Etiket arşivi: sık

En Sık Rastlanan Akciğer Hastalığı: KOAH

KOAH olarak bilinen kronik obstriktif akciğer hastalığının en sık rastlanan akciğer hastalığı olduğunu belirten DoktorTakvimi uzmanlarından Prof.Dr. Firuz Çellikoğlu, kış aylarında artan hava kirliliğinin KOAH’lı hastaların şikayetlerini daha da ağırlaştırdığının altını çiziyor.
Halk arasında KOAH olarak bilinen kronik obstriktif akciğer hastalığı, gerçekte ortak bir özelliği paylaşan bir hastalıklar grubunu ifade eder ve bu ortak özellik akciğerden havanın çıkarılma güçlüğüdür. Bu duruma nefes vermede tıkanıklıkadı verilir ve KOAH etiketi altında özellikleri birbirine yakın kronik bronşit, anfizem ve astım hastalıkları yer alır. Bu hastalıkların farklı etkenlere bağlı gelişse de nefes verirken tıkanma veya daralma görüldüğünü söyleyen DoktorTakvimi uzmanlarından Prof. Dr. Firuz Çellikoğlu, KOAH’lı kimselerin çoğunda bu üç hastalığın, olimpiyat halkaları gibi iç içe geçmiş belirtilerinin bileşiminin mevcut olduğunu anlatıyor.
KOAH’ın meydana gelmesindeki en büyük etken sigara dumanı
Hava kirliliği, iş yerlerinin havasında toz ve dumanlara maruz kalma ve özellikle akciğer enfeksiyonları bütün KOAH’lı hastaların şikayetlerini ağırlaştırdığını belirten DoktorTakvimi uzmanlarından Prof. Dr. Firuz Çellikoğlu, bu hastalığa yol açan etkenlerin bir kısmı için önlem almanın çok güç olduğunun altına çizerek “Tek bir etkenin önlenmesi insan elindedir. Son yıllarda yapılan araştırmaların kesinlikle gösterdiği gibi KOAH’ın meydana gelmesinin en önemli sebebi içilen sigara dumanıdır” diyor.
KOAH’ın en sık rastlanan belirtisinin nefes darlığı olduğunu bildiren Prof. Dr. Çellikoğlu, özellikle sigara içiyorsanız ve biraz zorlu bir hareketle (merdiven veya yokuş çıkarken, ağır bir paket taşırken, düz yolda hızlı yürürken) nefes darlığı ortaya çıkıyorsa aklınıza hemen KOAH gelmesi gerektiğini belirtiyor. “Bu hastalığa tutulanlar genellikle bir nefes sıkıntısı olduğunu ilk olarak kendi yaşında bir arkadaşı veya eşi ile yürürken, onlara ayak uyduramadığı zaman fark ederler. Kronik öksürük, veya ıslıklı soluma KOAH’ın diğer belirtilerini teşkil eder. Ancak KOAH’tan başka nedenlerde bu şikayetleri meydana getireceğini asla unutulmamalı” diyen DoktorTakvimi uzmanlarından Prof. Dr. Firuz Çellikoğlu, nefes darlığı veya solumada güçlük şikayetinin birçok hastalığa bağlı olabileceğini belirtiyor.
KOAH’ın tedavisi doktor hasta işbirliği temeline dayanır
KOAH tedavisinde en önemli unsurun hasta-doktor ilişkisi olduğu söyleyen DoktorTakvimi uzmanlarından Prof. Dr. Firuz Çellikoğlu sözlerini şöyle sürdürüyor: ‘’Doktorunuza her şeyinizi açık ve samimi olarak anlatmanız gerekir. Doktorda sizinle açık ve samimi olmalı ve hiçbir şeyi gizlemeden, her şeyi size açıkça anlatmalıdır. Tedavinizin bir kısmı doktorunuzun sorumluluğundadır. İlaçların seçimi, tedavinin düzenlenmesi, diyetinizin tanzimi, laboratuvar muayenelerinin istenmesi doktorunuzun görevidir. Fakat sorumluluğun büyük kısmı size aittir. Doktorun önerdiği gibi ilaçları kullanmak, evde nefes alma egzersizlerini düzenli yapmak, düzgün beslenmek ve en önemlisi o güne kadar bırakmammışsanız sigara içmekten vazgeçmek tamamen hastanın sorumluluğundadır. İlaçların dışında hayat boyu sürecek bu hastalıkla nasıl mutlu yaşayacağımızı öğreten ve yaşam kalitesini arttırıcı egzersiz yapmamızı sağlayan Solunum Rehabilitasyon Programı KOAH tedavisinin en önemli unsurunu teşkil eder.’’
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Ergenlikte bipolar bozukluğa sık rastlanıyor

Mevsimlerden en çok etkilenen psikiyatrik hastalığın manik depresif olduğuna işaret eden Tarhan, “İlkbahar ve sonbahar, bu hastalığın alevlenme dönemidir” uyarısında bulundu. Kişi kolay aşık oluyorsa, içine kapanıp saatlerce düşünüyorsa, dalıp dalıp gidiyorsa kişinin bipolar olduğundan şüphelenmek gerekir diyen Tarhan, çocukluk ve ergenlik dönemindeki bipolar durumunun sıklıkla gözden kaçtığını, bipoların özellikle ergenlikte daha yüksek oranda görüldüğüne dikkat çekiyor.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bipolar bozukluk ve manik depresif rahatsızlıkları ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.
Bipolar literatürde manik depresif olarak geçiyordu
Bipolar bozukluğun eski literatürde manik depresif olarak geçtiğini söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Fakat yeni bulgular ve yeni değerlendirmeler ortaya çıktıkça aslında sadece manik depresif atakların olduğu bir hastalık değil, duygu durum bozukluğu olduğu, yani aslında kişinin duygularını yönetme bozukluğu olduğu anlaşıldı. Şizofren düşünceleri, OKB düşüncelerini, duyguları yönetme bozukluğu ve bunlar gibi birçoğuna bipolar bozukluk denilmesinin sebebinde mani var. Manide kişi aşırı derecede enerjik oluyor, sürekli heyecan hissediyor, enerjisi artıyor, üç dört saat uyuyor ama hep dinamik ve enerjisi çok. Çok konuşuyor, çok fazla para harcıyor, cinsel istekte aşırı artış var, çoğu zaman iştahta azalma oluyor. Şirketler kuruyor, dünyayı düzeltmeye çalışıyor. İstanbul’dan İzmir’e yürüyen ve dolaşmaktan bir günde çorap eskiten hastalar var” dedi.
Önce bipolar rahatsızlık tedavi edilmeli
Alkol ve uyuşturucu kullanımlarında çoğunun arka planında bipolar bozukluk çıktığını belirten Tarhan, “Alkol bağımlısı diye geliyor, tanı aşamasında bipolar çıkıyor. Duygularını yönetme bozukluğu olduğu için alkole ve uyuşturucuya yönelmiş olduğunu görüyoruz. Bipolar rahatsızlığı tedavi etmeden alkol bağımlılığı tedavi edilmeye çalışılırsa hastaneden çıktıktan sonra kişi tekrar hasta oluyor. Karşı ucunda da depresyon var. Durgunluk, neşesizlik, unutkanlık, içine kapanma, ölüm isteği, intihar arzusu, kendini değersiz hissetme, hiçbir şeyden keyif almama halleri ile birlikte melankolik bir şekilde depresyona giriyor” diye konuştu.
Ruh hali 4 mevsim insanlar var
Hastaların manik depresif durumunda depresyona kadarki aralarda duygu durum dalgalanmaları yaşadıklarını ifade eden Tarhan, “Bazen aramızda normal dolaşan günde dört mevsim yaşayan kişiler vardır. Sabah çocuğunu öper, öğleden sonra bela okuyarak seni niye doğurdum der. Bu kişilerin mizacı bu diyorsunuz ama aslında mizaç değil o hastalık. Bir kız internette birine aşık oluyor, adam Amerika’da. Kız Amerika’ya gidiyor. Terapiler yaptık ama böyle tipik mani değil. Depresyonu da yok ancak duygu durum dalgalanmaları var. En sonunda hastaneye yatırdık ve kız bütün yaptıkları için ‘Ben neden bunları yapmışım?’ dedi. Aslında bu onun elinde değil” dedi.
Görsel kanıtla tedaviye ikna oluyorlar
Hastalığın sebebinin bulunduğunu söyleyen Tarhan, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu kişilerde beyindeki kimyasal denge bozuluyor. Sağ beyin duyguları yöneten bölge, sol beyin de mantığı yöneten bölge. Devamlı sol ön beyin sağ ön beyni kontrol ediyor. Aşırılıklarda fren yap diyor, yeter diyor. Beyindeki kimyasallar coştuğu zaman beyindeki serotonin ve dopamin dengesi bozuluyor. Beyin görüntülemesini aldığımız zaman o kişinin beyin bölgesinde bir uyumsuzluk, düzensizlik görüyoruz. Özellikle manik hipomanik dönemlerde kişiler kendilerini hasta olarak kabul etmezler. Ona durumu anlatıyoruz, hangi tedavileri görmesi gerektiğini söylüyoruz ama görsel olarak görünce ikna oluyor. Mesela bir şeker hastasına tahlil yapıp şekerin yüksek diye göstermesen kolay kolay şeker ilacı kullandıramazsın. Psikiyatrik hastalıklarda da böyle biyolojik kanıtları gösterdikçe kişinin tedavi uyumu artıyor.”
Tıpta hastanın yüksek yararı esastır
Beyin görüntüleme yöntemlerinin çok fazla ilerlediğini söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Tıp çok fazla gelişti. Domuzların beynine nöralink adı verilen çip yerleştirildi, deney yapıldı. Gelecek yıllarda insanlara da yapacaklar. Beyin, bilimin yeni uzayı şu anda. Keşifler için çok ciddi büyük bir yatırım yapılıyor. Örneğin kişi dünyanın ikinci büyük zengini olmuş, Güney Afrika’dan gelmiş birisi fakat müthiş gelecek yatırımları yapıyor. Ben bakıyorum birçok meslektaşım bunlara uzak mesafede duruyor. Hastanın yüksek yararı esastır. Yüksek yararı için dünyada tedavinin hastalıkla ilgili bir teşhisi, bir olgusu, bilimsel kanıtı varsa onu gidip bulgulamak bizim sorumluluğumuzda. Askeriyede ‘Komutan sadece yapılan işlerden değil yapılmayan işlerden de sorumludur’ diye bir söz vardır. Bu sözü ‘Hekim sadece yapılan tedavilerden değil yapılmayan tedavilerden de sorumludur’ diye çevirdik ve hastanemizin duvarlarına astık” dedi.
Bipoların genetik eğilimi var
Sokaktan geçen yüz kişiden 2’sinde bipolar bozukluk olduğuna dikkat çeken Tarhan, “Yani istatiksel olarak var. Kişinin ailesinde anne ve babadan birinde bipolar varsa o kişide bipolar olma ihtimali yüzde 7-8’e çıkıyor. Yüksek bir oranda değil. Yüzde 100 genetik de değil ama genetik bir eğilim var. Mesela tek yumurta ikiziyse ve birinde varsa ikincisinde olma ihtimali yüzde 40 – 60 arasındadır. Tek yumurta ikizlerinde bu derece yüksek olması da genetik bir eğilim olmasından dolayıdır. Yani hastalık yüzde yüz genetik demiyoruz ama yatkınlık geni var. Bipolar hastalarda genetik çalışmalar yapıyoruz. Hangi gen olduğunu belirlemek için vaka biriktiriyoruz. Şu anda araştırılan aday genler var ama yüzde 100 genler denilemiyor çünkü çok genliler, çok etkenliler var. Onlarla ilgili 3 – 4 tane gen bulunsa, gen taşıyıcısı bulabilsek bazı çalışmalar daha verimli yapılabilecek” diye konuştu.
Manik hasta iyileşince doktora kızabiliyor
Bipolar bozukluğun tıpta çok başarılı olunan alanlar arasında yer aldığına işaret eden Tarhan, “Manik dönemde hasta, hasta olduğunu kabul etmez. Manik dönemi atlatıp iyileştikten sonra hasta doktora kızar. O kadar enerjik, dünyayı düzelten kişiyi biz birdenbire normal insan yapıyoruz ve o da haline üzülüyor. Yani beyin kendi kendine doping almış oluyor. Manik depresif- depresyon bazında ise tam tersi oluyor. Adam manik dönemde çeki imzalayıp otobüsünü değerinden aşağı satabiliyormuş. Onun için böyle durumlarda muhakkak ailenin tedbirli olması gerekiyor. Panik atak geçirdikten sonra eğer kişi ilaç kullanmayı başarırsa genellikle atak olsa da hafif atak oluyor ve kısa sürüyor” dedi.
Çocukluk ve ergen bipoları gözden kaçıyor
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ‘En çok gözden kaçan ise çocukluk ve ergenlik bipolarlarıdır’ dedi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Bu çocuk hiperaktif diyorlar bir araştırıyoruz ki çocuk hiperaktif değil, çocukluk bipoları var. Bir de bipolar ergenlikte daha yüksek oranda bulunuyor. Bir insanın ergen davranışını alıp kırk yaşında insan yapsa, ergen gibi davransa bipolar dersin. Çünkü ergenin beyni mantıktan çok duyguların olduğu bir dönem. Doğal ve biyolojik olarak öyle. Düşünmeden hareket eder, aklına geleni yapar. Ergenlik dönemi normal şizofrenik dönem olarak tanımlanır. Ergenleri sınıf dışı bipolarlar diye ayırırız, yani bipolar nost diye tanımlarız. Onları bipolar gibi tedavi etmek gerekiyor ve çok güzel tedavi oluyorlar. İlginçtir ki bipoların tedavisinde epilepsi ilacı kullanılıyor. Epilepsi demek, beyindeki dalgaların derecesini düşürmek demek. Beyindeki fırtınaları düzelten bir ilaçtır.”
3 yıl kritik süre
Manik depresif tedavisinde hastanın güven ilişkisi kurduğu, tedavi uyumu sağladığı bir hekim ile durum takibinin yapılması gerektiğini belirten Tarhan, “3 yıl eğer hiç atak olmazsa ondan sonra ilaç kesme denemeleri yapılabilir. Ancak 3 yıl hiç atak olmaması lazım. Düşüncesi hızlanırsa, uykusu azalırsa zaten belirti başlamıştır. Hatta böyle durumlarda hasta bize kendisi geliyor. Fikirlerin, projelerin yine kafasında uçmaya başladığını, şirket kurma fikirlerinin oluştuğunu, uykusunun azalmaya başladığını ve hastalığının yükseldiğini söylüyor. Hemen ilacına başlıyoruz. Bipolar hastalığı olan çok yüksek rütbeli kişiler var, düzelebiliyor. Bipolar hastalar düzelmez, kronik hastalıktır diye düşünmesinler. Büyük iş adamları, tarihte cinnet geçirişleriyle ünlü kişilerin çoğu bipolardır” dedi.
Kolay aşık olur, derin düşüncelere dalarlar
Mevsimlerden en çok etkilenen psikiyatrik hastalığın manik depresif olduğuna işaret eden Tarhan, “İlkbahar ve sonbaharlar bu hastalığın alevlenme dönemidir. Böyle durumlarda hastalık mevsimselse hemen bipolar teşhisini düşünüyoruz. Mevsim geçişlerinde onlar da uyarılıyorlar. İnsan doğadan ve evrenden bağımsız bir varlık değildir. Evrenin parçasıyız. Evrensel akışla ilgili kuantum beynimiz var. Onun için mevsimsel etkilenme olmaz diyemeyiz. Sonuçta bipolar biyolojik boyutu olan bir hastalık ama tedavisi sadece biyolojik olmuyor. Özellikle psikolojik tedavileri birlikte yürütmek gerekiyor. Kolay aşık oluyorsa, içine kapanıp saatlerce düşünüyorsa, dalıp dalıp gidiyorsa kişinin bipolar olduğundan şüphelenmek gerekir. Kişiler eğer başlangıç dönemindeyse hafif tedavi ile atlatabilirler. On yaşın altındaki çocuklarda öfke olarak çıkar. Düz duvara tırmanma, hiperaktivite zannederler fakat bu uzmanın testlerle özellikle araştırması gereken bir durumdur” dedi.
Tedavide duygu düzenleme testi uygulanıyor
Herkeste zaman zaman hafif bipolar özellik olabildiğini söyleyen Tarhan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bazı kişiler vardır duygu durumunda dalgalananlar olur ama hepsi kabul edilebilir sınırdadır. Bipolar bozuklukta ise kabul edilemeyen sınırda olandır. Parasını bir anda harcar, sabah çok konuşup akşam hiç konuşmayabiliyorlar. Bir anda böyle duygu durum dalgalanmaları yaşayan kişilerin çoğu bipolardır. Biz bu kişilere sadece ilaç vermiyoruz. Duygu düzenleme testi var o yapılıyor. O testin ürettiği olumlu ve olumsuz stratejiler araştırılıyor. Bu kişilere olumlu stratejilerle duyguları yönetme becerisi kazandırılıyor. Duyguları yönetme becerisi kazandığında kişi duyguları coşsa bile kendi kendini yönetebilir hala geliyor. Bu da terapiyle oluyor. Onun için tedavide sadece ilaç değil terapi de beraber yapılırsa ara dönemlerde, sağlıklı dönemlerde kişi duygularını yönetme becerisi kazanır. Bizim kültürümüzdeki inanç sistemimizde nefis coştuğu zaman duygu durumu bozukluğu diyoruz. Onun için bunları yönetebilmekte bir beceridir. Bunun için kişinin çabalayıp emek vermesi gerekiyor.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Uzaktan eğitimde daha kısa eğitim süresi ve sık molalar başarıyı artırıyor

Pandemi salgını hayatın birçok alanını olduğu gibi eğitimi de olumsuz etkiledi. Öğrenciler, pandemi öncesinde olduğu gibi düzenli olarak örgün eğitime devam edemedikleri gibi uzaktan eğitimde de adaptasyon sorunları yaşıyor. Uzmanlar, öğrencilerin uzaktan eğitimde dikkatlerini verebilmeleri için ders sürelerinin maksimum 20-30 dakika olması ve 15 dakikalık sık molalar verilmesi gerektiğini belirtiyor. Ayrıca uzmanlar, çocukların pandemi öncesinde olduğu gibi sabah erken saatte uyanmaları, kahvaltıdan sonra okula uygun giysilerle ebeveynler ve öğretmenleri tarafından ders başına oturmalarının sağlanması gerektiğini ifade ediyor.
Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Neriman Kilit, pandemi nedeniyle zorunlu olarak uygulanan uzaktan eğitim sisteminde çocukların nasıl başarı sağlayacağına ilişkin önemli bilgiler paylaştı.
Tatilin bitti, ders başladı mesajı verilmeli
Mutlaka çocukların okula gidecekmiş gibi belirli bir saatte uyuyup belirli bir saatte uyanmaları gerektiğini belirten Dr. Neriman Kilit, “Önceden nasıl oluyorsa uyandıkları saatte kahvaltılarını yapmaları, tablet ya da bilgisayarlarının başına geçmeden önce mümkünse okul üniformalarını giymeleri sağlanmalı. Buna genelde çocuklar itiraz ediyor. Ancak bir pijama veya eşofmanla derslerin başına geçmek yerine en azından günlük bir kıyafet giyerek derslerin başına geçmelerini öneriyoruz. Burada çocuğa tatilin bittiği ve okulun başladığı mesajı verilmeli. Okula gittiğinde gördüğü derslerin şimdikinden farklı olmadığı, aynı sorumluluğu taşımaları gerektiği söylenmeli” ifadelerini kullandı.
Pandemi eğitim rutinini değiştirdi
Uzaktan eğitim sisteminin özellikle dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuklar için öne çıkan bazı dezavantajları olduğuna işaret eden Kilit, “Bu çocukların belirli bir disiplin sistemine ve rutine ihtiyaçları var. O yüzden aslında bu çocuklar için sabah uyanmak, uyandıktan sonra kıyafetlerini değiştirip okula gitmek bile bir rutin sistemiydi ve disiplin sağlıyordu. Ancak pandemi ile birlikte bu durum ortadan kalktı. Seslerin yani onları dışarıdan uyaranların çok olmadığı sınıf ortamlarında ders görüyorlardı, şimdi ev ortamlarında ders görüyorlar ve her türlü ses, dikkat dağıtan uyaranlar olabiliyor” diye konuştu.
Bu belirtilere dikkat!
Dr. Neriman Kilit, ‘Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, genetik bir altyapısı olduğunu düşündüğümüz ve bunun çalışmalarla da kanıtlandığı psikiyatrik rahatsızlıktır’ diyerek sözlerine şöyle devam etti:
“Beyindeki dopamin dağılımı sistemi ile esas olarak ilgilidir. İlkokul 1’inci sınıftan itibaren yerinde oturmakta güçlük çeken, dersi 5 dakika fazla dinleyemeyen, evde de 5 dakikadan daha uzun bir süre ders çalışmak istemeyen ve okulu reddeden, sürekli dolaşma ihtiyacı duyan, ders çalışırken çok çabuk dikkati dağılan, çevresindekiler konuşurken sürekli sözlerini kesen ve ilgisiz konulardan bahseden çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğundan söz edebiliriz. Hem hareketlilik yani hiperaktivite hem de dikkat eksikliğinin aynı anda olması da gerekmiyor.”
Ders süreleri kısa tutulmalı!
Ders sürelerinin çok uzun tutulmamasını güzel bir uygulama olarak değerlendiren Kilit, “Zaten dikkat eksikliği ve hiperaktivitesi olan çocuklar için dikkatlerini kısa süre koruyup kontrol edebilmekten bahsediyoruz. 40 dakika uzaktan eğitim için çok uzun bir süre. Bu zamanın 20-30 dakika arasında olmasını ve sık mola verilmesini öneriyoruz. Ancak molaların da uzun tutulması da bazen dağılmaya sebebiyet verebiliyor. 10-15 dakika civarında bir molanın uygun olabileceğini düşünüyoruz. Burada ders sürelerinin uzun tutulmaması ve sık mola verilmesi önemli bir husus” dedi.
Evdeki ders ortamı çok önemli
Dersleri dinledikleri odanın öncesinde havalandırılması faydalı olacağını belirten Kilit, “Dar ve havasız ortamda özellikle dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocukların dikkati daha çabuk dağılabiliyor. Sonrasında sessiz bir hale getirilmesi gerekiyor. Örneğin televizyonun izlendiği bir oturma odası ders için uygun olmayacaktır çünkü sessizlik sağlanmalı. Oturdukları sandalyelerin ve masanın belirli bir düzende olması önemli. Dikkatlerini dağıtacak herhangi bir objenin bulunmamasına dikkat edilmeli. Sevdiği oyuncaklardan da odayı arındırmak bu anlamda fayda sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.
Ebeveynler çocukları ile anlaşma yapmalı
Özellikle annelerin derslerde çocuğun yanında yer alması, tabii ki şimdiye kadar alışmış oldukları eğitim sistemine uygun bir durum olmadığını söyleyen Dr. Neriman Kilit, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Aileler, çocuklarının uzaktan eğitim ders zamanında program sayfalarını aşağı indirip cihazdan oyunlar açabileceğinden bahsediyor. Hem öğretmenlere hem ebeveynlere önemli bir görev düşüyor. Burada dersin takip edildiği cihaz dışında, cep telefonu gibi ikinci bir cihazın yanlarında bulundurulmaması ve ders dinlenirken kullanılan sayfaların aşağı indirilip oyun oynanmaması konularında çocuklarla kesinlikle anlaşılmalı. Kullanılan internet paketlerinde girebileceği siteler filtre uygulanarak kısıtlanabilir. Sürekli çocuğun yanında oturup kontrol mekanizması oluşturmak ilk bakışta avantajlı bir yöntem gibi görünse de hem çocuğun özgüveni açısından hem de çocukla bir anlaşmaya varılıp ona güvenildiğini göstermek açısından da dezavantajlar barındırıyor.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)