Geçtiğimiz günlerde Datça’da düzenlenen Fashion Week Türkiye Moda Haftası birçok tasarımcıların katılımıyla gerçekleşirken geceye varoluş hikâyesiyle birbirinden şık koleksiyonlar üreten ünlü modacı İlayda Emir de katıldı. Yaptığı şık tasarımlarıyla podyumda izleyenleri adeta büyüleyen Emir, tasarımlarına olan ilgiden oldukça memnun olduğunu söyledi.
Ünlü oyuncu Meral Kaplan durmak bilmeden çalışmalarına devam ediyor…
İstanbul Ulus’da kurduğu reklam, pr şirketi yanısıra, Dm Joy dergisinin 14. Sayısını çıkaran Meral Kaplan durmaksızın çalıştığı firmalarına bir yenisini ekledi.Açılışını yaptığı Blue Moon Pozitif Yaşam Merkezi’nde kendisini ziyaret ettiğimiz Meral Kaplan’a neler yaptığını sorduk…
Bluemoon yaşam merkezi ne zaman kuruldu ve amacı neydi?
Bluemoon Pozitif Yaşam Merkezi 2022 yılında
Meral Kaplan tarafından kurulmuş bir terapi merkezidir.
Biorezonans Terapisi başta olmak üzere, Psikoloji ve Alternatif tedavi alanlarında alanının uzmanları tarafından hizmet verilmektedir. Derin ve kronik rahatsızlıkları bile değiştirme ye yardımcı olmak ve kalıcı sonuçlar için sağlığı iyileştirmek ve aynı za manda güçlü tedavilerle akut sorunları ele alırken, her müşteriye son teknoloji bir terapi protokolü hazırlamak için dünya çapında doğal ve entegre tıp dünyasının en son gelişmelerini kullanır.
Biorezonans Terapi Nedir?
Biorezonans Terapi, vücudun kendi ken dini düzenleme sistemine yardımcı olmak için doğu enerji tıbbı, homeopati ve kuantum fiziği kavramlarını kullanır. Alerjenler ve diğer stres etkenleri tarafından verilen sinyalleri bastırırken, bağışıklık sistemi ile vücuttaki tüm hücreler arasında geçen şifa sinyallerini artırarak vücuda yardımcı olur. Ba ğışıklık sistemi üzerinde çalışarak, sorunun kökünü iyileştirmeye yardımcı olur ve yalnızca semptomu bastırmakla kalmaz. Bu nedenle, Biorezonans teda visinin etkileri uzun sürelidir ve sorunun ortak kay nağını hedefleyerek birden fazla rahatsızlığın iyileş tirilmesine yardımcı olur.
Biorezonans Terapi bağışıklık sistemini güçlendir diği için sadece hastalıklarla savaşmak için değil, hastalıkları önlemek için de kullanılabilir. Vücudun enerjisini okuma yeteneği, Biorezonans tedavisine özgüdür ve vücudun kendini iyileştirme yeteneği ni geri kazandırarak daha hızlı sonuçlar sunar. Ek olarak, bu tedavi süreci ağrı yönetiminde yardımcı olabilir ve geleneksel tıbbi uygulamalarla birlikte alı nabilir. Biorezonans Tedavisi nazik, non-invaziv bir tedavi metodolojisidir.
Biorezonans Nasıl Çalışır?
1.Adım: Teşhis
Bu, ayrıntılı sonuçlar ve ren iyi tanımlanmış bir süreçtir. Belirli bir ma kine kullanılarak vücu dunuz gıda intoleransı, hormon ve kimyasallar daki dengesizlik ve bak teri, virüs, ağır metaller, mantar oluşumu vb. gibi
2.Adım: Terapi
Terapinin ilk kısmı, bir önceki adımda teşhis edilen dengesizliklerle ilgi lenmeyi içerir.
Terapinin ikinci bölümünde, terapistiniz evde uygulanacak gıda takviyeleri ve tedavileri sağlayacaktır. (Bu talimatlara uymalı ve bol su içmelisiniz.)
3.Adım: Takip
Koşulların ciddiyetine bağlı olarak, terapist zi yaretlerin sıklığını önerecektir.
Her seansta ilerle meniz kaydedilecek ve buna göre tedavi sağlanacaktır.
4.Adım: Bakım
Tedavi seanslarınız tamamlandıktan ve iyileştikten sonra, düzenli takipler için kliniği ziyaret etmeniz önemlidir. Terapistiniz bazı evde terapiler de önerebilir.
Barok Diamond’ın kurucusu Dikran Akdoğan ve ikinci kuşak temsilcisi Corç Akdoğan temsilciliğinde Altın ve Pırlanta Fırsat Günleri kapsamında büyük bir organizasyon düzenledi.
Barok Diamond, yılda dört defa özel günlerin öncesinde gerçekleştirdiği ve tüm ürünlerinin sergilendiği, %40 ila %70 arasında indirimlerin uygulandığı organizasyonda; Aleyna Dalveren, Elif Çesur, Gizem Yılmaz Topan, Yağmur Kalyoncu, Nil Karataş, Buse Turan, Zeynep Mansur, Sedef Güler , Açelya Akkoyun ve Beste Korkmaz gibi magazin ve cemiyet dünyasının ünlü isimleri de yer aldı.
İstanbul Çevre konseyi federasyonu başkanı Bülent Sarıgül bu sene büyük çevre hareketine Start verdiğini ve yönetim kurulu ile projelere başladıklarını açıkladı
İstanbul Büyükşehir belediye başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’nun sivil toplum kuruluşları ile bir araya geldiği iftar yemeğine İstçef Yönetim Kurulu ile katılan Bülent Sarıgül yaptığı açıklamada ülkemizi bekleyen kuraklık tehlikesine karşı uyarılarda bulunduklarını ve konuda çalışma yaptıklarını dile getirdi .
Ayrıca yeşil ve bol oksijenli bir Türkiye için İstçef olarak toplumu bilinçlendirme çalışmalarına başladıklarını ve çalışmaları çok yakın zamanda değerli medya mensuplarıyla paylaşacaklarını söyledi.
Tarihe büyük yıkım olarak geçecek 6 Şubat Kahramanmaraş Depremi’nde yaralar sarılmaya çalışılıyor. Her gün bir mucize haberi geliyor, buruk bir sevinç de olsa! Dünyanın dört bir tarafından arama kurtarma ekipleri geldi ve zamana karşı, ilikleri donduran ayazla mücadele ederek canla başla çalışıyorlar.
Enkaz altından canlı olarak kurtarılan yüzlerce “Deprem bebekleri”, devletin şefkatli kollarına teslim edildi. Büyük kentlerdeki çocuk esirgeme kurumlarına gönderilen bebeklerin sayısı şimdiden yüzleri geçti… Bu bebeklere yuva şefkati verecek “Koruyucu Aileler” fikri gelişmeye başladı.
İlk adımı Seyhan Soylu ve Seren Serengil atıyor. İki ünlü bütün yasal prosedürleri yerine getirip Koruyucu Aile ve anne olmak için harekete geçti. İşte iki ünlünün yaptığı telefon trafiğinden çıkan ilk açıklama… Seyhan Soylu Seren Serengil’le konuştu. O fikri, o yüce gönüllü hareketi kaleme aldı. Kararlarını böyle açıkladı.
“KEŞKE BİR BEBEĞE “ KORUYUCU ANNE “ OLSAK…
Az önce okuduğum bir haber ülkemizin yaşanış olduğu felaketten en ağır manzaralardan biriydi “ Deprem bölgesinde 400 ailesini kaybetmiş bebeğe “ KORUYUCU AİLE “ olmak için neler yapışmalı?
Bu rakam şimdilik 400 yetkililer bu rakamın 1.500 – 2.000 bulacağın ön görüyor.
Depremzede çocuklara koruyucu aile olmak isteyenler?
Kim istemez?
Şahsen ben seve seve olmak isterim.
Hem de çok.
Keşke bir bebeğe sahip olsam diye yıllardır içim yanar.
Haberi okuyunca “ KEŞKE BENİM OLSAN “ dedim
Hem o minicik elli bebeğim belki senin bana ihtiyacından çok senin bana ihtiyacım vardır. Seni gıgımda büyütürken onca yılın, yolun yorgunluğunu içimde biriktirdiğim, büyüttüğüm acılarıma merhem olursun minik bebeğim.”
Sonra @serenserengil aradım 400 bebekten bahsettim. Onunda benim gibi konuşması dokuz boğum oldu. Ağlaştık.
Biliyorsunuz Seren kayınvalidesini çok severdi. Ve bana ilk defa bir kayınvalidem bana annem kadar yakın oldu, kolladı, sahip çoktı. Hastalığım süresince Mustafa’m da @mustafarahmantohma ailesi de özellikle Şuna hanım bana çok yakın davranıp o süreçte beni hiç yalnız bırakmadılar bana yaşama gücü verdiler.
Maalesef bu acı olayda hakkın rahmetine kavuştu. Kayınpederim de yaralı. İstanbul’da bizimle beraber hem Mustafa’nın hem de Babamın yaralarına acılarına merhem olmaya çalışacağım. Seyhan gerçekten bu bebeklerden birini çok ama çok isterim. Ya gerçekten muhteşem olur, keşke kız bebek olsa kayınvalidemin adını “SUNA “koyardım.
Teşekkür ederim Seyhan iyi ki bunu söyledin o kadar çok isterim ki, nasip olmadı. Belli ki de nasip bu güneymiş. Sende birini alırsan harika olur bize yaşam sevinci gelir. TOHMA ‘nın da kayınpederimin de çok hoşuna gider bize, ailemize moral olur. “dedi.
Lütfen sevgili takipçilerim sizden ilk kez bir şey istiyorum ne olur çok dua edin de olsun …
Bu arada o minik bebekleri koruyucu anne olmak isteyen kişiler için geçiyorum…
Bunu da not alın : Deprem bölgesinde korunma ve bakım ihtiyacı belirlenen çocukların, sırada bulunan ve mevcut koruyucu ailelerin yanlarına yerleştirildiği, yeni aile adaylarının e-Devlet üzerinden başvuruda bulunabilirsiniz…
Sesler, hayatımızın her yerinde ve her anında etkendir. Eğitimden sağlığa, iş hayatından sosyal yaşamın kalitesine kadar her alanda seslerin frekansı önemlidir. Uzman Psikolog Şafak Simge Sönmez, seslerin hayatımızı ne yönde etkilediğine ve ses ile yapılan tedavi yöntemlerine dair açıklamalarda bulundu. Sönmez; “Halk arasında ‘müzik ruhun gıdasıdır’ şeklinde bir tabir vardır. Sesler ve oluşturduğu frekanslar, hiç düşünemediğimiz bir hastalığın veya rahatsızlığın tedavisine önemli ölçüde destek olur. Bu nedenle müzik sadece ruhun gıdası değil, aynı zamanda ilacıdır” dedi.
İletişim, insanlığın var oluşundan bu yana hayatî değer taşımakta. İletişimi kolaylaştıran en temel unsurlardan biri de sestir. Her canlının birbiriyle olan iletişimi farklı olduğu gibi yaşam tarzını da belirleyen etkenlerden birinin de ses olduğunu biliyor muydunuz? Sesler bize sadece nerede, ne konumda, nasıl, ne seviyede yakın veya uzakta olduğumuza değil, duygu ve düşüncelerimizin de ne durumda olduğuna karar verir. Örneğin çok önemli bir proje veya sınav için çalışma yapmanız gerekiyor. Yaşınızdan çalıştığınız ortama, cinsiyetinizden dinlediğiniz müziğine kadar, sesler başarıya ulaşmanıza etken oluşturuyor. Sesler nasıl bu kadar hayatımıza etken oluyor sorusuna ise Uzman Psikolog Şafak Simge Sönmez çeşitli cevaplar veriyor. Sönmez, seslerin kişilik yapılarını dahi etkilediğine değindi.
“SESLERİ SADECE KULAĞIMIZ DEĞİL RUHUMUZ DA DUYUYOR”
Uzman Psikolog Şafak Simge Sönmez, seslerin fiziki etkisinden daha çok ruhsal etkisinin olduğunu belirtti. Sönmez, yapılan araştırmalar sonucunda seslerin önemli bir etken olduğuna dair açıklamalarda bulundu. Sönmez “Dünya genelinde ses üzerine farklı tarihlerde ve farklı ülkelerde pek çok çalışma ve araştırma yapılmıştır. Yapılan araştırmalar sonrası genel tespitler, ses frekanslarının sadece bir titreşim değil aynı zamanda ruh halimizden karakterimize kadar etkili olduğu tespit edilmiştir. Bu anlamda ses terapileri, dinletiler vs gibi etkinlikler yapılmakta. Dinleme ya da ses terapisinin, nörogelişimsel bozukluklarda ortaya çıkan bilişsel, duygusal ve davranışsal belirtilerin azaltılmasında, ana tedaviyi tamamlayıcı bir yöntem olarak kullanılabileceği söylenebilir. İleride yapılacak daha kapsamlı çalışmalar, bu konudaki bilgi birikiminin daha sağlam bir zemin üzerine oturmasını sağlayacaktır. Kulak, bilindiği üzere fiziksel ve zihinsel sağlığı etkileyen kraniyal sinirlerle bağlantılıdır. Böylece tüm psikonöroimmünolojik sistem, işlenmiş müzik dinletileri ile yeniden yapılandırılmış olur. Odyo-psiko-fonolojik yöntemlerle uygulanan müzik seansları, aşamalı olarak artırılan frekans düzenlemeleri dışında, yüksek frekanslı (tiz) seslerin, düşük frekanslı (pest) sesler ile bir tür egzersiz yapmasına olanak tanıyan teknik bir geçiş sistemini içerir. İki kanal arası geçişi olanaklı kılan bu teknik sayesinde, yüksek frekanslı sesler ile kulak kasları gerginleşir, düşük frekanslı pest sesler ile kaslar gevşer. Tekrar eden kasılma-gevşeme egzersizleriyle orta kulaktaki ossiküler zincir/refleks, eş güdümlü çalışmaya başlar. Nasıl ki fizik tedavide birtakım beden hareketleri araç olarak kullanılıyorsa, dinleme terapilerinde de ses ve müzik araçsallaştırılır. Bu nedenle evimizde, caddede, trafikte, iş yerinde, okulda kısacası vaktinizi geçirdiğiniz her yerde algıladığınız sesler, o günkü durumunuzdan duygularınıza kadar etki etmektedir. Eğer kendinize, hayatınıza ve çevrenize karşı bir rahatsızlık veya şikayetiniz varsa ses ile dinleme terapileri size yardımcı olacak en önemli terapi yöntemlerinden biridir” dedi.
“FARKLI RAHATSIZLIKLARIN TEDAVİSİNDE ETKENDİR”
Sönmez, ses ile yapılan terapilerin pek çok hastalık ve rahatsızlık üzerinde olumlu etken olduğu belirtti. Sönme, tedavi gören hastalara uygulanan ses terapilerinin olumlu etken ettiğini ve bu anlamda kişilerin mutlak doktor ve psikolog aracılığıyla bilgi alması gerektiğine değindi. Sönmez; “Pasif müzik terapisi türü olarak kabul edilen ses ya da dinleme terapisi, nörogelişimsel bozukluklarda görülen bilişsel, duygusal ve davranışsal belirtilerin azaltılmasında giderek daha sık kullanılmaktadır. Terapi programlarının bilişsel, davranışsal ve duygusal alandaki potansiyel düzenleyici rolündedir. Bu tür programların tamamlayıcı bir terapi olması ve yan etkilerinin bulunmaması önemli bir avantajdır. Randomize-kontrollü araştırma sayısı kısıtlı olsa da son 20 yıldır başta otistik spektrum olmak üzere zihinsel yetersizlik/anlıksal yetiyitimi, özgül öğrenme bozuklukları ve Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), iletişim bozuklukları ile motor bozukluklar gibi nörogelişimsel bozuklukların rehabilitasyonunda dinleme terapisi kullanılmakta ve son derece olumlu sonuçlar alınmaktadır. İlk aşamada, pasif bir biçimde müzik dinletileri alan bireyler, 2. aşamada daha aktif rol oynadıkları sesli okumalar yapmak gibi mikrofonlu odyo-vokal egzersizler gerçekleştirirler. Kimi zaman çocuklara, intrauterin sürecin yeniden yaşantılanmasına olanak sağlayan ve güvenli bağlanma pürüzlerini giderdiği varsayılan “anne sesi” dinletileri de verilir. Tüm bu uygulamaların, yalnız psikolojik değil, aynı zamanda nöroanatomik ve nörofizyolojik işlevleri de düzenlediği kabul edilir.Bu alanda yaptığı araştırmalar ile seslerin tedavilerdeki en önemli etkenlerden biri olduğunu tespit eden Fransız kulak-burun-boğaz (KBB) uzmanı Dr. Alfred A. Tomatis; ‘Kulağın, beyne giden en önemli kapıdır’ sözü çok anlamlı bir ifadedir” şeklinde konuştu.
“ÖFKE DURUMLARI VE PSİKOLOJİK BELİRTİLERİ ÜZERİNDE ÖNEMLİ DERECEDE ETKİSİ VAR”
Sönmez, öfkenin ve psikolojik belirtilerinin üzerinden ses terapilerinin önemli derecede etkisi olduğuna dair açıklamalarda bulundu. Sönmez; “Yapılan çalışmalarda; bireylerin gündelik yaşamda dinlemeyi tercih ettikleri müziğin öfkelerine ve psikolojik durumları üzerine etkisinin olup olmadığı dair araştırmalar yapılmıştır” ifadelerini kullandı.
“MÜZİK VE CİNSELLİK AYRILMAZ İKİLİDİR”
Seslerin cinsel hayatımıza da önemli bir yer edindiğini yapılan araştırmalarla ortaya çıktığını ifade etti. Sönmez; “Frekansların her alanda hayatımıza etki ettiği ile ilgili yapılan araştırmalar ve danışanlarımdan tespit ettiğim bilgiler ile etkisini bizzat gördüm. Dikkat ettiğinizde aslında bunu günlük hayatımızda pek çok kez görürüz. Çok yüksek frekanslı ortamları sevmezken kimi zamanda çok sevebiliriz. İşte bu durum sizin frekanslarınızın uyumudur. Örneğin yeni tanışan kişiler olumsuz bir hava hissettiğinde bu durumu ‘elektrik alamadım’ olarak ifade eder. Bu durum vücudumuzun manyetik alanını ne kadar etki ediyorsa aynı zamanda frekanslarıyla da alakalıdır. Bunun üzerine yapılan değerlendirmelerde sesin cinsellik ve aşk hayatı üzerindeki etkisine yöneliktir. Yöneltilen sorularda büyük bir çoğunluk müzik ile cinselliğin ayrılmaz bir ikili olduğu konusunda hemfikirdir. Örneğin ünlü müzik platformu Spotify 2012 yılında Londra Goldsmiths Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Daniel Mullensiefen tarafından yürütülen bir çalışma yaparak müzik ve cinsellik arasındaki ilişkiyi çözmeye çalıştı. Müzik, romantizm ve baştan çıkarma arasındaki bağlantıyı sinir bilimsel bir bakış açısıyla inceleyen bu çalışmaya göre beynin alkol, yemek ve cinsellik ile olumlu şekilde uyarılan parçaları müzik dinlerken de aktive oluyor. Yani beynimizin cinsellik ile müziğe karşı verdiği tepkiler hemen hemen aynı. Müzik veya sesler sadece bir titreşim veya duyu olayı değil, ayrıca bir uyaran olduğu da tespit edilmiştir. Hatta öyle ki araştırmaya katılanların yüzde 50 gibi ciddi bir çoğunluğu, sevdikleri bir şarkıyı dinlerken yaşadıkları hazzı, sevgililerinin dokunuşlarına tercih edebileceklerini bile söylüyor” ifadelerini kullandı.
Son günlerde adından sıkça bahsettiren Ünlü Psikolog Şafak Simge Sönmez, çocuk yaşlarda alınan psikolojik desteğin önemine değindi. Sönmez; “Psikoloji hayatımızın her anında var. Bu nedenle psikologlara danışmaktan veya terapi almak kadar doğal bir durum yok. Özellikle çocukluk döneminde alınan psikolojik destek çok önemli. Herkesin mutlaka danıştığı veya terapi aldığı bir psikoloğu olmalı” ifadelerini kullandı.
Aileden eğitime, iş dünyasından aşk hayatımıza kadar her alanda vücudumuz kadar duygularımız da yıpranıyor. Bedenimizin dinlenme ve tedavi süreci manevi dünyamıza göre daha kısa ve kolay olsa da ruhumuza ve duygularımıza işlenen hasarın tedavisi ise bir hayli zor. Bu nedenle psikiyatrsitler ve psikologlar bizlerin hem danışmanı hem de yol göstericisi oluyor. Son günlerin dikkat çeken isimlerinden genç ve başarılı ismi olan Uzman Psikolog Şafak Simge Sönmez, sosyal medya ve basının yakın takibinde. Yaptığı tespitler, yer aldığı çalışmalar, çalıştığı ünlü isimler ile adından sıklıkla bahsettiren Uzman Psikolog Şafak Simge Sönmez’in eğitim ve çalışma hayatını sizler için araştırdık.
UZMAN PSİKOLOG ŞAFAK SİMGE SÖNMEZ KİMDİR?
Ünlü Psikolog Şafak Simge Sönmez, duygu ve felsefe alanlarına olan ilgisi çocukluk yaşlarında başlıyor. İlk, Orta ve Lise eğitimini tamamladıktan sonra hayalindeki meslek olan psikologluk için zaman bile kaybetmeden lisans eğitimine başlıyor. Sönmez’in psikolojiye olan ilgisi o kadar yüksek ki öğrenciyken aktif çalışan ünlü isimlerin ve okulların çalışmalarını takip ediyor ve katılıyor. Psikoloji lisansını İstanbul Ticaret Üniversitesinde tamamlarken öğrencilik süreci boyunca, rehabilitasyon merkezi, STK, Anaokulu ve Bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesi gibi kuruluşlarda staj yapmıştır. Ayrıca süreç içerisinde Yüksek Lisans Eğitimini de İstanbul Ticaret Üniversitesinde tamamlamıştır.
UZMANLIK ALANLARI
Sönmez, gençlik yıllarında psikolojiye olan ilgisinin önemini unutmayarak; çocukluk ve ergenlik hakkında özel ve özenli çalışmalar göstermektedir. Sosyal medya hesaplarında farklı duygular ve sorunlar üzerinde yaptığı tespitler ile tanınan Sönmez, aldığı eğitimler ile de dikkat çekmekte. Sönmez; Oyun terapisi, Resim Analizi ve Çocuk ve Ergenlerde klinik görüşme teknikleri eğitimleri sertifikalı eğitmendir. Çift ve cinsel terapisi, boşanma terapisi, BDT, MMPI, Çocuk Değerlendirme Testleri, WISC-R, Kısa süreli çözüm odaklı terapi, Yetişkinlerle klinik görüşme teknikleri eğitimlerini tamamlamıştır. Küçük adımlar erken eğitim programı uygulayıcısıdır. Sadece danışanlarına değil, gönüllü olarak pek çok kuruluşun çalışmalarına katkı sunmuştur. Bugüne kadar bir çok sivil toplum kuruluşunda gönüllü olarak görev almış, 4 Anaokulunda ve özel eğitim kurumlarında çalışmıştır. Özel bir kurs merkezinde psikolog olarak çalışmalarını sürdürmekte olup, derneklerde aktif görev almakla birlikte mezuniyetinden bu yana danışmanlık merkezlerinde aktif danışan görmektedir. Bu çalışmaları ile birlikte yürüttüğü süpervizyon süreçlerini de tamamlamıştır. Sönmez, 3-Gen Klinik Psikoloji Danışmanlık Merkezinin de kurucusudur. Çocuk ve Ergen Psikolojisi üzerine yoğunlaşmakta olup bu alanlarda ayrıca psikoloji öğrencilerini de süpervize etmektedir. 3-11 yaş arası oyun Terapisi, 12 ve üzeri yaş grubu için psikoterapi uygulamaktadır. Ayrıca; Zeka testleri, Çocuk Değerlendirme Testleri, MOXO Dikkat Testi ve Neurosound programı uygulayıcı yetkilisidir. Yetişkin terapisinde Bilişsel Davranışçı Terapi, Cinsel Terapi, Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi, ekolleri ile çalışmaktadır. Şu anda EMDR terapi eğitimine ve hipnoterapi eğitimlerine devam etmektedir.
“HERKESİN PSİKOLOGU OLMALI”
Sönmez, basına yaptığı açıklamalarda psikolojinin önemini, çocukluk yaşlarda alınan psikolog danışmanlığın, ergenlik ve sonrasındaki duygu ve durum değişikliğinin önemine dair konulara değindi. Sönmez psikolojik anlamda kendini kayba uğradığını düşünen insanların mutlaka bir psikolog ile görüşmesi gerektiğini belirtti. Sönmez; “Hayat engin bir okyanus, yeri geliyor zorlu şartlarda yeri gelsin güneşli ve sakin bir kumsal misali. Biz psikologlarda bu okyanusta sizlerin kılavuzuyuz. Psikolojimiz hayatımızın her noktasında ve anında yer alıyor. Bu nedenle psikologlara danışmaktan veya terapi almak kadar doğal bir durum yok. Herkesin mutlaka danıştığı veya terapi aldığı bir psikoloğu olmalı. Üzülmek, kızmak, kırılmak diye tabir ettiğimiz durumlar nasıl her insan için geçerliyse bir psikoloğa danışmak da o kadar normaldir” ifadeleriyle durumu özetliyor.
Yaz ve Kış aylarında vazgeçemediğimiz aksesuarların başında gelen gözlüklerde dikkat etmeniz gereken pek çok detay var. Eğer doğru bir gözlük tercihi yapamazsak, sadece şıklıktan değil göz sağlığımızdan bile olabiliriz. Gözlük sektöründe 33 yıldan bu yana hizmet veren ünlü Recep Kılınçarslan, gözlük alırken dikkat etmemiz gerekenler hakkında detaylı bilgiler verdi.
Gözlerimiz vücudumuzun en önemli organlarının başında gelir. Göz sağlığımızı korumak için kullanacağımız koruma yöntemleri kadar kullandığımız aksesuarlar da bir o kadar önemlidir. Gözlük kullanan insanlar, sadece sağlık için değil aynı zamanda şıklık için de farklı markalara ve tarzlara yöneliyor. Bu durumu fark eden bazı sahtekarlar ve istismarcılar, durumdan istifade etmek için ünlü markaların ve modellerin sahtelerini üretiyor. Sahte gözlükler, sadece göz sağlığını değil yüzümüze ve hatta deri sağlığımıza kadar etkileri var. Konu hakkında gözlük sektörünün yakından tanıdığı isim ünlü gözlükçü Recep Kılınçarslan açıklamalarda bulundu. 33 yıllık profesyonel deneyimleriyle, dünyaca ünlü markanın binlerce ürünü için tercih edilen Kılınçarslan, nelere dikkat edilmesi gerektiğinden gözlük alırken yapılması gerekenlere kadar tüm detaylara değindi. Sektöre nasıl başladığına değinen Kılınçarslan; “Optik sektörüne ilk adımım 1991 yılında oldu. Optik sektöründeki maceram Denizli’de başladı. Çırak olarak çalışıyordum aynı zamanda hem okuyup hem çalışan kişiydim. Okul harçlığını çıkartırken aynı zamanda bu mesleği öğrenmem gerektiğini bilincine vardım. Mesleğin çok güzel olduğunu ilerki zamanlarda çok iyi yerlere geleceğini ve çok değerli insanlarla tanışacağını hep hayal etmiştim. Hayal ediyordum ama gerçek oldu. İlk mağazamı açmaya karar verdiğimde hiç tereddüt etmeden ‘yapar mıyım yapamaz mıyım. İstanbul’da nasıl olur nasıl yapabilirim’ düşünmeden 1997’de karar verdim ve başladım. Şu anda dünyaca ünlü markaların yüzlerce ürünlerini satan, 33 yıllık deneyim ile insanların tercihi olmaktan gurur duyuyorum” ifadelerini kullandı.
“SADECE ‘GÖZLÜK’ DEYİP GEÇMEYİN”
Gözlük kullanımında kullanılan ürünlerin ne kadar önemli olduğuna değinen Kılınçarslan, gözlüğün küçümsenecek bir aksesuar olmadığını belirterek; “Gözümüz öyle bir organ ki mucizelerle dolu. Ancak gözümüzün sağlığını korumak da bir o kadar önemli. Öncelikle mağazamıza gelen kişiler, hangi yaş grubunda olursa olsun müşteri olarak değil, ailenin bir ferdi olarak düşünürüz. Gözlük seçiminde önemli olan değerli misafirimizin nasıl bir model istediği gibi, kullanacağı zaman ve alan, nasıl bir renkten hoşlandığı, tarzının nasıl olması gerektiği hakkında yardımcı olabiliriz. Bzi hangi koşulda olursa olsun, bize sorulduğunda fikrimizi dürüstçe söyleriz. Önemli olan satılan üründen memnuniyet oranı. Satış sonrası da çok ilgiliyizdir. Çünkü o kişi bir müşterimizden ziyade, güvendiği için bizden bir gözlük almıştır. Bir nevi gözünü bize emanet etmiştir. Yakışan ya da yakışmayan en doğru şekilde en doğru yüz hatlarına uygun gözlüğü tavsiye ediyoruz. Ancak şıklığının veya beğenilen gözlüğün kullanım alanı da önemlidir. Örneğin kullanacağınız alana uygun değilse gözlükten memnun kalamayabilirsiniz. Bu sebepten dolayı gözlük aynı zamanda gözünüzü koruduğu gibi gözlük sağlığınıza da yardımcı olur. Biz gözlüğe sadece bir aksesuar değil, hem sağlık hem de şıklık olarak iki durumda değerlendiriyoruz. Gözlük alırken lütfen sadece gözlüktür deyip geçmeyin. Bu yaklaşım ve deneyimle 33 yıllık tecrübemizle sektörün tercih edilen ilk sıralarında yer almak gurur veren bir duygu” dedi.
“HER ZAMAN UZMANINA DANIŞIN”
Gözlük tercihlerinde kullanılacak olan gözlüğün uzman kişilere danışılarak alınması hata payını azaltacağı gibi memnuniyet oranını da arttıracağını belirten Kılınçarslan; “Öncelikle tüketicilerin güneş gözlüğü ya da numaralı gözlük alması konusunda kesinlikle profesyonel bir optik mağazasına danışması gerekiyor. Özellikle piyasamızda maalesef ki çok sahte dediğimiz orijinal olmayan gözlükler var. Optik mağazasındaki yetkili ve profesyonel bir satıcıya danışıldığında hangi güneş camının daha sağlık ihtiyacınızı görecek şekilde yardımcı olur. Numaralı camda en iyi şekilde uzmanına sormak her zaman için daha mantıklıdır. Gözlük seçiminde en önemli. Gözlüklerinin birbirinden farklı ihtiyaç alanında kullanıldığı için farklı özellikleri vardır. Gözlüğün camlarının ultraviyole koruyucu özelliği olması gerekiyor veya polarize olabilir, kristal camlı olabilir, antre filtreli dediğimiz güneş camları olabilir, optik camlar olabilir. Optik seçimde bizim özellikle favorimiz yüzdeki şıklığı rahatlığı ve konforudur. Gözlük taktığımızda yüzümüzün hatları ve görünümüne de büyük ölçüde değişiklik gösterecektir. Özellikle günümüzde en fazla kullanılan kemik diye tabir ettiğimiz asetat gözlükler daha rahat ve daha kullanışlıdır. Bunun dışında metal gözlüklerin de rahat ve titanyum olanları tavsiye ediliyor. Yine bu seçimi yaparken uzman bir yetkiliye sormak en iyi tercihi yapmanıza yardımcı olacaktır” ifadelerini kullandı.
“ÇERÇEVENİN VE OPTİKLERİNİN KALİTESİZLİĞİNDEN DOLAYI CİLTTE VE GÖZLERDE İNANILMAZ DERECEDE HASAR VERMEKTEDİR”
Ünlü gözlük markalarının birebir benzerlerini üreten bazı kişiler, sadece şıklık değil aynı zamanda göz sağlığınıza da zarar veriyor. Ünlü markaların ünlü modellerinin sahtelerinin ne denli zarar verdiği hakkında bilgiler veren Kılınçarslan; “Gözlük diğer aksesuarlardan daha önemlidir. Çünkü yüzümüze takacağımız her hangi bir ürün sadece şıklık değil sağlık anlamında da etkendir.Son zamanlarda maalesef ki sahte gözlükler piyasamızda oldukça arttı. Göz sağlığına iyi gelen, koruyan, şık duran markaların çeşitli modellerinin sahteleri de var ne yazık ki. Bunlar toplama plastiklerden yapılan veya katılarak yapılan, güneş camları tezgâhta pazar yerinde ya da takıcılarda satılan gözlükler. Gözlük kullanıcılarının veya gözlük almak isteyenler hiçbir şekilde bu gözlükleri gözünde bulundurmaması takmaması gerekir. Çerçevenin kalitesizliğinden dolayı ciltte inanılmaz derece hasar, gözde inanılmaz derecede hasar vermektedir. Hiçbir şekilde tavsiye etmiyoruz. Ucuz oldukları için ya da modelini beğendikleri için çok tercih edenler var ama ileriki yaşlarda cilde ve göze verebilecek büyük zararların farkında olmuyorlar. Örneğin 1000 TL tasarruf etmek isteyen kişiler ileride sahte gözlük kullanımdan dolayı oluşan hasarı gidermek için 10.000 TL ödemek veya daha fazla miktarlarda hastanelere yatırmak zorunda kalıyorlar. Gözlük bu kadar önemlidir” şeklinde konuştu.
“MAĞAZALARI TERCİH EDİN”
Gözlük kullanmak zorunda olan veya şıklık için gözlük tercih edecek kişilerin ilk tercihi mağazaların olması gerektiğine değinen Kılınçarslan; “Göz sağlığınıza veya şıklığınıza şıklık katmak istiyorsanız; gözlük almadan önce mutlaka mağazaları tercih edin. Gittiğiniz mağazada beğendiğiniz bir gözlük alıyorsanız; orijinalliğini kanıtlayan bandrol veya belgesi olup olmadığına bakın. Kullanacağınız alan ne ise bunu belirterek sunulan gözlükler arasında tercih yapmaya çalışın” dedi.
Kişisel gelişim ve Spiritüel Yaşam Uzmanlığı alanlarında başarılı isimler arasında yer alan Ayfer Öz, 4 Ocak 2023 tarihinde açılışını yapacağı ‘Mucizeler Kursu’ adlı eğitim programına ilgiler artmakta. Öz; “Mucizeler mümkündür ve kaynağı da sadece bizdedir. Limitli bilinç yapısından kurtulduğumuzda, mucizelerin mümkün olduğu bilince geçeriz ve geçmişin etkilerinden kurtulup anı deneyimleyen oluruz. Aslında hep peşinden koştuğumuz huzur buradadır” ifadelerini kullanarak açıklamalarına devam etti.
ÖZ, MUCİZELER KURSU HAKKINDA BİLGİLER VERDİ
Ayfer Öz, Mucizelerimize ulaşmanın mümkün olduğuna değindi. Öz’ün 4 Ocak 2023 tarihinde açacağı ‘Mucizeler Kursu’na ilgi artarken, kurs hakkında soruları yanıtladı. Sosyal meday platformalarından gelen en çok soruları değerlendiren Öz, yanıtlar verdi.
-“MUCİZELERİMİZİ BULMAK İÇİN NE KADAR ZAMAN GEREKİYOR?”
Öz; “Mucizeler kursu, 365 gün süren kolaylıkla uygulanabilen her gün tekrarlanan küçük metinlerin olduğu bir zihin dönüşüm programıdır. Her ders bir gün için tasarlanmıştır. Bir yıl boyunca her hafta aynı gün o haftanın dersleri verilir ve dersler hafta boyunca her gün yaşamınızın akışını etkilemeden içinizden tekrar etmek suretiyle kolaylıkla uygulanır. Herkes için her zaman uygundur”
-“MUCİZELER KURSUNA KATILMAK İÇİN ŞARTLAR NELER? MUCİZELER HERKESTE VAR MI?”
Öz; “Yargı barındırmaz. Dil, din, ırk, mezhep barındırmaz. Herkesi her şartta sorgulamadan kabul eden bir yapıya sahiptir. Hiçbir hazırlık veya özel çalışma gerektirmez. Bazen karşınıza çıkan o günün dersi size beklediğiniz bir sorunun cevabı gibi gelir. aşk, iş, eğitim, para, aile, sağlık hayatınıza dair tüm alanlarda etkisini gösterir. Mucizeler Kursu’nun bir dersinde der ki: ‘gerçek olan tehdit edilemez, gerçek olmayan var olamaz. Burada Tanrı’nın huzuru yatar’ Nedir gerçek olan ve olmayan? Kurs, gerçek olan ve olmayan arasında; bilgi ve algı arasında… Belirgin bir ayrım yapar. Bilgi gerçektir. Gerçek değiştirilemez, başı ve sonu yoktur. Zamana ve mekâna göre değişiklik göstermez. Algı dünyası ise zamanın, değişimin, başlangıcın ve bitişlerin dünyasıdır. Değişkenlik gösterir. Gerçeğe değil yoruma dayanır. Gerçek sandığın yorumlarınla yarattığın kendi gerçekliğindir. Ölüm, kayıp ve ayrılık inancı üzerine kurulmuştur. Bizi algı ve yorumlardan oluşan illüzyonlar dünyasından gerçeğe götüren kurstur”
-“MUCİZELER GÜNLÜK HAYATIMIZI NE KADAR DEĞİŞTİRECEK? BİZ FARKEDEBİLECEK MİYİZ?”
Öz; “Acı, keder, kuşku, öfke, kırgınlık, pişmanlık gibi bizi altüst eden duyguları oluşturan alışa geldiğimiz düşünce sistemimizi değiştirir. Her gün yapılan derslerle beynimizde yavaş yavaş yeni nörolojik ağlar oluşturur. Doğruluğunu sorgulamadan inandığımız yargı ve yorumlarımız nedeniyle inandığımız düşüncelerin bize çektirdiği acıları önce fark ederiz ve derslerin tekrarıyla da bakış açılarımızı değiştirmiş olur acıları bırakırız. Kısıtlı bakış açıları, hatalı algılar, yargı ve yorumlar gider, yerine bağışlamanın huzuru (ki burada ki bağışlama bildiğimiz anlamda değildir kurs içerisinde bağışlamanın gerçek anlamı da öğrenilecektir ve bu içsel huzurun en kolay formülü olarak yeni yaşamınızda sizin mucizevi anahtarınız olacaktır.) Ve gerçeği görebilme yetisi gelir. Mucizeler mümkündür ve kaynağı da sadece bizdedir. Limitli bilinç yapısından kurtulduğumuzda, mucizelerin mümkün olduğu bilince geçeriz ve geçmişin etkilerinden kurtulup anı deneyimleyen oluruz. Aslında hep peşinden koştuğumuz huzur buradadır”
Öz; “Bu kursu sadece çağrıyı duyanlar alır. Duymaya hazır olmayanlar için zaman uygun değildir. Gün olacak ve bu kursu almamış kimse kalmayacaktır. Kollektif anlamda mucize bilincine erişmiş toplumlar olabilmemiz dileğiyle. Özümüze geri dönüş yani hakikat yolunda bize rehberlik edecek bu kursta sizlere davetiye olmaya niyet ediyorum. Çağrımı duyanlarla harika bir yıl geçirmeye ve mucize bilincini kendime sizleri vesile kılarak tekrar tekrar anlatmaya sabırsızlanıyorum. Korkularla, kaygılarla, ben merkezli davranışlarla kendimizi Özümüzden ayırdığımız için ve yüce yaradanım ilahi planda bize sundukları yani başımıza gelenler, olan.. adına her ne derseniz. Yani yaşadıklarımızla kavga ettiğimiz, ilahi planda olacak olana güvenmeyip kendi istediğimizi oldurmaya çalıştığımız için olanla kolkola girmek yerine, olanla kavga ettiğimiz için bu dünyada kendimize cenneti deneyimletmeye çalışırken, cehennemi yaşatan oluyoruz. Mucizeler kursu, bize Tanrı’nın bir parçası olduğumuzu hatırlatarak bizi o cehennem diye tanımladığımız zihin hapishanesinden kurtarmak içindir”
Bu yıl 35. Düzenlenen, Erkan Özerman’ın klasikleşen ve Türkiye’nin en iyi mankenini seçen yarışması “Best Model Of Turkiye” olaylı bitti.
Şişli Cemil Candaş Kent Kültür Merkezinde başlayan yarışma 30 kız 30 erkek mankenin kıyafet sunumları Gökay Kalaycıoğlu ve Ece Gürsel’in başarılı sunumlarıyla finale geldi.
Erkan Özerman’ın, elliye yakın mesleğinde popüler jüri üyelerinin seçtiği yarışmacılarla ilgili anonslarında sahneye davet ettiği isimler arasında Al Sana Haber Programının moderatörü Seyhan Soylu da Vardı.
Best Model yarışmalarının müdavim konuğu Mehmet Ali Erbil de jüri arasında yerini almış, tedavi gördüğü hastaneden çıktıktan sonra katıldığı ilk organizasyon olmuştu.
Erkan Özerman önce Seyhan Soylu’yu ardından Mehmet Ali Erbil’i sahneye davet etti… Mansiyon kazanan finalistlerin kurdelelerini takmak üzere sahneye çıkan Erbil ile Soylu’nun samimiyeti gözlerden kaçmadı… Hatta Mehmet Ali Erbil mansiyon takdimi için mikrofonu alan konuşmasına başlayan Seyhan Soylu’nun koluna girdi…
Seyhan Soylu sözünü, LGBT ile ilgili yapılan “ötekileştirme ve “ dışlama operasyonlarında” demeçleriyle destek veren Mehmet Ali Erbil’ e getirdi. Seyhan Soylu’nun sözlerinde sitem vardı ve çok demokratik bir yaklaşımla empati kurmaya, söz konusu LGBT lilerin bu ülkenin evlatları olduğu vurgusunu yapıyordu. Mehmet Ali Erbil’in konuyla ilgili açıklamalarını da daha yumuşak bir dille eleştirirken bir de açık kapı bırakmış “dili sürçtü galiba. Çünkü çok değer verdiğim Mehmet Ali Erbil bugüne kadar bütün şovlarında LGBT yi esprilerinde kullanmıştır, buradan destek almıştır. Onun gerçek fikri o değildir” diyerek “barış dalı “ uzattı. “Ve 99 yıllık cumhuriyetimizde cinsiyet ayrımcılığı yapmadan insanları ötekileştirmeden ırkçılık gütmeden demokratik bir toplum barışından yana olmalıyız” diyerek temennisini dile getirdi… Seyhan Soylu’nun bu sözlerinden sonra salonda büyük bir alkış koptu. Mehmet Ali Erbil de koluna girdiği Seyhan Soylu’yu alkışladı…
Seyhan Soylu LGBT ile ilgili operasyonlarından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenerek konuşmasını sürdürdü. Mehmet Ali Erbil Seyhan
Soylu’nun yanında ayrılıp Erkan Özerman’ın arkasına geçti. İşte ne olduysa o sırada oldu. Seyhan Soylu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik ve bir çağrı niteliği taşıyan konuşmasından sonra Erbil’in “Cumhurbaşkanına yalakalık yapma!” sözleri duyuldu… Ön sıradaki jüri üyeleri dahil sahne üzerindeki herkes Mehmet Ali erbil’in bu sözlerine tanık oldu…
Erbil’in sözlerine içerleyen Seyhan Soylu büyük bir sinirle sahneden indi. Ancak erbil durmadı. Mehmet Ali Erbil’in haddini aşan “cumhurbaşkanını savunmak kimlere kaldı?” sözü bardağı taşıran son cümle oldu. Sahne kenarından Erbil’e “Cumhurbaşkanımızı övdüğüm için sen bana nasıl yalaka dersin. O cumhurbaşkanı bütün Türkiyenin Cumhurbaşkanıdır.” diyerek tepkisini dile getirdi…
Mehmet Ali Erbil sahneden apar topar kaçtı. Yaptığı gafın farkına varmıştı ama Seyhan Soylu’nun cumhurbaşkanına olan sevgisi yüzünden böyle bir tepki vereceğini tahmin edememişti…
Seyhan Soylu Erbil’in peşinden gitti ve korkusundan arkasına bile bakmadan kaçan ünlü komedyenin arkasından bağırdı… Azerbeycan TV ve bazı tv kanalları Seyhan Soylu’yla konuya ilişkin söyleşi yaptılar…
İşte Seyhan Soylu’nun o geceye ilişkin notları.
“#bestmodel 2022 Ödül gecesinde aynı anda sahneye davet edildik.
Daha önce yaptığı bir söyleşide #lgbt bireylerimi hedef gösteren sözlerinin aydın Türkiye’nin bir sanatçısına hele ki 30 yıl boyunca #lgbt🌈 kardeşlerimizin ekranlarda taklidini. Veya içimdeki dürtüleri hiciv sanatı ile icra eden bir adama ve bu kimlikler üzerinden yıllarca prim sağlayan #mehmetali ‘nin eminimle beni sahnede görünce özür diler zannettim.
Fakat maalesef öyle olmadı… Birlikte aynı anda sahneye çıkıp Yan yana gelince yine hem 30 yıldır arkadaşım hem de ağabeyim diye hitap ettiğim bir insan diye söze başladım.
Sözlerime Cumhuriyetimizin 99. yılında siyaset değil barış ve kardeşlik adımlarımızı atmamız gerektiğini vurguladım.
Devamında Umarım 99. yılımızda Renklerin etnik kimliklerin mezheplerin Tamamını kucaklayan bir yıl olmasını temenni ederken sözlerimi Cumhurbaşkanı SN @rterdogan Yalnızca Burak, Esra, Sümeyye ve Bilal’in değil.Türkiye’de yaşayan 84 milyon kişinin babasıdır. “ deyince #mehmetalierbil dayanamadı ve bir anda kolumdan çıkıp bana YALAKASIN sen anca #TayyipErdoğan ‘a yalakalık yaparsın. Erdoğan ‘a mı güveniyorsun? Sözleri üzerime bende delirdim ve tekrar elime Mikrofon alıp Salondakilere hitaben “ Sayın cumhurbaşkanına o partiden olursunuz ve olmazsınız seversiniz veya
sevmezsiniz korumak zorundasınız gördüğünüz gibi Mehmet Ali Erbil cumhurbaşkanına özgü sözleri söyledim diye bana SEN CUMHURBAŞKANI YALAKASISIN “ diyor deyince yine dayanmadım… Ve Sen iki yüzlü bir adamsın şöhretin bitti diye ne yaptığını şaşırmış birisin Sen artık eskisi gibi TV Starı değil TikTok starısın. Ayrıca biz tüm ulus olarak Sayın Erdoğan’ın Makamında kim oturursa otursun onu korumakla yükümlüyüz. Seninle aynı havayı asla teneffüs etmek istemiyorum sen güvenilir olmayan menfaati uğruna her şeyi söyleyecek bir adamsın. @eceronayofficial ile Mahkemenin olduğu gün hastayım diyor, Mahkemeye gitmiyor, Aynı gün tik tok da canlı yayın açıyor. “ diyerek sahneden inip Salonu terk ettim.
Bu arada ben sahne dinlerken Mehmet Ali kelime oyunu yapıp korkusundan bir anda gene 90° çark etti. “Erdoğan’ı korumak sana mı kaldı?” gibi sözlerle Erdoğan kinini düzeltmeye çalıştı.”
Seyhan Soylu Mehmet Ali Erbil’in sözlerinde ikiyüzlü davrandığını gerçek fikrinin başka olduğunun altını çizerek onu “cumhurbaşkanına hakaret”ten savcılığa şikâyet edeceğini belirtti.