Etiket arşivi: Covid-19

Covid-19 çocukların psikolojisini nasıl etkiliyor?

Yeni tip koronavirüs (Covid-19) nedeniyle yaşanan pandemi dönemi her yaşta çocuk ve ergen başta olmak üzere tüm bireyleri farklı şekillerde etkiliyor. Kimi yaşamını, kimi sağlığını, kimi sevdiğini kaybetti. Kimi ekonomik kayıplarla karşılaştı kiminin sosyal yaşamı etkilendi. Bunca kayıp arasında ruh sağlığımızı korumak hiç kolay olmuyor. Çocuklar da ailelerin duyduğu kaygıdan, stresten, sokaklarda gördükleri maskeli yaşamdan, sosyal mesafeden etkileniyorlar. Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Bölümü’nden Doç. Dr. Sebla Gökçe, çocuk ve ergenlerin pandemiden nasıl etkilendiğini her yaş grubu için ayrı ayrı anlattı:
0-1 YAŞ: Annenin, babanın bakım verenlerin kaygısı bebeklerde huzursuzluk, uyku ve beslenme problemleri şeklinde ortaya çıkıyor. Bebeğin bakım verene güvenli bağlanma geliştirmesi beklenirken, bu dönemde annede, bakım verende depresyon, kaygı, yüksek stres düzeyi bağlanmayı etkileyebiliyor. Bu durum çocuğun gelecekte hayatla ve diğer insanlarla kurduğu ilişkileri olumsuz etkileyebilir.
1-3 YAŞ: Konuşmaya başlayan, hareket özgürlüğü kazanan ve sosyalleşmeye başlayan çocuklar pandemi döneminde daha çok ailelerinin nasıl hissettiğine bağlı olarak ayrılık kaygısı, anneye, babaya yapışma, ayrılmak istememe, onların yokluğunda huzursuzluk, davranış problemleri gösterebiliyor. Kaygı ve stres düzeyine göre, kendinin veya yakınlarının hastalıkları uykuya dalamama, sık uyanma, korkulu rüya görme, iştahsızlık, huzursuzluk, öfkelilik hatta öfke nöbetleri, uyku ve beslenme problemleri de görülebiliyor. İnsanların sürekli maske ile gezmeleri, birbirlerinden uzak durmaları, dokundukları yerlerden mikrop, virüs bulaşır kaygısı nedeniyle gösterdikleri davranışları gözlemlemeleri, ailelerinin ve kreşe gidiyorsa öğretmenlerinin bu konularda sürekli uyarması dış dünyayı tehlikeli algılamalarına neden olabilir. Pandemide, dış dünyaya güvensizlik algılarının oluşması gelecekte onların kaygı düzeyi yüksek bireyler olarak gelişmelerine sebep olabilir.
3-6 YAŞ: Okul öncesi bu dönemde ailenin çocuğa yansıyan olumsuz duygularının yanı sıra, uyaran eksikliği, sosyal çevre eksikliği sebebi ile sosyal, bilişsel gelişimi beklenenden daha yavaş olabilir. Bu yaş grubunda çocuklar virüsleri onlara ve sevdiklerine zarar verebilecek canavarlar olarak algılayabilir, dış dünyadan bu sebeple daha çok korkabilirler. Özellikle onları korkutabilecek görsellerden, konuşmalardan korumak çok önemli. Bu korkular günlük hayatlarına tek başına kalmak istememe, bakım verenlerinden ayrılmak istememe, uykuya dalmakta güçlük, sık uyanma, korkulu rüyalar, gün içinde huzursuzluk, öfkelilik şeklinde kendini gösterebiliyor.
6-11 YAŞ: İlk ve ortaöğretim çocuklarında online eğitim döneminde sorumluluklarının yerine getirilmesinde zorluklar, fiziksel aktivite azlığı, akranları ile vakit geçirememeleri, ailelerin öğretmen rolüne geçmesi sebebi ile çocukların ve ailelerin kaygı, tükenmişlik, öfke gibi olumsuz duygu yoğunluğunda artış ve aile içi çatışmaların arttığı görülebiliyor. Ölümü algılayabilen bu yaştaki çocuklar bir yakınını kaybettiyse ya da bu dönemde sıkça çevresinden yakınını kaybedenleri duyuyorsa kaygıları daha da artar. Mutsuzluk, isteksizlik, derslere odaklanamama, öğrenme güçlüğü, uyku problemleri, aşırı yeme ya da iştahsızlık, beslenmeyi reddetme gibi yeme problemleri hatta bozukları görülebilir.
11-14 YAŞ: Ergenliğin başlangıcı ve orta evrelerindeki bu çocuklar akranları ile görüşememeleri, sosyal hayatın eksikliği, sürekli aileleriyle birlikte ve onların kontrolünde olmaktan çok etkileniyorlar. Pandeminin varlığını inkar etme eğilimi, etkilenmiyor görünmelerine de bu grupta oldukça sık karşılaşılır. Bu dönemde sorumluluklardan kaçma, akademik kayıplar, odaklanma ve motivasyon güçlükleri, enerji azlığı, zevk aldığı aktivitelere ilgi kaybı, uyku ve yeme sorunları, öfkelilik hali, aile içi çatışmalar ile ekran, oyun, internet bağımlılığı şeklinde görülebilmektedir.
15-18 YAŞ: Ergenliğin orta ve geç dönemlerindeki bu yaş grubunda normal dönemlerde de sıkça görülen gelecek kaygısının pandemi ile birlikte de daha sık ve ağırlaştığı görülebiliyor. Akranlarından uzak olmaları, aile ile daha fazla vakit geçirme ve sorumluluklarının daha fazla hatırlatılması, çatışmaları, gelecek kaygıları ve depresif bulguları arttırabiliyor. Bu grupta umutsuzluk, değersizlik, çaresizlik gibi depresif bulgularda, depresyon sıklığında artış, kendine zarar verme, intihar girişimleri bile görülebiliyor.
UMUT ETMEYİ ÖĞRETİN
“Bütün bu zorlukları getirdiği tüm duygular ile birlikte kabul edebilmeli, işlevselliğimizi, enerjimizi mümkün olduğunca korumaya çalışmalıyız.” diyen Doç. Dr. Sebla Gökçe, pandemi sürecinde çocuk, ergen ve ailelere şu önerilerde bulundu:
“Bize, çocuğumuza iyi gelen, keyif veren aktivitelere yönelmek elbette oyun oynamak, konuşmak, dinlemek, izlemek, yemek, içmek hareket etmek, sevmek, sevilmek, hatırlamak, unutmamak çok önemli. Zorluklarla başa çıkabilme becerisi, çocukların hayat boyu en çok ihtiyaç duyacakları becerilerdendir. Bu dönemi belki hasarsız değil ama en az hasarla atlatmaya çalışmalıyız.  Laboratuarlarda, hastanelerde, sokaklarda insanlık uğruna hayatını kaybedenlerin varlığına saygıyı unutmadan, bütün bu kayıplara rağmen yaşamaktan, iyilik halinden vazgeçmemek, umut etmek çocuklarımıza öğretebileceğimizin en önemlisidir.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
 

Ünlü medyum Zeynel Eroğlu; Covid-19 2021’de de gündemimizde kalacak!

Yaptığı işi mesleğin daha da ötesinde bir yaşam biçimi olarak açıklayan Medyum & Astroloji ve Metafizik Uzmanı Zeynel Eroğlu, Kova çağına giriş yaptığımızda Covid-19 virüsüyle perdeyi açmış olduğumuza değindi. Kova’nın olduğu yerde buna benzer sıkıntıların olabildiğini dile getiren Eroğlu, insanlık tarihine geçecek günlerin yaşandığını söyledi.
Koronavirüs 10 ay daha gündemimizde olacak!
Gökyüzü hareketlerinde görülen durum potansiyelinin en az on aylık bir zaman zarfında daha Koronavirüs konusunun gündemde kalacağını gördüğünü ifade eden Zeynel Eroğlu, Kova burcuna geçiş yapıldığı an itibaren teknoloji ve bilim yönünden çok fazla ilerlenebileceğini düşündüğünü de ifade etti.
Dünya’nın 100 senede geldiği seviyeye 10 senede geleceğiz
Açıklamalarının devamında Dünya’nın 100 senelik zaman içerisinde geldiği seviyeye, gelecek 10 senelik zaman zarfında gelebileceğimizi düşündüğünü ifade eden Medyum Zeynel Eroğlu, inanması zor buluşların yanı sıra çok harika gelişmelere gebe bir çağa giriş yaptığımızı da sözlerine ekledi.
Ülkemizdeki ilk medyum sitesini de kendisi kurduğunu ifade eden Medyum Zeynel Eroğlu, medyumca.com sitesinin adeta bir marka olduğunu ifade ederken sözlerine de; “İnsanlar, umutsuz ve inançsız oldukları için hasta oluyorlar. Kendini sevmeyen ve kendine değer vermeyen hiç kimse bir başkasını sevemez; aynı zamanda sevgi de bekleyemez. İnsan olmanın en şerefli görevi, bir insanın bir diğer insana saygı duymasından geçer. Çözümsüz hiçbir dert veya problem yoktur. Yüce yaratıcı, yarattığı varlığı başı boş bırakmadığı gibi, dermansız da koymamıştır. Tüm danışanlarıma dediğim gibi, hayatta tek felsefeniz olsun: Umudunuzu ve İnancınızı Kaybetmeyin…” ifadeleriyle devam etti.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Can Aydoğmuş Covid-19 mutasyonunu 1 yıl önce bildi!

Yaptığı astrolojik öngörülerle daha önce pek çok gelişmeyi gerçekleşmeden önce söyleyen Can Aydoğmuş, bugün hepimizi derinden etkileyen mutasyon haberini de geçtiğimiz mart ayında vermişti.
Yaptığı astrolojik harita incelemeleriyle Türkiye ve dünyada, virüs başta olmak üzere siyaset, sağlık, doğa olayları gibi başlıklarla kimi zaman iyi kimi zaman da bizi bekleyen tehlikeleri yazan Can Aydoğmuş, virüs ve mutasyonla ilgili tam tarih vererek herkesi şaşırtmıştı.
Hakkında yeni çağın Nostradamusu denilen Can Aydoğmuş, virüsün insanlığın bakış açısını ve yaşam tarzını değiştirmesi için de büyük bir fırsat olduğunu söylüyor. Bunu da şu sözlerle açıklıyor, “Astroloji haritaları, gezegenler ve konumlar üzerinden okunur. Bu konumlar ve gökyüzündeki hareketler bizlere belli bir tarihte neler olacağını gösterir. Ancak bazen bizler de astroloji haritamızdaki bazı olumsuzlukların etkisini hafifletecek, pozitif etkiler yaratan davranışlar geliştirerek adeta malumu değiştirebiliriz. Bugün virüsün mutasyona uğradığı haberi bana tek bir şey düşündürdü. İnsanlık olarak yaşam tarzımızı ve gündelik davranışlarımızı değiştirmeliyiz. Doğaya, tüm hayvanlara saygıyı ve sevgiyi içselleştirmeliyiz. Bunu yaşadığımız yerdeki sokak hayvanlarını gözeterek ya da doğa için küçük de olsa dikkatli davranışlarda bulunduğumuz basit ayarlamalarla yapabiliriz. Çöplerimizi ayrıştırmak, geri dönüşüme dikkat etmek, doğa dostu ürünlere yönelmek gibi… Bu küçük bireysel eylemler, kitleselleştiğinde ortaya çıkan güçle pek çok değişim yaratılabilir.”
Aydoğmuş virüsün mutasyon geçirmiş halinin hem mevcut aşıyla hem de geliştirilecek yeni aşılarla önünün alınacağını söylüyor ve bunun için de 2022 tarihini veriyor. Virüsün 2023 mayıs ayında hayatımızdan tamamen çıkarak tıpkı domuz gribi gibi tedavi protokolü tanımlanan sıradan hastalıklardan biri olacağını da müjdeliyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

İzmir İl Sağlık Müdürlüğü’nden Covid-19 Danışma Hattı

İzmir İl Sağlık Müdürlüğü tarafından vatandaşların Covid-19 hakkında her türlü bilgi ve yardım için müdürlüğe ait 0232 238 7973 numaralı Koronavirüs Danışma Hattından bilgi alınabileceğini açıkladı.
İl Sağlık Müdürlüğü’nün sitesinde yer alan açıklamada “Değerli İzmirliler, Acil durumlar dışında Koronavirüs (Covid-19) hakkında ulaşmak istediğiniz her türlü bilgi ve yardım için 112 Acil Çağrı numarası yerine İzmir İl Sağlık Müdürlüğüne ait 0232 238 7973 “Koronavirüs Danışma Hattını” arayabilirsiniz.” ifadelerine yer verildi.
İZMİR – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Covid-19 Bodrum’a ilgiyi durdurmadı

Koronavirüsün Bodrum’a ilgiyi durdurmadığını belirten Lüks Gayrimenkul Danışmanı Şule Alp, “Bodrum son dönemin parlayan yıldızı. Bu pandemiye rağmen değişmedi. Başta gayrimenkul olmak üzere tüm sektörlerde bu süreçte projeler başladı. Farklı alanlardaki yatırımların toplam 5 milyar doları aştı” dedi. Bu süreçte dünyaca ünlü markaların yatırımlar yaptığını belirten Alp, “Bodrum lüks turizmin dünyadaki sayılı destinasyonlarından biri olmaya aday. Son dönemde dünyanın çok prestijli markaları tarafından otel ve restoranlar açıldı, birçok yatırım yapıldı. Bunda uluslar arası marinalara sahip olmasının da etkisi büyük” diye konuştu. Gayrimenkul lider Özellikle yerli yatırımlarda gayrimenkulün öne çıktığına dikkat çeken Alp “Vaka yoğunluğu, apartmanlardaki gürültü, yürüyüş alanlarının azlığı, kalabalıklardan kaçmak isteme gibi nedenlerle Bodrum’daki yazlıklar normalleşmeden sonra zaten dolmuştu. Buna home office çalışma ve uzaktan eğitim de eklenenince birçok insan kışın da kalmaya karar verdi. Bu nedenle yeni gayrimenkul arayışları arttı” dedi. Türkiye çapında geçen yıl Haziran Temmuz Ağustos aylarında arsa satışları, 45 milyon TL’yken bu yıl aynı dönemde 89 milyon TL’ye çıktığını aktaran Şule Alp,  “Geçen yıl haziran, temmuz ve ağustos döneminde 1.219 konutun satıldığı ilçede, bu sene aynı dönemde yüzde 83,1 artışla 2 bin 232’ye yükseldi. Üstelik artık Bodrum’un Meşelik, Dörtepe, Güvercinlik, Güllük gibi adını çok duymadığımız bölgeleri de tercih ediliyor. Merkeze uzak ama ulaşımın kolay olduğu bu bölgelerde insanlar arsa alarak ev yapmayı düşünüyorlar. Hatta bazıları prefabrik yapılar yaparak bu yılı geçirmek istiyor” ifadelerini kullandı. Yeni projeler yolda Şule Alp, ilçede her isteğe göre gayrimenkul bulunacağını belirten Alp, “Ne istediğinize bağlı. Devlet kurumlarına, merkeze yakın olsun diyenler Bitez, Konacık gibi bölgeleri tercih ediyor. Otelde tatil yapar gibi yaşamak isteyenler Yalıkavak, Türkbükü, Gündoğan’da ev arıyor. Özellikle uluslararası limana sahip Yalıkavak yaz-kış hareketli” dedi. İlçede satışların devam etmesi durumunda yeni projelerin hayata geçmesinin kaçınılmaz olacağını dile getiren Alp, Bodrum’daki gayrimenkul piyasası hakkında şu bilgiler verdi: “Kreş, temizlik, deniz taksi gibi hizmetlerin bulunduğu projelerde daire fiyatları 750.000 euro’dan başlıyor 9 milyon euro’ya kadar yükseliyor.  Sadece deniz manzaralı, 2+1, 1+1 evim olsun diyenlerin de 1 milyon TL’yi gözden çıkarması gerekiyor. Kiralık evlerde ise 2+1 evler için ücretler 2500 TL’den başlıyor.  Bu ücret eşyalı evlerde iki katı. Ayrıca evin imkânlarına göre 70 bin TL’ye kadar kiralık daireler bulunuyor.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Covid-19 aşısı anketinden dikkat çeken sonuçlar

‘Covid-19 aşısı’ anketini değerlendiren Prof. Dr. Sıla Akhan, “Ankete katılanların yüzde 40’ının üniversite mezunu olduğunu ve onların yüzde 27’sinin “hayır” yanıtı verdiğini görüyoruz. Bu yüzden her eğitim düzeyine aşının yararları anlatılmalıdır” dedi.
Doktorsitesi tarafından yapılan “Covid-19 aşısı” anketi, aşıya olumsuz bakan ve aşı konusunda kararsız olan kişilerin fazla olduğunu ortaya koydu. Ankete göre Covid-19 aşısı yaptırmak istemeyen ve kararsız olanların oranı, ankete katılanların yüzde 57’sini oluşturuyor. Ankete katılanların sadece yüzde 15’i aşı yaptırmak istediğini söyledi. Anketi yorumlayan Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sıla Akhan, bir salgına ancak aşının kesin bir çözüm olabileceğini belirterek, “Her eğitim düzeyine aşının yararları anlatılmalıdır. Hastalığı geçiren kişilerin, hayatlarını kaybedenler dışında ne tür sorunlarla karşılaştıkları; yoğun bakımda tedavi olmanın ne kadar meşakkatli bir durum olduğu gösterilmelidir.” dedi.
Doktorsitesi tarafından Aralik ayında Covid-19 aşısına ilişkin bir anket yapıldı. “Covid-19 Aşısı Kullanıcı Görüşleri Anketi- 2020” adlı ankette katılımcılara “Ülkemizde Covid-19 aşısı uygulanmaya başlandığında yaptırmayı düşünüyor musunuz?” sorusu soruldu. Buna göre, katılımcı 2 bin 40 kişiden 569’u (%28) Covid-19 aşısı yaptırmak istemediğini belirtti. Ankete katılan 307 kişi aşı yaptırmak istediğini; 560 kişi endişeleri olduğunu; 604 kişi de kararsız olduğunu söyledi. Buna göre, ankete katılanların sadece yüzde 15’i aşı yaptırmak istiyor. Katılımcıların yüzde 29’u kararsız, yüzde 28’i de ‘hayır’ diyor. Böylece ankete katılanların yüzde 57’si aşı konusunda kararsız ya da olumsuz düşünüyor.
“25-35 yaş grubu, bilgi kirliliğinden en fazla etkilenen grup”
Anketi yorumlayan Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sıla Akhan, ankete katılımda kadın-erkek oranı dağılımının birbirine eşit kabul edilebileceğini söyledi. Aşıyı “kesinlikle yaptırırım” diyenler arasında kadınların oranının yüzde 10’un altında çok düşük kaldığını; erkeklerde beşte bir oranında daha makul bir seviyede görüldüğünü belirten Akhan, “’Kararsızım’ ve ‘hayır’ diyenlerin toplamı erkeklerde yarısından az; ama kadınlarda ise üçte ikiyi kapsıyor. Endişeleri olanlar arasında kadın ve erkekte çok fark göze çarpmıyor.” ifadelerini kullandı.
Ankette yaşa göre dağılıma bakıldığında katılımcıların yüzde 30’unun 35-45 yaş arası olduğunu; bunlar arasında yüzde 30’unun kararsız kaldığını; yüzde 33’ünün ise ‘hayır’ cevabı verdiğini belirten Akhan, şu ifadeleri kullandı; “Bu yaş grubu belki en çok aşı ile ilgili bilgilendirilmesi gereken grup. Çünkü bu grup, aynı zamanda çocuk sahibi olup yetiştiren grup. Bu yüzden yetişecek olan nesiller açısından da önemli bir veri niteliği taşıyor. Endişelerin yaşla azalması beklenirken 45-55 yaş grubu da benzer bir profil sergilemiş. Daha ileri yaşlarda kararsızlar ve ‘hayır aşı olmayı düşünmüyorum’ diyenlerin sayısı beklendiği gibi azalmış. 25-35 yaş grubu yüzde 40 gibi yüksek oranda ‘hayır’ cevabı vermiş. Bu çok dikkat çekici bulgudan hareketle bu yaş grubunun bilimsel yazılardan çok fazla, hızlı ve bir dayanağı olamayan bilgi kirliliğinden en fazla etkilenen grup olduğunu söyleyebiliriz.”
“Kadınlarda infeksiyonlara ve aşılara karşı daha güçlü bir immun sistem var”
Dünyada Covid-19 hastalığına yakalanmada kadın-erkek oranının eşit seviyelerde olduğunu kaydeden Prof. Dr. Akhan, şu ifadeleri kullandı; “Yaş, cinsiyet ve komorbidite açısından veriler tam olmasa da erkeklerde daha ağır seyirler, yoğun bakım ihtiyacı ve ölümler görülüyor. Kadınlarda infeksiyonlara ve aşılara karşı daha güçlü bir immun sistem var gibi düşünülüyor. Bunun sebebi östrojenin T ve B hücre lenfosit oluşumunu baskılaması; fakat B hücre fonksiyonunu aktive etmesi olarak kabul ediliyor. Östrojen; humoral cevabı yani B hücre farklılaşmasını ve immünglobulin yapımını yükseltir. X kromozomunda kodlanan immün düzenleyici genler virüs yükünü ve inflamasyonu azaltır. Bu da kadınların 2X kromozomunun olması sebebi ile virüslerle savaşta daha kuvvetli olmasını sağladığı öne sürülüyor.”
“Her eğitim düzeyine aşının yararları anlatılmalıdır”
Ankette Covid-19 tanısı almış katılımcıların sayısının yüzde 10 gibi çok az bir oranda olduğunu; ama cevaplarda tanı almayanlarla benzer oranlar görüldüğünü belirten Prof. Dr. Sıla Akhan, “Toplumda hastalığın aniden çıkmasının ve bütün hayatımızı etkilemesinin aşı gibi çok bilinen konularda bile kararsızlık ve moralsizlik oluşturduğunu düşünüyorum.” dedi. Prof. Dr. Akhan, şöyle devam etti; “Aşı ile korunulabilir hastalıklardan ölüm oranları dünyada çok azaldı. Buna karşın aşıların nörolojik bir takım hastalıklara yol açabileceği endişesi aşı karşıtlığını ortaya çıkarıyor. Bununla ilgili yapılmış birçok çalışma olmasına ve aralarında bir ilişki saptanamamış olmasına rağmen halen aşının getirdiği yararlar tam olarak anlatılamıyor.”
Prof. Dr. Akhan, ankette, aşıların pandemi gibi bütün dünyayı etkileyen ve insanların hayatını kaybetmesine yol açan bir durumda bile tartışılır halde olmasının eğitim düzeyi ile ilgili olup olmadığının da irdelendiğini kaydederek, “Ankete katılanların yüzde 40’ının üniversite mezunu olduğunu ve onların yüzde 27’sinin ‘hayır’ yanıtı verdiğini görüyoruz. Bu yüzden her eğitim düzeyine aşının yararları anlatılmalıdır. Hastalığı geçiren kişilerin, hayatlarını kaybedenler dışında ne tür sorunlarla karşılaştıkları, yoğun bakımda tedavi olmanın ne kadar meşakkatli bir durum olduğu gösterilmelidir. Hafif geçirenlere ise, sorunu hafife almamak gerekliliği ve virüsü yakınlarına bulaştırmalarının nelere yol açabileceğinin net bir şekilde anlatılmalıdır.” ifadelerini vurguladı.
“Virüsle savaş ancak toplumsal bir birliktelik ve bilinçle olabilir”
Koronavirüsün bireysel olarak geçirilip biten bir hastalık olmadığına; kimde, hangi aşamada biteceğinin bilinemediğine dikkat çeken Akhan, şu değerlendirmelerde bulundu; “Hepimizin öncelikle hastalanmamaya ve bir başkasına bulaştırmamaya azami dikkati göstermemiz gereken bir dönemdeyiz. Virüsle savaş ancak toplumsal bir birliktelik ve bilinçle olabilir. Bir salgının bitişi bütün önlemlerin ve tedavilerin yanı sıra ancak aşı gibi kesin bir çözüm ile olabilir. Her eğitim grubunda kararsızları yaklaşık 3’te 1 gibi yüksek sayılabilecek bir oranda görüyoruz. Bu da bu konuda bilgi açlığı olduğunu ve sonuçların çok da iyi anlatılamamış olduğu izlenimi veriyor.”
Akhan, sözlerini şöyle tamamladı; “Unutulmamalıdır ki hayattaki çoğu hastalık için yüzde 100 bir tedavi olsun, hiçbir yan etkisi olmasın, her genetik yapıdaki kişiyi sorunsuz iyileştirsin gibi mükemmel bir durum ne yazık ki bulunmuyor. Böylesine konak değiştirmiş hayvanlardan insana geçmiş ve yeni özellikleri olan bir virüs için aşı gibi kitleler üzerinde etkili olarak salgını durdurabilme şansı olan bir duruma ulaşmışken, artıların fazla olduğu yöne doğru bir karar vermemiz gerekir diye düşünüyorum. Kararsızlık da toplumu çok yanlış yönlere götürebilir; ama aynı zamanda düzeltilebilir olasılığını barındırması açısından önemlidir. Bilimin bize gösterdiği açıdan uzaklaştığımız anda sonuçtan da uzaklaşırız!”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Endokrin Hastalarına Covid-19 Uyarısı

Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 virüsünün kronik hastalıklara olan etkisi en çok merak edilen konular arasında yer alıyor. Genel olarak yaşlı bireylerde ve erkek cinsiyette Covid-19 enfeksiyonunun daha ağır seyrettiği bilinmekle beraber, her geçen gün artan vaka sayıları özellikle kronik hastalıkları bulunanları tedirgin ediyor. Diyabet, obezite, tiroid ve hipertansiyon gibi kronik hastalıklarda da Covid-19 virüsünün farklı etkiler gösterdiğini belirten Memorial Ankara Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü’nden Doç. Dr. Ethem Turgay Cerit, bu rahatsızlıklarda Covid-19 virüsünün etkileri ve yapılması gerekenler ile ilgili 4 önemli soruya yanıt verdi:
1-Endokrinolojik hastalıklar Covid-19 enfeksiyonu riskini artırır mı?
DİYABET: Diyabet hastalarının en çok merak ettiği konulardan biri diyabetin koronavirüse yakalanma riskini artırıp artırmadığıdır. Pandeminin başında ilk çıkan makaleler bu yönde veriler ortaya koymuş olsa da daha sonra yayınlanan güvenilir bilimsel veriler ışığında diyabetli hastaların Covid-19 enfeksiyonuna yakalanma riskinin diyabetli olmayan bireylerden fazla olmadığını göstermektedir.
OBEZİTE: Güncel veriler ışığında obezitesi olan bireylerin normal kilolu bireylere göre Covid-19’a yakalanma riskinin daha fazla olduğu söylenebilmektedir. Bilindiği gibi Covid-19 virüsü vücuda ACE2 reseptörleri aracılığıyla giriş yapmaktadır. Obezitede yağ dokusu artışına paralel artan ACE2 düzeyi ve Covid-19’un ACE2’ye olan afinitesi nedeniyle obezlerde normal kilolu hastalara göre daha yoğun viral yüke maruz kaldıkları söylenebilir. Obezitesi olan bireylerde sıklıkla eşlik eden başka hastalıkların olması ve immün yanıt oluşturma kapasitelerinin normal kilolu bireylere göre düşük olması Covid 19’a yakalanma açısından ek bir risk oluşturmaktadır. Ayrıca bağışıklık sistemi üzerinde çok önemli role sahip olduğu bilinen vitamin D düzeylerinin obezitesi olan bireylerde yaygın olarak düşük görülmesi de Covid-19 açısından obez bireyler için ek bir risk faktörü olarak düşünülebilir.
HİPERTANSİYON: Yapılan araştırmalar ışığında hipertansiyon hastası olmanın ya da kullanılan antihipertansif ilaçların Covid-19’a yakalanma riskini artırmadığını söyleyebiliriz.
TİROİD: Tiroid hastalığı olan kişilerde Covid-19 enfeksiyonu riskinin arttığına dair veri bulunmamaktadır.
BÖBREKÜSTÜ BEZİ VEYA HİPOFİZ HASTALIKLARI: Böbrek üstü bezi veya hipofiz hastalığı olan hastaların Covid-19 enfeksiyonuna yakalanma riskinin toplum genelinden fazla olduğuna dair veri bulunmamaktadır. Ancak örneğin kortizol fazlalığı ile seyreden cushing hastalığı ve cushing sendromunun bağışıklık sistemini baskılayarak bireyi enfeksiyonlara karşı daha duyarlı hale getirme potansiyeli olduğu akılda tutulmalıdır.
2-Endokrinolojik hastalıklar Covid-19 enfeksiyonunun seyrini nasıl etkiler?
DİYABET: Diyabet hastalarında her türlü enfeksiyon daha şiddetli seyretmektedir. Diyabet hastalarında bağışıklık sistemi dengesi bozulurken, inflamatuar sitokin yanıtının arttığı görülmüştür. Artan bu aşırı sinyallerin virüse bağlı akciğer hastalığını alevlendirmesi ve çoklu organ yetmezliği riskini artırması mümkün olmaktadır. Yapılan çalışmalar kontrolsüz diyabetilerin Covid-19 enfeksiyonlarının daha ağır seyrettiğini ve ölüm oranlarının daha yüksek olduğunu göstermiştir.
OBEZİTE: Pandemi süresince farklı ülkelerde yapılan çalışmalarda obezite varlığında hastalık seyrinin daha kötü olduğu, yoğun bakım ihtiyacının ve ölüm oranlarının normal kilolulara göre yüksek olduğu gösterilmiştir.
HİPERTANSİYON: Hipertansiyonu olan hastalarda Covid-19 enfeksiyonunun daha ağır seyretme ihtimali bulunmaktadır.
TİROİD: Tiroid hastalığına sahip olmanın Covid-19 enfeksiyonu seyrini olumsuz etkilediğine dair veri bulunmamaktadır.
BÖBREKÜSTÜ BEZİ VEYA HİPOFİZ HASTALIKLARI:Böbreküstü bezi veya hipofiz hastalıkları olanlarda özellikle hastalığın kontrol altında olmadığı durumlarda Covid-19 enfeksiyonunun daha şiddetli seyredebileceği düşünülebilir.
3-Covid-19 enfeksiyonu endokrin hastalıklara yakalanma riskini artırır mı?
DİYABET: Ortaya çıkan her türlü enfeksiyon metabolik kontrolü bozmaktadır. Dolayısıyla zaten başlangıçta metabolik kontrolü iyi olmayan prediyabet (şeker hastalığı riski yüksek bireyler) olgularında Covid-19 enfeksiyonu nedeniyle kan şekeri düzeyleri daha da bozulup aşikar diyabet ortaya çıkabilmektedir. Covid-19 enfeksiyonu sırasında ani kan şekeri yükselmesi ve geçici veya kalıcı diyabet görülmesi mümkün olabilmektedir.
OBEZİTE: Karantina ve pandemik yaşam koşullarının yol açtığı hareketsizliğin obezite riskini artırması kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.
HİPERTANSİYON: Covid-19 enfeksiyonu seyri sırasında kontrolsüz tansiyon yükseklikleri ile karşılaşılabilmektedir.
TİROİD: Covid-19 enfeksiyonu sırasında veya sonrasında tiroid bezinde subakut tiroidit benzeri bir iltihaplanma, ağrı ve tiroid fonksiyon bozuklukları görülme ihtimali artmaktadır.
BÖBREKÜSTÜ BEZİ VEYA HİPOFİZ HASTALIKLARI:Hipofiz bezi ACE2 eksprese edebildiğinden virüs için direkt hedef organ haline gelebilmektedir. Covid-19 enfeksiyonunun hipofiz ve böbrek üstü bezi fonksiyonlarında bozukluğa yol açabilme potansiyeli bulunmaktadır.
4-Covid-19 sürecinde endokrinolojik hastalığı bulunanlar nelere dikkat etmelidir?
DİYABET: Covid-19 sürecinde diyabet hastalarının ilaçlarını düzenli kullanmaları, kan şekerlerini evde daha sık takip etmeleri, yeterli sıvı tüketmeleri, sağlıklı beslenme önerilerine uymaları ve imkan varsa bahçede yoksa evde günde 5 bin adım olacak şekilde yürüyüş yapmaları önerilmektedir. Bu öneriler sayesinde bir yandan kan şekeri regülasyonu,diğer yandan hem kilo kontrolü, hem de kişilerin psikolojik olarak kendilerini daha iyi hissetmeleri sağlanır. Kan şekerinin sürekli olarak 250-300 mg/dl’nin üzerinde seyretmesi, ayakta yeni gelişen yara, göğüste şiddetli baskı hissi veya ağrı, kontrol edilemeyen tansiyon yükselmesi gibi ihmal edildiği takdirde ciddi sorunlara yol açabilecek belirtiler konusunda diyabetli bireylerin dikkatli olmaları ve hastaneye gitmekten çekinmemeleri gerekmektedir.
OBEZİTE: Obezitesi olan hastalara pandemi sürecinde yüksek kalorili beslenme düzeninden kaçınması, kalori kısıtlaması ile hafif de olsa kilo kaybı sağlamaya çalışması önerilmektedir. Ayrıca hafif-orta düzeyde egzersiz ile sedanter yaşam tarzından kaçınılması gibi yaklaşımlar da vücudun bağışıklık sisteminin virüse karşı daha dirençli olmasına katkı sağlayabilmektedir.
HİPERTANSİYON: Mevcut veriler ışığında kullanılan tansiyon ilaçlarının hiçbirinin Covid-19 enfeksiyonuna yakalanma riskini artırmadığını ya da hastalığın daha ağır seyretmesine yol açmadığını söyleyebiliriz. Bu nedenle hipertansiyon ilacı kullanan hastaların ilaçlarını kesmeden aynı şekilde devam etmeleri gerekir. Ayrıca her zamanki tuzsuz sağlıklı beslenme önerilerine uymaları da son derece önemlidir.
TİROİD: Tiroid hastalıkları için kullanılan ilaçlar bağışıklık sistemini zayıflatmaz. Covid-19 için verilen genel öneriler tüm tiroid hastaları için de geçerli olmaktadır.
Tiroid bezinin az çalıştığı bir durum olan hipotiroidide tiroid hormonu (levotiroksin) alan hastalar eğer ilaç dozlarında yakın dönemde bir değişiklik yapılmadıysa ilaç dozlarını değiştirmeden rutin kontrollerini ileri bir tarihe erteleyebilir. Doz değişikliği yapılan hastalar ise kontrol zamanlarını hekimleri ile görüşerek belirlemelidirler.
Tiroid bezinin fazla çalıştığı durumlarda (graves hastalığı, hipertiroidi) ve antitiroid ilaç (metimazol, propiltiyourasil) kullananlarda zamanında tiroid fonksiyon testleri yapılarak ilaç dozu ayarlamak gerekmektedir. Uzun süre test yaptırmadan antitiroid ilaçların kullanılması doğru olmamakla birlikte, hastalar ilaçlarının dozlarını kendileri değiştirmemeli ve doz değişikliği kararını kendilerini takip eden hekimlere bırakmalıdırlar.
Hipertiroidi nedeniyle antitiroid ilaç (metimazol, propiltiyourasil) kullanan hastalar; boğaz ağrısı, ateş yüksekliği, gribal enfeksiyon gibi bulgular olursa ilaçlarını kesip en yakın sağlık kuruluşuna başvurarak, kan sayımı (özellikle nötrofil) testlerini yaptırmalı ve kendilerini takip eden hekimler ile irtibata geçmelidirler.
Tiroid kanseri tedavisi için tiroid cerrahisi uygulanmış hastalar (sonrasında radyoaktif iyot almış veya almamış olabilir) Covid-19 enfeksiyonu açısından ilave risk taşımamaktadır. Tiroid kanserlerinde kemoterapi ve radyoterapiye (ışın) çok çok nadir durumlarda gereksinim duyulmaktadır Tiroid kanseri metastazı nedeniyle ışın tedavisi almış, halen kemoterapi alan hastalarda Covid-19 enfeksiyonu riski biraz artabilmektedir. Bu hastaların koruyucu tedbirleri daha sıkı uygulaması gerekmektedir.
BÖBREKÜSTÜ BEZİ VEYA HİPOFİZ HASTALIKLARI:Addison (böbrek sütü bezi yetmezliği) ve hipofiz yetmezliği olan hastalar hayati önemi olan steroid tedavilerini ve almakta oldukları diğer ilaçları kesmemeli ve düzenli kullanmaya devam etmelidir.Bu hastaların olası bir Covid-19 enfeksiyonu veya şüphesi durumunda aldıkları steroid ilaçlarının dozları artırılmalıdır. Bu nedenle hastalık tanılarını mutlaka Covid-19 tedavi planını yapacak olan sağlık ekibi ile paylaşmaları son derece önemlidir.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Bursa Büyükşehir Belediyesi Covid-19 hastaları için immmun plazma seferberliği başlattı

Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı ekipler immun plazma için kan bağışlayacak vatandaşları ambulanslarla evlerinden alarak Kızılay kan merkezine götürüp tekrar evlerine geri bırakıyor.
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş:
”Haydi Bursa, sen de plazma bağışla, herkes hayata tutunsun… Ekiplerimizle birlikte sürecin başından sonuna kadar operasyonun başındayız, takipçisiyiz. ”
BURSA – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

EGİAD Covid-19 krizini e-ticaret ve dış ticaret ile aşacak

Dünyayı etkisi altına alan, binlerce kişinin ölümüne yol açan koronavirüs salgınıyla ilgili bakanlıklar, yerel yönetimler ve siyasi partiler mücadelelerine hız kesmeden devam ederken bir adım da Ege Genç İş İnsanları Derneği – EGİAD’dan geldi. Tüm dünyayı etkisi altına alan ve Türkiye’de de hızla yayılan korona virüs salgınına ilişkin EGİAD yine bir ilke imza atarak, üyelerinin ihtiyaç duyabileceği her türlü destek için harekete geçti. Başta gıda olmak üzere pandemi sebebiyle gelir kaybına uğrayan üye şirketlerine ihracat, e ticaret, ürün alımı, alış-veriş olmak üzere birçok başlık altında destek olma kararı aldı.
Pandeminin ilk günlerinde Yönetim Kurulu Üyeleri ve çalışanlarından oluşan EGİAD Kriz Masası oluşturan STK, üyelerinin Covid 19 kapsamında ihtiyaç duyabileceği sosyo ekonomik süreçlere ilişkin destek ve yönlendirici grup olarak faaliyet göstermeye devam ediyor. Bu kapsamda STK tarafından kurulan ilk kriz masası olarak faaliyetlerini sürdüren EGİAD Pandemi Kriz Masası, ihtiyaçları belirlemek üzere üyeleriyle bir araya geldi.
İŞ DÜNYASI KİRA DESTEĞİ VE TEŞVİK BEKLEMEKTE
Toplantıda devlet desteği ve teşvikin önemine dikkat çekilirken, aylardır kapılarına kilit vuran gıda ve hizmet sektörleri ile buna bağlı işletmelere kira yardımı yapılmasının önemi vurgulanarak hükümete açık çağrıda bulunuldu. Toplantıda konuşan EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Aslan, Mart itibariyle başlayan sürecin ağırlaşarak devam ettiğini hatırlatarak, “Önümüzde 6 aylık zorlu bir süreç daha bizi beklemekte. İş dünyası kredi borçlarının ertelenmesini ve çarkların dönmesi için teşvik yapılmasını talep etmekte. Özellikle gıda, hizmet ve bu sektörle çalışan işletmeler durma noktasına gelmiştir. Kapılarına kilit vurmak zorunda kalan, günün belli saatlerinde çalışmak durumunda olan işletmelere kira desteği şart olmuştur” dedi.
Ülke olarak hatta küresel açıdan daha önce tecrübe edilmemiş, sonuçları ve hasarları kestirilemeyen bir süreçle topyekûn mücadele edildiğini kaydeden Aslan, “Ortaya çıkan sağlık sorunları ve yaşadığımız kaygıların dışında ekonomik ve toplumsal sıkıntılarla da mücadele etmemiz gereken zor bir dönemden geçiyoruz. EGİAD olarak üyelerimizin yanındayız ve üyelerimizin bu süreci en az hasarla atlatması noktasında önemli sorumluluklar üstlendik ve üstlenmeye devam edeceğiz. İlk vakanın tespit edilmesi ile başlayan süreç ile birlikte kurduğumuz Covid 19 Kriz Masası ile üyelerimizin görüş ve önerilerini alıyor, sektörlerimizin ihtiyaç duydukları destek paketlerine ilişkin raporları ilgili mercilere iletiyoruz” şeklinde konuştu.
KRİZİN ÇIKIŞ KAPISI E-TİCARET
E ticaret ve dış ticaret eğitimleri için de butona basan EGİAD, süreci üyelerinin e ticaretini geliştirerek ve dış ticaret eğitimleri ile destekleyerek daha az hasarla atlatmayı da planlamakta. Aralık ayı itibariyle üyeleri için bir dizi online eğitim başlatacak olan STK, bu şekilde online kazanç kapısını da üyeleri için aralamış olacak.
PANDEMİDE 100’E YAKIN ETKİNLİK ONLİNE GERÇEKLEŞTİ
İnsan sağlığının her şeyden önemli olduğuna da vurgu yapan Aslan, son gelişmeler ışığında dernek olarak önlemler aldıklarına dikkat çekerek; “Biz de bu konuda hassasiyet göstererek ilk andan itibaren derneğimizin fiziki faaliyetlerini askıya aldık ve idari kadromuza evden çalışma imkânı tanıdık. Bu doğrultuda bir ilki daha mecburen de olsa gerçekleştirdik” dedi. Aslan, tüm toplantılarını dijital platforma taşıyan STK’nın hiç aralıksız çalıştığını vurgulayarak, “Dernek toplantılarımızın tamamını dijital ortamlara taşıdık. Ancak yine de bu süreçte 100’e yakın etkinlik gerçekleştirmeyi başardık” dedi.
EGİAD KRİZ MASASI’NIN TAKİP BAŞLIKLARI
-Kriz sebebiyle düzenli olarak güncellenen devlet desteklerini ve finansal destekleri takip etmek,
-Üyelerimizden gelecek geri bildirimlere istinaden krizde sektörel zararları hafifletecek teşvik ve desteklerin lobicilik faaliyetlerini yapmak,
-Münferit talebi olan üyelerimizin sıkıntılarını gündemine taşımak,
-Dış paydaşlara destek olabilmek için yardım kampanyaları düzenlemek
-Bu sürecin sonunda olabildiğince farkındalığı artmış, yeni düzene hazırlanmış üye ve dış paydaş profili oluşturmaya çalışmak
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Grip ve COVID-19 arasındaki fark ne?

Sonbahar-kış aylarının gelmesi, COVID-19 vakalarına ek olarak grip vakalarının da artmasına neden oldu. Günümüzde pek çok insanın aklının en ufak bir öksürük ya da halsizlikte COVID-19’a gittiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Elif Hakko, “Coronavirus’un yol açtığı COVID-19 hastalığının belirtileri grip belirtilerine çok benzese de bazı önemli farklar da var. Her iki virüsün de ortak belirtileri ateş, öksürük, nefes darlığı, halsizlik, boğaz ağrısı, burun akıntısı veya tıkanıklığı, eklem ağrıları ve baş ağrısı. COVID-19’da gripten farklı olarak ishal, mide bulantısı, kusma, koku ve tat kaybı, konsantrasyon bozukluğu ve bilinç bulanıklığı da görülebiliyor. Bu belirtiler görüldüğünde bir sağlık kuruluşuna başvurup test yaptırarak gribe mi COVID-19’a mı yakalandığınızı netleştirmeniz önemli. Göğüs ağrısı, nefes darlığı, baş dönmesi ve şiddetli baş ağrısı gibi ağır şikayetleriniz varsa vakit kaybetmeden bir hastanenin acil servisine başvurulmalı” açıklamasında bulundu.
Grip, genelde Influenza A ve Infulenza B virüslerinin bulaşmasıyla ortaya çıkar. Bu virüslerin özellikle kış aylarında salgına yol açabildiklerini vurgulayan Anadolu Sağlık Merkezi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Elif Hakko, “Grip salgınlarından grip aşısıyla korunmak mümkün. Ancak COVID-19’a karşı henüz geliştirilmiş bir aşı yok. COVID-19’dan korunmak için aşı çalışmaları tüm dünyada devam ediyor” dedi.
Her iki virüs de damlacık yoluyla bulaşıyor
Grip virüslerinin, Coronavirus gibi insandan insana benzer şekilde, yani damlacık yoluyla bulaştığının altını çizen Doç. Dr. Elif Hakko, “Bu damlacıklar insanların ağız ve burunlarından çıkan damlacıklarla, yani hapşırma, öksürme, sümkürme hatta konuşma yoluyla bulaşabilir. Bu damlacıklar başka bir insan tarafından solunursa veya virüs olan kirli bir yüzeye temas edilip eller ağız, burun veya göze değdirilirse de virüs o kişiye bulaşabilir” hatırlatmasında bulundu.
Grip ve COVID19’a aynı anda yakalanmak mümkün
Her iki virüsün de herhangi bir belirtiye yol açmadan bulaştırılabildiğini hatırlatan Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Elif Hakko, “Bu virüslerden herhangi birini taşıyorsanız, sizde bir belirti olmasa dahi başka insanlara bulaştırabilirsiniz. Ancak araştırmalar COVID-19’un, grip virüslerine göre çok daha kolay bulaştığını gösteriyor. Yani kalabalık bir ortamda bulunan ve Coronavirus taşıyan bir insan, o ortamdaki pek çok kişiye bu virüsü bulaştırabilir. Her ne kadar nadir bir durum olsa da hem grip hem de Coronavirus’e aynı anda yakalanmak mümkün” açıklamasında bulundu.
Nefes darlığı, baş dönmesi, bulantı ve kusma gibi belirtilere dikkat
Hem COVID-19 hem de grip virüslerinin hafif hastalıklara yol açtıkları gibi ciddi sağlık sorunlarına da yol açabildiklerini söyleyen Doç. Dr. Elif Hakko, “Her iki virüsün de ortak belirtileri ateş, öksürük, nefes darlığı, halsizlik, boğaz ağrısı, burun akıntısı veya tıkanıklığı, eklem ağrıları ve baş ağrısı. COVID-19 gripten farklı olarak ishal, mide bulantısı, kusma gibi belirtiler de gösterebilir. Bazı COVID-19 hastalarında ise koku ve tat kaybı, konsantrasyon bozukluğu ve bilinç bulanıklığı da görülebiliyor. COVID-19’un aslında vücuttaki tüm organları olumsuz etkilediği görülüyor. Bu belirtiler görüldüğünde bir sağlık kurumuna başvurup test yaptırarak gribe mi COVID-19’a mı yakalandığınızı netleştirmeniz önemli. Göğüs ağrısı, nefes darlığı, baş dönmesi ve şiddetli baş ağrısı gibi ağır şikayetleriniz varsa vakit kaybetmeden bir hastanenin acil servisine başvurmalısınız” dedi.
Her iki hastalıkta da evde kalınması ve aileye bulaştırmamak için izole olunması önemli
Grip belirtilerinin genelde 4-5 günde geçtiğini, bu hastalığın geçmesinin bazen 7 günü de bulabildiğini söyleyen Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Elif Hakko, “Ancak COVID-19 enfeksiyonu 10 gün, hatta bazen daha uzun da sürebilir. Hem grip hem COVID-19 enfeksiyonuna yakalandığınızda evde kalmanız, ev içinde de ailenize bulaştırmamak için izole bir şekilde yaşamanız önemli. Her iki hastalıktan da evde dinlenerek, bol sıvı tüketerek ve ateş düşürücü ilaç kullanarak kurtulmak mümkün. Ancak bazı durumlarda her iki hastalık da zatürre, ciddi solunum yetmezliği, kalp, beyin ve kas dokularının iltihabı gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu komplikasyonlar genellikle kronik hastalığı olanlarda ve ileri yaş grubunda görülüyor. COVID-19 kan pıhtılaşması ve çocuklarda Multisistem İnflamatuar Sendromu gibi bazı sağlık sorunlarına da yol açabilir” açıklamasında bulundu. Doç. Dr. Elif Hakko hem grip virüslerinden hem de COVID-19’dan korunmak ve yayılmasını engellemek için hatırlatmalarda bulundu: Evden dışarı çıktığınızda maskenizi burnunuzu ve çenenizi örtecek şekilde takın. Sık sık el yıkayın. Her ortamda sosyal mesafeyi koruyun, insanlarla aranızda en az 3-4 adım mesafe olsun. Ellerinizle ağzınıza, yüzünüze, gözünüze ve burnunuza dokunmayın. Kalabalık ve kapalı ortamlarda mümkün olduğu kadar bulunmayın, hasta kişilerden uzak durun, temas etmeyin. Temas ettiğiniz yüzeyleri düzenli olarak dezenfekte edin. Elinize hapşırıp öksürmeyin. Kolunuzun iç kısmına veya bir peçeteye hapşırın veya öksürün. Hastaysanız evde oturun.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)