Avrupa Birliği’nde 1 Ocak 2021’den itibaren tüm yeni binalarda zorunlu hale getirilen ve birçok ülkenin de eylem planlarında yer alan Sıfır Enerji Binalara dönüşümü, ülkemizde de hızlandırmak hedefi ile 23-27 Eylül 2020 tarihleri arasında sanal ortamda gerçekleşecek Uluslararası Sıfır Enerji Binalar Sanal Forumu ZeroBuild Forum’20’de, dünyadan ve Türkiye’den 150’ye yakın uzman bir araya gelecek. 35 ülkeden fikir önderi konuşmacı ile gerçekleşecek 48 oturumda, Sıfır Enerji Binaların ülke ekonomisine katkılarından çevreye, enerji finansmanından yapı ve enerji sektörünün üstleneceği role kadar dönüşüm her açıdan ele alınacak, örnek projeler paylaşılacak.
“Dünya Çözüm Bekliyor, Çözüm: Sıfır Enerji Binalar” ana temasıyla düzenlenecek olan Uluslararası Sıfır Enerji Binalar Sanal Forumu ZeroBuild Forum’20’de konuşma ve sunumları ile yer alacak yabancı uzmanlar, binalarda enerji talebinin azaltılmasının ve yenilenebilir enerji kaynakları kullanımının önemine dikkat çekecek, dünyadan başarılı örneklere dair bilgiler paylaşacaklar.
Ülke ekonomisi, birey ekonomisi, enerji tasarrufu ve çevre için kaçınılmaz olan sıfır enerji binalara dönüşüm için yapılması gerekenlerin paylaşılacağı, enerji ve yapı sektörüne, yönetimlere, uygulayıcılara, üniversitelere bir yol haritası sunmayı hedefleyen ZeroBuild Forum’20’de; Kanada’dan Japonya’ya, Norveç’ten Malezya’ya, Amerika’dan İtalya’ya kadar 35 ülkeden 41 yabancı konuşmacı bilgi paylaşımında bulunacak. www.zerobuild.org sayfasından yapılacak ücretsiz kayıt ile 23 – 27 Eylül tarihleri arasında takip edilebilecek ZeroBuild Forum’20, anında simultane hizmeti ile İngilizce veya Türkçe olarak izlenebilecek.
Prof. Dr. Ulubeyli: ZeroBuild Forum, ülkemizin imaj ve tanıtımına da önemli miktarda katkı sunacak
Dünyada sıfır enerjili binalar ile ilgili olarak yapılan organizasyonların genellikle yerel düzeyde yapıldığına ve genelde akademik ya da sadece sektörel görüşlerin ön planda olduğuna dikkat çeken ZeroBuild Forum Uluslararası Kurul Üyesi Prof. Dr. Serdar Ulubeyli, “ZeroBuild Forum’20, gerek uluslararası kapsayıcılığı sayesinde ve gerekse bilimsel görüşlere ve endüstriyel uygulamalara aynı anda yer vermesiyle, bu alanda bütüncül bir perspektif oluşturacak ilk uluslararası organizasyon. Biliyoruz ki, Sıfır Enerji Bina kavramının temsil ettiği çevresel ve ekonomik hassasiyetler, sadece devletlerin değil, tüm paydaşların farkındalık ve bilgi aktarımı konusundaki çabalarıyla oluşturulmalı ve yürütülmelidir. Bu anlamda, ZeroBuild Forum’20, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirerek hem ülkemize hem de dünyaya önemli bir katkı sunmayı hedeflemektedir. Sıfır Enerji Bina konusunda çatı kuruluşlarının başında gelen Dünya Yeşil Bina Konseyi’nin ve 20’yi aşkın ilgili sivil toplum kuruluşunun takdirini kazanan ve desteğini de alan forum, oldukça fazla sayıdaki ve çeşitlilikteki uluslararası katılımcılar sayesinde, ülkemizin imaj ve tanıtımına da önemli miktarda katkı sunacaktır” dedi.
Dünyanın dört bir köşesinden konuşmacı, Türkiye’nin dönüşüm hareketi için Sıfır Enerji Binaları konuşacak
Uluslararası Sıfır Enerji Binalar Sanal Forumu ZeroBuild Forum 20’de;
Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nde bina fiziği ve binalarda enerji kullanımı alanlarında uzman olarak çalışan, Akıllı Şehirlerde Sıfır Emisyonlu Mahalleler Araştırma Merkezi’nde Müdürlük görevini yürüten ve sıfır enerjili binalar konusunda dünyada akademik anlamda en bilinen ve en önde gelen birkaç bilim insanı arasında yer alan Prof. Dr. Arild GUSTAVSEN, sıfır emisyonlu binalar ve yeşil mahalleler oluşturulurken ortaya çıkabilecek potansiyel fırsatlar ve zorluklar hakkında bir sunum gerçekleştirecek.
2014 yılında Avrupa Isıtma, Havalandırma ve İklimlendirme Birlikleri Federasyonu (REHVA) tarafından Genç Bilim İnsanı Ödülü’ne layık görülen, 100’e yakın akademik makalenin yazarı olan, dünyaca ünlü bilim dergisi Sürdürülebilir Şehirler ve Toplum’da 2018’den beri yardımcı editörlük görevini yürüten ve halen Torino Teknik Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdüren Doç. Dr. Enrico FABRIZIO, sıfır enerjili binalar konusunda bilimsel anlamdaki en son araştırmalardan bahsederek, gelecekteki muhtemel uygulamalar konusunda fikirlerini beyan edecek.
Mühendislik alanında Avrupa’nın en iyi yükseköğretim kurumları arasında başta gelen Delft Teknoloji Üniversitesi’nde görev yapan, 25 yıllık akademik ve sektörel deneyime sahip, Uluslararası Enerji Ajansı’nın araştırma gruplarında çalışan Dr. Öğr. Üyesi Erwin MLECNIK, Belçika ve Hollanda’daki pasif ev pazarının gelişimi hakkında edindiği tecrübeleri aktaracak.
Tokyo Üniversitesi ve Nihon Üniversitesi’nde eşzamanlı olarak çalışan, Japonya İstatistik Komisyonu’nda uzman danışmanlık yapan, ABD’deki Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde araştırmalar yürüten ve gayrimenkul ekonomisi konusunda uzmanlığa sahip olan ekonomist Prof. Dr. Chihiro SHIMIZU, Tokyo’daki yeşil bina örneklerinden yola çıkarak, çevreci yatırımların ekonomik değerinin gerçek maliyetinden bahsedecek.
İsveç’teki Linnaeus Üniversitesi’nde bina teknolojileri alanında çalışan ve yeşil binalar konusunda akademik literatürde en fazla bilimsel çalışmaya sahip birkaç isim arasında yer alan Prof. Dr. Ambrose DODOO, sıfır enerjili binalara dönüşüm için bir yol haritası çizerek, İsveç’te ortaya konan çözümlerin nasıl uygulandığını ve edinilen tecrübeleri anlatacak.
Pasif evler, düşük karbon teknolojisi, düşük enerjili tasarım ve iç mekân hava kalitesi gibi konularda uzmanlığa sahip olan ve İngiltere’deki Notthingham Üniversitesi’nde çalışan Dr. Öğr. Üyesi Carlos JIMENEZ-BESCOS, farklı iklim kuşaklarında yer alan pasif evlerin yerel mimari anlayış için sunduğu fırsatlar ve zorluklar hakkında bir konuşma yapacak
Sıfır enerjili binalar ile ilgili çok bilinen iki kitabın yazarı olan, sektörde halen fiilen danışmanlık yapan, LEED uzmanlık belgesine sahip olan ve Belçika’daki Liege Üniversitesi’nde çalışan Dr. Öğr. Üyesi Shady ATTIA, net sıfır enerjili bina tasarımı için gerekli olan kalite güvencesi konusundaki sektörel uygulamalar hakkında detaylı bir sunum yapacak.
Bilimsel çalışmalarından dolayı dünyada güncel yayınlarına en çok atıf yapılan, çeşitli akademik dergilerde yardımcı editörlük ve editörler kurulu üyeliği yapan ve halen Hong Kong Teknik Üniversitesi’nde görev yapan Dr. Öğr. Üyesi Amos DARKO, yeşil binalar aracılığıyla iklim değişikliği ile nasıl mücadele edilebileceği konusundaki bilgilerini katılımcılar ile paylaşacak.
İngiltere’deki Bath Üniversitesi’nde mimarlık yüksek lisansı yapmış, IPMA proje yönetimi Seviye D sertifikasına sahip, lisanslı pasif ev tasarımcısı ve halen Roberts and Treguer Şirketi’nin İş Geliştirme ve Tasarım Müdürü olarak çalışan Bachir NEBIA, örnek proje olarak Londra Blaker Yolu’na dair edindiği bilgileri paylaşacak.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
10 yıl aradan sonra Stephenie Meyer’den yeni kitap!
“Alacakaranlık” serisiyle milyonlarca okuru peşinden sürükleyen Meyer, unutulmaz aşıklar Bella ve Edward’ın hikâyesine on yıl aradan sonra devam ediyor. Aslında hikâye başa dönüyor, ancak bu kez Edward’ın ağzından anlatılıyor. En karanlık detaylar gecenin ortasında bir güneş gibi parlıyor. Nefesler tutuluyor.
Herkesin aklını okuyabilen bir vampirin zihnine süzülmeyi kim istemez ki? Şimdi Edward bizi çağırıyor.
Hazır mısın?
EDWARD’IN ZİHNİNDEN ÇARPICI BİR ALINTI:
“Sessizce iç geçirdi ve sonra yine huzursuzca kıpırdandı, yan tarafına döndü. Hâlâ uyuyor ve rüya görüyordu.
“Edward,” diye mırıldandı yumuşak bir sesle.
Rüyasında beni görüyordu.
Ölü, donmuş bir kalp tekrar atabilir miydi? Sanırım benimki atmak üzereydi.
“Kal,” diyerek iç çekti. “Gitme. Lütfen gitme.”
Rüyasında beni görüyordu ve kâbus bile değildi. Onunla birlikte, rüyasında kalmamı istiyordu.
İçimi dolduran hisleri anlatacak kelimeleri bulmak için çabaladım ama onları tanımlayacak kadar güçlü kelimeler yoktu. Uzun bir süre boyunca içlerinde boğuldum.
Tekrar yüzeye çıktığımda bir zamanlar olduğum adam değildim.
Hayatım bitmeyen, değişmeyen bir gece yarısıydı. Benim için her zaman gece yarısı olması bir gereklilikti. Öyleyse nasıl oluyordu da şu anda gece yarısının ortasında güneş doğuyordu?”
Stephenie Meyer Hakkında
Tüm dünyanın Alacakaranlık serisi ile tanıdığı Stephenie Meyer, 24 Aralık 1973 yılında Hartford, Connecticut’ta doğmuştur. Liseyi Arizona’da okuyan Meyer, Provo Utah’daki Brigham Young Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni derece ile bitirmiştir. Meyer’in “The Host” adında başka bir kitabı olsa da Alacakaranlık serisi ile tanınmıştır. Hatta Meyer, bir gece gördüğü rüyadan sonra bu seriyi yazmaya karar verdiğini söyler. Bu rüya üzerine 3 aylık bir çalışmadan sonra romanını ortaya çıkarmıştır. İlk önce hiçbir yayınevi kitabı beğenmemiş ve basmak istememiştir ama kitap basılınca milyonlarca okura ulaşmıştır. Ayrıca kitabı adına onlarca ödül alan yazar, defalarca New York Times Bestseller listesine girmeyi başarmıştır. Yazar, Alacakaranlık’ın ardından serinin devamı olan kitapları da yayınlamıştır. Bunlar: Yeniay (2006), Tutulma (2007), Şafak Vakti (2008)’dir. Serinin ilk kitabı olan Alacakaranlık, filme uyarlanmış ve 21 Kasım 2008’de vizyona girmiştir. Hala yoğun bir okuyucu kitlesine sahip olan Meyer, çalışmalarına devam etmektedir.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
BABACAN: “İktidar ancak düşman üreterek varlığını sürdürebiliyor”
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, dün gece katıldığı HaberTürk TV’de Kübra Par’ın sunduğu “Açık ve Net” programında gündemi değerlendirdi:
İktidar düşman üretiyor
İktidar artık ekonomiyi, dış politikayı, bu virüs salgınını yönetemediği için düşmanları işaret ederek ülkeyi yönetmeye çalışıyor. Eğer bir hükûmet varlığını sürdürmek için sürekli düşman üretmek zorundaysa içeride ya da dışarıda bu ülkenin başını mutlaka büyük belalara sokar bir gün.
Biz aslında uluslararası hukuk karşısında Doğu Akdeniz’deki pek çok konuda tamamen haklı durumdayız. Ancak dış politikada yalnızlaştığımız için ve bir şekilde müdahil olan ülkelerin tamamı Türkiye karşısında gruplaştığı için şu anda Türkiye yalnız kalmış durumda. Dış politikada yalnızlıktan tehlikeli bir şey yoktur. Ama büyük resimde dedim ya düşman ihtiyacı var, düşman üretme ihtiyacı var; oradan hareket ettiğinizde aslında iç politikada gayet de işlerine gelen bir tablo var şu anda. ‘Biz de bu düşmanlara karşı haklarımızı koruyoruz’ diye hükümetin şu anda sürdürmeye çalıştığı bir çizgi var.
Hükûmet; Ücretsiz test yapmalı, tedbirlere önce kendisi uymalı, şeffaf olmalı
Koronavirüs ile mücadelede testin çok yaygın olarak ve ücretsiz olarak yapılabilmesi lazım. Testi pozitif çıkanların derhal her türlü şahsi izolasyona ve karantinaya girmeleri lazım. Bu çok önemli ama maalesef gerçekleşmiyor.
Ayrıca hükûmet her ne kadar tedbir açıklıyorsa da tedbirlere kendilerinin uymadıklarını görüyoruz. Öyle ki valilik açıklama yapıyor fakat o yapılan açıklamaya bizzat Sayın Cumhurbaşkanı uymuyor. Yani Giresun’daki görüntüler hepimizin gözü önünde; otobüs önünden miting meydanına insanları toplayıp çay dağıtmalar, şunlar bunlar… Öncelikle karar alanların kendi aldıkları kararlara uyması lazım ki bu işin ciddiyeti konusunda insanlar ikna olsun.
Bir başka husus da veriler konusunda şeffaf olunmaması. Artık bu, hükûmet açısından bir süreç yönetiminden çok, algı yönetimi haline geldi. Bu konuda acilen güvenin tesis edilmesi ve gerçek tablonun bütün şeffaflığıyla ve açıklığıyla vatandaşlarımızla paylaşılması lazım. Gerçeklerden korkmamak gerek, yani bu kriz yönetiminin en önemli metodudur. Hangi kriz olursa olsun, gerçekler açık ve şeffaf bir şekilde toplumla paylaşılmalıdır.
100 milyar dolar rezervini kibritle yakan bir Merkez Bankası var
Bir yılda 100 milyar dolar rezervini adeta kibriti çakıp yakan bir Merkez Bankası ve hükûmet var. IMF’den gelecek öyle 9, 10 milyarla falan bu ekonominin düzelmesi mümkün değil. Dolayısıyla Türkiye bu dövizi ancak ve ancak özel kaynaklardan, piyasa kaynaklarından sağlamalı. Ama bunu sağlaması için de önce güven ve itibar lazım. Güvenini kaybetmiş, itibarını kaybetmiş bir ülkeye kim hangi dövizi verecek; kim, hangi borcu nasıl sağlayacak? Bir oyun oynanıyor, deniyor ki “bak Merkez Bankası hiç karışmıyor dövize”. Bunların hepsi palavra açıkçası, yani şu anda örtülü bir şekilde kamu bankaları üzerinden dövize müdahale var. Piyasanın güvenini sarsan ve memleketi krizin daha da derinlerine sürükleyen yanlış bir politika bu.
DEVA Partisi kadrosuyla, liderliğiyle iddialı bir parti
Bizim amacımız tamamen toplumumuzun farklı kesimlerinin üzerinde ittifak kurduğu bir siyasi parti olabilmek ve kendi özgün siyasi kimliğimizi inşa etmek. Bugün ittifak tartışmalarının içine girmeyi hiç doğru görmüyoruz. DEVA Partisi kadrosuyla ve liderliğiyle iddialı bir siyasi parti ve bu ülkenin sorunlarını tek başına çözmeye talip.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Molped’in yeni marka yüzü Elçin Sangu, reklam filminde ‘Kız Sözü’ veriyor
Kendisini genç kızların en yakın arkadaşı olarak konumlayan Molped, Elçin Sangu ile 2 yıllık iş birliğine imza attı. Kampanyanın mottosu “Kız Sözü” ile Elçin Sangu, her yaştan tüm kadınları, başarıya olan inanca, kendini keşfetmeye, içindeki gücü fark etmeye davet ediyor.
Dijital bir lansman ile basın mensuplarının karşısına çıkan Hayat Kimya Hijyenik Ped Kategorisi Global Pazarlama Direktörü Gülhan Eğilmez ve marka yüzü Elçin Sangu, kampanyanın ilk reklam filmini izledi ve marka iş birliği, ‘Kız Sözü’ sloganı üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdi.
Elçin Sangu lansmanda “Senaryoyu okuduğu anda ‘içinde yer almalıyım’ dediğini” belirterek, şunları söyledi: “Bu işin bir hikâyesi ve bu hikâyenin ürünle bir bağlantısı var. Biz kadınlar eğer inanırsak, kendi gücümüzün farkına varırsak başaramayacağımız hiçbir şey yok. Ben istiyorum ki ‘Kız Sözü’ kadınların her an zihninde olsun. Her başarıda daha iyisini başarmaya sözü olsun, bir takım engeller onu durduğunda yeniden devam edebileceğine inandığı sözü olsun, kendisini ve arkadaşlarını motive ettiği bir söz olsun.”
Bugüne kadar başardığı ‘kız sözlerine’ değinen Elçin Sangu şöyle devam etti:
“Konservatuara girmek istiyordum ve bunun için söz vermiştim kendime. Başardım! Ardından oyunculukla ilgili yapmak istediklerimi gerçekleştirdim. Şimdi ise hukuk okumak istiyorum. Her yaştan tüm kadınların kendilerine inanmalarını ve istediklerinde pek çok şeyi başarabileceklerini bilerek yaşamalarını istiyorum. Biz kadınlar kendimize inanırsak ve üstelik birbirimize destek olursak gerçekten başaramayacağımız bir şey yok! Bundan sonra da kadını destekleyen projelerin içinde biraz daha fazla yer almak istiyorum. Molped ile yol arkadaşlığımızın bunun başlangıcı olacağına inanıyorum”.
Hayat Kimya Hijyenik Ped Kategorisi Global Pazarlama Direktörü Gülhan Eğilmez ise, Molped’in 20 yıldır en yakın arkadaş olmak için adımlar attığını, en yakın arkadaş olmanın sorumluluk istediğini, destek istediğini, emek istediğini belirterek “Kız Sözü” kampanyası ile beraber kızlara destek için bir koçluk programını hayata geçirdiklerini ifade etti. Eğilmez, şu sözleri ekledi; “Önümüzdeki ay itibariyle 100 günde 100 kıza hedeflerine ulaşmaları için profesyonel koçluk verme taahhüdümüz var. Genç kızların hedeflerini ve isteklerini netleştirmesi, ‘Kız Sözü’ vermesi ve bu sözü tutabilmeleri için onları engelleyen düşüncelerden özgürleşmelerini hedefliyoruz. Daha önce belirlediği idealler ve amaçlar varsa bunlara ulaşmasını engelleyen noktaları görmesini sağlamak da bu projenin bir parçası. Tüm bunlara ek olarak bu projemiz, onların kendini daha iyi tanımasına, kendine güvenmesine, yeteneklerini geliştirmesine, yeni beceriler kazanmasına, yeni fırsatlar oluşturmalarına yardımcı olacaktır.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
84.Bergama Kermesi’nin ilk günü muhteşem konserle taçlandı
84.’üncü Bergama Kermesi ve 14 Eylül Kurtuluş günü etkinliklerinin ilk günü Asklepion Antik Tiyatro’da gerçekleşen muhteşem bir konser ile taçlandı.
Koronavirüs tedbirlerine uygun gerçekleşen konserde Asklepion Antik Tiyatro’da sahne alan İzmir Devlet Opera Balesi, Türk Bestecilerin bir birinden güzel eserleri ile keyifli bir gece yaşattı. Koronavirüs nedeniyle az sayıda seyircinin alındığı konserin tamamı tv ekranlarından ve belediye sosyal medya kanallarından canlı olarak verildi. Yaklaşık bir saat süren konserde; şef Tolga Taviş yönetimindeki orkestra ile birlikte Soprano Nazlı Alptekin, Filiz Güneş, Derya Kırcalı Günlük, Tenor Burak Dabakoğlu, Bariton Murat Duyan, Bas Hasan Alptekin, Teyfik Rodos ve Başkemancı Tolga Kulak gösterdikleri üstün performansla seyircilerden ayakta alkış aldılar.
BAŞKAN KOŞTU “COVİD-19 NEDENİYLE FARKLI BİR KERMES DENEYİMİ YAŞIYORUZ”
Konserin sonunda Orkestra şefi Tolga Taviş ve İzmir Devlet Operası Sanat Yönetmeni ve Müdürü Aytül Büyüksaraç’a bir buket çiçek ve plaket veren Bergama Belediye Başkanı Hakan Koştu, bu muhteşem konser için sanatçıların her birine ayrı ayrı teşekkür etti.
Koronavirüs nedeniyle buruk bir sevinç içerisinde 84.’ncü Bergama Kermesi etkinliklerini gerçekleştirdiklerine dikkat çeken Başkan Koştu, “Kurtuluş günü ve kermes etkinliklerimizi dijital mecra üzerinden ve tv ekranlarından hemşehrilerimizle buluşturuyoruz. Bu yönüyle farklı bir kermes deneyimi yaşıyoruz. Hemşehrilerimizin büyük bir bölümü kermes etkinliklerimize evlerinden sosyal medya hesaplarımız üzerinden katılarak izliyor. Bergama olarak 84.’ncü kermesimizi gerçekleştirmenin sevincini yaşıyoruz” dedi.
Etkinlikler 15 Eylül Salı Yerel Tarih Araştırmacısı Vehbi Yazıcıoğlu, Emin Urgun’un konuk olarak katılacağı “Bergama’nın Kurtuluş Günleri, Geçmişten Günümüze Kermesler” konulu tv ekranlarından ve belediye sosyal medya hesaplarından canlı olarak yayınlanacak söyleşi ile devam edecek. Kermes, İzmir Devlet Türk Dünyası Dans ve Müzik Topluluğu’nun saat 21.00’de Bergama Kültür Merkezi’nde (BerKM) gerçekleştireceği ‘Anadolu’dan Ezgiler’ konseri ile son bulacak.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Konak’tan Torosgücü’ne şampiyonluk primi
Konak Belediye Başkanı Abdül Batur, Bölgesel Amatör Lig’e çıkan Torosgücü Spor’u 10 bin liralık şampiyonluk primiyle destekledi.
Konak Belediye Başkanı Abdül Batur, Torosgücü Spor heyetini makamında ağırladı. Batur, Süper Amatör Lig’de şampiyon olarak, Bölgesel Amatör Lig’e (BAL) çıkan kulübe 10 bin liralık şampiyonluk primi verdi.
Kendisi de uzun yıllar hem futbol oynayan hem de yöneticilik yapan Konak Belediye Başkanı Abdül Batur, Torosgücü Spor heyetini makamında ağırladı. Ziyarette, Torosgücü Onursal Başkanı Ahmet Yeninci, Kulüp Başkanı Özkan Karadaş, İkinci Başkan ve Konak Belediyesi Meclis Üyesi Doğan Kılıç, Teknik Sorumlu Murat Çiftçi ile Konak Amatör Spor Kulüpleri Birliği Başkanı ve Konak Belediyesi Meclis Üyesi Mehmet Şerif Demir hazır bulundu.
Amatör spora destek
Başkan Batur, Süper Amatör Lig’de şampiyon olarak BAL’ a çıkan takımı ve yöneticilerini kutladı. Kulübe 10 bin liralık şampiyonluk primi veren Batur, “Biz Konak’ta amatör spor kulüplerimizin her zaman yanındayız. Takımlarımızın yaşadığı zorlukları biliyor ve onları hem nakdî olarak hem de ihtiyaç duydukları malzemeleri sağlayarak destekliyoruz. Bundan böyle de kulüplerimizin, sporcularımızın yanında olmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
Ligindeki tek Konaklı
Kulüp Başkanı Özkan Karadaş ise Başkan Abdül Batur’a desteklerinden ötürü teşekkür etti. Torosgücü Spor’un Konak’tan BAL’a çıkan tek takım olduğunu vurgulayan Karadaş, “Başkanımız her zaman yanımızda. Bizim bundan sonraki hedefimiz Üçüncü Lig’e çıkmak. Başkanımızın da desteğiyle bu başarıyı da yakalayacağız” dedi.
Heyet ziyaretin sonunda Başkan Batur’a kulübe sağladığı desteklerden dolayı Torosgücü atkısı ile bir teşekkür plaketi de sundu.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
KOÇ Ailesinin en acı günü!!
İş insanı Suna Kıraç vefat etti. Kıraç’ın vefat ettiğini ise KOÇ Holding ”
Cumhuriyetimizin değerleriyle yetişmiş, gerek iş gerekse toplumsal hayatta başardıklarıyla Ülkemizin sanayi, eğitim, kültür ve sanat alanlarında gelişmesine önemli katkılar sunan, Topluluğumuzun kuruluş yıllarından 2010’a kadar çeşitli liderlik görevleri üstlenen, Koç Üniversitesi, Koç Okulu ve Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın kuruluşuna öncülük eden Sayın Suna Kıraç’ı kaybetmenin büyük üzüntüsü içindeyiz.
Sayın Suna Kıraç’ı emanet ettiği değerlere bağlı kalarak, ilham veren, vizyoner ve öncü kişiliği ile her zaman hatırlayacağız ve unutmayacağız.
Acımız çok derin.
Başımız sağ olsun.” ifadeleriyle kamuoyuyla paylaştı.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Ayvalık’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 98’inci yılı kutlandı
15 Eylül Ayvalık’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 98’inci yıldönümü, Ayvalık Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen törenle kutlandı. Sabah saatlerinde top atışıyla başlayan törene, Ayvalık Kaymakam vekili Akgün Corav, Ayvalık Garnizon Komutanı Personel Albay Ertan Tutar, Ayvalık Belediye Başkanı Mesut Ergin, Ayvalık Cumhuriyet Başsavcısı Kürşat Albayrak’ın yanı sıra, siyasi partilerin temsilcileri, belediye başkan yardımcıları, belediye meclis üyeleri, oda başkanları, daire amirleri, gaziler ve çok sayıda vatandaş katıldı. Çelenk sunumuyla başlayan tören bir dakikalık saygı duruşu ve ardından İstiklal Marşı’nın okunmasıyla devam etti.
Törende konuşan Ayvalık Belediye Başkanı Mesut Ergin, Altınova ve Ayvalık’ın birer gün arayla düşman işgalinden kurtarıldığını hatırlatarak, o günün zor koşullarında toplumun kısa sürede savaşta yaşanan sıkıntıların üstesinden geldiğini söyledi. Başkan Ergin, “Yöre halkı o zamanın koşullarında çok zor günler, yıllar geçirmesine karşın kısa sürede evine, bağına, tarlasına sarılarak bir savaş ekonomisinden çıkmayı başardı. Bu toprakları sırtında teçhizat taşıyan analarımıza; yıllarca dere tepe demeden topun, merminin altında savaşan Kuva-yi Milliyecilerimize; halkımıza, atalarımıza, dedelerimize borçluyuz. Borcumuzun ve sorumluluklarımızın farkındayız” dedi.
29 Mayıs 1919’da 172. Alay Komutanı Yarbay Ali Çetinkaya tarafından atılan ilk kurşunun, bir ulusa umut olduğunu ifade eden Başkan Ergin: “Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki bu direnç, bu vatansevgisi, bu millibirlik şu bulunduğumuz toprakların onurudur. Ayvalık’ta İngiliz destekli Yunan askerlerine karşı 3,5 yıl süren mücadele , Atatürk’ün dediği gibi bir milletin makus talihinin değişimidir. Ve bu mücadelede Osmanlı İmparatorluğu’ndan beri köklü bir yerleşke olan Altınova’nın stratejik ve lojistik desteği, Küçükköy’ün mücadeledeki katkısı, tek yürek olmak, bir millet olmak adına çok önemlidir. Çünkü Ayvalık kurtulduktan 26 gün sonra Mudanya Ateşkes Antlaşması ile savaş sona ermiş Türk milletinin Kurtuluş Savaşı zaferini dünya kabul etmiştir.O zaman şunu diyebiliriz ki , milli mücadele burada başlamış, Anadolu kurtarılmış ve burada bitmiştir. Bu topraklardaki mücadeleyi vermiş atalarımızın torunları olmaktan onur ve kıvanç duymalıyız” dedi.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bölgeye Yarbay Ali Çetinkaya’yı göndermesinin ne kadar stratejik ve ne kadar önemli bir hamle olduğunu yeniden anladıklarını vurgulayan Ergin şöyle devam etti: “İyi ki buradaydılar, iyi ki vardılar ve o makus talih değiştirerek bugünlere gelmemize sebep oldular. Ay yıldızlı bayrağımızın altında başımız dik yürüyorsak o günkü mücadelelerin eseridir. Konuşmamın başında belirttiğim, dünya lideri, askeri zeka sahibi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün buraya Yarbay Ali Çetinkaya’yı göndermesi ne kadar stratejik ve ne kadar önemli bir hamleymiş yeniden anlıyoruz. Bugün başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına ve bu uğurdaki tüm şehitlerimize Allahtan rahmet dilerim, ruhları şad olsun.Yineliyorum, iyi ki bu toprakların evlatlarıyız. 15 Eylül Ayvalık’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 98. yılı kutlu olsun.”
BALIKESİR – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
250 yaşındaki Wordsworth’ün şiirleri Türkçe’de
VakıfBank Kültür Yayınları, İngiliz şair William Wordsworth’ün şiirlerinden bir seçkiyi “Bir Bulut Gibi” adıyla yayımlıyor. Bu yıl tüm dünyada doğumunun 250’nci yıl dönümü kutlanan Wordsworth’ün şiirleri Türkçe ve İngilizce olarak okurla buluşuyor.
VakıfBank Kültür Yayınları’ndan (VBKY) çıkan “Bir Bulut Gibi”, İngiliz Romantizminin kurucusu William Wordsworth’ün şiirlerinden bir seçki sunuyor. Usta çevirmen Nazmi Ağıl’ın Türkçe’ye kazandırdığı kitapta şairin şiire bakışı, üslubu, Romantik dönemle ilişkisi, hayatı, çalışmaları ve tabiatın kendisine ifade ettikleri detaylıca aktarılıyor.
Gotik, tabiat, iç dünya…
Romantik dönem 18’inci yüzyılın sonu itibarıyla başladı ve 19’uncu yüzyılın ortalarına kadar uzandı. Önceki yüzyılların sanatını etkisi altına alan kuralcılığa başkaldırı olarak doğan bu akım, edebiyattan müziğe kadar sanatın her alanını etkiledi. Sanatçılar kendilerini “özgür” olarak tanımlarken yeni anlatım formlarına başvurdu: Tabiata derin bir hayranlık gösterildi, güzellikleri ön plana alındı, gotik ve fantastik öykülere ilgi duyuldu, sanatçının iç dünyası önemli hale geldi, öykülerde, tiyatro oyunlarında krallar ile soylular yerine halktan kişiler anlatıldı… William Wordsworth ise İngiliz Romantizminin babası olarak kabul ediliyor.
Sanat için sanat değil, hayat için sanat
Usta çevirmen Ağıl kitapta, Wordsworth için şiirin ne olduğunu detaylandırıyor: “Önce güçlü duyguları uyandıran yaşantı tecrübe edilip not alınmalı, sakin bir zamanda bu yaşantı hatırlanmaya çalışılmalı, süzülüp gereksiz tüm ayrıntılardan temizlenmeli ve son olarak halkın anlayacağı bir dille ifade edilmelidir. Ardından Wordsworth, hayalgücüne değinir” diyor. Wordsworth’e göre insan zihni yalnızca dış uyarıları kaydeden pasif bir organ değil! Hayal gücü sayesinde inanılmaz ötesi bir yaratıcılığa sahip. Bu nedenle de her şey şiire konu edilebilir.
Ağıl, şöyle devam ediyor: “Yeter ki kişi en önemsiz görünen varlık ve olgulara anlam verebilecek yetiye sahip olsun. Bu işi en iyi yapabilecek kişiler tabiatla iç içe, dimağları kültürün yapaylığıyla bulanıklaştırıcı etkisinden uzak yaşayan köylülerdir. ‘Sanat için sanat değil, hayat için sanat’ kuralını benimseyen Wordsworth’e göre şiir insanlara ahlaki ve felsefi değeri öğreterek onları yüceltme amacını güder. Dolayısıyla şair de halkın üstünde güçlere sahip bir varlık değil, halkın arasından çıkmış biridir.
Kahramanlar halktan kişiler
Şiirlerinde yer alan kahramanlarını sıradan kişiler arasından seçen Wordsworth, çoğu zaman sade, anlaşılır ve basit bir üslupla yazardı. Ağıl, Wordsworth’ün prensipleri ile Romantik şiirin yakın ilişkisine dikkat çekiyor, ardından ise şiirlerden örneklerle bir çözümleme yapıyor: “Doğayı sorumsuzca tüketirken kendi hayatlarımızı da mahvettiğimizi acıyla idrak ettiğimiz bu günlerde özel bir anlam taşıyan ve kentli insanın hem doğadan hem kendi doğasından yabancılaşmasına ağıt yakan ‘Dünya Çok Fazla Bize’ adlı şiir bu yüzden ilk sırada. Benzer şekilde ‘Baharın İlk Günlerinde Yazılmış Dizeler’ şiirinde Wordsworth tabiattan uzaklaştığı için, birbirine eziyet eden ve dünyayı yaşanmaz bir yer kılan insanın aptallığına yas tutar. ‘Kalbim Yerinden Fırlar’ adlı şiir Romantik dönemin çocuksu sevinçlere, dünyaya bir çocuğun saflığı içinde bakmaya ne kadar çok önem verdiğinin bir örneğidir.”
Kitaptan:
Bir Bulut Gibi Yalnız Dolaştım
Bir bulut gibi yalnız dolaştım
Vadiler, tepeler üzerinde süzülen,
Ve bir kalabalıkla karşılaştım
Bir sürü altın nergisle birden;
Gölün kıyısında, ağaçların dibinde,
Meltemle, kıpır kıpır dans eden.
Saman yolunda göz kırpıp
Işıldayan yıldızlar gibi, körfez
Hattı boyunca uzayıp
Gidiyorlardı bitimsiz, aralıksız.
İlk bakışta sayıları on bin kadardı,
Neşeyle sallanıp duruyorlardı.
William Wordsworth kimdir?
7 Nisan 1770’te dünyaya gelen William Wordsworth, Sanayi Devrimi’nin içinde doğarken, üniversite eğitimi esnasında Fransız Devrimi’ne tanık oldu. Bunlar da şairin dünya görüşünü biçimlendirdi. Samuel Taylor Coleridge’le beraber İngiliz edebiyatında Romantik Çağı başlatan ortak şiir kitabı Lirik Baladlar (1798) ile tanınan Wordsworth’ün bu yapıtın ikinci baskısına yazdığı önsöz, İngiltere’de Romantizmin manifestosu kabul edildi. Wordsworth, sanayi toplumuna karşı ortaya koyduğu ekolojik duyarlılığıyla uzun yıllar boyunca insanların “doğaya dönüş” arzusunun sesi olarak görüldü. 1843’te Kraliçe Victoria tarafından kraliyet şairi unvanıyla onurlandırılan Wordsworth 23 Nisan 1850’de vefat etti. Wordsworth’ün VBKY’den çıkan “Bir Bulut Gibi” kitabı, şairin önemli şiirlerinden oluşuyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Covid 19’a Karşı 12 Ülkeden Eşzamanlı Kalp Sağlığı Dayanışması
12 farklı ülkeden 13 kardiyoloji uzmanı, 14 saat boyunca Covid-19’a karşı anlamlı bir dayanışma örneği sergiledi. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu İtalya, İngiltere, Hindistan, Almanya, Japonya, Amerika Birleşik Devletleri, Tayvan, Suudi Arabistan, Fransa, Şili ve Brezilya’nın önde gelen girişimsel kardiyoloji uzmanları, canlı yayında sırayla gerçekleştirdikleri CTO işlemleri ile hastaların tam tıkalı damarlarını açtı. Covid-19 sürecinde konu ile ilgili farkındalık oluşturmak için düzenlenen “CTO Dünya Turu” organizasyonunda ayrıca “Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi” ile birlikte virüs nedeniyle zor dönemlerden geçen ülkeler için bağış kampanyası başlatıldı. Bu önemli organizasyonda ülkemizi Memorial Bahçelievler Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ömer Göktekin temsil etti.
Etkinlik ayrıca girişimsel kardiyoloji uzmanlarının faaliyetlerine geri dönmesi, eğitim programlarını sürdürmesi ve kalp hastalarının tedavilerine devam etmesi amacıyla anlamlı bir başlangıcı hedefliyor. Zorlu pandemi sürecinde üst düzey eğitim ve tedavileri sürdürebilmek için duyulan yeni bir yol haritası ihtiyacı ve süreci destekleyici uyum mesajı yayma amacıyla hayata geçen organizasyon, aynı zamanda dijital bir bağış kampanyası ile koronavirüs mücadelesinde ön plana çıkıyor.
Girişimsel kardiyoloji konusunda başarılı çalışmaları ile tanınan Prof. Dr. Ömer Göktekin duygularını “Dünyadaki milyonlarca insanın yaşamına olumsuz etki eden covid-19 bazı bölgelerde kontrol altına alınabildi ancak halen pek çok ülkede zorlu mücadeleler devam ediyor. Biz de bu tablo içerisinde üzerimize düşeni yapmak istedik. Bu değerli organizasyonda Türkiye’den bizim seçilmemiz apayrı bir gurur oldu ve bunun bir parçası olmaktan onur duyuyoruz” sözleri ile ifade etti.
Canlı yayında tam tıkalı damarları açılan 51 yaşındaki elektrik mühendisi Fatih Emin İnci ise iyileşme sürecini şu sözlerle anlattı: “8 aydır yürürken göğüs ağrısı yaşıyordum. Yapılan anjiyo işleminde tam tıkalı damar tespit edildi. İlk olarak bypass önerilmişti ancak ben ameliyat olmak istemedim. Araştırmalarımız sonucu Prof. Dr. Ömer Göktekin’e ulaştık. Tam tıkalı damarıma stent takılması için anjiyoya girdim. Aynı zamanda işlem esnasında canlı yayın yaptılar. Uyanıktım ve duyduğum kadarıyla işlemim iyi geçmiş. İşlemden sonra Ömer Hocamız da tam tıkalı damarı tamamen açtıklarını ve işlemin çok güzel geçtiğini söyledi. İşleme girmeden önce covid-19’a farkındalık yaratmak amacıyla bir canlı yayın yapılacağını öğrendim ve böyle bir etkinliğin parçası olmaktan mutlu oldum. Bizim de bu şekilde bir katkımız oldu. Şu an kendimi çok iyi hissediyorum.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)