Etiket arşivi: Karşı

Koronavirüse karşı korunuyorlar

Cemiyet hayatının başarılı iş kadınları, koronavirüse karşı glutatyon takviyesi yaptırdılar. Lüks Gayrimenkul Danışmanı Evrim Kırmızıtaş Başaran ile MacKenzie-Childs Türkiye Mağazası Sahibi Berrin Ak, Nişantaşı’nda ünlülerin Estetik ve Plastik Cerrahı Dr. Serhat Tuncer’in estetik kliniğinde bir araya geldi. İki arkadaş klinikte bağışıklıklarını yükseltmek amacıyla glutatyon takviyesi yaptırdı. Tüm önlemleri alarak çalışmalarına devam ettiğini belirten Evrim Kırmızıtaş Başaran,  “Zaman zaman yoğun çalışma temposu nedeniyle bağışıklığımız düşebiliyor. O noktada bu şekilde takviyeler alıyoruz” dedi. Berrin Ak da mağazalarında koronavirüs tedbirlerine son derece önem verdiklerini ifade ederek “Kişisel olarak ise maske, mesafe, hijyene dikkat ediyorum. Ayrıca glatatyon, bağışıklığı yükseltmek amacıyla güzel bir yöntem” diye konuştu. BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Samsung bu yıl da herkesi siber zorbalığa karşı #FarkınaVar hashtag’i ile harekete geçmeye davet ediyor!

Samsung Türkiye ve BTK öncülüğünde 2017’de başlayan ve siber zorbalığa karşı gençlerin, ailelerin ve öğretmenlerin farkındalığını artırmayı hedefleyen “Siber Zorba Olma! #FarkınaVar” hareketi dördüncü yılında da devam ediyor. Sosyal medyada herkesi #FarkınaVar hashtag’i ile bu harekete katılmaya davet eden Samsung, anne ve babalara çocukların uğradığı siber zorbalığı fark etmeleri ve onları korumaları için önemli tavsiyelerde bulunuyor.
Elektronik ortamda bir birey veya grubun, diğerlerine yönelik kasıtlı biçimde gerçekleştirdiği aşağılama, iftira, dedikodu, taciz, tehdit, utandırma ve dışlama gibi rahatsızlık verici eylemleri ifade eden “siber zorba” kavramı her gün binlerce çocuk ve gencin fiziksel ve psikolojik zarar görmesine sebep oluyor. Samsung Türkiye de bu konuda toplumda farkındalık yaratmak amacıyla 13 Aralık’ta “Siber Zorba Olma! #FarkınaVar” mottosuyla siber zorbalığa dikkat çekiyor.
Siber zorbalığa karşı gençlerin, ailelerin ve öğretmenlerin farkındalığını artırmayı hedefleyen Samsung Türkiye bu yıl da sosyal medya üzerinden #FarkınaVar hashtag’i ile yaptığı paylaşımlarla toplumu bilgilendirirken herkesi bu harekete katılmaya davet ediyor. Samsung ayrıca anne ve babalara çocukların uğradığı siber zorbalığı fark etmeleri ve onları korumaları için önemli tavsiyelerde de bulunuyor.
Siber zorbalar farklı taktiklerle saldırıyorlar
Ebeveynler ve çocukları siber zorbaların çeşitli taktikleri karşısında uyaran Samsung Türkiye; bu taktiklerin başında ifşaa, e-posta tehditleri, taciz, kimlik avı, kötüleme, dedikodu gibi yöntemlerin geldiğini belirtiyor.
Dışlama: Hariç tutma, dışlama çok etkili bir siber zorbalık taktiği. Siber zorba dışlama amacıyla hedef çocuğa çeşitli mesajlar yolluyor.
Saldırma: Genelde grup odalarında, WhatsApp gruplarında, mesajlaşmalarda küfür, şiddet içeren sözlerle ortaya çıkan bir siber zorba taktiği.
İfşaa: Hedef çocuk ya da gencin kişisel görüntüsü istemi dışında herkese gönderiliyor. Bu hedef görüntüler ya da bilgiler hassas bilgiler ya da cinsel içerikli, özel görüntüler olabiliyor.
E-posta Tehditleri: Bu taktik siber zorbanın hedef çocuğu korkutacak e-posta ve tehditler yollaması ile başlıyor. Sonra da hedef genç ya da çocuğun bu korkusu arkadaşları ile paylaşılıyor.
Taciz: Hedef çocuğa ya da gence endişe veren, şiddet içerikli mesajlar gönderilerek taciz ediliyor.
Kimlik Avı: Kimlik avı, hedef çocuğu kendileri ve sevdikleriyle ilgili kişisel, finansal bilgileri ortaya çıkarmak için kandırmak, ikna etmek veya manipüle etmeyi gerektiren bir siber zorbalık taktiği. Siber zorba bu bilgiyi edindikten sonra, hedef çocuğun profiline hatta anne ve babasının kredi kartlarına vs. ulaşabiliyor.
Kimliğe Bürünme: Siber zorbalar kurbanın bilgilerini ele geçirdikten sonra onu taklit ederek sosyal paylaşım sitelerinde, e-postlarda çirkin paylaşımlarda bulunuyor.
Kötüleme ve Dedikodu: Kötüleme taktiği de siber zorbalıkta kullanılıyor. Siber zorbalar hedef çocuğa karşı acımasız söylentileri, dedikodu ve gerçek dışı ifadeleri yayıyor.
Çocuğunuzu siber zorbalara karşı nasıl korursunuz?
Bu taktiklerin çocukların psikoloji üzerinden olumsuz sonuçlara neden olabileceği gerçeğinden yola çıkan Samsung Türkiye, anne ve babalara siber zorbalara karşı alabilecekleri önlemler konusunda da şu tavsiyelerde bulunuyor: Bilgisayar, cep telefonu ve diğer teknolojik araçlar için uygun kullanma kuralları belirleyin. Örneğin çocuklarınıza, hangi siteleri ziyaret edebileceklerini, hangilerini onaylamadığınızı, açıkça belirtin. İnternet kullanımına ilişkin onaylamadığınız davranışları nedenleri ile birlikte açıklayın. Kuralların kolayca benimsenmesi için çocuğunuzun bu kurallara ilişkin itirazlarını ve onun nedenlerini de dinleyin. Bu kuralların belirlenmesine çocuklarınızı dâhil etmek, bu kuralların benimsenmesini sağlamak adına önemlidir. Çocuklarınızın paylaşımlarını akıllıca yapmaları konusunda onlara yardımcı olun. Kendilerine ya da başkalarına zarar verebilecek paylaşımlardan kaçınmalarını söyleyin. Çocuklarınızı, paylaştıkları içeriğin kimler tarafından görüleceği konusunda yönlendirin. Tanımadıkları kişilerle sosyal ağlarda da olsa iletişime girmenin riskleri konusunda konuşun. Çocuklarınıza, şifrelerini kimseyle paylaşmamalarını söyleyin. Çünkü şifre paylaşmak onların kimlikleri ve aktiviteleri üzerindeki kontrollerinden ödün vermelerine neden olur. Siber zorbalık vakalarının bir kısmı, şifrelerin arkadaşlarla paylaşılmasından kaynaklanmaktadır. Okul sınırları içinde teknoloji kullanımıyla ilgili kuralların konulması ve uygulanması konusunda okul yönetimi ve öğretmenlerle iş birliği içinde olun.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Sabri Ülker Vakfı’ndan ‘Salgın Hastalıklara Karşı Sağlıklı Yaşam Rehberi’

Toplumda gıda, beslenme ve sağlık konularındaki bilimsel bilgilerin temel alınması amacıyla projeler yürüten Sabri Ülker Vakfı, pandemi döneminde gerçekleştirdiği çalışmaları ‘Salgın Hastalıklara Karşı Sağlıklı Yaşam Rehberi’nde bir araya getirdi. Salgın hastalıklar konusunda önemli bir referans kaynağı olacak bu rehber ile doğru bilinen yanlışlar ve bulaşıcı hastalıklar ile ilgili genel bilgiler ve nasıl korunulacağı güvenilir bir kaynaktan öğrenilebilecek.
Sağlık ve beslenme alanlarında bilimsel bilginin temel alınmasını hedefleyen Sabri Ülker Vakfı, Covid-19 salgını döneminde de dünyada referans kurumlarla gerçekleştirdiği iş birlikleriyle birçok önemli çalışmaya imza attı. Toplumu doğru bilgilendirmek amacıyla bu çalışmaları bir araya getiren Sabri Ülker Vakfı oluşturduğu ‘Salgın Hastalıklara Karşı Sağlıklı Yaşam Rehberi’ yaşam boyu önemli bir referans kaynağı olacak.
Doğru bilinen yanlışlara dikkat!
Rehber, bulaşıcı haftalıklarla ilgili genel bilgileri, doğru beslenme önerilerini, doğru bilinen yanlışlar ile ilgili detayları içeriyor. Covid-19 salgını döneminde çocuklara bu sürecin nasıl anlatılması ve bu süreçte ebeveynlerin nasıl destek olması gerektiğine ilişkin önerilerin de paylaşıldığı rehberde salgın döneminde gıda alışverişi ve doğru maske kullanımı ile ilgili detaylar da yer alıyor.
Bağışıklığı güçlendiren beslenme yöntemlerinden, bulaşıcı hastalıklara karşı önemli bir koruma olan hijyen önerilerine, karantina döneminde evlerde gerçekleştirilebilen etkili aktif yaşam metotlarından stres yönetimine, salgın döneminde sağlıklı kalmak için gerekli önlemler rehberde bir araya geliyor.
Sabri Ülker Vakfı oluşturulan ‘Salgın Hastalıklara Karşı Sağlıklı Yaşam Rehberi’ne vakfın internet sitesi üzerinden ulaşılabilir.
Sabri Ülker Vakfı hakkında:
Türk gıda sektörünün duayeni Sabri Ülker anısına kurulmuş olan ve misyonunu Sabri Ülker’in hayat felsefesinden derleyen Vakıf, toplumu beslenme ve sağlık alanlarında bilimsel ve güvenilir bilgi ile aydınlatmak üzere faaliyetlerini sürdürüyor. Avrupa Beslenme Vakıfları İletişim Platformu’nun Türkiye’den tek üyesi olan Vakıf, 2009 yılından bu yana topluma sağlıklı yaşam ve beslenme konularında güvenilir bilimsel bilgiyi ulaştırmakta ve dünya genelinde referans kabul edilen kurumlar ile iş birliği içinde Türkiye’nin referans kurumu olma hedefiyle yoluna devam etmektedir.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Koronavirüse karşı bağışıklığı güçlendiren 10 öneri

Koronavirüs sayılarının giderek arttığı bugünlerde maske, sosyal mesafe ve hijyen önlemlerinin yanı sıra güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmak koronavirüsten korunmada önemli bir role sahip.
Koronavirüsün bulaşmasını önleyen veya koronavirüsü tedavi edebilen herhangi bir besin olmasa da sağlıklı ve dengeli beslenme, fiziksel aktivite ve düzenli uyku bağışıklık sistemini güçlendirerek, koronavirüsü hafif geçirmemizi ve koronavirüsten korunmamızı sağlayabilir. Biruni Üniversite Hastanesi Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Gamze Çakaloğlu koronavirüsten korunmak veya koronavirüsü hafif semptomlarla geçirmek için 10 etkili öneri sıraladı.
D vitamini depolarınızı doldurun!
Yeterli D vitamini seviyesine sahip kişilerin hastalığa yakalanma oranı yüzde 52 azalıyor. D vitamini bağışıklık sisteminde kritik bir rol oynuyor. Yapılan araştırmalar yeterli D vitamini alamayan kişilerin hastalığı daha ağır geçirdiğini kanıtlıyor. D vitamininin en iyi kaynağı güneş olmasıyla birlikte, öğle saatlerinde 30 dakika güneşlenmek ve D vitamininden zengin besinler; somon, alabalık, pisi balığı, kılıç balığı,  yumurta, süt çeşitleri ( yağ oranı düşük sütler, badem sütü, soya sütü) ve kültür mantarlarını beslenmenizde bulundurmak bağışıklık sisteminizi güçlendirir
Etkili bir enfeksiyon savar olan C vitaminini düzenli alın!
Koronavirüs gibi viral enfeksiyonlar ile savaşta, C vitamini içeren besinleri ve bunlardan yapılmış sebze suları tüketmek etkilidir. Yüksek miktarda C vitamini içeren besinler; kuşburnu, hibikus, kızılcık, brokoli, karnabahar, renkli biberler, maydanoz, kivi, ıspanak, alabaş, limon, portakal, greyfurt.
Bağışıklık sisteminin kalkanı Çinkoyu ihmal etmeyin
Çinko bağışıklık sisteminin temel öğelerinden biridir. Çinko değerlerini besin yoluyla desteklemek için ana ve ara öğünlerinizde özellikle balık, et, karaciğer, buğday tohumu, kabak çekirdeği, ayçiçeği çekirdeği, tüm tahıllar, ceviz, badem, yumurta tercih edin.
Probiyotiklere sofralarınızda mutlaka yer verin!
Besin desteklerinin sindirim sistemi ve bağırsaklar için faydalı olduğunu bildiğimiz kadar bağışıklık sistemi üzerine de önemli etkisi vardır. Bu yüzden laktofermente gıdalar tüketmek önemlidir. Evde fermente edilmiş turşular özellikle pancar ve lahana turşusu,  kombucha, sirkeler önemli doğal probiyotik kaynaklarındandır.
E vitamini ile bağışıklığınızı destekleyin!
Yeterli miktarda alındığında enfeksiyon hastalıklarına karşı vücudu koruyor. Soğuk sıkım zeytinyağı, avokado yağı, çörek otu yağı, hindistan cevizi yağı, balık yağları, kabuklu yemişler ve tohum yağları gibi iyi kalite olan fonksiyonel yağları beslenmenizde bulundurmanız bağışıklığınızı destekler.
 Glutatyon ile bağışıklık gücünüzü artırın!
Vücudumuzun en önemli antioksidanlarının başında gelir ve dolasıyla bağışıklığımızdaki rolü elzemdir. Glutatyon sentezini arttırmak için; yumurta, ev yapımı yoğurt, kefir, beyaz ve kırmızı et, soğan, sarımsak, karnabahar, lahana, et, balık, yumurta, süt ürünleri, et ve kemik suyunu beslenmenize mutlaka ekleyin.
Glutatyon deposu olan bu içeceği bağışıklık sisteminizi arttırmak için tüketebilirsiniz.
•          1 salatalık
•          1 küçük elma
•          2 yaprak kereviz
•          1 avuç ıspanak
•          ½ adet limon suyu
•          1 adet havuç
•          ½  greyfurt suyu
Tüm malzemeleri mutfak robotuna doldurun. İçilebilecek kıvama gelene kadar robotta çekin.
Kaliteli protein kaynakları tercih edin!
Kaliteli protein kaynaklarının yeterli tüketilmesi, vücutta oluşan yıkımı yapıma çevirmesi ve karaciğer fonksiyonları için oldukça önemlidir. Süt, yoğurt, kefir, ayran, peynir, yumurta, et, organik tavuk, hindi ve deniz balığı gibi gıdalar proteinin en iyi kaynaklarıdır.
İdeal kilonuzu koruyun!
İdeal kiloda olmak bağışıklık sistemi için önem taşır. Çünkü yağ dokusu fazla olan bireylerin savaşçı hücreleri, enfeksiyon ve virüs kovucu mekanizmaları daha yavaştır. Yani obezitenin koronavirüs ve influenza şiddetini arttırdığı, bireylerde nefes alma zorluğunu tetiklediği, virüsün bulaşmasında ilişkili olduğunu gösteren bilimsel çalışmalar artmaktadır.
 Her gün 10-12 bardak su için
Su; tüm vücut sisteminin çalışması, toksinlerin vücuttan atılması, besinlerin hücrelerimize ulaşması ve virüslerin etkisiz hale gelmesine yardımcı olur. Bu nedenle günde en az iki litre su içilmesi genel sağlığımızın korunması açısından önemlidir.
  Uyku hijyeninize önem verin!
Sağlıklı kalmak için gereken yaşamsal bazı fizyolojik onarımlar, yalnızca uyku sırasında       yerine getirilebilir. Doğru zamanda, yeterli uyku,  mental ve fiziksel sağlığı korur. Yapılan araştırmalar düzensiz uykunun bağışıklık sistemini düşürdüğünü göstermiştir. Bu yüzden düzenli ve kaliteli uyumaya özen gösterin. ( günde 6-8 saat)
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

8 STK’dan ortak bildiri ‘Depreme Karşı Tekiz’

Türkiye’nin toplumsal belleğinde büyük kayıplar ve derin acılara yol açan depreme karşı 8 STK, 7 başlık altında oluşturulan ortak bir bildiri açıkladı. Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) girişimiyle bir araya gelen Gayrimenkul ve Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER), İstanbul İnşaatçılar Derneği (İNDER), Konut Geliştiricileri ve Yatırımcıları Derneği (KONUTDER), Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği (TürkMMMB), Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD), Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası (İNTES) ve Yapı Denetim Kuruluşları Birliği (YDKB) ‘Depreme Karşı Tekiz’ dedi.
İzmir’de 116 kişinin hayatını kaybetmesine, bin 34 kişinin de yaralanmasına yol açan Ege Depremi’nin ardından STK’lar harekete geçti. Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) girişimiyle bir araya gelen Gayrimenkul ve Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER), İstanbul İnşaatçılar Derneği (İNDER), Konut Geliştiricileri ve Yatırımcıları Derneği (KONUTDER), Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği (TürkMMMB), Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD), Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası (İNTES) ve Yapı Denetim Kuruluşları Birliği (YDKB) depreme karşı 7 başlık altında bir bildiri açıklayarak ‘Depreme Karşı Tekiz’ dedi.
Düzenlenen basın toplantısı ile kamuoyuna duyurulan bildiride, Türkiye’nin deprem kuşağında yer aldığı hatırlatılarak, kentsel dönüşümün önemine bir kez daha vurgu yapıldı. Bildiride, Ege Depremi’nde yıkılan binalar ve yitirilen canların, yetkin mühendisliğin, projeye uygun imalatın, doğru ve kaliteli malzeme kullanımı ile yapım faaliyetleri denetiminin hayati önemini bir kez daha ortaya koyduğu anlatıldı. STK’ların faaliyette bulundukları alanlarda sahip oldukları deneyimi yapıcı bir biçimde Hükümet ile el ele ülkenin hizmetine sunmak konusunda mutabık kaldıkları bildiri, şu 7 başlık altında toplandı: “Ehil Yapı Müteahhidi, Güçlü Yapı Denetimi, Yetkin Mühendislik Sistemi, Mesleki Yeterlilik Belgeli İşgücü, Kaliteli Malzeme, Çok Yönlü İmar Mevzuatı ve Bilinçli Kamuoyu.”
Bildirideki tespitler kamu ile paylaşılacak
Bildiride yer alan bu başlıkların, bir sonraki aşamada somut faaliyetlere dönüştürülebilecek ortak girişimler için bir yol haritası olacağı belirtilirken, bildirideki tespitler başta Hükümet yetkilileri olmak üzere ilgili tüm kurum ve kuruluşlarla paylaşılacak.
Bildiri grubunun sürdürülebilir ve dinamik bir yapıda olması için belirli zamanlarda toplanılarak, çalışmalar değerlendirilecek ve gelecek dönem projeleri planlanacak. Girişimin sözcülüğü de tüm STK’lar tarafından dönemsel olarak üstlenilecek.
Toplantıya katılan STK sözcüleri bildiri ile ilgili şu açıklamaları yaptılar:
‘Öncelikli hedefimiz, kalıcı deprem gündemi ve farkındalık”
TMB Başkanı Mithat Yenigün: “Yaşadığımız acıların asıl nedeni, deprem değil ihmal ve kusurlu yapılardır Geleceğimize ve çocuklarımıza karşı en temel sorumluluğumuz güvenli yapılaşmadır. Yapı sektöründe üretim, dönüşüm, denetim ve eğitim alanlarında depreme karşı sıfır tolerans en acil ve önemli ihtiyaçtır. Sektörün öncü 8 kuruluşu olarak bu düşüncelerle biraraya geldik. Bu çerçevede, ilk aşamada çözüm üreten yapıcı önerileri el birliği ile tek bir belgede topladık. Depremlerin ardından yapılan sorgulamalar ve çözüm arayışları, bir süre sonra giderek hafifliyor. Bu doğrultuda süreçteki en önemli hedefimiz, başlatılacak faaliyetlerimizle, konunun gündemde kalıcı bir yer edinmesi ve farkındalığın artırılmasıdır. Dolayısıyla bu girişimi bir başlangıç olarak kabul ediyoruz. Bu zaman zarfında ortak akılla yeni açılımlar da ortaya konabilecektir. Esas olan; depreme karşı bilimsel bazda hazırlık yapmak, konuyu gündemde tutarak önlem almaktan ve sistemi geliştirmekten vazgeçmemektir.”
‘Bu süreçte kentsel kaliteyi de artırmamız mümkün’
GYODER Başkanı Mehmet Kalyoncu: “Yapılı çevremizi oluşturan yapı endüstrisinin temsilcileri olarak, değişmeyen gündem haline gelen ‘deprem’i artık değiştirmemiz, ülke olarak depremi risk olmaktan çıkarmamız gerektiği inancını taşıyoruz. Artık büyük yıkımlar yaşamamak, hayati risk taşıyan binalardan kurtulmak için kentsel dönüşümün zaruri hale geldiğini biliyoruz. Kentsel dönüşümün asıl amacına ulaşması için kamunun, ilgili sektörlerin ve toplumun tüm kesimlerinin el birliğiyle çaba göstermesi gerekiyor. Bu işi başarmak için bir güven iklimi içerisinde gerçek anlamda bir takım çalışması yapmak gerekiyor. Ülkemiz bu takım çalışmasını, altyapısını geliştirmek için çok iyi yaptı. Kamu-özel iş birliğiyle Türkiye’nin hastaneleri, havalimanları, otoyolları, haberleşme ve enerji altyapısı dünya standartlarının üzerine çıktı. Şimdi önümüzde ülkemizin üstyapısını yani yapı stokunu yenilemek var, bunu da doğru kurgulanmış bir kamu-özel iş birliği modeliyle yapabiliriz ve bu süreçte şehirlerimizdeki kentsel kaliteyi artırma fırsatını da değerlendirerek yaşam kalitemizi yükseltmemiz mümkün.”
‘Riskli yapı yapanlara telafi imkanı doğdu’
İNDER Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi Durbakayım: “Sektörde iş yapan müteahhitlerin samimiyetle kendilerine, mevcut 5-6 milyon riskli yapının oluşmasında katkılarının olup olmadığını sorması gerekir. Riskli yapı yapanların, verdikleri bu zarar için telafi imkanı doğmuştur. Bireysel hataların yanı sıra, sistemin boşluk ve eksiklerinden faydalanan zümrelerin yarattığı tahribatın bedellerinin de tüm müteahhitlik sektörüne ödetilmesi de büyük haksızlık olur. Bu zümrelerin de vicdan muhasebelerini yaparak varsa bir borçları, bu seferberlik onların borçlarını ödemeleri için bir fırsat olacaktır.”
‘Finansman çözümleri etkin şekilde çalışılmalı’
KONUTDER Yönetim Kurulu Başkanı Z. Altan Elmas: “İzmir ve Elazığ depremleri gösteriyor ki bize yıkılan ya da hasarlı binaların tamamı 1999 öncesi inşa edilenler. Aslında son 20 yılda yapılaşma sağlam temellere oturmuştur. Bu nedenle kentsel dönüşümü hızlandırmalıyız. Ancak kentsel dönüşümün önündeki en büyük engellerden biri sektörün tüm sistemi finanse etmesi gerektiği yönündeki yanlış bakış açısıdır. Dönüşümün önünün açılması adına finansman çözümleri etkin şekilde çalışılmalıdır. Kentsel dönüşümü hızlandırmak adına hak sahiplerinin kat karşılığı vererek dönüşüm yapma talebinden, kendilerinin maliyeti karşıladığı, devletin de bu durumu teşvik ettiği bir sisteme geçilmesi gerekmektedir.”
‘Mühendislik ve mimarlık hizmetlerinde tecrübe bazlı seçim olmalı’
TürkMMMB Başkanı Başkanı A. Süreyya Ural: “Ülkemizin hangi bölgesinde olursa olsun, her şiddetli deprem haberini aldığımızda yüreğimizin ağzımıza gelmediği ve sadece maddi hasarlarla ilgili endişelerin hâkim olduğu bir hayatımız olması hiç de hayal edilemez bir durum değil. Çözüm hem Kamu hem özel sektör yapılarında mühendislik ve mimarlık hizmetlerinin fiyat ve maliyet odaklı değil kalite ve tecrübe bazlı bir seçim yöntemi ile temin edilmesi ve yatırımların ilk planlama aşamasından başlayarak doğru ve yetkin mühendislik yaklaşımları kullanılarak yürürlükteki yönetmelik ve yapı standartlarına uygun şekilde projelendirilmesi, detaylandırılması ve inşaatların bağımsız denetim/kontrollük hizmetleri eşliğinde yapılmasıdır. Kısaca, müşavir mühendislik ve mimarlık hizmetlerinin kurduğumuz medeniyetin her alanında ve kademesinde önemli bir hizmet alanı olduğunun önemi göz ardı edilmemelidir.”
‘Kaynaklarımızı güvenli yapılara sahip olmaya ayırmalıyız’
Türkiye İMSAD Tayfun Küçükoğlu: “Kentsel dönüşüm eylem planına göre önümüzdeki 5 yılda 1,5 milyon konutun dönüşmesi hedefleniyor. TÜİK verilerine göre konut başına 3,4 kişi düşmesinden yola çıkarak hesapladığımızda, günümüzde 6,7 milyon riskli konutta 22 milyon vatandaşımızın yaşadığını görüyoruz. Kamunun 1,5 milyon konutun kentsel dönüşümüne destek için bugünkü fiyatlarla kira ve taşınmaya ortalama 28 milyar TL, konut üretimine ise 280 milyar TL kaynak aktarması gerekecek. Ancak ülkemizin de sınırlı kaynakları olduğunun farkındayız. Dolayısıyla, binalarımızda deprem güvenliği konusunda tüm ümidimizi ucuz kredilere ve kentsel dönüşüm desteklerine bağlamadan, bilinçli hareket ederek, kendi kaynaklarımızı da zorlamamız gerekiyor.”
‘Sorumluluk sınırlarının belirlenmesine ihtiyaç duyuluyor’
İNTES Başkan Vekili Enes Olpak: “Deprem sorunumuzu çözebilmek için, mühendislik biliminin doğrularını taviz vermeden uygulamak zorunda olduğumuzu unutmamalıyız. Deprem riski yüksek bölgelerde yapım işlerini ekonomik, mali, mesleki ve teknik yeterlilikleri en üst seviyede olan, sadece A grubunda yer alan ve mesleki yeterlilik belgeli işçiye sahip firmaların üstlenmesi gerekmektedir. Çözüm bekleyen bir diğer alan, müteahhit, şantiye şefi, yapı denetim, yerel yönetimler, kamu kuruluşlarının sorumluluk sınırlarının belirlenmesi ve netleştirilmesine duyulan ihtiyaçtır. Sorumluluk sisteminin etkinleştirilmesinin adalet reformunun bir parçası kabul edilmesi gerektiğini düşünüyor, bununla beraber etkin bir sistemin yapılacak mevzuat değişikliklerinin sistemin bütünü üzerindeki etkilerinin analiz edilmesi ve ilgili kesimlerle istişare süreçleriyle işleyebileceğine inanıyoruz.”
‘Geleceğin planlanması yönünde önemli sorumluluklar üstleneceğiz’
YDKB Başkanı Tekin Saraçoğlu: “Ülkemizin içinde bulunduğu konjonktürde inşaat sektörü zor günler yaşamaktadır. Bu çerçevede gerek doğal afetlere karşı alınacak olan, gerek ekonomik önlemler bugününün ve geleceğinin planlanması yönünde büyük önem taşımaktadır. Sektörün önde gelen sivil toplum kuruluşları olarak, bu konuda önemli sorumluluklar üstlenileceğine ve bu platformda bulunan tüm üyelerin değerli katkılarda bulunacağına olan inancımızla çalışmalarda başarılar diliyoruz.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Kışa karşı gözleri koruyacak öneriler

Kış aylarının gelmesiyle gözlerimiz açısından değişik ve zorlu bir dönem başladı. Özellikle havaların soğumasıyla zamanımızın daha büyük bir bölümünü iç mekanlarda geçirmeye başladık, soğuk geçen kış nedeniyle de evlerimizi ve iş yerlerimizi daha az havalandırır olduk. Ev ve iş yerlerimizin ısıtılması nedeniyle iç mekanlarda var olan nem miktarı belirgin biçimde azaldı. Özellikle denize uzak, karasal iklimin hakim olduğu yerlerde yaşayanlar bu değişimi daha da yakından hissetmeye başladı. Acıbadem Ankara Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Uğur Emrah Altıparmak kışın ve soğuğun göz sağlığımızı olumsuz etkileyebileceğini belirterek korunma yöntemleri hakkında bilgi veriyor..
Hava değişimlerinin sonucu olarak gözlerde kuruluk hissi başladığını söyleyen Prof. Dr. Uğur Emrah Altıparmak, gözlerimizde batma, yanma ve kaşıntı gibi şikayetler oluşabileceğini bazı kişilerde ise ara sıra bulanık görmeler şeklinde mevsim değişikliğinin kendini hissettirdiğini aktarıyor. “Mesleği gereği bilgisayar ve benzeri ekran kullanmak zorunda olanlarımız, ayrıca gözlerini daha az kırptılar” diyen Prof. Dr. Uğur Emrah Altıparmak sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Bunu farkında olmadan, sadece işlerine daha çok konsantre olurken yaptılar ve gözlerini ortalama 4-5 kez daha az kırptılar. Bu nedenle gözlerinde kuruluk şikayetlerinde artma hissedenler olduğu gibi, ilk kez bu tür şikayetlerle tanışanlarımız da oldu. Buna benzer kuruluk şikayetleri olan kişiler için en doğrusu tabii ki en yakınınızdaki göz hekiminize danışmak olacaktır.”
“Gözlerinizi nemlendirmeyi ihmal etmeyin”
Bu tarz şikayetler ile başvuran ve göz kuruluğu tespit edilen hastalarda ilk seçeneğin suni gözyaşı damlaları olduğunu aktaran Prof. Dr. Uğur Emrah Altıparmak “Hastamızın muayene bulguları ve şikayetleri bize hangi ilacı tercih etmemiz gerektiği konusunda yol gösterici oluyor. Bunun dışında mümkün olduğunca ev ve işyerinin havalandırılması ve ortamdaki nem miktarının artırılmasına yönelik tedbirler (nemlendiriciler, kalorifer peteklerinin üzerine bir tas içinde su konması gibi) de hastalarımıza öneriyoruz” diyor. İşi gereği uzun süre ekrana bakmak zorunda olanların sık sık ara vermesi gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Uğur Emrah Altıparmak, “Bu aralarda ekrandan başka bir yere bakarak göz kırpmayı hatırlamalarını öneriyoruz. Bütün bu önerilere rağmen şikayetleri fazla olan hastalarımızda bir farklı tedavilere yöneliyoruz” diye devam ediyor.
Karın yağdığı bölgelerde güneş gözlüğü kullanılmalı
“Kış aylarına özgü başka bir durum da özellikle kar yağışı ve karın yerde çok kaldığı bölgede yaşayanları ilgilendiriyor” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Uğur Emrah Altıparmak, sözlerini şöyle noktalıyor:
“Bilindiği gibi kar örtüsü var olan güneş ışınlarını bir ayna gibi yansıtarak gözümüze güneşin zararlı mor ötesi ışınlarının daha çok ulaşmasına neden oluyor. Bu nedenle karın yoğun olduğu bölgelerde, özellikle güneş ışınları da varsa mutlaka koruyucu güneş gözlüğü kullanmalarını öneriyoruz. Böylece güneş ışınlarının hem kısa hem de uzun vadede zararlı etkilerinden kaçınmamız mümkün oluyor.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

‘Arpalık’ iddialarına karşı, İstanbul örneği

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, CHP İl Başkanı’nın ‘belediye şirketleri arpalığa döndü’ şeklindeki iddialarını, İstanbul Büyükşehir Belediyesi şirketlerinden verdiği örnekle çürüttü. Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin 8 şirketi olduğunu ve huzur haklarının 1250 TL olduğunu belirten Başkan Aktaş, “İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 28 iştirakinde Yönetim Kurulu Başkanlarına net 14.200 TL, Yönetim Kurulu Başkanvekillerine net 8.950 TL, Yönetim Kurulu Üyelerine net 4.950 TL huzur hakkı veriliyor. Hakkı huzurları sanki buralar arpalıkmış gibi anlatmanın etik olmadığını, ahlak dışı bir hareket olduğunu düşünüyorum” dedi.
BURSA – Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi’nin Kasım ayı toplantısı Başkan Alinur Aktaş’ın başkanlığında yapıldı. Meclis toplantısının başında ülke ve kent gündemini değerlendiren Başkan Alinur Aktaş, CHP İl Başkanı’nın Büyükşehir Belediyesi iştiraklerine yönelik iddialarına açıklık getirdi. ‘Belediye şirketleri arpalık oldu’ şeklindeki iddiaları yalanlayan Başkan Aktaş, “Sırf Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı yıpratmak, sırf Cumhur ittifakına zarar vermek adına bir hamle olduğunu düşünüyorum. Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin 8 tane iştiraki vardır. Ben göreve geldiğimde 10 taneydi. 8 şirkette 63 tane yönetim kurulu üyesi var. Ben göreve geldiğimde hakkı huzurlar sadece 750 TL idi. Son yaptığınız genel kurullarda 1.250 TL’ye çıkarıldı. Sanki burası AK Parti’nin ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin çiftliğiymiş gibi bir algıyı asla kabul etmiyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 28 tane iştiraki var. Yönetim Kurulu Başkanlarına net 14.200 TL, Yönetim Kurulu Başkanvekillerine net 8.950 TL ve Yönetim Kurulu Üyelerine net 4.950 TL huzur hakkı veriliyor. Dolayısıyla oraya ayda birkaç kez toplantıya gelen, bununla alakalı telefon açan, vaktini ayıran bu insanlara, cep telefonu faturasını veya arabasının yakıtı karşılığı olarak o minik minik hakkı huzurlarını sanki buralar arpalıkmış gibi anlatmanın etik olmadığını, ahlak dışı bir hareket olduğunu düşünüyorum. Sanki bunu burada bir haksızlık, hukuksuzluk, bir hırsızlık varmış gibi sağda solda anlatmak çok ayıptır. Bursa’nın serencamı bozmaktan başka bir şey değildir” diye konuştu.
Provokasyon yapmayın
Konuşmasında 1050 konutlarla ilgili olarak İYİ Parti İl Başkanı’nın yaptığı açıklamada değinen Başkan Aktaş, bu konuda da gerçeklerin çarpıtıldığını söyledi. 1050 konutlara çok gittiğini, dert edindiği konuyu Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum’a taşıdığını ifade eden Başkan Aktaş, “Bu şehri seviyorsanız provokasyon yapmayın. Bu şehri seviyorsanız hakikatleri, olacak şeyleri konuşun. Olmayacak şeylerle milletin aklını falan karıştırmayın. Akpınar mahallemizde yaklaşık 430 dönümlük alanda adı her ne kadar 1050 Konutlar olsa da 2230 konutun olduğu bir yer burası. 1985 – 90’lı yıllarda yapılmış, artık deyim yerindeyse 99 öncesi yapıldığı için ekonomik ömrünü tamamlamış veya tamamlamak üzere olan, hatta iki binanın da riskli yapı şerhi alınmış. Bu binalardan bir tanesi boşaltılmış, diğeri de boşaltma arifesinde olan ama diğer binalarda da bu 30-35 yılın yorgunluğu ile artık çatlakların çok net bir şekilde görüldüğü bir yer. Fakat kötü emsal, emsal olmaz. Biz doğru yapmakla mükellefiz. ‘Ben metrekareye metrekare istiyorum. 35 yıllık binama da sıfır bina istiyorum’ yaklaşımıyla hareket ederseniz bu çok sağlıklı bir şey değil. Şu an oradaki emsal 1.70 – 1.75. Konuyu ilgili bakanımıza taşıdık, bir ön çalışma yapıldı, bir avam proje çıkarıldı. Oradaki dernek başkanı ve üyelerden oluşan 8 kişi ile ben Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bizzat gittim” dedi.
Proje kabul edilmedi
1050 konutlara yönelik olarak Bakanlık tarafından hazırlanan projenin detaylarını da anlatan Başkan Aktaş, zemin artı 5 kat olmak kaydıyla ve hak sahiplerine çıkarılacak 100 – 150 bin TL’lik bedelin de 12 yıl vade ile ödenmesine imkan sağlandığını hatırlattı. Proje kapsamında hak sahiplerine 1,5 yıl kira yardımı da önerildiğini ifade eden Başkan Aktaş, “Evet 100 – 150 bin TL vereceksiniz ama 650 – 700 bin liralık daire sahibi olacaksınız. Biz bunu istemiyoruz dediler. Tamam o zaman teklifinizle gelin dedik. Gelen teklif konut artı ticaret.. Konutta 2.8 emsal, ticarette de 3.9 emsal ortalama 3,5 emsal civarında. Arkadaşlar bizim böyle bir şey kabul etmemiz mümkün değil. Eğer bu konuda bir yaklaşım ortaya koyacaksak bana göre siyasi mülahazalardan uzak bir yaklaşım ortaya koymamız lazım. Arabamızı 30 yaşından 0 yaşına indirirken bir bedele katlanıyoruz. Elbisemizi, ayakkabımızı, ev eşyamızı yenilerken nasıl bir bedel ödüyorsak, kusura bakmayın ama mevcut kanunlar çerçevesinde bunları en uç noktasına kadar zorlayarak yine aynı şekilde bu yaklaşım ortaya koymamız lazım. Şehrin hayrına ve menfaatine olan, bu şehrin geleceğine dönük olan her türlü görüş ve öneri hangi siyasi partiden, hangi sivil toplum kuruluşundan gelirse gelsin başımızın tacıdır. Bunu tüm samimiyetimle söylüyorum. Ama kasıtlı ve art niyetli yaklaşımları da asla kabul etmediğimiz ifade etmek istiyorum” diye konuştu.
Ayın personeli; itfaiye ekibi
Bu arada Büyükşehir Belediyesi’nde ayın personeli olarak İzmir depreminin ardından bölgeye gidip aralıksız 5 gün arama kurtarma çalışmalarında görev alan 23 itfaiye personeli seçildi. Bayraklı bölgesinde Emrah Apartmanı, Doğanlar Apartmanı ve Rızabey Apartmanı enkazlarında görev alan tüm personel adına teşekkür belgesi itfaiye personeli Şükrü Kibar’a verildi.
Özel bir şirkette genel müdür olarak çalışan, 2011 yılından bu yana da Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığında gönüllü itfaiyeci olarak çalışan 46 yaşındaki Melih Öztürk de ayın vatandaşı seçildi. Halen gönüllü itfaiyeciliğe devam eden Öztürk, bu süreçte birçok büyük yangın, orman yangını ve trafik kazalarında görev aldı.
BURSA – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Kekik yağının içindeki öz Carvacrol virüslere karşı koruyor.

Zürih Üniversitesi yaptığı araştırmada, kekik yağının içindeki carvacrol hammaddesinin, çörekotu ve üzüm çekirdeği yağının, corona virüsünün DNA zincirini parçalayarak virüsü tamamen yok ettiğini, ortaya çıkardı. Bu bilgiyi uluslararası 46 farklı üniversite de yaptığı araştırma sonucu onayladı.
AR-GE çalışmalarında kekik özünün bu şifalı özelliklerine yoğunlaşan L’actone Covid-19 pandemi sürecinde AR-GE çalışmalarını ürün haline getirerek L’actone Life markesı altında Carvacrol ürününü duyurdu.
Ağız spreyi, el dezenfektanı, soft jel ve çay formunda piyasaya sürülen Carvacrol, başta Covid-19 olmak üzere pek çok virüsün DNA zincirini parçalayarak etkisiz hale getiriyor.
Neden kekik yağı özü?
Kekik yağının özünde carvacrol hammaddesi bulunuyor. Bu hammaddenin, virüsleri yok eden ve iyileştirici özelliği var. Kekik, geçmişten bugüne çoğu kültürde ağrı kesici, detoksifikasyon ve daha birçok terapötik alanda kullanılan bir bitki. Aynı zamanda antimikrobiyal etkisi sayesinde mikropları güvenli bir şekilde ortadan kaldırıyor.
Kekik Yağının İçindeki Mucize Madde Carvacrol’un Faydaları
* Bağışıklık sistemini güçlendirir.
* Virüslerin DNA zincirini kırar ve yok eder.
* Solunum yolu enfeksiyonlarına karşı korur.
* Yaraların iyileşme sürecini hızlandırır.
* Dipraksi tedavisinde etkilidir.
* Sindirim sistemini güçlendirir.
* Kanser hücrelerinin oluşumunu durdurur.
* Kalp krizi ve diğer kalp rahatsızlıkları riskini azaltır.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

İYİ Partili Başkan Demir, provokasyonlara karşı uyardı

İYİ Parti Edirne İl Başkanı Ekrem Demir, İYİ Parti 2. Olağan Genel Kurulu sonra oluşturulmak istenen provokasyonlara karşı uyarı yaparak, “Dava arkadaşlarımın bu oyunlara gelmemelerini Genel Başkanımızın emrinde ‘Millet bizi çağırıyor’ sözünün gereği olarak İYİ Parti iktidarında Türk milletini buluşturmak için sonuna kadar mücadele edeceğiz” dedi.
İYİ Parti Edirne İl Başkanı Ekrem Demir, yaptığı açıklamada; oluşturulmak istenen provokasyonun arka planına işaret ederek, “20 Eylül 2020 pazar günü yapılan İYİ Parti 2.Olağan Büyük kurultayımızın ardından ortaya çıkan delegenin iradesine karşı oluşturulan provokasyonlar, partimizin son günlerde Türk halkı tarafından benimsenmesi ve iktidarın alternatifi olarak görülmesini hazmedemeyen, iktidara yakın medya ve basın yayın kuruluşları tarafından ısıtılıp ısıtılıp gündemde tutulmaya çalışılması, bu işin arka planında AKP’nin olduğu aşikar görünüyor” dedi.
MİLLET BİZİ ÇAĞIRIYOR…
Partilileri oyunlara gelmemeleri konusunda uyaran Başkan Demir, “Buna bağlı olarak GİK üyesi seçilemeyen arkadaşlarımız da farkında olmadan İYİ Parti delegasyonuna ve iradesine saygı duyacakları yerde, bu kirli oyunları kuranların oyuncağı olmalarını hayretler içinde izliyoruz. İYİ Parti kadrolarının iktidar hedefine ulaşmasına bu ucuz ve kirli oyunlar engel olamayacağı gibi bizlerin ne kadar doğru bir şey yaptığımızı da tescillemiştir. Bu mihvalde tüm dava arkadaşlarımın bu oyunlara gelmemelerini Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in emrinde ‘Millet bizi çağırıyor’ sözünün gereği olarak İYİ Parti iktidarında Türk milletini buluşturmak için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Ne mutlu Türküm diyene!” ifadelerini kullandı.
EDİRNE – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Covid 19’a Karşı 12 Ülkeden Eşzamanlı Kalp Sağlığı Dayanışması

12 farklı ülkeden 13 kardiyoloji uzmanı, 14 saat boyunca Covid-19’a karşı anlamlı bir dayanışma örneği sergiledi. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu İtalya, İngiltere, Hindistan, Almanya, Japonya, Amerika Birleşik Devletleri, Tayvan, Suudi Arabistan, Fransa, Şili ve Brezilya’nın önde gelen girişimsel kardiyoloji uzmanları, canlı yayında sırayla gerçekleştirdikleri CTO işlemleri ile hastaların tam tıkalı damarlarını açtı. Covid-19 sürecinde konu ile ilgili farkındalık oluşturmak için düzenlenen “CTO Dünya Turu” organizasyonunda ayrıca “Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi” ile birlikte virüs nedeniyle zor dönemlerden geçen ülkeler için bağış kampanyası başlatıldı. Bu önemli organizasyonda ülkemizi Memorial Bahçelievler Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ömer Göktekin temsil etti.
Etkinlik ayrıca girişimsel kardiyoloji uzmanlarının faaliyetlerine geri dönmesi, eğitim programlarını sürdürmesi ve kalp hastalarının tedavilerine devam etmesi amacıyla anlamlı bir başlangıcı hedefliyor. Zorlu pandemi sürecinde üst düzey eğitim ve tedavileri sürdürebilmek için duyulan yeni bir yol haritası ihtiyacı ve süreci destekleyici uyum mesajı yayma amacıyla hayata geçen organizasyon, aynı zamanda dijital bir bağış kampanyası ile koronavirüs mücadelesinde ön plana çıkıyor.
Girişimsel kardiyoloji konusunda başarılı çalışmaları ile tanınan Prof. Dr. Ömer Göktekin duygularını “Dünyadaki milyonlarca insanın yaşamına olumsuz etki eden covid-19 bazı bölgelerde kontrol altına alınabildi ancak halen pek çok ülkede zorlu mücadeleler devam ediyor. Biz de bu tablo içerisinde üzerimize düşeni yapmak istedik. Bu değerli organizasyonda Türkiye’den bizim seçilmemiz apayrı bir gurur oldu ve bunun bir parçası olmaktan onur duyuyoruz” sözleri ile ifade etti.
Canlı yayında tam tıkalı damarları açılan 51 yaşındaki elektrik mühendisi Fatih Emin İnci ise iyileşme sürecini şu sözlerle anlattı: “8 aydır yürürken göğüs ağrısı yaşıyordum. Yapılan anjiyo işleminde tam tıkalı damar tespit edildi. İlk olarak bypass önerilmişti ancak ben ameliyat olmak istemedim. Araştırmalarımız sonucu Prof. Dr. Ömer Göktekin’e ulaştık. Tam tıkalı damarıma stent takılması için anjiyoya girdim. Aynı zamanda işlem esnasında canlı yayın yaptılar. Uyanıktım ve duyduğum kadarıyla işlemim iyi geçmiş. İşlemden sonra Ömer Hocamız da tam tıkalı damarı tamamen açtıklarını ve işlemin çok güzel geçtiğini söyledi. İşleme girmeden önce covid-19’a farkındalık yaratmak amacıyla bir canlı yayın yapılacağını öğrendim ve böyle bir etkinliğin parçası olmaktan mutlu oldum. Bizim de bu şekilde bir katkımız oldu. Şu an kendimi çok iyi hissediyorum.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)