Gölbaşı Belediyesi Fen İşleri ekipleri, Ankara’da etkili olan kar yağışı sonrası 249 personel ve 33 araçla sahaya indi.
Gölbaşı Belediyesi kar yağışının etkili olduğu andan itibaren, kapanan yollardaki çalışmalarına başladı. Gölbaşılıların mağdur olmaması için karla mücadele araçlarının ve ekiplerinin Gölbaşı sokaklarında mesaide olduğunu aktaran Başkan Ramazan Şimşek şunları söyledi: “İlçemizde yaşanan kar yağışı ile buzlanma sonrasında hemşerilerimizin günlük yaşamının sekteye uğramaması ve en önemlisi de ulaşımda aksaklık yaşanmaması için çalışıyoruz. 9 kar küreme aracı,5 greyder, 8 csb aracı, 249 personelimiz ve 33 aracımız ile hizmet vereceğiz.”
54 mahallede 7/24 çalışma
Gölbaşı Belediyesine bağlı ekiplerin, kar küreme çalışması yaparak ana arterler başta olmak üzere ilçenin tüm yollarını temizlediğini aktaran Başkan Ramazan Şimşek “Fen İşleri Müdürlüğüne bağlı kar ve buzla mücadele ekiplerimiz Gölbaşı’nın 54 Mahallesinde kar küreme ve yol açma çalışması yaptı. Büyük bir özveriyle çalışan ekiplerimize teşekkür eder, vatandaşlarımıza gerekli tüm önlemleri almaya devam edeceğimizi duyurmak isterim” dedi.
Başkan Şimşek’ten kış lastiği uyarısı
Vatandaşları ise kişisel tedbirleri alma noktasında uyaran Başkan Şimşek “Bizler karla mücadelemizi sokaklarımızda sürdürürken, vatandaşlarımızı da kişisel tedbirlerini almaya, kış lastikleri olmadan dışarı çıkmamaya davet ediyoruz” dedi. Kış aylarında karla mücadele programının Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün hava tahmin raporuna göre düzenlendiğini sözlerine ekleyen Başkan Şimşek “Vatandaşlarımızın her türlü talep ve şikâyetlerini ivedilikle çözüme kavuşturuyoruz” açıklamasında bulundu.
ANKARA – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Etiket arşivi: Kışa
17.Akbank Kısa Film Festivali başvuru süreci devam ediyor
Sinema sanatı üzerinde kısa filmlerin etkin rolünün bilinciyle, Türkiye’de bu alanda bir platform oluşturan ve alanında öncü etkinliklerden biri haline gelen Akbank Kısa Film Festivali, 22 Mart – 1 Nisan 2021 tarihleri arasında 17. kez düzenlenecek.
Geçtiğimiz yıl 74 ülkeden toplam 2.217 kısa filmin başvurduğu “Yarışma Bölümü” için son başvuru tarihi 25 Aralık 2020, Cuma olarak açıklandı.
Ulusal ve uluslararası olmak üzere iki ayrı kategoride gerçekleştirilecek 17. Akbank Kısa Film
Festivali Yarışma Bölümü’ne başvuran eserler arasından, festival jürisinin değerlendirmeleriyle belirlenecek Ulusal Yarışma bölümünde “En İyi Kısa Film” 35.000 TL, Uluslararası Yarışma bölümünde “En İyi Uluslararası Film” ise 5.000 Dolar ile ödüllendirilecek.
17. Akbank Kısa Film Festivali, “Festival Kısaları”, “Dünyadan Kısalar”, “Kısadan Uzuna”,
“Deneyimler”, “Belgesel Sinema”, “Perspektif” “Özel Gösterim”, ve “Forum” ile yurt içi ve yurt dışından geniş katılımlı atölye çalışmaları ve söyleşileriyle 22 Mart – 1 Nisan 2021 tarihleri arasında sinemaseverlere keyifle izleyecekleri bir program sunacak.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Uzaktan eğitimde daha kısa eğitim süresi ve sık molalar başarıyı artırıyor
Pandemi salgını hayatın birçok alanını olduğu gibi eğitimi de olumsuz etkiledi. Öğrenciler, pandemi öncesinde olduğu gibi düzenli olarak örgün eğitime devam edemedikleri gibi uzaktan eğitimde de adaptasyon sorunları yaşıyor. Uzmanlar, öğrencilerin uzaktan eğitimde dikkatlerini verebilmeleri için ders sürelerinin maksimum 20-30 dakika olması ve 15 dakikalık sık molalar verilmesi gerektiğini belirtiyor. Ayrıca uzmanlar, çocukların pandemi öncesinde olduğu gibi sabah erken saatte uyanmaları, kahvaltıdan sonra okula uygun giysilerle ebeveynler ve öğretmenleri tarafından ders başına oturmalarının sağlanması gerektiğini ifade ediyor.
Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Neriman Kilit, pandemi nedeniyle zorunlu olarak uygulanan uzaktan eğitim sisteminde çocukların nasıl başarı sağlayacağına ilişkin önemli bilgiler paylaştı.
Tatilin bitti, ders başladı mesajı verilmeli
Mutlaka çocukların okula gidecekmiş gibi belirli bir saatte uyuyup belirli bir saatte uyanmaları gerektiğini belirten Dr. Neriman Kilit, “Önceden nasıl oluyorsa uyandıkları saatte kahvaltılarını yapmaları, tablet ya da bilgisayarlarının başına geçmeden önce mümkünse okul üniformalarını giymeleri sağlanmalı. Buna genelde çocuklar itiraz ediyor. Ancak bir pijama veya eşofmanla derslerin başına geçmek yerine en azından günlük bir kıyafet giyerek derslerin başına geçmelerini öneriyoruz. Burada çocuğa tatilin bittiği ve okulun başladığı mesajı verilmeli. Okula gittiğinde gördüğü derslerin şimdikinden farklı olmadığı, aynı sorumluluğu taşımaları gerektiği söylenmeli” ifadelerini kullandı.
Pandemi eğitim rutinini değiştirdi
Uzaktan eğitim sisteminin özellikle dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuklar için öne çıkan bazı dezavantajları olduğuna işaret eden Kilit, “Bu çocukların belirli bir disiplin sistemine ve rutine ihtiyaçları var. O yüzden aslında bu çocuklar için sabah uyanmak, uyandıktan sonra kıyafetlerini değiştirip okula gitmek bile bir rutin sistemiydi ve disiplin sağlıyordu. Ancak pandemi ile birlikte bu durum ortadan kalktı. Seslerin yani onları dışarıdan uyaranların çok olmadığı sınıf ortamlarında ders görüyorlardı, şimdi ev ortamlarında ders görüyorlar ve her türlü ses, dikkat dağıtan uyaranlar olabiliyor” diye konuştu.
Bu belirtilere dikkat!
Dr. Neriman Kilit, ‘Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, genetik bir altyapısı olduğunu düşündüğümüz ve bunun çalışmalarla da kanıtlandığı psikiyatrik rahatsızlıktır’ diyerek sözlerine şöyle devam etti:
“Beyindeki dopamin dağılımı sistemi ile esas olarak ilgilidir. İlkokul 1’inci sınıftan itibaren yerinde oturmakta güçlük çeken, dersi 5 dakika fazla dinleyemeyen, evde de 5 dakikadan daha uzun bir süre ders çalışmak istemeyen ve okulu reddeden, sürekli dolaşma ihtiyacı duyan, ders çalışırken çok çabuk dikkati dağılan, çevresindekiler konuşurken sürekli sözlerini kesen ve ilgisiz konulardan bahseden çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğundan söz edebiliriz. Hem hareketlilik yani hiperaktivite hem de dikkat eksikliğinin aynı anda olması da gerekmiyor.”
Ders süreleri kısa tutulmalı!
Ders sürelerinin çok uzun tutulmamasını güzel bir uygulama olarak değerlendiren Kilit, “Zaten dikkat eksikliği ve hiperaktivitesi olan çocuklar için dikkatlerini kısa süre koruyup kontrol edebilmekten bahsediyoruz. 40 dakika uzaktan eğitim için çok uzun bir süre. Bu zamanın 20-30 dakika arasında olmasını ve sık mola verilmesini öneriyoruz. Ancak molaların da uzun tutulması da bazen dağılmaya sebebiyet verebiliyor. 10-15 dakika civarında bir molanın uygun olabileceğini düşünüyoruz. Burada ders sürelerinin uzun tutulmaması ve sık mola verilmesi önemli bir husus” dedi.
Evdeki ders ortamı çok önemli
Dersleri dinledikleri odanın öncesinde havalandırılması faydalı olacağını belirten Kilit, “Dar ve havasız ortamda özellikle dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocukların dikkati daha çabuk dağılabiliyor. Sonrasında sessiz bir hale getirilmesi gerekiyor. Örneğin televizyonun izlendiği bir oturma odası ders için uygun olmayacaktır çünkü sessizlik sağlanmalı. Oturdukları sandalyelerin ve masanın belirli bir düzende olması önemli. Dikkatlerini dağıtacak herhangi bir objenin bulunmamasına dikkat edilmeli. Sevdiği oyuncaklardan da odayı arındırmak bu anlamda fayda sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.
Ebeveynler çocukları ile anlaşma yapmalı
Özellikle annelerin derslerde çocuğun yanında yer alması, tabii ki şimdiye kadar alışmış oldukları eğitim sistemine uygun bir durum olmadığını söyleyen Dr. Neriman Kilit, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Aileler, çocuklarının uzaktan eğitim ders zamanında program sayfalarını aşağı indirip cihazdan oyunlar açabileceğinden bahsediyor. Hem öğretmenlere hem ebeveynlere önemli bir görev düşüyor. Burada dersin takip edildiği cihaz dışında, cep telefonu gibi ikinci bir cihazın yanlarında bulundurulmaması ve ders dinlenirken kullanılan sayfaların aşağı indirilip oyun oynanmaması konularında çocuklarla kesinlikle anlaşılmalı. Kullanılan internet paketlerinde girebileceği siteler filtre uygulanarak kısıtlanabilir. Sürekli çocuğun yanında oturup kontrol mekanizması oluşturmak ilk bakışta avantajlı bir yöntem gibi görünse de hem çocuğun özgüveni açısından hem de çocukla bir anlaşmaya varılıp ona güvenildiğini göstermek açısından da dezavantajlar barındırıyor.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Kışa karşı gözleri koruyacak öneriler
Kış aylarının gelmesiyle gözlerimiz açısından değişik ve zorlu bir dönem başladı. Özellikle havaların soğumasıyla zamanımızın daha büyük bir bölümünü iç mekanlarda geçirmeye başladık, soğuk geçen kış nedeniyle de evlerimizi ve iş yerlerimizi daha az havalandırır olduk. Ev ve iş yerlerimizin ısıtılması nedeniyle iç mekanlarda var olan nem miktarı belirgin biçimde azaldı. Özellikle denize uzak, karasal iklimin hakim olduğu yerlerde yaşayanlar bu değişimi daha da yakından hissetmeye başladı. Acıbadem Ankara Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Uğur Emrah Altıparmak kışın ve soğuğun göz sağlığımızı olumsuz etkileyebileceğini belirterek korunma yöntemleri hakkında bilgi veriyor..
Hava değişimlerinin sonucu olarak gözlerde kuruluk hissi başladığını söyleyen Prof. Dr. Uğur Emrah Altıparmak, gözlerimizde batma, yanma ve kaşıntı gibi şikayetler oluşabileceğini bazı kişilerde ise ara sıra bulanık görmeler şeklinde mevsim değişikliğinin kendini hissettirdiğini aktarıyor. “Mesleği gereği bilgisayar ve benzeri ekran kullanmak zorunda olanlarımız, ayrıca gözlerini daha az kırptılar” diyen Prof. Dr. Uğur Emrah Altıparmak sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Bunu farkında olmadan, sadece işlerine daha çok konsantre olurken yaptılar ve gözlerini ortalama 4-5 kez daha az kırptılar. Bu nedenle gözlerinde kuruluk şikayetlerinde artma hissedenler olduğu gibi, ilk kez bu tür şikayetlerle tanışanlarımız da oldu. Buna benzer kuruluk şikayetleri olan kişiler için en doğrusu tabii ki en yakınınızdaki göz hekiminize danışmak olacaktır.”
“Gözlerinizi nemlendirmeyi ihmal etmeyin”
Bu tarz şikayetler ile başvuran ve göz kuruluğu tespit edilen hastalarda ilk seçeneğin suni gözyaşı damlaları olduğunu aktaran Prof. Dr. Uğur Emrah Altıparmak “Hastamızın muayene bulguları ve şikayetleri bize hangi ilacı tercih etmemiz gerektiği konusunda yol gösterici oluyor. Bunun dışında mümkün olduğunca ev ve işyerinin havalandırılması ve ortamdaki nem miktarının artırılmasına yönelik tedbirler (nemlendiriciler, kalorifer peteklerinin üzerine bir tas içinde su konması gibi) de hastalarımıza öneriyoruz” diyor. İşi gereği uzun süre ekrana bakmak zorunda olanların sık sık ara vermesi gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Uğur Emrah Altıparmak, “Bu aralarda ekrandan başka bir yere bakarak göz kırpmayı hatırlamalarını öneriyoruz. Bütün bu önerilere rağmen şikayetleri fazla olan hastalarımızda bir farklı tedavilere yöneliyoruz” diye devam ediyor.
Karın yağdığı bölgelerde güneş gözlüğü kullanılmalı
“Kış aylarına özgü başka bir durum da özellikle kar yağışı ve karın yerde çok kaldığı bölgede yaşayanları ilgilendiriyor” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Uğur Emrah Altıparmak, sözlerini şöyle noktalıyor:
“Bilindiği gibi kar örtüsü var olan güneş ışınlarını bir ayna gibi yansıtarak gözümüze güneşin zararlı mor ötesi ışınlarının daha çok ulaşmasına neden oluyor. Bu nedenle karın yoğun olduğu bölgelerde, özellikle güneş ışınları da varsa mutlaka koruyucu güneş gözlüğü kullanmalarını öneriyoruz. Böylece güneş ışınlarının hem kısa hem de uzun vadede zararlı etkilerinden kaçınmamız mümkün oluyor.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)