Türkiye’nin en büyük kuluçka merkezi olan Yıldız Teknopark Kuluçka Merkezi, sadece akademik girişimcilere özel akademik kuluçka programı ile fark yaratıyor. Bugün teknopark bünyesinde 43 üniversiteden toplam 90 akademisyen girişimcinin kurduğu 72 şirket olduğunu söyleyen Teknopark Genel Müdürü Prof.Dr. Mesut Güner, “Akademisyen girişimcileri yeni ticari değerler üretmek için Yıldız Teknopark’a davet ediyoruz.” diyor.
Yerli ve milli markalar doğmasına öncülük edecek ilham verici bir ekosistem kurmayı ve böylece ulusal rekabet gücüne katkıda bulunmayı misyon edinen Yıldız Teknopark akademisyen girişimcilerin de ilk tercihi oluyor.
Üniversitelerdeki bilimsel bilgi birikim ve araştırma sonuçlarının inovatif girişimlere transferini teşvik ederek, yeni ticari değerler üretilmesini sağlamak üzere çalışan Yıldız Teknopark’ta bugün 43 üniversiteden toplam toplam 90 akademisyenin kurduğu 72 aktif akademisyen firması bulunuyor. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Boğaziçi Üniversitesi’ne kadar devlet üniversitelerindeki hocaların yanı sıra Koç, Sabancı, Bahçeşehir, Okan, Medipol gibi pek çok vakıf üniversitesinden hocanın da teknopark bünyesinde çalışmalarını yürüttüğüne değinen Yıldız Teknopark Genel Müdürü Prof.Dr. Mesut Güner, “Yıldız Teknopark bünyesindeki sadece akademik girişimcilere özel akademik kuluçka programız var. Özellikle malzeme, nanoteknoloji ve donanımsal ürünler alanında alt yapı sağlayan tek kuluçka merkezi olmamız bizi diğer teknoparklardan ayrıştırıyor.” diye konuşuyor.
Akademisyen girişimcilerin 29 patenti var
Yıldız Teknopark bünyesinde bugün 327 Ar-Ge, 98 kuluçka olmak üzere toplam 425 şirket faaliyet gösteriyor. Bu şirketlerden 72’si ise aktif akademisyen şirketler. Bunların 31 tanesinin kuluçka olduğunu söyleyen Prof.Dr. Güner, bu şirketlerin ağırlıklı olarak sağlık, kimya, medikal, makine ve teçhizat imalatı, geri dönüşüm, elektronik, enerji, yazılım, robotik, çevre, eğitim teknolojileri alanlarında projeleri olduğunun altını çiziyor. Bugüne kadar akademisyen girişimcilerin toplam 50 milyon TL’nin üzerinde ihracat yaptığını belirten Güner, bu akademisyenlerin 29 tane patente sahip olduğunu da sözlerine ekliyor.
Akademisyen girişimciler arasında pek çok başarılı ve adını tüm Türkiye’ye duyurmuş isim var. Türkiye’nin iş birlikçi robotlar (İHA ve İKA’lar) ile otonom keşif, güdüm ve seyrüsefer projesinde ana yüklenici şirket olan Polonom Robotics’in kurucusu Doç. Dr. Sırma Turgut Yavuz bu isimlerden biri.
Çocukların zeka potansiyelini üst seviyeye çıkarmak ve daha zeki çocukların yetiştirilmesine katıda bulunmak amacıyla geliştirilmiş bilgisayarlı zeka geliştirme programı MenalUP markasının kurucusu Ayasis’in kurucu ortağı Arş. Gör. Reşit Doğan da yine kuluçkadaki akademisyen girişimcilerden bir diğeri.
Chemtox Biolab Arge kurucu ortağı Prof. Dr. Afife Binnaz Hazar Yoruç ise hem bu sene ve hem geçen sene yapmış olduğu sanayiye lisanslama yoluyla transfer ile adından söz ettiriyor.
Sunulan avantajlar
Akademisyen girişimciler arasında buluşları ticarileşmiş pek çok kişi olduğuna da değinen Prof.Dr. Güner, teknopark olarak akademisyenlere verdikleri desteklerle ilgili şunları söylüyor:
“Yıldız Kuluçka olarak akademisyenlere ücretsiz kapalı ofis imkanının yanı sıra, fikrin oluşumundan fon bulunmasına, projenin yazımı, yönetimi ve yürütülmesinden paydaşların bir araya getirilmesine kadar fikri, sinai hakların yönetimi, bunların ekonomik katkıya dönüşmesi, ticarileştirilmesi konularında destekler sunuyoruz. Mentörlük, eğitim, ulusal ve uluslararası fonlara yönlendirme, yatırımcı görüşmeleri sağlama, prototip atölyesi kullanımı, basın ve pr danışmanlığı gibi destekler sunarak şirketlerini büyütmelerine yardımcı oluyoruz. Tabi vergi muafiyetlerinden ve teşviklerinden yararlanma imkanı da var.”
Aylık arşivler: Eylül 2020
Yiğit Özşener Simyacı’nın mistik dünyasını seslendirdi
Brezilyalı yazar Paulo Coelho’nun dünya edebiyatına kazandırdığı önemli eseri Simyacı, ünlü oyuncu Yiğit Özşener’in sesiyle şimdi Storytel’de. 1988’de yayınlandıktan kısa süre sonra 42 ülkede basılan ve 26 dile çevrilen eser, Türkiye’de de 1996 yılından bu yana en çok okunan romanlar arasında yer alıyor.
Can Yayınları tarafından yayınlanan Simyacı, Santiago adındaki Endülüslü bir çobanın İspanya’dan başlayıp Mısır’da sona eren yolculuğunu anlatıyor. Gördüğü bir rüya üzerine sahip olduğu her şeyi ardında bırakan Santiago’nun bu serüveni, onu düşlerine kavuşturduğu kadar hayatın hakikatine de ulaştırıyor. Dünya edebiyatının fenomenleri arasında yer alan Simyacı, yayınlandığı günden bugüne pek çok hayata dokundu, dokunmaya da devam ediyor. Eser, önemli bir Doğu klasiği olan Mevlana’nın ünlü Mesnevisi’nde yer alan bir öyküden yola çıkılarak yazıldı. Şu ana kadar milyonlarca okura ulaşan Simyacı’nın bu kadar sevilmesinin sırrı, mistik hikayesiyle hayata dair adeta kılavuz niteliğinde bir eser olması. Simyacı’yı Yiğit Özşener’in sesinden dinlediğinizde, siz de Santiago’yla birlikte kendi içinize doğru bir yolculuğa çıkacaksınız.
Yiğit Özşener, Simyacı’yı seslendirmenin ve Santiago’ya eşlik etmenin, kitapta da olduğu gibi bir yolculuğa çıkmaya benzediğini belirtti ve sözlerine devam etti: ‘İnsan ister istemez kendisini kitabın içinde buluyor, okurken gözünün önüne resimler geliyor, kendi hayat deneyimine tercüme ediyor. Bu inanılmaz bir keyif; hem okumak, hem anlamak açısından. Özellikle de kendini anlamak ve dışarıda olan bitenlerin nelere işaret ettiğini anlamaya çalışmak. İsminizle, nerede, kimlerden, ne koşulda doğduğunuz ve yaşadığınızdan bağımsız olarak saf bir varlık olarak insan olma haliyle ilgili. Günlük hayatımız, o içinden çıkamadığımız temposu, kafa karışıklıklarımız, hissettiğimiz çelişkiler, rastladıklarımız, rastlantılar, planlarımız, sevinçlerimiz, hayal kırıklıklarımız, amaçlarımız, aşklarımız, cesaret ettiklerimiz, korkularımız ve sayamayacağım kadar çok deneyime açık, bildiğimiz kadarıyla sınırlı yaşamımızda bir süreliğine her şeye kısa bir ara verip Simyacı ile yola çıkmak, işaretlerin dilinden anlayabilmek için güzel ve keyifli bir başlangıç. Kendinizden uzaklaşmak için değil tam da kendinize ulaşmak için keyifle kulak veriniz’ dedi.
Kullanıcılar, Storytel’e mobil telefonlarına yükleyecekleri uygulama üzerinden abone olarak ulaşabiliyorlar. Storytel aboneleri, 2.500’ün üzerinde Türkçe sesli kitabı, 75.000’den fazla İngilizce sesli kitabı, 120.000’nin üzerinde İngilizce e-kitabı ve birçok podcast’i sınırsız dinleyebiliyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Bitkisel bazlı beslenme trendinin yükseleni margarin
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bitkisel bazlı beslenme trendi yükselişte. Bu rüzgardan tamamen bitkisel yağlardan oluşan ve tüm bitkisel ürünlerde olduğu gibi kolesterol içermeyen margarin de olumlu etkileniyor. Bilimsel olarak trans yağ içermediği kanıtlanmış, doymuş yağ asidi oranı neredeyse sıvı yağlar kadar olan margarin, hayvansal bazlı yağları tüketmek istemeyenlerin de tercihi oluyor.
Bitkisel yağlardan üretilen margarin, hem insan sağlığı hem de gezegenimizin sağlığı için ön plana çıkan bitkisel bazlı beslenmeye paralel olarak yükselişini sürdürüyor. Bitkisel bazlı her gıdada olduğu gibi kolesterol içermeyen, bu yüzden de kolesterolüne dikkat etmek isteyenlerin tercihi olan margarin, hayvansal gıdalara alternatif olarak da sofralarda daha fazla yer almaya başlıyor.
Doymuş yağ oranı sıvı yağlardan farklı değil
Doğada bulunan katı veya sıvı tüm yağlar hem doymuş hem de doymamış yağ asitleri içeriyor. Zeytinyağının 100 gramı 14-17, ayçiçek yağının ise 11 gramı doymuş yağ içerirken, kase margarinin 100 gramı neredeyse sıvı yağlarla aynı oranda, 14 gram doymuş yağ içeriyor. Yüksek doymuş yağın, kolesterolü artırıcı etkisi olduğu biliniyor. Bitkisel sıvı yağlar ve margarinler hem bitkisel kaynaklı olmaları hem de düşük doymuş yağ oranları sayesinde kolesterolü artırmayan yağlar olarak öne çıkıyor. Hayvansal yağların aksine margarin trans yağ içermemesiyle de tercih ediliyor. Türkiye’de uygulanan ileri teknolojiyle gönüllü olarak başlatılan bir uygulama ile AB’den 14 yıl önce başlayan trans yağsız margarin üretimi sayesinde ülkemizde üretilen margarinlerde trans yağ bulunmuyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
CHP İzmir İl Başkanı Yücel’den özür ziyareti
29 Ağustos 2020 Cumartesi günü düzenlenen CHP İzmir İl Gençlik Kolları kongresinde sandık sonuçlarının açıklanmasının ardından iki adayın taraftarları arasında çıkan gerginlikte 6 gazeteci saldırıya uğramış, fotoğraf makineleri ve telefonları zarar görmüştü.
İzmir Gazeteciler Cemiyeti düzenledikleri basın toplantısı ile yaşanan olayı kınamış, gazetecilere gerekli desteği sağlayacaklarını açıklamıştı.
Gösterilen tepki sonrası CHP İzmir İl Başkanlığı’ndan özür ziyareti gecikmedi. CHP İzmir İl Başkanlığı’ndan İzmir Gazeteciler Cemiyeti’ne yapılan ziyarette CHP İzmir Milletvekili Ednan Arslan, CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, CHP İzmir İl Başkanı Av. Deniz Yücel, İzmir Gazeteciler Başkanı Misket Dikmen, İGC Yönetim Kurulu Üyeleri ve yaşanan olayda saldırıya uğrayan gazeteciler de yer aldı.
ORTAK MESAJ: YAŞANANLAR KABUL EDİLEMEZ
Yaşanan olaylar karşısında üzgün olduklarını belirten İzmir İl Başkanı Av. Deniz Yücel;
“Ziyaretimizin böyle bir olay sebebiyle olmasından dolayı üzgünüz. Yaşadığımız bu talihsiz olayın farklı çevrelerce başka boyutlara çekilmesi hepimizi üzdü. Yaşanan olaylar hiçbir şekilde kabul edilemez, şiddetin bahanesi ve gerekçesi olamaz. Hele ki görevi başındaki gazeteciler söz konusuysa bu kesinlikle görmezden gelinemez. Gereği neyse en kısa sürede yapılacak.” dedi
DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜKLERİ KORUMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ
Ardından görüşlerini ileten CHP İzmir Milletvekili Ednan Arslan şu sözlerle devam etti;
“Bu davranışları gösteren insanlar partimize yakışmıyor. Son 20 yıldır hiçbir kongrede bu yaşanan olayın bir benzeri yaşanmadı. Demokrasi için, demokratik bir yönetim için çalışan bir partide görevini yerine getiren gazetecilerin linç edilmesi, haber araçlarının gasp edilmesi hiçbir şekilde kabul edilemez. Yaşananlar ve yapılanlar hiçbir şekilde görmezden gelinmemeli ancak bu tarz insanların hataları partiye mâl edilemez.” dedi.
İGC YÖNETİM KURULU: MESLEKTAŞLARIMIZI VE MESLEK SAYGINLIĞIMIZI KORUMAK ZORUNDAYIZ
Ziyarette hazır bulunan İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen ve Yönetim Kurulu Üyeleri ortak bir dil ile görüşlerini dile getirdi;
“Meydana gelen olayda görevlerini büyük bir özveri ile yerine getiren meslektaşlarımız şiddete maruz kaldı, haber gereçleri zarar gördü, gasp edildi. İlgili gereçler bir şekilde tazmin edilse bile bizim bu olayda dikkat çektiğimiz ve hassas olduğumuz konu, pandemi koşullarında dahi büyük bir özveriyle görevlerini aksatmayan gazetecilerin hakları ve mesleki saygınlığıdır. Bu hususta elimizden gelen her türlü desteği sağlayacağız.” dedi.
Görüşmenin diğer yarısında CHP İzmir Milletvekili Ednan Arslan, CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, CHP İzmir İl Başkanı Av. Deniz Yücel ve kongredeki arbedede saldırıya uğrayan gazeteciler ile buluştu. Yaşanan olaylar detaylı bir şekilde görüşüldü. Karşılıklı görüş alışverişinde bulunuldu ve olayda şiddet uygulayan kişiler hakkında gerekli yaptırımları uygulanacağı vurgulandı.
İZMİR / BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Teniste Bergama Başarısı
Türkiye Tenis Federasyonu’nun Yenilikçi Crea Tenis Kulübü’nde düzenlemiş olduğu Hafta içi Tenis Turnuvası’nda Bergama Belediyespor Kulübü sporcusu Zehra Melek birinci oldu. 12 yaş altı kategorisi 4.’ncü grubunda müsabakaya çıkan Zehra Melek, ipi göğüsleyerek madalyayı alan taraf oldu.
BAŞKAN KOŞTU; “ÇOCUKLARIMIZ İÇİN TÜM İMKÂNLARIMIZI SEFERBER EDECEĞİZ”
Bergama Belediyespor Kulübü sporcusu Zehra Melek’i başarısından dolayı kutlayan Bergama Belediye Başkanı Hakan Koştu, ”Çocuklarımızın sporun her dalında başarılar elde etmesi ve boş vakitlerini sporla geçirmesi için tüm imkânlarımızı seferber etmeye devam edeceğiz. İlçemizde sporun her dalında başarı elde edip, gençlerimize sporu sevdirmeyi ve çocuklarımız büyürken sporu da bir yaşam biçimi olarak benimsemelerini arzuluyoruz. Bunu sağlamak için belediyemiz imkânlarını sonuna kadar seferber etmeye devam edeceğiz” dedi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
DEÜ’nün keşfi Dünya kültür mirasına ışık tutacak
Dokuz Eylül Üniversitesi, astronomi biliminin kurucusu ve insanlık tarihinin en önemli filozoflarından Aratos’un anıt mezarı için Soli Pompeiopolis Antik Kenti’nde kazı çalışmaları yürütüyor. Mersin’in merkez Mezitli ilçesinde 20 Temmuz’da başlayan kazıların 1999 yılından beri devam ettiğini belirten DEÜ Edebiyat Fakültesi Dekan Vekili ve Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Remzi Yağcı, “UNESCO Kültür Mirası’na girmeye önemli adaylardan biri olacak bir çalışma yapıyoruz” dedi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) tarafından Mersin’in Mezitli ilçesinde yer alan Soli Pompeiopolis antik kentinde M.Ö. 315- 245 yıllarında yaşamış olan astronomi biliminin kurucusu, matematikçi, bilim insanı ve şair Aratos’un anıt mezarı ortaya çıkarılıyor. Tarihi Neolitik döneme kadar uzanan Soli Pompeiopolis Antik Kenti’nde bu yılki kazılar 20 Temmuz’da başladı. Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekan Vekili ve Müzecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Remzi Yağcı başkanlığında sürdürülen kazıların bu yıl sadece Aratos’un anıt mezarında gerçekleştirildiği belirtilirken, şu ana kadar anıt mezarın iç duvarının dairesel biçimli yapısının ortaya çıkarıldığı ve anıt mezar yapısında yazıtlı mimari parçaların bulunmasının hedeflendiği kaydedildi.
DÜNYA KÜLTÜR MİRASINA HEDİYE
Arkeolojik kazılara ve bilimsel araştırmalara her zaman önem verdiklerini kaydeden DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, “Bilimsel ve kültürel çalışmalar konusunda ilklere imza atan Üniversite olarak, dünya kültür mirası açısından son derece önemli bir yere sahip olan gök bilimci, filozof ve şair Aratos’un anıt mezarının gün yüzüne kavuşması için bir kazı çalışması yürütüyoruz. Prof. Dr. Remzi Yağcı başkanlığında Mersin İli Mezitli ilçesinde yürütülen proje kapsamında ortaya çıkartılacak anıt mezar ile hem insanlığın ortak mirasının gün yüzüne çıkarmayı hem de kentimizi turizm merkezine dönüştürmeyi hedefliyoruz. Elbette buradan elde edilen bilgileri, uluslararası bilim camiası ile de paylaşacağız. Uzaktan bağlantı yöntemiyle yakından takip ettiğimiz ve sonuçlarını merakla beklediğimiz kazı çalışmasına katılan mensuplarımızı yürekten kutluyoruz. Bu süreçte ekibimize destek olan kamu kurum ve kuruluşlara da ayrıca teşekkür ediyoruz. Üniversite olarak, arkeolojik araştırmalarımızı sürdürecek; insanlığın ortak mirasına sahip çıkmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
MEZAR ARANIYOR
Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Remzi Yağcı da, “Dip tarihi yaklaşık 9 bin yıl öncesine dayanan Soli Pompeiopolis Antik Kenti’nde bu yıl kazılarımızı, insanlık tarihinin en önemli filozoflarından, şair ve astronomi biliminin kurucusu Aratos’un anıt mezarında gerçekleştiriyoruz. Aratos, kralların himaye ettiği bir şahsiyettir. Solililer de kendi şehirlerinden çıkan bu değerli şahsiyete bir anıt mezar yaptırıyor. 19’uncu yüzyıl seyyahları ve coğrafyacıları tarafından bu bölge ziyaret edildiğinde mezarın yeri işaretlenmiş. Dokuz Eylül Üniversitesi olarak Mersin’in Mezitli ilçesinde Aratos’un mezarının mimari açıdan gün yüzüne çıkartılması, daha sonra çevre düzeni ile restorasyonunun yaptırılmasını amaçlıyoruz. Çıkarılan eserler ülke ve dünya kültür mirasına büyük katkı sağlayacaktır” dedi.
UNESCO’YA ADAY
Prof. Dr. Remzi Yağcı, “UNESCO Kültür Mirası’na girmeye önemli adaylardan biri olacak bir çalışma yapıyoruz. Aratos’un anıt mezarının ortaya çıkarılması kuşkusuz sadece Mezitli ve Mersin için değil, Türkiye ve dünya için de çok önemli bir buluş olacaktır. Dünyanın ilgisinin buraya döneceğini, sırf Aratos’un anıt mezarını görmek için çok sayıda kişinin Mezitli’ye geleceğini düşünüyoruz” diye konuştu.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Microsoft’a Türk rakip
Türk yatırımcı Dalınç Arıburnu’nun kurucu ortağı olduğu Londra merkezli alternatif yatırım platformu Centricus, son dönemde satışı gündemde olan video uygulaması TikTok’u satın almak için masaya oturdu. Centricus, Microsoft’un da teklif verdiği TikTok’un ABD, Avustralya, Yeni Zelanda ve Hindistan’daki operasyonlarına talip oldu. Türkiye’de Global Yatırım Holding’in stratejik yatırımcısı olan Centricus adına yönetim kurulunda Dalınç Arıburnu yer alıyor.
Global Yatırım Holding’in stratejik yatırımcısı Centricus, Çinli video uygulaması TikTok’a talip oldu.Türk Yatırımcı Dalınç Arıburnu’nun kurucu ortağı olduğu İngiltere merkezli alternatif yatırım platformu Centricus, Microsoft’un WalMart ile birlikte ve Oracle’ın da satın almak istediği TikTok’un ABD, Avustralya, Yeni Zelanda ve Hindistan’daki operasyonlarına talip oldu.
Dünya finans piyasaları tarafından yakından tanınan Dalınç Arıburnu’nun kurduğu Centricus’un aralarında Katar Kraliyet Ailesi ve Japon Softbank’ın da olduğu küresel yatırımcıları bulunuyor. Centricus, Global Yatırım Holding’te yüzde 31,2’lik hisse ile stratejik yatırımcı olurker; Arıburnu da yönetim kurulunda yer alıyor.
Centricus teklifi, ABD merkezli bir diğer video ve müzik tabanlı sosyal medya uygulaması Triller ile ortaklaşa sundu. Toplam 20 milyar dolarlık teklif, 10 milyar dolar nakit ve 10 milyar dolarlık kar ortaklığı içeren bir paket olarak iletildi.
Tarihin en büyük fonunun kuruculuğunu yaptı
Bankers Trust, Deutsche Bank ve Goldman Sachs’ta yatırım yöneticiliği pozisyonlarında çalışan Dalınç Arıburnu, 2016’da Centricus’u kurdu. Arıburnu, Ekim 2016’da Softbank adına finans tarihinde tek seferde toplanan en büyük kaynak 100 milyar dolar ile Vision Fund’un kuruculuğunu yaptı.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Philips TV Çıtayı Yine Yükseltti!
TV pazarında performans standartlarını belirleyen Philips TV, daha iyisi için iş ortaklarıyla durmaksızın çalışıyor. Philips TV ve Bowers & Wilkins iş birliğiyle üretilen yeni OLED+935 model Ambilight TV’ler, TV pazarında çıtayı bir üst düzeye taşıyacak. Yeni Philips OLED+935; 55’’ ve 65’’ ekran seçenekleriyle Eylül ayında, 48’’ ekran seçeneğiyle de Ekim ayında satışa sunulacak. 65” OLED+935 modeli, 2020 EISA Yılın Ev Sinema TV’si ödülünü almaya hak kazandı. Hali hazırda TV’de bulunan 4.nesil P5 işlemciye eklenen yapay zeka sistemi sayesinde görüntü işleme özelliği daha da iyileştirildi. Serinin amiral gemisi OLED setlerinde bulunan benzersiz yanma önleyici teknolojisi sayesinde ekranlar koruma altında. Ses kalitesi, 3.1.2 Bowers&Wilkins ve Dolby Atmos Elevation hoparlörler ve Tweeter-on-Top teknolojisi sayesinde ses kalitesi üstün seviyede. 4 taraflı Ambilight benzersiz ve sürükleyici bir seyir deneyimi sunuyor. Kvadrat kumaş, deri, metal ve krom metal detaylarıyla Avrupa dizaynının en üst segmentini ifade ediyor. Premium kalitedeki uzaktan kumandasında deri detaylar mevcut. Daha etkileyici film sahneleri için ‘Pure Cinema’ ve ‘Movie Motion’ modları da bulunuyor. Güncellenmiş arayüzü ve dahili 3GB RAM kapasitesi sayesinde sorunsuz çalışan Android Pie/9 Akıllı TV. TV’de çoklu ortamda kablosuz çalışabilen DTS Play-Fi özelliği de bulunuyor.
Philips TV ve Bowers & Wilkins görüntü ve ses uzmanlığıyla geliştirilen ve TV pazarında standartları belirleyen Philips TV’ler; geçtiğimiz yıl sektör, medya mensupları ve tüketicileri tarafından birçok farklı ödül almaya hak kazandı.
İki markanın da ürünleri tasarlama süreçlerindeki ‘sürekli daha da iyiye ulaşma’ felsefesi, son olarak OLED+935 model Philips Ambilight TV’lerde görüntü ve ses kalitesini en üst düzeye çıkardı.
2020-2021 EISA Yılın Ev Sinema TV’si ödülü de kazanan OLED+935 TV’ye eklenen en göze çarpan özellik ‘yapay zeka’. Hali hazırda TV’de bulunan 4.nesil P5 işlemciye eklenen yapay zeka sistemi sayesinde, görüntü işleme özelliği daha da iyileştirildi.
Yapay zeka fonksiyonu, Philips TV araştırma ve geliştirme ekibinin neural networks ve yapay öğrenme özelliklerini kullanarak 30 yıldan fazla zamandır üzerinde çalıştığı ve geliştirdiği veritabanındaki milyonlarca PQ test klibi incelenerek TV’lere dahil edildi.
Yapay zeka, Philips TV’lerde bu zamana kadar bulunan 5 görüntü kalitesi özelliğine (kaynak, renk, kontrast, hareket ve keskinlik) ekstra bir denge getiriyor. Bu denge sayesinde görüntüler daha doğal hale geliyor ve izleyicisine normal bir seyir deneyiminden çok daha fazlası sunuluyor.
Mükemmel Doğal Gerçeklik işleme (PNR- Perfect Natural Reality) özelliğinin en geliştirilmiş versiyonunun bulunduğu yapay zekalı TV’lerde AI Machine Learn Sharpness ve AI Smart Bit Enhancement özellikleri de bulunuyor.
OLED 935+ modelinde kullanılan Yeni Akıllı Dual Engine versiyonu sayesinde statik içerik, yerel ışık yoğunluğu ve olası ekran yanmaları iyileştirildi. TV’lerde 32,400 bölgeyi tarayan geliştirilmiş logo algılama arşivi de mevcut.
Philips TV’lerde bulunan yeni sistem; logo ve oyunlardaki statik görüntülerde oluşabilecek yanma problemini %95 oranında yok ediyor.
Yeni OLED+935 model Philips TV’lerde başlıca tüm HDR formatları ( HDR 10, HDR10+, Dolby Vision & HLG ) desteklendiği gibi, özel ‘Dolby Bright Mod’ da bulunuyor.
Philips TV bunların yanı sıra, TV’yi çoklu ortamda kablosuz olarak çalışabilen DTS Play-Fi özelliğini kullanan ilk premium TV markası.
En üst düzeyde ses performansı
TV’lerde bulunan yapay zeka özelliği OLED+935’le seyir keyfini daha doğal, gerçekçi ve doğru görüntülerle sunarken, Bowers & Wilkins hoparlörler sayesinde de ses performansı limitleri zorluyor.
OLED+935; Dolby Atmos Elevation sürücü üniteleri ve Bowers & Wilkins’in benzersiz Tweeter-on-Top hoparlöre sahip ilk televizyon. Metal altlığa sahip TV’de aynı zamanda duvara montaj aparatı da bulunuyor.
B&W markasının diğer tüm üst düzey hoparlörlerinde olduğu gibi, TV’nin dışında bulunan Tweeter-on-Top sayesinde yüksek frekanslı hoparlör ile iç bölmede oluşabilen ses bulanıklığı ihtimali yok oluyor.
TV’de üç adet 19 mm titanyum kubbe tweeter dahil olmak üzere toplam on adet sürücü yer alıyor.
Üç tweeterın her biri üstün performans amacıyla hoparlör muhafazasından ayrı tasarlandı. Kendi sert, krom metal muhafazasına monte edilmiş olan Tweeter-on-Top da tüm bu mekanizmayı destekliyor. TV’de bulunan tweeterlar ilk olarak Bowers & Wilkins tarafından tasarlanan ve efsanevi 800 model Diamond Serisi’nde kullanılan akustik olarak açık bir tasarıma sahip.
OLED + 935’lerde film, oyun ve spor yayınlarının ses reprodüksiyonuna ekstra ölçek ve yükseklik algısı sağlamak için muhafazanın üzerine monte edilmiş, yukarı doğru ateşleyen ikiz 50 mm Dolby Atmos Yükseltme üniteleri de var.
100mmx65mm’lik derin bas hoparlörler odayı sesle doldururken, B&W’nin yalnızca ana hoparlörlerinde kullandığı Flowport teknolojisine de sahip.
TV’de bulunan Dolby Atmos içeriği film izlendiğinde içeriği otomatik olarak algılayarak sinema modunu aktive eder.
Üst Düzey Tasarım
OLED +935 model Philips TV’ler’de ultra ince kasa, kenarsız çerçeve ve yüksek kaliteli metal kaplamayla beraber Kvadrat marka akustik kumaş kullanıldı. TV’de bulunan Dolby Atmos performansının iyileştirilmesi amacıyla muhafazanın üst yüzeyinde ilk kez metal bir mikro örgü kaplama bulunuyor.
İskoç menşeili deri uzmanı Muirhead’in dokunuşlarıyla tasarlanan metal kaplamalı uzaktan kumanda zarif ve arkadan aydınlatmalı tuşlara sahip benzersiz deneyim sunmak için tasarlayan Philips TV Ambilight teknolojisine yeni ‘Ambilight Sleep’ modunu da ekledi.
Android 9 (Pie) özelliğine sahip akıllı TV’lerde bulunan 3GB’lık dahili bellek sayesinde oldukça geniş bir uygulama listesi bulunuyor. Sezgisel ve kullanıcı dostu arayüze sahip OLED+935’lerde aynı zamanda Google Assistant ve Alexa özellikleri de var.
Twitter’da @TPVision, Instagram’da @philipstelevision Facebook’ta @PhilipsTV hesaplarından bizi takip edebilirsiniz.
TP Vision Hakkında
Görsel-işitsel dijital eğlence dünyasında önemli bir tüketici elektronik ürünleri şirketi olan TP Vision, Philips markalı televizyonların (Avrupa, Rusya, Orta Doğu, Güney Amerika, Hindistan ve Asya-Pasifik bölgesinde seçili ülkeler) ve ses ürünlerinin (dünya genelinde) geliştirilmesine, üretilmesine ve pazarlanmasına odaklanıyor. TP Vision; tasarım uzmanlığını ve yenilikçi Philips TV mirasını, TPV teknolojisinin operasyonel kusursuzluğu, esnekliği ve hızıyla birleştirerek gerçekleştiriyor. Birleştirilen bu güçlü yanlarla pazara yüksek kalitede, sofistike tarzı ile akıllı ve kullanımı kolay ve ince tasarımlı televizyonlar sunarken tüketicilere kusursuz bir deneyim yaşatmayı hedefliyor. Eğlence sektöründe küresel ölçekte lider konumda olan TP Vision, yukarıda belirtilen ülkelerde Philips TV’nin seçkin marka lisans sahibidir. TV şirketi, , dünyanın lider monitör ve LCD TV üreticisi, Çin’de Philips marka TV’ler satan ve pazarlayan TPV’ye yüzde 100 aittir. TPV Grubu yıllar içindeki büyümesini ölçek ekonomisini ve AR-GE, üretim, lojistik verimlilik ve kalitesindeki temel yeterliliklerini güçlendirerek sürdürürken, dünya çapında çeşitli ülkelerde de yaklaşık 2000 kişiye istihdam sağlıyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
VakıfBank’tan ekonomiye 250 milyon dolar tutarında yeni kaynak
VakıfBank Dünya Bankası’ndan ekonomiye uzun vadeli kaynak sağladı. Hazine ve Maliye Bakanlığı garantisi altında temin edilecek kredinin vadesi ilk 7 yılı ana para ödemesiz olmak üzere 23 yıl olarak belirlendi. Söz konusu kredi, VakıfBank’ın uluslararası kalkınma bankaları özelinde tek seferde temin edeceği ‘en büyük montanlı kredi’ olma özelliğini taşıyor.
Tüm dünyayı sarsan Covid-19 salgınının ekonomiye etkilerini en aza indirmek amacıyla mart ayından itibaren birçok ürün ve hizmeti firmaların ve hanehalkının kullanıma sunan VakıfBank, şimdi de ‘Acil Firma Destek Projesi’ni hayata geçiriyor. Bu kapsamda Dünya Bankası ile anlaşmaya varılan 250 milyon dolar tutarındaki kredi ile VakıfBank, pandemi sürecinden en çok etkilenen sektörlere destek sağlayarak bu dönemde de reel ekonomiyi finanse etmeye devam edecek.
‘’Uluslararası kalkınma bankaları özelinde tek seferde sağladığımız en büyük montanlı kredi’’
İşlemle ilgili açıklamada bulunan VakıfBank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih, “Dünya Bankası ile 2010 yılında başladığımız ve uzun süredir devam eden iş ilişkimize, yeni bir halka daha eklemenin memnuniyetini yaşıyoruz. 23 yıl vade ile temin edeceğimiz 250 milyon dolar tutarındaki yeni kredimiz Dünya Bankası İcra Kurulu tarafından onaylandı” dedi.
Söz konusu kredinin, bugüne kadar VakıfBank’ın uluslararası kalkınma bankaları özelinde tek seferde sağladığı en büyük montanlı kredi olma özelliği taşıdığının altını çizen Üstünsalih, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Küresel anlamda belirsizliklerin devam ettiği bu zorlu süreçte yurtdışından ülkemize oldukça uygun maliyetli ve uzun vadeli yeni bir kaynak getirecek olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu proje kapsamında yıllık cirolardaki düşüşler göz önüne alınarak Covid-19 salgınından en çok etkilenen KOBİ’lerin, kadın girişimcilerin, genç işletmelerin ve kalkınmada öncelikli yörelerde faaliyet gösteren firmaların finanse edilmesini hedefliyoruz.”
“Çevresel ve sosyal risklerin yönetimi daha etkin gerçekleştirilecek”
Dünya Bankası’ndan temin edilecek kredinin önemli unsurlarından birisinin de ‘Çevresel ve Sosyal Risk Yönetimi Sistemi’nin kurulması ve uygulanması olduğuna vurgu yapan Üstünsalih, sözlerini şöyle noktaladı:
“Böylece mevcut kredi politikalarımızın ayrılmaz bir parçası olan çevresel ve sosyal risklerin yönetimi, sistemsel bir yapının içinde çok daha etkin bir şekilde gerçekleştirilebilecektir. Söz konusu gelişmenin sürdürülebilir finansman alanındaki faaliyetlerimize önemli bir katkı sağlayacağına inanıyorum. VakıfBank olarak, uluslararası piyasalardaki güçlü ve öncü konumumuz sayesinde önümüzdeki dönemde de yurtdışından uzun vadeli ve uygun maliyetli kaynaklar getirmeye, fonlama yapımızı daha da çeşitlendirerek milli ekonomimize hız kesmeden destek olmaya devam edeceğiz.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Sanatta ve beyin biliminde indirgemecilik
Sanat ve bilim, uzlaşmaz biçimde birbirinden ayrılmış mıdır,
yoksa ortak bir zemin bulabilirler mi?
Sanata da derin ilgisi olan Nobel Ödüllü Eric R. Kandel,
bu yeni kitabında, bilimin bir sanat eserini deneyimleme ve anlamlandırmadaki etkisini sorguluyor.
Hafızanın nörobiyolojik temellerini ortaya koyan çalışmalarını bu kez sanata uygulayan Kandel, öznel dünyalarını renk, biçim ve ışığa damıtan modern sanatçıların nörobilimsel analizini yapıyor.
Kandel, bilimin insan algısının karmaşıklıklarını nasıl keşfedebileceğini ve harika sanat eserlerini algılamamıza, takdir etmemize ve anlamamıza nasıl yardımcı olabileceğini gösterdiği Sanatta ve Beyin Biliminde İndirgemecilik isimli çalışmasında, indirgemeciliğin modern sanatın evrimine katkısını ortaya koyuyor. Resim sanatının Turner, Monet, Kandinsky, Schoenberg ve Mondrian’ın eserlerinden Pollock, de Kooning, Rothko, Louis, Turrell ve Flavin’in soyut dışavurumculuğuna ulaşmak için nasıl bir indirgemeci yaklaşım içinde olduğunu ayrıntılarıyla aktararak, bu yolculuğun sonunda Katz, Warhol, Close ve Sandback’in eserlerini analiz ediyor. Modern sanat şaheserlerinin renkli reprodüksiyonlarının yanı sıra beynin büyüleyici çizimlerini de içeren bu kitap, bilim ve sanatın ortak kaygılarına ve birbirlerini nasıl aydınlattıklarına ilişkin bir başyapıt.
“Kimi akademisyenler, sanatçıların kullandığı indirgemeci yaklaşımlara odaklanmanın sanata duyduğumuz hayranlığı körelteceğinden, sanatın derin hakikatlerine ilişkin algımızı törpüleyeceğinden endişe eder. Ben bunun aksini iddia ediyorum: Sanatçıların faydalandığı indirgemeci yöntemlerin değerini takdir etmek, sanata verdiğimiz tepkinin zenginliğini ya da karmaşıklığını hiçbir suretle eksiltmez. Aslında bu kitapta gözden geçirdiğim sanatçılar, sanatsal yaratıcılığın temellerini keşfedip aydınlatmak amacıyla tam da bu tür bir yaklaşım tutturmuştur.”
Yazar Eric R. Kandel, Columbia Üniversitesi Sinirbilim Bölümü’nde öğretim üyesi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)