“Acaba Öyle Mi?” programında konuşan gazeteci Mustafa Hoş “Müslüman Nazi projesini olduğu gibi alıp uygulayan bir tane ülke var; Amerika. İşte yeşil kuşak odur” dedi.
Oksimoron TV’de gerçekleştirdikleri “Acaba Öyle Mi?” programında gazeteci Ümit Zileli ve gazeteci Mustafa Hoş Türkiye’nin yakın tarihini ele aldılar. Anadolu Solu Gerçeği ve Siyasal İslam’ın Yükselişinin konu edildiği programda Mustafa Hoş şunları söyledi:
Marshall yardımı Sevr’in hortlayışı
“Her şey Marshall yardımıyla birlikte planlanıyor. Marshall yardımıyla benim tanışmam süt tozudur. Gravyer peyniri. Marshall yardımında şöyle bir şey var, hani o süt tozunda bir şey vardı ki bir nesliböyle başka bir hale getirdiler. Amerika yardım etti bize. O işin imaj tarafı ama Marshall yardımının içeriğine baktığında artık Türkiye’nin siyasal yapısını tamamen, bir ülkeye, anlayışa devretme sözleşmesi. Sevr’in hortlayışı belki bir anlamda. Yeni Sevr’de diyebiliriz yani. Şimdiden Lozan’ın habire orasından burasından çekiştiriyorlar. Marshall yardımına baksan zaten bu ülkenin bu hale nereden geldiğini de görüyorsun. Hani bu 6. Filoya secde edenler var ya işte, secde ettikleri o.
Müslüman Nazi olup da bugüne gelen teşkilat
Bugün de hala onun çelişkilerini görüyoruz. Nato ordusuyla Mustafa Kemal’in ordusu ya da Amerikancı başka bir şeyci batıcı bilmem ne. Yani aslında baktığımızda cumhuriyetin ilanıyla birlikte bir taraf yenildi diye, artık her şey bir daha bunlar olmayacak üzerine her şey kurulmuş. Oysa oradan, onlar çok hazırlıklı geliyor. Bir de eskiden geliyorlar, daha teşkilatlı, daha gizli kodları çok daha yüksek ve bunu yürütebiliyorlar ve bunu yapabiliyorlar da. Yani şöyle, ya Müslüman nazi olup da hala bugüne kadar gelebilecek bir teşkilata sahipler. Islahatçi demokrat parti var, R. Atilla’nın kurduğu, İslamcıdır ve Müslüman Nazidir.
Tecavüzcüydü ama kahraman gibi gönderdiler
Bunların neredeyse akıl hocası oldu Hüseyin Üzmez. Ahmet Emin Yalman’a süikast yapan, süikast yapılacak kadar orada militan yetiştirmiş bir kadroya da sahiptiler. Yani adam bir tecavüzcü olarak giderken yine kahraman gibi gönderdiler. Burada en önemli şey, o tarafın ne yaptığıyla ilişkili çok fazla kafa yorduk biz. CHP ve sol, hani büyük bir şemsiye ya CHP aynı zamanda ülkenin kurucu değerlerinin de bir şemsiyesi, ya o tarafta neler oldu? Bu çok konuşulmadı, tartışılmadı.
Müslüman Nazi projesini Amerika uyguluyor
Müslüman Nazi projesini olduğu gibi alıp uygulayan bir tane ülke var; Amerika. Olduğu gibi alıp uyguluyor. Yeşil kuşak odur, Türk İslam sentezi odur.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Aylık arşivler: Eylül 2020
DHL lojistik sektörüne yön verecek trendleri açıkladı
DHL tarafından hazırlanan ve lojistik sektörünün geleceğine dair ipuçları veren Lojistik Trend Radarı’na göre COVID-19, hem geleceğin çalışma biçimlerine hem de dijitalleşme ve otomasyon alanlarındaki gelişmelere ivme kazandırıyor. Sürdürülebilirlik ise paketleme, planlama, optimizasyon ve bina yönetimi gibi alanlarda emisyonu azaltmak için gereken inovasyonlara hız kazandıran sektörler üstü bir zorunluluk haline geliyor.
DHL, hazırladığı Lojistik Trend Radarı’nın (Logistics Trend Radar) beşinci sayısında, önümüzdeki yıllarda lojistik sektörünün gelişimi üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilecek 29 temel eğilimi bir kez daha ortaya koydu. Makro ve mikro trendler ile araştırma kuruluşları, teknoloji alanındaki oyuncular, startup’lar ve müşterilerin dahil olduğu büyük bir partner ağından elde edilen verilerin kapsamlı şekilde analiz edilmesi sonucunda oluşturulan rapor; lojistik sektöründe yeni teknolojilerin kullanımı, büyüyen e-ticaret ve bir sürdürülebilirlik konularında önemli bilgiler veriyor.
“E-ticaretteki büyüme, inovasyon alanındaki gelişmelerin önünü açmaya devam ediyor”
Rapora ilişkin değerlendirmede bulunan DHL Express Türkiye CEO’su Claus Lassen, yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Lojistik uzmanları olarak bizim için, müşterilerimize en iyi şekilde tavsiyelerde bulunabilmemiz adına ileride karşılaşılabilecek zorlukları tahmin etmek ve olası çözümleri öngörmek büyük önem arz ediyor. Gündemimizde yer almaya devam edecek mega trendlerin yabancısı değiliz, bunlar: Yeni teknolojiler, büyüyen e-ticaret ve sürdürülebilirlik. Ancak bazı alanlar diğerlerinden daha hızlı gelişeceğinden, bu ana başlıkların altında yer alan eğilimleri ve bunların lojistik üzerindeki etkilerini anlamaya ihtiyacımız var; elbette COVID-19’un küresel ticaret ve tüm iş gücü üzerindeki etkisi de bu ihtiyacı artıran önemli bir faktör. E-ticaret hâlâ hızla büyümeye devam ediyor. Firmadan firmaya (B2B) e-ticaretin de aynı yolda ilerlemesi ve tüketici pazar büyüklüğünü üçe katlaması bekleniyor. Coronavirüs pandemisi, yalnızca e-ticarette büyümeyi hızlandırmakla kalmadı aynı zamanda tedarik zinciri inovasyon ajandalarının da ivme kazanmasına yol açtı. Her zaman olduğu gibi yeni teknolojiyi en hızlı şekilde adapte edip yaygınlaştıran ve iş gücünü bu teknolojiye uyum sağlayacak şekilde eğitebilenler pazarda rekabet avantajına sahip olacak. Lojistikte dünya lideri bir marka olarak, durumu değerlendirebilmemizi sağlayacak birikim ve uzmanlığımızın rehberliğinde yol almaya devam edeceğiz.”
Dönüşüm süreçleri hızlanıyor
Lojistik Trend Radarı, son dört yılda trendlerde genel bir istikrar yaşandığını ortaya koyuyor. Ancak lojistik sektöründe mevcut küresel pandeminin etkisiyle birlikte dönüşüm süreçlerinin hız kazandığı da vurgulanıyor. COVID-19’un lojistik alanındaki güncel inovasyon, otomasyon ve dijital çalışmalara dair değişikliklerin daha hızlı gerçekleşmesini sağladığı ve sektördeki dijitalleşme çalışmalarını birkaç yıl ileri taşıdığı belirtilirken, daha önce lojistik endüstrisi için oyununun gidişatını değiştireceği düşünülen pek çok trendin, değişim potansiyelini henüz yerine getirmediği üzerinde duruluyor. Raporda ayrıca otonom araçlar ve drone’ların yasal ve teknik zorlukların yanı sıra sınırlı bir toplumsal kabul görmeleri nedeniyle geri planda kalmaya devam ettiği de aktarılıyor. Veri analitiği, yapay zekâ, robotik, IoT, Bulut ve API’larda gözlenen dinamik büyümenin, lojistik sektörü için bir yeni normale işaret ettiği; Kuantum Bilişim, Blockchain ve Uzay Lojistiğinde gerçekleşen atılımların, lojistik alanındaki hizmet sağlayıcıların büyük ölçekli sorunları çözebilmeleri ve yeni hizmetler yaratabilmeleri için yeni olanaklar oluşacağının sinyalini verdiği belirtiliyor.
“Sürdürülebilirlik, lojistik endüstrisi için artık bir zorunluluk”
Raporda yer alan önemli başlıklardan bir diğeri olan sürdürülebilirliğin, lojistik endüstrisi için artık bir zorunluluk haline geldiğini belirten Lassen, “Yerel ve ulusal yönetimler ile çözüm sağlayıcılar karbondioksit emisyonu ve atık üretiminin azaltılması konusuna odaklanmış durumdayken; atıkları azaltmak, yeni sevk tekniklerinden yararlanmak ve tesisleri optimize etmek için sürdürülebilir çözümler kullanmak tedarik zincirinin de en önemli gündemleri arasında yer alıyor. Bugün, tek kullanımlık plastiklere yönelik 90’dan fazla ülkede yasaklar getirilmiş durumda ve hacimli ambalajların kargo alanında yüzde 40 oranında daha fazla yer kaplaması, paketleme konusunun yeniden gözden geçirilmesi kaçınılmaz hale getiriyor. Süreç ve malzemelerin optimizasyonu, yeni sevk tekniklerinin kullanımı ve akıllı tesisler, lojistik sektörünün daha çevre dostu hale gelebilmesi için büyük bir potansiyel barındırıyor. Taşımacılıkta akıllı konteyner kullanımının kalabalık şehirlerde teslimat için çevre dostu formatların geliştirilmesinde de önemli olacağı görülüyor” dedi.
Lojistik Trend Radarı hakkında
DHL, küresel lojistik sektörü için kilit önem taşıyan bir araç olan Lojistik Trend Radarı’nı, düzenli olarak yayımlamaktadır. Raporun beşinci sayısı için 20.000’i aşkın lojistik profesyoneli ve teknoloji uzmanı, son iki yıl içerisinde DHL İnovasyon Merkezleri’ne yaptıkları ziyaretlerde, sektörün geleceği hakkındaki bakış açılarını paylaştılar. Elde edilen tüm bulguları derli toplu bir şekilde ortaya koyan Lojistik Trend Radarı, önceki sayılarda tespit edilen trendlerin gelişimini takip ediyor ve her güncellemede, mevcut ve gelecekte karşımıza çıkacak trendleri belirleyerek dinamik ve stratejik bir öngörü aracı işlevi görüyor. Hem DHL içinde hem de sektör genelinde, strateji ve inovasyon için büyük takdir toplayan bir kaynak olmasının yanı sıra Rapor, belirli trendlerin, örneğin son olarak ambalajlama, 5G, robot teknolojisi ve dijital ikiz gibi trendlerin, gideceği yönü şekillendirecek önemli bir araç haline gelmiştir.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Pelin Karahan: “Pandemi döneminde sushi bile yaptım”
Trendyol’un Instagram hesabı üzerinden yayınlanan “Mert Vidinli’yle Sıkıştıran Sorular” programının bu haftaki konuğu Pelin Karahan oldu. Mutfakla arasının çok iyi olduğunu belirten Karahan, pandemi döneminde sushi bile yaptığını açıkladı. Tatlılarda çok başarılı olduğunu söyleyen Karahan, eşi Bedri Güntay’ın yemek konusunda seçici olduğunu ve yemeklerini zor beğendirdiğini itiraf etti. Üçüncü çocuğu düşünmediklerini söyleyen Karahan, 3 erkeğe anca yetişebildiğini belirtti.
Her Perşembe Trendyol Instagram hesabı üzerinden ünlü isimlerin konuk olduğu “Mert Vidinli’yle Sıkıştıran Sorular” programının bu haftaki konuğu Pelin Karahan oldu.
Kadın oyuncular anne olduktan sonra setleri bırakacak gibi bir algı oluştuğunu belirten başarılı oyuncu, bu algının yanlış olduğunu ve hem anneliğin hem de oyunculuğun yapılabileceğini belirtti. Setlere çoktan hazır olduğunu söyleyen Karahan, “Şu anda reklam iş birliklerim ön planda. Pandemi nedeniyle dizi ve sinemada belirsizlik var. Çok özledim, inşallah yakında kavuşuruz” dedi. Oyunculuk öncesinde ilk parasını bir düğünde yer göstererek kazandığını belirten Karahan, o dönem 30 lira kazandığını ve bu parayla Zara’da beğendiği kırmızı ayakkabıyı aldığını söyledi. Karahan o ayakkabıyı hala sakladığını da açıkladı.
“Üçüncü çocuğu düşünmüyoruz”
Güzel oyuncu Mert Vidinli’nin annelik mi zor setler mi sorusuna ise “İkisi çok karşılaştırılabilecek şeyler değil. İkisinin de yaptıklarının karşısında aldığın duygular çok farklı. Annelik bambaşka bir şey” dedi. İki erkekten sonra bir kız çocuğu ister misin sorusunu ise “3 erkekle ilgilenmek kolay değil. Hepsi ayrı ilgi istiyor, ben ancak yetişebiliyorum. Bir de kızım olursa kim bakar bilmiyorum. Üçüncü çocuğu düşünmüyorum. Allah isteyenlere versin” şeklinde yanıtladı.
“Çocuklara paramız yetmez diyorum”
Hayatı boyunca gereksiz harcamalar yapmadığını ve iyi para biriktirdiğini söyleyen güzel oyuncu, “Hiç pişman olduğum bir harcamam olmadı. Çocuklar için gerçekleştirdiğim harcamalar da geçerli. Çocuklar her şeyi istiyor ve en pahalısını istiyor. Annecim onlara paramız yetmez diyerek, 20-30 liralık şeyler alıyoruz. En pahalısını da alsak o akşam hevesleri geçecek biliyoruz” diye konuştu.
“Pandemi döneminde sushi bile yaptım”
Mutfakla arasının iyi olduğunu belirten Pelin Karahan, tatlılarının çok başarılı olduğunu söyledi. Eşi Bedri Güntay’ın yemek konusunda seçici olduğunu ifade eden Karahan, “Tüm yemeklerimi yer ama zor beğeniyor. Canım çok istediği için pandemi döneminde sushi bile yaptım. Bedri, illa bir kulp buluyor” dedi. En sevdiği yemeğin makarna, vazgeçemediği tatlının da nutella olduğunu belirten Karahan, “Bunları her gün yiyebilirim. Hayatımda bir kez diyet yaptım. 21 gün boyunca karbonhidrat ve tatlı tüketmedim. Diyet biter bitmez makarna ve nutellaya koştum. Diyet yapmasam da düzenli spor yapıyorum” diye konuştu.
“Hamile olduğumu açıkladığım an çok özeldi”
Eşi ile en özel anının Ali Demir’e hamile olduğunu paylaştığı an diye belirten Karahan, “Bir zıbın ve ev için birkaç parça şey almıştım. Ev için aldıklarımı gösteriyordum sonra zıbını kucağına attım. Ne olduğunu anlayamadı ve hamile olduğumu açıkladım. Çok duygusal bir andı” dedi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
AvivaSA’dan Kaan Sekban Moderatörlüğünde Yaş Ayrımcılığı Canlı Yayını
AvivaSA “Her Yaşta” Kurumsal Sosyal Sorumluluk projesi kapsamında “Yaş Ayrımcılığı”nı ele aldığı bir canlı yayın gerçekleştirecek. 30 Eylül Çarşamba akşamı saat 19.00’da “Her Yaşta” Instagram hesabından gerçekleşecek canlı yayında Kaan Sekban ve Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özgür Arun, yaş ayrımcılığı üzerine konuşacak.
Türkiye’nin yaşlanmaya hazırlığına rehber olmak ve toplumun yaşlılık algısının pozitife dönüşmesine katkıda bulunmak için 2019 yılında “Her Yaşta” kurumsal sosyal sorumluluk projesini başlatan AvivaSA,, çalışmalarına yaş ayrımcılığı konusunda farkındalık yaratma çalışmaları ile devam ediyor. Toplumda hakim olan negatif yaşlılık algısının günlük hayatımızda yaş ayrımcılığını doğurduğunu, farkında olarak ya da olmayarak; genç, yaşlı, çocuk fark etmeden yaygın bir şekilde yaş ayrımcılığı yapıldığını vurgulayan AvivaSA, konuya dikkat çekmek için 30 Eylül Çarşamba akşamı “Her Yaşta” Instagram hesabından bir canlı yayın gerçekleştirecek.
Saat 19.00’da başlayacak olan yayın hem Her Yaşta hem de Kaan Sekban’ın instagram hesaplarından izlenebilecek. Yayında Kaan Sekban ve Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özgür Arun, gündelik yaşamdan çarpıcı örnekler paylaşarak, çoğunlukla farkında olmadan yaptığımız veya maruz kaldığımız yaş ayrımcılığı konusuna dikkat çekecek ve “yaş alma” sürecine bakışımıza dair bir sohbet gerçekleştirecekler.
AvivaSA, geçen yıl hayata geçirdiği “Her Yaşta” kurumsal sosyal sorumluluk projesi kapsamında, Türkiye temsili “Türkiye’de Yaşlılık Tahayyülleri ve Pratikleri” araştırmasında yaşlılığa dair negatif bir bakış açısı olduğunu tespit etti. Yaşlılara toplum tarafından çizilen rollerin sınırlı olduğuna dikkat çeken araştırma,, geleceğin yaşlılarının bugünden yaşlılıkla ilgili yaptıklarını, yaşlılık algılarını ve planlarını karşılaştırmalı olarak resmetme imkanı sundu.
Kurumsal sosyal sorumluluk projesinin mottosunu “Her Yaşta Dolu Dolu Yaşa” olarak belirleyen AvivaSA, söylemlerimizle ve davranışlarımızla bazen farkında olmadan yaptığımız ve maruz kaldığımız yaş ayrımcılığı konusunu gündeme taşıyarak toplumda bu farkındalığın oluşması için çalışmalar yürütüyor. 30 Eylül Çarşamba günü gerçekleşecek canlı yayında Kaan Sekban ve Doç. Dr. Özgür Arun’la birlikte bu konuyu ele alıyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Hayat Sende Derneği’nden FOX Tv’ye eleştiri
Derneğin yaptığı açıklama üzerinde dizinin çocuklar üzerindeki kötü etkisinden söz edildi. İşte dernek tarafından yapılmış olan açıklama;
Hayat Sende Derneği devlet koruması altında yetişen çocuk ve gençlerin hayata eşit ve güçlü bir şekilde atılması için çalışmalar yürütmektedir. 13 yıl boyunca çalışmalarımızda devlet koruması altında yetişen bireylere yönelik güçsüzleştirici, etiketleyici ve ayrımcı söylemlerle mücadele ettik… Koruma altındaki çocukların potansiyellerini gerçekleştirmesinin önündeki en önemli engel çocuklara acıma, kuşku ve irdeleyici bir merakla yaklaşılmasıdır. Etiketleyici söylemlerin koruma altında yetişen çocuk ve gençlerin hayatlarında karşılarına engel olarak çıktığını gördük. Bu nedenle “evlatlık almak, yurt çocuğu, kimsesiz çocuk” gibi söylemleri kabul etmeyerek “evlat edinmek, koruma altında yetişen çocuk, korunmaya ihtiyacı olan çocuk” söylemlerini hayata geçirdik.
Biz koruma altında yetişen çocuklarımızı güçlendirirken ve bu konuda medyadan çocukların hayatına olumlu katkılar beklerken, karşılaştığımız manzara FOX TV’de yayınlanması planlanan, Med Yapım tarafından hazırlanan “Kimsesizler” dizisi ile çocuklara yönelik yaralayıcı, manipüle edici ve küçük düşürücü söylemleri oldu. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre her çocuğun bir aile ilgisi ve şefkati ile büyüme hakkı vardır. Ve bu hak; çocuğun tatlı, şirin, akıllı veya güzel olması ile ilgili değil, çocuk olmasından kaynaklı doğal hakkıdır. Evlat edinme ve koruyucu ailelik gibi çocuklara aile ortamı sunan ve titizlikle yürütülen bakım modellerinin asılsız söylemlerle zedelenmesi, hem bu bakım modellerini yürüten Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na hem de çocuklara bu bakımı hassasiyetle sağlayan ailelere karşı yapılan büyük bir haksızlıktır.
Hayat Sende Derneği olarak bugüne kadar savunduğumuz değerler doğrultusunda bu dizinin yayından kaldırılması için tüm adımları paydaşlarımızla birlikte atacağımız sözünü kamuoyuna duyuruyoruz.
Unutmayalım kimsesiz çocuk yok, ben var, sen var, biz varız!
Çocukları asla yalnız bırakmayız!
Hayat Sende Derneği
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
2020 Hearthstone Grandmasters Dünya Şampiyonası İçin Takvimlerinizi İşaretleyin
2-13 Aralık tarihlerinde dünyanın en iyi sekiz Hearthstone oyuncusu, çevrimiçi Dünya Şampiyonası’nda 500.000 $ değerindeki ödül havuzundan pay almak için yarışacak.
Hearthstone Grandmasters 2020’nin 2 sezonunda sona yaklaşırken, bu yılın Dünya Şampiyonası’na da göz atmanın zamanı geldi. 12-13 Aralık tarihlerinde saat 19.00’dan itibaren dünyanın en iyi sekiz oyuncusu, çevrimiçi Hearthstone Dünya Şampiyonası’nda 500.000 $ değerindeki ödül havuzundan paylarını almaya ve Şampiyonlar Salonu’na adlarını yazdırmaya çalışacak!
Hearthstone 2020 Dünya Şampiyonası’nda yarışacağı kesinleşen ilk dört oyuncumuzsa şöyle: Brian “bloodyface” Eason – Grandmasters 2020 1. Sezon, Amerika Sato “glory” Kenta – Grandmasters 2020 1. Sezon, Asya-Pasifik Vladislav “SilverName” Sinotov – Grandmasters 2020 1. Sezon, Avrupa Fan “iG.Syf” Yilun – Gold Series, Çin
Dünya Şampiyonası’na katılacak son dört oyuncu önümüzdeki haftalarda belirlenecek. Grandmasters 2020 2. Sezonu, 11 Ekim tarihinde tamamlandığında Amerika, Asya-Pasifik ve Avrupa şampiyonları belli olacak. Çin’in Gold Series şampiyonuysa 15 Kasım tarihinde belirlenecek.
Hearthstone Masters 2020’nin sonuna dair daha fazla bilgiyi önümüzdeki haftalarda paylaşacağız. O zamana kadar, Grandmasters 2020 2. Sezonu’nun son haftalarını yalnızca YouTube üstünden takip edebileceğinizi unutmayın.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
En değerli 11 Premier Lig’de: 1 milyar 94 milyon
KPMG Football Benchmark ekibi Avrupa’nın en değerli dört liginin (İngiltere Premier Lig, İspanya La Liga, Almanya Bundesliga, İtalya Serie A) en pahalı 11’ini araştırdı. En değerli 11’e İngiltere Premier Lig sahip, kadronun değeri 1 milyar 97 milyon euro… Kadrodaki en değerli oyuncu ise 140 milyon euroyla Manchester City’nin yıldızı Raheem Sterling. En değerli kadroda ikinci sırada ise 849 milyon euroyla La Liga var.
Pandemi gölgesinde başlayan 2020-2021 sezonu tüm heyecanıyla devam ediyor. Takımlar yeni koşullara alışmaya çalışırken, sahada da tüm güçleriyle mücadele ediyor. KPMG Football Benchmark ekibi ise Avrupa’nın en değerli dört liginin (İngiltere Premier Lig, İspanya La Liga, Almanya Bundesliga, İtalya Serie A) en pahalı 11’ini araştırdı. Bu ligler arasında en değerli 11’e İngiltere Premier Lig sahip olurken, kadronun değeri 1 milyar 97 milyon euro… Kadroda 5 Liverpoollu, 4 Manchester Cityli, birer Manchester United ve Tottenhamlı oyuncu bulunuyor. Kadrodaki en değerli oyuncu ise 140 milyon euroyla Manchester City’nin yıldızı Raheem Sterling oldu.
100 milyon euroyu aşan tek isim Messi
En değerli kadroda ikinci sırayı ise İspanya La Liga alıyor. La Liga’nın en pahalı 11’inin değeri 849 milyon euro… Kadroda beş Real Madrid ve Barcelonalı bulunurken, bir tane de Atletico Madrid’ten oyuncu yer alıyor. Kadroda 100 milyon euroyu aşan tek oyuncu ise Barcelona’nın süper yıldızı Lionel Messi (124 milyon euro) oldu. Bu iki ligin ardından 729 milyon euroluk ilk 11’yle Almanya Bundesliga takip ederken, İtalya Serie A’nın en pahalı 11’inin değeri ise 684 milyon euro oldu.
Premier Lig’in kalitesi hepsinden farklı
KPMG Türkiye Spor Sektör Lideri Hakan Uçak, ”Son dönemde Premier Lig ile diğer ligler arasında büyük bir uçurum oluşmaya başladı. Dünyadaki her oyuncunun hayali bir gün Premier Lig’de oynamak oluyor. Lionel Messi, Cristiano Ronaldo, Neymar, Mbappe gibi yıldızlar Premier Lig’de yok ama en pahalı kadroya yine Premier Lig sahip. Bu da ligin kalitesinin çok yüksek olmasından kaynaklanıyor” dedi.
İşte Premier Lig’in en iyi 11’i OYUNCU TAKIMI DEĞERİ (€) Alisson Becker Liverpool 83 milyon Trent Alexander-Arnold Liverpool 106 milyon Virgil van Dijk Liverpool 94 milyon Aymeric Laporte M.City 75 milyon Andrew Robertson Liverpool 69 milyon Kevin de Bruyne M.City 120 milyon Rodri M.City 73 milyon Mohamed Salah Liverpool 129 milyon Bruno Fernades M.United 88 milyon Raheem Sterling M.City 140 milyon Harry Kane Tottenham 120 milyon
İşte La Liga’nın en iyi 11’i OYUNCU TAKIMI DEĞERİ (€) Marc-Andre ter Stegen Barcelona 73 milyon Daniel Carvajal R.Madrid 42 milyon Raphael Varane R.Madrid 75 milyon Clement Lenglet Barcelona 56 milyon Ferland Mendy R.Madrid 40 milyon Casemiro R.Madrid 76 milyon Saul Niguez A.Madrid 87 milyon Lionel Messi Barcelona 124 milyon Frenkie de Jong Barcelona 91 milyon Eden Hazard R.Madrid 88 milyon Antonie Griezmann Barcelona 97 milyon
İşte Bundesliga’nın en iyi 11’i OYUNCU TAKIMI DEĞERİ (€) Peter Gulacsi RB Leipzig 22 milyon Benjamin Pavard B.Münih 50 milyon Dayot Upamecano RB Leipzig 53 milyon Lucas Hernandez B.Münih 40 milyon Alphonso Davies B.Münih 73 milyon Denis Zakaria Gladbach 45 milyon Joshua Kimmich B.Münih 77 milyon Jadon Sancho Dortmund 136 milyon Julian Brandt Dortmund 60 milyon Leroy Sane B.Münih 82 milyon Erling Haaland Dortmnud 91 milyon
İşte Serie A’nın en iyi 11’i OYUNCU TAKIMI DEĞERİ (€) Wojciech Szczesny Juventus 42 milyon Achraf Hakimi Inter 52 milyon Kalidou Koulibaly Napoli 46 milyon Matthijs de Ligt Juventus 84 milyon Theo Hernandez Milan 34 milyon Fabian Ruiz Napoli 62 milyon Milinkovic-Savic Lazio 65 milyon Paulo Dybala Juventus 75 milyon Arthur Juventus 60 milyon Cristiano Ronaldo Juventus 72 milyon Romelu Lukaku Inter 92 milyon
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Birol Güven’le gelecek geliyor, 27 Eylül’de 360 ekranlarında
Ünlü Senarist Birol Güven, Gelecek Geliyor ile bugüne kadar yapılmamış bir program ile huzurlarınızda. “Gelecek Geliyor”da uzman konuklar; algoritma, yapay zeka, robotlar, sürücüsüz araçlar, geleceğin evleri, uzay madenciliğini ve bizi bekleyen teknolojiler ve daha fazlası 360 ekranlarında seyircisiyle buluşuyor..
Konuklar: EMRAH KAYA – Fütürist, İş İnsanı Murat Erdin –Yazar, Öğretim Görevlisi
Konu Başlıkları : Dijital dünya ile dünyanın değişimi Sosyal medya insanları nasıl etkiliyor ? Sosyal ağların insanlar üzerindeki tehlikeli etkileri…
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Ankara’nın Seçkin Buluşma Mekanı
Şehrin gözde lokasyonlarından Oran’da yer alan Kuzu Effect AVM; birbirinden renkli dünya markaları ve farklı konseptlerdeki sosyal alanları ile ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor.
Tüm dünyanın karşı karşıya olduğu pandemi sürecinde birçok alışkanlığımızla beraber alışveriş alışkanlıklarımız da değişti. Artık alışveriş ya da sosyalleşme ihtiyaçlarımızı karşılarken, çok daha farklı kriterleri göz önünde bulundurmaya başladık. Sürekli dezenfekte ediliyor olması, fazla kalabalık olmaması, sosyal mesafe kuralının uygulanabiliyor olması, mümkünse açık alan olması gibi faktörler; gideceğimiz mekanı belirlememizde artık önemli rol oynuyor. Kuzu Effect AVM; bizlerin bu hassas dönemde göz önünde bulundurduğu tüm bu kriterleri büyük bir hassasiyetle sunuyor.
Yaz döneminde tamamen açılan teras kapıları ve tavan camları sayesinde, hemen yanında bulunan ODTÜ Ormanı ve Eymir Gölü’nün taptaze havası eşliğinde alışveriş deneyimi sunan Kuzu Effect AVM; maske zorunluluğu, ziyaretçi sayısının sınırlandırılması, sürekli dezenfeksiyon, sosyal mesafe uygulamaları gibi pandemi dönemi ile hayatımızın vazgeçilmezi haline gelen kuralları da harfiyen uyguluyor. Resmi kurumlar tarafından yapılan tüm denetlemelerden tam not alan Kuzu Effect AVM’nin kafe ve restoranları da dijital menü, sürekli dezenfeksiyon ve ekstra hijyen uygulamaları ile ziyaretçilerine ayrıcalıklı hizmet sunuyor.
Evde kalmanın oldukça önemli hale geldiği şu dönemde, herkesin gönül rahatlığıyla spor yapabilmesi için Ankara’nın en gözde spor merkezi Sports International da Kuzu Effect AVM’de. Farklı konsepti ve ekipmanlarıyla, orman ve göl manzaralı açık havuzuyla, hepsi alanında uzman eğitmenler tarafından verilen ve haftalık olarak değişen eğitim takvimiyle misafirlerine alışık oldukları seçkin hizmeti günümüzün gerektirdiği hijyen standartlarıyla sunuyor.
Kuzu Effect AVM’nin birbirinden farklı dünya lezzetlerini, birbirinden keyifli ve renkli konseptlerle yer aldığı Foodland katında; suşiden fajitaya, dönerden ev yapımı hamburgere, odun ateşinde pizzadan makarnaya kadar dünya mutfağının vazgeçilmez tatları Foodland’de ziyaretçileriyle buluşuyor. Farklı mimarisi, konsept mağazaları ve dünya markaları ile Kuzu Effect AVM; ziyaretçilerine bekledikleri ayrıcalıklı hizmeti sunmaya devam ediyor.
ANKARA – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
“Güvenli bağlanma olmayınca yalnızlık ortaya çıkıyor”
Kocaeli’nin Darıca ilçesinde 18 yaşındaki Furkan Celep, sosyal medyada yazdığı bir notun ardından hayatına son verdi. Furkan Celep’in intiharına ilişkin değerlendirmede bulunan Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Celep’in yoğun bir yalnızlık yaşamış olabileceğine dikkat çekti. Kişiyi hayata bağlayan, yaşamasına anlam katan şeyin güvenli bağlanma olduğunu belirten Tarhan, aileyle kurulan yakın ilişkinin önemine işaret etti. Gençlere bilgelik eğitiminin verilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, gençlerin maddi amaçlardan çok iyi insan olma gibi hedeflere yönlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Darıca’da sosyal medyada yazdığı notun ardından yaşamına son veren Furkan Celep’in intiharına ilişkin değerlendirmede bulundu.
Batı’da bu tip intiharlar daha yoğun
18 yaşındaki gencin ölümünden önce sosyal medyada paylaştığı mektubun çok manidar olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Mektupta içki ve uyuşturucu etkisinde olmadığını, haftalardır düşündüğünü söylüyor. Böyle bir kararı alırken ‘Artık hayatımı bir araba ve ev için yaşamak çok anlamsız’ diyor. En altta da annesinin, babasının ve abisinin suçu olmadığını ama babası ve abisi ile dertleşemediğini, şefkat hissedemediğini söylüyor. Şimdi bu aslında şu anda Batı’da, Hollanda’da, Belçika’da, İngiltere’de rutin olan bir olay. Hemen hemen her gün bir olay var. Hatta İngiltere’de 16-24 yaş arasındaki kişilerin trafik kazasına bağlı ölüm oranından daha çok intiharlı ölümler var” dedi.
Güvenli bağlanma duygusu eksikliği olabilir
Mektuptan görüldüğü üzere intihar eden gencin yalnızlık yaşadığının anlaşıldığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi:
“Güvenli bağlanma duygusu çok önemli. Çünkü insanı hayata bağlayan, yaşamasına anlam katan şey güvenli bağlanma duygusunu yaşamasıdır. Bu güvenli bağlanma duygusu küçük yaşta anneyle başlar. Daha sonra erkek çocuk, babasıyla, abisiyle, dayısıyla, amcasıyla kurabiliyor. Ama bağlanma duygusu için kişinin yalnızlığını gidermesi gerekiyor. Güvenli bağlanma yaşayamayan gençlerde üç türlü tepki oluşuyor. İlk tepkide depresyona giriyorlar ve psikiyatrik tedavi görüyorlar, ikinci tepkide alkol veya başka maddeye yöneliyorlar bağlanma duygusunu tatmin için. Üçüncü tepkide ise bu gençte olduğu gibi intihar ediyorlar. Bağlanma duygusu olmadığı zaman kişi kendini yalnız, korumasız ve savunmasız hissediyor. Gündüz işinde veya dersini çalışıyor ama akşam evine geldiğinde yalnızlık hissediyor.”
Gençler ev ve araba dışında amaçlara yönlendirilmeli
Kişilerin hayatında soyut amaçların bulunması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Örneğin Batı’da buna Çek Cumhuriyeti de dahil gençler yürüyüş yapıyorlar, yürüyüşte açılan pankartlarda ‘Hayatta uğrunda çabalayacağımız bir şey yok, neden yaşayalım?’ yazıyor. Gençlere baktığımızda böyle feryatlar var. Uğrunda yaşanacak amacımız yok diyorlar. Bu ne demektir? Bu gençlere aileleri ev ve arabadan başka amaç koymamış. Bu hayatın sonuna geldiklerinde nasıl bir insan olacakları ile ilgili amaç sunulmamış. Anne ve babalar koymadığı gibi, eğitim sistemi de böyle bir amaca yönlendirmemiş. ‘Hayattaki amacın evin ve arabana sahip olmaktır’ diyorlar. Ancak insanın hayattaki amacı, anlam arayışı bu gençlere lisede, ilkokulda, ortaokulda öğretilemez mi? Eğitim sistemimizin bunu öğretmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Pozitif psikoloji dersleri duygusal zekâyı yükseltiyor
Son yıllarda Mutluluk Bilimi diye yeni bir bilim dalının ortaya çıktığını söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerine şöyle devam etti:
“Batı dünyası bunu keşfetti. Bunun resmi karşılığı da Pozitif Psikoloji. 2015’te Harvard Üniversitesi, 2017 yılında Yale Üniversitesi ve 2019’da Bristol Üniversitesi ders olarak işlemeye başladı. İngiltere’deki Bristol Üniversitesi’nin web sayfasında ‘İntihar salgınına karşı çözüm olarak bu dersi koyduk’ yazıyor. Biz Üsküdar Üniversitesi olarak bu dersi Harvard Üniversitesi’nden önce yani 2013’te işlemeye başladık. Bu dersi okuyan öğrencilerin ön testlerini ve son testlerini yaptık. Bu dersi aldıktan sonra öğrenciler, babalarıyla, arkadaşlarıyla ilişkilerinin düzeldiğini, öfke ve sinirlerini daha iyi kontrol edebildiklerini, kendilerini daha iyi hissettiklerini belirttiler. Derslerde bu çocukların duygusal zekâlarının yüzde 20 yükseldiğini tespit ettik. Pozitif psikolojinin ders içeriğine baktığımız zaman kendini tanıma, öz bilinç, başkalarını tanıma, sosyal bilinç, empati, özyönetim, ilişki yönetimi, minnettarlık eğitimi gibi konular var.Bu konuların yanı sıra uzlaşmacılık modülü, bağışlayıcılık modülü, motivasyon modülü gibi modüller var. Bu modüllerle biz çocuklara akademik başarı ile birlikte hayat başarısını da veriyoruz. Bilgelik eğitimi bu bağlamda çok önemli. Toplum olarak ve eğitim sistemi olarak bunu başarabilmemiz gerekir”
Duygusal sorunların yönetimi önemli
İntihar eden gencin duygularını yönetememiş olabileceğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Geride bıraktığı mektubundan da anlaşılacağı üzere duygusal sorunları ile ilgili çözümler üretememiş gibi. Duygusal zeka, duygusal sorunlarına zekice çözüm üretebilme kapasitesidir. Mantıksal zeka ise hayattaki problemlere karşı zekice çözümler üretebilme özelliğidir. Duygusal zekâda sorunların çözümü için stratejiler geliştirme, zekice çözüm üretebilme, duygular yerine başka duygular koyabilmek gerekir. Bunun öğrenilmesi gerekiyor” dedi.
Önlem alınmazsa benzer örnekler artabilir
Gerekli önlemler alınmazsa bu tip olayların artış gösterebileceği uyarısında bulunan Prof. Dr. Nevzat Tarhan “Önlem alıp bu tür olayları aşağı çekebildiğimiz kadar çekeceğiz ya da önümüzdeki on yıllarda bu tür olaylarla karşılaşacağız. İntihar eden gencimizin ümit duygusunu kaybettiğini de gözlemliyoruz. Ümit duygusu bilgelik eğitiminde çok önemli. Kişinin ümidini ayakta tutabilme ve yükseltme becerisini öğretmeye çalışıyoruz. Bunun için olayları doğru yorumlamak gerek. Otantik mutluluk öğretiliyor. Otantik mutlulukta her şartta umudunu kaybetmemeyi ve mutlu olmayı başarabilmek var. Bu konuda gencimiz tamamen rehbersiz kalmış. Gencimizin belki bir psikiyatrik yardım alamamış ama en azından birinin rehberliğine ihtiyacı vardı” şeklinde konuştu.
Gençler için tek seçenek spor değil
Bu olaydan ailelerin, öğretmenlerin ve eğitim camiasının, gençlik politikalarını belirleyenlerin dersler çıkarması gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Gençleri sadece sporla mutlu edemeyiz. Şu anda gençlik deyince, gençler spora kendisini verince mutlu olacak sanılıyor. Tamam o bir seçenek ama her genç buna uygun değil ki. Bazı gençler felsefi sorgulamalar yapıyorlar, varoluşu sorguluyorlar. Her genci spor yapmaya sevk edemeyiz, o seçeneklerden biridir ama tek seçenek o değildir” diye konuştu.
Varoluş bunalımı mı?
Furkan Celep’in yazdığı nottan düşünen ve sorgulayan bir genç olduğunun anlaşılabildiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İyi bir mecraya girseydi, belki iyi bir felsefeci olacaktı. Sorunları fark etmiş aslında. 20, 30, 40 yaşında pek çok kişinin fark ettiği sorunları bu yaşta fark etmiş. Bu kişi aslında varoluş bunalımı yaşamış, çözememiş. Gençlere varoluş problemini çözmeyle ilgili hayatın anlamını çözmeyle ilgili yardım etmek ve rehber olmaya ihtiyaç var. Gençlik politikalarını belirleyenlerin bunu ele alıp benzer olayların tekrarlamaması için çalışma yapmaları gerekiyor” dedi.
Bu olayın ardından sosyal medyada iyilik-kötülük meselesinin tartışıldığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Niye kendine kıydın diyorlar. Kötü olanlar suç makinası oluyor, çıkarcı oluyorlar. Kapitalist ahlak oluyor. ‘Acımasız olsaydın, neden karıncaya merhametli oluyorsun. Bak kendine kötülük yaptın’ diyorlar. İşte Batı’nın bulduğu çözüm bu. Böyle kişilere ‘Acımasız ol, merhametsiz ol. Özgül ol, savaşçı ol’ deniyor. Bu da toplumsal huzuru bozan bir şeydir. Gençlerin çoğu böyle olduğu zaman, böyle durumlarda ne oluyor? Annesiz babasız, sokaklarda ölen, evlenmeyen ve toplumsal faydası olmayan kendi çıkarı peşinde koşan kişi ortaya çıkıyor” dedi.
Bu gence toplumsal fayda öğretilebilirdi
“Furkan Celep’e ne tavsiye edilebilirdi?” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bize bir şekilde gelseydi bu çocuğa mentorlük yapılırdı. İyi bir mentorlükle bu gence hayatta üreterek mutlu olmanın, toplumsal fayda ile bireysel fayda arasında denge sağlayarak mutlu olmanın, kendisi ile barışık olmanın yolları öğretilirdi. Bunun karşıtı ‘Acımasız ol, zalim ol, savaşçı ol ve sadece kendi çıkarını düşün.’ Buna karşı önerilen çözüm, Batı’nın çözümü bu. Bu çözüm sonucunda da ne oluyor? Toplumsal barış bozuluyor. Zaten onu yapan kişi mutlu olamıyor. Acımasız oluyor ama bir noktada duruyor, suç işliyor. Suça becerikli oluyor. Pişmanlık duymadığı şeyler yapıyor” dedi.
Fazla eleştiriyle büyütülen çocuklarda benlik algısı düşük oluyor
Bu çocuğun acımasız olması halinde çevresine çok fazla zarar verebileceğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ya bağımlılığa yönelirdi ya istismar olaylarına yönelirdi. Toplumda bakıyorsunuz birçok ihmal ve istismar vakaları var. Bu çocuk başkasına zarar vermektense kendine zarar verip hayatını bitirmek istemiş. Ama buna zalimce bir çözüm bulsaydı, başkasını öldürürdü, zevk alırdı. Ondan tatmin olurdu. Bu çocuğun benlik algısı düşük olabilir. Fazla eleştiriyle büyütülen çocuklarda bu olur. Eleştiriyle büyütülen çocuklarda kendine güven düşer. Eğer hayatta anlam yoksa da böyle durumlar ortaya çıkar. Çünkü çocuk kendini değersiz ve yetersiz görüyor. Yetiştirildiği ortamda özgüvenini besleyici eğitim verilmemiş olabiliyor. Her şeyden sen sorumlusun tarzında bir eğitim vurgulamak istediğim. Eleştirinin dozu kaçmış bir eğitim verilmiş olabilir. Elbette büyüdüğü şartları bilmiyoruz, genelleme yapıyorum. Bu çocuklar yalnız kaldığı için yalnızlığa karşı kendi çözümünü üretemiyor. Çözüm üretemediği için de dışardan gelen her yanlıştan kendini sorumlu tutuyor. Kendinin sebebiyet verdiğini düşünmek tarzında yanlış bir zihinsel algısı olabilir” diye konuştu.
Aile Sağlığı merkezlerinde uzman psikolog olmalı
Böyle olayların önlenmesinde iyi bir rehberlik hizmetinin etkili olabileceğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu konuda sosyal destek önemli. Bu genç intihar edeceğine ilişkin mutlaka bir ipucu vermiştir. Bir uzmana götürülmüş mü, sosyal çalışmacıdan destek almış mı şu an bilemiyoruz. Şu an İngiltere’de böyle bir sistem var. İngiltere’de her bölgeden sorumlu psikiyatrist var. Orada biri intihar ettiği zaman ‘Bu kişi sana geldi mi?’ diye o uzmandan bilgi isteniyor.İngiltere çözüm olarak bunu üretmiş. Bizim Aile Sağlığı merkezlerinde birer klinik psikolog gönderilmesi ve bununla ilgili bir çalışma yapılması gerekiyor. Arşiv çalışması yapılması gerekiyor. Böyle bir durumda devlette nereye başvuracağı çocuğun aklına gelmemiş olabilir. Bu durumdaki kişilerin yardım için başvuracağı bir sistem kurmamız lazım. Kendini böyle hisseden kişinin Aile Sağlığı Merkezi’ndeki psikoloğa gidebilmesi lazım. Kısa vadede bu yapılabilir. Orta ve uzun vadede de bununla ilgili eğitimler verilebilir” diye konuştu.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)