Etiket arşivi: eğitim

Uzaktan eğitimde fırsat eşitliği için Nescafé ve Türk Eğitim Vakfı el ele

Nescafé ve Türk Eğitim Vakfı (TEV), 81 ilde öğrenim gören gençlere teknoloji desteği sağlamak için geçen yıl başlattığı iş birliğini bu yıl da sürdürüyor. Şimdiye kadar üniversiteli öğrencilere burs ve online eğitim desteği veren iki kurum, bu yıl pandemi nedeniyle de artan teknoloji ihtiyacına karşılık öğrencilere Türk Eğitim Vakfı’nın başlattığı “Uzaktan Eğitimde Eşit Fırsat Hareketi” ile destek veriyor. Nescafé, bu uzaktan eğitim hareketini çektiği filmle de sosyal medya üzerinden gençlere duyuruyor. 
Gençlerin en sevdiği kahve markası olan Nescafé’nin, iki yıl önce Türk Eğitim Vakfı ile imza attığı iş birliği, bu yıl “Uzaktan Eğitimde Eşit Fırsat Hareketi” ile hız kesmeden devam ediyor. Bugüne dek yapılan çalışmalarla uzaktan eğitime teknolojik desteğin yanı sıra bursiyerlerin Nestlé’de staj imkanına kadar gençlerin eğitimine maddi ve manevi pek çok alanda katkı sağlandı. Nescafé aynı zamanda “Uzaktan Eğitimde Eşit Fırsat Hareketine desteğini, imza attığı kısa ama etkili mini filmi de sosyal medya kanallarından gençlerle buluşturdu.
Nescafé, TEV ile iş birliğini, yedi yıldır kendilerini üst üste Türkiye’nin en sevilen kahvesi seçen gençlere teşekkür etmek amacıyla başlattı. Şimdiye kadar bursiyerlere sadece maddi katkı sağlamakla kalmayan marka; gönüllü olarak Nescafé çalışanlarının sağladığı mentorluk desteğiyle gençlere eğitim ve iş hayatında ihtiyaç duydukları rol modelleri sunarak, manevi olarak da yanlarında yer aldığını gösterdi. Nescafé, gençler sadece gelecek hayalleri ile meşgul olsun, eğitimlerine kesintisiz devam edebilsin diye 81 ilde genç öğrencilere verdiği teknoloji desteğiyle onların yanında olmayı sürdürüyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Millî Eğitim Bakanlığı, İş Bankası ve TEMA Vakfı’ndan Doğa Eğitim Programları

Türkiye’nin ilk çevre fonu İş Portföy TEMA Değişken Fon’dan elde edilen gelirler ile TEMA Vakfı’nın Doğa Eğitim Programları destekleniyor. Program kapsamında çocukların ekolojik okuryazarlık becerilerinin gelişmesi amaçlanıyor. 2019–2020 eğitim ve öğretim yılında Türkiye’nin 81 ilinde uygulanan eğitimler sayesinde okul öncesi ve ilkokul seviyesinde 167 binden fazla çocuğa ulaşıldı.
Millî Eğitim Bakanlığı, TEMA Vakfı iş birliği ve Türkiye İş Bankası desteği ile yürütülen Doğa Eğitim Programları, çocuklara ekolojik okuryazarlık konusunda farkındalık kazandırmayı amaçlıyor. 2010 yılından beri yürütülen Minik TEMA ve Yavru TEMA Eğitim Programları, 2019 yılından itibaren İş Portföy TEMA Değişken Fon’dan elde edilen gelir ile uygulanıyor.
TEMA Vakfı’nın 2010 yılından beri Millî Eğitim Bakanlığı iş birliği ile sürdürdüğü ve her yıl ulaşılan çocuk sayısının arttığı Doğa Eğitim Programları, 2019 yılından itibaren, yeni ismiyle ‘İş Portföy TEMA Değişken Fon’ da biriken tutar ile desteklenmeye başlandı.
TEMA Vakfı’nın Millî Eğitim Bakanlığı iş birliği ile hazırladığı Doğa Eğitim Programlarının bir parçası olan Minik TEMA ve Yavru TEMA Eğitim Programları, Türkiye İş Bankası’nın desteğiyle 2019 – 2020  eğitim ve öğretim yılında, 81 ilde, okul öncesi ve ilkokul seviyesinde 167 binden fazla çocuğun katılımıyla uygulandı. Koronavirüs salgınının Türkiye’yi etkisi altına almaya başlaması ile koruma ve kontrol tedbirleri kapsamında yüz yüze eğitimlere Mart 2020 tarihinde ara verildi;uzaktan eğitim kapsamında EBA TV’de ve sosyal medya platformlarında dijital eğitim içerikleri yayınlandı.
Çocuklar erken yaşta doğayla olumlu bağlar kuruyor
Çocukların küçük yaşlardan itibaren, fiziksel, duygusal ve bilişsel gelişimi için ihtiyaçları olan açık havada vakit geçirmeyi ve doğayla bağ kurmalarını destekleyen Doğa Eğitim Programları, doğada daha çok zaman geçirmelerini, gözlem yapmalarını, merak duygusuyla doğayı keşfetmelerini sağlamak ve ekolojik okuryazarlık becerilerini güçlendirmek amacıyla tasarlandı. Okul öncesi çocuklara verilen Minik TEMA ve ilkokul düzeyinde çocuklara verilen Yavru TEMA Eğitim Programları; toprak, su varlıkları, biyolojik çeşitlilik, ekosistem, hava, doğada gözlem, sürdürülebilir yaşam gibi konularda olabildiğince geniş bir kurguda hazırlandı.
Eğitim programları kapsamında; öğretmen rehberi, üç farklı eğitici poster, gözlem kutusu, doğa gözlem çarkı gibi eğitim içeriğini destekleyen materyaller öğretmenlere ulaştırılıyor. Ayrıca her iki düzeydeki çocuklar için “orman” ve “toprak” temalı iki animasyon çocuk filmi ve doğa temalı üç çocuk şarkısı da programlar kapsamında çocuklarla buluşturuluyor.
İş Portföy TEMA Değişken Fon Hakkında
Türkiye İş Bankası tarafından hayata geçirilen ve üretimin her aşamasında çevreye duyarlı şirketlere yatırım yapma hedefini benimseyen ‘Çevreye Yatırım Fonu’, fon gelirinin bir kısmı ile çevre alanında bir sosyal sorumluluk projesine destek verme fikri ile yola çıktı. Türkiye’nin ilk çevre fonu olma özelliğini taşıyan Fon; tasarrufların, çevresel sorumluluk ilkeleriyle profesyonel olarak yönetildiği bir yatırım portföyü bünyesinde değerlendirilmesini hedefliyor.
İş Portföy TEMA Değişken Fon’da esnek yönetim stratejisi izleniyor. TL bazında reel getiri sağlamayı hedefleyen İş Portföy TEMA Değişken Fon, üretim sürecinin her aşamasında çevreye duyarlı olan şirketlere yatırım yapıyor. Fon’un yatırım yapacağı yurt içi ortaklık payları ve/veya özel sektör borçlanma araçları Borsa İstanbul Sürdürülebilirlik Endeksi’ne dâhil olan ihraççılar arasından seçiliyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Kadir Doğulu “Nitelikli Eğitim” için koştu

Oyuncu Kadir Doğulu, TikTok’un, 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları konusunda farkındalık oluşturduğu konulardan biri olan “Nitelikli Eğitim” için 17 dakika 17 saniye koştu.
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları konusunda farkındalık oluşturmak için İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü ve İBB İştirak Şirketi Spor İstanbul ile bir araya gelerek 17 amaca dikkat çekmek amaçlı yapılan koşunun ilki 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde gerçekleştirildi. Oyuncu Kadir Doğulu, paralimpik sporcu Burak Abacıoğlu ve milli atlet Büşra Nur Koku ile “Nitelikli Eğitim” için 17 dakika 17 saniye koşarak farkındalığa katkı sağladı.
“Amacımız İhtiyacı Olanların da Sesi Olabilmek”
Koşuya başlamadan önce projeye dair görüşlerini paylaşan Kadir Doğulu, farkındalık yaratmak için koşmanın yanı sıra ihtiyacı olanların sesi olabilmek için de bu koşuda yer almayı kabul ettiğini söyledi. İnsani temel haklardan birinin eğitim olduğuna vurgu yapan ve eğitimde eşitlik ile nitelikli eğitimin herkesin hakkı olduğunu belirten oyuncu, “Bugün burada bunun hareketi olsun diye koşacağız” dedi ve bir amaçlarının da insanları harekete geçirmek olduğunu ifade etti.
“Gelecek Kuşaklara Bırakılacak En Önemli Hazine Bilgidir”
Koşu sırasında yapılan sohbette eğitim konusuna dair görüşlerini de paylaşan Doğulu, günümüzde Türkiye de dahil olmak üzere herkesin eğitime eşit olarak ulaşamadığına degindi ve ekledi: “Eğitim demek gelecek demek. Gelecek de çocukların ta kendisi. Çocukları iyi bir içerik ve doğru bir müfredatla eğitmezsek her gelen global ve yerel krizde zor anlar yaşarız. Bunun önüne geçebilmenin de en önemli basamaklarından bir tanesi çocukları ve gençleri doğru eğitmek”. Eğitimde içeriğin ve niteliğin önemine de vurgu yapan oyuncu, gelecek kuşaklara bırakılacak en önemli mirasın bilgi olduğunun altını çizdi.
Kullanıcılar bu kampanya kapsamında #DeğişimİçinHareketeGeç etiketi ve kampanyaya özel interaktif çıkartmalarla sürdürülebilir kalkınma amaçları doğrultusunda destek verebilecek.
Kullanıcılar bu kampanya kapsamında #DeğişimİçinHareketeGeç etiketi ve kampanyaya özel interaktif çıkartmalarla sürdürülebilir kalkınma amaçları doğrultusunda destek verebilecek
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Rusça Eğitim Festivali İstanbul’da

Geçtiğimiz hafta Rusya’nın önde gelen filolog, öğretmen, bilim insanlarının katılımıyla “Uluslararası Eğitim Keşifleri” proje kapsamında Rusça dilinde etkinlikler gerçekleştirildi. Bu Rusça dili festivali için özel olarak Moskova’dan İstanbul’a bir ekip geldi. Etkinliğin misafirleri birkaç saatliğine olsa da uygulanacak olan yeni pandemi kısıtlamalarını unutarak keyifli dakikalar geçirdiler .
Uluslararası eğitim keşifleri.
Avusturya, Fransa ve Türkiye’de Rus dili, edebiyatı ve eğitime adanmış ücretsiz kültür etkinlikleri projesi, Rusya Federasyonu Eğitim Bakanlığı’nın girişimiyle Almira ekibi tarafından yürütüldü. İstanbul’daki etkinlik Beyoğlu Belediyesi destekleri ile gerçekleşti.
20 Kasım’da Rusça diline ilgi duyan, Rus kültüründen ilham alan tüm Türkiye sakinleri, çeşitli konuşma, yarışma ve quizlere katılıp, ünlü yazar, filolog ve bu alanda diğer ünlü kişilerle tanışma imkânı buldular. Proje kapsamında modern Rus kültür eğilimleri ve Rusya’da eğitim fırsatları ile ilgili konuşmalar yapıldı, Türkiye’de Rusça öğrenimi ile ilgili bilgiler paylaşıldı.
İSTANBUL’DA KISITLAMALAR BAŞLAMADAN YETİŞTİLER!
Yüz yüze etkinliğimiz dopdolu ve hareketli geçti.
13:00 – “Uzaktan eğitimde okul ve üniversite öğrencilerinin dikkatini çekme yöntemleri”. Faydalı internet kaynakları ve kitaplar. Konuşmacı: A.S. Pushkin Devlet Rus Dili Enstitüsü’nün Yabanci Dil olarak Rusça Eğitim Merkezi müdür yardımcısı Tamara Kargı.
14:00 – Hikâye anlatma tiyatrosu. Çocuklar ve yetişkinler için Uzay
konulu interaktif performans.
15:00 – Rusya Federasyonu milli kahramanı (2012), FGBU NII CPK astronot birliği üyesi, Rusya Federasyonu pilot ve astronotu Andrey Borisenko ile online görüşme.
15:30 – Eğitim konulu Rus Loto oyunu. Katılımcılar arasında ödül çekilişi.
16:00 – “Rusya Halklarının Çeşitliliği”. Dağıstan Cumhuriyeti Milli Sanatçısı Akhmed
Akhmedov’un interaktif sunumu, Kazan Federal Üniversitesi öğretim üyesi İlsur Nafikov.
16:40 – “Rusça ve Türkçe. Diller ve kültürler diyaloğu”. Klasik Rus edebiyat tercümanı, Prof. Dr. Hülya Arslan (Yeditepe Üniversitesi) ve Rusya Bilimler Akademisi Yazım Komisyonu üyesi, Gramota.ru sitesinin baş editörü PhD Vladimir Pakhomov.
RUS DİLİ VE RUS EDEBİYATINA MERAKLI HERKES, 4 ARALIK’TA Kİ PROGRAMA ÜCRETSİZ DAVETLİDİR.
Programa katılmak isteyen herkes tr.gorus.world adlı web sitesinden kayıt yaptırarak 4 Aralık günü yapılacak etkinliklere çevrimiçi Online olarak ücretsiz ve canlı olarak katılabilirler…
Programda; Perezvony isimli Rus halk müziği orkestrası konserinde çocuklar için müzikli masal ve dünyaca ünlü rock müzikleri, dilbilimci ve filologlardan Rusça öğrenim ve öğretim ile ilgili dersler, Rus kültür bilgisi testi, hikaye anlatma dersi vb. sizi bekliyor.
BÜTÜN ETKİNLİKLERE GİRİŞ ÜCRETSİZ.
Uluslararası Eğitim Keşifleri projesi kapsamında tüm etkinlikler ücretsizdir. Program; Yurtdışında yaşayanlar, okuyanlar ve çalışanlar , modern Rusya’yı daha yakından tanıma imkânı için gerçekleştiriliyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Uzaktan eğitimde daha kısa eğitim süresi ve sık molalar başarıyı artırıyor

Pandemi salgını hayatın birçok alanını olduğu gibi eğitimi de olumsuz etkiledi. Öğrenciler, pandemi öncesinde olduğu gibi düzenli olarak örgün eğitime devam edemedikleri gibi uzaktan eğitimde de adaptasyon sorunları yaşıyor. Uzmanlar, öğrencilerin uzaktan eğitimde dikkatlerini verebilmeleri için ders sürelerinin maksimum 20-30 dakika olması ve 15 dakikalık sık molalar verilmesi gerektiğini belirtiyor. Ayrıca uzmanlar, çocukların pandemi öncesinde olduğu gibi sabah erken saatte uyanmaları, kahvaltıdan sonra okula uygun giysilerle ebeveynler ve öğretmenleri tarafından ders başına oturmalarının sağlanması gerektiğini ifade ediyor.
Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Neriman Kilit, pandemi nedeniyle zorunlu olarak uygulanan uzaktan eğitim sisteminde çocukların nasıl başarı sağlayacağına ilişkin önemli bilgiler paylaştı.
Tatilin bitti, ders başladı mesajı verilmeli
Mutlaka çocukların okula gidecekmiş gibi belirli bir saatte uyuyup belirli bir saatte uyanmaları gerektiğini belirten Dr. Neriman Kilit, “Önceden nasıl oluyorsa uyandıkları saatte kahvaltılarını yapmaları, tablet ya da bilgisayarlarının başına geçmeden önce mümkünse okul üniformalarını giymeleri sağlanmalı. Buna genelde çocuklar itiraz ediyor. Ancak bir pijama veya eşofmanla derslerin başına geçmek yerine en azından günlük bir kıyafet giyerek derslerin başına geçmelerini öneriyoruz. Burada çocuğa tatilin bittiği ve okulun başladığı mesajı verilmeli. Okula gittiğinde gördüğü derslerin şimdikinden farklı olmadığı, aynı sorumluluğu taşımaları gerektiği söylenmeli” ifadelerini kullandı.
Pandemi eğitim rutinini değiştirdi
Uzaktan eğitim sisteminin özellikle dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuklar için öne çıkan bazı dezavantajları olduğuna işaret eden Kilit, “Bu çocukların belirli bir disiplin sistemine ve rutine ihtiyaçları var. O yüzden aslında bu çocuklar için sabah uyanmak, uyandıktan sonra kıyafetlerini değiştirip okula gitmek bile bir rutin sistemiydi ve disiplin sağlıyordu. Ancak pandemi ile birlikte bu durum ortadan kalktı. Seslerin yani onları dışarıdan uyaranların çok olmadığı sınıf ortamlarında ders görüyorlardı, şimdi ev ortamlarında ders görüyorlar ve her türlü ses, dikkat dağıtan uyaranlar olabiliyor” diye konuştu.
Bu belirtilere dikkat!
Dr. Neriman Kilit, ‘Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, genetik bir altyapısı olduğunu düşündüğümüz ve bunun çalışmalarla da kanıtlandığı psikiyatrik rahatsızlıktır’ diyerek sözlerine şöyle devam etti:
“Beyindeki dopamin dağılımı sistemi ile esas olarak ilgilidir. İlkokul 1’inci sınıftan itibaren yerinde oturmakta güçlük çeken, dersi 5 dakika fazla dinleyemeyen, evde de 5 dakikadan daha uzun bir süre ders çalışmak istemeyen ve okulu reddeden, sürekli dolaşma ihtiyacı duyan, ders çalışırken çok çabuk dikkati dağılan, çevresindekiler konuşurken sürekli sözlerini kesen ve ilgisiz konulardan bahseden çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğundan söz edebiliriz. Hem hareketlilik yani hiperaktivite hem de dikkat eksikliğinin aynı anda olması da gerekmiyor.”
Ders süreleri kısa tutulmalı!
Ders sürelerinin çok uzun tutulmamasını güzel bir uygulama olarak değerlendiren Kilit, “Zaten dikkat eksikliği ve hiperaktivitesi olan çocuklar için dikkatlerini kısa süre koruyup kontrol edebilmekten bahsediyoruz. 40 dakika uzaktan eğitim için çok uzun bir süre. Bu zamanın 20-30 dakika arasında olmasını ve sık mola verilmesini öneriyoruz. Ancak molaların da uzun tutulması da bazen dağılmaya sebebiyet verebiliyor. 10-15 dakika civarında bir molanın uygun olabileceğini düşünüyoruz. Burada ders sürelerinin uzun tutulmaması ve sık mola verilmesi önemli bir husus” dedi.
Evdeki ders ortamı çok önemli
Dersleri dinledikleri odanın öncesinde havalandırılması faydalı olacağını belirten Kilit, “Dar ve havasız ortamda özellikle dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocukların dikkati daha çabuk dağılabiliyor. Sonrasında sessiz bir hale getirilmesi gerekiyor. Örneğin televizyonun izlendiği bir oturma odası ders için uygun olmayacaktır çünkü sessizlik sağlanmalı. Oturdukları sandalyelerin ve masanın belirli bir düzende olması önemli. Dikkatlerini dağıtacak herhangi bir objenin bulunmamasına dikkat edilmeli. Sevdiği oyuncaklardan da odayı arındırmak bu anlamda fayda sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.
Ebeveynler çocukları ile anlaşma yapmalı
Özellikle annelerin derslerde çocuğun yanında yer alması, tabii ki şimdiye kadar alışmış oldukları eğitim sistemine uygun bir durum olmadığını söyleyen Dr. Neriman Kilit, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Aileler, çocuklarının uzaktan eğitim ders zamanında program sayfalarını aşağı indirip cihazdan oyunlar açabileceğinden bahsediyor. Hem öğretmenlere hem ebeveynlere önemli bir görev düşüyor. Burada dersin takip edildiği cihaz dışında, cep telefonu gibi ikinci bir cihazın yanlarında bulundurulmaması ve ders dinlenirken kullanılan sayfaların aşağı indirilip oyun oynanmaması konularında çocuklarla kesinlikle anlaşılmalı. Kullanılan internet paketlerinde girebileceği siteler filtre uygulanarak kısıtlanabilir. Sürekli çocuğun yanında oturup kontrol mekanizması oluşturmak ilk bakışta avantajlı bir yöntem gibi görünse de hem çocuğun özgüveni açısından hem de çocukla bir anlaşmaya varılıp ona güvenildiğini göstermek açısından da dezavantajlar barındırıyor.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

“Türkiye’den Yurtdışına Eğitim Talebi Arttı”

Son yıllarda yurtdışına eğitim olanaklarının artması ile Türkiye’den de talepler arttı. İngiltere’nin seçkin üniversiteleri Oxford, Cambridge gibi bir çok köklü üniversitede eğitim olanağı sunan EDCON Eğitim Danışmanlığı, online seminer ile İngiltere’de eğitim alma olanağı arayanları buluşturuyor.
EDCON Eğitim Danışmanlığı olarak öğrencilerin hedeflerine ve akademik özelliklerine göre yurtdışında eğitim alabilecekleri en uygun yerleri seçtiklerini belirten Atlas-EDCON- Orbis Şirketler Grubu Kurucu Ortağı ve Direktörü Rahmi Mesud Yılmaz, çalışma prensiplerini şöyle anlatıyor: “ Bizim amacımız çocukların akademik özelliklerine ve hedeflerine göre en uygun kararlarını almalarını sağlayarak rehberlik etmek. Öğrenciler için en uygun alternatiflerin de belirlendiği eğitim yolculuğunda başvuru süreçlerinin tamamlanmasından seyahat planlamalarına, güvenli bir şekilde gidecekleri yerlere yerleştirmekten mezun olana kadar tüm işlemlerini birlikte yürüterek rehberlik ediyoruz. Yurtiçinde ve Londra’da bulunan ofisimiz ile danışmanlık hizmetlerimizi yerine getiriyoruz”
İngiltere’nin uyguladığı 14 günlük karantina sürecinin eğitim olanaklarına ne şekilde yansıdığını da anlatan Yılmaz : “Öğrencilerin bir kısmı bu konuda tedirgin olsa da kendilerinden istenilen 14 gün boyunca tıpkı Türkiye’de olduğu gibi kişisel izolasyonlarını sağlamak. Konaklama alanlarında çıkmamaları önlem amaçlı tüm ülkelerde uygulanıyor. Bu geçici bir süreç bizler de öğrencilerimizin kendilerini yalnız hissetmemeleri için elimizden geleni yapıyoruz. Kurallara uymamaları halinde yüklü ciddi para cezası olduğu için öğrencilerimizde bu süreçte sosyalleşecekleri süreci evde biraz daha eğitim alanında kendilerini geliştirerek değerlendiriyor” dedi.
Son yıllarda İngiltere’ye eğitim imkanı için çok fazla başvuru aldıklarını da belirten Yılmaz , “ Pandemi süreci ile yüksek lisans planlayan öğrenciler büyük oranda beklemeyi tercih etse de lisans eğitimi için gidecek öğrencilerde herhangi bir erteleme gözlemlenmemekte. Genel itibariyle son 4-5 yıldır lisans eğitimi için yurt dışını tercih eden öğrenci sayısında ciddi artışlar yaşıyoruz. Ülke seçimleri çeşitlilik gösterse de en yaygın tercih İngilizce eğitim veren ülkeler tercih ediliyor. Bu yıl pandemi nedeni ile planlarını erteleyen öğrenciler oldu. Ancak bu erteleme eğitimlerini olduklarını yerde tamamlamak üzerine değil bir yıl bekleyerek yine arzu ettikleri şekilde yurtdışında eğitim almak üzerine ilerliyorlar” dedi.
Pandemi süreci ile bazı ülke ve üniversitelerin tamamen online eğitime geçtiklerini de belirten uzman eğitim danışmanı, “ Online eğitim süreci ülke bazında olduğu kadar üniversite bazında da farklılık gösteriyor. Bazı ülke ve üniversiteler tamamen online eğitime geçiş yaptı. Bazıları ise online eğitim imkanı sunarken öğrencilerine kampüse gelme seçeneği sunuyor. Bazı üniversiteler de ise yüz yüze eğitim yöntemleri ile online süreçlerimi birleştirdi. Bu uygulama şimdilik dönem bitimine kadar planlamış olup Ocak itibari ile tekrar değerlendirilecek” diye konuştu.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Online eğitim için ebeveynlere 15 öneri

2020-2021  eğitim-öğretim hayatı başladı. COVID-19 nedeniyle milyonlarca çocuk ve gencin eğitim öğretim yaşamı bir süre daha uzaktan devam edecek. Geçmiş dönemlerde uzaktan eğitimin okula gitme imkânı olmayan, zamanında gitmemiş-gidememiş küçük bir kesimin ilköğretim ve lise diploması alabilmeleri için hazırlanmış bir programla sınırlı olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi’nden Uzman Psikolog Selin Karabulut, “Ancak milyonlarca çocuğun, örgün ve yüz yüze eğitime katılamadığı, sadece uzaktan internet ve TV yoluyla yürütülmeye çalışılan bir sisteme ilk kez şahitlik ediyor, deneyimliyoruz” dedi. Peki bu süreci anne-babalar yönetmeli? İşte Uzman Psikolog Selin Karabulut’un önerileri…
COVID-19 salgını önlemleri kapsamında, birçok insanın gündelik hayatı rutinlerinin değiştiğini, sosyal ilişkilerinin kısıtlandığını, alışkanlıklarının değiştiğini, konforunun bozulduğunu biliyoruz. Sosyal izolasyonun hastalığın yayılmasını yavaşlattığı, sosyal mesafeli gündelik yaşamın virüsün bulaşma riskini düşürdüğü bir gerçek. Peki bu durum yetişkinler olarak bizleri bu kadar etkilerken, iş hayatımızda, sosyal hayatımızda, gündelik hayatımızda, bedensel ve ruh sağlığımızda bu kadar değişiklik yaparken, normal şartlarda eylül ayında okula başlaması gereken milyonlarca çocuğu neler bekliyor?
Nisan ayından beri okula gitmeyen, evden eğitim-öğretim hayatına devam etmeye çalışan, hatta buna bile şansı olmayan çocuklara ne oldu? O çocuklarla birlikte evde olmak zorunda olan anne, baba, büyük anne, büyük baba veya yardımcı ablalar neler yaşıyor? Tüm bu insanları önümüzdeki süreçte neler bekliyor?
Öncelikle şunu söylemek gerekir ki, bu ülkece ilk kez yaşadığımız bir durum. Geçmiş dönemlerde uzaktan eğitim, okula gitme imkânı olmayan, zamanında gitmemiş-gidememiş küçük bir kesimin ilköğretim ve lise diploması alabilmeleri için hazırlanmış bir programla sınırlıydı sadece. Televizyondan, kitaplardan, zaman içinde de internetten takip edilen müfredat ve dönem sonunda da gidilip girilen sınavlar vardı. Ancak milyonlarca çocuğun, örgün ve yüz yüze eğitime katılamadığı, sadece uzaktan internet ve tv yoluyla yürütülmeye çalışılan bir sisteme ilk kez şahitlik ediyor, deneyimliyoruz. Biz uzmanların da bu konudaki deneyimi ve bilgisi zaman içerisinde artacaktır. Şimdilik en iyi yolları, en kolaylaştırıcı ve uygun çözümleri yine bilimsel bilgilerin ışığında birlikte bulmaya çalışacağız. İşte uzaktan eğitim sürecini yönetebilmek için anne-babalara birkaç öneri… Televizyona, internete, bilgisayara ulaşamayan, bu verilen eğitimleri alamayan binlerce çocuk olduğu unutulmamalı. Böylece çocuğunuz sizin arzu ettiğiniz notları almadı diye üzülmezsiniz! Uzaktan eğitim sürecinde çocukların okullarından, yani arkadaşlarından, sosyal ilişkilerinden, alıştıkları düzenden, bahçelerinden, flörtlerinden, gruplarından ve “bağımsızlıklarından” uzak kaldıkları unutulmamalı ve buna bağlı olarak canlarının sıkılmaları normal kabul edilmeli. Uzaktan eğitimin süresini, şeklini, karşılıklı olup olmayacağını çocukların devam ettikleri okullar belirliyor. Bu programların minimal düzeyde uygunluğu tartışılmalı. Her çocuk sosyal ortamda kendini gösteremeyebilirken bazı çocuklar ise kendini göstermek isteyebilir. Çocuğunuzun ekran başındaki performansının nasıl olduğuna dikkat edin. Bu takip çocuğu rahatsız etmeden, uzaktan yapılmalı. Çocuğa geri bildirimler sorulup öğretmenden bilgi alınmalı. Uzaktan eğitim için evde çocuğunuzun sessiz, hareketten uzak, tek başına kalabileceği, mümkünse kulaklık kullanabileceği bir ortam yaratmaya özen gösterilmeli. Çocukların dikkat süreleri yaşa göre değişiklik gösterebiliyor. Bu nedenle de ara vermeden, ekran başından kalkıp hareket etmeden, oyun, yemek, öz bakım, yeterli uyku gibi ihtiyaçlarını yeterince karşılamadan çocuklardan verim alınması ve dikkatlerini saatlerce işledikleri derse veya öğretmenlerine vermeleri beklenmemeli. Verilen programlara uyum sağlamaları konusunda çocuklara destek olunmalı. Belirli saatlerde kalkmak, pijamalardan kurtulmak, ders saatlerini görünür yerlere not etmek çocuklara yardımcı olur. Çocukların ekran başında uzun saatler geçirmelerini istemeyen uzmanlar ve veliler, şimdi bu duruma mecbur bırakıldı. Buna bağlı olarak da çocukların göz ve iskelet sağlıkları tehlikeye girecek. Bunun için dik oturmalarına, masa başında olmalarına, ekran mesafesini iyi ayarlamalarına, ders aralarında muhakkak hareket etmelerine dikkat edilmeli. Çocukların ders esnasında abur cubur yemeleri ve atıştırmaları hem çocukların dikkatlerini bozabilir hem de gereksiz kilo almalarına yol açabilir. Çocukların okuldaki gibi belirli bir yemek saati olması bu sorunu aza indirebilir. Çocukların ders aralarında dijital ekranlardan uzak kalmalarına dikkat edilmeli. Bütün gün ekran başında olan çocuğun akşam belirli bir saatten sonra ekran başında olmamasına, kendini ruhsal ve fiziksel anlamda yormamasına dikkat edilmeli. Sosyal ve iletişimsel ihtiyaçlarını karşılamasına imkân sağlayın. Uzaktan eğitim esnasında çocuklara eşlik etmek, soruları birlikte çözmek, gidip kitabını getirmek veya çocuğa “Hadi, sen de parmak kaldır” gibi müdahalelerde bulunmak, onların gelişimine katkı sağlamaz. Okul, çocukların bağımsız karar verebildikleri, kendilerini geliştirebildikleri, eksiklerini fark edebildikleri yerdir. Bu farkındalıkları kazanmaları için onlara karışmamanız gerekir. Mümkünse o esnada kendi işlerinizle ilgilenin veya ortamda bulunmayın. Çocuklarınızın ödevlerini takip etmeyin (özellikle 2. sınıftan sonra). Hafta sonları hafta içi programını hafifletip araya muhakkak boş zamanlar ekleyin. Bunu yapmak isteyen görece daha büyük çocuklarınızı ders için zorlamayın. Başka arkadaşları ve sizin arkadaşlarınızın çocuklarıyla, kendi çocuklarınızı kıyaslamayın, bu kıyaslamaları özellikle çocuklarınızla yapmayın. Unutmayın sizler ebeveynsiniz, öğretmen değil. Elinizden gelenin fazlasını yapamazsınız.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Ege, yeni eğitim öğretim dönemine hazır

Ege Üniversitesinde eğitim, öğretim ve araştırma faaliyetlerini hız kesmeden sürdüren öğretim elemanları, 2020-2021 eğitim ve öğretim dönemine yönelik hazırlıklarını da tamamladı. Pandemi sürecinde, başta sağlık olmak üzere Egeli öğretim elemanlarının eğitimin aksamaması için yoğun bir gayret gösterdiğini söyleyen EÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, EÜ ailesi olarak yeni eğitim öğretim dönemine büyük bir motivasyonla başlayacaklarını dile getirdi.
Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak’ın talimatları doğrultusunda yeniden yapılandırılan EÜ Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi ile dijital alt yapıya yönelik yapılan ciddi yatırımlar, pandemi sürecinde Ege’yi bir adım öne çıkardı. Online verilen eğitimlerde önemli başarı elde eden Egeli öğretim elemanları, 2020-2021 eğitim ve öğretim dönemine yönelik hazırlıklarını da tamamladı. Yeni normalleşme sürecinde öğretim elemanlarıyla pandemi tedbirleri alınarak yapılan açık hava toplantılarında eğitim, öğretim ve araştırma faaliyetlerini değerlendirdiklerini kaydeden Rektör Budak, EÜ ailesi olarak yeni eğitim öğretim dönemine büyük bir motivasyonla başlayacaklarını vurguladı.
EGE, YENİ EĞİTİM ÖĞRETİM DÖNEMİNE HAZIR
Pandemi koşullarında görevlerini fedakarca yürüten tüm öğretim elemanlarına teşekkür eden Rektör Budak, “Millet olarak hepimiz, özverili çalışmaları dolayısıyla sağlık çalışanlarımıza minnetimizi her fırsatta belirtiyoruz, aynı zamanda gelecek nesillerimizi yetiştiren değerli öğretim elemanlarımızın da fedakarlığından bahsetmeliyiz. Pandemi sürecine rağmen kaliteyi düşürmeden, öğrenciyle teması sürdürmek adına üstün bir gayret sarf ediyorlar. Yönetime geldiğimiz ilk andan itibaren dijitalleşme için yaptığımız yatırımların meyvelerini aldık ve pandemi sürecinde eğitim-öğretim faaliyetlerimiz sorunsuz bir biçimde sürdürdük. 26  Ekim’de başlayacağımız 2020- 2021 eğitim ve öğretim döneminde dijital ortamda derslerin  sorunsuz yürütülebilmesi için tüm hazırlarımızı tamamladık” dedi.
“YAPACAKLARIMIZI DEĞERLENDİRDİK”
Açık hava toplantılarının çok verimli geçtiğini söyleyen Rektör Budak, “Yeni normalleşme sürecinin yaşandığı yaz döneminde akademisyenlerimizle pandemiye uygun koşullar içerisinde açık hava toplantılarında bir araya gelerek;  2020-2021 eğitim ve öğretim dönemine hazırlık, kurumsal akreditasyon ve araştırma üniversitesine yönelik gerçekleştirdiğimiz çalışmaları değerlendirdik.
Bu süreçte gerçekleştirdiğimiz toplantılarda, YÖK ve Cumhurbaşkanlığı Strateji Bütçe Daire Başkanlığından aldığımız güçle, başta sağlık olmak üzere devletin öncelikli kalkınma alanlarında, kamu ve özel sektör işbirliği ile yapacaklarımızı değerlendirerek, yeni eğitim–öğretim dönemine Ege Üniversitesi ailesi olarak yüksek bir motivasyonla başlıyoruz” dedi.
“ÖĞRENCİLERİMİZ MAĞDUR OLMADI”
Egeli akademisyenlerin yoğun bir gayret içinde öğrencileri mağdur etmeyecek şekilde çalıştıklarını dile getiren Rektör Budak, “Pandemi süreci ve yeni normal dönemde bölge ve ülke için önemli bir sağlık merkezi olan üniversite hastanemizde canla başla çalışan sağlık çalışanlarımızla birlikte öğretim elemanlarımız da Ege Üniversitesine yakışır eğitim-öğretim faaliyetlerini sürdürmek için ciddi fedakarlık örneği sergiledi. Hakkını  teslim etmeliyim ki öğretim elemanlarımız dijital platformlara çok çabuk adapte olarak kaliteden ödün vermeden eğitim faaliyetlerini sürdürdüler. Bu zorlu süreçte üniversitemizde ders materyallerine ulaşmamış öğrenci kalmayacak şekilde bir iletişim ağı geliştirildi. Hocalarımız yeri geldi telefonla yeri geldi posta yoluyla öğrencilerimizin mağduriyetini giderdi” diye konuştu.
İZMİR – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

BİLGİ, yeni normalde hibrit eğitim modelini uygulayacak

Yeni döneme 5 Ekim tarihinden itibaren başlayacak olan İstanbul Bilgi Üniversitesi, hibrit eğitim modelini uygulamaya hazırlanıyor. Üniversite yeni eğitim modeliyle hem canlı sınıf ortamı hem de uzaktan eğitim araçlarıyla öğrencilerin dersleri takip edebileceği bir altyapı oluşturdu.
Merakla beklenen yeni eğitim dönemi için hazırlıklar hız kesmeden devam ediyor. Bir yandan öğrencilerin yeni döneme nasıl adapte olacakları konuşulurken bir yandan da okullar ve üniversiteler yeni eğitim modelleri üzerine çalışıyor. Yeni sistemlerle eğitim anlayışına farklılık getirmeyi planlayan eğitim kurumları önceliği, öğrencilerin dersleri çok iyi şekilde takip edebilecekleri bir alt yapıya veriyor. Türkiye’de online eğitimin öncülerinden İstanbul Bilgi Üniversitesi, 5 Ekim’de mevcut ve yeni öğrencilerine kapılarını açmaya hazırlanıyor. Yeni normalde hibrit eğitim modelini uygulayacak olan üniversite 2020-2021 Akademik Yılı için dileyen öğrencilerin derslerini uzaktan eğitim araçlarıyla dileyenlerin ise sınıf ortamında takip edebileceklerini duyurdu. BİLGİ, uygulamalı derslerin içerikleri elverdiği ölçüde uzaktan eğitim araçlarıyla uyumlu bir şekilde yapılandırılması için çalışıyor.
Gençler için sosyalleşme de önemli
Uzaktan eğitim sistemine 2000’li yıllarda e-MBA ile başlayan BİLGİ, korona nedeniyle hızlı geçiş sağlanan online eğitime, bünyesindeki uzaktan eğitim merkezi (UZEM) ile sorunsuz devam sağladı. İstanbul Bilgi Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi (UZEM) Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Ali Tuğtan, Türkiye’de uzaktan eğitime geçiş sürecinde en önemli iki faktörün eğitmen ve öğrencinin sisteme uyumu olduğuna dikkat çekerek, bu sebeple uzun yıllardır harmanlanmış eğitim modelini benimsediklerini söyledi. Tuğtan, “Bu modelle hem fiziksel kampüsün yüz yüze eğitimin sosyalleşme imkanlarından hem de dijital araçların avantajlarından faydalanıyoruz. Öğrenciler birbirleriyle iletişim halinde olmak, konuşmak, kampüs ortamını deneyimlemek istiyor. Harmanlanmış model konusundaki tecrübemiz sayesinde yeni normal döneminde öğrencilerimizin yüz yüze yapılan derslerini istedikleri takdirde sınıftan, isterlerse evlerinden online olarak takip edebilecekleri bir altyapıyı kurduk. Yeni yatırımlarımız sayesinde, dersi online olarak takip eden öğrencilerimiz sadece chat ekranı üzerinden değil, görüntülü ve sesli olarak da sınıftaki tartışmalara katılabilecekler. Böylece bir yandan risk grubunda olmayan öğrencilerimizle sosyal mesafe kurallarına uygun biçimde sınıfta derslere yeniden başlarken, bir yandan da Bilgi’nin güçlü online altyapısını kullanarak derslerin en yüksek düzeyde online katılımla takibini mümkün hale getiriyoruz.”
Dersler kaydedilip tekrar izlenebiliyor
Pandeminin kişilerin teknolojiyi sonuna kadar kullanmaya zorladıklarını söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Ali Tuğtan bu tür kriz dönemlerinde teknolojinin sıçrama yaptığını ve uygarlığın hızla ilerlediğini belirtti. Eğitim sektörü de bundan nasibini alıyor diyen Tuğtan, koronavirüs nedeniyle uzaktan eğitim alanında normalde on yıl içerisindeki gelişmelerin kısa zamanda sağlanacağını ifade etti. Tuğtan, şöyle devam etti: “Tamamen çevrimiçi (online) eğitim, bazı alanlarda sınıf içi eğitimin yerini tutamıyor. Özellikle genç yetişkin dediğimiz 18-22 yaş grubunda fiziksel kampüsün sağladığı sosyalleşme, kişilik gelişiminin ve dolayısı ile eğitimin önemli bir parçası oluyor. Nihai olarak kişiyi “şu veya bu üniversiteli” yapan şey orada aldığı dersler kadar orada edindiği sosyalleşmedir. Aynı zamanda online eğitimin de derslerin kaydedilerek sonradan tekrar izlenebilmesi, geniş katılımı mümkün kılan tartışma platformları ve video sunumları, öğrencilerin birbirini değerlendirdiği ödevler, kolaylıkla konuk anlatıcı dahil edilebilen senkron dersler gibi birçok avantajı var. Yeni normalin dayattığı sınırlı kampüs kullanımı bizler açısından birçok soruna yol açsa da hibrit eğitim modelinin yerleşmesi uzun vadede ülkemiz eğitimi için olumlu bir gelişme olacak.”
İstanbul Bilgi Üniversitesi Hakkında:
İstanbul Bilgi Üniversitesi, 1996 yılında Türkiye’de üniversite yaşamına yeni bir soluk getirmek amacıyla “Okul için değil yaşam için öğrenmeliyiz” ilkesiyle yola çıkarak kurulmuştur. Yaklaşık 1500 kişilik bir öğretim kadrosuna sahip olan üniversitenin 20.000’e yakın öğrencisi ve 45.000’e yakın mezunu vardır. İstanbul Bilgi Üniversitesi, Sosyal ve Beşeri Bilimler, Hukuk, İşletme, İletişim, Sağlık Bilimleri, Mimarlık ile Mühendislik ve Doğa Bilimleri fakültelerinin yanı sıra yüksekokulları, meslek yüksekokulları ve enstitüleri çatısı altında 150’yi aşkın ön lisans, lisans ve doktora programı sunmaktadır. Kurulduğu günden bu yana öğrencilerine uluslararası gelişim fırsatları sunan İstanbul Bilgi Üniversitesi, Yükseköğretim Derecelendirme Kuruluşu QS’in 2020 yılı “Gelişmekte olan Avrupa Ülkeleri ve Orta Asya Üniversiteleri Sıralaması”nda en iyi 130 üniversite arasında yer almaktadır. İstanbul’un merkezinde, santralistanbul, Dolapdere ve Kuştepe olmak üzere üç kampüsü bulunmaktadır.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Uzaktan eğitim için altyapı yeterli mi?

18 Mart’ta Yükseköğretim Kurulu’nun aldığı kararla Mart ayının sonunda itibaren tüm Türkiye’de üniversitelerin uzaktan eğitime geçmesi kararlaştırılmıştı. Üsküdar Üniversitesi, Türkiye genelinde 350 üniversite öğrencisi ile gerçekleştirdiği araştırmada gençlerin uzaktan eğitime bakış açısını değerlendirdi. Covid Gençlik isimli araştırma, katılımcıların yüzde 48’inin bazı derslerin yüz yüze sınıf ortamında bazı derslerin ise online olarak uygulanacağı hibrid modelini tercih ettiğini ortaya koydu.
Pandemi sürecinde toplumda büyük ilgi uyandıran birçok sosyolojik ve psikolojik araştırmaya imza atan Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Tuğba Aydın Öztürk tarafından yürütülen Covid Gençlik isimli bir araştırma gerçekleştirdi.
Öğrencilerin fikir ve beklentileri analiz edildi
Haziran 2020’de Türkiye genelinde 350 öğrencinin katılımı ile gerçekleştirilen ‘Covid Gençlik’ isimli araştırma, üniversite öğrencilerinin bu süreçte devam eden uzaktan eğitim hakkındaki olumlu ve olumsuz fikirleri ile beklentilerini anlamak için uygulandı. Araştırmaya Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Tuğba Aydın Öztürk öncülük etti.
Araştırmaya katılanların yüzde 18’inin üniversite 1. sınıf, yüzde 21’inin üniversite 2. sınıf, yüzde 28’inin üniversite 3. sınıf, yüzde 22’sinin üniversite 4. sınıf, yüzde 6’sının yüksek lisans ve yüzde 2’sinin doktora öğrencisi oldukları görüldü. Katılımcıların yüzde 35’i devlet ve yüzde 65’i vakıf üniversitesi öğrencisi olup, yüzde 95’i Covid-19 sürecinde derslerin online olarak uzaktan eğitim olarak devam ettiğini belirtti.
Hibrid eğitim modeli beğenildi
Katılımcılardan yüzde 48’inin bazı derslerin yüzyüze sınıf ortamında bazı derslerin ise online olarak uygulanacağı hibrid modeli tercih ettiklerini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Aydın Öztürk, “Hibrid modeli melez, karışık ya da harmanlanmış öğrenme olarak düşünebilir. Bu metodda geleneksel öğrenme yöntemi ile çevrimiçi sınıflar bir araya geliyor. Çalışmaya katılan öğrencilerin yüzde 46’sı derslere yüzyüze geleneksel yani kampüs ortamında devam etmek istediklerini belirttiler. Arkadaş ve okul ortamını özleme, yüzyüze eğitimde daha iyi konsantre olma ve daha fazla etkileşim imkanı vermesi gibi sebeplerle öğrenciler geleneksel öğrenme metodunu tercih ettiler. Katılımcıların yalnızca %6’sı sadece online gerçekleşecek derslere devam etmek istediğini ifade etti. Uzaktan eğitim, lisansüstü öğrenciler ve hem üniversite okuyup hem de çalışmak durumunda kalan öğrenciler için faydalı bir model olarak öne çıkıyor. Diğer taraftan sanat, tıp alanları ya da fen bilimleri gibi uygulamalı alanlarda online eğitim uygulamaları yeterince verimli bulunmadı” dedi.
Trafikte zaman kaybını önlemesi avantaj sağlıyor
Öztürk, katılımcılara göre uzaktan eğitimin verimini etkileyen olumlu faktörlerin başında yüzde 62’lik oran ile asenkron derslere katılmanın geldiğini söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Asenkronize derslerde öğrenciler, eğitmen tarafından kaydedilen ders içeriğine istedikleri zaman ve istedikleri kadar erişim sağlayabildikleri için tekrar yapabilme imkanına sahip oluyorlar. Öğrencilerin yüzde 61’i derslere istedikleri yerden devam edebilmenin ve fiziksel sınırların ortadan kalkmasının olumlu bir gelişme olduğunu belirtti. Öğrencilerin yüzde 58’i uzaktan eğitim sayesinde ulaşım, barınma ve dışarıda beslenme için harcanan ekonomik giderlerin azalmasını ve yüzde 49’u özellikle büyükşehirler başta olmak üzere trafikte vakit kaybetmek zorunda kalmamayı eğitimin verimliliğini arttıran unsurlar olarak görüyor. Uzaktan eğitimin verimini arttıran diğer olumlu özellikler ise; yüzde 45 oranında ortamın daha esnek ve konforlu olması, yüzde 38 oranında öğrencilerin kendisine daha çok vakit ayırabilmesi, yüzde 33 oranında ise sanal toplantı tecrübesi kazanma olarak sıralandı.”
Covid – 19 ders verimliliğini düşürdü
Covid-19 sürecinde öğrencilerin yüzde 55’inin bu süreçte kendilerini isteksiz ve mutsuz hissettiklerini ve bu sebeple derslerden gerekli verimi alamadıklarını belirten Öztürk, “Özellikle 20 yaş altındaki gençlerin 3 aya yakın bir süre evden çıkamadığı, diğer öğrencilerin ise mümkün olduğunca az dışarı çıktıkları düşünüldüğünde, motivasyon eksikliğinin eğitimin içeriğinden çok salgın şartlarıyla ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Ancak yine de eğitimin verimini olumsuz yönde etkileyen ilk faktör olarak karşımıza çıkar. Salgının ülkemizde görülmesinin hemen ardından sanal sınıflarda eğitime çok hızlı bir biçimde geçildi ve bu süreçte eğitmenler ve öğrencilerin sisteme çok hızlı adapte olması beklentisi oluştu. Ancak sonuçlar, katılımcı öğrencilerin yüzde 40’a yakınının sanal sınıfta dersi anlamakta güçlük çektiğini ortaya koydu” dedi.
Kurumlar uzaktan eğitim altyapısını güçlendirmeli
Katılımcıların yüzde 24’ünün eğitmenlerin sanal teknolojilere uyum sağlayamadığını belirttiklerini ifade eden Öztürk, “Dersin devamlılığı, bağlantının zayıf olması ve ekranın donması gibi sebeplerle kesintiye uğrayabiliyor. Öğrencilerin yüzde 33’ü bağlantı hızının düşük olması sebebiyle derslerde konsantrasyon sorunu yaşadığını belirtti. Bu sebeple önümüzdeki eğitim dönemlerinde hibrid eğitim modeline hazırlanan tüm eğitim kurumlarının altyapı konusunda hazırlıklı olması bekleniyor. Öğrenciler açısından uzaktan eğitimin verimini olumsuz etkileyen kişisel etkenler de araştırma sonuçlarında görüldü. Kişisel etkenler; yüzde 28 ev işleriyle ilgilenmek zorunda olmak, yüzde 21 sınıf arkadaşlarından ayrı kalmak, yüzde 20 evde kendine ayıracak zaman olmaması, yüzde 11 evde kendine ayıracak mekan olmaması ve internet paketinin yetmemesi olarak sıralandı” dedi.
Dr. Tuğba Aydın Öztürk: “Çoklu iş birliği dönemine girmeliyiz”
Dr. Tuğba Aydın Öztürk, eğitmenlerin ve öğrencilerin sanal teknolojileri kullanma konusunda eğitim alması gerektiğini söyledi ve sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Covid-19 pandemisinin dünya genelinde belirsiz bir süre daha devam edeceği, çok sayıda büyük şirketin ve üniversitenin uzaktan çalışma, uzaktan eğitim modellerine geçiş yaptığı göz önünde bulundurulduğunda bu konuda hazırlıklı olmak gerektiği görülüyor. Anaokulundan üniversiteye kadar her seviyede eğitim kurumu altyapısal olarak hibrid eğitim için gereken kaynakları geliştirmeli ve GSM operatörleri sanal video, konferans, toplantı uygulamaları için dijital altyapılarını yeni normale uyumlu hale getirmelidir. Kısa süreçte harcanacak emek ve maddi kaynaklar, uzun vadede Türkiye’nin yüksek öğretim kalitesine olumlu katkılar sağlayacaktır.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)