“MLPCareGrubu”nun 25 yıllık bilgi ve birikiminin devamı olarak, 21. Yüzyıl Anadolu Vakfı tarafından 2015 yılında kurulan ve 5 yıl gibi kısa bir zamanda; özellikle gerçekleştirdiği ARGE yatırımları, kurumsal sosyal sorumluluk projeleri ve uluslararası kurumsal ilişki ve projelerle dikkat çeken İstinye Üniversitesi (İSÜ), ilgi çekici bir KSS projesine daha imza atıyor.
Üniversitenin “Beslenme ve Diyetetik Bölümü” ve “Sürekli Eğitim Merkezi” tarafından, “Zeytinburnu Belediyesi Aile, Kadın Destekleme ve Engelliler Merkezi (AKDEM)” iş birliğinde; toplumun beslenme konusundaki farkındalık düzeyinin geliştirilmesini amaçlayan online eğitim serisi projesi hayata geçiriliyor. Eğitim serisinin ilki, 21-25 Aralık 2020 tarihleri arasında düzenlenecek.
Konuyla ilgili bir açıklama yapan İSÜ Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Funda Elmacıoğlu, özellikle pandemi süreci ve sokağa çıkma kısıtlamaları nedeniyle evlere kapanmak zorunda kaldığımız, evlerimizin okul ve işyerlerimiz haline geldiği böyle bir dönemde, sağlıklı beslenmenin çok daha hayati hale geldiğinin altını çizerek, “Bu konuda hedef kitlemiz ev kadınlarımızdır. Açıkçası toplumumuzun en cefakar kesiminden bahsediyoruz. Türk anneleri olarak, hem çocuk yetiştiriyoruz, hem evleri çekip çeviriyoruz hem de para kazanmak için çaba sarf ediyoruz. Kısacası, her anlamda yaşamın odağındayız. Kadınlarımızın, annelerimizin farkındalığını artırmak, toplumun genelinin farkındalığını artırmak anlamına geliyor. Bu projeyi başka belediyelerle de gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.” dedi.
Projenin nasıl işleyeceğine dair somut bilgiler de veren Elmacıoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: ‘’Online gerçekleşecek olan eğitimlerimizden isteyen herkes ücretsiz olarak yararlanabilecek. Eğitimlerde; bağışıklık sistemimizi güçlendirecek beslenme önerileri, Koronavirüs’e karşı doğru beslenme, pandemi nedeniyle ortaya çıkan beslenme değişiklikleri ve aşırı beslenmeden korunma yöntemleri gibi konular değerlendirilecek.’’
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Etiket arşivi: Beslenme
Koronavirüs Hastalarına Güç Veren Beslenme Önerileri
Koronavirüs vaka sayıları her geçen gün artarken, test sonucu pozitif çıkan bireylerin beslenme düzeninde dikkat etmesi gereken kurallar her geçen gün daha fazla önem kazanıyor. Hastalığın bağışıklık sisteminin gücüyle yakından ilişkisi artık herkes tarafından biliniyor. Bağışıklığı güçlü tutmak için ise en doğru yol sağlıklı bir beslenme düzeninden geçiyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uz. Dyt. Nihan Yakut, koronavirüs hastalarının beslenme düzeninde dikkat etmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.
Tüm besin ögelerini içeren diyetler tercih edilmeli
Koronavirüs testi pozitif çıkmış ve tedavi sürecinde olan bir kişinin en temel ihtiyacı, tüm besin öğelerinin olduğu ve çeşitlilik içeren bir diyet uygulamasıdır. Et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, meyve, sebze, kurubaklagil, tahıl ve yağlı tohumların olduğu bir beslenme örüntüsü bu süreçteki güçlü bağışıklık için olmazsa olmazlardandır. Tüm besin öğeleri dengeli şekilde tercih edilmeli, mümkün olduğunca doğal içerikler kullanılmalıdır. Kilo verme sürecindeyken virüse yakalanan bireylerin çok düşük kalorili ve eksik besin öğeleri bulunan diyetleri bırakması önemlidir. Bu dönemde vücudun yeterli ve dengeli beslenmesini sağlayabilecek ihtiyacın tamamını karşılayabilecek dengeli diyetler uygulanmalıdır.
Günde en az 2 litre su tüketiminin tedavideki yeri çok önemli
Testi pozitif olan ve tedavisi başlayan bireyler mevsimine uygun taze meyve, sebze tüketmeye özen göstermelidir. Diyet planı tüm besin öğelerini içermelidir. Tamamen doğal besinlerden yararlanılmalı, yoğun katkı maddesi içeren besinlerden kaçınılmalıdır. Bu süreçte kesinlikle ihmal edilmemesi gereken nokta sıvı tüketimidir. Günde en az 2 litre sıvı tüketimi, hastalıkla savaşan bedeninizin toksinlerini atması için oldukça önemlidir.
Bu besinlerden uzak durun!
Bu dönemde yapılacak en büyük hata, boş karbonhidrat kaynaklarını yoğun tüketmektir. Basit şeker ve şerbet içeren besinler, ağır yemekler, ateşle temas ederek pişen besinler, fast food gibi gıdalar, alkol ve sigaradan uzak durulmalıdır.
Bu vitamin ve minerallerle koronavirüsü yenin
Koronavirüs tedavi sürecinde bedenimizin tüm vitamin ve minerallere ihtiyacı vardır. Özellikle bir besin grubu veya öğesi kurtarıcı nitelik taşımaz. Tam anlamıyla sağlıklı beslenme için her bir besin öğesi günlük beslenmede yer almalıdır. Buna nazaran azami ölçüde mutlaka alınması gereken besin öğeleri A, C, D ve E vitamini, selenyum ve çinko mineralleridir. Yağlı tohumlar, önemli miktarda E vitamini, çinko ve selenyum içermektedir. Bu nedenle gün içinde fındık, badem, ceviz tüketilmelidir. C vitamini kaynağı olan turunçgiller her gün mutlaka yenmelidir. Yeterli A vitamini alımı ve güçlü bir bağırsak florası için çözünür ve çözünmez lifler, tam tahıllı besinler ve sebzelerden yeterli düzeyde alınmalı, kefir, yoğurt, turşu, sirke gibi fermente gıdalar diyet içerisinde yer almalıdır. Ihlamur, adaçayı gibi bitki çayları boğaz enfeksiyonu yoğunsa zencefil eklenerek tüketilebilir. D vitamini koronavirüs ile ilgili önemli araştırmalara konu olan bir vitamindir. Ancak doktor onayı olmadan alınması ve kullanılması risklidir. D vitamini preparatları kullanımı için de hekime danışılmalıdır.
Belirtisiz atlatıyor olsanız da ağır egzersizlerden kaçının
Covid pozitif bireylerde egzersiz semptomlara bağlı değişiklik göstermelidir. Eğer yoğun kas ağrıları ve ateş varsa egzersiz yapılmamalı, daha çok dinlenmeye zaman ayrılmalıdır. Ateşin olduğu durumlarda egzersiz vücut ısısını artırarak hastalık seyrini ağırlaştırabilir. Hafif semptomlu veya semptomsuz şekilde geçiriliyorsa, düşük tempolu egzersizler yapılabilir. Yoğun egzersiz programlarından kaçınılmalıdır. Yumuşak pilates bantlarından destek alınarak kas gruplarını çalıştırmaya yönelik egzersizler veya hava sirkülasyonu olan bir odada yürüyüş yapılabilir. Yürüyüş bandı bulunuyorsa günlük 20- 30 dk. yavaş tempolu yürüyüşler yapılabilir. Egzersiz vücuda hala güçlü olduğunu hatırlatan önemli bir aktivitedir.
Koronavirüs en çok yorgunluğu seviyor
Bağışıklığı güçlendirmek; yeterli uyku, egzersizin eşlik ettiği bir yaşam, dengeli ve kaliteli bir diyet ile mümkündür. Bunlar bağışıklık sistemi bir puzzle gibi düşünüldüğünde olmazsa olmaz, bulunmadığında da bütünü bozan parçalar gibidir. Koronavirüs en çok yorgunluğu sevmektedir. Özellikle bedensel yorgunluklar bu sürede en az indirilmeli, uyku için ayrılan süre artırılmalıdır. Günlük ortalama 8 saat uyku uyunmalı ve mümkünse uyku hijyenine önem verilmelidir. Beden ve zihin, yeteri kadar dinlenirse kendini çok daha iyi yenileyebilir. Egzersiz yapılabildiği ölçüde hafif olarak muhakkak her gün tekrar edilmeli, sağlıklı kişiler için mümkünse açık ve geniş alanlarda, koronavirüs tedavi sürecinde ise evde düzenli şekilde yapılmalıdır. Bağışıklığın en önemli unsurlarından olan beslenme için, eğer kişilerin sürekli dışardan yemek yeme veya fast food tüketme alışkanlığı varsa veya sık sık öğün atlanıyorsa bu alışkanlıklar hızlıca değiştirilmelidir.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Koronavirüs Geçirenler İçin Önemli Beslenme Önerileri
Son dönemlerde Covid 19 ile ilgili yapılan çalışmalar, virüse yakalanıp iyileştikten sonra tekrar hasta olunabildiğini ortaya koyuyor. Bu sebeple koronavirüsü atlatmış kişilerin de bulaş yollarına çok dikkat etmesi ve bağışıklık sistemini güçlendirmesi gerekiyor. Vücut direncini artırmanın en önemli yollarından biri de sağlıklı ve dengeli bir beslenme düzeninden geçiyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uz. Dyt. Aslıhan Altuntaş, koronavirüs hastalığını atlatmış kişilerin beslenme düzeninde dikkat etmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.
Günlük sıvı tüketimi akciğerler için çok önemli
Koronavirüse yakalanıp atlatan kişilerde özellikle akciğerde nem tutabilmek için günlük sıvı tüketiminin minimum 2.5 litre olması çok önemlidir. Diğer sıvılar suyun yerine geçmeyeceği için ve telafisi başka sıvılarla yapılamadığından, sıvı alımını yalnızca su ile yapmak önemlidir.
Bu dönemde pancarı sofralarınızdan eksik etmeyin
Özellikle bu dönemde bağışıklık açısından oldukça önemli meyve ve sebzeler bulunmaktadır. Bunların başında rengi mor olanlar gelmektedir. Örneğin pancar, mucize besin olarak adlandırılan en önemli sebzelerimizden biridir. Pancarın içeriğindeki mor rengi veren antosiyaninlerin fazla olması, aynı zamanda folik asidin yüksek değerde bulunması bağışıklık sisteminde ve yaşam döngüsü adı verilen metilasyon döngüsünde yer aldığı için çok değerlidir. Çok hafif haşlayarak ya da çiğ olarak salatalarda kullanılabilir, turşusu da yapılabilir. “Pancar kvass” adı verilen tarifle günlük sıvı şeklinde şalgam suyuna benzer bir şekilde tüketilebilir. Ancak mutlaka haftada en az 4 gün, mümkünse her gün pancar sofralarda bulundurulmalıdır. Bununla birlikte mor havuç da tıpkı pancar gibi güçlü antioksidan etkisi olan sebzelerdendir. Mor havucu da yine ara öğün olarak normal havuç gibi yiyebilmek mümkündür. Salatalara da eklenebilir. Tuz miktarı doğru ayarlanarak şalgam suyu şeklinde tüketilebilir. Yemeklerin yanında değil de ara öğünlerde tüketilmesi özellikle tavsiye edilmektedir.
Basit karbonhidratların tüketimini sınırlandırın
Eğer günlük beslenmemizde basit karbonhidrat dediğimiz; şeker, tatlı, pirinç, beyaz undan yapılan hamur işleri, fast food besinler var ise bunları haftada en fazla 3 kere ile sınırlandırmak gerekmektedir.
Rengarenk sebzelerin gücünden faydalanın
Tüm besin gruplarını 4 şekilde ayırarak ilk başta bol renkli ve çeşitli sebze tüketmek, günde 2 porsiyonu aşmayacak şekilde farklı renkte meyveleri seçmek önemlidir. Tahıl grubunda beyaz un değil, tam tahıllı unlar olması önemlidir. Protein gruplarında günlük ihtiyaç eğer hala enfeksiyon devam ediyorsa yüksektir. Ancak enfeksiyon geçtiyse normal günlük tüketilmesi gereken proteini tüketmek yeterlidir. Protein grubu olarak ise balık önceliktir. Sonrasında hindi eti gelir. Kırmızı et ise haftada en fazla 4 öğünle sınırlandırılmalıdır. Yoğurt ve kefirden de protein desteği alınması gerektiği unutulmalıdır. Son olarak ise en dikkat edilmesi gereken grup yağlar ve şekerlerdir. Yağ olarak özellikle ceviz, fındık, fıstık, zeytinyağı gibi besinlerde sağlıklı yağlar bulunur ve bunlar E vitamini yönünden zengindir. E vitamini de çok kuvvetli bir antioksidandır. Günlük 1 avuç kadar, ortalama 40-50 gramı geçmeyecek şekilde kuruyemiş tüketilebilir. Bunun daha fazlasının ne kadar sağlıklı yağlar da olsa yağ olduğu unutulmamalıdır. Şekerli gıdalarda ise her ne kadar pekmezin, balın en doğalı olsa da bu besinlerin basit şeker olduğu unutulmamalı, herhangi bir kronik hastalık yok ise günlük 1 çay kaşık miktarı aşılmamalıdır. Ancak genellikle en fazla haftada 2-3 kere kahvaltıda 1’er tatlı kaşığı şeklinde sınırlandırılması gerekir.
Enfeksiyon sürecinin ardından beslenme düzeni normale dönebilir
Enerji verici gıdalar olarak algılanması gerekenler kesinlikle şeker, bal, pekmez, tatlı gibi basit karbonhidratlar değildir. Genel olarak vücutta halihazırda bir enfeksiyon varsa vücudun enerji ihtiyacı artmaktadır. Bu ihtiyacı karşılayacak en önemli besin grubu sebzelerdir. Örneğin daha fazla salata tüketilmelidir. 3 öğüne de farklı renkleri içeren sebzelerin mutlaka koyulması gerekir. Meyveler antioksidan lif, vitamin ve mineral açısından çok değerlidir. Ancak aynı zamanda şeker içerdikleri unutulmamalıdır. Meyveler, günde erkekler için 3, kadınlar içinse 2 porsiyon olarak tüketim limitinde önerilmektedir. Protein ihtiyacı enfeksiyon sürecinde artar ancak enfeksiyon atlatıldıysa günlük alınması gereken besin tüketimi yeterli olacaktır. Eğer birey enfeksiyon sürecindeyse ve halihazırda enerji düşük ise o zaman örneğin günde ortalama tüketilmesi gereken 2 dilim peynir ise, enfeksiyon sürecinde bu miktar 4 dilime çıkabilir. Ya da günlük ortalama kadınlar için 3, erkekler için 5 köfte yeterlidir. Ancak enfeksiyon sürecinde 6-7 köfte miktarına çıkarılabilir. Protein alımı 1-2 porsiyon artırılabilir.
Koronavirüsle mücadelede en önemli kahramanlar D ve C vitaminleri
Koronavirüste D vitamini alımı çok önemlidir. D vitamini düzeylerinin mutlaka kontrol ettirilerek, düşüklük var ise bunun giderilmesi için gerekli replasman tedavisinin yapılması gerekmektedir. Normal aralıkta ise bile kilogram başına hesaplanacak şekilde D vitamini takviyesi uzmanlara danışılarak mutlaka alınmalıdır. D vitamini besinlerden çok fazla alınamamaktadır. Güneşten faydalanılabilir ancak çok ciddi bir düşüklük varsa mutlaka hekim kontrolünde takviye yapılması gerekmektedir. C vitamini takviyesi de büyük öneme sahiptir. Ancak C vitamininde günlük alım düzeyinin üzerine çıkılmamalıdır. Bu değer ortalama 500 miligramdır. Bu miktar, günlük sebze ve meyveler düzenli tüketildiğinde zaten alınmaktadır. C vitamininde ise en etkili besinler daha çok turunçgiller diye bilinir ancak yeşil sivri biberin C vitamini içeriği turunçgillerden daha fazladır. Bu nedenle günlük olarak yeşil sivri biberlerden ya da kırmızı acı biberlerden tercih edilebilir.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Kınık: “56 bin kişilik beslenme kapasitesiyle İzmir’deyiz”
Ege denizi açıklarında meydana gelen ve İzmir’de yıkıma sebep olan deprem sonrası ekiplerini bölgeye gönderen Türk Kızılay, hazırladığı yemeklerle depremzedelerin beslenme ihtiyacını gideriyor. Kızılay, afet uzmanlarıyla şehir merkezinde dört noktada ve Seferihisar’da hizmet verirken depremzedelere gerekli olan hijyen malzemelerinin hazırlığını da yaparak bölgeye sevke başladı.
İzmir’in etkilendiği deprem sonrası arama kurtarma çalışmaları sürerken Kızılay ekipleri de İzmir’in içinde 4 noktada ve ayrıca Seferihisar’da depremzedelere beslenme desteğinde bulunuyor. Bölgede çalışmalarda bulunan ekiplerin ihtiyaçlarını da gideren Kızılay, bir yandan da ihtiyaç duyulabilecek malzemelerin sevkini gerçekleştiriyor. Covid-19 pandemisinin yaşandığı bu günlerde hijyen malzemelerinin hazırlığını yaparak sevk eden Kızılay, depremin ruhsal etkileri içinse psikososyal destek ekiplerini bölgeye gönderdi.
“Kızılay olarak seferber olduk”
Kızılay’ın deprem bölgesinde şubeleri, gönüllüleri ve afet uzmanlarıyla depremzedelere hizmet için çalıştığını belirten Türk Kızılay Genel Başkanı Dr. Kerem Kınık, “Şuanda afetin akut fazında müdahale çalışmaları, arama ve kurtarma çalışmaları devam ediyor. Kızılay olarak bizde İzmir, Adana, Düzce, Ankara, İstanbul, Denizli, Afyon bölgelerimizden çok sayıda personel, beslenme ile barınma ekipmanı taşıyan araç, bölgedeki şubelerimiz ve gönüllülerimizle beraber seferber olduk. Sahada yaklaşık 56 bin 300 kişilik bir beslenme kapasitesi oluşturuldu. Şu anda Kızılay 5 bin kişi, 3 STK toplamı 11 bin kişi/öğün çorba dağıtımı gerçekleştiriyor. Sahada 79 personel, 70 gönüllü olmak üzere 149 kişi aktif görev yapıyor. Alanda 5 İkram aracı, 5 Mobil Mutfak, 3 Sahra Mutfak mevcuttur. Bununla birlikte 7 öncü araç ile 17 çeşitli görevde aracımız hizmet veriyor. Türk Kızılay’ın tüm Türkiye beslenme kapasitesi 265 bin 800 kişi/öğündür. Toplam kapasiteden 209 bin 500 kişi/öğün kapasite ihtiyaç durumunda bölgeye sevk edilmek üzere hazır durumda bekliyor. İzmir’de on binlerce kişiye hizmet verebilecek çadır kapasitemiz de hazır tutuluyor. AFAD koordinasyonunda Valiliğimiz bünyesinde oluşturulan kriz merkezinde de arkadaşlarımız ihtiyaç tespitleri ve kapasiteleri hazır duruma getirmeye devam etmekteler. Şuan itibariyle arama kurtarma ağırlıklı yürütülen bölgelerdeki çalışan personellerin beslenme ihtiyaçları, evine giremeyen ya da evi hasarlı vatandaşlarımızın beslenme ve barınma ihtiyaçları Kızılay afet ekiplerimiz, gönüllülerimiz ve şubelerimiz tarafından sahada gideriliyor. Psikososyal destek ekiplerimiz çalışıyor. Özellikle pandemi sürecinde bu afete yakalandığımız için pandeminin kendi riskinin de bu süreçte yönetilmesi gerekiyor. Hem arama kurtarma ve insani yardım faaliyetinde bulunan personeller açısından hem de vatandaşlarımız açısından kişisel koruyucu ekipman ihtiyacı olacağı düşünülerek Kızılay bu malzemelerin sahaya sevkiyatını gerçekleştirdi. Bu anlamda vatandaşlarımızın pandemi hijyen kitleri ihtiyaçları da karşılanmış olacak. Diğer taraftan bölgeye olası ihtiyaçlar, insani yardım ve lojistik ihtiyaçlar için de ekstra personel ve fiziksel kapasite kurulumu gerçekleştirildi.” dedi.
“Sokakların, caddelerin açık kalması gerekiyor”
Özellikle Ege fayları artçıların büyük, sık ve sürekli olabilen özellik taşıdığını dile getiren Kınık, “Bundan sonraki, belki bir ay devam edebilecek süreç içerisinde sarsıntılar hissedilebilir. Vatandaşlarımız kolonlarında, kirişlerinde fiziksel anlamda çatlaklar görüyorlarsa bu akut dönemde, ilk 72 saatte evlerine girmesinler. İlgililerden gelecek talimatları beklesinler. Özellikle arama kurtarma yapılan bölgelerin yollarının açık tutulması gerekiyor. Bizlerinde şahit olduğu her an yaralılara ulaşma ve onların hastanelere sevki söz konusu olabiliyor. Dolayısıyla sokakların, caddelerin açık kalması gerekiyor. Vatandaşlarımızın kesinlikle araçlarıyla dışarı çıkmamaları gerekiyor.” diye konuştu.
“Herhangi bir kan ihtiyacı bulunmamakta”
Kızılay’ın kan hizmetleri noktasında bölgeye ilave olması için stok sevkiyatı yaptığını anlatan Genel Başkan Kınık, “Bölgede herhangi bir kan ihtiyacı bulunmamakta. Vatandaşlarımız bu anlamda da müsterih olabilirler. Beslenme ve barınma ihtiyaçlarında olası bir artış için de civar bölgelerdeki afet birimlerimiz teyakkuz halinde. Bu anlamda araçlara yüklenmiş malzemelerimiz hazır beklemektedir. Depremde hayatını kaybetmiş olan vatandaşlarımıza Cenan-ı Hak’tan rahmet diliyoruz. Yaralılara acil şifalar diliyoruz. Durumu ağır olan ve ameliyatta olanlar var. Milletimiz güçlüdür, devletimiz güçlüdür. Birbiriyle dayanışmasını bilen bir toplumuz. Bu acılar atlatılır ama bu yaşadığımız ve yaşayacağımız gerçekliğe, afet gerçekliklerine birlikte hazır olmamız gerekiyor.” ifadesinde bulundu.
İzmir’deki gelişmeleri takip eden Türk Kızılay, ihtiyaç olması durumunda takviye ekiplerini bölgeye yönlendirecek.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Gezegenimizin sağlığı için “Sürdürülebilir Beslenme”
Sağlıklı bir toplumun inşasında büyük rol üstlenen diyetisyenler, 8-11 Ekim 2020 tarihlerinde gerçekleştirilen 9. Ulusal Sağlıklı Yaşam E-Kongresi’nde bir araya geldi. Yayla Agro Sağlıklı Beslenme Departmanı Diyetisyeni Nihal Tunçer, Acıbadem Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü tarafından organize edilen kongrede diyetisyenlerle buluştu. Tunçer, sağlıklı ve dengeli beslenme tanımının genişletilerek sağlıklı, dengeli ve sürdürülebilir beslenme şeklinde yeniden ele alınması ile gezegenimizin sağlığını koruyabileceğimize dikkat çekti.
Diyetisyenlerin her yıl büyük bir ilgi ile takip ettiği ve birçok alandan uzman konuşmacının yer aldığı kongrede, Yayla Agro ekibinden Diyetisyen Nihal Tunçer, “Sürdürülebilir Beslenme” başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi. Tunçer, konuşmasında besinlerin tarladan tabağa, üretim aşamasından tüketime kadar geçirdiği süreçte, bireyler ve gezegen sağlığı üzerindeki etkilerine değindi.
Dünyamızın doğal kaynakları hızla tükenirken ve küresel ısınmanın olumsuz etkileri her geçen gün daha fazla hissedilirken beslenme tercihlerimiz ile hem kendi sağlığımız hem de gezegenimizin sağlığını korumak elimizde. Yayla Agro’nun gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmayı hedeflediğini belirten Diyetisyen Nihal Tunçer, sanal ortamda düzenlenen 9. Ulusal Sağlıklı Yaşam E-Kongresi’ndeki “Sürdürülebilir Beslenme” başlıklı konuşmasında bu alandaki son gelişmelerin yanı sıra sürdürülebilir beslenmenin nasıl olması gerektiğine dair önemli bilgiler aktardı.
Birleşmiş Milletler 2016 yılında açıkladığı 17 maddelik sürdürülebilirlik kalkınma amaçlarını aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 170’den fazla ülkede eylem çağrısı başlattı. 2030 yılına kadar gerçekleşmesi hedeflenen amaçlardan ikincisi “açlığa son”, üçüncüsü ise sağlıklı ve kaliteli yaşamın en temel ayağı olan sürdürülebilir beslenme olarak belirlenmiş durumda.
Sürdürülebilir beslenmenin sağlık ve çevre açısından en iyi tercih olduğunu belirten Yayla Agro Sağlıklı Beslenme Departmanı Diyetisyeni Nihal Tunçer, Sürdürülebilir Beslenmeyi şöyle tarif etti: “Sürdürülebilir beslenme; bireyin sağlığını ve iyilik halini tüm yönleri ile geliştirirken çevresel etkisi düşük olan besin tercihleridir. Bunun yanı sıra sürdürülebilir bir beslenmenin diğer özellikleri; erişilebilir, maliyeti karşılanabilir, güvenilir, eşitlikçi ve kültürel olarak kabul edilebilir beslenme örüntüleridir.”
Sağlıklı, dengeli ve sürdürülebilir bir beslenme…
Tunçer, konuşmasında bireylere sağlıklı bir yaşam konusunda rehberlik eden diyetisyenlerin “sürdürülebilir beslenmeyi” klinik uygulamalarına nasıl dahil edecekleri konusuna da değindi ve “Sağlıklı beslenme tanımının, yeterli ve dengeli beslenmeden öte genişletilerek yeterli, dengeli ve sürdürülebilir bir beslenme planı olması gerekiyor. Besinlerin üretimden tüketime her aşamasında dünya üzerindeki doğal kaynakları hızla tüketirken yaptığımız yanlış seçimler küresel ısınmayı daha da artırıyor. İklimi ilgilendiren her alanda sorumluluk alma zamanımız geldi. Diyetisyenler olarak ilk amacımız klinikte danışanlarımıza temel sürdürülebilir beslenme basamaklarını açıklamak ve bu doğrultuda besin seçimlerini düzenlemektir” diyerek besin seçimlerimizin gezegen sağlığına etkisine dikkat çekti.
Diyetisyen Nihal Tunçer, 9. Ulusal Sağlıklı Yaşam E-Kongresi’ndeki konuşmasını şu sözlerle bitirdi: “Sürdürülebilirliğe hizmet ederken bireysel seçimlerimizin yanı sıra gıda sektöründe yer alan firmaların temel amacı insan sağlığına hizmet etmek ve gezegen sağlığını korumak olmalıdır. Yayla Agro olarak özellikle Birleşmiş Milletlerin belirlediği hedeflerden en önemlisi olan obeziteden besin ögesi yetersizliğine kadar uzanan malnütrüsyonun farklı formları ile mücadele ederken gezegen sağlığını da koruyup gelecek nesillere daha yaşanılabilir bir dünya bırakmayı hedefliyoruz.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Bitkisel bazlı beslenme trendinin yükseleni margarin
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bitkisel bazlı beslenme trendi yükselişte. Bu rüzgardan tamamen bitkisel yağlardan oluşan ve tüm bitkisel ürünlerde olduğu gibi kolesterol içermeyen margarin de olumlu etkileniyor. Bilimsel olarak trans yağ içermediği kanıtlanmış, doymuş yağ asidi oranı neredeyse sıvı yağlar kadar olan margarin, hayvansal bazlı yağları tüketmek istemeyenlerin de tercihi oluyor.
Bitkisel yağlardan üretilen margarin, hem insan sağlığı hem de gezegenimizin sağlığı için ön plana çıkan bitkisel bazlı beslenmeye paralel olarak yükselişini sürdürüyor. Bitkisel bazlı her gıdada olduğu gibi kolesterol içermeyen, bu yüzden de kolesterolüne dikkat etmek isteyenlerin tercihi olan margarin, hayvansal gıdalara alternatif olarak da sofralarda daha fazla yer almaya başlıyor.
Doymuş yağ oranı sıvı yağlardan farklı değil
Doğada bulunan katı veya sıvı tüm yağlar hem doymuş hem de doymamış yağ asitleri içeriyor. Zeytinyağının 100 gramı 14-17, ayçiçek yağının ise 11 gramı doymuş yağ içerirken, kase margarinin 100 gramı neredeyse sıvı yağlarla aynı oranda, 14 gram doymuş yağ içeriyor. Yüksek doymuş yağın, kolesterolü artırıcı etkisi olduğu biliniyor. Bitkisel sıvı yağlar ve margarinler hem bitkisel kaynaklı olmaları hem de düşük doymuş yağ oranları sayesinde kolesterolü artırmayan yağlar olarak öne çıkıyor. Hayvansal yağların aksine margarin trans yağ içermemesiyle de tercih ediliyor. Türkiye’de uygulanan ileri teknolojiyle gönüllü olarak başlatılan bir uygulama ile AB’den 14 yıl önce başlayan trans yağsız margarin üretimi sayesinde ülkemizde üretilen margarinlerde trans yağ bulunmuyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Doğurganlık ve Gebelik Sağlığı için Beslenme ve Vitaminlerin Önemi
Günümüz dünyasında kadınlar iş hayatında erkekler kadar etkin. Buna bağlı olarak sağlıklı ve dengeli beslenmeden ödün verilebiliyor ve buna vitamin ve minerallerin yetersiz alımı söz konusu olabiliyor. Sağlıklı bir gebelik geçirerek doğum yapmak, her anne adayının hayalidir. Gebelik oluşmadan önce anne adaylarının bu yoğun tempoya hazırlanmaları ve vücutlarının ihtiyaç duyduğu vitamin değerlerini sağlamaları gerekir. Bu nedenle hamilelik öncesi vücudun doğru hazırlanması, dengeli beslenme ve uygun takviyelerin alınması dikkat edilmesi gereken bir konudur.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Recai Pabuçcu, dengeli beslenme, stresten uzak bir yaşam ve uygun vitamin alınmasının doğurganlıktaki önemi hakkında “Embriyo, gelişimini tamamlayabilmek için gereksinim duyduğu tüm bileşenleri annenin vücudundan sağlar. Bu esnada hem fiziksel hem de ruhsal sağlık oldukça kritiktir. Sağlıklı bir gebelik için başlangıçtan itibaren sağlıklı bir döllenme ve tutunma gereklidir. Bu dönemde hem ruhen hem de fiziken tam bir iyilik halinde olunması, stresten uzak kalınması, yeterli sıvı alımı ve gerekli takviyelerin alınması çok önem taşır. Özellikle tiroid ve diğer hormonların sağlıklı olması, d vitamini düzeyinin mevsime göre normal sınırlarda bulunması ve sadece gerekli vitaminlerin alınması, bu süreci ciddi anlamda olumlu olarak destekler. Gereksiz vitamin alımı ve kontrolsüz şekilde bitkisel ilaçların kullanılması ise tam tersi ve olumsuz bir etkide bulunabilir, sağlığı bozabilir. ‘’ dedi.
Besinler içerdikleri vitamin ve mineraller sayesinde besleyicidirler. Günümüzde hazır gıdaların içerdiği katkı maddeleri ve özellikle paketlenmiş ve işlenmiş şeker içeren gıdaların aşırı tüketimlerinin olumsuz etkileri nedeniyle toplum sağlığı tehdit altındadır. Mevsimine uygun meyve ve sebze tüketilmemesi durumunda beslenmemizi mutlaka gözden geçirmemiz gerekiyor. Eksikliği ortaya konulmuş vitamin ve minareller dışında gereksiz takviyelerden kaçınmak gerekiyor. Özellikle gebelik planlayan anne adaylarının ise sigaradan uzak bir yaşam benimsemeleri, stresten kaçmaları, temel hormonlarına baktırmaları, altta yatan hastalıkları var ise tedavi ettirmeleri ve gebelikten önce sadece folik asit desteği almaları tavsiye ediliyor.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Recai Pabuçcu, anne adaylarının vitaminleri takviye şeklinde almalarını önermiyor. Bunun yerine yediklerine ve içtiklerine dikkat ederek çok daha sağlıklı olunabileceğini belirtiyor.
Peki hamilelik öncesinde ve hamilelikte hangi vitaminlere ihtiyaç var ve bu vitaminler hangi yiyeceklerden alınabilir?
Folik Asit
Hamilelikle ilgili en önemli vitaminlerin başında folik asit, diğer adı ile B9 vitamini gelir.
Folik asit; bebeğin sinir sisteminin gelişmesinde, DNA sentezinde ve hücre bölünmelerinde görev alır. B vitamini grubundan bir bileşen olması sebebiyle suda çözünür ve vücutta depolanamaz. Bu nedenle günlük olarak takviye edilmelidir. Özellikle yeşil yapraklı sebzelerde ve tam tahıllarda yüksek miktarda folik asit bulunur. Ispanak, brokoli, avokado, yeşil mercimek, karaciğer, yumurta sarısı, barbunya, kuşkonmaz bu besinlerin başında gelir.
D vitamini
Yağda çözünen vitaminler arasında yer alır. Özellikle üreme hormonlarının sentezlenmesinde ve kemik sağlığında büyük rol oynar. Bebeklerin gelişimi ve bağışıklık sistemi üzerinde de önemli etkileri bulunur. Bu nedenle eksikliğinde gebelik öncesinden başlanarak takviye edilmelidir. D vitamini eksikliği besin ve takviye yoluyla giderilmeye çalışılsa da tamamen ortadan kalkmayabilir. Sadece gebelik öncesinde ve sırasında değil, sonrasında ve hayatın her döneminde D vitamince zengin gıdalarla beslenmeye dikkat edilmelidir. Patates, yumurta, balık (ton balığı, uskumru, somon), istiridye, mantar ve süt ürünlerinde bulunur.
Omega-3 Yağ Asitleri
Omega 3 vücutta üretilemeyen ve mutlaka dışarıdan alınması gereken bir besin maddesidir. Omega-3, gebelik öncesi kullanıldığında anne ve bebeğin bağışıklığını kuvvetlendirmeye yardımcı olur, bebeğin organlarının oluşumunu ve gelişimini destekler. Omega-3 açısından zengin besinlerin tüketimi ya da takviye alarak bu dönemde vücudun ihtiyacı karşılanmalıdır. Somon, uskumru, sardalya gibi yağlı soğuk su balıkları, keten tohumu, chia tohumu, ceviz, semizotu, soya fasulyesi ve avokadoda bulunur.
E vitamini
Bu vitamin gelişmekte olan yumurta hücresinin etrafındaki sivida bolca bulunduğundan vücuttaki eksikliği üreme potansiyeli üzerinde olumsuz etkiye sahiptir. Benzer şekilde eksikliğinin farelerde fertiliteyi olumsuz etkilediği labovatuar deneylerinde gösterilmiştir.
Erkeklerde ise E vitamininin sperm kalitesini arttırdığı bilinmektedir.
Güçlü bir anti oksidan olan E vitamini hem erkekler hem de kadınlar için üremenin yanısıra genel sağlık açısından da son derece önemlidir.
B vitaminleri
Tüm B grubu vitaminler yumurtlama işlemini kolaylaştıran maddelerdir. Özellikle B6 vitamini gebeliği yerinde tutan ana madde olan ve düşüklerin ve erken doğumların engellenmesi amacıyla sıklıkla reçete edilen progesteron hormonunun kandaki doğal düzeyinin artmasına yardım eder. Muz, fıstık, ay çekirdeği, yeşil sebzeler, baklagiller (nohut, mercimek, fasulye), hayvansal gıdalar (et ve et ürünleri, yumurta, peynir, süt, yoğurt), deniz ürünleri (ahtapot, somon, ton balığı) ve kuru yemişlerde bulunur.
Çinko
Bebek sahibi olmak isteyen erkekler için çinko çok önemlidir çünkü hem sperm hareketliliğini hem de sperm kalitesini arttırmada ciddi etkisi vardır. Çinko kadınlar için de önemli bir mineraldir. Hamile kalmak çoğu kadın için çok zor değildir ancak hem ilk defa bebek sahibi olmaya çalışanlarda hem de bunun için bir süredir uğraşan ve tedavi alanlarda beslenme şekli ve önerileri yardımcı olabilir. Kırmızı et, kabak çekirdeği, fındık, fasulye, süt ürünleri, tahıllar, ıstakoz, yengeç ve istiridye çinko bakımından oldukça zengindir. Ancak istiridye gibi deniz ürünleri tüketilecek ise iyi pişirilmesi gerekir.
A Vitamini
A vitamini, yağda eriyen bir vitamin olup, karaciğerde depolanır. Bebeğinizin embriyonik gelişimi, hücre büyümesi, göz, kalp ve kulak gelişimi için önemlidir. Ayrıca sağlıklı bir cilt, iç zarlar, enfeksiyonlara dayanıklılık, kemik gelişimi ve yağ metabolizması için de gereklidir. Bu çok önemli fitobesin hormonların düzenlenmesine yardımcı olur. Havuç, kavun, balkabağı, tatlı patates, ıspanak, brokoli, lahanada bulunur. Yüksek dozlarda almanın zararları akılda mutlaka tutulmalı.