Etiket arşivi: önemli

Güçlü bağışıklık her zamankinden önemli!

Hızla yaygınlaşan Covid-19 enfeksiyonuna kış aylarının vazgeçilmez hastalığı grip de eklenince bağışıklık sistemimizin her zamankinden çok daha güçlü olması şart. Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman “Şunu unutmamalıyız ki bağışıklık sistemimiz bizi koruyan ve diğer birçok sistemle entegre halde çalışan bir sistem. Hele de bugünlerde bu kompleks sistemi ayakta tutabilmenin en önemli yollarından biri sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek. Dengeli beslenmenin yanı sıra egzersiz ve kaliteli uyku sağlıklı bir yaşamın yapı taşlarını oluşturmakta” diyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman, pandemi sürecinde bağışıklığımızı güçlendirmek için beslenmenin 9 kuralını anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
 
Çeşitli beslenin
Bağışıklık sisteminin güçlenmesinde vitamin ve mineraller büyük önem taşıyor. Ancak tek bir vitamin ve mineralle bu faydayı sağlamak mümkün değil. O nedenle vitamin ve minerallerin hepsinden faydalanabilmek için mutlaka çeşitli beslenmeye özen gösterin. Örneğin bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkileri bulunan çinko; buğday, badem, et, yumurta, süt gibi ürünlerde bulunurken; C vitamini daha çok taze meyve ve sebzelerde bulunuyor. Yine bağışıklık sisteminin güçlenmesi üzerine etkisi bulunan E vitamini ise ceviz, fındık, badem ve balık türlerinde bulunuyor.
 
Yeterli protein tüketin
Diyette protein eksikliğinin bağışıklığı baskıladığı ve enfeksiyonlara maruziyeti arttırdığı bilimsel çalışmalarda gösterilmiştir. Özellikle vegan veya vejetaryen kişilerde temel olarak eksikliği görülen makro besin grubu proteinlerdir. Yine et grubu besinlerden haz etmeyen ve sık et tüketemeyen kişilerin tahıl ve bakliyatları kombinleyerek tüketmesi yaklaşık et kalitesinde protein ortaya çıkaracaktır. Nohut ve bulgur pilavı, peynir ve tahıllı ekmek gibi kombinasyonlar kaliteli protein kombinasyonlarıdır. Bu besinlerden birinde var olup diğerinde var olmayan protein yapı taşları birleştiğinde neredeyse tüm protein yapı taşlarını bünyesinde barındıran et kalitesine yaklaşmış olur.
 
Hekiminiz öneriyorsa takviye alın
Özellikle diyet sürecinde kalori kısıtlaması yaparken ne yazık ki alınması gereken bazı besin ögelerinin de eksik alımı söz konusu oluyor. Bu durumda kişi günlük tüketmesi gerekenin oldukça altında vitamin-mineral alıyor olabilir. Bu anlamda bu eksiklikleri telafi etmek için hekiminize veya diyetisyeninize danışarak multivitamin takviyeleri alabilirsiniz.
 
B grubu vitaminlerini ihmal etmeyin
B grubu vitaminleri doğru immün yanıt oluşumunda oldukça önemlidir. Ayrıca B grubu vitaminleri suda eriyen vitaminlerdir, vücutta depolanmadıklarından günlük olarak düzenli şekilde alınmaları gerekir. B kompleks grubuna dahil olan B1, B2, B3, B5, B6, B9, B12 vitaminlerinden her biri tahıl, et, süt, yeşil sebzeler gibi çok farklı kaynaklarda çeşitli miktarlarda bulunduğundan bu vitaminleri yeteri kadar almak ancak beslenme tarzını çeşitlendirmek ile mümkün olacaktır. Bu nedenle tek tip beslenmekten kaçının.
 
Sigarayı bırakın
Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman “Yapılan bilimsel çalışmalar; sigaranın sağlığa zararlarını tartışmasız ortaya koyuyor. Bağışıklık sistemi zayıfladığında enfeksiyonlara yatkınlık artıyor. Bağışıklık sistemini olumsuz etkileyebilecek her faktör bu dönemde özellikle dikkate alınmalı. Sigara bağışıklığı zayıflatmasının yanı sıra kandaki C vitamini seviyesini de düşürüyor. Sigarayı bırakmak çok önemli.” diyor.
 
Diyet yapıyorsanız Akdeniz diyetini tercih edin
Kilo vermek için her geçen gün yeni bir diyet akımı ortaya çıkmakta. Ancak birçoğu çok kısıtlı kalori içeren ve birçok besin ögesi bakımından yetersiz beslenme önerileri içerebiliyor. Bilimsel literatürde adı sıklıkla geçen ve bireylerin sağlığını sürdürmesinde en olumlu etkileri bulunan beslenme modeli Akdeniz diyeti olarak görülüyor. Akdeniz diyeti kırmızı eti çok daha düşük oranda içerirken, meyve, sebze, yağlı tohumlar, tam tahıllar ve balık tüketimini teşvik ediyor.
 
Besin hazırlama aşamalarında dikkatli olun
Bağışıklık sistemini destekleyen ve taze meyve, sebzelerde bulunan C vitamini; bakır, demir özellikle paslanmış demir gibi yüzeylerle ve uzun süre hava ile temas ettiğinde C vitamini oksidasyonu meydana gelir. Bu nedenle C vitamini kayıplarından korunmak için C vitamini içeren sebze ve meyveler hava ile teması önlemek adına çok küçük parçalara bölünmemeli, besin hazırlama aşamasında sadece paslanmaz çelik ve güvenilir plastikler kullanılmalı. Paslanmaz çelikten yapılmayan metal meyve sıkacaklarında da benzer vitamin kayıpları söz konusudur. Ayrıca çok hızlı dönerek meyveleri sıkan aletlerde meydana gelen ısı ile birlikte de C vitamini kaybı meydana gelmektedir.
 
Meyve sebzeleri bekletmeden tüketin
C vitamini suda eriyen bir vitamin olduğu için pişirme suyuna geçer, hava ile temasta ise oksitlenerek aktivitesi azalır. Bu anlamda meyve ve sebzeleri hava ile uzun süre temasına izin vermeden tüketin. Örneğin mandalinayı, portakalı soyar soymaz bekletmeden tüketin.
 
Kahvaltı yapmayı ihmal etmeyin
Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman “Sabahları mutlaka kahvaltınızı yapın. Ancak kahvaltıda poğaça, börek, salam, sosis gibi bağışıklığı azaltıcı yiyecekler yerine yumurta, peynir, zeytin, salatalık, yeşillik gibi bağışıklığınızı kuvvetlendirici besinler tüketin. Bakteri, virüs ve patojenik mikroorganizmaların neden olduğu enfeksiyonlara karşı koruyucu etkisinin olduğu çalışmalarda gösterilen Beta-glukan alımı için; haftada bir iki kez; kahvaltıda yulaf meyve karışımları ya da omletinize ekleyerek mantar tüketebilirsiniz. Beta-glukan; yulaf unu, yulaf ezmesi, tam tahıl ürünler ve mantarda bulunan; hücresel bağışıklığı uyaran güçlü bir aktivatördür.” diyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Ekmel Nuri Baydur: “Türkiye Pandemiyi Emsal Bir Biçimde Yönetti, Lojistik Altyapısının Gücü Önemli Rol Oynadı”

Türkiye’nin gıda ve gastronomi kültürünü dünyaya duyuran, dünyanın ve bölgenin güçlü iş birliği platformları arasında yer alan Uluslararası Gıda Ürünleri Teknolojileri Fuarı – WorldFood Istanbul’un, “Gıdaya Erişim: Kriz zamanlarında Gıda Tedarik Zinciri” başlıklı panelinde tarımın geleceği ele alındı.
Uluslararası Gıda Ürünleri Teknolojileri Fuarı – WorldFood Istanbul, tarımın tüm süreçlerini ele alarak devam ediyor. Doğuş Restaurant Entertainment and Management (d.ream) iş birliğinde gerçekleştirilen, d.ream Tedarik Zinciri ve Satınalma Direktörü Volkan Yazar’ın yönettiği “Gıdaya Erişim: Kriz zamanlarında Gıda Tedarik Zinciri” isimli günün ikinci paneline, Migros Ticaret A.Ş. Meyve Sebze ve Et Pazarlama Direktörü Ekmel Nuri Baydur, Nebyan Doğal Kurucu Ortağı Nazlı Uyanık Yıldız ve Kök Projekt Kurucu Ortak ve CEO Semi Hakim katıldı.
“Vatandaşımız Ürün Bulmada Sıkıntı Yaşamadı”
Pandeminin hiç kimse için bilinmeyen bir tecrübe olduğunu hatırlatan Migros Ticaret A.Ş. Meyve Sebze ve Et Pazarlama Direktörü Ekmel Nuri Baydur, Türkiye’nin bu dönemi emsal bir biçimde yönettiğini, ancak bazı ülkelerde de ciddi sıkıntılar yaşandığını hatırlattı.
“Vatandaşlarımız ürün bulmada bir sıkıntı yaşamadılar. Bu da tüketici nezdinde önemli bir motivasyon sağladı. Tabi burada üretim ülkesi olmamızın çok önemli bir avantajı oldu. Biz de herkes gibi bu süreçte emniyet stoklarımızı üst seviyeye çıkardık” diyen Baydur, Türkiye’nin lojistik altyapısının sahip olduğu gücün bu süreçte önemli katkı sağladığını paylaştı.
Tüketici Psikolojisi İhtiyaç Yerine Stoklamaya Yöneldi
Sağlık sektörü gibi gıda sektörünün de durmadığını ancak tüketici tarafında ihtiyacı karşılama yerine stok psikolojisi ile hareket edildiğini belirten Nebyan Doğal Kurucu Ortağı Nazlı Uyanık Yıldız ise, sokağa çıkma yasaklarını takiben sahip oldukları talebin dörde katlandığını belirtti: “Hep şu soru ile karşılaşırdık: Yarın iki katı bir talep gelse nasıl karşılayabilirsiniz? Ancak süreci çok iyi ve planlı bir şekilde yöneterek, bir gün bile geciktirmeden ürünleri zamanında müşterilerimize ulaştırdık.”
2014 yılında çıktıkları yolda Karadenizli, geleneksel yöntemlerle tarım yapan üreticilerle çalıştıklarını, “sıfır ziyan” yaklaşımı izlediklerini hatırlatan Yıldız, “Planlı bir satın alma sürecimiz var. Ancak pandemi ile birlikte biz de planlarımızı güncelledik. Üretici birliğimizin dışına çıkmak zorunda kalmadık, ya da kaynağı bilmediğimiz yerlere gitmeye ihtiyaç duymadan talepleri karşıladık” sözleri ile sorunsuz bir süreç yönetimi gerçekleştirdiklerinin altını çizdi.
Gıda Girişmcilerine Her Anlamda Destek
Kök Projekt Kurucu Ortak ve CEO Semi Hakim ise günümüzde bir trend haline dönüşen gıda girişimciliğin ödeme sisteminden sosyal platformlarla ilişki yönetimine aslında pek çok bacağının olduğunun altını çizdi.
Gıda, tarım ve su sektöründe çalışan girişimcileri destekleyecek platformlar tasarladıklarını belirten Hakim, “Şirketler, kamu kurumları, yatırımcı fonları, sivil toplum örgütleri ile iş birlikleri ya da girişimcilerin kendilerini ifade edebileceği kanalların kurgulanmasına yardımcı oluyoruz. Tüm bu süreçlerdeki amaçlarımızdan biri kıymetli bir alanda adım atan girişimcilerimizi güçlendirmek. Çünkü gıdanın geleceği için inisiyatif alan bireylerle çalışıyoruz” dedi.
“Gıdaya Erişim: Kriz zamanlarında Gıda Tedarik Zinciri” paneli ile birlikte fuarın ikinci gün panelleri de sona erdi.
WorldFood Istanbul 28 Kasım 16:00’ya Kadar TÜYAP’ta Sürüyor
Fuarın ilk gününden itibaren son anına kadar sürecek olan “Show Mutfağı Tarif Atölyeleri”nde, Şef Somer Sivrioğlu’nun da yer alacağı, birbirinden özel etkinliklerde bu dönem daha da önem kazanan bağışıklık sistemimizi destekleyecek gıdalardan oluşan tariflerin yanı sıra, tarımda ve mutfakta sürdürülebilir yaklaşımların nasıl uygulanacağı ve önemi ele alınacak.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Koronavirüs Geçirenler İçin Önemli Beslenme Önerileri

Son dönemlerde Covid 19 ile ilgili yapılan çalışmalar, virüse yakalanıp iyileştikten sonra tekrar hasta olunabildiğini ortaya koyuyor. Bu sebeple koronavirüsü atlatmış kişilerin de bulaş yollarına çok dikkat etmesi ve bağışıklık sistemini güçlendirmesi gerekiyor. Vücut direncini artırmanın en önemli yollarından biri de sağlıklı ve dengeli bir beslenme düzeninden geçiyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uz. Dyt. Aslıhan Altuntaş, koronavirüs hastalığını atlatmış kişilerin beslenme düzeninde dikkat etmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.
Günlük sıvı tüketimi akciğerler için çok önemli
Koronavirüse yakalanıp atlatan kişilerde özellikle akciğerde nem tutabilmek için günlük sıvı tüketiminin minimum 2.5 litre olması çok önemlidir. Diğer sıvılar suyun yerine geçmeyeceği için ve telafisi başka sıvılarla yapılamadığından, sıvı alımını yalnızca su ile yapmak önemlidir.
Bu dönemde pancarı sofralarınızdan eksik etmeyin
Özellikle bu dönemde bağışıklık açısından oldukça önemli meyve ve sebzeler bulunmaktadır. Bunların başında rengi mor olanlar gelmektedir. Örneğin pancar, mucize besin olarak adlandırılan en önemli sebzelerimizden biridir. Pancarın içeriğindeki mor rengi veren antosiyaninlerin fazla olması, aynı zamanda folik asidin yüksek değerde bulunması bağışıklık sisteminde ve yaşam döngüsü adı verilen metilasyon döngüsünde yer aldığı için çok değerlidir. Çok hafif haşlayarak ya da çiğ olarak salatalarda kullanılabilir, turşusu da yapılabilir. “Pancar kvass” adı verilen tarifle günlük sıvı şeklinde şalgam suyuna benzer bir şekilde tüketilebilir. Ancak mutlaka haftada en az 4 gün, mümkünse her gün pancar sofralarda bulundurulmalıdır. Bununla birlikte mor havuç da tıpkı pancar gibi güçlü antioksidan etkisi olan sebzelerdendir. Mor havucu da yine ara öğün olarak normal havuç gibi yiyebilmek mümkündür. Salatalara da eklenebilir. Tuz miktarı doğru ayarlanarak şalgam suyu şeklinde tüketilebilir. Yemeklerin yanında değil de ara öğünlerde tüketilmesi özellikle tavsiye edilmektedir.
Basit karbonhidratların tüketimini sınırlandırın
Eğer günlük beslenmemizde basit karbonhidrat dediğimiz; şeker, tatlı, pirinç, beyaz undan yapılan hamur işleri, fast food besinler var ise bunları haftada en fazla 3 kere ile sınırlandırmak gerekmektedir.
Rengarenk sebzelerin gücünden faydalanın
Tüm besin gruplarını 4 şekilde ayırarak ilk başta bol renkli ve çeşitli sebze tüketmek, günde 2 porsiyonu aşmayacak şekilde farklı renkte meyveleri seçmek önemlidir. Tahıl grubunda beyaz un değil, tam tahıllı unlar olması önemlidir. Protein gruplarında günlük ihtiyaç eğer hala enfeksiyon devam ediyorsa yüksektir. Ancak enfeksiyon geçtiyse normal günlük tüketilmesi gereken proteini tüketmek yeterlidir. Protein grubu olarak ise balık önceliktir. Sonrasında hindi eti gelir. Kırmızı et ise haftada en fazla 4 öğünle sınırlandırılmalıdır. Yoğurt ve kefirden de protein desteği alınması gerektiği unutulmalıdır. Son olarak ise en dikkat edilmesi gereken grup yağlar ve şekerlerdir. Yağ olarak özellikle ceviz, fındık, fıstık, zeytinyağı gibi besinlerde sağlıklı yağlar bulunur ve bunlar E vitamini yönünden zengindir. E vitamini de çok kuvvetli bir antioksidandır. Günlük 1 avuç kadar, ortalama 40-50 gramı geçmeyecek şekilde kuruyemiş tüketilebilir. Bunun daha fazlasının ne kadar sağlıklı yağlar da olsa yağ olduğu unutulmamalıdır. Şekerli gıdalarda ise her ne kadar pekmezin, balın en doğalı olsa da bu besinlerin basit şeker olduğu unutulmamalı, herhangi bir kronik hastalık yok ise günlük 1 çay kaşık miktarı aşılmamalıdır. Ancak genellikle en fazla haftada 2-3 kere kahvaltıda 1’er tatlı kaşığı şeklinde sınırlandırılması gerekir.
Enfeksiyon sürecinin ardından beslenme düzeni normale dönebilir
Enerji verici gıdalar olarak algılanması gerekenler kesinlikle şeker, bal, pekmez, tatlı gibi basit karbonhidratlar değildir. Genel olarak vücutta halihazırda bir enfeksiyon varsa vücudun enerji ihtiyacı artmaktadır. Bu ihtiyacı karşılayacak en önemli besin grubu sebzelerdir. Örneğin daha fazla salata tüketilmelidir. 3 öğüne de farklı renkleri içeren sebzelerin mutlaka koyulması gerekir. Meyveler antioksidan lif, vitamin ve mineral açısından çok değerlidir. Ancak aynı zamanda şeker içerdikleri unutulmamalıdır. Meyveler, günde erkekler için 3, kadınlar içinse 2 porsiyon olarak tüketim limitinde önerilmektedir. Protein ihtiyacı enfeksiyon sürecinde artar ancak enfeksiyon atlatıldıysa günlük alınması gereken besin tüketimi yeterli olacaktır. Eğer birey enfeksiyon sürecindeyse ve halihazırda enerji düşük ise o zaman örneğin günde ortalama tüketilmesi gereken 2 dilim peynir ise, enfeksiyon sürecinde bu miktar 4 dilime çıkabilir. Ya da günlük ortalama kadınlar için 3, erkekler için 5 köfte yeterlidir. Ancak enfeksiyon sürecinde 6-7 köfte miktarına çıkarılabilir. Protein alımı 1-2 porsiyon artırılabilir.
Koronavirüsle mücadelede en önemli kahramanlar D ve C vitaminleri
Koronavirüste D vitamini alımı çok önemlidir. D vitamini düzeylerinin mutlaka kontrol ettirilerek, düşüklük var ise bunun giderilmesi için gerekli replasman tedavisinin yapılması gerekmektedir. Normal aralıkta ise bile kilogram başına hesaplanacak şekilde D vitamini takviyesi uzmanlara danışılarak mutlaka alınmalıdır. D vitamini besinlerden çok fazla alınamamaktadır. Güneşten faydalanılabilir ancak çok ciddi bir düşüklük varsa mutlaka hekim kontrolünde takviye yapılması gerekmektedir. C vitamini takviyesi de büyük öneme sahiptir. Ancak C vitamininde günlük alım düzeyinin üzerine çıkılmamalıdır. Bu değer ortalama 500 miligramdır. Bu miktar, günlük sebze ve meyveler düzenli tüketildiğinde zaten alınmaktadır. C vitamininde ise en etkili besinler daha çok turunçgiller diye bilinir ancak yeşil sivri biberin C vitamini içeriği turunçgillerden daha fazladır. Bu nedenle günlük olarak yeşil sivri biberlerden ya da kırmızı acı biberlerden tercih edilebilir.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Doğru benlik algısını öğretmek, ebevynin en önemli görevidir

Benlik duygusunun insanın içsel çekirdeği olduğunu ve buna referans merkezi denildiğini belirten Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir referans merkeziyle doğuyoruz ben ve diğerleri diye. Daha sonra aile içinde gittikçe şekilleniyor. Kişi doğru şekillendirirse yıllar içinde doğru bir kimlik ve kişilik çıkıyor. Yanlış şekillendirirse yanlış kimlik ve kişilik çıkıyor. Bu nedenle benliğimize yapılan yatırım bir insanın hayatta kendine yapacağı en büyük yatırımdır” diye konuştu. Çocuğa benlik algısını öğretmenin anne ve babanın görevi olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuğa doğru benlik algısı öğretmek ebeveynin en önemli vazifelerinden birisidir. ‘Sen ayrı bir insansın, ayrı bir bireysin’ mesajının verilmesi önemlidir” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, psikolojide önemli çalışma alanlarından biri olan benlik ve benlik algısı konusunda değerlendirmelerde bulundu.
Benlik algısının temelinin çocukluk yıllarında atıldığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi:
“Benlik, psikolojideki en önemli çalışma alanlarından bir tanesi. Benlik algısı, benlik tasarımı diye geçiyor. Bu çalışmalarda insanın psikolojik gerçekliğini anlamak için ben kavramını yerine oturtmak gerekiyor. Burada bize en çok fikir veren çalışmalar çocuk çalışmaları. Çocukları gözlemleme ile ilgili çalışmalar. Çocukta ben duygusu yoktur. Annem ve ben vardır. Çocuk, annesi olmadığı zaman müthiş bir şekilde krize girebilir. Anne yoksunluğu sendromu vardır. Çoğunlukla 1 yaş civarında bazen 2 yaşında da görülebiliyor. Anne çocuğun yanından uzun süre ayrılırsa çocukta anne yoksunluğu sendromu olabiliyor. Bu bebeklik depresyonudur. Böyle bir durumda çocuk devamlı ağlıyor. Yanına biri yaklaştığında, hareket olduğunda susuyor. Bakıyor annesi değil yine ağlamaya başlıyor. Hatta ileri yaştaki bazı kişiler bunu bilir, annesi yokken ağlayan çocuğa annesinin kıyafetini vs. verir. Çocuk annesinin kokusunu alsın da sussun diye. Çocuk annesini ve kendisini bitişik görüyor. Bu benlik algısının çocuk seviyesindeki durumu. Hepimiz bu dönemden geçiyoruz.”
Anneyle kaliteli ve güvenli ilişki önemli…
Bebeklik ve çocukluk döneminde annenin her şey demek olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İlk 3 yılda annenin yerini hiçbir şey tutmuyor. Anne veya annenin yerine geçen birisi. Önemli olan birisiyle kaliteli ve güvenli, tutarlı, devamlı bir ilişkinin olması. Bu durum diğer canlılarda yok. Mesela ördek. Doğar doğmaz yürümeye başlıyor, hemen suya giriyor. Hatta yılan balıkları var Meksika Körfezi’nde yaşıyorlar. Bunlar Kıta Avrupa’sına gidiyorlar, orada doğuyorlar, orada yaşıyorlar tekrar Meksika Körfezi’ne gelip orada ölüyorlar. Anne çocuk hiç birbirini görmüyor. Onlarda anne çocuk ilişkisi yok” diye konuştu.
Benlik algısı yerinde olan kişi özeleştiri yapabilir
İnsanın psikolojik olarak prematüre doğduğunu ve zamanla geliştiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, benlik algısı yerinde olan kişinin kendini eleştirebileceğini belirterek şunları söyledi:
“Erken doğuyor insan. Hayvanlar anne karnında olgunlaşıyor ve doğar doğmaz hayata atılıyor. Ama insan 10-15 sene başkasının yardımına muhtaç olarak doğuyor. İnsanı sosyal ben yapan bu. Benlik algısı, kişinin ‘Ben kimim?’ sorusunu sorabilmesidir. Bilimsel terminolojide benlik tasarımı, self concept diye geçiyor. İdeal ben var, gerçek ben var. Bir de kişinin tasarladığı, algıladığı ben var. Kişi, algıladığı beni nasıl algılıyorsa kişinin benlik algısı veya benlik tasarımı sağlıklı veya sağlıksız denebilir. Kendi benliğini olduğu gibi algılıyorsa, kendi hatalarını kendi gerçekleriyle, kendi güçlü ve zayıf yönleriyle yüzleşebiliyorsa, bir eleştiri olduğu zaman hemen karşı çıkmak yerine onun kritiğini yapabiliyorsa, analiz edebiliyorsa, sorgulama yapıp öyle karar veriyorsa benlik algısı, benlik saygısı yerindedir diyebiliriz. Yani benlik algısı gerçek bene uygundur diyebiliriz.”
Hedef için nerede olduğunuzu bilmeniz önemli
Osmanlı’da vakkaf diye bir kavram olduğunu ifade eden Tarhan, “ Yani durup bir gerçeği tekrar kabul etmektir. Hatta Hz. Ömer’in sıfatlarından birisidir. Karar vermiş, birine ceza vermeye gidiyor, bir haber geliyor öyle değil böyle diye. Hemen fikrini değiştirebiliyor. Ben bir defa karar verdim demiyor. Adaleti sağlamak için. Hz. Ömer’in adalette lider olmasının en büyük nedeni bu. Hakikati arama dürtüsü ve kendine karşı da bağımsız, tarafsız olması. Kendi dürtü, istek ve arzularına karşı da bağımsız olabilmesi insanın benlik algısının yüksek olduğunu gösteriyor. Gerçeklerle yüzleşebildiği gibi kendisiyle de yüzleşebiliyor. Bu şuna benziyor; bir harita düşünün, haritada bir hedefiniz var, bir yere gideceksiniz. Ama nerede olduğunuzu bilmiyorsanız gidemezsiniz” diye konuştu.
Güçlü ve zayıf yönleri bilmek benlik saygısı oluşturuyor
Kişinin kendini bilmesi halinde psikolojik hedeflerine doğru yol çizebileceğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yol haritasını çizebilmesi için nerede olduğunu bilmesi gerekir. Hayat yolunda da benlik algısı önemli. Anadolu’da bir söz vardır; Başkasının yumruğunu yemeyen kendi yumruğunu batman sanır diye. Benlik algısını çok güzel anlatan bizim kültürümüzdeki sözlerdendir. Kişinin güçlü ve zayıf yönlerini bilmesi benlik saygısını oluşturuyor” dedi.
Tıpkı genler gibi kişiliğin de bazı temelleri olduğunu ve değişmesinin mümkün olmadığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsan özgürdür ama genlerimizin sınırlandırdığı kadar özgürüz. Mesela gözümüzü kahverengiyken mavi yapamayız. Kişilik de aynı. Temel kişiliğimiz %30-40’tır. %60-70’i sonradan kazanılır. 12 tane kişilik tipi var. Bazıları içe kapanıktır, bazıları dışa dönüktür, bazıları titizdir, bazıları çok sosyaldir. Bunlar içsel zekâ, sosyal zekâ olarak da tanımlanıyor. Biraz genetik mirasımızla ilgili. İnsanın kendini olduğundan daha güçlü göstermesi, kendini tanımamasının en önemli işaretlerinden birisidir. Kendini tanıyan bir insan aynaya baktığı zaman gerçek kendisini görür “ dedi.
Bazı kişilerin ise aynadan korktuklarını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Daha doğrusu psikolojik anlamda yüzleşmekten korkarlar. Bu tarz kişiler olması gereken benleri ile gerçek benleri arasındaki farkı bilmiyorlar. İdeal beni var. Kafasında ben böyle olmalıyım, şöyle davranmalıyım diye düşünüyorlar ve gerçeği o zannediyorlar” dedi.
İdeal bene yakın kişi kendisiyle de barışık oluyor…
Hâlbuki kişinin ideal beni kendisine ne kadar yakınsa kişinin kendisiyle o kadar barışık olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu kişi hayatta kendi konfor alanında kalmaz. Genele açıktır, girişimden korkmazlar. Merak ve hayret duygusunu çok yaşayan kişilerdir. Bir insanın yeni deneyimlere açık olması için kabuğundan çıkması lazım” diye konuştu.
Çocuğa benlik algısını öğretmenin anne ve babanın görev, olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir çocuk annesinin yanından ayrılmıyorsa, anne de buna fazla fırsat vermiyorsa bu çocuk anne bağımlısı bağımlı bir çocuk olur ve o çocuk ergenlikle birlikte anneye karşı öfke ve sevgiyi aynı anda yaşar. Çocuğa doğru benlik algısı öğretmek ebeveynin en önemli vazifelerinden birisidir. ‘Sen ayrı bir insansın, ayrı bir bireysin’ mesajının verilmesi önemlidir” dedi.
Çocuk, hayata uyum sağlayacak şekilde yetiştirilmeli
Ancak burada verilecek mesajın ölçülü olması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ben var öteki var ama ‘Ben onlardan üstünüm’ ya da ‘Sen herkesten üstünsün’ duygusuyla bilgisiyle yetiştirilen çocuklarda ideal ben ve gerçek ben arasındaki makas açılıyor. Açıldığı zaman da çocuk, hayatın gerçekleriyle karşılaştığında birisi onu eleştirdiği zaman rahatsız oluyor. Anne ve baba, çocuğu sera çiçeği gibi büyütürse bir fırtına çıktığı zaman rahatlıkla yıkılır. Bu nedenle hayata uygun yetiştirmek gerekiyor. Annelik, babalık yapmak çocuğumuzu korumak değil, onu hayata hazırlamaktır” dedi.
Benliğe yapılan yatırım, en büyük yatırımdır
Benlik algısının ve ideal benliğin ayrımını iyi yapabilmenin kişinin kendisiyle barışık olması anlamına geldiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Aynı zamanda bu kişi hayatta kendini geliştirebilen biri oluyor. Benlik duygusu diğer canlılarda araştırılıyor. Diğer canlılarda ben diye bir şey yok. Temel ihtiyaçlarını karşıladığınız zaman bir şey olmuyor. Ama insanda hep benlik tasarımı var. Onun için benlik insanın içsel çekirdeği ve buna referans merkezi deniyor. Doğar doğmaz içimizde bir referans merkeziyle doğuyoruz ben ve diğerleri diye. Daha sonra aile içinde gittikçe şekilleniyor. Kişi doğru şekillendirirse yıllar içinde doğru bir kimlik ve kişilik çıkıyor. Yanlış şekillendirirse yanlış kimlik ve kişilik çıkıyor. Bu nedenle benliğimize yapılan yatırım bir insanın hayatta kendine yapacağı en büyük yatırımdır” diye konuştu.
Bireyselleşmek ayrı, bencilleşmek ayrı
Bir kişinin bir başkasıyla karşılaştığında dış görünüşüyle karşılandığını ama iç görünüşüyle uğurlandığını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bireyselleşmek ve bencilleşmek arasında önemli bir fark olduğunu kaydederek şunları söyledi:
“Onun için insanı insan yapan fiziksel görünümü değildir. Onun huyu, karakteri, insanlığıdır. Yani içerisindeki suretidir. Suret fiziksel görünümdür siret iç görünümdür. İç görünümümüzü ihmal ettik. Modernizmin bize yaptığı en büyük kötülüklerden birisi de bu. Seküler anlayışın sunduğu her şeyi dünyasallaştıran bir yaklaşımı bize sundu. Hatta çift terapisi için Batı’da eğitim almış psikolog arkadaşlardan görüyoruz. ‘Sen önemlisin aile önemli değil, birey kutsaldır aile değil’ diyor. ‘Ben kutsalsam en önemliysem neden eşimin çocuğumun kahrını çekeyim? Bu dünyaya bir defa geldim’ diyor. Bireyselleşmek ayrı bencilleşmek ayrı. Bireyselleşmek birey olmak güzel bir şey ama bireyci olmak güzel bir şey değil. Bireyci olduğun zaman dünyayı kendi etrafında dönüyor gibi görüyorsun. Bu benlik gelişiminin en alt basamağıdır. Freud burada çok güzel bir tespit yapmış. Çocuk primer narsistir diyor. Şizofren sekonder narsistir. Primer narsisizmde çocuk sadece kendini sever, dünya kendi etrafında dönüyor zanneder. En bencil varlık kimdir deseniz çocuk der. Başka hiçbir şeyi tanımıyor çünkü. Sevgi yatırımını önce kendisine sonra annesine büyüdükçe insanlara, doğaya, evrene, yaratıcıya yapıyor. Ne kadar doğru ve adil bir sevgi yatırımı yaparsa hayatın sonunda heybesinde o olacak. Ama şizofren kişide sekonder narsisizm oluyor yani sevgi yatırımını tekrar kendine yöneltiyor. Kendini birinci planda tutuyor ama hayattaki zorluklarla mücadele etmeyi başaramıyor içine kapanıyor. Zihninde bir alan oluşturuyor orada kendi dünyasında savaşlar çıkarıyor, yağmurlar yağdırıyor. Mesela yağmur yağıyor benim moralim bozuk olduğu için yağmur yağıyor, güneş açıyor neşeliyim ondan güneş açtı diyor.”
Benlik algısında üç gerçeklik karışmaz
Üç türlü benlik algısı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Psikolojik sağlıkta da bu önemlidir. Birinci benlik kişinin fiziksel gerçekliğidir. Bu yumuşaktır, sıcaktır ya da soğuktur gibi. İkincisi hayali gerçeklik. Hayal dünyası bulutlar, zihin dünyası çamurlu su gibidir. Hayal dünyamızı temizlersek zihnimizdeki su temizlenir. Onun için hayal dünyamızı güzel yapmamız gerekiyor. Hayal dünyamız kirliyse zihnimizden kirli suları atamayız. Diğer gerçeklik de rüya gerçekliğidir. Şizofrenlerin en büyük özelliği bu üç gerçekliğin sınırlarını ayırt edememesidir. Hayal kuruyor, hayali gerçek zannediyor ve inanıp ona göre yaşıyor. Ya da rüya görüyor, uyanır uyanmaz ona inanıyor. Benlik algısı olan kimse bu üç gerçekliği karıştırmaz. Onun için benlik algımız insanın elindeki en önemli fenerdir, aydınlatır. Kendini aydınlatır, etrafını aydınlatır. Ve benlik algımızı geliştirmek bizi insan yapan durumdur. Diğer canlılarda bu özellik yok. Yemek içmek üremek yetiyor. İnsanların keşfetme, yeni deneyimlere açık olma geni var. İnsan zamanı algılıyor. İnsan dışındaki hiçbir canlının zaman ve mekân algısı yoktur. Bunlar insanları diğer canlılardan ayıran soyut kavramlar üretmemizi sağlayan genlerdir” diye konuştu.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

İzmir Karşıyaka Belediye Meclisi’nden iki önemli karar

Deprem gündemiyle olağanüstü toplanan Karşıyaka Belediye Meclisi, iki önemli karara imza attı. Karşıyaka’daki binaların güçlendirilmesi, yenilenmesi, kentsel dokunun sağlıklaştırılması ve Karşıyaka’nın depreme hazır hale getirilmesi amacıyla ‘Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü’nün kurulması oy birliğiyle kabul edildi. Ayrıca, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca depremde hasar oluştuğu belirlenen yapılar için Karşıyaka Belediyesi’nden alınması gereken bina proje suretlerinin vatandaşlara ücretsiz olarak verilmesi de oy birliği ile onaylandı. Bu kararın, İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nden onay alındıktan sonra yürürlüğe gireceği belirtildi. “ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPACAĞIZ” Zübeyde Hanım Nikahevi’nde gerçekleştirilen toplantıda konuşan Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay “Binaların hasar tespiti ile ilgili elimizden gelen katkıyı verdik. Bu süreçte Bakanlık ve Belediye bir arada olduk. Şu ana kadar bize 5 bin 400 birim hasar ihbarı var ancak biz bunun daha fazla olduğunu düşünüyoruz. Bunların içerisinde orta, ağır ve hafif hasarlı olduğu belirlenmiş yapılar. Bazıları ağır hasarlı olduğu için boşaltıldı.  Bu biraz üzücü bir süreç. Kaymakamlığımızdan bir bildiri geldi ve bazı mahallelerin bakanlık tarafından denetlenerek gözden geçirildiğini söylendi. Buna göre Bahariye  Bahçelievler, Bahriye Üçok, Bostanlı, Donanmacı, Goncalar, İmbatlı, Yalı, İnönü, Nergiz, Şemikler ve Zübeyde Hanım mahallelerinin tamamı gözden geçirilmiş. Sonuçları da ‘hasartespit.com’ sayfasından duyurulmuş. Bu mahallelerin muhtarlarına dosya halinde gönderilmiş. Tespit edilen hasar düzeyi ile ilgili itirazı olan varsa bunlar 30 gün içinde itiraz yapmalı, itiraz sonrası tekrar Bakanlık tarafından inceleme yapılacak ve karar kesinleştirilecek. İtirazlar Zübeyde Hanım İlkokuluna yapılacak. Bizim bundan sonraki süreçte Karşıyaka’da bu depremde hasar görmüş ya da hasar görmemiş ancak zemin ya da binanın eskiliği nedeniyle riskli yapı kategorisine girebilecek konutlar ile ilgili üzerimize düşen görevler var. Bu çok açık. Bu nedenle yeni bir müdürlük kurulması maddesini gündeme aldık. Norm kadroda kentsel dönüşüm müdürlüğü olarak uygun gördüğümüz için bu isimle kuracağız. Ancak hasar tespit raporu, zemin etüt raporu, fay hattının haritalandırılması dâhil bütün çalışmalarda bu müdürlük görev alacak. Güçlü ve etkili bir müdürlük olarak kurmayı hedefliyoruz. Bakanlık ve Büyükşehir ile uyum içerisinde bütün binaların yenilenmesi koşuluyla yola çıkacağız. Yaşadığımız deprem felaketi biraz daha şiddetli olsaydı daha büyük acılar yaşanacaktı. Bu acıyı kimse yaşamamalı. Biz bunun için Karşıyaka Belediyesi olarak üzerimize düşeni yapacağız” dedi. SURET HARCI ALINMAYACAK Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü’nün kuruluşu oy birliği ile onaylanırken, toplantının ikinci gündem maddesi de suret harçları oldu. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Başkan Tugay “Proje sureti, hasar tespit çalışmalarında ya da itirazla ilgili yapılacak çalışmalarda vatandaşlarımızın ihtiyaç duyduğu bir belge. Bu belgenin verilmesi için de Belediye Meclisi tarafından belirlenmiş bir tarife var ve bunu meclis kararı olmadan değiştirme hakkımız yok. Bu yüzden de bu toplantıyı talep ettik. Biz depremde binaları hasar görmüş olan vatandaşlarımızdan suret harcını almak istemiyoruz. Buradaki 10 TL, sayfa başı bir ücret ve toplamda 400 – 500 liradan başlayıp bin liraya kadar giden bir bedele tekabül ediyor. İnsanların bunu ödemesi adil olmaz” diye konuştu. Meclise verilen arada acil olarak toplanan Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri, ilgili maddeyi oy birliği ile kabul etti. Komisyon kararının ardından mecliste de oy birliğiyle onaylanan önerge doğrultusunda; depreme bağlı olarak konutlarında veya işyerlerinde hasar oluşan ve hasarlı olduğu Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca kesinleştirilen binalar için vatandaşların Karşıyaka Belediyesi’nden almak durumunda olduğu bina proje suretlerinin ücretsiz verilmesi kararlaştırıldı. İZMİR – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Topluma yönelik psikososyal destek temelli önemli projeler yürütüyor

Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi bünyesinde hizmet veren “Psikoloji Uygulamaları ve Psikoterapi Birimi”,  hem  lisansüstü öğrencilere mesleki pratik kazandırıyor hem de topluma yönelik  psikososyal destek temelli projelerin yürütülmesine öncülük ediyor. Bu projelerle anksiyete belirtileri gösteren çocuklardan, obezite sorunu yaşayan yetişkinlere, meme kanserli kadınlardan, obsesif kompulsif bozukluk gösteren bireylere ve alkol kullanım bozukluğu ya da sosyal fobisi olan kişilere kadar pek çok farklı psikolojik sorun yaşayan kişiye yönelik terapi ve psikolojik müdahale programları geliştiriliyor ve uygulanıyor.
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü bünyesinde hizmet veren  “Psikoloji Uygulamaları ve Psikoterapi Birimi” psikoloji bölümü öğrencilerinin hem mesleki etik duyarlılığını hem de meslek uygulamalarını geliştirmeye yönelik fırsatlar sunuyor.  Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak’ın ziyaret ederek çalışmalar hakkında bilgi aldığı birim araştırma bazlı yaptığı uygulamalarla öne çıkıyor.
Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Uygulamalı Psikoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi, Psikoterapi Birimi Koordinatörü Doç. Dr. Serap Tekinsav Sütcü’den bilgi alan Rektör Budak, “ Klinik Psikoloji yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin uygulama yapma fırsatı bulmasının yanı sıra psikoterapi ve psikolojik müdahale alanında projeler ve araştırmalar yürüten birimimizde çok önemli çalışmalar gerçekleştiriliyor. Öğrencilerimizin mesleklerine yönelik uygulama alanlarında pratik yapması onlara alanda tecrübe kazandırıyor. Böylelikle meslek pratikleri sağlam temellere oturuyor. Birimde emeği geçen tüm hocalarımızı çalışmalarından ötürü tebrik ediyorum” dedi.
Birimin amacından bahseden Dr. Serap Tekinsav Sütcü, “Birimimizde klinik psikoloji yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin süpervizyon altında uygulama yapmak suretiyle, klinik görüşme, psikoterapi, psikolojik değerlendirme alanlarında becerilerini geliştirmek ve tecrübe kazandırmak, psikoterapi ve psikolojik müdahale alanında projeler ve araştırmalar yürütmek, başvuran kişilere birimin ve ekibin olanakları dahilinde psikoterapi, psikolojik danışma veya psikolojik değerlendirme hizmeti veriliyor” dedi.
Dr. Serap Tekinsav Sütcü, “Edebiyat Fakültesi binasının içinde 2 bireysel görüşme/terapi odası, 1 grup terapisi odası ve 1 bekleme odasından oluşan bir mekanda iki yıldır faaliyet gösteriyoruz. Birimdeki çalışmalar akademisyenler ile lisansüstü öğrencilerden oluşan bir ekiple yürütülüyor”
Araştırma bazlı uygulama
Araştırma merkezli uygulamalara öncelik verdiklerini ifade eden Dr. Tekinsav Sütcü, “Birime başvuru yapan kişilerin sorunlarına yönelik psikoterapi, psikolojik danışma, psikolojik değerlendirme hizmeti vermekle birlikte, birimdeki çalışmaların önemli bir kısmı da araştırma bazlı uygulamalardır. Araştırma bazlı uygulamalarda önce belirli bir psikolojik soruna ilişkin bir psikoterapi veya psikolojik müdahale programı geliştirilmekte ve ardından bu soruna sahip kişilere çeşitli kanallardan ulaşılarak, programla ilgili bilgi verilmekte ve istekli olanlara bu müdahale programları uygulanmaktadır” diye konuştu.
Yaptıkları çalışmalara ilişkin bilgi veren Doç. Dr. Tekinsav Sütcü, “Son 2 yıldır ekibimize birlikte anksiyete belirtileri gösteren ilkokul çağı çocuklarına yönelik ‘Korku Avcısı’ terapi programının uygulanması, obezite sorunu yaşayan yetişkin bireylere yönelik bilişsel davranışçı grup terapisi ve sağlıklı yeme davranışını geliştirmeye yönelik bilgisayar temelli bilişsel modifikasyon uygulaması, meme kanserli hastalara yönelik farkındalık temelli bilişsel davranışçı terapi uygulaması, Obsesif Kompulsif Bozukluğu olan bireyler için internet temelli yapılandırılmış bir psikoterapi programının uygulaması ile Alkol Kullanım Bozukluğu olan bireylere yönelik dikkat eğitim tekniğini içeren müdahalenin uygulanması gibi proje çalışmaları yürüttük” dedi. Ayrıca Doç. Dr. Tekinsav Sütcü, pandemi nedeniyle psikoterapi hizmetlerinin online olarak yürütüldüğünü belirtti.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Karadeniz’deki keşif Türkiye’nin enerji hedeflerine önemli katkı yapacak

IICEC Araştırma Direktörü Bora Şekip Güray, son dönemde Enerji Bakanlığı tarafından atılan önemli adımların ve yoğun çalışmaların bir sonucu olarak Fatih sondaj gemisinin Karadeniz’de keşfettiği 320 milyar metreküplük doğal gaz rezervinin, Türkiye enerji sektörünün daha güvenli, rekabetçi ve sürdürülebilir büyümesine önemli katkı sağlayacağını belirtti.
Bu önemli keşfin, Türkiye’nin teknoloji odaklı arama ve üretim çabalarının bir meyvesi olarak ileride yeni rezervlerin bulunmasında da öncü rol oynamasını beklediğini belirten Güray, önümüzdeki birkaç yıl içerisinde doğal gaz ithalat müzakerelerinde de Türkiye’nin elini güçlendirebilecek olması bakımından bunun çok değerli bir gelişme olduğunu belirtti.
Doğal gazın enerji sektörü içerisinde elektrik üretimi, pek çok sanayi dalı ve binalarda ısınma amaçlı kullanım bakımından anahtar role sahip olduğunu vurgulayan Güray, bu keşif ve devamında gelebilecek yeni keşifler yoluyla doğal gaz arzında yerli üretimin artırılmasının, enerji ithalatı kaynaklı cari açığın azaltılması ve enerji güvenliğinin güçlendirilmesi gibi makro hedeflere sağlayacağı katkının Türkiye için çok önemli olduğunu ifade etti.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)