarımının kalkınmasında Devlet, çiftçi ve özel sektörün işbirliği büyük önem taşıyor. Çiftçiler daha fazla desteklenerek tarım özendirilmelidir. Kırsal yaşam koşulları iyileştirilmeli, gençlerin de bu alandaki fırsatları görüp tarımı modası geçmiş bir iş kolu olarak okumaktan vazgeçmeleri sağlanmalıdır. Yayla Agro olarak Türkiye çapında birçok ilde sözleşmeli tarım yaparak Anadolu’nun bereketli topraklarını alın terleriyle işleyen yüzlerce çiftçimizi destekliyoruz. Türkiye’de üretimi yeterli seviyede olmayan ürünler dışındaki tüm ürünlerimizi yerli üreticilerden sağlıyoruz. Son yıllarda sağlıklı beslenmenin trend olması önümüzde önemli bir fırsat oluşturuyor. Geleneksel lezzetlerimiz, hepsi altın değerinde olan ata tohumlarımız, katkısız koruyucusuz ürünlerimizle genç kuşaklarımızı sağlıklı nesiller olarak geleceğe hazırlamak hepimizin borcu.”
Tarımda dışa bağımlılığı azaltmak için yerli üretimin artışının büyük önem taşıdığını söyleyen Hasan Gümüş, açıklamalarını şu sözlerle bitirdi: “Toprağımızın zenginliği ve çiftçimizin alın teri ile yetişen gıdamızın kıymetini bilmeliyiz. Tarımda verimlilik artışı, yeni teknolojilerin kullanımı ve çiftçilerin desteklenmesi ile yerli üretimi mevcut seviyelerin üzerine çıkarma potansiyeline sahibiz. Yerli üretime verilecek desteklerle sağlanan bu artış gıda güvenliğimizi de garantiye alacaktır. Ayrıca gerek ürün gerekse üretim kalitesinde sanayicilerimizin çok iyi bir noktada olduğu unutulmamalı. Ülke insanımızın ihtiyacını karşılarken çiftçimizin emeğini inovatif ürünlere dönüştürüp dünyanın dört bir yanına da ihraç ediyoruz.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Etiket arşivi: Yerli
Türkiye’nin ‘Yerli yarı otomatik şanzımanlı’ CASE IH Traktörleri şimdi de dünya pazarlarında
TürkTraktör’de üretilen yarı otomatik şanzımanlı Case IH Farmall M serisi dünya çiftçilerinin kullanımına sunulacak.
TürkTraktör’ün ‘premium markası’ Case IH, yeni traktör serisini iç pazarın yanı sıra dünya çiftçileri ile de buluşturuyor.
Case IH Farmall A Serisi traktörler, ‘Türkiye’nin ilk yerli yarı otomatik şanzımanlı traktörü’ olarak 2019 yılından beri çiftçilere sunuluyor. Case IH’in son 5 yılda pazara sunduğu 7 yeni seri arasında yer alan bu traktörler, Farmall M serisi olarak, dünyanın tarımdaki öncü pazarlarına ihraç edilmeye başlanıyor.
TürkTraktör Genel Müdürü Aykut Özüner, Case IH Farmall M’in ihracatı ile ilgili açıklamasında, “TürkTraktör olarak yerli üretimimiz ve 130’dan fazla ülkeye gerçekleştirdiğimiz ihracatımız ile ekonomiye katkı sağlamaya devam ediyoruz. ‘Türkiye’nin ilk yerli yarı otomatik şanzımanlı’ traktörlerini Case IH Farmall M serisi ile, dünya tarımının hizmetine sunarken, hem yerli üretimin hem de ihracatımızın gücünden aynı anda yararlanıyoruz” yorumunu yaptı.
Türkiye’de üretilen traktörler, Case IH’in dünya pazarlarındaki payını da artıracak
2020 yılının ilk 9 ayında gerçekleştirdiği satışla, Türkiye pazarındaki payını büyüterek yüzde 6,6’ya taşıyan Case IH, özel tasarımları, yüksek performansı ve teknolojiyi bir arada sunan ürünleri ile dünyanın farklı ülkelerindeki pazar payını da artırmayı hedefliyor.
Yarı otomatik şanzıman teknolojisinin her türlü tarımsal faaliyete uygun vites seçenekleri ile büyük bir kullanım kolaylığı sunduğunu ifade eden Aykut Özüner, “Böylelikle çiftçiler hem zamandan hem de yakıttan ciddi tasarruf sağlarken, güçlü hidrolik donanımlar ile de en ağır tarımsal ekipmanları bile yüksek verimde kullanabiliyorlar. Bu teknolojiyi yerli üretim olarak dünya tarımının en büyük ve önemli bölgelerinin başında gelen Asya, Afrika, Ortadoğu ve Meksika gibi pazarlara sunmak ise bizler için daha da anlamlı” dedi.
Aykut Özüner, bu segmentte Case IH’in Güney Afrika ve Meksika pazarlarında önemli paylara sahip olduğunu ve Farmall M ile sunulan yeni opsiyonlarla markanın gücünü daha da artıracaklarını vurgulayarak açıklamalarını şöyle tamamlıyor: “Planlanan ihracat ile, Case IH Farmall M serisinin 2020’de kendi segmentindeki Güney Afrika’daki pazar payını artırmaya destek olmayı hedefliyoruz. Ar-Ge ve üretimgücümüzden daha fazla yararlanarak önümüzdeki yıllarda da sadece yurt içinde değil; dünya pazarlarında da etkinliğimizi daha yukarı seviyelere taşıyacağız.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
WorldFood Istanbul’da Sahne Yerli Girişimlerin: Ürünleri Korumak İçin Pestisitlere İhtiyacımız Kalmayacak!
Birbirinden farklı konu ve konuklarıyla gıda sektörünün geleceğini belirleyen Uluslararası Gıda Ürünleri Teknolojileri Fuarı – WorldFood Istanbul, dördüncü ve son günündeki son panelde gıda sektörüne yön veren yerli girişimcileri ağırladı. Fuarı uzaktan takip etmek isteyen ziyaretçiler de paneller ve etkinlikleri, Youtube platformundan izledi.
Uluslararası Gıda Ürünleri Teknolojileri Fuarı – WorldFood Istanbul’un son gününde sektörün girişimcileri; Nanomik Kurucu Ortak & CEO Buse Berber Örçen, HyggeFoods Company Kurucu & CEO Emine Yılmaz, The Snack Haus Kurucusu Hazel Topçu ve Vahaa Kurucu Ortak & CBDO Nehir Gülşen Boyacıoğlu sunumlarıyla yeni nesil çözümlerini katılımcılar ile paylaştı.
Pestisitler Yerine Doğal Koruyucu
İlk olarak sahne alan Nanomik Kurucu Ortak & CEO Buse Berber Örçen, mikroorganizmaların etkileşimi sonucu ortaya çıkan küflenme nedeniyle, meyve ve sebzelerin yüzde 25’inin israf olduğunu paylaşırken, “Birleşmiş Milletler verilerine göre dünya geneli için bu rakam 465 milyar ton sebze ve meyveye denk düşüyor. Ürün kaybını önlemek içinse pestisit kullanılıyor. Ancak, pestisitler hem insan sağlığına zararlı hem de doğada parçalanmıyor. Ayrıca, tüm dünyada her yıl 30 milyon çiftçi ve ailesinin zehirlenmesine neden oluyor” dedi.
Nanomik olarak burada devreye girdiklerini, bitkilerin küflenmesini önleyen molekülleri, laboratuvar ortamında kimyasallar kadar güçlü hale getirdiklerini belirten Örçen, “Çift katlı bir kapsama sistemine hapsettiğimiz moleküller, gerekli veya acil durumlarda devreye girerek, herhangi bir kimyasal kullanımına gerek kalmaksızın, doğal yollardan sebze ya da meyvelerin küflenmesini önlüyor” dedi. Üzüm bağlarında gerçekleştirdikleri çalışmalarda yüzde 91 oranında başarı sağladıklarının altını çizdi. Örçen, kimyasal koruyucular ile aynı önleme oranı elde ettikleri çalışmalarının yanı sıra, sebze ve meyvelerin pestisitlerden arınması için evde kullanılmak üzere de bir ürün geliştirdiklerini paylaştı.
Sürdürülebilir Bir Dünya İçin Bitkisel Proteinler
Ardından söz alan HyggeFoods Company Kurucu & CEO Emine Yılmaz ise sürdürülebilir bir ekosisteme katkı sunmak adına, bitkisel proteinlerin gerekliliğini ve önemine dikkat çekti. Tüm dünyada protein pazarının 52 milyar dolarlık bir hacmi olduğunu, bitkisel protein pazarının ise Pazar hacminin şu an için 19 milyar dolara ulaştığını belirten Yılmaz, “Bitkisel proteinlerin tüm temel aminoasitleri içermesinin yanı sıra daha küçük alanlarda daha az su tüketimi ile üretimi, sürdürülebilirliğe de katkı sunuyor” dedi.
Yerli Kurutma Teknolojisi ile Yeni Nesil Atıştırmalıklar
Gelişmiş kurutma teknolojileri ile kuruttukları ürünleri, herhangi bir katkı maddesi olmadan uzun raf ömrüyle pazar sunduklarını paylaşan The Snack Haus Kurucusu Hazel Topçu, “Besin değerleri ürünlerin taze halleriyle aynı kalıyor, sadece kurutma işlemi nedeniyle boyutları küçülüyor. Yeni nesil sağlıklı atıştırmalıklar ürettiğimiz faaliyet alanımızda sıfır atık politikası uyguluyoruz. Makine üretimiyle çıktığımız bu yolda geldiğimiz noktada, sıfır atık politikamızda başarı oranımız yüzde 70’e ulaştı. Örnek vermek gerekirse, zeytinin çekirdeğinden filament üreterek makinalarımızda kullanmaya başladık” dedi.
Dikey Tarım ile Evinde, Yemek İstediğin Kadar Yetiştir
Son olarak söz alan Vahaa Kurucu Ortak & CBDO Nehir Gülşen Boyacıoğlu ise dünyada uzun süredir gündemde olan dikey tarım faaliyetlerinin önemi dikkat çekti.
Kendi problemlerine çözüm bulmak amacıyla yol çıkarak –yani, şehirde yaşayan insanların taze ve sağlıklı gıdaya erişimlerinin zorluğu gibi konularda ilk adımlarını attıklarını söyleyen Boyacıoğlu, “Ürünlerin tarladan sofraya ulaşana kadar kat ettikleri yol 2 bin 500 km. Bu sırada da bildiğiniz gibi yüzde 40’ı maalesef israf oluyor. Yanı sıra 30 yıl sonra tüm dünya nüfusunun yüzde 70’inin şehirlerde yaşayacağı öngörülüyor. Yani, bugün yaşadığımız taze ve sağlıklı ürüne ulaşma talebi daha da artacak” sözleriyle küresel trendlerin potansiyellerine dikkat çekti.
Kovid-19 sonrası bireylerin organik beslenme ve yediklerine dikkat etme konusunun daha da önem kazandığını hatırlatan Boyacıoğlu, “Vahaa olarak vizyonumuzu şehirleri griden yeşile çevirmek olarak tanımlıyoruz. Çünkü şehirde yaşayan insanların yaşam alanlarında kendi ürünlerini, kendi kendilerine yetiştirmeleri mümkün olduğunu biliyoruz. Bunun için de akıllı bahçeler ile dikey tarım ekosistemi kuruyoruz. Ekosistem diyorum, çünkü sadece makine tedarik etmiyoruz, ürünün sofraya gelene kadarki sürecinde müşterilerimize destek sunuyoruz” diyerek, geliştirdikleri mobil uygulama ile bu hizmeti sunduklarını, faaliyetlerinde nesnelerin internetini de kullandıklarını paylaştı. Boyacıoğlu, bireylerin tüketebileceği kadar yetiştirmelerine imkan veren girişimleri sayesinde yüzde 70 daha az su tüketimi ile 0 atık ve 0 kimyasal çıktıları ile sürdürülebilir bir sisteme destek sunduklarının da altını çizdi.
Hyve Group Hakkında
Hyve Group, 14 ülkede 17 global ofisi ve 1.000’in üzerinde deneyimli personeliyle dünya genelinde 120’yi aşkın etkinlik düzenleyen uluslararası bir fuar şirketidir. Hyve Group, amacı dünyanın her köşesinden gelen müşterilerin olağanüstü anlar paylaştığı ve sektör inovasyonunu şekillendirdiği kaçırılmayacak etkinlikler düzenlemek olan yeni nesil bir fuar şirketidir. Hyve Group plc, Dönüşüm ve Büyüme (TAG) programının ardından Eylül 2019’da ITE Group plc’nin yeni ismi olarak duyuruldu. Vizyonumuz, dünyanın en önde gelen içerik odaklı ve mutlaka gidilmesi gereken etkinlik portföyünü oluşturarak müşterilerimize muazzam bir deneyim ve yatırım getirisi sağlamaktır. Türkiye’de ise Hyve Group gücünü bölgedeki küresel ağdan alarak inşaat (Yapı Fuarı – Turkeybuild İstanbul), turizm (EMITT), kozmetik (BeautyEurasia), gıda (WorldFood İstanbul), raylı sistemler ve lojistik (Eurasia Rail) sektörlerinde Türkiye’nin öncü fuarlarını düzenlemektedir.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Yiğit Özşener: “Usturuplu bir deliyim, yerli yerinde deliririm.”
Her hafta Zorlu PSM %100 Studio sahnesinde Türkiye ve gündeme dair konuları ve farklı ilgi alanlarından ağırladığı sürpriz konuk sanatçıları ile seyirci karşısına çıkan Signal White Now’ın sunduğu “İbrahim Selim ile Bu Gece”nin bu haftaki konuğu, yakışıklı oyuncu Yiğit Özşener oldu.
Her hafta Zorlu PSM %100 Studio sahnesinde Türkiye ve gündeme dair konuları ve farklı ilgi alanlarından ağırladığı sürpriz konuk sanatçıları ile seyirci karşısına çıkan Signal White Now’ın sunduğu İbrahim Selim’in sevilen şovu “İbrahim Selim ile Bu Gece”nin bu haftaki konuğu, yakışıklı oyuncu Yiğit Özşener oldu.
Müzikten, stand-up’a, mizahtan güncel konulara; kültürün her alanına dokunan eğlence dolu dakikalar yaşanan programda Yiğit Özşener’in samimi itirafları da geceye damgasını vurdu.
Kendisiyle ilgili konularda içten tavrıyla dikkat çeken yakışıklı oyuncu Yiğit Özşener, programın sevilen bölümü “Gözlerimin İçine Bak”ta kendisine yöneltilen “Yanınızda mesajlaşan birinin mesajlarına bakar mısınız?” sorusunda verdiği “Şöyle bir gözüm kayar ama yakın gözlüğüm yanımda olmadığı için bakmamın bir problem yaratacağını sanmıyorum.” tüm salonu kahkahaya boğdu. Yine programın aynı bölümünde yöneltilen “Kız arkadaşınızın günlüğünü bulsanız okur musunuz?” sorusuna da dürüstçe “Bir başını bir de sonunu okurum eğer heyecanlıysa o zaman aralarına da bakarım.” sözleriyle yanıt vermesi seyircileri güldürdü.
Kendisinde en katlanamadığı özelliğinin acelecilik olmasından bahseden Özşener, hem sonuca çabuk ulaşmak istemesinin hem de o sonuca ulaşırken olan detayların da tam ve eksiksiz olması için verdiği çabanın kendisini yorduğunu belirtti. Mühendislik bölümü mezunu olmasının yanı sıra İngilizce öğretmenliği gibi farklı alanlarda da zamanında çalıştığını anlatan çok yönlü oyuncu en büyük hayallerinden birisinin müzik yapmak olduğunu ve “rock” müzik yapanları çok kıskandığını da itiraf etti.
Kendisini “Usturuplu bir deliyim, yerli yerinde deliririm.” sözleriyle tanımlayan yakışıklı oyuncunun samimi tavırları stüdyoda eğlenceli anlar yaşattı. Sahnelerdeki ve sanat kariyerindeki 25 yılının içerisinde olan yakışıklı oyuncu, Şahika Tekand ile tek kişilik yeni bir oyun projesi üzerinde çalıştıklarını ve koşullar uygun olduğunda sahnelemesine başlayacaklarının da müjdesini verdi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Yavru Vatanın Yerli Solunum Cihazı MÜSİAD Expo’da
Yakın Doğu Üniversitesi İnovasyon Merkezi tarafından geliştirilen yoğun bakım solunum cihazı, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) tarafından TÜYAP İstanbul Fuar ve Kongre Merkezi’nde, 18-21 Kasım 2020’de düzenlenecek “MÜSİAD Expo 2020” fuarında ilk kez sergilenecek.
Yazılım, donanım ve tasarımı tamamen Yakın Doğu Üniversitesi bünyesinde yapılan solunum cihazı, 6 aylık bir araştırma geliştirme süreci sonunda kullanıma hazır hale getirildi. Bütün dünyada COVID-19 pandemisinin ikinci dalgasının yaşandığı bu günlerde, ülkelerin sahip olduğu yoğun bakım kapasiteleri, salgın nedeniyle gerçekleşen can kayıplarını azaltmak için hayati önem taşıyor. Solunum cihazları ise COVID-19’la mücadelede, solunum desteği ihtiyacı olan hastaları hayatta tutabilmek için en önemli ekipman olarak öne çıkıyor.
Yakın Doğu Üniversitesi’nin geliştirdiği tam fonksiyonlu solunum cihazı, hastanelerin yoğun bakım ve acillerinde kullanılmak üzere geliştirildi. Böylece başta KKTC ve Türkiye olmak üzere, talep gelen ülkelerin yoğun bakım kapasitelerini artırmak hedefleniyor.
Prof. Dr. İrfan Suat Günsel: Solunum Cihazının Seri Üretimi 2020 Bitmeden Başlayacak.
Bütün dünyayı etkisi altına olan COVID-19’la mücadelede sahip olunan solunum cihazı sayısının önemine vurgu yapan Yakın Doğu Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. İrfan Suat Günsel, Yakın Doğu Üniversitesi mühendislerince geliştirilip, seri üretime hazır hale getirdikleri solunum cihazının seri üretiminin 2020 bitmeden başlayacağını söyledi. Prof. Dr. Günsel, “Yakın Doğu Üniversitesi ve Girne Üniversitesi bilim insanları ile üniversite hastanelerimizin doktorları, Günsel mühendisleri, inovasyon ekiplerimiz, 3D Laboratuvarı ve mühendislerimiz, salgının başladığı ilk günlerden itibaren yoğun bir çalışma ile COVID-19 salgınıyla mücadelede en ön safta yer almaya devam ediyor” ifadesini kullandı.
Ahmet Çağman: Solunum Cihazı, Simülasyon Testlerini Başarıyla Geçti
Solunum cihazlarının hasta sağlığını doğrudan etkilediğini ve hata payına yer olmadığını belirten Yakın Doğu Üniversitesi İnovasyon ve Bilişim Teknolojileri Merkezi Müdürü Ahmet Çağman, seri üretime hazır hale getirdikleri solunum cihazının, oluşturulan simülasyon ortamında, doktor kontrolünde gerçekleştirilen bütün testleri geçerek başarısını kanıtladığını vurguladı. Geliştirdikleri solunum cihazında son teknolojiyi kullandıklarını söyleyen Çağman, şu an hastanelerde kullanılan solunum cihazlarının başta körük olmak üzere birçok mekanik parçaya sahip olduğunu belirtti. Yakın Doğu Üniversitesi İnovasyon Merkezi tarafından geliştirilen yoğun bakım solunum cihazı ise yazılımla dijital olarak kontrol edilebiliyor, körüksüz ve daha az mekanik parçaya sahip. Solunum cihazı, yeni nesil türbinli özel olarak tasarlanmış bir motor ve özel kontrol yazılımı ile yüksek basınç verimliliği, yüksek akış kapasitesi ve düşük güç tüketimi ile sessiz çalışıyor. Eski nesil ventilatörlere kıyasla daha az hareket eden parçadan oluştuğu için arızalanma riski daha düşük ve bakım gideri de daha az.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)