SosyalBen Vakfı ve Koç Üniversitesi işbirliğiyle gerçekleştirilen “Gönüllülük Araştırması” gençlerin gönüllülüğe olan yaklaşımlarını ve motivasyonlarını gösteren önemli veriler içeriyor.
Türkiye’nin ve dünyanın birçok bölgesinde gerçekleştirdiği saha çalışmalarıyla bugüne kadar 45.000’i aşkın çocuğun hayatına dokunan SosyalBen Vakfı dezavantajlı bölgelerde yaşamını sürdüren çocukların yeteneklerini keşfetmelerini ve kendilerini geliştirmelerini hedefliyor. Vakıf 11 ülkede on binlerce çocuğa ulaşarak yarattığı toplumsal fayda odaklı çalışmalarına, pandemi sürecinde de hız kesmeden devam ediyor.
SosyalBen Vakfı, Gönüllüler Haftası kapsamında Koç Üniversitesi iş birliği ile gerçekleştirdiği “Gönüllülük” Araştırması’nı kamuoyuyla paylaştı. KOÇ-KAM Direktör Yardımcısı ve SosyalBen Vakfı Araştırma Kurulu Başkanı Dr. Aslı Mert’in yürütücülüğünde gerçekleştirilen, Berra Karayel, Doğa Dilbilmez ve İlayda Eskitaşçıoğlu’nun araştırmacı olarak görev aldığı Gönüllülük Araştırması’na göre gençlerin gönüllülüğe verdikleri önem arttıkça hayata karşı duydukları tatmin ve genel mutluluk düzeyleri de aynı doğrultuda yükseliyor. Katılımcıların yüzde 78.9’u gençler arasında farkındalığı artırmak için gönüllülüğün eğitim müfredatının bir parçası olması gerektiğini vurguluyor.
SosyalBen Vakfı Kurucusu Ece Çiftçi, Vakıf olarak ilk kez gerçekleştirdikleri bu araştırma ile gençlerin gönüllülük konusundaki yaklaşımlarını ve taleplerini ortaya çıkartmaktan mutlu olduklarını belirterek, “SosyalBen olarak gönüllülüğe, gönüllü katılımına büyük önem veriyoruz. Pandemi süresinde fiziki saha çalışmalarımıza ara vermek zorunda kaldığımız için Türkiye’de ilk kez e-Gönüllülük projesini başlattık. Ayrıca Araştırma Kurulumuzun uzun soluklu çalışmaları ile gençliğin nabzını tutan kapsamlı bir gönüllülük araştırması gerçekleştirdik. SosyalBen yolculuğumuzun başından beri savunduğumuz şey gönüllülüğün öğretilen bir sorumluluğa dönüşmesiydi. Bu araştırmanın ortaya koyduğu bulgular da yol haritamızda önemli bir rehber oldu. Yeni neslin sivil toplum kuruluşu olarak gerçekleştirdiğimiz araştırmamızın akademik alana farklı bir bakış açısı ve değer katacağına inanıyorum. Başta Araştırma Kurulu Başkanımız Sayın Aslı Mert olmak üzere emeklerinden dolayı tüm araştırma kurulu üyelerimize yürekten teşekkür ediyorum” dedi.
Gönüllülüğün gençlere sorumluluk bilinci kazandırdığını vurgulayan SosyalBen Vakfı Araştırma Kurulu Başkanı Aslı E. Mert ise “Ülkemizde gönüllülük konusunda büyük bir potansiyel olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu potansiyelin optimize edilebilmesi için farkındalığa ve görünürlüğe ilişkin eksiklikler ile kurumsal ve resmi bariyerlerin aşılması gerektiğini gözlemlemekteyiz. SosyalBen Vakfı odağında, çoğunluğu genç gönüllülerden oluşan bir örneklem ile gerçekleştirdiğimiz bu araştırmada gönüllülerin motivasyonlarını, yaşam memnuniyeti ve mutluluk düzeylerini, gönüllülüğe ilişkin beklentilerini anlayarak bu konuda atılabilecek adımları birincil veriye dayalı olarak sunmak istedik” dedi.
SosyalBen Gönüllülük Araştırma Raporu:
Çoğunluğu 1-3 yıldır gönüllülük yapan 384 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen araştırma gençlerin gönüllülük yaparak sürdürülebilir fayda yaratmayı önemsediklerini gösteriyor. Katılımcıların %85,9’unun ailesi gönüllülük faaliyetlerinde bulunmalarını destekliyor. Bu açıdan bakıldığında, gençlerin aileleriyle birlikte toplumsal fayda yaratmayı önemsedikleri ve faaliyetlerine bunu yansıttıkları gözlemleniyor. Araştırma, gençlerin kendilerini gönüllü faaliyetlere yönlendirecek rol modellere ihtiyaç duyduklarını, bu sebeple topluma mâl olmuş kişilerin, medyatik isimlerin, öğretmen ve ebeveynlerin örnek olmalarının önemli olduğunun da altını çiziyor. SosyalBen Vakfı ilk kez bu yıl gerçekleştirdiği araştırmayı, gelenekselleştirerek kamuoyu ile paylaşmayı, her yıl farklı konuları da kapsayacak şekilde tekrarlayarak sivil toplumun gelişimine katkı sağlamayı hedefliyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Etiket arşivi: fayda
Döngüsel Ekonomiyle Türkiye’de Binlerce Kişilik İstihdam, Milyarlarca Liralık Fayda Yaratmak Mümkün
Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı ve Özgencil Grup iş birliği ile bu yıl 4’üncüsü gerçekleştirilecek, Ege Bölgesi’nin, Türkiye’nin ve uluslararası anlamda bölgenin kalkınmasına sunduğu katkıların değerlendirileceği, bölge ekonomisinin gelişim alanlarını konuşulacağı Ege Ekonomik Forumu’nun öğlenden sonra oturumunda döngüsel ekonominin Avrupa ekonomisine katkısı ve Türkiye’ye sağlayabileceği katkılar detaylı bir biçimde konuşuldu. İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin, döngüsel ekonomi ile 2030’a kadar Avrupa Birliği’nin GSYH ile ilgili mevcut projeksiyonlara ek olarak 82 milyar euro’luk ve 700 bin kişilik istihdam fırsatı oluşabileceğini, yine 2030’a kadar kaynak verimliliği ile 1,8 trilyon euro’luk ekonomik fayda sağlanabileceğinin araştırmalar ile ortaya konduğunun paylaştı.
2 Aralık Çarşamba günü öğlenden sonra saat 14:00’te başlayan ‘ Değişim İçin Geri Dönüşüm’ başlıklı oturumda “Döngüsel Ekonominin Yarattığı 4,5 Trilyon Dolarlık Bir Fırsattan Türkiye Nasıl Pay Alabilir?”, “Kaynakların Verimli Kullanımı ile Sağlanan Ekonomik, Ticari ve Çevresel Kazançlar Nelerdir?”, “Döngüsel Ekonomi, İklim Değişikliği Mücadelesinde Nasıl Bir Rol Oynar?”, “Döngüsel Ekonomi İçin İnovatif Çözümler Nelerdir?”, “Atık Yönetiminde Uluslararası İş Birliğinin Güçlenmesi”, “Sürdürülebilir ve Sağlıklı Ekosistemler, Su Verimliliğinin Arttırılması, Su Kıtlığının Azaltılması ile Nasıl Elde Edilir?”, “AWS International Water Stewardship Standart (AWS Standardı)’na Göre Sürdürülebilir Su Yönetimi Nasıl Olmalı?” gibi konular ele alındı.
Forum İstanbul Yönetim Kurulu Üyesi Servet Yıldırım moderatörlüğünde, Philip Morris Sabancı Genel Müdür Yardımcısı Zeynep Güney Altıntaş, İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye) Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin, PAGEV Yönetim Kurulu Başkanı & TOBB Plastik, Kauçuk ve Kompozit Sanayi Meclisi Başkanı & SEM Plastik Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu, Yerli Yeşil Yeni Koordinatör & Afyon Kocatepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murad Tiryakioğlu konuşmacı olarak katıldı.
Döngüsel Ekonominin AB’ye Katkısı 1,8 Trilyon Euro’ya Ulaşabilir
İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye) Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin; döngüsel ekonomiyi, her atığın tekrar değerlendirildiği, atık oluşumunu en aza indiren ve kaynakların en uzun sürede değerlendirilmesini hedefleyen ekonomik model olarak tanımladı.
“Döngüsel ekonomi modeli, atıklar kaynak olarak ele alınıyor. Böylece; hammadde maliyetleri ve ekonomik maliyetler azalırken, kaynak verimliliği açısından maksimum verim alınması sağlanıyor. Atık tamamen ortadan kalkıyor, üretim ve tüketim biçimleri de tamamen değişiyor bu modelle. Böylece değerin dolaşmasına imkân sunuyor.”
İş modellerini sürdürülebilir hale getirmek için yeniden tasarlanması gerektiğini belirten, günümüz koşullarında daha önceki yıllara göre daha fazla konuşulduğunu ve sorgulandığını belirten Edin, bunun önemli bir sebebinin dünyanın kaynaklarının tükenmesi olduğunu belirtti.
SKD Türkiye olarak döngüsellik oranını hesaplamak adına Fransız Kalkınma Ajansı ile bir proje başlattıklarını belirten Edin, 2021 başı itibariyle Türkiye’nin bu alandaki oranının hesaplayacaklarını paylaştı.
“Döngüsel ekonomi örneği olarak şunu paylaşmak isterim. Renault, geçtiğimiz günlerde Paris yakınlarındaki bir fabrikasını kapatarak döngüsel ekonomi prensiplerine uygun bir şekilde burayı dönüştüreceğini açıkladı. Yani, bu fabrikada yeni araç üretilmeyecek, ancak ikinci el araçlar yenilenerek tekrar kullanılabilir hale gelecek. Ayrıca, elektrikli araçlardaki piller de yeniden kullanılabilecek. Bu yaklaşım ile Renault hem yeni paydaşlara açık hem de start-up’ların dahil olabileceği bir ekosistem yaratılması hedefliyor.”
Edin; döngüsel ekonomi ile 2030’a kadar Avrupa Birliği’nin GSYH ile ilgili mevcut projeksiyonlara ek olarak 82 milyar euro’luk ve 700 bin kişilik istihdam fırsatı oluşabileceğini, yine 2030’a kadar kaynak verimliliği ile 1,8 trilyon euro’luk ekonomik fayda sağlanabileceğini ortaya koyan araştırmalar olduğunu da ekledi.
“Döngüsel Ekonomiye Geçişte Sanayi Kuruluşlarına Büyük Sorumluluk Düşüyor”
Ardından söz alan oturumun ikinci konuşmacısı Philip Morris Sabancı Genel Müdür Yardımcısı Zeynep Güney Altıntaş, Philip Morris Sabancı olarak “sürdürülebilirlik her şeyden önce sorumluluğumuzdur” felsefesi ile yola çıktıklarını, İzmir’de kuruldukları günden bu yana çevre hassasiyeti ile hareket ettiklerini ifade etti:
“Sürdürülebilir bir dünya için her alanda proje geliştirmeye çalışıyoruz. Sürdürülebilirlik şemsiyesini 4 ana başlık altında topluyoruz; 1. Tüm faaliyet alanlarında dönüşüm, 2. Operasyonel mükemmeliyet, 3. Sosyal etkimizin iyileştirilmesi, 4. Çevresel ayak izimizi azaltmak. Buradan hareketle doğrusal ekonomiden döngüsel ekonomiye geçişte biz sanayi kuruluşlarına çok önemli sorumluluk düştüğünün bilincindeyiz ve bu alanda somut adımları da hayata geçiriyoruz. Yanı sıra her türlü iş birliğine de açık olduğumuzu paylaşmak isterim.”
İzmir’deki fabrikanın tüm dünyadaki en büyük üretim tesisi olduğunu, son yılarda en başarılı fabrika ödüllerini art arda aldıklarını belirten Altıntaş, bu sayede bu konuda uzmanlaşan ekip arkadaşlarının Türkiye’de yaptığı ya da geliştirdiği projeleri tüm dünyaya yayma avantajları olduklarının altını çizdi. Altıntaş, şöyle devam etti:
“Kendi fabrikamızda atık yönetiminde geri dönüşümü odağımıza aldık. 2001 yılında EBSO’nun düzenlediği ilk çevre ödül töreninde ödül aldık. Çevre hassasiyetimiz çok uzun zamandır sürüyor. Öncelikli amacımız ise çevre kirliliğimizi mümkün olduğunca önlemek. Temel yaklaşımımız sıfır kayıp felsefesi için var gücümüzle çalışıyoruz. Veriye çok önem veriyoruz. Böylece kök nedenlere ulaşarak, iyileştirmeleri daha rahat hayata geçirebiliyoruz.”
Türkiye’deki Geri Dönüşüm Ekonomisi Fırsatı
PAGEV Yönetim Kurulu Başkanı & TOBB Plastik, Kauçuk ve Kompozit Sanayi Meclisi Başkanı & SEM Plastik Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu ise insanlığın ihtiyacı olan ürünleri defalarca kullanmasına vesile olacak değerlendirilebilecek bir sisteme gidilmesi gerektiğini vurguladı.
Plastik dahil, dünyada bugün kullanılan tüm malzemelerin aslında doğal bir kaynağın toplumsal refah sağlamak için üretildiğini hatırlatan Eroğlu, burada kullanılan kaynakların verimli değerlendirilmesi, bilinçsizce tüketilmemesinin önemine dikkat çekti:
“İhtiyacımız olan hayatımız için gerekil ürünleri kullandığımızda da artık döngüsel ekonomi çerçevesinde defalarca sisteme katacak, yeni bir kaynak ihtiyacı olmadan değerlendirebileceğimiz bir sisteme gitmemiz gerekiyor. Türkiye bu anlamda çok kritik. Ülkemiz, yıllık 10 milyona yaklaşan üretim kapasitesi ile plastik sektöründe güçlü bir yerde. Avrupa’da üretim kapasitesinde Almanya’dan sonra ikinci, dünyada ise altıncı sırada. Global anlamda plastiğin yerini anlamak için de şu rakamı paylaşmak isterim. 1950’lerde bulunan plastik, tüm dünyada bir yılda 1,5 milyon ton üretilirken bugünkü bu rakam yılda 300 milyon tona yaklaşmış durumda.”
Eroğlu; Türkiye’nin plastik üretimi için gerekli olan hammaddeyi ithal ettiğini, burada da ciddi bir fırsat olduğunu belirtirken, çok büyük bir geri dönüşüm endüstrisi hem plastikteki hammadde açığının kapatılabileceği hem de döngüsel ekonomide büyük değişimin parçası olabilmenin mümkün olduğunu vurguladı.
Anadolu’da Hane Atık Yönetimi Farkındalık Artırılmalı
Oturumun son konuşmacısı olan Yerli Yeşil Yeni Koordinatör ve Afyon Kocatepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murad Tiryakioğlu ise bu kapsamda farkındalık yaratılması için çalışmalar yapılması gerektiğinin altını çizdi.
Yerli Yeşil Yeni Kooperatifi’nin mensubu olan, gönüllü bir öğrenci hareket olarak başlayan bu sürecin, göç ekonomisinden döngüsel ekonomiye pek çok konuya dokunan bir oluşum olduğunu paylaştı. Yerli Yeşil Yeni ile Türkiye’deki yerli, yeşil ve yenilikçi üretim yapanların hikayelerini anlattıklarını, bu alanda toplumsal farkındalığı artırmak adına faaliyetleri olduğunu belirten Tiryakioğlu, yenilikçi yöntemler ile, doğal kaynakları tüketmeden bir şeyleri yapabilmenin mümkün olduğunu belirtti. Tiryakioğlu, şöyle devam etti:
“Sokaktaki geri dönüşüm ekonomisine katkı yapan aktörler var. Onları da iş kapsamında istihdam edebiliriz. Ülkemizde çok sayıda mülteciye ev sahipliği yapıyoruz ve bunların bir kısmı ağırlıklı olarak sokaktaki atıkların toplanması ile hayatlarını sürdürüyorlar. Biz de Yerli Yeşil Yeni Kooperatifi olarak bu alanda bir dizi çalışmalar yürütüyoruz.”
Hane atık yönetim sürecinin de önemli olduğunu, İzmir, İstanbul ve kısmen Ankara’da bu konuda farkındalığın dışarıya yansıdığını belirten Tiryakioğlu, Anadolu geri dönüşüm ya da atık yönetimi açısından yerel yönetimlerin farkındalık açısından daha aktif olmalarının ya da bu alana yönelik mevzuatlar ile adım atılmasının daha sağlıklı sonuçlar verebileceğini belirtti.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Dev banka ‘Fayda gördüğü’ için 46 Milyon Liralık kredi alacağını borçlunun davalı olduğu kişiye sattı!
Bir dönem Samsunspor Başkanlığı yapan, vergi rekortmeni Kazım Gürol Yılmaz, film gibi bir operasyonla milyonlarca lira kaybetti. 2008 ile 2019 yılları arasında Samsun’da vergi rekortmeni olan Kazım Gürol Yılmaz’ın özel bir bankaya olan kredi borçları bir anda davalık olduğu ortağına satıldı. Türkiye’nin en büyük bankalarından biri, BDDK’da açıkça yazılı olan ‘kişiye borç satmak yasaktır’ kuralını çiğneyerek Kazım Gürol Yılmaz’ın 46 milyon 123 bin liralık kredi alacağını, 27 milyon 670 bin TL’ye Mithat Y. isimli şahsa sattı.
2 GÜNDE İŞLER DEĞİŞTİ
Kazım Gürol Yılmaz kendisine bir operasyon yapıldığını belirterek olayı şu şekilde özetledi: “Bankaya olan 46 milyon 123 bin TL olan borcumuz, 27 milyon 670 bin TL’ye davalık olduğum ve şuan Çarşamba 2. Asliye Ceza Mahkemesinde hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanmaktan hakkında dava açılan ve duruşması süren sanık Mithat Y’a satıldığını öğrendim. Bunun usulsüz bir durum olduğunu anlatarak bankaya gittim, Ancak banka tarafı “Daha iyi bir teklif aldıklarını’ ve bu nedenle ‘kar faydası’ gördükleri için bu satışı gerçekleştirdiklerini belirtti.
TÜM GAYRİMENKULLER SATILACAK
Kazım Gürol Yılmaz, tüm bankalarla anlaşma sağlama gayreti içerisindeyken, davalı olduğu Mithat Y.’ın borçlarını satın aldıktan sonra, bankadaki ipotek olan gayrimenkullerini 30 milyon TL’ye satışa çıkararak, 2 milyon 500 bin TL kar elde ettiğini belirterek “Mithat Y., bütün işlerime çomak sokmaya çalışıyor. Diğer bankalarla olan kredilerime bile teklif veriyor. Onlarca ipoteğim bu adam yüzünden satıldı. Ayrıca 16 milyon TL civarında bir alacağı olduğunu da iddia ediyor. Bu bana kişisel olarak yapılan bir oyundur, kumpastır. Bu şahsın amacı para kazanmaktan ziyade beni krize ve iflasa sürüklemektir” dedi.
BANKA VE MİTHAT Y.’A MAHKEME YOLU GÖRÜNDÜ
Kurumsal bir bankanın nasıl böyle bir işleme onay verdiğine şaşırdığını söyleyen Kazım Gürol Yılmaz “ Açıkçası düşmanıma böyle bir dosyayı satmaları, temlik etmeleri inanılır gibi değil. Biz ülkemizde bankalarımıza güvenemeyeceksek kime güveneceğiz. Tüm yazışmalar bende kayıtlı. Dava sürecine başlıyorum. Hem Mithat Y. hem de banka ile mahkemede görüşeceğiz” dedi.
SAMSUN – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Hamilelikte egzersiz yapmanın sağladığı 7 altın fayda
Egzersiz, sağlıklı yaşamın önemli bir parçasıdır ve gebelikte de belli kurallara uyularak uygulanabilir. Anne adaylarının birçoğu, bebeğine zarar vereceği kaygısyla gebelik döneminde egzersizden uzak durmayı tercih ediyor, hatta mümkün olduğunca az hareket ediyor. Ancak uygun sürede, sıklıkta ve şiddette yapılan egzersizlerin, anne adaylarına ve fetüs sağlığına çok fazla olumlu etkileri var. Gebelik öncesinde aktif yaşayan kadınlar, egzersiz şiddet ve süresini gebeliğin seyrine uygun şekilde düzenlemek koşuluyla hayat tarzlarını sürdürebiliyor.
Hamilelik sürecinde hareketsiz yaşamdan kaçınılması kadar her anne adayının kendine özel bir egzersiz planı uygulaması rahat bir doğum şansı veriyor. Egzersizlerin hamilelik üzerinde olumlu, olumsuz etkilerine dair çalışmalar yıllardır devam etmektedir. Özellikle son yıllardaki çalışmaların sonuçları genel olarak egzersizin olumlu etkileri olduğunu göstermektedir.” diyen Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç Dr. Emre Pabuçcu, hamilelikte yapılan egzersizler hakkındaki 7 önemli soruyu yanıtladı.
Her anne adayı egzersiz yapabilir mi?
Gebelikte uygulanabilecek egzersiz türleri ve günlük uygulama miktarı her anne adayı için farklıdır. Profesyonel veya düzenli spor yapmaya alışkın olan anne adayları, gelişigüzel spor yapan anne adayları, hiçbir şekilde spora vakit ayırmayan anne adayları ve yüksek risk faktörleri taşıyan anne adayları için yapılacak egzersizler önemli farklılıklar gösterir. Genel olarak söylemek gerekirse belli kurallara uyulduğunda her anne adayına uygun olan egzersizler olduğunu söyleyebiliriz.
Gebelikte egzersiz yaparken nelere dikkat edilmelidir?
Öncelikle egzersiz yapmayı düşünen bir anne adayı, bunu mutlaka doktoruna iletmeli ve doktorunun muhtemel kısıtlamalarına uymalıdır. Egzersiz yapan bir anne adayı beslenmesine dikkat etmelidir. Düzenli egzersizde doğal olarak günlük kalori ve sıvı ihtiyacı artar. Günlük alınması gereken sıvı miktarı mevsimsel ve iklimsel özelliklere göre değişmekle beraber günde 8-12 su bardağı sıvı alınmalıdır. Özellikle de gebeliğin ikinci yarısından itibaren sırtüstü pozisyondayken tansiyonunuzun aniden düşebileceğini unutmamalı, bu dönemden itibaren sırtüstü pozisyonda yapılan egzersizlerin süresini mümkün olduğunca kısıtlmamalısınız. Rahim büyüdükçe vena cava inferior adı verilen ve vücudun alt kısımlarından kalbe dönen kanı toplayan ana toplardamara basınç özellikle de sırtüstü pozisyonda problemlere yolaçabilir.
Doğumu Kolaylaştırır mı?
Hamilelikte egzersizin faydalarından biri de doğumu kolaylaştıracak olmasıdır. Hamileyken egzersiz yapan annelerin doğumları genellikle daha kısa sürmekte ve doğum sırasında müdahale gerekmesi ihtimali daha düşük olmaktadır. Yürüme veya yüzme gibi hafif kardiyolar, doğum sırasında ihtiyaç duyacağınız dayanıklılığı yaratmaya yardımcı olur. Ayrıca egzersiz, bir taraftan anne adayının kendine olan güvenini artırırken diğer yandan psikolojisini de düzenleyerek doğumu kolaylaştırıyor.
Uykuyu düzenlemeye yardımcı olur mu?
Kaliteli uykunun anahtarıdır diyebiliriz. Hamilelikte birçok kadın uykuya dalmak konusunda sıkıntılar yaşar. Uykuya daldıktan sonra bu uykuyu kesintisiz bir şekilde devam ettirmek de oldukça zordur. Düzenli olarak egzersiz yapan anne bir adayı çoğunlukla daha iyi uyur ve daha zinde uyanır.
Bel ve sırt ağrılarını azaltır mı?
Gebeliğe bağlı anatomik adaptasyonlar nedeniyle bu süreçte sıklıkla bel, sırt ve kalça ağrıları görülür. Egzersiz varlığı kas-iskelet yakınmalarını azaltabilmekte; düzenli egzersiz yapan kadınlarda bel ağrısı sıklığı azalmaktadır. Egzersiz sayesinde güçlenen karın ve sırt kasları, birçok anne adayının yaşadığı bu ağrılara karşı en iyi silahıdır. Düzenli olarak esnemek, gerginliğin biriktiği noktaları bulmaya ve ağrılı kasları rahatlatmaya yardımcı olur.
Bebeğin daha zeki olmasını sağlar mı?
Gebelik dönemlerinde egzersiz yapan anne adaylarının bebeklerinin beyin gelişimlerinin daha “iyi” olduğuna dair yayınlar olmakla birlikte bu yayınların sayısı ve incelenen olgu sayısı bu konuda bir yorum getirebilmek için elimizde yeterli veri yoktur.
Doğum sonrası dönemde (Postpartum dönem) egzersiz yapılmalı mıdır?
Postpartum dönemde egzersiz,fazla kiloların verilmesi, kaygının giderilmesi, depresyonun önlenmesi ve kardiyovasküler (yüksek kalp ritminde tekrarlayan hareketlerle yapılan) egzersiz düzeyinin arttırılması açısından yararlıdır. Komplikasyonsuz bir gebelik ve doğum sonrasında yürüyüş, pelvik taban kaslarını kuvvetlendirme ve esnetme hareketlerinden oluşan bir egzersiz programına doğum sonrası hemen başlanabilir.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)