Yeni tip koronavirüs (Covid-19) nedeniyle yaşanan pandemi dönemi her yaşta çocuk ve ergen başta olmak üzere tüm bireyleri farklı şekillerde etkiliyor. Kimi yaşamını, kimi sağlığını, kimi sevdiğini kaybetti. Kimi ekonomik kayıplarla karşılaştı kiminin sosyal yaşamı etkilendi. Bunca kayıp arasında ruh sağlığımızı korumak hiç kolay olmuyor. Çocuklar da ailelerin duyduğu kaygıdan, stresten, sokaklarda gördükleri maskeli yaşamdan, sosyal mesafeden etkileniyorlar. Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Bölümü’nden Doç. Dr. Sebla Gökçe, çocuk ve ergenlerin pandemiden nasıl etkilendiğini her yaş grubu için ayrı ayrı anlattı:
0-1 YAŞ: Annenin, babanın bakım verenlerin kaygısı bebeklerde huzursuzluk, uyku ve beslenme problemleri şeklinde ortaya çıkıyor. Bebeğin bakım verene güvenli bağlanma geliştirmesi beklenirken, bu dönemde annede, bakım verende depresyon, kaygı, yüksek stres düzeyi bağlanmayı etkileyebiliyor. Bu durum çocuğun gelecekte hayatla ve diğer insanlarla kurduğu ilişkileri olumsuz etkileyebilir.
1-3 YAŞ: Konuşmaya başlayan, hareket özgürlüğü kazanan ve sosyalleşmeye başlayan çocuklar pandemi döneminde daha çok ailelerinin nasıl hissettiğine bağlı olarak ayrılık kaygısı, anneye, babaya yapışma, ayrılmak istememe, onların yokluğunda huzursuzluk, davranış problemleri gösterebiliyor. Kaygı ve stres düzeyine göre, kendinin veya yakınlarının hastalıkları uykuya dalamama, sık uyanma, korkulu rüya görme, iştahsızlık, huzursuzluk, öfkelilik hatta öfke nöbetleri, uyku ve beslenme problemleri de görülebiliyor. İnsanların sürekli maske ile gezmeleri, birbirlerinden uzak durmaları, dokundukları yerlerden mikrop, virüs bulaşır kaygısı nedeniyle gösterdikleri davranışları gözlemlemeleri, ailelerinin ve kreşe gidiyorsa öğretmenlerinin bu konularda sürekli uyarması dış dünyayı tehlikeli algılamalarına neden olabilir. Pandemide, dış dünyaya güvensizlik algılarının oluşması gelecekte onların kaygı düzeyi yüksek bireyler olarak gelişmelerine sebep olabilir.
3-6 YAŞ: Okul öncesi bu dönemde ailenin çocuğa yansıyan olumsuz duygularının yanı sıra, uyaran eksikliği, sosyal çevre eksikliği sebebi ile sosyal, bilişsel gelişimi beklenenden daha yavaş olabilir. Bu yaş grubunda çocuklar virüsleri onlara ve sevdiklerine zarar verebilecek canavarlar olarak algılayabilir, dış dünyadan bu sebeple daha çok korkabilirler. Özellikle onları korkutabilecek görsellerden, konuşmalardan korumak çok önemli. Bu korkular günlük hayatlarına tek başına kalmak istememe, bakım verenlerinden ayrılmak istememe, uykuya dalmakta güçlük, sık uyanma, korkulu rüyalar, gün içinde huzursuzluk, öfkelilik şeklinde kendini gösterebiliyor.
6-11 YAŞ: İlk ve ortaöğretim çocuklarında online eğitim döneminde sorumluluklarının yerine getirilmesinde zorluklar, fiziksel aktivite azlığı, akranları ile vakit geçirememeleri, ailelerin öğretmen rolüne geçmesi sebebi ile çocukların ve ailelerin kaygı, tükenmişlik, öfke gibi olumsuz duygu yoğunluğunda artış ve aile içi çatışmaların arttığı görülebiliyor. Ölümü algılayabilen bu yaştaki çocuklar bir yakınını kaybettiyse ya da bu dönemde sıkça çevresinden yakınını kaybedenleri duyuyorsa kaygıları daha da artar. Mutsuzluk, isteksizlik, derslere odaklanamama, öğrenme güçlüğü, uyku problemleri, aşırı yeme ya da iştahsızlık, beslenmeyi reddetme gibi yeme problemleri hatta bozukları görülebilir.
11-14 YAŞ: Ergenliğin başlangıcı ve orta evrelerindeki bu çocuklar akranları ile görüşememeleri, sosyal hayatın eksikliği, sürekli aileleriyle birlikte ve onların kontrolünde olmaktan çok etkileniyorlar. Pandeminin varlığını inkar etme eğilimi, etkilenmiyor görünmelerine de bu grupta oldukça sık karşılaşılır. Bu dönemde sorumluluklardan kaçma, akademik kayıplar, odaklanma ve motivasyon güçlükleri, enerji azlığı, zevk aldığı aktivitelere ilgi kaybı, uyku ve yeme sorunları, öfkelilik hali, aile içi çatışmalar ile ekran, oyun, internet bağımlılığı şeklinde görülebilmektedir.
15-18 YAŞ: Ergenliğin orta ve geç dönemlerindeki bu yaş grubunda normal dönemlerde de sıkça görülen gelecek kaygısının pandemi ile birlikte de daha sık ve ağırlaştığı görülebiliyor. Akranlarından uzak olmaları, aile ile daha fazla vakit geçirme ve sorumluluklarının daha fazla hatırlatılması, çatışmaları, gelecek kaygıları ve depresif bulguları arttırabiliyor. Bu grupta umutsuzluk, değersizlik, çaresizlik gibi depresif bulgularda, depresyon sıklığında artış, kendine zarar verme, intihar girişimleri bile görülebiliyor.
UMUT ETMEYİ ÖĞRETİN
“Bütün bu zorlukları getirdiği tüm duygular ile birlikte kabul edebilmeli, işlevselliğimizi, enerjimizi mümkün olduğunca korumaya çalışmalıyız.” diyen Doç. Dr. Sebla Gökçe, pandemi sürecinde çocuk, ergen ve ailelere şu önerilerde bulundu:
“Bize, çocuğumuza iyi gelen, keyif veren aktivitelere yönelmek elbette oyun oynamak, konuşmak, dinlemek, izlemek, yemek, içmek hareket etmek, sevmek, sevilmek, hatırlamak, unutmamak çok önemli. Zorluklarla başa çıkabilme becerisi, çocukların hayat boyu en çok ihtiyaç duyacakları becerilerdendir. Bu dönemi belki hasarsız değil ama en az hasarla atlatmaya çalışmalıyız. Laboratuarlarda, hastanelerde, sokaklarda insanlık uğruna hayatını kaybedenlerin varlığına saygıyı unutmadan, bütün bu kayıplara rağmen yaşamaktan, iyilik halinden vazgeçmemek, umut etmek çocuklarımıza öğretebileceğimizin en önemlisidir.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Etiket arşivi: nasıl
Siber Saldırganlar Yapay Zekayı Nasıl Kullanıyor?
Avrupa Polis Teşkilatı (Europol), Birleşmiş Milletler Bölgelerarası Suç ve Adalet Araştırma Enstitüsü (UNICRI) ve Trend Micro, mevcut ve olası yapay zeka (AI) tehditlerini ve bu tehditlerle nasıl mücadele edilmesi gerektiğini ortaya koyan bir rapor yayınladı. Raporda yapay zeka teknolojisinin siber saldırganlar tarafından Deepfake ve başka pek çok zararlı yazılımda nasıl kullanıldığı detaylı bir şekilde incelendi.
Europol, Birleşmiş Milletler Bölgelerarası Suç ve Adalet Araştırma Enstitüsü (UNICRI) ve Trend Micro tarafından ortaklaşa hazırlanan raporda yapay zekanın (AI) siber saldırganlar tarafından nasıl kullanıldığı ve gelecekte nasıl kullanılabilecekleri tüm detaylarıyla incelendi. Rapor aynı zamanda kolluk kuvvetleri, hükümet yetkilileri ve kriminal konularda karar alan ve uygulayan diğer tüm kuruluşlar için risklerin nasıl azaltılacağına dair öneriler sunuyor.
Rapora göre siber suçluların yapay zeka teknolojisinden hem bir saldırı vektörü hem de bir saldırı yüzeyi olarak yararlanıyor.Şu an yapay zekanın en çok bilinen saldırı kullanımı deepfake videolar. Siber saldırganlar gelişmiş araç kitleri kullanarak Deepfake adı verilen sahte görüntüler ve videolar oluşturuyor. Pek çok ünlü ve siyasinin yüzlerinin kullanıldığı Deepfake videolar dezenformasyon kampanyaları, dolandırıcılık ve internet zorbalığı gibi suç araçları olarak kullanılıyor.
Yapay zekanın kullanıldığı tek saldırı şekli Deepfake değil. Siber suçlular yapay zekayı kullanarak Spotify gibi uygulamalarda gerçek kullanıcı davranışını taklit edebilen araçlar oluşturuyor. Bu sayede daha önceden ele geçirilen hesapların fark edilerek silinmesi önlenmiş oluyor. Ayrıca e-posta filtreleri tarafından yakalanmayan gerçekçi e-posta metinleri oluşturmak için de yapay zekadan faydalanan siber suçlular yapay zeka ile daha hazırladıkları içeriklerle sosyal mühendisliği daha etkili hale getiriyor. Diğer bir yöntemse yapay zeka teknolojisi kullanılarak yüz tanıma sistemleri gibi yine yapay zeka motorlarına yapılan saldırılardır. Siber saldırganlar yapay zeka motorlarını bozarak korumaları atlatmanın yollarını buluyor.
Raporda yapay zekanın siber saldırganlar tarafından kullanım alanları kısaca şu şekilde sıralanıyor: Büyük ölçekli ikna ediciliği yüksek sosyal mühendislik saldırıları Saldırıları daha etkili hale getirmek için kötü amaçlı yazılımları belgelendirmek Görüntü tanıma ve ses biyometrisi gibi kimlik doğrulama yöntemlerini atlatmak Akıllı hedef belirleme ve atlatma yoluyla yapılan fidye yazılımı saldırıları Tespit kurallarındaki kör noktaları belirleyerek yapılan veri kirliliği
Europol, UNICRI ve Trend Micro’nun birlikte hazırladığı raporun sonuç kısmında ise şu tavsiyelere yer veriliyor: Siber güvenlik sektörü ve polisler yapay zeka teknolojisini siber suçlarla mücadele aracı olarak kullanmalı Savunma teknolojisinin gelişimini teşvik etmek, siber suçlulardan hızlı hareket etmek için bu konudaki araştırmalar sürekli olarak yapılmalı Güvenli yapay zeka tasarımı çerçevelerini belirlenmeli ve geliştirilmeli Siber güvenlik sektörünün veya polisin siber suçla ilgili gelişmelere yanıt verme ve onlardan bir adım önde olma yeteneğini engelleyebilecek, siber güvenlik amacıyla yapay zekanın kullanımına ilişkin siyasi söylem azaltılmalı. Kamu-özel sektör ortaklıklarından yararlanılmalı ve multi disipliner uzman grupları oluşturmalı
Trend Micro Ülke Müdürü Hasan Gültekin raporla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: “Yapay zeka teknolojisinde de görüldüğü gibi en son teknolojiyi en erken benimseyenler her zaman siber suçlular olmuştur. Bilindiği gibi yapay zeka, şifre tahmin etme, CAPTCHA kırma ve ses kopyalama gibi pek saldırıda yaygın olarak kullanılıyor. Hazırladığımız raporda tüm bu kullanım alanlarının yanı sıra pek kötü amaçlı yenilikler de tespit ettik. Trend Micro olarak Europol ve UNICRI ile işbirliğinde hazırladığımız raporun tehditler hakkında farkındalık yaratarak hepimiz için daha güvenli bir dijital gelecek yaratacağına inanıyoruz ve iş birliğinden ortaya çıkan bu rapordan dolayı gururluyuz.”
Yapay zekanın dünyaya daha fazla verimlilik, otomasyon ve bağımsızlık vaat eden bir teknoloji olduğunu belirten Europol Siber Suç Merkezi Başkanı Edvardas Šileris ise raporla ilgili şunları söyledi: “Ancak bu teknolojinin kötüye kullanımı da giderek artıyor. Bu dönemde yapay zekanın siber saldırılarda kullanımı konusunda şeffaf olmak önemli. Bu rapor Yapay Zekanın kötü amaçlı kullanımlarını ortaya çıkarırken diğer yandan da bu tehditleri proaktif olarak önlememize ve azaltmamıza yardımcı olan öneriler sunuyor.”
UNICRI’de Yapay Zeka ve Robotik Merkezi Başkanı Irakli Beridze’nin raporla ilgili değerlendirmesi ise şu şekilde: “Yapay zeka uygulamalarının gerçek dünyada büyük bir etki yaratmasından yola çıkarak bu teknolojinin geleceğimizin temel teknolojisi olacağını söyleyebiliriz. Ancak, yapay zekanın topluma sağladığı faydalar ne kadar gerçekse, kötü amaçlı kullanımı da aynı gerçekliktedir.Yapay Zekanın karanlık tarafına ışık tutmak ve bu önemli konu hakkında daha fazla tartışmayı teşvik etmek için Europol ve Trend Micro ile yaptığımız işbirliğinden dolayı gurur duyuyoruz.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Ayrımcılığın psikolojisi nasıl işliyor?
Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Nur Soylu Yalçınkaya mültecilere karşı toplumsal tutumlara dair psikolojik süreçleri araştırıyor. Yalçınkaya uyarıyor: “Topluma ait hissetmeyen, dışlandığını hisseden bireylerin toplumun üretken üyeleri haline gelmelerini bekleyemeyiz.”
Tüm dünyada artan mülteci hareketliliği toplumları etkilerken Türkiye de gerek Suriye gerekse Asya’daki farklı ülkelerden göç alan bir ülke olarak mülteci sorununa farklı açılardan muhatap durumda. Türkiye, Almanya ve ABD’de yürüttüğü çalışmalarda hem mültecilere hem de etnisite, milliyet ya da cinsiyet gibi kategoriler temelinde ayrışan diğer gruplara karşı tutumların arkasındaki psikolojik süreçleri araştıran Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Nur Soylu Yalçınkaya’ya göre bu kategorileri ne kadar doğal kabul edersek eşitsizlikleri de o denli normal karşılıyoruz.
Yalçınkaya mültecilere ya da daha genel olarak göçmenlere karşı tutum üzerine yapılan çalışmaların birçok faktör üzerinde yoğunlaştığını ifade ederken, özellikle tehdit algısı üzerinde duruyor: “Göçmenleri materyalist ya da sembolik tehdit kaynakları olarak algılayabiliyoruz. Göçmenlerin topluma katılmasıyla birlikte finansal kaynakların sıkıntıya gireceği, güvenlikle ilgili problemlerin ortaya çıkacağı ya da işsizliğin artacağı gibi endişeler materyalist tehdit algısını oluşturuyor. Milli kimliğin ya da kültürel değerlerin değişimiyle ilgili endişelerse sembolik tehdit algısını yansıtıyor. Bu tür endişelerin göçmenlere karşı olumsuz yaklaşımlarda belirleyici olduğunu gösteren çokça çalışma var.” “Özcü inanışlar göçmenlere bakışımızı şekillendiriyor”
Yalçınkaya tehdit algısının yanısıra etnisiteyi anlamlandırma biçiminin göçmenlere bakışı şekillendirdiğini ifade ederken, “Örneğin etnik grupların genetik ya da biyolojik açıdan bambaşka insan grupları olduğuna dair (aslında temeli olmayan) inanışlar, bizi dışlayıcı tutum ve davranışlara götürüyor. Benzer şekilde, farklı etnik grupların kendilerine has kültürleri olduğuna ve bu gruplara mensup bireylerin bu kültürle yoğrularak değişmez özellikler kazandığına dair inanışlara sahip olabiliyoruz. Bu da kültürel yabancı olarak algılanan göçmenlerin katıldıkları topluma adapte olamayacağı görüşünü doğurarak dışlayıcı tutum ve davranışlara sebep oluyor,” diyor. “Topluma ait hissetmeyen bireyin üretken olmasını bekleyemeyiz”
Genel olarak göçmen grupların topluma entegrasyonu açısından saygı görme ve kabul edilme hissinin önemli olduğunu vurgulayan Yalçınkaya,bireyin en temel psikolojik ihtiyaçlarından birinin ait olma ve kabul edilme ihtiyacı olduğunu belirtiyor. Yalçınkaya, “Toplum genelinde oluşan tehdit algısı göçmenlere karşı dışlayıcı tutum ve davranışlara yol açarken göçmenlerin topluma aidiyet hissini de sarsabilir,” derken topluma ait hissetmeyen, dışlandığını hisseden bireylerin toplumun üretken üyeleri haline gelmelerinin mümkün olamayacağının altını çiziyor.
Bu sorunun ABD’de Latin göçmenlerde tespit edildiğini aynı yaklaşımın Suriyeli mülteciler için de geçerli olduğunu belirten Yalçınkaya, ABD’de yaptığı ve bu psikolojik süreçleri incelediği araştırmasından verdiği örnekle mültecilerin kimliklerine gösterilmesi gereken saygının önemini şöyle ifade ediyor: “ABD’de yaptığımız bir çalışmada Latin göçmenlerin toplumda etnik kimliklerine ne derece saygı gösterildiğine dair algısını ve buna bağlı olarak topluma ne derece ait hissettiklerini araştırdık. Araştırmamızın çıkış noktası, vatandaşlık başvurusu yapma hakkına sahip olan Latin göçmenlerin büyük bir kısmının bu başvuruyu yapmadığına dair gözlemlerdi. Çalışmamızda vatandaşlık başvurusu yapmamanın altında yatan nedenlerden birinin Latin göçmenlerin toplumda etnik kimliklerine saygı gösterilmediğini düşünmeleri ve bunun sonucunda kendilerini topluma ait hissedememeleri olduğunu gösterdik.”
Nur Soylu Yalçınkaya, 2009 yılında Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden lisans derecesini aldıktan sonra lisansüstü eğitimine psikoloji alanında devam etti ve 2017 yılında Kansas Üniversitesi’nde doktora eğitimini tamamladı. 2018 yılından beri Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde ders vermekte olan Dr. Öğr. Üyesi Yalçınkaya, göç ve etnik / milli kimlik inşası, önyargı ve stereotipleştirme ve kültürel psikoloji alanlarında çalışıyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
İkizler Burcundaki Ay Tutulması Burçları Nasıl Etkileyecek?
Bu hafta İkizler burcunda bir Ay tutulması meydana geliyor. Ay tutulmalarının bitişler, tamamlamalar, bir şeylerin nihayete ermesi ve olgunluğa erişmesi demek olduğunu söyleyen Astrolog Kenan Yasin Bölükbaşı, 30 Kasım haftasında burçları nelerin beklediğini açıkladı. İşte, burcunun nasıl bir hafta geçirebileceğini merak edenler için 30 Kasım haftası burç yorumları.
Tutulmalar bildiğiniz gibi Yeniay ve Dolunay’ın 10 katı gücündeki bir etkiyi barındırırlar. Ay tutulmaları bitişler demektir. Yeni aylarda ise yeni başlangıçlardan söz edeceğiz. Tutulmalar hemen oldu-bitti demek değildir. Bu tutulma 8 derece İkizler’de gerçekleşiyor. Bu açıya ilk gelecek kişisel gezegenler, o zaman diliminde sizi fazlasıyla etkileyecek demektir. Mars 7 Ocak’tan sonra Boğa’ya geçiyor. 15 Mart gibi de İkizler’e geçiyor olacak. 30 Kasım’da gerçekleşecek tutulmanın etkilerini biz Mart ayında daha fazla ön plana çıkaracağız. Minimum 6 aylık bir tesiri var.
Bu bir Ay Tutulması. Ay Tutulması, kökleri anlatır. Mahremiyeti anlatır. Anneyle ilgili bağları, kadınlığı, kadınlık değerlerini anlatır. Yani kadınlarla ilgili en şiddetli yaptırımlar, sıkıntılar ve zorlukları fazlasıyla göreceğiz.Denizler, deniz tabanlı işler ve suyla ilgili de zorlu mücadeleler çıkacağını düşünüyorum. Aslında çıkmazda olan durumları yeniden toparlama amaçlı bir tutulma serisi olarak gözüküyor. “Uzun zamandır bir şeyi yapmaya çalışıyorum ama olmuyor”, “Artık yeni yaptırımlar ve uygulamanın vakti geldi”, “Bundan sonra, yeni başlangıçlar yeni serüvenler, yeni süreçler denemem gerekiyor.” dedirtecek bu tutulma.
Ülkemizle ilgili sular, yiyecek ve içecekler önemli. Mart ayına kadar sıkıntılı ve zorlu süreçler söz konusu olabilir. Ay tutulmaları daha içrek olanı ön plana çıkarır. Aile düzeni, kurulu düzen gibi. Kendi içimize dönüp mahremiyetimizi düzeltmek önemli olacak.
Hava grubu burçları çok güzel etkilenecekler. ‘İkizler’, ‘Kova’ ve ‘Terazi’ burçları bu tutulmadan güzel bir destek alabilirler ya da bir şeyleri temelli bitirmeleri gerekiyorsa bitirebilirler. Ateş burçları da keza destekli ilerleyecekler. ‘Yay’, ‘Koç’ ve ‘Aslan’ burçları daha iyi hissedecekler. Toprak ve Su burçlarına biraz zorlu gelebilir. ‘Akrep’, ‘Yengeç’ ve ‘Balık’ burçları biraz kadersel etkilerle zorlanacaklardır. ‘Başak’, ‘Oğlak’ ve ‘Boğa’ burçları da biraz zorlanacaklar gibi görünüyor. Nereden ne geleceğini sezinleyemedikleri deneyimlerle karşılaşabilirler.
Yükselen Koç Burçları
Koçlar tutulmayı 3.evlerinden yaşayacaklar. Mart ayına dikkat edin! Mart ayında önemli olaylar ortaya çıkmaya başlayacak. 3.ev; yakın arkadaşlarınız, kardeşleriniz, komşularınız, yakın çevreniz ve kendinizi ifade ettiğiniz alanlardır.Bu konular üzerinde yeni süreçler elde etmeniz gerekiyor. Araba değiştirebilirsiniz, arabayla ilgili yeni yatırımlar yapabilirsiniz. Kendinizi geliştirebileceğiniz alanlarda yeni eğitimler alabilirsiniz. Minimum 6 aylık bir serüveni var üzerinizde. Dikkatli olmanızda fayda var. Daha çok kime, neye, nasıl hizmet ettiğinizi düşünün. Çünkü sizin attığınız adım zaten bir başka kişiyi cesaretlendirecektir. Bu cesareti iyi değerlendirmeye çalışmalısınız.
Yükselen Boğa Burçları
Boğalar tutulmayı 2. evlerinden deneyimleyecekler. Maddi kaynaklarınız, banka hesaplarınız, kendinizi güvende hissettiğiniz alanlar, paraya çevirebileceğiniz değerler… Bu konularla ilgili de al sat işlerine girmek, elde ettiklerinizi kullanmak değerlendirmek, ziynet eşyalarını saklamak gibi türlü türlü çeşitli durumlar var önünüzde. Bazı para kazanç fırsatları yakalayabilirsiniz önümüzdeki bu 6 aylık süreçte. Aşk ve ilişkiden ziyade biraz daha bu konunun üzerine yoğunlaşacağınız bir dönem. Biraz sabredin, kendi sabrınızı aşka, aile ve arkadaşlık ilişkilerinizde ve güvence alanlarınızda bol bol iletişime geçeceksiniz. Ay Boğa burcunda yücelir. Sizin hayatınızda yücelttiğiniz etkiler her ne ise bunlar sizin hayatınızda karşı karşıya bırakacak sizi. Neyi yüceltiyorsanız o konuyla ilgili köprüler kurmanız gerekecek.
Yükselen İkizler Burçları
Bu tutulma, ikizlerin kendi evinde gerçekleşiyor. Bu ev sizin dış görüşü görünüşünüz, imajınız. Kendinizi ön plana çıkarma ihtimalleriniz, hayatınızı düzene ve nizama sokmak, yeni yollar keşfetmek, yeni süreçler içerisine girmek, denemediğiniz bir şeyleri denemek istemek söz konusu olabilir. Tutulma, uzun süredir tamamlamak istediğiniz şeyleri tamamlatacağı için burada bunları ön plana çıkartmak için çabalarınız olacak. Mars’ın sizin yükselen burcunuza geçmesi Mart ayını bulacak. Mart ayına kadar bilgi toplamak, neyin nasıl ne şekilde yapacağını belirlemek, aşk, ilişki, arkadaşlık kısa seyahatler gibi hareketler gelecektir. Hayatınızı ve Mart’a kadar kendinizi frenleyip biraz daha sabrı düşünmeniz gerekiyor.
Yükselen Yengeç Burçları
Yengeçler biraz zorlu yaşayacaklar bu tutulmayı. Bilhassa rüyalarınız, kurgu işleri sahne sanatları gibi alanlarda değişim, dar yaptırımlar olabilir. Uzun zamandır yapmak istediğiniz ama zaman ayırıp yapamadığınız süreçlerle ilgili gizli destekler alabilirsiniz. Bunu fark edeceğiniz zamanlar sonrasında gelecek. Bu dönem beslenmenize ve sağlığınıza dikkat etmeniz gereken bir zaman. Bunları ön plana çıkartırsanız daha dirençli olacaksınız. Bilhassa mart ayına kadar. Kendi hayatınızda idrak ön plana çıkıyor; güvensizlikler, arkadan dönen işler ve dedikodulara açık olacağınız bir zaman. Bunlara da dikkat etmeniz gerekiyor. Bütün evren bizim iyiliğimize çalışıyor, neyin ne olduğunu keşfetmemiz için çalışıyor. Bundan sonra artık üzülmek yok. Çünkü temmuz ayında sizin döngünüz tamamlandı. Bundan sonra neler yapabilirim, kimlerle birlikte kendi hayatımı düzeltebilirimin üzerine düşünmenizi tavsiye ediyorum.
Yükselen Aslan Burçları
Sizler tutulmayı 11. evinizde yaşayacaksınız. Arkadaşlık ilişkileri, sosyal ilişkiler, çevreler daha fazla ön plana çıkacak. Yeni projelerin, yeni yaptırımların içerisine girebilirsiniz. Teknolojik aletlerle kendi hayatınızı süsleyebilirsiniz. Uzun zamandır almak istediğiniz ya da değiştirmek istediğiniz teknolojik süreçler varsa yenileyebilir, tazeleyebilirsiniz. Hayatınızda daha fazla iletişime geçeceğiniz daha fazla sosyal medya kanalları ortaya çıkacağı bir zaman olabilir. Tabii ki pandemi süreci olduğu için dışarı çok fazla çıkmama taraftarıyız ama kahvenizi alıp, karşılıklı kamera eşliğinde konuşabileceğiniz insanlarla bir arada bulabileceğinizi düşünüyorum. Bol bol arkadaş çevresi edineceğiniz bir zaman. Yeni insanlarla tanışmaya gönüllü olmalısınız. Bilhassa mart ayından sonra bunların verimlerini almaya başlayacaksınız. Onun için ilişkiniz ve hayatınız bunlarla ilgili. Grup aktiviteleri içerisine girin. Kendinizi daha çok göstermeye daha çok ön plana çıkarmaya çalışın.
Yükselen Başak Burçları
Başaklar 10. evinde deneyimleyeceksiniz. Teklifler gelebilir, iş süreçleriniz, iş anlaşmalarınızda beklediğiniz süreçlerde bir tamamlanma olabilir. Bazı Başaklar işlerini terk edecekler, başka alanlara yönelecekler. Yeni yollar keşfedecekler. İşle ilgili farklı, sıra dışı yollar keşfetme potansiyeliniz var. En nihayetinde Ay tutulması olduğu için yepyeni bir şey beklemememiz gerekiyor. Maddi olarak biraz sabretmeniz gerekli. Aile ve iş konusunda biraz zorlanabilirsiniz ama kendinize biraz daha vakit verdikten sonra bilhassa mart ayı ve sonrasında çok hızlı bir yükseliş var. Onun için biraz daha fazla sabırlı olmakta fayda olabilir.
Yükselen Terazi Burçları
Sevgili teraziler sizler, 9. evinizden yaşayacaksınız. Sizi besleyecek güzel bir etki ile geliyor bu tutulma. Yapmanız gereken şey inançlarınızı yükseltmek. Adalet, hak, hukuk sistemleriyle ilgili zorluklar, yargılarınız vb. sıkıntılar varsa bunları düzenlemek ve revize etmekle ilgili olduğunuz süreçler yaşayabilirsiniz. Keşfedeceğiniz yeni alanlar olacak yeni eğitimlere başlayabilirsiniz. Biraz uzaklaşmak, kaçmak istediğiniz bir döneme denk geliyor ama o koyu koyu tartışmaların içerisine girmemeye özen göstermelisiniz. Kendi ufkunuzu geniş tutarsanız, hayatta deneyimleyecek daha fazla şey var derseniz. Bu 6 aylık serüvenin çok daha hızlı atlatacağınıza eminim. İşin içinde tutkunun da dahil olduğu bildiğiniz bir süreç geliyor. Bu süreç de daha çok mart ayında ortaya çıkacak ve daha iyi tetiklenecek. Mart ayına kadar kendinizi biraz daha düzeltmeniz gerekiyor. “Neyi nasıl yapabilirim, neler çıkartabilirim ortaya?”. Bunlarla ilgili biraz sorun soruşturun.
Yükselen Akrep Burçları
Akrepler 8. evinde yaşayacaklar bu tutulmayı. Borçlar harçlar, krediler ödenekler, ortak kazançlar estetik operasyonlar, ameliyatlar… Bütün bu konuları baz alan 8.evdir. 6 aylık bir serüven ve sizin gezegeniniz Mars, mart ayında bu etkileri daha fazla tetikleyecek. Sağlığınıza, harcamalarınıza ödemelerinize biraz daha dikkat ederek düzelmenizi önereceğim. Başkalarıyla ortak kazançlar yaratma durumlarında daha iyi hissedeceğiniz bir dönem gelecek. Birlikten kuvvet doğar mantığıyla ilerlemeniz gerekiyor. 2021 yılında Akrep’lerle ilgili daha güzel şeylerden bahsedeceğiz. Evren, artık bir düzene girmeye başlayacak. Bu süreçte bu tutulma biraz zorlu gelebilir. İkili iletişiminize ilişkilerinize dikkat edin sevgili Akrep’ler.
Yükselen Yay Burçları
Yaylar, sizler 7.evinizden yaşayacaksınız. İlişkiler, vekalet verdiğiniz insanlar, açık düşmanlarınız, çok yakın arkadaşlarınız, taşınmalar… Bu süreçlerin hepsi gerçekleşebilir. Teklifler gelebilir, birilerinden destek gelebilir. Bilhassa köstekleri de göreceğiniz bir zaman. İkizler çift etkiler getirir, sizin hayatınıza kararsızlığa doğru iki uca çekileceğiniz bir dönem yaşayacaksınız. Başkalarının hep burnunu soktuğu bir döneme denk gelebilirsiniz. Kendi hayatınızda biraz daha dikkatli olmak gerekiyor. Ama başkalarının söylediklerini de tamamen kulak ardı etmemek gerekiyor. Özellikle mart ayı ve sonrasında bu tutulmanın etkilerini göreceğiniz bir döneme denk geleceksiniz. Mart’a kadar bir soluk alın diyorum.
Yükselen Oğlak Burçları
Oğlaklar sizler evcil hayvan evinizden (6.ev) yaşayacaksınız bu tutulmayı evcil hayvan sahibi olabilirsiniz. Hastalıkla ilgili dikkat etmeniz gereken zamanlar. Uzun süredir teşhisini koyamadığınız sorunlar varsa bunların tamamlanma durumu söz konusu olabilir. Evinize gelen gidenlerle ilgili kadın çalışanlarla ilgili biraz sıkıntılar ve zorluklar yaşayabilirsiniz. Fakat bunlar atlatılacak, işinizi pratik fayda anlamında kurtaracak yeni insanlarla tanışabilirsiniz aile içinde ve ev içinde sorumluluklarınız biraz daha artabilir. Çünkü ay ev demek, sorumluluklar demek. Motivasyonunuzu bu konuda biraz kaybedebilirsiniz Onun için daha çok sevgiye, bağlılığa ihtiyaç duyacaksınız. Aldanmalar aldatmalar arkadan dönen işlerle ilgili sıkıntılar yaşayacaksınız. Boşanma davaları ile ilgili sonuçlanmalar olabilir. Bilhassa Mart ayı çok tehlikeli olabilir. Çünkü bu etkiler ve tesirler ortaya çıkacak. İkili ilişkilerinizi biraz daha dikkatli yürütmenizi öneririm.
Yükselen Kova Burçları
Sevgili Kovalar, sizler 5.evinizden yaşayacaksınız bu tutulmayı. Aşk, çocuk, yuva, spor, kumar… Bunların hepsi 5.evle ilgilidir. Çocuklarla ilgili ikili iletişimde evinizi ilgilendiren durumlar ortaya çıkacak. Yeni hobiler elde edebilirsiniz ve akranlarla ilgili de gelişmeler yaşayabilirsiniz. Uzun zamandır beklemekte olduğunuz süreçlerle ilgili tamamlanmalar olabilir. Sporla ilgili başlangıçlar yapabilirsiniz. Artık kendi adınıza, evinize, mahremimize, hayat alanlarınızın içerisine alabilirsiniz. Burada biraz daha kendinizi iyi hissetmeniz gerekiyor. Size en azından destekleyici açılar verecek. Hiç tahmin etmediğiniz insanlar, sürpriz bir şekilde gelebilir. Aşk ilişkisi bakımından iki kişi arasında kalabilirsiniz. Aklınızın karıştığı zamanlar söz konusu olabilir. Daha çok soru sormak ve sabretmeyi öğrenmek bu tutulmada da çok etkili olacak.
Yükselen Balık Burçları
Sizler 4.evinizden yaşayacaksınız bu tutulmayı. 4.ev de aile, yuva hanesidir. Ailenizle, kendi güvenceniz mahrem alanlarınızla birlikte sorumluluklarınızın arttığı bir dönem olabilir ama yakın kişilerden de destek alacağınız süreçler gelebilir. Bilhassa kendinizi uzun süredir bu konularda yıprattıysanız buraya bir hareket gelecek. Uzun süredir kendinizi kapalı ve hapis gibi hissettiğiniz alanlarda artık açılmalar ve daha farklı düşünceler meydana gelecek. Hayatınızı bir bilgi havuzuna dönüştürebilirsiniz bu tutulmayla birlikte yeni okuma kitapları, rüya defteri tutma gibi. Özellikle mart ayında bu etkiler ortaya çıkacağı için marta kadar kendinize bir müddet vermelisiniz. Evinizde biraz zorluklar ve sıkıntılar varsa çözümü için B planları yaratabilirsiniz. Mahrem dünyanızla, kendi iç dünyanızda ilgili bir şeyler yapabilirsiniz. Kendinizi daha iyi hissedeceğiniz mart ayına kadar bir süreç var. Bunu tamamladıktan sonra belki taşınırsınız, belki yeni alanlara yönelirsiniz, belki evinizi yenilersiniz. Bir yenilenme durumu da söz konusu olacak.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Kraliçenin Gölgesi – Hayvanların nasıl gördüklerine dair bir öykü
Cybèle Young’ın yazıp resimlediği “Kraliçenin Gölgesi” Koç Üniversitesi Çocuk’ta (KÜ Çocuk) yayımlandı. Çok sayıda ödül kazanan eser, hem düşsel anlamda zengin
hem de bilimsel gerçeklerle dolu bir dünya yaratıyor.
Kraliyet şenliği gecesi ve Kraliçenin balosu doruk noktasında. Aniden bir şimşek çakar, ardından da her şey karanlığa bürünür. Işıklar tekrar yandığındaysa cüretkâr bir soygun açığa çıkar. Biri Kraliçenin gölgesini çalmış!
İyi ki kraliyet dedektifi Peygamberdevesi Karidesi konukları sorgulamak için oradadır. Bay Bukalemun, Kaptan Köpekbalığı, Mızrakbaşlı Yılan, Keçi, Yusufçuk, Dev Mürekkep Balığı, Doktor Güvercin ve iki genç denizkestanesini teker teker sorgular. Her bir şüphelinin kendine has bakış açısı bulmacanın önemli bir parçasını oluşturur ve böylece gecenin olayları eksiksiz –ve eğlenceli– bir şekilde ortaya çıkar. Bu yaratıcı ve sıra dışı kitapta Cybèle Young, esprili anlatımı ve çarpıcı çizimleriyle hem düşsel anlamda zengin hem de bilimsel gerçeklerle dolu bir dünya yaratıyor. Hayvanların nasıl gördüklerine dair bilimsel gerçeklere dayanan, gerçeküstü bir dedektiflik hikâyesi…
Aldığı ödüller:
2016 Hayvan Davranışları Derneği, Yılın Olağanüstü Çocuk Kitabı
2015 Kanada Çocuk Kitapları Merkezi, Yılın En İyi Çocuk Kitabı
2015 Kanadalı Bilim Yazarları Derneği, Bilim ve Toplum Çocuk Kitabı Ödülü
2015 Fitzhenry Ailesi Vakfı, Lane Anderson Ödülü
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
LG ERGO Monitörler Nasıl Bir Konfor Sağlıyor?
LG tarafından kullanıcılara sunulan ergonomik tasarıma sahip monitörler, fiziksel konfor sağlamanın yanı sıra, göz rahatlığı ve çalışma kolaylığı da sunuyor.
Böylelikle kullanıcılar, ister pandemi koşulları nedeniyle evlerinin zorlayıcı ortamlarında çalışsın, isterlerse de iş yerlerinde olsunlar, aradıkları rahatlığa kavuşuyorlar.
LG Electronics (LG), tüm gün ekran başında olan, evde iptidai şartlar altında da, ofislerinin tam donanımlı ortamlarında da konforlarından vazgeçmeyenler için LG ERGO Monitörleri sunuyor. LG ERGO Monitör kullanıcıları, kavuştukları rahat çalışma ortamı ile, fiziksel sağlıklarının yanı sıra, yaratıcılıklarını ve verimliliklerini de artırıyorlar.
Göz Rahatlığı
LG ERGO monitörler geniş izleme açısı ve mükemmel resim kalitesi ile gözlerin daha konforlu olmasını sağlıyor. 178 derecelik izleme açısı (IPS), doğru ve detaylı renk gösterimi (HRD10) ve mükemmel resim kalitesiyle (32UN880: DCI-P3 %95 (Tip.) / 27QN880: sRGB %99), kullanıcıların herhangi bir pozisyonda ve göz hizasında görsel konfor yaşamasını sağlıyor.
Fiziksel Konfor İleri Düzey Esnek Tasarım
Kullanıcılar, ERGO standla çalışma alanlarında bireysel ihtiyaçlarına ve yapacakları işe göre kurulum yapabiliyor. LG ERGO’nun en önemli faydası elbette tamamen hareketli kolu… Kolun tabanında C-Clamp kullanılıyor ve böylece neredeyse tüm çalışma masalarına tutunabiliyor. Kolun kendisi de, hem yükseklik hem eğim açısından ayarlanabiliyor, hem de monitörü döndürebiliyor. Aynı zamanda kullanıcı ve ekran arasındaki mesafeyi ayarlamaya da imkan tanıyor. Böylece ERGO Monitör, çok daha konforlu ve daha sürdürülebilir bir kullanıcı deneyimi için mükemmel yükseklikte, mesafede ve açıda ayarlanabiliyor. Kullanıcıya konfor sağlayan ve daha az enerji harcanmasını sağlayacak olan duruşu doğal olarak destekleyip bedendeki stresi en aza indiriyor. ERGO Stand ile kullanıcılar ekranı neredeyse arzu ettikleri her pozisyona getirebiliyorlar, ekranın gazlı yayı sayesinde monitör ağırlığı dengeleniyor, böylece ekran rahat bir şekilde hareket ediyor, bu da LG’nin kanıtlanmış şık ve kompakt tasarımına uyumu bir hal alıyor. Monitörün hareket kabiliyeti şöyle özetlenebiliyor:
Uzanım/Geri Çekme 0~180mm, Dönüş ±280°, Yükseklik 0~130 mm, Pivot (eksen etrafında) 90°, Eğim ±25°.
Kullanıcı Konforu
Kolay Kurulum USB Type-C™ Tek Dokunuşla Montaj, monitörün kolayca kurulmasını sağlıyor ve C-Clamp ile Gromet de mevcut masanın durumunda değişiklik ve ayarlama yapmadan kolay bir kuruluma imkan veriyor. Özel olarak USB Type-C™ de, kullanıcının farklı iş ortamlarında verimliliğini ve üretkenliğini arttırmasını sağlıyor.
İşyerinde Ergonominin Faydaları Nelerdir?
İşyerinde ergonomi nedir sorusunun yanıtı olarak ilk akla gelen, daha güvenli ve verimli bir iş yapılabilmesi için çalışma ortamının kullanıcılara uygun hale getirilmesi oluyor. Ergonomik çözümlerin uygulanması çalışanları daha konforlu kılıyor ve verimliliğini artırıyor.
Ergonomi, Verimliliği Arttırır: Ergonomi iyi bir duruş, daha az efor, daha az hareket ve daha iyi bir yükseklikle erişim sağlamak için yapılan tasarım anlamına geliyor. Ergonomi, çalışma ortamını daha verimli hale getiriyor, konforlu bir ortamda çalışılmasını sağlıyor ve verimin artmasına yol açıyor.
Kas-İskelet Sistemi Hastalıklarında (KİSH) Düşüş: Birçok kullanıcı Kas-İskelet Sistemi Hastalıkları (KİSH) gibi çeşitli sorunlar yüzünden ağrılarının olduğundan şikâyetçidir. Bu, aynı zamanda doğrudan maliyetlerle ilgili bir konu olarak ortaya çıkıyor. Kas İskelet Sistemi Hastalıklarının işle ilgili telafi maliyetlerinin yüzde 33’ünden sorumlu olduğu biliniyor. Bu hastalıkların doğrudan maliyeti bir yılda 20 Milyar Dolar olup, toplamda yaklaşık 45 ila 54 Milyar Dolar arasında olduğu tahmin ediliyor. Ergonomi, Kas İskelet Sistemi Hastalıklarının azalmasına ve maliyetlerin düşmesine yardımcı oluyor.
Ergonomi, Performansı Artırır: Zayıf ergonomi çeşitli sıkıntılara ve yorgunluğa neden oluyor, bu yüzden çalışan en verimli haliyle çalışamıyor. Çalışanın en iyi performansını sergilemesi için en iyi koşulların sağlanması gerekiyor. Ergonomi, daha iyi bir çalışma ortamı sağlayacağından, çalışanların iyi koşullarda çalışmasını, dolayısıyla performansının artmasını sağlıyor.
Ergonomi, işe odaklanmayı sağlıyor, çalışan kendisini çalışmak için ne kadar zorlarsa zorlasın, sağlık ve güvenlik desteği olmadan odaklanması çok zor oluyor. Ergonomi, kullanıcının fiziksel sağlığı için tasarlanmış olup işe bağlılığı artırmaya yardımcı oluyor. Gün içindeki yorgunluğu ve rahatsızlığı azalttığı için, işe devamsızlığı da azaltıyor, dolayısıyla çalışanın kendisini tamamen işine vermesine yardımcı oluyor.
Bol Ödüllü Ergonomik LG Monitörleri
LG ERGO Monitör ile kazanılan ödüller arasında; 32UN880 model ile: Reddot Ödülü 2020 (En iyinin en iyisi), CES 2020 İnovasyon Ödülleri – Bilgisayar Donanımları ve Aksesuarları LG ‘UltraFine Ergo’ 32UN880 ile; IF Tasarım Ödülü 2020
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Cerrahi işleme gerek olmadan nasıl gençleşebilirsiniz?
Pandemi döneminde birçok kişi hem cilt bakımını ihmal etti hem de kilo aldı. Görünen o ki, koronavirüs bir süre daha hayatımızın bir parçası olmaya devam edecek. Bu süreçte gençleşmek için ‘ameliyat masasına yatmam’ diyorsanız tam da size göre önerilerimiz var. Uzman Estetisyen Zübeyde Dal, operasyona ihtiyaç olmadan, hijyen şartlarının en üst seviyede tutulduğu; cilt bakımında ve zayfılamada kullanılan en yeni yöntemleri anlattı. Thermage, HİFU ve OxyGeneo ile cildinizdeki sarkmaları yok edebilir ve ölü hücreleri canlandırabilir; Heykeltraş yöntemiyle de bölgesel zayıflayabilirsiniz… İşte hayatı kolaylaştıran, gençleştiren yeni uygulamalar…
THERMAGE
Thermage; radyofrekans ile yüz, gıdı, karın, kol, üst bacak ve basene uygulanan ameliyatsız gevşeklik ve sarkmaların giderilmesi uygulamasıdır. Thermage’in en önemli özelliği; tek seansta yüz ve vücutta ameliyatsız germe işlemi yapmasıdır. Cildin 8 mm altına etki eden thermage, bölgedeki kolajen lifleri oluşturduğu sıcaklıkla büzer ve kısaltır. İşlemden çıkarken dahi cildinizde ortalama %15 gibi bir düzelme ve sıkılaşma oluşması amaçlanır. Bu yönüyle, hızlı etki eden ameliyatsız yüz germe uygulamaları arasındadır. Kolajen uyarıldıktan yaklaşık 2 ay sonra üremeye başlar ve etkilerini ikinci aydan itibaren giderek artan iyileşme olarak gözlemlenir. Altı ay sonunda son haline ulaşır. Uygulama sırasında sıcaklık hissedilir. Hastanın toleransına göre bu sıcaklık ayarlanabilir ve cildinizde hafif pembeleşmeler meydana gelebilir. Bu uygulama 30 – 60 yaş arasındaki herkes için uygundur.
* Thermage tedavisi nasıl yapılır?
Thermage cihazının cilde her dokunuşunda verdiği enerji, deri altındaki dokulara erişirken kısa ve derin bir ısı hissedilir. Bu his, kollajenin sıkılaştığını gösterir. Uygulama sonrasında kişiden kişiye değişkenlik göstererek kısa süreli ödem oluşabilir. 1-2 saat içerisinde geçebilmektedir. Thermage yapılacak olan alanın büyüklüğüne göre 45 dk – 1 saat arasında değişebilir.
* Thermage ile diğer radyofrekans cihazları arasındaki farklar nelerdir?
Diğer radofrekans cihazlarında, cilt altı 40-42 dereceye kadar ısıtabilirken, Thermage üretebildiği enerji ve güç çok daha fazladır. Thermage tek seanslık bir uygulama ile tüm bu seansların çok üstünde bir enerji verebilmektedir.
HIFU
HIFU (High-intensity focused ultrasound) tedavisi ile diğer adı fokus usg, yani yüksek yoğunluklu odaklanmış ultrason enerjisi ile ses dalgalarını kullanarak cilt altı dokularda kolajen üretimini tetikleyip, bu sayede deride sıkılaşma ve gerilme hedeflenir. Enerji olarak ultrason yani kulağımızın duyamayacağı kadar yüksek bir ses enerjisi kullanılır. Bu enerji deri altı dokuyu yüksek ısılara ulaştırarak kontrollü ve nokta şeklinde yanık alanları oluşturur.
Deri yüzeyinde hiçbir etki yapmadan, doğrudan istenilen derinlikteki hedeflere nokta atışı yapar. Yani dermis ve kasları saran fasyal tabakada yüzlerce iyileşme odağı oluşturur.
Bu iyileşme odakları dermal ve fasyal tabakada hem yenilenme hem de gerilme etkisi oluşturmaktadır. Bu iyileşme odakları kontraksiyon yani büzüşerek iyileştiği için hem ciltte hem de fasyal tabakada bir lifting yani gerilme etkisi meydana getirir. Bu şekilde uyarılmış kolajen üretimiyle ortalama 3-6 ay içinde sıkılaşmış ve kendini yenilemiş bir cilt sağlanmaktadır.
* Hifu’ yu sıklıkla hangi amaçlar için kullanırız?
Yüz ve boyun bölgesindeki deriyi germek ve sıkılaştırmak için FDA onaylı bir yöntemdir. Ortak tedavi alanları şunlardır:
* Kaz ayakları
* Çene sarkmaları
* Göz kapağı sarkması
* Gıdı sarkması
* Yanaklardaki sarkmalar
* Uyluk içi, kol içi ve göbek gibi ciltteki sarkmalar
* Özellikle ağzın etrafında sarkma
* Gevşek boyun kıvrımları
* İnce çizgiler ve kırışıklıklar
* Alt çene hattının belirginliğinde azalma (gıdı)
* Hifu işlemi ne kadar sürüyor?
Her seans tedavi alanına bağlıdır, ancak alan başına yaklaşık 30-45 dakika tavsiye edilir. Tedaviniz, tedavi öncesi konsültasyonunuzda tartışılacak olan bireysel gereksinimlerinize göre şekillendirilecektir. Daha fazla alanda tedaviye ihtiyacınız varsa ek zaman gerekli olacaktır.
* Uygulamadan önce bir şey yapmak zorunda mısınız?
İhtiyaçlarınızı değerlendirebilmek ve istediğiniz şeyi anlamak için doktora yardımcı olmanız gerekir. Sizin için mükemmel çözümü bulabilmek için her zaman bir doktorunuz ile konsültasyon gereklidir.
* Kaç seans gereklidir?
Seans sayısı, kişinin yaşına ve cilt durumuna bağlıdır. Hafif ve orta derecede cilt gevşekliğinde genellikle tek seans yeterli olabilmektedir. Sonuçlar tedaviden hemen sonra görülecektir, en iyi sonuç ise üç ila altı ay arasında görülmektedir. Bireysel sonuçlar, ortalama olarak 18 ay ila iki yıl arasında devam eder.
* Focus Ultrason uygulamasının avantajları nelerdir?
* Tek seanslık bir uygulamadır.
* Uygulama sonrası yüzde herhangi bir hasar oluşmaz.
* Kişi aynı gün hayatına dönebilir, iyileşme dönemi yoktur.
* Hem yüzdeki sarkmalar toplanır hem de ciltteki kırışıklıklar azalır.
* İşlem öncesi bir hazırlık ya da sonrası bir bakım gerekmez.
* Her mevsim uygulanabilir
* Herhangi bir invazif cerrahi veya enjeksiyon olmaksızın bir yüz germe başarısı sağlar, ayrıca, bu prosedürün ek bir avantajı, herhangi bir kesik olmamasıdır.
* Bu teknik, bütün cilt tonlarındaki insanlar için kullanılabilir.
OXYGENEO
OxyGeneo, 3 temel bakımı aynı anda sunan bir cilt bakımı ürünüdür. OxyGeneo cildin dış yüzeyini ölü hücrelerden arındırırken, cildi besler ve cilde ihtiyacı olan oksijeni sağlar. OxyGeneo daha pürüzsüz bir cilde sahip olmanızı sağlar.
* OxyGeneo nasıl uygulanır?
OxyGeneo, doğal kaplıcaların ciltte oluşturduğu etkiyi taklit eder. Tedavinin uygulandığı bölgeye oksijen gönderir. Aynı anda da cildi ölü hücrelerinden arındırır ve tedavi sonrasında cildin temel gıda maddeleriyle beslenmesi için uygun ortamı oluşturur. OxyGeneo’nun oluşturduğu sayısız çok küçük karbondioksit kabarcıkları cilt yüzeyinde nazikçe patlar.
OxyGeneo tüm cilt tiplerine uygulanabilir. Her bir seansta, maksimum hijyenin sağlanması için, tek kullanımlık materyeller kullanılır. OxyGeneo, tek başına uygulanabileceği gibi farklı estetik uygulamalarıyla birlikte de uygulanabilmektedir.
* OxyGeneo uygulaması ne kadar sürer?
OxyGeneo uygulaması yaklaşık olarak 60 dakika sürer. Tedavi, 5-6 günde bir uygulanacak şekilde 6 seans önerilir.
* OxyGeneo’nun cilde faydaları nelerdir?
OxyGeneo teknolojisi, cildinizi yeniden canlandırmak ve cilt renginizi dengelemek için vücudun kendi doğal mekanizmalarını kullanma imkanı sunar. Sağladığı oksijen teknolojisiyle ciltte oluşan lekelenmeleri ve kırışıklıkları en aza indirir. Kullanılan ilaçlar, hastalıklar, yanlış kozmetikler, genetik nedenler, yoğun güneşe maruz kalınması gibi birçok sebeplerden dolayı ortaya çıkan cilt lekelenmeleri, bu yöntemle tedavi edilebilir.
HEYKELTRAŞ
* Heykeltraş yöntemi ile zayıflama nedir?
Kilo vermek ve bölgesel olarak incelmek isteyen kişiler, bunun için yoğun diyetler ve düzenli spor gibi etmenleri hayatlarının bir parçası haline getiriyor. Ancak bu aşamada küçük müdahalelerle birlikte bu sonuçların alınması da mümkün oluyor. Günümüzde teknolojinin ilerlemesiyle birlikte kilo vermek için ultrason dalgaları kullanılabiliyor. Bu dalgalarla birlikte yağlanma olan bölgelerde yağ çeperleri inceltilirken bu sayede 7 santimetre incelme mümkün hale geliyor. Herhangi bir acı duymadan ya da çok uzun süreler olmadan incelme gerçekleşiyor.
* Heykeltraş yöntemi ile zayıflama nasıl yapılır?
Heykeltraş yöntemi ile zayıflama işleminin yapılabilmesi için kişilerin özel merkezlere gitmesi gerekiyor. Bu alanlarda uzman doktorlar ile konuşan kişiler, sağlık yönünden bir sakıncası bulunmuyorsa ve özel olarak inceltmekte zorlandıkları bir bölgeleri varsa bu işlem gerçekleştirilebiliyor. Bu işlemde sorunlu bölgeye ultrason dalgaları gönderilirken bu dalgalar, yağ çeperlerinin incelmesine sebep oluyor. Bu incelme direkt olarak vücuda da etki ederken 7 santimetreye kadar incelme gerçekleşiyor. Genelde bayanların tercih ettiği bu yöntemde incelme denildiğinde akla ilk olarak bel geliyor olsa da göğüs, sırt, basen, bacaklar ve kollarda da bu işlem ile incelmek mümkün oluyor. Bu işlemin gerçekleşmesi için tek bir seans yeterli görülüyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Diyabetik Ayak Nasıl Önlenebilir?
Dünya Diyabet Günü kapsamında, Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Mutlu Cihangiroğlu, diyabet hastalarında görülen diyabetik ayak hakkında bilgi verdi. Cihangiroğlu diyetin önemine dikkat çekti.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun diyabeti kronik bir hastalık olarak tanımladığından beri 14 Kasım Diyabet Günü olarak belirlenmiştir ve bugünde, diyabetin erken tanısı ve taramanın önemi konularında farkındalık yaratmak amaçlanmıştır.
Toplumda en sık görülen kronik hastalıklardan biri olan diyabet ile ayakta oluşan damar sertleşmesi ve kireçlenmesiyle birlikte diyabetik ayak meydana gelmektedir. Oluşan bu damar kireçlenmesine başta sigara olmak üzere yüksek kolestrol ve lipid değerleri, kontrolsüz kan şekeri, yüksek tansiyon, obezite ve genetik nedenler sebep olabiliyor. Günümüzde diyabet, diğer adıyla şeker hastalığı, devam eden kan şekeri yüksekliği sonucu meydana gelen ilerleyici bir hastalıktır.
Diyabetik ayak nedir ve nasıl önlenebilir?
Diyabet yani şeker hastalığı, toplumda en sık görülen kronik hastalıklardan biridir ve kan şekeri yüksekliği ile karakterizedir. Kan şekeri yüksekliği kontrol altına alınamadığında hastalarda diyabet komplikasyonları ortaya çıkar. Diyabetik ayak şeker hastalığının uzun sürmesine ya da kan şekerinin kontrol altına alınamamasına bağlı olarak ayakta kronik yara gelişmesidir. Diyabet hastalığı kılcal damarları etkileyerek nöropatiye yani sinirlerde enflamasyona ya da vaskülopatiye yani damarlarda enflamasyona sebep olur. Diyabetik hastalarda hem nöropati hem de vaskülopatiye bağlı olarak ayaklarda yaralar gelişir. Diyabetik ayak hastalığından korunmanın en etken yollarından biri de kan şekerini düzenleme ve kontrol altında tutmaktan geçer. Kan şekeri seviyelerinin düzenli olarak kontrol edilmesi, sağlıklı bir diyet, düzenli spor ve polifenol gibi diyabeti önlemede pozitif yönde etkileri olduğu düşünülen doğal ürünler tüketmenin diyabet ve diyabetik ayak hastalığından korunmada önemli etkileri vardır.
Araştırmalara göre, bazı besinler doğal olarak içerdikleri aktif bileşenleri ile sağlığı geliştirici ve hastalık riskini azaltıcı potansiyel etkileri olan bileşenler bulunduruyor. Bunlardan biri de zeytinde bulunan ve birden fazla fenolik grup bulunduran biyoaktif bir besin bileşeni: Polifenol. Polifenol açısından zengin bir diyet, kandaki şekeri hücrelere taşıyan insülin üretimini artırarak ve bununla doğru orantılı olarak kan şekerini düşürerek diyabetik ayak riskini azaltabiliyor. İçinde yüksek miktarda polifenol bulunan, zeytin ve zeytin yaprağından üretilen zeytin ekstresi bu konuda öne çıkıyor. Fenolik zeytin ekstresi, normal yağlara oranla 10 kat daha yüksek seviyelerde bulundurduğu polifenol oranıyla insan vücudunun ihtiyacı olan günlük polifenol tüketimi oranını karşılıyor. Ayrıca, fenolik bileşenlerin vücut tarafindan yüzde 92’ye kadar emilebilmesiyle birlikte diğer polifenollü besinlerden ayırılıyor.
Polifenolün kan şekeri seviyesi üzerine nasıl bir etkisi vardır?
Polifenol, kan şekerinin salınımını kontrol etmeye yardımcı olan ve vücudun insülini daha iyi kullanmasını sağlayan güçlü bir antioksidan ve hipoglisemik bir bileşiktir. Kanımızdaki şekeri hücrelerimize taşıyan insulinin üretimini arttırarak ve dolayısı ile kan şekerini düşürerek diyabet riskini azaltmada pozitif ektileri olduğu bilinmektedir. Bu nedenle, yüksek polifenol içeren doğal gıdaların veya gıda takviyelerinin tüketimi, kan şekerini düzenlemede çok önemli bir rol oynamaktadır. Fenolik zeytin ekstresinde bulunan yüksek polifenol seviyeleri düzenli tüketildiğinde diyabet ve buna bağlı diyabetik ayak hastalıklarından size korumada yararlı olacaktır.
Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Mutlu Cihangiroğlu polifenolün diyabetik ayak üzerinde koruyucu ve önleyici etkisi hakkında bilgi verdi. Cihangiroğlu, diyabetik ayaktan korunmak için gereken önemleri şöyle vurguladı; Kan şekeri düzeyinizi düzenli takip edip 3 aylık hekim kontrolünüzü ihmal etmeyiniz. Diyetinize uyunuz, polifenolden zengin beslenmeyi tercih ediniz. Günde en az 30 dakika düzenli yürüyüşler ile eksersizler yapınız. Ayaklarınız terli ve nemli kalmamalı. Ayaklarınızı her gün yıkayıp, çoraplarınızı günlük değiştiriniz. Tırnaklarınızı dikkatli ve derin olmayacak şekilde kesiniz. Asla çıplak ayakla dolaşmayınız. Evde ve dışarıda içi yumuşak, dışı sert, kapalı ayakkabılar kullanınız. Yılda bir kez bacak atardamarlarınızı Doppler Ultrasonografi ile kontrol ettiriniz. Darlık ya da tıkanıklık durumunda ihmal etmeden tedavi ettiriniz.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Deprem ruh sağlığımızı nasıl etkiliyor?
İzmir’de yaşanan deprem başta çocuklar olmak üzere yetişkinlerde ve toplum genelinde hemen herkesi psikolojik anlamda etkiledi. Sürekli depremi düşünmenin bireylerde ruhsal hastalıkların başlamasına yol açtığına dikkat çeken Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Gerekli tedbirlerin alınması ve rutin hayattan kopulmaması şart. Özellikle çocuklar gözlem yaptığı için anne ve babaların depremle ilgili haberleri izlerken ve deprem anında soğukkanlı olması, deprem gerçeğini uygun bir beden diliyle anlatmaları gerekiyor” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, depremi psikolojik açılardan değerlendirdi.
Bazı bireyler depremi düşünerek yaşıyor
Depremle yaşamak gerçekten zor bir duygu diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Böyle bir durumda ne yapmamız gerekiyor? Bazı kişiler 24 saat devamlı depremi düşünüyor. Onu düşünerek yaşıyorlar. Tek ilgi odağı bu olduğu için kaygılarını, korkularını kontrol edemiyorlar ve ruhsal hastalıklar başlıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün ‘Ruh hastalıkları bozuklukları pandemisi bekleniyor’ diye açıklaması var. Bunun üzerine bir de deprem geldi” diye konuştu.
Çocuklara deprem gerçeği anlatılmalı
Deprem ülkesi olduğumuz için psikolojik olarak da depreme hazırlanmamız gerektiğinin altını çizen Tarhan, “Özellikle çocuklar önemli çünkü onlar anne babaya bakarlar. Özellikle 5-6 yaşındaki gerçeklik duygusu gelişmemiş çocuklar deprem haberi izlerken veya deprem olduğu zaman anne ve babalarını gözlemlerler. Anne ve baba soğukkanlıysa, rahatsa çocuk da soğukkanlı olur. Eğer ebeveynler çocuğun yanında değil uzaktaysa böyle durumlarda çocuk daha çok korkar. Böyle durumlarda yanında anneanne ve babaanne gibi güven veren kişilerin olması gerekiyor. Çocuk erişkinleri taklit ederek rahatlıyor ya da korkusunu gideriyor. Ebeveynleri kaygılıysa çocuk daha çok kaygılanıyor. O yüzden çocuğu haberlerden, bu gibi durumlardan uzaklaştırmak yerine böyle bir gerçek var demeleri gerekiyor” dedi.
Deprem anı için beyin egzersizleri yapılmalı
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ‘Türkiye deprem bölgesi olduğu için neredeyse her yıl farklı yerlerde oluyor. O yüzden deprem anında neler yapılabileceği ile ilgili çocuklarla birlikte beyin egzersizleri yapılmalı’ dedi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Hiçbir şey yapmamak belirsizliktir ve kaygıyı arttırır. Ayda ve Elif bebek kurtuldular. Yani güvenli bir şekilde olursa en kötü durumda bile kurtulabiliyor. Çocuğa grip olduğunda nasıl aşı yapılıyorsa psikolojik, şiddet aşısı gibi deprem olduğu zaman ne yapacağını öğretmemiz gerekiyor. Bir şeyler yapılabileceğini bilmesi çocuğu rahatlatır. Tedbirimizi alacağız, deprem yok gibi yaşamaya devam edeceğiz.”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Rutinden kopmak kaygıyı artırıyor”
Deprem çantasının edindikten ve depremle ilgili önlemlerin aldıktan sonra günlük yaşama, işlere devam edilmesi gerektiğine dikkat çeken Tarhan, “Rutinden koptuğumuz an kaygı artıyor. Bu sefer ruh sağlığı bozuluyor ve hayat yaşanılmaz oluyor. Depremi düşman gibi görmek büyük bir kaygıya sebep oluyor. Anne ve babalar ‘Deprem bir gerçektir, bu gerçeği kabul edelim, bundan gelecek tehlikeye karşı tedbirimizi alalım, hayattaki yolumuza devam edelim’ düşüncesiyle ilerlerse çocuk da o şekilde kabulleniyor. Ayrıca küçük yaşta stres yönetimini öğrenmiş oluyor. Bu aynı zamanda psikolojik sağlamlık eğitimidir. Bu eğitimi deprem bölgesinde veya hastalık durumunda travma yaşayan çocuklara vermekte fayda var. Özellikle çocuklar açısından ve tabi ki yetişkinler için de psikolojik sağlamlık önemli” dedi.
Yakınını kaybedenlere yalnız olmadığı hissetirilmeli
‘Elif’in parmak tutmasını hepimiz gördük. Sembol bir fotoğraf oldu’ diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan sözlerine şöyle devam etti:
“İnsanın o anda en büyük ihtiyacı bağlanma ve yalnızlığını giderme ihtiyacıdır. Güvende hissetmek çok önemli. Yakınını kaybeden birisi yalnız olmadığını hissetmeli. Bunun için bizim kültürümüzde 40’ıncı gün, 52’inci gün gibi yöntemler geliştirilmiş. Bunların arka planında yakınını kaybedenlere yalnız değilsin mesajı veriliyor. Bazıları böyle durumlarda hemen ilaç vermeyi deniyor. Halbuki bu bir acıdır, kişi o acıyı yaşamazsa ve örterse daha sonradan başka türlü çıkıyor. Bu bir travma. Travma sonrası bizim uyguladığımız büyüme ölçeği var Bu ölçekte travmayı doğru karşılayıp karşılamadığı sorulur. Bazıları da tamamen yok sayıyor ama beyin o travmayı unutmuyor. En ufak bir travmada ortaya başka türlü çıkıyor.”
Çocuklara beden dili ile anlatılmalı
Çocukta korku duygusunu arttırarak, pişmanlık, suçluluk yahut da dehşet duygusu uyandırılarak verilen eğitimin tehlikeli olduğunu belirten Tarhan, “Trafikte nasıl kırmızı ışıkta geçmemenin bir kural olduğunu anlatıyorsak çocuğa bunun da bir kural olduğunu o şekilde anlatmalıyız. Abartılı davranıldığı zaman çocukların rüyalarına girmeye başlıyor. Çocuk bunu taşıyamaz, abartmaya gerek yok. Çocukta korku ve panik duygusu uyandırmadan beden diliyle anlatmalıyız. Beden dili çok daha önemli” ifadelerini kullandı.
Deprem anında yukarı katlar daha güvenli
Tarhan, “Yalova depremi olduğu zaman herkes dışarı çıkmaya çalışırken Japonlar yukarı çıkmaya çalışmış. Depremde giriş katlar değil yukarı katlar daha güvenlidir. Burada esas dikkat edilmesi gereken binaların sağlam olup olmadığı. Deprem öldürmez, kötü inşaat öldürür. Kişi yaşadığı yer güvenliyse, tedbirini alacak depremi de unutacak. Ama yeni bir yere girdiyse ve yakın zamanda da deprem olduysa özellikle o zaman kişinin ‘Burada deprem olursa ne yapabilirim?’ diye düşünebilmesi gerekiyor” dedi.
Narsistik kişiler hiçbir şey olmamış gibi davranabiliyor
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, depremden sonra hayatına hiçbir şey olmamış gibi devam eden insanların olduğunu ifade etti ve sözlerine şöyle devam etti:
“Bu da bir savunma sistemidir, kaçıştır. Aslında onlar en çok korkan, empati yoksunu, benmerkezci ve narsistik özellikleri fazla olan kişilerdir. Depremle yüzleşmekten korktukları için de bu şekilde davranıyorlar. Toplumda böyle insanlar olur ama önemli olan bu kişilerin az olmasıdır. Türkiye bu konuda gerçekten dünyaya örnek olacak nitelikte. Enkaz alanlarında çalışanların hayat kurtardıklarında ağladıklarını görüyoruz. Bu özellik dünyanın pek çok yerinde bulunmaz. Bu özellikleri çocuklara da küçük yaşta öğretmek gerekiyor. Böyle durumlarda haberleri izlemesin diye çocuğu odaya kaçırmaktan daha önemlisi, ‘böyle bir durum olsa biz ne yapmalıyız, bak oradaki insanlar nasıl yardım ediyor’ diye çocuğa bilgi vermektir. Yanlışı ve doğruyu konuşma yöntemiyle çocuğumuzla büyük insan gibi konuşmalıyız. Ama ondan büyük insan gibi anlamasını beklememeliyiz. Bunu yaparsanız emin olun o çocuk erken yaşta olgunlaşan bir çocuk olur. Hem çocukluğunu yaşar hem de hayatı öğrenir.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Dijitalleşme ile Artan Güvenlik Saldırılarından Nasıl Korunuruz?
Günümüzde dijitalleşmeyle birlikte artan saldırı yüzeyinin, kötü niyetli gruplar için daha çok fırsat yarattığını belirten Paynet CTO’su Gökhan Öztorun, bu tür saldırılara karşı alınması gereken önlemleri aktardı:
Günümüzde teknoloji, ürün geliştirmeden satışa kadar her bir iş sürecinin tam kalbinde ve işletmelerin merkezi sinir sistemi haline geldi.
Teknolojinin insanların kişisel yaşamlarındaki rolü de önemli ölçüde genişledi. Şirketler sosyal medyayı daha çok kullanırken, çalışanlar da kurum e-postalarına girişte kendi cihazlarını daha sık kullanmaya başladılar. İş hayatı ve kişisel hayat içerisinde kullanılan teknolojiler arasındaki sınırlar neredeyse kalktı. Dolayısıyla bilgi sistemleri, kişisel, finansal ve diğer bilgileri yönetmek için daha geniş bir alanda güvenlik riskine maruz kalıyor.
Dijitalleşmeyle birlikte artan saldırı yüzeyi, kötü niyetli gruplar için daha çok fırsat yaratıyor. Şubat 2020’den bu yana phishing saldırıları %600, fidye yazılım (ransomware) saldırıları da %148 artmış durumda ve artmaya da devam edecek. Saldırganlar her geçen gün daha karmaşık teknikler üretiyor. Gelişen teknolojiyi yakından takip edip, her zaman bir adım önümüzde olmayı başarıyorlar. Saldırıların çoğu hedef odaklı ve genellikle güvenlik duvarlarını ve anti virüsleri atlatabilecek şekilde bireyleri hedef alıyor. Siber saldırıların %75’i e-posta ile başlıyor.
Güvenlik alanında hareketsiz kalmak, kötü niyetli saldırganlar için kolay hedef olmakla aynı anlama geliyor. Dünyada her 29 saniyede bir siber atak gerçekleşiyor. Bu saldırılara karşı kendimizi korumak için, teknolojiyi çok yakından takip etmek ve kendimizi devamlı geliştirmek durumundayız.
Paynet olarak bu konuda sıklıkla eğitimler düzenliyoruz. Sızmaların %67’si, şifrelerin çalınmasıyla, insan hatasıyla ve sosyal mühendislik saldırılarından meydana geliyor. Bu da gösteriyor ki, teknolojik ve sistemsel olarak ne kadar başarılı olunsa da, en önemli faktör kesinlikle insan. Bir şirketin güvenliğini sadece bilgi sistemleri ekibi ve teknolojisi ile sağlamak mümkün değil. Şirketin her bir çalışanı, her bir departmanı, eğitimler almalı, kişisel verilerinin ve şirket verilerinin güvenliğinin korunmasında önemli bir rol oynadığının farkında olmalı. Paynet olarak biz, “Önce Güvenlik” prensibini ve kültürünü oluşturduk.
“Önce Güvenlik” prensibinin amacı, sürekli iletişim ve eğitim prensipleri ile çalışanlarımızın bu konuda her zaman en güncel bilgiye sahip olmalarını sağlamak. Tüm iş modellerimizde, süreçlerimizde, stratejilerimizde güvenlik unsuruna öncelik vermek ve buna işe alım ile başlamak gerekiyor.
Türkiye’nin en iyi güvenlik firmaları üzerinden sürekli sızma testi yaptırıyor, dünyada kabul görmüş güvenlik standartlarına göre her sene denetleniyoruz (PCI-DSS). IT ekibimiz güncel güvenlik gelişmelerini yakından takip ediyor, eğitimler ile kendimizi güncel tutuyoruz. Yazılım geliştirici arkadaşlarımız her sene güvenli yazılım geliştirme eğitiminden geçerek, sertifikalarını güncel tuyorlar
“Önce Güvenlik” prensibini ürün geliştirme çalışmalarımız esnasında da titizlikle uyguluyoruz. Her geliştirmemizi ilk önce aşağıdaki beş değişkene göre değerlendiriyoruz. Risk ve Uyum: Güvenlik, gizlilik ve regülasyon gereksinimlerini karşılıyor mu? Paynet’in risk toleransına, güvenlik ve gizlilik ilkelerine uygun mu? Müşteri İhtiyaçları: Müşterimizin gizlilik ve güvenlik ihtiyaçları ve genel deneyimlerine uygun mu? Üretkenlik ve Kullanıcı Deneyimi: Kontrollerin kapsamı kullanıcıların işlerini yapmasını zorlaştırarak iş hızını düşürüyor mu? Kullanıcıların güvenlik politikalarını izlemesi veya kullanması zaman alıcı ve zorlaştırıcı mı? Eğer gereğinden fazla zorlaştırırsak, kullanıcılar onları görmezden gelebilir ve böylece daha fazla risk oluşturabilir. Maliyet ve Bakım: Kontrollerin toplam maliyeti, kurulum ve bakım maliyetleri. Pazar hedefi: Şirket hedeflerimize uygun mu?
Üç tip güvenlik kontrolü bulunuyor, bunlar, ‘saldırı önleme,’ ‘saldırı tespit etme’ ve ‘saldırıya cevap verme.’ Saldırı önleme, herhangi bir riskin, kullanıcıları ve sistemi etkilemeden engellenmesiyken, saldırı tespit etme ise, sistemlere yapılan sızmaların ve zararlıların tespit edilmesi ve tanımlanması anlamına geliyor. Saldırıya cevap verme ise, herhangi bir saldırıya karşı aksiyon alınmasıdır.
Güvenlik ve risk bakış açısı ile “saldırı önleme” faaliyetleri sızmayı ve saldırıyı engellemeye odaklanırken, saldırı tespit etme ve cevap verme faaliyetleri saldırının zararını en aza indirmeye odaklanır. Paynet’te saldırı önleme faaliyeti olarak, sürekli tehdit modellemesi yapıyoruz. Saldırı gelebilecek noktalarda (attack surface), saldırgan kabiliyetlerine göre risk değerlendirmesi yaparak, doğru yatırım ile maksimum güvenlik seviyesini yakalamaya çalışıyoruz.
Olası bir saldırının zararlarını en aza indirmek için güvenlik mimarisini titizlikle dizayn ediyoruz. Doğru ağ bölümleme (network segmentation), uzun yıllardan beri ağ güvenliği mimarisinin en iyi uygulamalarının temelini oluşturmuştur. Etkin erişim kontrol ve yetki kontrol politika ve prosedürleri uyguluyoruz. Ağ güvenliği mimarisi en iyi uygulamalarından “ağınızın saldırı yüzeyini azaltın” prensibi ile ihtiyacımız olmayan her şeyi kaldırıyor veya devre dışı bırakıyoruz.
IBM’in verilerine göre bir sızıntının tespit edilme süresi ortalama 206 gün. Bir saldırıyı kısa sürede tespit etmek ve zararlarını mimimuma indirmek için “Bilgi Güvenliği ve Kayıt Yönetimi” uygulamaları ile güvenlik mimarinizi güçlendirmeniz gerekir. Bu uygulamaları da etkin bir olay müdahale planı ile desteklemek gerekiyor.
Finansal teknoloji rekabetin yoğun ve zorlu olduğu bir sektör, bir yandan çalışanların üretkenliğini artırmanız gerekirken, bir yandan yenilikçi ürünler geliştirmeniz, bir yandan da finansal teknolojiyi çok yakından takip etmeniz ve aynı zamanda mimarinizi riski önlemek, saldırı yüzeyinizi küçültmek, sürdürülebilir olmak için tasarlamanız gerekiyor. Paynet gibi hızlı büyüyen şirketler, kurdukları esnek ve dinamik mimari yapı sayesinde her geçen gün değişen tehdit alanlarında güvenliği sağlayabilmek için avantaj sağlıyor.
Dijitalleşmenin her sektörde kurum için vazgeçilmez hale geldiği günümüzde, şirketler de kendi tedarikçilerini ve iş ortaklarını seçerken güvenlik ve risk faktörlerine öncelik verme konusunda bilinçleniyor. Bu nedenle Paynet gibi yarını düşünüp bugünden önlem alan ve mimarisini doğru güvenlik yatırımlarıyla destekleyen şirketler, tanık olduğumuz bu dönüşümün kazananı olacaktır.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)