Etiket arşivi: Z

KONUTDER Başkanı Z. Altan Elmas: 10 aylık veriler al iştahının devam ettiğini gösteriyor

2020 Ekim ayı konut satışları Türkiye’de bir önceki yılın aynı ayına göre % 16,3 azalarak 119 bin 574 oldu. Konut satışlarında, yine İstanbul 22 bin 270 konut satışı ve yüzde 18,6 ile en yüksek paya sahip oldu. Haziran’dan itibaren hükümetin teşvikleri ve gayrimenkul firmalarının kampanyalarıyla ivme gösteren konut satışlarımız Ağustos’ta konut faizlerinin yüzde 1’in üzerine çıkmasıyla kademeli olarak bir düşüşün de yaşanacağını öngörüyorduk. Geçen aya göre bir düşüş olsa da büyük bir düşüşten söz edemeyiz. Talep hala var. Vatandaşlarımız konut almaya devam ediyor. Bu rakam, son 5 ayın en düşük rakamı olsa da tarihsel ortalamalara göre belli bir seviyeyi koruduğu anlaşılıyor.
İpotekli satışta düşüş trendi devam ediyor
Ekim ayında en büyük kayıp ipotekli satışlarda yaşandı; ipotekli satışlar, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 49,3 azalışla 25 bin 566 olarak gerçekleşirken toplam konut satışları içinde ipotekli satışların payı ise yüzde 21,4 oldu. Buradaki kaybın nedeni ise Ağustos başından itibaren devam eden faizdeki artıştan kaynaklanmaktır. Buna karşılık diğer satış türleri dediğimiz kısım küçük de olsa üzerine koyabildiğini görüyoruz. Bu kısımda, Ekim ayında Türkiye genelinde bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 1,7 artarak 94 bin 8 konut el değiştirdi.
10 aylık veriler al iştahının devam ettiğini gösteriyor
Ekim 2020 konut satış rakamlarında düşüş görülse de Ocak – Ekim ayları arasında 1 milyon 280 bin 852 konutun satıldığını görüyoruz. Bu oran bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 27’lik bir farkla artış gösterdi. Aylık bazda düşüşe rağmen büyük tabloya baktığımızda vatandaşlarımızda al iştahının devam ettiğini görmekteyiz. Pandemi dönemini yaşadığımız karantina sürecindeki ayları dışında tutarsak geçen yıla oranla elde ettiğimiz bu artış ciddi bir başarıdır.
Deprem gerçeği vatandaşı birinci el konuta yöneltmeli
Ekim ayında Türkiye genelinde birinci el konut satışlarının bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 26,3 azalarak 36 bin 976 olduğunu görüyoruz. Toplam konut satışları içinde ilk satışın payı yüzde 30,9 oldu. Bu önemli bir dilimi oluştursa da bu oranın daha artmasını umut ediyoruz. Çünkü deprem denilen bir gerçekle yaşıyoruz. Hükümetimizin, kamu bankalarının teşvikleri ile dönem dönem kredi oranlarını düşüren adımlar atılıyor. Özel sektör olarak bizler de kendi kampanyalarımızla vatandaşlarımızın ev almasını kolaylaştırmaya çalışıyoruz. Bugün kamu bankaları tarafından özellikle birinci el konutlar için sunulan 120 ayda 0.99 faiz oranı aslında büyük bir fırsat. Ancak insanlarımız deprem gerçeğini unutuyorlar ve ikinci el binalardan ev sahibi olmayı tercih ediyorlar. Elbette her vatandaşımız, ev alırken bütçesine göre hareket etmelidir ancak bizim önerimiz, ciddi bir ön araştırma yapmaları, birinci el konutları tercih etmeleri ve deprem gerçeğini asla akıllarından çıkarmamaları olur. Özellikle İstanbul’da büyük bir depremin beklendiği konusunda tüm bilim insanları hemfikir ve bunu sürekli dile getiriyorlar. Buna karşılık rakamlara baktığımızda İstanbul’da satılan toplam konutların yüzde 71,3’lük kısmının ikinci el olduğunu görüyoruz. Beklenen büyük İstanbul depremini düşününce bu rakam tam tersi olmalı. Böyle bir tehlikeyle burun buruna yaşarken ev alırken tercihleri sıfır konutlara yöneltmek gerekiyor. Diğer yandan ikinci elde faiz oranlarına baktığımızda, 1.50’ler civarında. 500 bin TL’lik bir kredide birinci el toplam maliyetiyle ikinci el toplam maliyeti arasında yaklaşık %15’lik bir fark var. Ve bu fark pozitif anlamda birinci elden yana. Özellikle Merkez Bankası’nın faiz artırımına gitmesinin beklendiği şu sıralarda 0.99’luk mevcut kampanyalar büyük bir fırsat oluşturuyor.
Yabancıya satış devam ediyor, sektör ülkeye döviz kazandırmaya devam ediyor
Yabancıya satışta yüzde 23’lük bir artış görüyoruz. Ekim ayında yabancı alıcılara 5 bin 258 konut satışı gerçekleşti. Bu çok iyi bir rakam. Bu Ekim ayında yaklaşık 800 milyon dolar döviz girdisi demektir. Eylül – Ekim aylarında 1,5 milyar doları aşan bir döviz girdisi sağlanmıştır. İlk sırayı 2 bin 458 konut satış ile İstanbul alıyor. Ve İstanbul’u 928 konut satışı ile Antalya takip ediyor. Seyahat yasaklarının kalması ve özellikle geçtiğimiz haftalara kadar yüksek seyreden döviz kurunun yabancı yatırımcı için cazip etkilerini biz de sektör olarak konut satışlarımızda görmeye devam ettik. Bundan sonra da ülkemiz, dünyanın her yerinden vatandaşlar için yatırım tercihi olmaya devam edecektir.
Peşin satışlara yönelim sürüyor
İpotekli satışlardaki düşüşün yanı sıra yine peşin satışa yöneliminin sürdüğünü görüyoruz. Türkiye genelinde bir önceki yılın aynı ayına göre diğer satışların yüzde 1,7 arttığını görüyoruz. Peşin alım adetleri küçükte olsa artışına devam ediyor. Birinci el satışların toplam içerisindeki payı yüzde 30.1 oldu.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

​Z kuşağı siyaseti etkileme gücünde mi?

Dijital dünyada yetişen genç neslin, her şeyin çok daha farkında ve sürekli sorgulayıcı davrandığına dikkat çeken Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, dünyanın gelişmesine olumlu katkı sağlayacağını düşündüğü gençlerin bilgelik rehberliğine ihtiyaçları olduğunu söyledi. Z Kuşağının günümüzde siyaseti etkileme gücünü elinde bulundurduğunun altını çizen Tarhan, hareketli, enerjik ama yalnız bu kuşaklarla aynı dili konuşmak gerektiğini vurguluyor.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Dünya Sağlık Örgütü’nün Dünya Ruh Sağlığı Günü teması olarak bu yıl “Değişen dünya ve gençlik” olarak seçmesinin manidar olduğunu belirterek, önemli değerlendirmelerde bulundu.
Z kuşağı Trump’ı sabote etti
Dünya Ruh Sağlığı Günü için bu sene ruh sağlığında değişen dünya ve gençlik konusunun seçildiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan sözlerine şöyle devam etti:
“Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün vurguladığı gibi psikolojik sağlamlık ve dayanıklılık seçildi. Bunun seçilme nedenlerinden biri de Donald Trump. Trump, geçtiğimiz Haziran ayında pandemi sonrası için seçim kampanyası başlattı. Seçim kampanyasında büyük bilet satışı olmuş. Her taraf doluyor fakat stada bir geldiklerinde sadece 3’te 1’i kadar katılım olduğunu görmüşler. Katılımın az olmasının nedenleri araştırılınca Z kuşağı gençlerin Tiktok üzerinden bir grup kurdukları, insanlara gitmeyecekleri halde bilet aldırdıkları fark ediliyor. Müthiş bir ofsayt durumu söz konusu oldu ve bu olay basına yansıdı. Bir nevi Trump’ı sabote ettiler.”
Osmanlı’da da örneği var
Z Kuşağının dünyadaki bir çok ülkede etki gösterdiğine dikkat çeken Tarhan, “İnsan haklarıyla ilgili dini radikalizm ve dini faşizm gibi bütün korkutucu iklime rağmen coğrafyasında Nobel barış ödülü alan Zoomer kuşağı var… 22 yaşlarında insan hakları aktivisti Malala Yusufzay. O çok iyi bir zoomer, yani internet aktivisti. Dini radikalizm ve dini faşizmi gençlik alt üst etti. Her taraftan bunun gibi düşünen bir kuşak geliyor. Diğer taraftan ABD’de zoomer olarak bilinen Z kuşağı, Amerika’da seçimleri etkileyecek. Z Kuşağının siyaseti etkileme gücü var, bunu görüyoruz. Öyle ki bunu biz Osmanlı’nın son dönemlerinde de gördük, sürpriz bir şey değil. Sultan Abdülhamit birçok imar faaliyeti yaptı, insanları korudu hatta öyle ki birçok kişinin öksüz kalmamasını sağladı. Fakat onun yetiştirdiği kuşak onu indirdi, ikinci kuşak da Osmanlı’yı sonlandırdı. Abdülhamit gençleri yetiştirdi, korudu ama onlarla aynı dili konuşmayı başaramadı. Bu kuşak siyaseti etkileme gücüne sahip. Buradan çıkarılacak dersler var” dedi.
Gençlerle aynı dili konuşmak gerekiyor
Gençlerin anladığı dili yakalamak gerektiğine dikkat çeken Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şu andaki gençler insanlık tarihinde dijital ortamda doğan ilk nesil. Özellikleri nedeniyle sosyal medyada onlar yerli, biz göçmeniz. Televizyon kuşağı vardı, radyo kuşağı vardı, sosyal medya şu anda hayatımızın çok önemli bir gerçeği oldu. Bu sosyal medya kuşağı, insanların davranış kalıplarını değiştiriyor. Bu kuşağın ikinci bir özelliği ırk konusunda hiç tutucu değiller. Z kuşağı gençlere bakıyorsunuz siyah beyaz hiç ayrım yapmadan müthiş bir grup oluşturuyorlar. K-POP’a bakıyorsunuz cinsel kimliği bile yok sayıp reddediyorlar. Bunların üçüncü özellikleri ise her şeyi sorgulamaları. Sorgulamadan inanmıyorlar. Bu kuşakla irtibat kurmak istiyorsak onlarla aynı dili konuşmayı başarmamız gerekiyor. Onlara parmak sallayarak, kafa tutarak davranışlarını düzeltmek mümkün değil çünkü eski kuşaklar yokluk içinde psikolojik olgunluğa erişmeye çalıştı. Ama bu kuşak varlık içinde psikolojik olgunluğa yetişmek zorunda. Varlık içinde psikolojik olgunluğa erişmek için özel yöntem kullanılır. Bu kuşağa psikolojik olgunlaşmayı, sağlamlığı, dayanıklılığı öğretmek gerekiyor. Son derece konformist bir kuşak ve son derece de benmerkezci bir kuşak. Dünyayı kendi etrafında dönüyor gibi görüyorlar. Zekiler, duygusal olarak da zekiler ama dayanıklılık ve doyum erteleme becerilerinin geliştirilmesine ihtiyaçları var. Bunu yapamazsak Z kuşağı kayıp kuşak olacak.”
Gençler özgürlük, barış, eşitlik ve adalet istiyor
ABD’de maddi refahın yüksek olmasına karşın intihar vakalarının artış gösterdiğine de dikkat çeken Tarhan sözlerini şöyle sonlandırdı:
“İleri yaşlarda yalnızlık artmış, anti depresan tabletler ekmek peynir gibi satılıyor. Manevi ve ruhsal refah yok. Onun için ayrıca projeler yapılıyor. Teknoloji kime hizmet için var? İnsanlığın geneli için mi yoksa dünyaya hâkim olmak, güç odakları ve küresel sermayenin ayakta kalması için mi var? Dünya kaynaklarının yüzde 25’ini ABD kullanıyor. Bu sürdürülebilir değil, küresel adaleti getiremez, bir yerde patlak verecek. Gençler her şeyin daha çok farkında, sürekli sorguluyorlar. Gençlerin dünyanın gelişmesine olumlu katkı sağlayacaklarını düşünüyorum.Ama bu yolda onların bilgelik rehberliğine ihtiyaçları var. Onlar iyi niyetliler fakat önlerine seçenek sunulmazsa yanlışın içerisinde kaybolup giderler. Zalim ve acımasız yerine özgür olmak istiyorlar. Özgürlük, hürriyet, müsavat, adalet ve uhuvvet. Adalet ve barış istiyorlar. O yüzden Dünya Sağlık Örgütü’nün bu dönemdeki Dünya Ruh Sağlığı Günü’nün konusunu ‘Değişen dünya ve gençlik’ yapması çok manidar. 16-24 yaşındaki kuşak hareketli, enerjik ama yalnız. Dijital bağımlılığın esiri durumundalar. Bu gençlerle aynı dili konuşmamız gerekir.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Z Kuşağına büyük bir ilgi

Kuşak Araştırmacısı Evrim Kuran’ın, büyük ses getiren son kitabı “Z: Bir Kuşağı Anlamak” kısa sürede 6. baskıya ulaştı.
Türkiye’de yaptığı kuşak araştırmalarıyla dikkat çeken ve bu konuda ilklere imza atan Evrim Kuran, ikinci kitabı olan “Z: Bir Kuşağı Anlamak”ta Türkiye’nin bilinen ve bilinmeyen Z kuşağını, etkileyici ve akıcı bir anlatımla gözler önüne seriyor. Z: Bir Kuşağı Anlamak, kitapseverlerin yoğun ilgisiyle karşılaştı ve 6. baskısıyla raflarda.
Z: Bir Kuşağı Anlamak, geniş bir sahada gerçekleştirilen titiz bir araştırmanın sonuçlarından yola çıkarak hazırlandı. Birbirinden çok farklı şartlarda ama aynı küresel köyde yaşayan Z kuşağı bireylerin gerçekleri, mücadele alanları, zenginlikleri ve giderek sevgisizleşen dünya için yaratabilecekleri farklılıklarını anlatan kitap Evrim Kuran’ın akıcı diliyle, kendine has tarzıyla bir solukta okunuyor.
Yazar Evrim Kuran, kitaba olan ilgiden memnuniyet duyduğunu belirterek; “Öncelikle verdiğimiz emeğin karşılığını almanın beni son derece mutlu ettiğini söylemeliyim. Z kuşağını anlamaya çalışanların ve bizzat bu kuşağın kendisinin ilgisi beni bir sonraki kitap için oldukça motive ediyor. Elbette ki Türkiye’nin farklı kentlerinde postacıların veya sayaç okuyucuların bile gitmekten imtina edebildiği mahallelere yüz yüze görüşmeler yapmak için girmek çok kolay bir karar değildi. Fakat bu kitabı yazarken sadece şanslı çocukların olduğu semtlerden ve mahallelerden yola çıkamazdık. Ben bu kuşağı bir birey, bir araştırmacı, bir anne olarak merakla bekledim. Bugüne baktığımızda da bu çalışmayla ne kadar doğru bir adım attığımı görüyorum.” dedi.
Z kuşağıyla yaşayan ebeveynlere, eğitimcilere, şirketlere önerilerin yanı sıra Z Kuşağının kendisine de önerilerin olduğu Z: Bir Kuşağı Anlamak, Türkiye’nin geleceğine ışık tutuyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)