Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili ve TBMM KİT Komisyonu üyesi Atila Sertel, TÜRKSAT’ın bilanço ve hesaplarının görüşüldüğü toplantıda yerel televizyonların sorunlarını gündeme taşıdı. Uydu kiralarının dolarla alınmasını eleştiren CHP İzmir Milletvekili Sertel, “Pandemide reklamlar durdu, gelir durdu ama uydu kirası durmadığı gibi arttı. Yerel televizyon sahipleri dolar karşısında eriyip gidiyor. Yerel televizyonlara pozitif ayrımcılık yapılmalı ve uydu kiraları düşürülmelidir” dedi.
TÜRKSAT Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Yüksek, TÜRKSAT Genel Müdürü Cenk Şen ve TÜRKSAT yöneticilerinin hazır bulunduğu KİT Üst Komisyonu toplantısında konuşan Sertel, yerel televizyonların sorun ve taleplerini dile getirerek şunları söyledi:
“6 AYDA YÜZDE 37 ARTIŞ YAŞANDI”
“Daha öncede dile getirdim. Niye dolarla alıyorsunuz diye eleştirdik o süreçte bu eleştirileri dikkate alarak doları sabitlediniz. Yerel televizyonlar kan ağlıyor. Sizler dahi pandemi nedeniyle yatırımlar yavaşladı diyorsunuz. Yerel televizyonların pandemi döneminde bütün kaynakları kurudu. Yerel televizyonlar ilan alamaz noktaya geldi. Mayıs ayında 11 bin 800 dolar olan ve sabit 5 liradan 59 bin lira ödenen uydu kirası Ağustos ayında 5.6 dolardan sabitlenince yüzde 12 artışla 66 bin 80 lira ödenmeye başladı. Bu da yetmedi Eylül ayında dolar kuru 6.6 liraya sabitlenerek 11 bin 800 doları yüzde 18’lik artışla 77 bin 800 lira olarak tahsil etmeye başladınız. O da yetmedi Ekim ayında dolar kurunu 7 liraya sabitleyerek yüzde 7’lik bir artışla 82 bin 600 liraya çıkardınız. Mayıs ayından itibaren toplamda yüzde 37’lik artış yaşandı. Günümüzde dolarla ücret tahsil eden bir köprüler kaldı bir de TÜRKSAT kaldı. Cumhurbaşkanı TL’ye dönün demiyor muydu? O halde neden Türk Lirası üzerinden sabitlemiyorsunuz? Televizyon sahipleri dolar karşısında eriyip gidiyor. Buna bir an önce çözüm bulunmalı.”
TEŞVİK EDİLMELİ
TÜRKSAT kiralarının yerel ve yaygın televizyonlardan aynı oranda alındığını ifade eden Sertel, bu haksızlığın da giderilmesi gerektiğini belirterek, “Yerel televizyonla yaygın televizyonların geliri bir midir? O nedenle kent televizyonlarının diğerlerinden ayırt edilmesi ve ona göre ücret alınması gerekmektedir. Yerel televizyonlar kentin gözü kulağı sesidir. Habercilik yapan kanallara pozitif ayrımcılık yapın. Çünkü bu kanallar ayakta duramaz noktaya geldi. Birçoğu da maddi gerekçeler nedeniyle uydudan çıkmaya başladı. Bizlerin yerel televizyonları teşvik etmesi gerek. Bunlar da kapanırsa kentlerdeki siyasiler, valiler, kaymakamlar seslerini halka nasıl duyuracak. Yaygın televizyonlar ancak kentlerde felaket olunca haber yapıyor. Yerel televizyonların önemi bizim için çok büyük. Bu konuda TÜRKSAT yönetiminin sağduyulu davranmasını ve bir an önce adım atmasını bekliyorum” diye konuştu.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Etiket arşivi: CHP’li
CHP’li Sındır, “gençlik hayatından memnun değil!”
CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın 2021 Yılı Bütçesi üzerine konuştu. Sındır, bu ülkede yaşayan genç nüfusun mutlu bir hayat sürmesi gerekliliğinin altını çizerek Gençlik ve Spor Bakanı Muharrem Kasapoğlu’na gençlerin gelecek kaygılarını, işsizlik problemlerini ve umutsuz olduklarını hatırlattı.
Gençlerin, başta işsizlik olmak üzere ülkede yaşanan tüm olumsuzluklar nedeniyle yurtdışına gitmek istediklerini belirten Sındır; “Gelecekte iş bulabilecek miyim? Mutlu, huzurlu ve ekonomik sıkıntısız bir yaşama sahip olabilecek miyim? Kendi ülkemde onurlu ve mutlu bir yaşama sahip olabilecek miyim?” diye soruyor, bu soruların yanıtını hepimiz gayet iyi biliyoruz. Yoksa “Bu ülkede yaşanmaz, yurt dışına kaçayım.” derdine mi düşmüş” diyerek gençlerin duyduğu endişeleri dile getirdi.
“HER ÜÇ GENÇTEN BİRİ BOŞTA”
Resmi rakamlara göre ülkede genç işsizlik oranın yüzde 25,7 olduğunu söyleyen Sındır; “Genişletilmiş işsizlik oranı bunun çok daha üzerinde- Üniversiteli işsizlik oranı yüzde 20’nin üzerinde. Her üç gençten 1’i ne eğitimde ne de istihdamda yer alıyor; boşta” dedi.
“GENÇLERİN YÜZDE 76’SI YURTDIŞINA YERLEŞMEK İSTİYOR”
Yeditepe Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre gençlerin yüzde76’sının yurtdışına yerleşmek istediğini ve 15-29 yaş arası gençlerin yüzde 64’ü vatandaşlık sunulduğu takdirde başka bir ülkede yaşamak istediklerine dikkat çeken Sındır, “Soruların yanıtı aslında bu araştırmanın sonuçlarında. Ve her iki gençten 1’i yaşadığı hayattan mutsuz. İşsizlik sorunu, parasızlık, ekonomik sorunlar, borç ve gelecek güvensizliği ve tabii ki çoğu zaman da yetersiz eğitim nedeniyle özgüven yoksunluğu -tabii bu, araştırmada verilen bir yanıt değil ama mutsuzluğun temel nedenlerinden bir tanesi de bu- Tabii Gençlik ve Spor Bakanlığının yanı sıra Millî Eğitim Bakanlığının da çok büyük sorumluluğu var bu konuda” şeklinde gençliğin sorunlarını ve sorumluları ortaya koydu.
CUMHURBAŞKANI YENİ BİR GENÇLİK YARATMA PEŞİNDE
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 19 Ekim’de İbn Haldun Üniversitesinin açılışında söylediği sözleri değerlendiren Sındır, şöyle konuştu: “Bakın, Sayın Erdoğan’ın 19 Ekimde İbn Haldun Üniversitesinin açılışında sözleri var, Sayın Cumhurbaşkanının: ‘Genç bir nüfusa sahibiz ama medeniyet tasavvurumuzu hayata geçiremiyoruz. Medyamız -bizim medyamız- bizim sesimizi ve nefesimizi yansıtmıyor. İlimde, sanatta, kültürde benzer sıkıntılarla karşı karşıyayız. Dünyaya kendimizi anlatamıyoruz. Bunun için de fikrî iktidarımızı da hâlâ tesis edemediğimiz kanaatindeyim. Zihinler, popüler kültür ve sapkın hezeyanlarla doldurulmuştur. Kuşaklar boyunca maruz kaldığımız fikrî istila vardır’ Çok tehlikeli sözler. Anlaşılan, Sayın Erdoğan kendince yeni bir devlet ideolojisi kurma peşinde ”
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın misyon ve vizyonunu akıl, bilim ve çağdaşlıktan uzak olarak değerlendiren Sındır, “Ülkemiz gençliğini ve sporunu günümüz gerekleriyle uyumlu, geleceğin meydan okumalarına karşı hazırlıklı…” Yani işte ‘Yerli değerlere duyarlı’ diyorsunuz ama evrensel değerlere duyarlılık yok. Çağdaşlık vurgusu yok. Akıl ve bilim vurgusu yok. Yarışmacı ve rekabetçi bir gençlik yaratılmaya çalışılıyor. Tabii ki rekabet… İçinde bulunduğumuz koşullarda rekabetçi koşullara uyum sağlayabilmek önemli ama bedensel, ruhsal ve zihinsel gelişim ve sosyal varlık olarak sağlıklı bir gençlik tanımı misyon da yer almıyor. Bütün bunlara rağmen bütçenizin, sağlıklı, çağdaş, sorgulayan, analiz yeteneğine sahip ve aydın bireyler yetiştirilmesi için kullanılmasını ve hayırlı olmasını diliyorum”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
CHP’li Başkan Dr. Parlar, terörü lanetledi
Cumhuriyet Halk Partisi Hatay İl Başkanı Dr. Hasan Ramiz Parlar, Hatay’da yaşanan terör saldırısı dolayısıyla bir mesaj yayınladı.
Can kaybının olmamasının en büyük teselli olduğunu dile getiren Başkan Dr. Parlar, “İskenderun ilçemizde güvenlik güçlerimizin 2 teröristi takibi sırasında büyük bir patlama meydana gelmiştir. Bu patlamanın canlı bomba olan teröristin üzerindeki bombanın patlaması ile meydana geldiği anlaşılmaktadır. Güvenlik güçlerimizin dikkati sayesinde büyük bir terör saldırısı önlenmiş oldu.
Başta güvenlik güçlerimiz ve İskenderunlu hemşerilerimiz olmak üzere tüm Hatay halkına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum” dedi.
HATAY – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
CHP’li Sertel: İzmirliler cezalandırılıyor mu?
Depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle 5 yıl önce yıkılan İzmir Alsancak Stadı hala hizmete girmedi. Son olarak CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel’in KİT Komisyonu’nda dile getirmesi üzerine Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı Sinan Aksu, stadın 2019 yılında hizmete gireceğini açıklamıştı. 2020 yılı sonuna gelinmesine rağmen stadın yüzde 80’i tamamlanabildi. Başta Altay olmak üzere Altınordu Spor Kulübü ve futbolseverlerin büyük bir umutla beklediği Alsancak Stadı’nın oturma grupları yok, çim saha yapılmadı ve Passolig sistemi kurulmadı.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Atila Sertel, Alsancak Stadyumu’nun ne zaman hizmete gireceğini Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’na sordu. CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, “Bakan Yardımcısı Sinan Aksu bana stadın 2019 yılında hizmete gireceğini açıklamıştı. Ben de bu müjdeyi İzmir halkıyla paylaşmıştım. Maalesef beni de yalancı çıkardılar. Yıkımın üzerinden 5 yıl geçti. Stad hala hizmete girmedi. Futbolcular da futbolseverler de beklemekten yorgun düştü. İzmirliler cezalandırılıyor mu” dedi.
“CEK-CAK EDEBİYATI”
“”AKP iktidarı özellikle İzmirle ilgili projelerde sürekli cek-cak edebiyatı yapıyor” diyen Sertel, şöyle devam etti:
“Tire-Belevi yolu, Medeniyetler Müzesi, Ankara-İzmir Yüksek Hızlı Tren Projesi, Alsancak Stadı, Karşıyaka Stadı, Karabağlar’daki Spor Kompleksi ve 35 projenin bir çoğu hala bitirilmeyi bekliyor. Vaat çok, icraat yok. İzmir halkı adına verilen sözlerin, başlayan projelerin takipçisiyiz. Altay bu sene iyi bir sezon geçiriyor ve maçlarını kendi sahasında oynamak istiyor. Alsancak Stadı, 2014 yılı Ağustos ayında depreme dayanıksız denilerek kapatıldı. Bir yıl kapalı bekledi ve 2015 yılında da yıkıldı. 2017 yılında temeli atıldı. En kısa sürede yapılacak ve hizmete girecek denildi. Yıkımın üzerinden 5 yıl, temel atılmasının üzerinden 3 yıl geçti. 2019 yılında hizmete girecek olmasının da üzerinden bir yıl geçti. Ancak hala bitmedi. Oturma grupları yok. Çim saha yok. Çevre düzenlemesi yok. Passolig sistemi kurulmadı. Bunlar için tekrar ihaleye çıkılacak imiş. 30 Ekim’e kadar ihalenin bitmesi gerekiyor imiş. Ama bütün bunlar imiş! Sayın Bakan’a ve AKP iktidarına bir kez daha sesleniyorum. Verdiğiniz sözleri tutun. Halkımızı kandırmaktan ve oyalamaktan vazgeçin. Alsancak stadını bir an önce bitirin.”
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Atila Sertel, Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun yanıtlaması istemiyle şunları sordu:
1- Temeli 2017 yılında atılan, 2019 yılında hizmete gireceği açıklanan İzmir Alsancak Stadı ne zaman tamamlanacaktır?
2- İzmir Alsancak Stadı hangi tarihte veya hangi sezonda hizmet vermeye başlayacaktır?
3- İzmir Alsancak Stadı’nın bugüne kadar yüzde kaçlık kısmı tamamlanmıştır? Tamamlanmayan kısımlar nelerdir?
4- İzmir Alsancak Stadı’ndaki gecikmenin nedeni ödenek yetersizliği midir?
5- İzmir Alsancak Stadı’nın eksik kalan kısımları nelerdir?
6- İzmir Alsancak Stadı’ndaki eksiklikleri tamamlamak için yapılması planlanan ikmal ihalesi ne zaman yapılacaktır?
İZMİR – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
CHP’li Sertel: Varlık Fonu varlığını kime armağan ediyor?
Milli Piyango’nun özelleştirilmesine ilişkin Türkiye Varlık Fonu ve Sisal-Şans Ortak Girişim Grubu arasında imzalanan sözleşme hem Milli Piyango İdaresi’nden hem de kamuoyundan gizleniyor. CHP İzmir Milletvekili ve KİT Komisyonu üyesi Atila Sertel’in talebi doğrultusunda Milli Piyango İdaresi tarafından Türkiye Varlık Fonu’ndan yazılı olarak istenen sözleşmenin örneği “sözleşmede taraf değilsiniz” diyerek MPİ’ye verilmedi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili ve KİT Komisyonu Üyesi Atila Sertel, 2019 yılında ihalesi tamamlanan ve Ağustos 2020 tarihinde Demirören Grubu tarafından oynatılmaya başlanan şans oyunlarına ilişkin sözleşmenin bir devlet sırrı gibi herkesten gizlendiğini açıkladı.
KİMİN ÇIKARI KORUNUYOR?
KİT Komisyonu üyesi olarak denetimlerindeki Milli Piyango İdaresi’nden özelleştirilmesine ilişkin imzalanan sözleşmenin bir örneğini istediğini vurgulayan Sertel, Milli Piyango İdaresi’ne ve dolayısıyla KİT Komisyonu üyelerine verilen cevabın “komik” denilebilecek nitelikte olduğunu söyledi.
Türkiye Varlık Fonu’nun Milli Piyango İdaresi’ne “sözleşmede taraf değilsiniz” diyerek sözleşme örneğini göndermediğini açıklayan Sertel, “Milli Piyango İdaresi’nin uhdesindeki oyunların işletme hakkı devrediliyor ancak MPİ bu sözleşmede taraf olarak görülmüyor! Türkiye Varlık Fonu, üzerinden bir yıldan fazla süre geçmesine rağmen bu sözleşmeyi hem muhataplarından hem de kamuoyundan gizliyor. Türkiye Varlık Fonu devletin çıkarlarını mı koruyor yoksa bir grubun çıkarlarını mı koruyor? TVF, varlığını, ülkemizin önemli kurumlarını kimlere armağan ediyor? Madem en iyi şartlarla sözleşme imzaladık, en yüksek teklifi değerlendirdik diyorlar o halde sözleşmeyi MPİ ile, KİT Komisyonu ile, Piyangocular Odası ile, bayilerle neden paylaşmıyorlar? Kamuoyundan neyi gizliyorlar” diye konuştu.
TEK KAZANAN KASA
Milli Piyango İdaresi’nin uhdesinde bulunan şans oyunlarının tartışmalı bir şekilde “bir gruba” verildiğini dile getiren Sertel, sözleşmenin gizlenmesinin bu tartışmaları haklı kıldığını söyledi. Verdiği soru önergesi ile sözleşmenin kamuoyuyla paylaşılmasını istediğini ifade eden Sertel, şöyle devam etti:
“AKP iktidarı yine yandaşı koruyor yine kamu kaynaklarını üç beş işadamına peşkeş çekiyor ve yine ‘biz yaptık oldu’ anlayışı ile hareket ediyor. Milli Piyango İdaresi’nin uhdesindeki oyunlar özelleştiriliyor ama genel müdür dahil yönetimin ne olup bittiğinden haberi yok. Varlık Fonu tarafından MPİ’ye ‘sözleşmede taraf değilsiniz’ demek nasıl bir anlayışın ürünüdür? MPİ yönetiminin sözleşmeden haberi olmaması nasıl açıklanır? Şeffaf olmaktan korkan mutlaka bir sır saklıyordur. Açıklayın da görelim. Bu işten alan mı kazançlı çıkmış satan mı? Sözleşme maddeleri kimin lehine düzenlenmiş hep birlikte karar verelim. Bu işin tek kazananı kumardaki gibi kasadır. Yani Demirören Grubu’dur. Özelleştirmeden sonra bayi karları yüzde 9,72’den yüzde 4,25’e düşürüldü. Bayiler perişan. Gariban halkın tek umudu piyango idi bu hükümet ona da göz dikti ve ne yapıp edip yandaşa peşkeş çekti. Halka hesap vermeyenlerden halk bunun hesabını sandıkta sorar.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
CHP’li Sındır: “belediyelerin mali özerkliği tırpanlanıyor”
Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmeleri devam torba kanunun 10 ve 11nci maddeleri hakkında eleştirilerini dile getiren İzmir Milletvekili ve Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, “Getirilen düzenleme ile belediyelerin bütçelerinin hazırlanması kentin ihtiyaçlarına göre değil, Cumhurbaşkanlığı programına göre belirlensin istiyorlar” diyerek mahalli idare bütçelerinin mali özerkliğinin Sarayın programları ile uyumlu hale getirilerek ellerinden alınmak istediğini, kısaca yerel yönetimleri mali açıdan saraya bağlamanın yasal düzenlemesi olduğunu belirtti.
MAHALLİ İDARELER BÜTÇELERİNİ KENDİ HEDEFLERİNE GÖRE HAZIRLAYAMAYACAK
Torba yasanın mahalli idare bütçelerini ilgilendiren ilgili düzenlemesi hakkında komisyonda söz alan Sındır: “Mahalli idareler bütçelerini, stratejik amaç ve hedeflerine, vizyonlarına, kendi performans programlarına göre, stratejik planlarında yer alan misyon ve vizyonuna göre hazırlıyorlar. Şimdi bunu kaldırıyorsunuz. Bir mahallî idarenin bütçesini, o kentin ihtiyaçlarına göre hazırlanmış olan, “stratejik planındaki misyon, vizyon ve stratejik amaç ve hedeflerine bağlı kalarak” hazırlamaları yerine, “kalkınma planı, Cumhurbaşkanlığı programı, orta vadeli program, orta vadeli mali plan, Cumhurbaşkanlığı yıllık programı ve stratejik planları ile program yapısına uyumlu şekilde hazırlamasını getiriyorsunuz” diyerek düzenlemeye tepki gösterdi.
KENTİN, HALKIN İHTİYAÇLARI KARŞILANAMAZ VEYA BASKILANIR HÂLE GELİR
Düzenleme ile yerelin istek, ihtiyaç ve stratejik planındaki amaç ve hedeflerin göz ardı edildiği ve geri plana itildiğini belirten CHP’li Sındır, “Yerel yönetimler bütçelerini hazırlarken Cumhurbaşkanlığının programına uyumlu olmak için mi çaba sarf edecekler, kendi yerel ihtiyaçlarına göre mi bütçe hazırlayacaklar; bu kendi içinde çok temel bir çelişki. Yerelin de bütçesi üzerinde “Ben kendime bağlıyorum, benim programımla uyumlu olacak.” diye bir şart koyarsanız bu sefer mahallî idare bütçelerinde çok ciddi bir sıkıntı oluşur ve kentin, halkın ihtiyaçları karşılanamaz veya baskılanır hâle gelir” diyerek uyarılarını dile getirdi.
DÜZENLEME YERELİN İHTİYAÇLARINI YOK SAYMAKTADIR
Mahalli idare bütçelerinin idari ve mali özerkliğe sahip olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, mahalli idare bütçelerinin emlak vergileri, kendi gelirleri ile merkezi yönetim bütçesinden gelen paylarla birlikte hazırlandığını hatırlattı ve sözlerine şöyle devam etti: “Şimdi siz burada stratejik amaç ve hedeflerle uyumlu kısmını çıkarıyorsunuz, sonrasına eklemişsiniz gerçi ama ona öncül olarak; Kalkınma Planına, Cumhurbaşkanlığı Programına, Orta Vadeli Programa, Orta Vadeli Malî Plana, Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programına ve Stratejik Planlarıyla Program yapısına uyumlu şekilde performans esasına dayalı hazırlarlar diyorsunuz. Yani burada Stratejik Planın dışında bütün merkezî yönetim plan, programlarını uygulayacaksınız diyorsunuz. Bu yerelin ihtiyaçlarını yok saymaktır.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
CHP’li Sarı: esnafa kira ve stopaj desteği verilmeli
Cumhuriyet Halk Partisi Balıkesir İl Başkanı Serkan Sarı, pandemi döneminde uzun süre kapalı olduğu için yapamayan kahveci, lokanta, kırtasiye esnafının bugün de zor günler yaşadığına dikkat çekerek, esnafa kira ve stopaj desteği verilmesi gerektiğini söyledi.
Cumhuriyet Halk Partisi Balıkesir İl Başkanı Serkan Sarı, partisinin grup toplantısının ardından gündemi değerlendirdi.
Cumhuriyet Halk Partisi Meclis’e verilen aranın son bulmasının ardından yeni dönemde ilk grup toplantısını yaptı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında esnafın sorunlarını gündeme getirdi. Başkan Sarı, genel başkan Kılıçdaroğlu’nun “Bir ekonomik buhran yaşıyoruz. Yıllardır yapılan yanlış ekonomi politikaları yüzünden bu hale geldik. Gaziantep’in Şahinbey ilçesinde 5 çocuk babası bir esnaf borcunu ödeyemediği için kendini dükkanında astı. Sonra dükkanı satılığa çıkarıldı. Aydın’da evli ve 2 çocuk babası bir kişi kendini evinde astı. Eşine attığı son mesajda ekonomik sebepler yüzünden intihar ettiğini söylüyor” sözlerini anımsattı.
Esnafın yaşadığı sorunlara değinen Başkan Sarı, “Özellikle pandemi döneminde çok sayıda sektör kepenk kapattı. Yeni normalleşme dönemi olarak tarif edilen dönemde de bir çok esnaf iş yapamadı. kahveci, lokanta, kırtasiye, servisçi, minibüsçü esnafı gibi pek çok sektörde esnafımız zor günler yaşıyor. Hükümet, genel başkanımızın yaptığı çağrıya kulak vermeli ve esnafa stopaj ve kira desteği vermelidir. Esnaf ekonominin bel kemiğidir” dedi.
BALIKESİR – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
CHP’li Başkan Keleş 18 yıldır kâbusu yaşayan İhsaniyeMahallesi’ni ziyaret etti
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Sakarya İl Başkanı Ecevit Keleş, 18 yıldır kâbusu yaşayan Sakarya’nın Geyve ilçesindeki İhsaniye Mahallesi’ni ziyaret etti.
Köyde yaşanan sorunları dile getiren CHP Sakarya İl Başkanı Ecevit Keleş, “Olmaz demeyin olmuş bile Geyve ilçemizin İhsaniye Mahallesi’ndeki taş ocağı 18 yıldır faaliyette. Bu taş ocağı eğimli bir arazi yapısına sahip olan İhsaniye köyünün alt kısmında bulunmakta ve yaklaşık 80 metre dik bir yarma oluşturmuş ve köy artık altı oyuk köy konumuna gelmiş. Onun için köye artık ‘altı oyulmuş köy’ diyebiliriz” dedi.
HEYELAN TEHLİKESİ ÇOK YÜKSEK
Başkan Keleş, heyelan riskine de dikkat çekerek, “İhsaniye köyünde yağmurların başlaması ile beraber köy heyelan altında kalabilir ve vatandaşı hiçe sayan yetkililer bu köye girmeye yol bile bulamayabilir. Heyelan zaten başlamış olmakla beraber sanki Uganda’da bir köy gibi! İhsaniye köylüsünün sesine kulak veren tek yetkili bile yok” ifadelerini kullandı.
VATANDAŞI RUH HASTASI YAPTILAR
Başkan Keleş, köylülerin yaşadığı sorunları şöyle anlattı: “İhsaniye köylüsü her gün atılan dinamitler yüzünden ruh hastası olmuş. Bununla bitmemiş KOAH hastası olmuş, astım olmuş. Bitmemiş kanser olmuş. Ama devleti yönetenler köy halkını yok saymış, umurunda olmamış! Vatandaşın evlerinin duvarları fayansları çatlamış binaları beşik gibi olmuş.”
TARIM DİYE BİR ŞEY KALMAMIŞ
Tarımında olumsuz etkilendiğini ifade eden Başkan Keleş, tehlikeye şöyle dikkat çekti: “Taşocağı nedeniyle tarım bitmiş vatandaş tarımdan mahsul olamamakta fındıklığının meyvelerinin ürünü düşmüş kalitesi kalmamış sebze yetiştiremez noktaya gelmiş ve köylü geçimde zor günler yaşamakta. Köy halkının büyükbaş ve küçükbaş hayvanlarının 80 metre yükseklikten aşağıya düşmesi veya ayağa takılan bir insanın veya çocuğun düşmesini beklemeyen bir köy burası.”
SAYIN EKREM YÜCE MEMLEKETİNE SAHİP ÇIK
Büyükşehir Belediye Başkanı övünerek “Geyveliyim” dediğini anımsatan Başkan Keleş, “Sayın Ekrem Yüce Geyveli ama iç İhsaniye köyüne gitmemiş Niye acaba çünkü gidemez vatandaşın yüzüne bakamaz hele hele taş ocağını görse belki de ben Geyveliyim diyemez” ifadelerini kullandı.
VALİLİK MAKAMINA SORUYORUZ
Yetkilileri göreve çağıran CHP Sakarya İl Başkanı Ecevit Keleş, Sakarya valisinden şu sorulara yanıt vermesini istedi:
1-Geyve İhsaniye köyündeki taş ocağı hangi siyasi ye veya onun kardeşine ait?
2-Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü bu taş ocağı ile ilgili niye verilen bilirkişi raporlarının gereğini yapmıyor?
3-DSİ Müdürlüğü niye su kaynaklarının bu taş ocağı sebebiyle kuruduğunu bildiği halde yasal tedbir almıyor?
4- Orman Bölge Müdürlüğü ‘ÇED gerekli değildir’ belgesi dışına taşan bu taş ocağının orman arazisini talan etmesine ses çıkarmıyor?
5-AFAD Müdürlüğü heyelan tehlikesi olan ve heyelanın olmasını %100 gözüyle bakılan alan için ayrıca 80 metre dik yükseklikte can ve mal güvenliğini sağlayacak tedbirler almıyor?
6-ÇED gerekli değildir raporunu imzalayan Valilik Makamı raporda alınması gerekli olan tedbirleri niye almamış ve alanın dışına çıkıldığını tespit etmemiştir?
‘Devlet görevi ne zaman yerine getirecek?’ diye soruyoruz. Sakarya’da vatandaş devletin olduğuna mı yoksa Sakarya’yı rant için siyasiler mi yönetiyor diye soruyoruz. Sakarya’yı ortak akılla yönetmek isteyenlerin yolu Geyve İlçesi İhsaniye Köyü’ne gidip her şeyi yerinde görmeyle başlar. Var mısınız?”
SAKARYA – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
CHP’li Adem projeleri takip ediyor
Cumhuriyet Halk Partisi Niğde İl Başkanı Erhan Adem, kentte yapımına başlanıp yarım bırakılan projeleri sordu. Başkan Adem, projesi devam eden ve yarım kalan projelerin takipçisi olacağını kaydetti.
Cumhuriyet Halk Partisi Niğde İl Başkanı Erhan Adem, Niğde Valilik makamına 4982 sayılı bilgi edinme kanunu kapsamı gereği yanıtlanması talebiyle kentte yapımı durdurulan, tamamlanmayan projeler hakkında bilgi istedi.
Alacağı yanıtları Niğdelilerle paylaşan Başkan Adem, “İlimizde projesi onaylanıp yapımına devam eden projeler var mıdır? Varsa hangi projelerdir projesi onaylanıp yapımı durdurulan ve tamamlanmayan projeler var mıdır? Var ise tamamlanmayan projeler hangileridir?” sorularına yanıt istedi. Niğde Valiliği’nden beklenen yanıt geldi.
Başkan Erhan Adem, valiliğin verdiği şu bilgileri kamuoyu ile paylaştı.
“Niğde Valiliğinden yapılan açıklamaya göre; kentte yürütülen toplam 185 proje bulunuyor. İlimizde havaalanı yapım işi projesinin fizibilite etüt çalışmaları tamamlanmış olup projenin Çevresel Etki Değerlendirmesi raporu ve proje çalışmaları devam ediyor. Yapımı gerçekleştirildiği takdirde sağlayacağı ulaşım kolaylığı mevcut yükseköğretim kurumlarının öğrenci ve öğretim görevlileri tarafından daha çok tercih edilmesi daha çok yatırımcının rağbet göstermesine ve turizm potansiyelinin artmasına vesile olacağı değerlendirildiğinden yatırım projesi kayıtlarımızda güncel olarak tutulmaktadır. 30 Haziran 2020 itibariyle ilimizde İl Özel İdaresi genel bütçeye dahil kuruluşlar ve belediye başkanlıklarınca yürütülen toplam 185 proje bulunmaktadır. Bu projenin 54’ü tarım 47’si kamu hizmetleri 46’sı ulaştırma 21’i eğitim, 8’i kültür ve turizm 7’si sağlık, 2’si enerji sektörlerinde bulunmaktadır. İlimizde yürütülmekte olan 185 projenin toplam değeri 4 milyar 318 milyon 587 bin 20 TL’dir. Bu projeler için toplam 582 milyon 547 bin 104 TL ödenek ayrılmış olup bu ödeneğin 137 milyon 160 bin 496 TL’si harcanmıştır. proje tutarına göre dönem içerisinde nakdi gerçekleşme oranı yüzde 24 tür.” Niğde Valiliği’ne teşekkür eden Başkan Adem, projelerin takipçisi olacaklarını söyledi.
NİĞDE- BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
CHP’li Beko: 12 Eylülcülerin kendileri mezarda, fikirleri iktidardadır
CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, 12 Eylül Darbesinin 40. yılında bir açıklama yaptı.
Beko’nun açıklaması şöyle:
Her türlü demokratik tepkiyi baskı ve zorla sindiren, işkenceyi/devlet terörünü kurumsallaştıran, siyasi partileri, DİSK başta olmak üzere sendikaları, meslek örgütlerini kapatan ve örgütlü toplumu lağveden 12 Eylül askeri darbesi 40. yılını doldurdu.
12 Eylül askeri darbesini yapanlar yargılanıp cezalandırılamadı. Darbeciler yargılanmadan ve ceza almadan öldüler. Darbecilerin yargılanması bir yana kurdukları rejim bütün kurumları ile hala ayakta. Yaptıkları Anayasa yürürlükte, yaptıkları yasaların çoğu yürürlükte. Dahası 12 Eylül askeri faşist darbesinin pek çok uygulaması 40 yıl sonra tekrar gündemde.
15 Temmuz 2016’da ülkemiz yeni bir darbe girişimini bertaraf etti. Halk iradesine silahla el koymaya çalışan darbeciler Türkiye tarihinin en kanlı darbe girişimini gerçekleştirdiler ve yüzlerce yurttaşımızı katlettiler. 12 Eylül’ün yıldönümü vesilesiyle 15 Temmuz darbe girişimini bir kere daha lanetliyor ve yaşamını kaybedenleri anıyorum.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra demokrasi ve hukuk ortak paydasında buluşmak ve darbe hukukuna kökten son vermek mümkün iken maalesef bu yol tercih edilmedi. Bombalanan parlamentonun rolünün artırılması gerekirken, parlamento devre dışı bırakıldı ve ülke Anayasayı askıya alan kanun hükmünde kararnamelerle yönetilmeye başlandı. Darbe püskürtüldü ancak demokrasi kazanmadı. Tersine hükümet Anayasayı askıya alarak adeta bir sivil darbeye yöneldi.
Darbe zanlılarının siyasetteki destekçilerine, Cemaati yıllarca el üstünde tutanlara dokunulmazken binlerce kamu görevlisi sudan gerekçelerle işten atıldı ve açığa alındı. Darbeyle ilgisi olmayan binlerce kamu görevlisi işinden oldu. Akademisyenler darbe/terör torbasına konularak atıldı. Darbe/terör torbasına sığması mümkün olmayan yazar ve araştırmacılar tutuklandı. 11 bin öğretmen açığa alındı. Bu hak ihlallerinin arasına, halk iradesinin gasp edilmesi de eklendi. Belediyelere kayyum atandı. Özellikle Doğu ve Güneydoğu illerimizdeki kayyumlar giderek artıyor. Çeşitli bahanelerle adeta darbe hükümleri yeniden işletilmektedir. Demokrasilerde hiç kimsenin kendini yargı yerine koyup, hüküm verip, infaz etme hakkı yoktur. Halk iradesini hiçe sayarak, halk iradesini yok etmeye çalışan darbecilerle mücadele edilemez. Demokrasinin temelini oluşturan “hukukun üstünlüğü”, “kuvvetler ayrılığı”, “seçme ve seçilme hakkı” bu kararla açıkça ortadan kaldırılmıştır.
Artık gelinen noktada, Anayasa değişikliği ile yasama, yürütme ve yargı yetkileri cumhurbaşkanının elinde toplanmış, kuvvetler ayrılığı bitmiştir. Türkiye Cumhuriyeti devleti tek adam iktidarına teslim edilmiştir. Demokrasinin olmazsa olmazı sayılan Meclis denetimi, bağımsız yargı, tarafsız medya ve sivil toplum katılımı ne yazık ki ortadan kaldırılmıştır.
Parlamentoyu kapatmak da, parlamentoyu bombalamak da, parlamentoyu işlevsizleştirmek de, yerel halk iradesi doğrultusunda oluşan belediyelerin yönetimine el koyarak kayyum atamak da, yalnızca darbecilere özgü yöntemlerdir. Darbeyle mücadele; darbeci yöntemleri meşru kılmaz.
12 Eylül darbesinin 40. yılında 12 Eylülcülerin kendileri mezarda, fikirleri iktidardadır.
Unutulmamalıdır ki, 12 Eylül Cuntasının ülke yönetimine el koyduğu dönemde idam edilenler bugün aramızda olmasa da, milyonlarca insanın kalbine gömülürken, Kenan Evren ve diğer cuntacılar halkın ve emekçilerin vicdanında yargılanmış, tarihin çöp sepetindeki yerlerini çoktan almışlardır!.
Biz bugün bu toprakların insanları olarak, özgürlük, eşitlik, demokrasi, barış ve kardeşlik mücadelemizi mevcut siyasal iktidara karşı, toplumsal muhalefet içerisinde, demokrasi mücadelesi verenlerle yan yana, omuz omuza birlikte vermekteyiz, vermeye de devam edeceğiz….40 yıl da geçse; halk düşmanı cuntacıların 12 Eylül Askeri Darbesi ile ülkenin geleceğine verdiği zararı; darbecileri ve darbe destekçilerini hatırlayacağız, hatırlatacağız!
İZMİR – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)