Etiket arşivi: olmalı?

Salgını fırsatçılığa çevirdiler! Covid testi kanuna göre tamamen ücretsiz olmalı’

Özel hastanelerin Covid 19 testi için aldığı fahiş ücretler tartışılırken CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, yasal olarak kamu veya özel hiçbir hastanede korona testi için hiçbir ücret alınmaması gerektiğini vurgulayarak konuyu Meclis’e taşıdı. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk tarafından yanıtlanması istemiyle verdiği önergede Covid-19 testleri için hiçbir vatandaştan kamu veya özel hiçbir hastane/ sağlık kuruluşu yasal olarak ücret almaması gerekirken,özel sağlık kuruluşlarının  vatandaştan neden test ücreti aldığını,salgın fırsatçılığa çevrilirken ve vatandaşlar mağdur edilirken bakanlığın  neden sessiz kaldığını sordu.
Kamu veya özel hiçbir hastane ya da sağlık kuruluşunun Covid-19 testleri için hiçbir vatandaştan 2399 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ve 9.4.2020 tarihli Sağlık Uygulama Tebliği hükümlerine göre yasal olarak ücret alamayacağını vurgulayan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, konuyu Meclis gündemine taşıdı. Beko, “PCR test ücreti ancak ülkemizde geçerli herhangi bir sosyal güvencesi veya sağlık hizmetlerinden yararlanmada muafiyet kararı bulunmayan yabancı uyruklu kişilerden ve GSS kapsamında olduğu halde sağlık hizmet bedelini kendisinin ödeyeceğini beyan eden kişilerden alınır denmesine rağmen, Covid-19 testleri için Genel Sağlık Sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerden ücret alınmaktadır. Sağlık Bakanlığı kamu sağlık hizmetleri fiyat tarifesine ‘Kişilerin talepleri üzerine yapılacak olan Covid-19 RT PCR testleri’ cümlesi ekleyerek test yaptırmak isteyen vatandaşlarımızı bu şekilde turist tarifesine koymuştur. Genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, sağlık giderleri Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanırken, bu uygulamanın amacı nedir? İşçiler, memurlar, emekliler, çalışanlar bu ülkenin yurttaşları değil midir?” dedi.
 KONTROLSÜZ VE UYGUNSUZ İŞLEM YAPILIYOR
Henüz spesifik bir tedavisi ve aşısı bulunmayan Covid-19 enfeksiyonunda tanı koymanın ancak PCR testi ile mümkün olduğunu hatırlatan Beko, şunları dile getirdi: “Salgınla etkin mücadele için test kapasitesinin arttırılması ve testlere erişimin kolaylaştırılması gerekirken uygulanan algoritma vatandaşların test yaptırabilmesini zorlaştırılmış ve kısıtlama getirmiştir.  Böylece kamu sağlık kurumlarında test yaptıramayan vatandaşları bu kez panik halinde yöneldiği özel sağlık kuruluşlarında test için belirlenen fahiş fiyatlar beklemektedir. Mayıs ayında yayınlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğinde Covid-19 testleri pandemi süresince tüm branşlar tarafından istenilmesi halinde test ücretlerinin SGK tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Pandemi sona ermediğine göre genel sağlık sigortalı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler için istenen Covid-19 testlerinin ücreti SGK tarafından ödenmesi gerekmektedir. Ayrıca, 2399 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararının eki; hastanın uyruğuna, sosyal güvencesi olup olmadığına ve numunenin özel hastaneden veya kamu hastanesinden gönderilmiş olmasına bakılmaksızın test, kit, ilaç ve ekipmandan ücret alınmaması gerektiğini belirtmektedir. Sağlık Bakanlığı bütçe görüşmesindeki açıklamaların aksine, Covid-19 PCR testi çalışan özel sağlık kurumlarının test ücreti için belirlenen fiyatın üzerinde ücret alındığı, bazı sağlık kuruluşlarımızın çalıştıkları test sonuçlarını sisteme kaydetmedikleri tespit edildiği belirtilerek durum itiraf edilmiştir. Ayrıca Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünce, fazla alınan ücretlerin iade edileceği belirtilmiştir. Özel sağlık kuruluşuna test için müracaat eden vatandaşlardan 300-500 TL alındığı faturalar kamuoyunun gündemindedir. Covid-19 tanı testlerinin piyasanın insafına bırakılması sonucu birçok laboratuvar ve sağlık kuruluşu Covid-19 test işlemlerini gelir kapısı haline getirerek kontrolsüz ve uygunsuz işlem yapmaktadır.”
CHP İzmir Milletvekili Kani Beko’nun yanıtlanmasını istediği sorular şöyle;
1-Kamu veya özel hiçbir hastane/sağlık kuruluşu Covid-19 testleri için hiçbir vatandaştan 2399 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ve 9.4.2020 tarihli Sağlık Uygulama Tebliği hükümlerine göre yasal olarak ÜCRET ALAMAZ. PCR test ücreti ancak ülkemizde geçerli herhangi bir sosyal güvencesi veya sağlık hizmetlerinden yararlanmada muafiyet kararı bulunmayan yabancı uyruklu kişilerden ve GSS kapsamında olduğu halde sağlık hizmet bedelini kendisinin ödeyeceğini beyan eden kişilerden alınır denmesine rağmen, Covid-19 testleri için Genel Sağlık Sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerden neden ücret alınmaktadır?
2- 2399 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararına ve SUT hükümlerine aykırı olarak Sosyal Güvenlik Kurumu, özel sağlık kuruluşlarına gerek yoğun bakım pandemi bakım ücreti, gerekse Covid-19 test ücretini ancak hastanın PCR testi pozitifse ödemekte, negatifse ödeme yapmamaktadır. Bu durumun gerekçesi nedir? 13.04.2020 tarihli 2399 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararına ve 9.4.2020 tarihli Sağlık Uygulama Tebliği hükümlerine; SGK’nın ve ilgili kuruluşların uymamasının sebebi nedir?
3- Sağlık Bakanlığı kamu sağlık hizmetleri fiyat tarifesine ‘’Kişilerin talepleri üzerine yapılacak olan Covid-19 RT PCR testleri’’ cümlesi ekleyerek test yaptırmak isteyen vatandaşlarımızı bu şekilde turist tarifesine koymuştur. Genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, sağlık giderleri Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanırken, bu uygulamanın amacı nedir? İşçiler, memurlar, emekliler, çalışanlar bu ülkenin yurttaşları değil midir?
4- Covid-19 tanı testlerinin piyasanın insafına bırakılması sonucu birçok laboratuvar ve sağlık kuruluşu Covid-19 test işlemlerini gelir kapısı haline getirerek kontrolsüz ve uygunsuz işlem yapmaktadır. Uygunsuz işlem yapan ve vatandaşları mağdur eden özel sağlık kuruluşları hakkında bir işlem tesis etmeyi düşünmekte misiniz? Bu kuruluşlar ile ilgili denetim raporlarının sonucunu kamuoyu ile paylaşacak mısınız?
5- Asgari ücretle geçinen dört kişilik bir ailenin; en az iki kere yapılması gereken PCR testini yaptırması aylık kazancını hesapladığımızda imkansızdır. Bakanlığınız bu durumda olan yurttaşlara hangi çözüm yolunu önermektedir?
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

GİGDER Başkanı Akbal; Uluslararası konut satışı lisanslı olmalı

Gayrimenkul Yurt Dışı Tanıtım Derneği (GİGDER) yabancıya gayrimenkul satışının lisanslanması ve sektörün düzenlenmesi için bir dizi girişimde bulundu. Yabancıya taşınmaz ticareti yapan pazarlama şirketleri, acenteler ve geliştiricilerin lisanslanması için yetkilendirme kriterlerini belirleyen dernek, bu konudaki mevzuat önerisini de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sundu.
Son dönemde bazı pazarlama firmalarının hileli reklamlar vererek 250 bin dolar karşılığında konut veya gayrimenkul satın alan yabancı yatırımcıların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı alabilmesine ilişkin kanunu kötüye kullanıldığı yönünde haberler gelmeye başladı. Bunun önüne geçmek için Gayrimenkul Yurt Dışı Tanıtım Derneği (GİGDER), yabancıya gayrimenkul satışının lisanslanması için girişimde bulundu. Yabancıya taşınmaz ticareti yapan pazarlama şirketleri, acenteler ve geliştirici firmaların lisanslanması için yetkilendirme kriterlerini belirlediklerini söyleyen GİGDER Başkanı Ömer Faruk Akbal, “Yabancıya satış yapan gayrimenkul geliştiricileri, proje satış pazarlama ve danışmanlık firmalarının lisanslanması için mevzuat önerimizi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sunduk. Sürecin takipçisiyiz” dedi.
Hedef büyük
Türkiye’nin yabancıya konut satışı 2016’da 18 bin seviyesindeyken, bu sene pandemiye rağmen yıl sonunda bu rakamın iki katını aşmış olacak. Önümüzdeki bir iki sene içinde yıllık 50 bin rakamının aşılması hedefleniyor. Bu, Portekiz’in yabancıya sattığı konut adedinin iki katı demek. Ayrıca 60 bin bandında seyreden İspanya, Fransa ve İtalya’yı da neredeyse birkaç yıl içinde yakalayabileceğimize işaret ediyor.
Böyle bir ligde mücadele ederken, içeride Türkiye’yi zora düşürecek her türlü olumsuzluğun ülkeye kaybettireceğini söyleyen Gayrimenkul Yurt Dışı Tanıtım Derneği (GİGDER) Başkanı Ömer Faruk Akbal,tam da bu sebeple yabancıya gayrimenkul satışının lisanslanması ve sektörün düzenlenmesi için girişimlerde bulunduklarını belirtti.
Neler yapıldı?
Bu bağlamda yabancıya taşınmaz ticareti yapan pazarlama şirketleri, acenteler ve geliştirici firmaların lisanslanması için yetkilendirme kriterleri hazırladıklarını ifade eden Akbal, yapılan diğer çalışmaları ise şu sözlerle anlattı:
Bu tür olumsuz örneklerin de önüne geçmek amacıyla, çalışmalarımızı “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ilettik. İstanbul Ticaret Odası’nın meslek komitelerinde de bu konuyu gündeme taşıdık. Amacımız mağduriyetlerin tamamen önüne geçmek ve sektörümüzde yüksek standardizasyonu sağlamaktır. GİGDER olarak hep yüksek motivasyon ve dikkatle çalışıyor; gelecek 10 yılın yol planını çiziyoruz. Oluşturmayı umduğumuz memnuniyet ortamı sayesinde ülkemizden konut alımı yapan pazarları çeşitlendirmek de önceliklerikiz arasında yer alıyor.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Küresel salgın sürecinde para kullanım alışkanlıklarımız nasıl olmalı?

Tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19, sonrasında gelen pandemi ve içinde bulunduğumuz temkinli normalleşme sürecinde insanların günlük yaşam rutinleri ve para kullanım şekilleri oldukça değişti. Ekonomideki dalgalanmalar tüketiciler üzerinde ellerindeki parayı kullanma ve yatırım konularında kafa karışıklığı yaratıyor. Süreci dikkatli ve mantıklı yönetebilmek adına Profesyonel Para Koçu Pelin Narin Tekinsoy para harcama isteğimizin altında yatan duygusal sebepleri açıkladı ve önerilerde bulundu. 
 
Küresel salgın döneminde insanların duygu durumları ve para kullanma davranışları değişkenlik gösterebiliyor. Pelin Narin Tekinsoy bu dönemde ve hayatımızın her döneminde para harcarken bilmemiz gerekenleri şöyle açıkladı: “Koçluk çalışma alanı itibariyle tamamen bireysel hedeflere yöneliktir. Bu sebeple, kişinin parasal olarak doğru şekilde hareke etmesini önemsiyorum. Bu da bireylerin duygularını kontrol etmelerinden geçiyor. Buna halk dilinde mantıklı hareket etmek dense de her zaman söylendiği kadar basit şekilde akıllıca hareket edemiyoruz. Özellikle de içinde bulunduğumuz salgın ortamında.
Mantıklı hareket edemiyor olmamıza ilk sebep; hayatta kalabilme kaygımız. Çünkü ölmekten içten içe korkuyoruz. Vakitsizce hayatımızı kaybetme düşüncesi bizi belirsizliğin içine sincice sürüklerken kaygı yaratmakta. “Daha yapılacak bir sürü şey var” düşüncesiyle farkında olmadan panikliyoruz. Bu halimiz bizi günlük de olsa yanlış para kullanma davranışlarına itiyor.
İkinci olarak, bir çoğumuz hala duygularımızı kontrol edemez yetişkinleriz. Bu ne demek? İçimizde hala çocuk olan bir yan var. “Bunun nesi kötü!” diyebilirsiniz. Ancak işte bu olgunlaşmayan yanımız, bizim yumuşak karnımız. Duygularınızı olgunlaştırmak çocuksu yanınızı elinizden alacakmış korkusu yaratır ve bizi hep güdük bırakır. Aksine çocuksu bir yanınız olsun. Fakat o çocuk hayata olgunca da bakabilme yetisi kazansın.
Üçüncü olarak büyük markaların aynı bizim gibi hayatta kalmaları ve varlıklarını sürdürmeleri önemlidir. Bu sebeple bizi sürekli geçmişteki güzel günleri düşleyeceğimiz zaman yolculuğundan çıkarmak istemezler. O çocuksu yanımızı kullanarak bizi geçmişte bırakırlar, iyi hissettiğimiz tanıdık geçmiş duygularda. Bu sebep de yine bizi panikletir. Eski duyularımızı hissettirecek yeni ürünler, bizi para harcamaya iter.
Sonuç olarak duygusal olgunlaşma önemli. Paramızı yönetmek istiyorsak hayatı dışardan seyretmeyi öğrenmeliyiz. Özellikle küresel salgın durumlarında sağlık, eğitim gibi konularda dikkatli adımlar atmaya çalıştığımız kadar bütçemizi doğru yönetmek ve korumak adına da araştırmalar yapmalı ve bizi hep daha fazla harcamaya iten duygusal sebepleri fark etmeliyiz. Temkin şimdi her zamankinden daha önemli.”
Para kullanım alışkanlıkları, altında yatan sebepler ve doğru bütçe yönetimi konusunda daha fazla açıklamalar ve önerilere Pelin Narin Tekinsoy “Para Koçluğu –Tamamen Duygusal” adlı kitabında yer verdi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)