Etiket arşivi: Bin

135 Bin Yeni Kullanıcı Kripto Para ile Tanıştı

Kripto para işlemlerinin kolaylıkla yapılabilmesini sağlayan uygulaması ile Paribu, Bitcoin’in tüm zamanların en yüksek değerlerini bulduğu bugünlerde kullanıcıları kripto para dünyası ile buluşturuyor
Kullanıcılarına hızlı, kolay ve güvenli kripto para işlem hizmeti sunan Paribu, ülkemizde yaşanan kripto para ile tanışma eksikliğini gidermek üzere yaptığı çalışmaların sonuçlarını açıkladı. Paribu verilerine göre, kripto para dünyasına ilk kez adım atacaklara özel olarak hazırlanan “İlk Adım Kampanyası” 135 binin üzerinde kullanıcının Bitcoin dünyasıyla tanışmasını sağladı.
Paribu CEO’su Yasin Oral, “Temmuz ayında Akademetre ile birlikte ortaya koyduğumuz ve kamuoyuyla paylaştığımız Türkiye’nin en kapsamlı kripto para araştırmasında istatistikler, kripto para ekosistemine henüz adım atmamış ciddi bir kitle olduğunu gösterdi. Bu konudaki en önemli bariyer, kripto parayla işlem yapmanın ‘zor’ olduğu düşüncesiydi” dedi.
Bu düşünceyi ortadan kaldırmak üzere yola çıktıklarını belirten Yasin Oral, “Hedefimiz, Paribu’da kripto para işlemi yapmanın ne kadar kolay ve pratik olduğunu bu alana ilgi duyan herkesin deneyimleyerek görmesiydi. İnsanların bildiği bir finansal araçla, hem de kendi varlıklarıyla değil, Paribu’nun hediyesiyle kripto para işlem deneyimi edinmesini sağladık. Bir ay önce çıktığımız bu yolda kullanıcılarımızın memnuniyetini ve bariyerlerin aşıldığını görmek bizleri oldukça mutlu ediyor” diye konuştu.
Kripto para ile yarının dünyası şekilleniyor
Daha önce yaptığı çalışmalar ile kripto para alanında kullanıcıları bilinçlendirme faaliyetlerinde bulunan Paribu, yeni kullanıcıların ilk kripto paralarına kolaylıkla sahip olmalarına olanak tanıdı. Kullanıcılar bu kripto paralarını istedikleri gibi kullanmanın yanı sıra Paribu üzerinden ihtiyaç sahibi çocuklara ulaşmak üzere UNICEF Türkiye’ye bağış yapabilecekler. Ayrıca gün geçtikçe artan seçenekleriyle taraftar token’ları da Paribu’da kullanıcıları bekliyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Efsane Cuma’ya 2 bin 49 TL harcadık

Efsane Cuma (Black Friday) ismiyle anılan alışveriş çılgınlığı e-ticaret sitelerinin yüzünü güldürdü. Pandemi nedeniyle mağazalara gidip alışveriş yapamayan vatandaş çareyi e-ticaret sitelerinde buldu. Picodi’nin yaptığı araştırmaya göre, tüketicilerin yüzde 48’i giyim ürünleri satın almayı tercih etti.
Online alışveriş sitesi Picodi’nin yaptığı araştırmaya göre, ülkemizde Efsane Cuma döneminde ortalama 2 bin 49 TL harcama yapıldı. Araştırmada erkeklerin kadınlardan daha fazla harcadığı göze çarparken erkeklerin ortalama 2 bin 69 TL kadınların ise bin 993 TL harcadığı belirlendi.
Elektronik ürünler rağbet gördü, kitap alt sıralarda kaldı
Araştırmaya göre, tüketicilerin neredeyse yarısı Efsane Cuma sırasında giyim alışverişine yönelirken elektronik ürünler yüzde 35, ayakkabılar yüzde 32 oranında tercih edildi. Sıralamayı yüzde 19 ile spor ürünleri ve kozmetik ürünler takip ederken, kitapların ise yüzde 16 oranında tercih edildiği görüldü.
Dijital pazarlamaya yatırım yapan kazandı
Nüfusunun yüzde 74’ünün internet kullanıcısı olduğu ülkemizde kullanıcıların ihtiyaç duydukları ürünleri daha düşük fiyattan ulaşabilmek için Efsane Cuma dönemini beklediğine dikkat çeken EG Bilişim Teknolojileri CEO’su Gökhan Bülbül, “Dijital pazarlamanın gücünden faydalanarak sundukları kampanyaları doğru hedef kitleye ulaştırabilen e-ticaret siteleri bu dönemi daha verimli geçirdi. Dijital dünyaya uyum sağlayan, bu konuda yatırım yapan şirketler, şu anda ektiklerini biçiyorlar. Bu konuda yeni adım atan şirketler, rekabette öne çıkmak için dijital pazarlamaya daha çok yatırım yapmak zorunda.” dedi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Musixen’de 72 bin kişi 1200’ün üzerinde konser izledi, 1400 saatlik yayın yapıldı

Dijital performans platformu ve müzisyen/mekan pazaryeri Musixen, kullanıcı ve sanatçı datalarını açıkladı. 2020 yılının Mayıs ayında hizmete giren Musixen’de 100 bin kullanıcıya ulaşılırken toplamda da 1400 saatlik yayın yapıldı. Bugüne kadar 72 bin kişinin 1200’ün üzerinde konser izlediği uygulama sayesinde sanatçılar da yayın başına ortalama 150-200 TL gelir elde etti.
Müzisyen ve sahne sanatçılarının seslerini duyurabilecekleri, sanatseverlerin de sevdikleri sanatçıların canlı performanslarını izleyebilecekleri Musixen, datalarını açıkladı. Özellikle pandemi döneminde, herkesin evlerde kaldığı ve kültür sanat etkinliklerinin durdurulduğu süreçte Musixen hem sanatçılar hem de izleyiciler için önemli bir mecra oldu. 2020 yılının Mayıs ayında hizmete giren Musixen’de 100 bin kullanıcıya ulaşılırken toplamda da 1400 saatlik yayın yapıldı.
Yayın başına 150-200 TL gelir
Sanatçılar yayın başına ortalama 150-200 TL gelir elde ederken canlı yayınların içeriğine bakıldığında Cuma, Cumartesi ve Çarşamba günleri en fazla pop-arabesk kategorisi, Pazar, Pazartesi ise pop-jazz kategorisinde yayın yapıldığı görüldü. Bugüne kadar 72 bin kişi 1200’ün üzerinde konser izlerken toplam 1.258.000 görüntülemeye ulaşıldı. Ayrıca Koronavirüsle mücadele önlemleri kapsamında restoran ve kafelerin 22.00’de kapanması kararıyla birlikte müzisyen başvuruları yüzde 62, konser katılım oranı da yüzde 47 arttı.
Yeni özellikler geliyor
Musixen’in hem sanatçılar hem de izleyiciler açısından önemli bir platform olduğunu belirten Musixen kurucusu Çağrı Bozay, yeni uygulamalar ve geliştirmelerle çok daha fazla özelliğin devreye gireceğini söylüyor: “Ünlüler için maksimum 16 kişilik Özel Oda performanslarını birkaç ay içinde devreye almayı planlıyoruz. Kullanıcılar ünlüleri özel olarak dinlerken görüntülü sohbet de edebilecek.”
Musixen hakkında
2020 yılının Mayıs ayında kurulan Musixen, bir dijital performans platformu ve müzisyen/mekan pazaryeri olarak konumlanıyor. Her türden kaliteli müzisyenin, sahne ve performans sanatçısının sesini duyurabileceği bu platform, aynı zamanda gelir elde edilebilen bir uygulama olarak da öne çıkıyor. Musixen sanatçıları canlı performanslarından gelir elde edebilirken, kullanıcılar da sevdikleri sanatçıların canlı yayınlarını izleyebiliyor, hatta istekte bulunabiliyorlar. Aynı zamanda mekan pazaryeri fonksiyonu ile de kullanıcılar mekanların bilgilerine ve programlarına ulaşabiliyor, buralardan gerçekleşecek canlı yayınları izleyebiliyor. Sadece müzik değil, sahne sanatlarının her türüne kucak açan Musixen, tüm sanatçıların ve kullanıcıların keyif alacağı bir platform olmayı amaçlıyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Türkiye’de her yıl 4 bin 500 kişi pankreas kanseri oluyor!

Görülme sıklığı giderek artıyor, sinsi bir şekilde ilerlediği için hemen belirti vermiyor, bu nedenle de tanısı geç konuyor. Üstelik ölümcül kanserler listesinin üst sıralarında yer alıyor… Tüm bu olumsuz haberlere karşın yeni gelişmeler sayesinde tedavisinde başarı oranı yükseldiği için hekimler hastalarından asla umudunu kesmiyor. “Bu hangi hastalık?” diye merak ediyorsanız cevap, pankreas kanseri. Ülkemizde her yıl yaklaşık olarak 4 bin 500 yeni pankreas kanseri tanısı konduğunu belirten Acıbadem Altunizade Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Murat Gönenç, “Ancak tıptaki gelişmeler sayesinde pankreas kanseri tedavilerinde yaşam süresi giderek uzuyor. Dolayısıyla, pankreas kanseri eskiden düşünüldüğü kadar çaresiz bir kanser tipi değildir” diyor. Pankreas kanserinin en etkin tedavi yönteminin cerrahi olduğunu belirten Prof. Dr. Murat Gönenç, tümörün, çevreye yaymadan yani parçalamadan veya patlatmadan, olası yayılım alanları ile birlikte bir bütün olarak çıkarılması ile tedavi başarısının da arttığını belirtiyor.
Riski azaltmak mümkün
Pankreas, vücudumuz için çok önemli salgıları üreten bir organ. Çok farklı hücre tipleribarındırdığı için de yapısında farklı tümörler de gelişebiliyor. Pankreas kanserlerinin yüzde 85-90’ının “duktal adenokarsinom” adı verilen tür olduğunu belirten Prof. Dr. Murat Gönenç, sözlerine şöyle devam ediyor:
“Pankreas kanseri sıklığı gerek ülkemizde gerekse dünyada giderek artıyor. En sık görülen kanserler arasında 11. sırada ve ve kansere bağlı ölümlerin de yaklaşık yüzde 5’inden sorumlu. Bu hastalığın riskini artıran birçok faktörden söz edebiliriz. Ancak en önemlileri kronik pankreas iltihabı, uzun süreli diyabet, ailesel yatkınlık, ileri yaş, obezite, sigara ve alkol olarak sıralanıyor. Hastalığı önlemek mümkün olmasa bile riskleri azaltmak ve erken tanı mümkün olabilir. Bu nedenle sigara içmemek, alkol tüketmemek, ideal kiloda olmak ve sağlıklı beslenmek riski azaltmaya yardımcı olur.”
Ani gelişen diyabet de haberci olabilir
Pankreas kanseri sarılık, sırt ağrısı, ani ortaya çıkan diyabet ya da var olan diyabetin kontrol edilememesi gibi şikayetlere yol açsa da genellikle bu yakınmalar dikkate alındığında tanı için geç kalınmış oluyor. Hastalığın tanısında temeli, radyolojik görüntüleme yöntemleri oluşturuyor. BT (Bilgisayarlı Tomografi) veya MR (Manyetik Rezonans Görüntüleme) sayesinde pankreas kanserleri yüksek doğrulukta tanılanıyor. Kan testlerinde de CEA (KarsinoEmbriyonik Antijen) ve CA 19-9 (Karbonhidrat Antijen 19-9) gibi tümör belirteçlerinin tanı için kullanılabildiğini kaydeden Prof. Dr. Murat Gönenç, sıklıkla sorulan “Pankreas kanserinde biyopsi ile daha kolay tanı koymak mümkün mü?” sorusuna şu cevabı veriyor:
“Pankreastaki kanser şüphesi olan dokudan biyopsi almak rutin bir uygulama değildir. Çünkü pankreas kanserinde kanser dokusunun her yeri aynı yapıya sahip değildir. Bu nedenle, biyopsi eğer doğru yerden alınmamışsa, sonuç yanlış negatif çıkabilir yani kişi kanser olduğu halde değilmiş gibi görülebilir. Dolayısıyla diğer tanı yöntemlerinin pankreas kanseri tanısını desteklediği hastalarda biyopsi yapılmaz çünkü biyopsi sonucu temiz gelse dahi ameliyat kararını değiştirmez. Ayrıca, özellikle ciltten girilerek yapılan biyopsilerde, teorik olarak tümörün bütünlüğünün bozulması ve etrafa yayılması riski mevcuttur. Bu nedenle, biyopsi tercihen endoskopik yolla alınır ve iki grup hastada tercih edilir; ön planda cerrahi tedaviden ziyade kemoterapi uygulanması planlanan hastalar ve pankreas kanserini taklit eden selim hastalıklar açısından şüphe bulunan hastalar.”
Cerrahi için geç kalınıyor
Belirtileri geç dönemde ortaya çıktığı için pankreas kanserine yakalananların yüzde 75’inden fazlası, hastalığı tek etkili tedavisi olan cerrahi tedaviden fayda görebilecekleri evreyi geçmiş oluyor. Dolayısıyla, hastaların yüzde 25’inden az bir kısmında cerrahi tedavi uygulanabildiğini belirten Prof. Dr. Murat Gönenç, “Pankreas kanserinin tek etkili tedavisi cerrahi yani ameliyattır. Zira, pankreas kanseri tedavisinde en iyi sonuç, kanserli dokuların tamamen temizlenmesini sağlayan cerrahi ile elde edilir. Ancak pankreas kanseri oldukça hırçın bir tabiata sahip olduğu için, tek bir tedavi yöntemi ile hastalığı tedavi etmek mümkün değildir. Bu nedenle, cerrahi tedavi, kemoterapi ve radyoterapi (ışın tedavisi) bir arada kullanılır” diyor.
Pankreas cerrahisi ciddi deneyim istiyor
Pankreas kanseri ameliyatları tümörün çıkarılmasının mümkün olmadığı ya da hastalığın uzak organlara metastaz yaptığı durumda uygulanamıyor. Bu hastalarda kemoterapi ve radyoterapi yöntemlerine başvuruluyor. Bu tedaviye iyi yanıt veren hastalarda cerrahinin yeniden bir seçenek haline gelebildiğini anlatan Prof. Dr. Murat Gönenç, “Ancak bu kararın mutlaka hasta bazında ve multidisipliner toplantılar eşliğinde verilmesi gerekir. Pankreas cerrahisi teknik açıdan zor ve ciddi deneyim gerektiren bir cerrahidir. Bu ameliyatlara bağlı sorun çıkma olasılığı halen yüksektir ancak anestezi ve cerrahi tekniklerdeki devasa gelişmeler sayesinde pankreas cerrahisine bağlı ölüm oranı belirgin ölçüde düştü” diye anlatıyor.
Onkolojik cerrahi, sadece tümörün alındığı ameliyat anlamına gelmiyor. Tümörü temiz sınırlarla yani kanserin görülmediği mümkün olan en az dokuyla, çevreye yaymadan yani parçalamadan veya patlatmadan, olası yayılım alanları ile birlikte bir bütün olarak çıkartmayı tanımlıyor. Bunun için bazen tümörle sarılmış bazense tamamen masum olan dokuları, organları veya damarları feda etmek gerekebildiğini belirten Prof. Dr. Murat Gönenç, “Pankreas kanserinin cerrahi tedavisinde de tüm bu prensiplere uygun hareket edilmesi gerekir” diye vurguluyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Kız Kardeşim Projesi 30 girişimci kadına toplam 765 bin TL’lik hibe desteği verecek

Coca-Cola Kız Kardeşim Projesi kapsamında 2021 yılında hayata geçireceği ikinci hibe programı ile Covid-19 pandemisinden derinden etkilenen yeme-içme sektöründe faaliyette bulunan girişimci kadınlara iş geliştirme hibesi verecek. Ocak-Mart ayları içerisinde gerçekleştirilecek ikinci Kız Kardeşim Hibe Programı ile 29 girişimci kadına 25 biner TL ve 1 girişimci kadına 40 bin TL jüri özel ödülü olmak üzere toplamda 765 bin TL’lik destek sağlanacak.
Coca-Cola Türkiye, Habitat Derneği ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) işbirliğiyle kadınların ekonomik hayata katılımını desteklemek amacıyla yürütülen Kız Kardeşim Projesi kapsamında hayata geçirdiği ikinci hibe programına imza atıyor. 2021 yılında Ocak-Mart ayları içinde ikincisi düzenlenecek olan Kız Kardeşim Hibe Programı dört aşama halinde gerçekleştirilecek. Program, Covid-19 salgını nedeniyle en çok etkilenen yeme-içme sektöründe faaliyet gösteren kadınları desteklemek amacıyla hayata geçirildi. Program kapsamında 29 girişimci kadın 25 biner TL ve 1 girişimci kadın 40 bin TL jüri özel ödülü olmak üzere toplamda 765 bin TL’lik iş geliştirme hibesiyle desteklenecek.
Dört aşamadan oluşan programın başvurularının ilk şartı Kizkardeşim.net web sitesi üzerinden online eğitimlerini tamamlayarak sertifika almak. Başvurunun ardından teknik elemeden geçen kadınlardan il bazlı en yüksek puanı alan katılımcılar, online olarak gerçekleştirilecek Hibe Programı Kampı’na davet edilecek. 2 gün sürecek olan kampta, kadınlara yönelik hızlandırıcı eğitimler gerçekleştirilecek.Final jüri değerlendirmesinde, hibe alma kriterlerine göre en yüksek puanı alan 30 kadın, iş geliştirme hibesi almaya hak kazanacak. Hibe Kampı’nın son gününde online final töreni gerçekleştirilecek. Program ile yeme-içme sektörüne yönelik çalışan, işletme sahibi kadınların işletmelerini geliştirebilmeleri için Kız Kardeşim Projesi kapsamında 81 ilden seçilecek 30 girişimci kadının ürettikleri lezzetlerin tanıtılması, ve sosyo- ekonomik konumlarının güçlenmesine katkı sağlanması amaçlanıyor. Program ile yeme-içme sektörüne yönelik çalışan kadınlara markalaşmanın yanı sıra eğitim desteği de verilecek.
2015 yılından bu yana devam eden Kız Kardeşim Projesi, Türkiye’de bugüne kadar 81 ilde 50 binin üzerinde kadının kendini geliştirerek toplum içinde daha aktif rol almasına destek oldu. Kız Kardeşim Projesi kapsamında kadınlara bireyler için finansal bilinç, bilişim, iletişim ve girişimcilik müfredatında eğitimler veriliyor. Yıl boyunca süren eğitimlerle kadınların kişisel mali kaynaklarını doğru yönetebilmeleri, temel finansal hizmetleri tanımaları, dijital okuryazarlık ve internet güvenliği konularında farkındalıklarının artması amaçlanıyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Türkiye’de 2020 Ekim ayında 119 bin 574 konut satıldı

Son 9 ayın TÜİK verileri ve kendi veri tabanına dayandırdığı verilerle sektörün nabzını tutmaya devam eden Emlakjet, son dönem konut satışlarındaki durum ile ilgili olarak değerlendirmelerde bulundu.
Tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgını ile birlikte Mart ayında durgunluk yaşayan emlak sektörü, konut kredi faizlerinin düşmesi ile birlikte hareketlenmişti. Eylül ayı itibari ile COVID-19 salgınının ikinci büyük dalga olarak tekrardan gündeme gelmesi, emlak sektöründe durgunluğu da beraberinde getirdi. Türkiye genelinde konut satışları 2020 Ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %16,3 azalarak 119 bin 574 oldu. Konut satışlarında İstanbul 22 bin 270 konut satışı ve %18,6 ile en yüksek paya sahip oldu. Satış sayılarına göre İstanbul’u 10 bin 624 konut satışı ve %8,9 pay ile Ankara, 6 bin 846 konut satışı ve %5,7 pay ile İzmir izledi. Konut satış sayısının düşük olduğu iller sırasıyla 16 konut ile Ardahan, 24 konut ile Hakkari ve 71 konut ile Bayburt oldu.
Yabancılara 5 Bin 258 Konut Satıldı
Son dönemde en çok artışın görüldüğü yabancılara satılan konut ise ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına oranla 23,1 oranında artarak 5 bin 258’e ulaştı. Yabancılara yapılan konut satışlarında ilk sırayı 2 bin 458 konut satışı ile İstanbul aldı. İstanbul ilini sırasıyla 928 konut satışı ile Antalya, 347 konut satışı ile Ankara, 187 konut satışı ile Yalova ve 186 konut satışı ile Bursa izledi.
Ekim ayında en çok konut satışı 909 konut ile Irak vatandaşlarına yapıldı. Irak’ı sırasıyla, 849 konut ile İran, 400 konut ile Rusya, 225 konut ile Afganistan ve 213 konut ile Kazakistan izledi.
Son 9 Ayda konut Satışları %27 Arttı
Yaşanan tüm negatif gelişmelere rağmen TÜİK konut satış istatistiklerine göre, Türkiye genelinde konut satışları ocak-ekim dönemini kapsayan 9 aylık süreçte bir önceki yılın aynı dönemine göre %27,0 artış göstererek 1 milyon 280 bin 852 oldu.
Son 9 aylık dönemde ipotekli konut satışı %124,2 artarak 534 bin 256’i bulurken diğer satış türlerinde ise %3,0 azalarak 746 bin 596 oldu.
Türkiye genelinde konut satışları 2020 Ekim ayında ise bir önceki yılın aynı ayına göre dönemsel bir azalma yaşadı. En çok konut satışı 3 büyük ilde yaşandı ve İstanbul 22 bin 270 konut satışı ve %18,6 ile en yüksek paya sahip oldu. Satış sayılarına göre İstanbul’u 10 bin 624 konut satışı ve %8,9 pay ile Ankara, 6 bin 846 konut satışı ve %5,7 pay ile İzmir izledi.
İkinci Ele Talep Artıyor
Açıklanan 9 aylık TÜİK verilerine göre gayrimenkulde ikinci ele olan talep de artış gösterdi. Bu dönemde ilk defa satılan konutlar %2,3 artarak 396 bin 184 oldu. İkinci el konut satışları ise %42,5 artarak 884 bin 668 olarak gerçekleşti.
Yaşanan gelişmelerin yanı sıra düşürülen faiz oranlarıyla birlikte emlak alım piyasasının canlılığını koruduğunu belirten Emlakjet CEO’su Tolga İdikat, “2020 hem dünya hem de ülkemiz için oldukça zorlu geçti. Pandemi ve son dönemde yaşanan ve hepimizi çok üzen İzmir depreminden birlikte emlak piyasası elbette olumsuz etkilendi. Ancak tüm bu üzücü hadiselere rağmen yıl içinde konut kredisi faizlerinde yapılan indirimle piyasa canlılığını koruyabildi. Son ayda, geçtiğimiz yılın aynı ayına göre azalmalar mevcut ancak bu durumda pandeminin ve ülkemizde yaşanan depremlerin etkisi oldukça büyük. Geçtiğimiz yılın ilk 9 aylık verileri ile karşılaştırdığımızda son 9 ayda konut satışlarında %27’lik bir artış olduğunu görüyoruz. Özellikle yabancılara satılan konut sayısında önemli bir artış gözlemledik. Önümüzdeki süreçte COVID-19 salgını ve ülkemizde alınan pandemi önlemleri kapsamına göre sektörün gelişimi netleşecek’’ açıklamasında bulundu.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

‘Bana bir şey olmaz’ demeyin kanser riskini yüzde 2 bin artırmayın!

TÜSAD Akciğer Kanseri Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Ufuk Yılmaz Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı’nda, sigara faktörünün önemine dikkat çekti. “Bana bir şey olmaz” anlaşının terk edilmesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, “Kimler sigaraya rağmen kanser olmayacak ya da sigaraya bağlı akciğer kanseri olacak önceden bilemiyoruz. Sigara içenlerde akciğer kanseri riski yüzde 2 bin artıyor, ailenizde akciğer kanseri var ise risk biraz daha artıyor” dedi.
Tüm dünyada Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı olarak anılan Kasım ayında Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD), sigaranın bu hastalık üzerindeki etkilerini bir kez daha hatırlattı. TÜSAD Akciğer Kanseri Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Ufuk Yılmaz akciğer kanserinin yaşam süresini kısaltan hastalıklar arasında üst sıralarda yerini korumaya ısrarla devam ettiğini belirtirken, riski yüzde 2 bin artıran sigara konusunda ‘bana bir şey olmaz’ anlayışının yanlışlığına dikkat çekti.
Akciğer kanserinin tedavisinde önemli adımlar atılmakla birlikte, daha uzun bir yol bulunduğuna dikkat çeken Yılmaz, “Bu yolculukta tıp insanlarının hızı son zamanlarda artmış olsa da hastaların çoğuna şifa sunabilmek için biraz daha zaman ihtiyaç var. Tam şifa sağlanıncaya kadar görevin büyüğü toplumlara düşüyor. Sigara ve benzeri kanserojenlere karşı mücadelenin zaman zaman gündemden düşüyor olması gerçeği değiştirmiyor” dedi.
SİGARA, NARGİLE VE TÜM TÜTÜN ÜRÜNLERİNE HAYIR
“Sık değişen gündem ve ekonomik zorluklar içinde ‘sigaraya hayır’ kampanyalarının etkisi görece sınırlı kalıyor, sigara fiyatlarındaki artışlar da bir süre sonra etkisini kaybediyor” diyen Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti: “Yılmadan mücadelemize devam etmeliyiz. Aynı zamanda topluma aydınlatıcı bilgiler vermek de bizim görevlerimiz arasında yer alıyor. Kanımca, sigara ile mücadelemizdeki başarılı olamamanın temelinde, kişilerde ‘bana bir şey olmaz’ anlayışı da yatıyor. Oysa bu konuda geleceği hiç tahmin edemiyoruz. Kimler sigaraya rağmen kanser olmayacak ya da sigaraya bağlı akciğer kanseri olacak önceden bilemiyoruz. Sigara içenlerde akciğer kanseri riski yüzde 2 bin artıyor, ailenizde akciğer kanseri var ise risk biraz daha artıyor. Bir başka risk faktörü de var ise akciğer kanseri olma şanssızlığı daha da artıyor. Sigara, nargile ve tüm tütün ürünlerine ‘ hayır’ demeyi başarabilmeli ve uygulayabilmeliyiz. Tütün ürünlerinin kanser yapıcı etkilerini ortadan kaldıracak ne bir beslenme türü, ne bir bitkisel ilaç, ne de bir tıbbi müdahale türü var. Bazı vitamin veya mineral desteklerinin sigaranın kanserojen etkilerini arttırabiliyor.”
HASTANELERDE GÜVENLİ BÖLÜMLER OLMALI
Pandeminin ilk dalgasının birinci zirvesinin yaşandığı Mart-Haziran ayları arasında, akciğer kanserli hastaların hastanelere gelmediğini ya da gelemediği bir süreç yaşandığını hatırlatan Yılmaz şunları vurguladı: “Hastanelerde Covid-19 olacağı endişesi taşıyan hastalar haksız değillerdi. Hem hastanelerde yeterli temiz alan oluşturulamadı hem de var olan temiz alanların duyurusu tam yapılamadı. Özellikle İtalya’ da yaşanan sağlık kaosu bizi de etkiledi. Ancak, ilk dalga ikinci zirvenin yaşandığı bugünlerde hastaların güven ile hastanelere gelebileceği ve güvenle tetkik ve tedavilerinin yapılabileceği bölümler hazır olmalıdır. Bu güven, hastalar yanında sağlık hizmeti sunanlar için de sağlanmalıdır.”
RADON SALINIMI DA ÖNEMLİ BİR FAKTÖR
Başta sigara olmak üzere, solunum yolu ile vücuda girerek solunum yolları iç örtüsünde kronik, tekrarlayıcı travmalara sebep olan durumların, hücre DNA’ sında değişikliklere neden olduğuna dikkat çeken Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti:“Mutasyon dediğimiz bu değişiklikler hücrelerde hızlı ve kontrolsüz çoğalmanın yanında ‘ölümsüzlük’ özelliğini de kazanıyor. 50 yaşından sonra bu risk artmaya başlıyan süreç, 60 yaşından itibaren de zirve yapıyor. Çevresel veya mesleksel asbest, maruziyetten 30-40 yıl sonra ortaya çıkan akciğer kanserinden sorumlu olabiliyor. Üzerinde yaşadığımız yerküreden salınmaya devam eden radon ise bir diğer önemli kanserojen. Dikkatlerimizi henüz yeterince veremesek de bu önemli bir konu. Evlerimizin, iş yerimizin bulunduğu alanlarda radon salınımı yüksek olabilir ya da iş yerimizin içinde kullanılan malzemeler hala radon yayıyor olabilir. Dikkat etmeliyiz.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

TİM’den 5 Kıtada bin 600 iş görüşmesi

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Covid-19’un ihracattaki etkilerini azaltmak hedefiyle oluşturduğu Sanal Ticaret Heyeti programlarına 16-30 Kasım tarihleri arasında Endonezya ile devam ediyor. TİM Başkanı İsmail Gülle, “Bugüne kadar 5 kıtadan 12 farklı ülkeyle sanal ticaret heyeti buluşmaları gerçekleştirdik. Endonezya sanal ticaret heyetimizle birlikte, 227 ihracatçı firmamız sanal heyetlerimize katılım sağladı. Tamamlanan heyetlerimize, 664 alıcı firma katılırken; bin 600’ü aşkın ikili iş görüşmesi gerçekleştirildi. Endonezya’ya Savunma ve Havacılık Sanayii ihracatımız, bu yılın ilk on ayında geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre 70 kat artarak 27,1 milyon dolara yükseldi” dedi.
61 ihracatçı birliği, 27 sektörü ile 95 bin ihracatçının Türkiye’deki tek çatı kuruluşu olan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Sanal Ticaret Heyeti Programlarına devam ediyor. Ticaret Bakanlığı koordinasyonunda TİM organizasyonuyla 16-30 Kasım tarihleri arasında Endonezya’ya gerçekleştirilecek Sanal Ticaret Heyeti programının açılışını Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Cakarta Büyükelçisi Mahmut Erol Kılıç ve TİM Başkanı İsmail Gülle gerçekleştirdi. Programda pek çok ürün Endonezyalı ihracatçılara tanıtılıyor.
Koronavirüs pandemisinin başlangıcından bu yana 5 kıtadan 12 farklı ülkeyle sanal ticaret heyeti programı düzenlediklerini ifade eden İsmail Gülle, “Sanal ticaret heyetlerimiz beklentilerimizin üstünde bir teveccüh gördü. Bugün açılışını gerçekleştirdiğimiz Endonezya sanal ticaret heyetimizle birlikte, 227 ihracatçı firmamız sanal heyetlerimize katılım sağladı. Heyetlerimize, 664 alıcı firma katılırken; bin 600’ü aşkın ikili iş görüşmesi gerçekleştirildi” dedi. Sanal Ticaret heyetlerinin düzenlenmesi için Ticaret Bakanlığının verdiği desteklerden dolayı teşekkür eden Gülle, Meksika’dan, Kolombiya’ya Kazakistan’dan, Şili’ye kadar uzanan sanal ticaret heyetlerinin önümüzdeki dönemde, farklı ülke ve bölgelerle devam edeceğini belirtti.
“Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması imzalanmalı”
İsmail Gülle Endonezya pazarı hakkında şu bilgileri verdi: “Endonezya, 267 milyonluk nüfusu ve 1,1 Trilyon Dolar GSYİH ile Güneydoğu Asya’daki 1.ve dünyanın 16. en büyük ekonomisi. 2030’da ise dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmesi bekleniyor.Endonezya’nın dinamik nüfusu, büyüyen orta gelir sınıfı ve güçlü ekonomik potansiyeli, ticari ilişkilerimizin daha da geliştirilmesi için uygun bir zemin teşkil ediyor. 2001 yılında 235 milyon dolar olan ikili ticaret hacmimiz, Düzenli bir artış ivmesiyle 6 katına çıkarak, 2019 yılında 1.5 milyar Dolar seviyesine ulaştı. Ülkemiz 2019 yılında, Endonezya’ya 277 milyon dolar ihracat gerçekleştirirken; Endonezya’dan 1,22 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirdi. 2019 yılında ülkemizin Endonezya’ya ihracatında, 53 milyon dolarla Kimyevi Maddeler, 33 milyon dolarla Tütün, 28 milyon dolarla Tekstil ve Makine sektörleri öne çıktı. Endonezya’ya ihraç ettiğimiz temel ürünler, Tütün mamulleri, buğday unu, bor mineralleri, halı-kilim, mermer, bazı makinalar olurken; Endonezya’dan ithal ettiğimiz temel ürünler arasında, Sentetik iplik, sentetik dokuma kumaş, doğal kauçuk, palm yağı, kağıt ve kağıt hamuru, ayakkabı öne çıkıyor. Ancak, tarihi ve kültürel bağlarımızın bu kadar derin olduğu Endonezya ile ticari ilişkilerimiz hak ettiği seviyeden uzak. Serbest Ticaret Anlaşması niteliğinde olan Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması müzakerelerinde ortaya konan, İki ülke arasındaki ticareti 2023 yılında 10 milyar dolara çıkartma hedefine emin adımlarla ilerliyoruz. İnanıyoruz ki, heyet kapsamında yapılacak ikili görüşmeler sonrasında da birçok yeni işbirliği kurulacak ve 10 milyar dolar ticaret hacmi hedefi doğrultusunda bölgeye ihracatımız hak ettiği seviyelere ulaşacaktır.”
“Endonezya’ya Savunma ve Havacılık Sanayii ihracatımız 70 kat arttı”
“Bu yılın ilk on ayında Endonezya’ya ihracatımız, 183 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti.” diyen Gülle şöyle devam etti: “Ocak-Ekim döneminde birçok sektörümüzün Endonezya’ya ihracatını, kayda değer oranda artırdığını görüyoruz. 2019 yılının ilk on aylık döneminde, 377 bin dolar seviyesinde olan Savunma ve Havacılık Sanayii ihracatımız, 2020 yılının aynı dönemde 27,1 milyon dolara yükseldi. Bu artış 70 kata tekabül ediyor. Diğer yandan, aynı dönemde, Endonezya’ya Çelik ihracatımız yüzde 101, Demir ve Demir Dışı Metal ihracatımız yüzde 30 artış sağladı. Sanal Ticaret Heyetimizin, Türkiye ve Endonezya’nın; Tarihi ve kültürel bağlarının ışığında, Diplomatik bağlarımızın gücüyle İktisadi yapılarının uyumlu potansiyeli ile Önce 10 milyar dolarlık ticaret hacmine ve sonra daha büyük hedeflere birlikte ulaşmasına vesile olmasını diliyorum. Müzakereleri devam eden Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması’nın bir an evvel imzalanmasını temenni ediyorum.”
“Türkiye’ye büyük teveccühleri var”
Türkiye’nin Cakarta Büyükelçisi Mahmut Erol Kılıç ise şunları söyledi: “Bizim Endonezya ile olan bağlarımız çok köklü bağlar. Bize karşı çok fazla teveccühleri olan bir ülke. Ülkenin kuzeyine doğru çıktıkça bu sevgi katsayısı daha da artıyor. Halkın Türkiye’ye bakışı ve Türkleri sevmesi aynı zamanda bizim hem eğitimde hem de turizmde bizlere önemli motivasyon sağlıyor. Burada da en büyük yatırımcımızın bir fabrikası var ve bin kadar işçi istihdam etmektedir. Turizmde de Endonezyalılar özellikle Kapadokya’yı çok merak ediyorlar ve kar hayatlarında görmedikleri içinde kış aylarında tercihen Türkiye’ye gelmeyi düşünüyorlar”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Kınık: “56 bin kişilik beslenme kapasitesiyle İzmir’deyiz”

Ege denizi açıklarında meydana gelen ve İzmir’de yıkıma sebep olan deprem sonrası ekiplerini bölgeye gönderen Türk Kızılay, hazırladığı yemeklerle depremzedelerin beslenme ihtiyacını gideriyor. Kızılay, afet uzmanlarıyla şehir merkezinde dört noktada ve Seferihisar’da hizmet verirken depremzedelere gerekli olan hijyen malzemelerinin hazırlığını da yaparak bölgeye sevke başladı.
İzmir’in etkilendiği deprem sonrası arama kurtarma çalışmaları sürerken Kızılay ekipleri de İzmir’in içinde 4 noktada ve ayrıca Seferihisar’da depremzedelere beslenme desteğinde bulunuyor. Bölgede çalışmalarda bulunan ekiplerin ihtiyaçlarını da gideren Kızılay, bir yandan da ihtiyaç duyulabilecek malzemelerin sevkini gerçekleştiriyor. Covid-19 pandemisinin yaşandığı bu günlerde hijyen malzemelerinin hazırlığını yaparak sevk eden Kızılay, depremin ruhsal etkileri içinse psikososyal destek ekiplerini bölgeye gönderdi.
“Kızılay olarak seferber olduk”
Kızılay’ın deprem bölgesinde şubeleri, gönüllüleri ve afet uzmanlarıyla depremzedelere hizmet için çalıştığını belirten Türk Kızılay Genel Başkanı Dr. Kerem Kınık, “Şuanda afetin akut fazında müdahale çalışmaları, arama ve kurtarma çalışmaları devam ediyor. Kızılay olarak bizde İzmir, Adana, Düzce, Ankara, İstanbul, Denizli, Afyon bölgelerimizden çok sayıda personel, beslenme ile barınma ekipmanı taşıyan araç, bölgedeki şubelerimiz ve gönüllülerimizle beraber seferber olduk. Sahada yaklaşık 56 bin 300 kişilik bir beslenme kapasitesi oluşturuldu. Şu anda Kızılay 5 bin kişi, 3 STK toplamı 11 bin kişi/öğün çorba dağıtımı gerçekleştiriyor. Sahada 79 personel, 70 gönüllü olmak üzere 149 kişi aktif görev yapıyor. Alanda 5 İkram aracı, 5 Mobil Mutfak, 3 Sahra Mutfak mevcuttur. Bununla birlikte 7 öncü araç ile 17 çeşitli görevde aracımız hizmet veriyor. Türk Kızılay’ın tüm Türkiye beslenme kapasitesi 265 bin 800 kişi/öğündür. Toplam kapasiteden 209 bin 500 kişi/öğün kapasite ihtiyaç durumunda bölgeye sevk edilmek üzere hazır durumda bekliyor. İzmir’de on binlerce kişiye hizmet verebilecek çadır kapasitemiz de hazır tutuluyor. AFAD koordinasyonunda Valiliğimiz bünyesinde oluşturulan kriz merkezinde de arkadaşlarımız ihtiyaç tespitleri ve kapasiteleri hazır duruma getirmeye devam etmekteler. Şuan itibariyle arama kurtarma ağırlıklı yürütülen bölgelerdeki çalışan personellerin beslenme ihtiyaçları, evine giremeyen ya da evi hasarlı vatandaşlarımızın beslenme ve barınma ihtiyaçları Kızılay afet ekiplerimiz, gönüllülerimiz ve şubelerimiz tarafından sahada gideriliyor. Psikososyal destek ekiplerimiz çalışıyor. Özellikle pandemi sürecinde bu afete yakalandığımız için pandeminin kendi riskinin de bu süreçte yönetilmesi gerekiyor. Hem arama kurtarma ve insani yardım faaliyetinde bulunan personeller açısından hem de vatandaşlarımız açısından kişisel koruyucu ekipman ihtiyacı olacağı düşünülerek Kızılay bu malzemelerin sahaya sevkiyatını gerçekleştirdi. Bu anlamda vatandaşlarımızın pandemi hijyen kitleri ihtiyaçları da karşılanmış olacak. Diğer taraftan bölgeye olası ihtiyaçlar, insani yardım ve lojistik ihtiyaçlar için de ekstra personel ve fiziksel kapasite kurulumu gerçekleştirildi.” dedi.
“Sokakların, caddelerin açık kalması gerekiyor”
Özellikle Ege fayları artçıların büyük, sık ve sürekli olabilen özellik taşıdığını dile getiren Kınık, “Bundan sonraki, belki bir ay devam edebilecek süreç içerisinde sarsıntılar hissedilebilir. Vatandaşlarımız kolonlarında, kirişlerinde fiziksel anlamda çatlaklar görüyorlarsa bu akut dönemde, ilk 72 saatte evlerine girmesinler. İlgililerden gelecek talimatları beklesinler. Özellikle arama kurtarma yapılan bölgelerin yollarının açık tutulması gerekiyor. Bizlerinde şahit olduğu her an yaralılara ulaşma ve onların hastanelere sevki söz konusu olabiliyor. Dolayısıyla sokakların, caddelerin açık kalması gerekiyor. Vatandaşlarımızın kesinlikle araçlarıyla dışarı çıkmamaları gerekiyor.” diye konuştu.
“Herhangi bir kan ihtiyacı bulunmamakta”
Kızılay’ın kan hizmetleri noktasında bölgeye ilave olması için stok sevkiyatı yaptığını anlatan Genel Başkan Kınık, “Bölgede herhangi bir kan ihtiyacı bulunmamakta. Vatandaşlarımız bu anlamda da müsterih olabilirler. Beslenme ve barınma ihtiyaçlarında olası bir artış için de civar bölgelerdeki afet birimlerimiz teyakkuz halinde. Bu anlamda araçlara yüklenmiş malzemelerimiz hazır beklemektedir. Depremde hayatını kaybetmiş olan vatandaşlarımıza Cenan-ı Hak’tan rahmet diliyoruz. Yaralılara acil şifalar diliyoruz. Durumu ağır olan ve ameliyatta olanlar var. Milletimiz güçlüdür, devletimiz güçlüdür. Birbiriyle dayanışmasını bilen bir toplumuz. Bu acılar atlatılır ama bu yaşadığımız ve yaşayacağımız gerçekliğe, afet gerçekliklerine birlikte hazır olmamız gerekiyor.” ifadesinde bulundu.
İzmir’deki gelişmeleri takip eden Türk Kızılay, ihtiyaç olması durumunda takviye ekiplerini bölgeye yönlendirecek.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Kızılay İzmir’e 25 Bin Kişilik Mobil Mutfak Gönderdi

Ege denizi açıklarında meydana gelen deprem çok sayıda şehirde hissedilirken Türk Kızılay, depremden etkilenen İzmir’e afet uzmanları ile birlikte beslenme araçlarını sevk etti.
En çok İzmir’in etkilendiği depreme müdahale çalışmaları kapsamında tüm birimlerini harekete geçiren Türk Kızılay, İzmir’deki ekiplerine takviye olarak Ankara, Düzce, Adana ve Denizli’den beslenme araçları ile afet uzmanlarını afet bölgesine gönderdi. İlk aşamada İzmir’de bulunan 15.500 kişilik beslenme kapasitesi, diğer bölgelerden ulaşacak olan ekiplerle 25.500 kişilik yemek çıkarılabilecek kapasiteye ulaşacak. Türk Kızılay Genel Müdürü Dr. İbrahim Altan İzmir’deki ekipleri sevk ve idare ederken Türk Kızılay Genel Başkanı Dr. Kerem Kınık’ın da akşam saatlerinde afet bölgesinde olması bekleniyor.
Kan Stokları Yeterli
Bölgedeki kan ihtiyacını da karşılayan Kızılay, olası kan ihtiyacına yönelik de yeterli kan stokunu hazır bekletiyor. Ancak acil değil sürekli bir ihtiyaç olan kan için bağışta bulunmak isteyenler Kızılay Kan Alma Birimlerine başvurabilirler. Vatandaşlar kan bağışı konusunda bilgi almak için www.kanver.org adresinden veya 168 Çağrı Merkezi’nden Kızılay’a ulaşabilirler.
İzmir’deki gelişmeleri takip eden Türk Kızılay,ihtiyaç olması durumunda takviye ekiplerini bölgeye yönlendirecek.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)