DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 1. Olağan Kütahya İl Kongresi’nde konuştu. Babacan şu ifadeleri kullandı:
Sayın Erdoğan Türkiye’nin ihtiyacı olan bir cumhurbaşkanı olamadı
Bu sistemin adını “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi” koydular. Ancak bu sistemde olması beklenen bir cumhurbaşkanlığı makamı ve cumhurbaşkanı yok. Şu an o koltuktaki kişi, parti genel başkanlığı, belediye başkanlığı, hatta genel müdürlük, daire başkanlığı gibi konularla uğraşıyor ama öngörüldüğü gibi bir cumhurbaşkanlığı yapmıyor. Bu sistemle birlikte Sayın Erdoğan her şey oldu ama Türkiye’nin ihtiyacı olan bir cumhurbaşkanı olamadı.
Varlık Fonu’nu siz kapatmazsanız, biz kapatacağız
Şu Varlık Fonu’nu derhal kapatın. Zaten siz kapatmazsanız, biz yarın gelip kapatacağız. Ne olduğu bilinmeyen, şeffaf olmayan, her türlü denetimden uzak olan bu kara delikler vatandaşımızı sadece fakirleştirir. Buna bir son vermek lazım.
Gerçek milliyetçilik bu milleti ekmek parasına mahkûm etmek değildir
Durmaksızın “yerli ve milli” diyorlar. Yaptıkları her hatayı “milliyetçilik” örtüsü ile kamufle etmeye çalışıyorlar. Hayır, sizin hatalarınız yerlilik değil, millilik değil, milliyetçilik hiç değil. Gerçek milliyetçilik, bu ülkede yaşayan herkesin başını dik tutabilmesini sağlamaktır. Gerçek milliyetçilik, vatandaşlarımızın, çocuklarının geleceğinden kaygı duymadan başlarını yastığa koymasını sağlamaktır. Gerçek milliyetçilik, bu milleti ekmek parasına mahkum etmek değildir.
İktidarın refahtan anladığı üç beş zengin türetmek
Ülkemizde beyan edilen ücretlerin %42’si asgari ücret iken %82’si ise asgari ücretin iki katından az. Çalışanların yaklaşık yüzde 80’i, ayda 5 bin liranın altında bir gelirle ailesini geçindirmek zorunda. Hükûmetin zenginleşmeden, refahtan anladığı üç beş tane zengin türetmek. Onlar zenginleşirken bu halk fakirleşti. Onlar zenginleşirken bu halk sosyal yardımlara muhtaç hale geldi.
Etraflarındaki yandaşlardan, konvoylardan halkı göremez oldular
Büyük ortağın partisine mensup bir vekil kalkmış “Kriz yok, iş beğenmiyorlar” diyor. Bu milleti fakirleştirdiler, ekmek parasına muhtaç ettiler, bir de kalkıp vatandaşı suçluyorlar. Bunun nedeni toplumdan kopmaları. Halkla kaynaşamıyorlar. Sokaklara çıkıp bir dolaşın. Ama öyle “Eve ekmek götüremiyorum“ diyene, “Al keyif çayı iç“ demeyin. Halkımızı dinleyin de öğrenin. Etraflarındaki yandaşlardan ve konvoylar dolusu arabadan dolayı halkı göremiyorlar.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Etiket arşivi: şey
‘Bana bir şey olmaz’ demeyin kanser riskini yüzde 2 bin artırmayın!
TÜSAD Akciğer Kanseri Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Ufuk Yılmaz Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı’nda, sigara faktörünün önemine dikkat çekti. “Bana bir şey olmaz” anlaşının terk edilmesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, “Kimler sigaraya rağmen kanser olmayacak ya da sigaraya bağlı akciğer kanseri olacak önceden bilemiyoruz. Sigara içenlerde akciğer kanseri riski yüzde 2 bin artıyor, ailenizde akciğer kanseri var ise risk biraz daha artıyor” dedi.
Tüm dünyada Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı olarak anılan Kasım ayında Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD), sigaranın bu hastalık üzerindeki etkilerini bir kez daha hatırlattı. TÜSAD Akciğer Kanseri Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Ufuk Yılmaz akciğer kanserinin yaşam süresini kısaltan hastalıklar arasında üst sıralarda yerini korumaya ısrarla devam ettiğini belirtirken, riski yüzde 2 bin artıran sigara konusunda ‘bana bir şey olmaz’ anlayışının yanlışlığına dikkat çekti.
Akciğer kanserinin tedavisinde önemli adımlar atılmakla birlikte, daha uzun bir yol bulunduğuna dikkat çeken Yılmaz, “Bu yolculukta tıp insanlarının hızı son zamanlarda artmış olsa da hastaların çoğuna şifa sunabilmek için biraz daha zaman ihtiyaç var. Tam şifa sağlanıncaya kadar görevin büyüğü toplumlara düşüyor. Sigara ve benzeri kanserojenlere karşı mücadelenin zaman zaman gündemden düşüyor olması gerçeği değiştirmiyor” dedi.
SİGARA, NARGİLE VE TÜM TÜTÜN ÜRÜNLERİNE HAYIR
“Sık değişen gündem ve ekonomik zorluklar içinde ‘sigaraya hayır’ kampanyalarının etkisi görece sınırlı kalıyor, sigara fiyatlarındaki artışlar da bir süre sonra etkisini kaybediyor” diyen Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti: “Yılmadan mücadelemize devam etmeliyiz. Aynı zamanda topluma aydınlatıcı bilgiler vermek de bizim görevlerimiz arasında yer alıyor. Kanımca, sigara ile mücadelemizdeki başarılı olamamanın temelinde, kişilerde ‘bana bir şey olmaz’ anlayışı da yatıyor. Oysa bu konuda geleceği hiç tahmin edemiyoruz. Kimler sigaraya rağmen kanser olmayacak ya da sigaraya bağlı akciğer kanseri olacak önceden bilemiyoruz. Sigara içenlerde akciğer kanseri riski yüzde 2 bin artıyor, ailenizde akciğer kanseri var ise risk biraz daha artıyor. Bir başka risk faktörü de var ise akciğer kanseri olma şanssızlığı daha da artıyor. Sigara, nargile ve tüm tütün ürünlerine ‘ hayır’ demeyi başarabilmeli ve uygulayabilmeliyiz. Tütün ürünlerinin kanser yapıcı etkilerini ortadan kaldıracak ne bir beslenme türü, ne bir bitkisel ilaç, ne de bir tıbbi müdahale türü var. Bazı vitamin veya mineral desteklerinin sigaranın kanserojen etkilerini arttırabiliyor.”
HASTANELERDE GÜVENLİ BÖLÜMLER OLMALI
Pandeminin ilk dalgasının birinci zirvesinin yaşandığı Mart-Haziran ayları arasında, akciğer kanserli hastaların hastanelere gelmediğini ya da gelemediği bir süreç yaşandığını hatırlatan Yılmaz şunları vurguladı: “Hastanelerde Covid-19 olacağı endişesi taşıyan hastalar haksız değillerdi. Hem hastanelerde yeterli temiz alan oluşturulamadı hem de var olan temiz alanların duyurusu tam yapılamadı. Özellikle İtalya’ da yaşanan sağlık kaosu bizi de etkiledi. Ancak, ilk dalga ikinci zirvenin yaşandığı bugünlerde hastaların güven ile hastanelere gelebileceği ve güvenle tetkik ve tedavilerinin yapılabileceği bölümler hazır olmalıdır. Bu güven, hastalar yanında sağlık hizmeti sunanlar için de sağlanmalıdır.”
RADON SALINIMI DA ÖNEMLİ BİR FAKTÖR
Başta sigara olmak üzere, solunum yolu ile vücuda girerek solunum yolları iç örtüsünde kronik, tekrarlayıcı travmalara sebep olan durumların, hücre DNA’ sında değişikliklere neden olduğuna dikkat çeken Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti:“Mutasyon dediğimiz bu değişiklikler hücrelerde hızlı ve kontrolsüz çoğalmanın yanında ‘ölümsüzlük’ özelliğini de kazanıyor. 50 yaşından sonra bu risk artmaya başlıyan süreç, 60 yaşından itibaren de zirve yapıyor. Çevresel veya mesleksel asbest, maruziyetten 30-40 yıl sonra ortaya çıkan akciğer kanserinden sorumlu olabiliyor. Üzerinde yaşadığımız yerküreden salınmaya devam eden radon ise bir diğer önemli kanserojen. Dikkatlerimizi henüz yeterince veremesek de bu önemli bir konu. Evlerimizin, iş yerimizin bulunduğu alanlarda radon salınımı yüksek olabilir ya da iş yerimizin içinde kullanılan malzemeler hala radon yayıyor olabilir. Dikkat etmeliyiz.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)