Analiz programı Zoom Webinar üzerinden gerçekleşti. Dizi psikolojik, sosyolojik ve yapım gibi konuların çerçevesinde ele alındı. Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, birçok konuda artık geleneksel kalıpların yıkıldığını söyleyerek, “Şimdilerde de başka bir şeyle karşı karşıyayız. Psikolojik bağlamda bizi baskı altına alan endişeler ve kaygılar var. Türkiye’de kültürler birbirine karıştı ve fay hatları yeni baştan çizilmeye başlandı. Bu dizi de bu durumun başlangıcına ayna tutmak üzere geldi. Alışa geldiğimiz o geleneksel kalıpların yıkıldığı, yeni bir takım fay hatlarının ortaya çıkmaya başlayacağı bir yerde geldi” dedi.
Moderatörlüğünü Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan’ın yaptığı programın konukları Üsküdar Üniversitesi Psikoloj Bölümü Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Meltem Narter, Sosyoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Aydın Öztürk ve Gazeteci – Televizyon Yapımcısı Elif Dağdeviren oldu.
Arıboğan: “Geleneksel kalıplar yıkılıyor, yeni fay hatları ortaya çıkıyor!”
Dizilerin insanların yaşamına, görüş ve davranışlarına çok fazla etki ettiğine ve bazı dizilerin toplumda büyük yankı uyandırdığına dikkat çeken Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan; “Bir Başkadır dizisi ilginç bir biçimde çok büyük bir seyirci kitlesine ulaştığı gibi üzerinde çok tartışılan, yazılan ve çok kafa yorulan bir şeye dönüştü. Bazı diziler hakikaten hayatımıza girdiği zaman hayatımızı sallayabiliyorlar. Bu dizi belki de zamanın ruhunu yansıtıyor. Hatırladığım kadarıyla Kurtlar Vadisi de ilk başladığı zaman ders olarak bile işlenmişti. Belli bir nesli hakikaten yönlendirdi ve onların kafasındaki devlet algısını şekillendirdi. Siyasete bakışı, mafyayı ya da illegal devlet yapılarının nasıl şekillendiği üzerine yorum yapmalarına imkan sağladı. Daha sonra Osmanlı dizileri başladı ve hala daha var hayatımızın içerisinde. Bir anda bizim kendi yaşamlarımızı, dünyalarımızı Osmanlı’ya taşıdı. Hep beraber eski tarihlerde yaşar duruma geldik. Bu örnekte olduğu gibi dizilerle tarihin içine gömülmek de mümkün olabiliyor. Şimdilerde de başka bir şeyle karşı karşıyayız. Bizi baskı altına alan psikolojik bağlamda endişeler ve kaygılar var. Türkiye’de kültürler birbirine karıştı ve fay hatları yeni baştan çizilmeye başlandı. Bu dizi de bu durumun başlangıcına ayna tutmak üzere geldi. Alışa geldiğimiz o geleneksel kalıpların yıkıldığı, yeni bir takım fay hatlarının ortaya çıkmaya başlayacağı bir yerde geldi” dedi.
Elif Dağdeviren: “Sinema ve televizyonların değiştirici ve dönüştürücü etkisi var!”
Gazeteci- TV Yapımcısı Elif Dağdeviren, sinema ve televizyonların toplumlar üzerinde değiştirici ve dönüştürücü bir etkisinin olduğunu söyledi. Dağdeviren; “Sinemanın ana hedefi insanları hem birbirlerine hem kendilerine göstermektir. Başarılı dediğimiz filmlerin bir çoğunun seyirciler karşısında bu kadar etkili olmasının en önemli nedeni ya empati kurmaları ya da kendi çaresizliklerini veya kendi güçlerini anti kahramanlar üzerinden temize çekmeye çalışmaları. Başarılı dediğimiz filmler bunları gerçekleştiren filmlerdir. Sinema ve televizyonların toplumlar üzerinde değiştirici ve dönüştürücü etkisini çok çok iyi biliyoruz. Mesela Hulusi Kentmen’in o çok severek izlediğimiz zengin kız fakir oğlan tarzı aşk filmlerinin çok ciddi bir zarar verdiğini düşünüyorum. Biz kendimizi geliştirebiliriz ve bu gelişimin içinde elbette üniversite okumak, kariyer sahibi olmak ve elbette para kazanmak da var. Bunda da kötü bir şey yok. Para kazanabiliriz ve bu parayı nasıl harcadığınızla ilgili sorunlar ortaya çıkabilir. Bu tip hikayeler tehlikeli çünkü bizim kendimizi ileri götürmek için motivasyona ihtiyacımız var. Ve bu motivasyonun içinde de zenginler hep kötüdür kendini okumaya verenler aslında çok kötü hale gelirler hiç kimseyi anlamazlar anlayışı çok yanlış” İfadelerini kullandı.
Narter: “Dizilerin psikoloji ile ilgili olmasının büyük nedenlerinden biri de merak”
Dizilerde psikoloji konusunun işlenmesinin nedeni insanların psikolojiden medet ummasından kaynaklı olduğunu ve dizilerde halkın bunu görmek istediğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Meltem Narter sözlerini şöyle sürdürdü:
“Psikoloji son dönemlerde hem eğitim açısından tercih edilen hem de yüksek lisans programları açısından çok yüksek düzeyde tercih edilen bir alan. Bunun nedeni insanların psikolojiden medet ummaları ile alakalı. Zaten psikoloji bir medet umma alanıdır. İnsanlara iyilik vermek, insanların ruhsal sağlığını yerine getirmek gibi bir gayreti vardır. Genel olarak baktığımızda halkın istediği şey budur. Özellikle ulusal kanallarda yayınlanan dizilerin çoğunun psikoloji ile ilgili olmasının büyük nedenlerinden biri de meraktır. Bir Başkadır dizisi çok güzel bir zamanlamaya denk geldi. Bu mesleğin ne kadar güç olduğunu, insan ruh sağlığının uzun zaman içerisinde ve çok büyük evrelerden geçerek ciddi hastalıklar doğurabildiğini göstermesi açısından da son derece kıymetli buluyorum. Fakat eleştirilecek tarafları şüphesiz var.”
Öztürk: “Ayakkabısını çıkarıp terliği giydiği anda işte budur dedim”
Bir Başkadır dizisinin gerçeği yansıttığını, gerçek hayattan izleri çokça taşıdığını ve izlemesinin sebebinin tamamen bu olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Aydın Öztürk; “Mutlaka konuşulması gereken bir dizi. Fark etmeden film dememiz bile film kalitesinde bir dizi olduğunu gösteriyor. Gittikçe bir kitlenin özellikle televizyon dizilerinden uzaklaştığı bir dönemde belki de ilaç gibi geldi. Mahalle ve mekân farklılığı, gördüğümüz o kişinin yelek giymesi, çocukların durumu, onları okuldan gidip almak ve benzeri sahneler çok etkileyiciydi. Aslında benim ilk ben bu diziyi izlerim dediğim sahne Meryem karakterinin İstanbul’un daha kırsal diyebileceğimiz bir kısmından yola çıkarak akbilini basıp otobüse binmesi, üstgeçitten geçmesi ve bambaşka bir rezidans hayatına gittiğinde ayakkabısını çıkarıp terliği giydiği andı. O zaman ‘İşte budur!’ dedim. Dizi gerçeği çokça yansıtıyor” ifadelerini kullandı.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Etiket arşivi: çıkıyor!
World of Warcraft: Shadowlands, 23 Kasım’da Çıkıyor
Azeroth’ta yaşayan hiç kimse, onu yaşadığı dünyanın ötesinde nelerin beklediğini bilmiyor. Fakat Horde ve Alliance’ın kahramanları çok yakında gerçeği öğrenecek. Blizzard Entertainment bugün World of Warcraft®: Shadowlands’in yeni çıkış tarihini 24 Kasım saat 02.00 olarak açıkladı!
Ekim ayının sonlarına doğru çıkması planlanan Shadowlands, devam eden beta testinde aldığımız geribildirimlere bağlı olarak bazı ince ayarlamalar ve cilalama çalışmaları yapabilmemiz için ertelenmişti. Böylece genişleme paketi çıktığında oyuncuların Azeroth’un öteki dünyasına yolculuklarını epik bir deneyim haline getirebilecektik.
Yeni çıkış tarihi hakkında ayrıntılı bilgi almak için WoW’un Yönetici Yapımcısı John Hight’ın mesajını World of Warcraft sitesinden okuyabilirsiniz.
World of Warcraft‘ın sekizinci genişleme paketi, oyuncuları Shadowlands’e götürecek. Burası fani ruhların yeni bir amaç bulmak için gittiği veya Lanetliler Kulesi’nde Jailer tarafından ebedi işkenceye maruz bırakıldığı, öteki dünyalardan oluşan sonsuz bir diyar. Oyuncular öteki dünyayı keşfederken Warcraft efsanelerinin akıbetini öğrenecek, Shadowlands’in birbirinden farklı bölgelerine hükmeden dört Ahit’ten biriyle bağ kuracak ve nihayetinde tüm kâinatı yok etmeyi hedefleyen karanlık bir tehditle yüzleşecek.
Ayrıca Blizzard bugün Shadowlands‘le ilgili birkaç içeriğin çıkış tarihlerini de duyurdu. Scourge, Azeroth’u 10 Kasım’da İstila Ediyor – Helm of Domination’ın paramparça olması ve Icecrown’un üstündeki göklerin yarılmasıyla birlikte, ölülerden oluşan Scourge ordusu yeniden ayaklanıyor. Bu ölümcül tehdit Azeroth’un fani dünyasını ele geçirmeden önce Azeroth’un kahramanlarının onu durdurması gerekiyor. Shadowlands‘in genişleme paketi öncesi güncellemesi 10 Kasım’dan itibaren oyunda. Nathria Kalesi’nin Kapıları 8 Aralık’ta Açılıyor – Shadowlands‘in ilk epik 10 boss’lu baskını Nathria Kalesi, 8 Aralık’tan itibaren oynanabilir. Ayrıca baskının açılmasıyla beraber Shadowlands Baskını, Mythic Zindan ve PvP 1. Sezonu da başlıyor.
BEYAZ HABER AJANSU (BHA)
Oyun dünyasının merakla beklediği POCO X3 NFC Türkiye’de satışa çıkıyor
Sektörü yeniden şekillendiren akıllı telefon markası POCO, yeni modeli POCO X3 NFC’yi Türkiye’de satışa sunuyor. 22 Ekim tarihinde satışa çıkacak olan POCO X3 NFC’nin ön satışları ise 19 Ekim Pazartesi günü başlıyor.
Genç teknoloji ve oyun meraklıları için özel olarak tasarlanan POCO X3 NFC, benzersiz tasarımı, üst düzey performansı ve uygun fiyatıyla dikkatleri üzerine topluyor.
POCO X3 NFC’nin 6GB+64GB modeli 3.299 TL’den, 6GB+128GB modeli ise 3.339 TL’den 22 Ekim tarihi itibariyle n11.com’da online olarak satışa sunuluyor. 19 Ekim’den 21 Ekim gün sonuna kadar geçerli olacak olan ön satışa özel fiyat kampanyası kapsamında; 6GB+64GB modeli 2.999 TL’den, 6GB+128GB modeli ise 3.199 TL’den tüketiciyle buluşuyor.
Tam ihtiyacınız olan performans
POCO X3 NFC, Qualcomm’un en yeni ve en güçlü 700 serisi 4G işlemcisi olan SnapdragonTM 732G’yi dünyada ilk kez kullanan telefon ünvanını taşıyor. POCO X3’ün en önemli özelliklerinden bir diğeri ise telefonu oyun gereksinimlerine göre ayarlayan ve kullanıcıların cihazın güçlü donanımından en iyi şekilde yararlanabilmelerine olanak tanıyan Game Turbo 3.0’ın en son sürümüne sahip olması. Telefonun, Z eksenli doğrusal motoru ise farklı senaryolar için tasarlanmış 150’den fazla titreşim modu ile mükemmel dokunsal geribildirim sağlıyor.
Tam ihtiyacınız olan pil ömrü: 65 dakikada yüzde 100 şarj
POCO X3 NFC, 5.160 mAh pili sayesinde tek şarjla, iki güne kadar kullanım imkanı sağlayan inanılmaz bir performans sunuyor. 33W hızlı şarj özelliğine sahip cihaz sadece 65 dakika içinde %100 şarj oluyor. %62 şarj seviyesi için cihazın 30 dakika şarjda kalması yeterli.
Tam ihtiyacınız olan deneyim: 120Hz + 240Hz ekran
POCO X3 NFC, POCO’nun yeniliklerin herkes tarafından erişilebilir olmasını sağlama hedefi doğrultusunda, 120Hz yenileme hızı ve 240Hz dokunmatik örneklem hızının müthiş kombinasyonunu bir araya getiren uçtan uca 6,67″ FHD + DotDisplay ekranıyla sıra dışı bir deneyim sunuyor. POCO X3 NFC, fiyat kategorisinin çok üzerinde kusursuz bir ekrana sahip. DynamicSwitch işlevi, kullanım durumuna ve ekranda görüntülenen içeriğin biçimine bağlı olarak telefonun otomatik olarak 50, 60, 90 ve 120Hz arasında geçiş yaparak güç tasarrufu yapmasına olanak tanıyor. 240Hz dokunmatik örneklem hızı cihazın olağanüstü ekran yeteneklerini daha da güçlendirerek rakiplerinin önüne geçmesini sağlıyor. Şu anda piyasada bulunan birçok amiral gemisi akıllı telefondan %33 daha hızlı yanıt veren POCO X3 NFC, üstün kullanıcı deneyimiyle kullanıcılara en sofistike oyunlarda dahi pazardaki diğer telefonlara göre büyük bir rekabet avantajı sağlıyor.
Tam ihtiyacınız olan fotoğraflar: 64MP AI destekli dörtlü kamera sistemi
POCO X3 NFC, 64MP ana kamera, 13MP ultra geniş açılı kamera, 2MP makro kamera ve 2MP derinlik sensöründen oluşan birinci sınıf AI destekli bir dörtlü arka kamera sistemine sahip. Altı adet kaleydoskop seçeneği, Gold Vibes modu, Cyberpunk modu, çok sayıda yeni fotoğraf filtresi ve AI Skyscaping 3.0 gibi özellikler kullanıcıların sosyal medyada herkesin dikkatini çekecek yaratıcı içerikler oluşturmalarına olanak tanıyor.
Cihazda video meraklıları da unutulmadı. 4K video kaydının yanı sıra akıcı video yakınlaştırma, odak zirvesi ve AE/AF kilidi gibi özellikler video çekimini daha keyifli bir hale getiriyor. LOG/RAW format desteği ve Vlog modu, kullanıcıların sadece en önemli anları, en yüksek kalitede yakalayabilmesini sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda telefonu video içerikleri üretmek için yarı profesyonel bir iş istasyonuna dönüştürüyor.
POCO Hakkında
POCO, 2018 yılında akıllı telefon alanında uzmanlardan oluşan son derece deneyimli ve tutkulu bir ekip tarafından Xiaomi Group altında kurulmuş bağımsız bir akıllı telefon markasıdır. İlk modeli POCO F1, inanılmaz performansı sayesinde teknoloji meraklıları arasında ve medyada hızlı bir şekilde popüler bir hale geldi. POCO, vizyonunun bir parçası olarak “ihtiyacınız olan her şey, ihtiyacınız olmayan hiçbir şey” sloganıyla sadece gerçekten önemli olan inovasyonları sunarak en üst düzey performansı ve en son teknolojileri çok daha geniş bir kullanıcı kitlesine getirmeyi amaçlıyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Adana Bu Kez Dijital Dünya Sahnesine Çıkıyor!
“Türkiye’nin İlk Dijital Lezzet Festivali” olma özelliği taşıyan 4. Uluslararası Adana Lezzet Festivali, “İlham Veren Tüm Renkleriyle Adana” temasıyla 9 Ekim’de başlıyor. Pandemi önlemleri doğrultusunda fiziksel bir buluşma olmadan organize edilen festival, Adana Merkez Park’tan canlı yayın ile Adana Valisi Süleyman Elban, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, şehir protokolü ve konuklar tarafından mangal ateşinin yakılmasıyla başlayacak. Festival, bu yıl Adana’nın da sınırlarını aşarak kentin tüm renklerini ve gastronomik değerlerini dünyaya tanıtacak.
“Türkiye’nin İlk Dijital Lezzet Festivali” olma özelliğini taşıyan 4. Uluslararası Adana Lezzet Festivali, “İlham Veren Tüm Renkleriyle Adana” temasıyla yarın başlıyor. Adana Valiliği himayesinde 9-10-11 Ekim’de düzenlenecek festival, bu yıl Adana’nın da sınırlarını aşarak kentin tüm renklerini ve gastronomik değerlerini dünyaya tanıtacak.
Adana Bu Kez Dijital Dünya Sahnesinde!
Üç gün boyunca gastronomi dünyasının nabzının atacağı festival kapsamında, Sahrap Soysal, Ebru Baybara Demir, Cüneyt Asan, Hazer Amani, Yunus Emre Akkor ve Orhan Demirok gibi ünlü şeflerin Adana mutfağını vurgulayan şovları ve söyleşileri dijital dünyada lezzet severlerle buluşacak. Ayrıca, yerel ustalardan şehrin mutfak zenginliğini yansıtan mutfak atölyeleri ve şovlarıyla kentin önde gelen lezzet markalarının hikayeleri dijital dünyada geniş kitlelerle buluşacak.
Pandemi önlemleri sebebiyle halkın katılımı olmadan gerçekleşecek 4. Uluslararası Adana Lezzet Festivali, Adana Merkez Park’tan canlı yayın ile Adana Valisi Süleyman Elban, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, şehir protokolü ve konuklar tarafından mangal ateşinin yakılmasıyla başlayacak. Ardından ülkemizde etin profesörü olarak bilinen Cüneyt Asan’ın Adanalı ustalar eşliğindeki gastro şovu ile renklenecek.
Gazeteci Cüneyt Özdemir ile Gastronomi Söyleşileri
Festivalin ikinci günü; Türkiye’nin ünlü şefleri Sahrap Soysal ve Ebru Baybara Demir’in Adanalı Kadın Kebap Ustası Melek Kıyan eşliğindeki “Kadın Şefler Mangal Başında” gastro şovu ile açılacak. Söyleşi ve paneller bölümü ise; gazeteci Cüneyt Özdemir’in Adana Valisi Süleyman Elban ve Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar ile gerçekleştireceği sohbet ile başlayacak.
Festival boyunca ünlü şefler; Hazer Amani, Yunus Emre Akkor, Orhan Demirok ve Koray Türk’ün Adana’nın Küp Şelalesi, Varda Köprüsü ve Anavarza gibi simge mekanlarında gerçekleştirecekleri gastro şovlar canlı olarak yayınlanacak. Le Cordon Bleu İstanbul Eğitmen Şefi Luca de Astis de İstanbul’dan bağlanarak gastro şovuyla festival severlerle buluşacak. Festival kapsamında gerçekleşecek oturumlarda iki gün boyunca gastronomi sektöründeki yeni gelişmeler, araştırmalar, üretimler, sorunlar ve çözümleri konusunda fikir alışverişinde bulunulacak.
Master Chef Türkiye, Adana’da!
Festival izleyicileri ünlü şef Türev Uludağ sunuculuğunda Perulu şef Bruno Santa Cruz ve İtalyan şef Matteo Bertuletti eşliğinde Lezzet Durakları’nı gezecek. Gastronomi Dergisi yazarı Aliye Gümüş sunuculuğunda gerçekleşen “Adana Yerel Yemekleri Atölyesi”nde ise Adanalı kadınların geleneksel mutfak zenginliğini yansıtan yemek yapımları yer alacak. İzleyiciler ayrıca; yöreye özgü ürünlerin hasat ve üretim süreçleri ile sokak lezzetlerini yakından tanıma fırsatı bulacak. “Master Chef Türkiye” adlı televizyon program şefleri de kenti ziyaret edecek.
Etin Dünyaca Ünlü Uzmanı Steven Raichlen’den Etin Diyarı Adana’ya Selam!
Dünyanın en ünlü et uzmanlarından Steven Raichlen, 4. Uluslararası Adana Lezzet Festivali’ne dijital olarak konuk olacak. Et ve barbekü denildiğinde ilk akla gelen isim olan dünyaca ünlü Amerikalı şef, yazar ve televizyon yıldızı Steven Raichlen, ızgara üzerine otuzdan fazla kitabın yazarı. Japonya’dan Amerika’ya birçok ülkede televizyon şovları yayınlanan Raichlen’in “Etin Diyarı Adana’ya Selam” isimli videosu festival kapsamında takipçiler ile buluşacak.
ADANA – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
“Güvenli bağlanma olmayınca yalnızlık ortaya çıkıyor”
Kocaeli’nin Darıca ilçesinde 18 yaşındaki Furkan Celep, sosyal medyada yazdığı bir notun ardından hayatına son verdi. Furkan Celep’in intiharına ilişkin değerlendirmede bulunan Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Celep’in yoğun bir yalnızlık yaşamış olabileceğine dikkat çekti. Kişiyi hayata bağlayan, yaşamasına anlam katan şeyin güvenli bağlanma olduğunu belirten Tarhan, aileyle kurulan yakın ilişkinin önemine işaret etti. Gençlere bilgelik eğitiminin verilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, gençlerin maddi amaçlardan çok iyi insan olma gibi hedeflere yönlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Darıca’da sosyal medyada yazdığı notun ardından yaşamına son veren Furkan Celep’in intiharına ilişkin değerlendirmede bulundu.
Batı’da bu tip intiharlar daha yoğun
18 yaşındaki gencin ölümünden önce sosyal medyada paylaştığı mektubun çok manidar olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Mektupta içki ve uyuşturucu etkisinde olmadığını, haftalardır düşündüğünü söylüyor. Böyle bir kararı alırken ‘Artık hayatımı bir araba ve ev için yaşamak çok anlamsız’ diyor. En altta da annesinin, babasının ve abisinin suçu olmadığını ama babası ve abisi ile dertleşemediğini, şefkat hissedemediğini söylüyor. Şimdi bu aslında şu anda Batı’da, Hollanda’da, Belçika’da, İngiltere’de rutin olan bir olay. Hemen hemen her gün bir olay var. Hatta İngiltere’de 16-24 yaş arasındaki kişilerin trafik kazasına bağlı ölüm oranından daha çok intiharlı ölümler var” dedi.
Güvenli bağlanma duygusu eksikliği olabilir
Mektuptan görüldüğü üzere intihar eden gencin yalnızlık yaşadığının anlaşıldığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi:
“Güvenli bağlanma duygusu çok önemli. Çünkü insanı hayata bağlayan, yaşamasına anlam katan şey güvenli bağlanma duygusunu yaşamasıdır. Bu güvenli bağlanma duygusu küçük yaşta anneyle başlar. Daha sonra erkek çocuk, babasıyla, abisiyle, dayısıyla, amcasıyla kurabiliyor. Ama bağlanma duygusu için kişinin yalnızlığını gidermesi gerekiyor. Güvenli bağlanma yaşayamayan gençlerde üç türlü tepki oluşuyor. İlk tepkide depresyona giriyorlar ve psikiyatrik tedavi görüyorlar, ikinci tepkide alkol veya başka maddeye yöneliyorlar bağlanma duygusunu tatmin için. Üçüncü tepkide ise bu gençte olduğu gibi intihar ediyorlar. Bağlanma duygusu olmadığı zaman kişi kendini yalnız, korumasız ve savunmasız hissediyor. Gündüz işinde veya dersini çalışıyor ama akşam evine geldiğinde yalnızlık hissediyor.”
Gençler ev ve araba dışında amaçlara yönlendirilmeli
Kişilerin hayatında soyut amaçların bulunması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Örneğin Batı’da buna Çek Cumhuriyeti de dahil gençler yürüyüş yapıyorlar, yürüyüşte açılan pankartlarda ‘Hayatta uğrunda çabalayacağımız bir şey yok, neden yaşayalım?’ yazıyor. Gençlere baktığımızda böyle feryatlar var. Uğrunda yaşanacak amacımız yok diyorlar. Bu ne demektir? Bu gençlere aileleri ev ve arabadan başka amaç koymamış. Bu hayatın sonuna geldiklerinde nasıl bir insan olacakları ile ilgili amaç sunulmamış. Anne ve babalar koymadığı gibi, eğitim sistemi de böyle bir amaca yönlendirmemiş. ‘Hayattaki amacın evin ve arabana sahip olmaktır’ diyorlar. Ancak insanın hayattaki amacı, anlam arayışı bu gençlere lisede, ilkokulda, ortaokulda öğretilemez mi? Eğitim sistemimizin bunu öğretmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Pozitif psikoloji dersleri duygusal zekâyı yükseltiyor
Son yıllarda Mutluluk Bilimi diye yeni bir bilim dalının ortaya çıktığını söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerine şöyle devam etti:
“Batı dünyası bunu keşfetti. Bunun resmi karşılığı da Pozitif Psikoloji. 2015’te Harvard Üniversitesi, 2017 yılında Yale Üniversitesi ve 2019’da Bristol Üniversitesi ders olarak işlemeye başladı. İngiltere’deki Bristol Üniversitesi’nin web sayfasında ‘İntihar salgınına karşı çözüm olarak bu dersi koyduk’ yazıyor. Biz Üsküdar Üniversitesi olarak bu dersi Harvard Üniversitesi’nden önce yani 2013’te işlemeye başladık. Bu dersi okuyan öğrencilerin ön testlerini ve son testlerini yaptık. Bu dersi aldıktan sonra öğrenciler, babalarıyla, arkadaşlarıyla ilişkilerinin düzeldiğini, öfke ve sinirlerini daha iyi kontrol edebildiklerini, kendilerini daha iyi hissettiklerini belirttiler. Derslerde bu çocukların duygusal zekâlarının yüzde 20 yükseldiğini tespit ettik. Pozitif psikolojinin ders içeriğine baktığımız zaman kendini tanıma, öz bilinç, başkalarını tanıma, sosyal bilinç, empati, özyönetim, ilişki yönetimi, minnettarlık eğitimi gibi konular var.Bu konuların yanı sıra uzlaşmacılık modülü, bağışlayıcılık modülü, motivasyon modülü gibi modüller var. Bu modüllerle biz çocuklara akademik başarı ile birlikte hayat başarısını da veriyoruz. Bilgelik eğitimi bu bağlamda çok önemli. Toplum olarak ve eğitim sistemi olarak bunu başarabilmemiz gerekir”
Duygusal sorunların yönetimi önemli
İntihar eden gencin duygularını yönetememiş olabileceğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Geride bıraktığı mektubundan da anlaşılacağı üzere duygusal sorunları ile ilgili çözümler üretememiş gibi. Duygusal zeka, duygusal sorunlarına zekice çözüm üretebilme kapasitesidir. Mantıksal zeka ise hayattaki problemlere karşı zekice çözümler üretebilme özelliğidir. Duygusal zekâda sorunların çözümü için stratejiler geliştirme, zekice çözüm üretebilme, duygular yerine başka duygular koyabilmek gerekir. Bunun öğrenilmesi gerekiyor” dedi.
Önlem alınmazsa benzer örnekler artabilir
Gerekli önlemler alınmazsa bu tip olayların artış gösterebileceği uyarısında bulunan Prof. Dr. Nevzat Tarhan “Önlem alıp bu tür olayları aşağı çekebildiğimiz kadar çekeceğiz ya da önümüzdeki on yıllarda bu tür olaylarla karşılaşacağız. İntihar eden gencimizin ümit duygusunu kaybettiğini de gözlemliyoruz. Ümit duygusu bilgelik eğitiminde çok önemli. Kişinin ümidini ayakta tutabilme ve yükseltme becerisini öğretmeye çalışıyoruz. Bunun için olayları doğru yorumlamak gerek. Otantik mutluluk öğretiliyor. Otantik mutlulukta her şartta umudunu kaybetmemeyi ve mutlu olmayı başarabilmek var. Bu konuda gencimiz tamamen rehbersiz kalmış. Gencimizin belki bir psikiyatrik yardım alamamış ama en azından birinin rehberliğine ihtiyacı vardı” şeklinde konuştu.
Gençler için tek seçenek spor değil
Bu olaydan ailelerin, öğretmenlerin ve eğitim camiasının, gençlik politikalarını belirleyenlerin dersler çıkarması gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Gençleri sadece sporla mutlu edemeyiz. Şu anda gençlik deyince, gençler spora kendisini verince mutlu olacak sanılıyor. Tamam o bir seçenek ama her genç buna uygun değil ki. Bazı gençler felsefi sorgulamalar yapıyorlar, varoluşu sorguluyorlar. Her genci spor yapmaya sevk edemeyiz, o seçeneklerden biridir ama tek seçenek o değildir” diye konuştu.
Varoluş bunalımı mı?
Furkan Celep’in yazdığı nottan düşünen ve sorgulayan bir genç olduğunun anlaşılabildiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İyi bir mecraya girseydi, belki iyi bir felsefeci olacaktı. Sorunları fark etmiş aslında. 20, 30, 40 yaşında pek çok kişinin fark ettiği sorunları bu yaşta fark etmiş. Bu kişi aslında varoluş bunalımı yaşamış, çözememiş. Gençlere varoluş problemini çözmeyle ilgili hayatın anlamını çözmeyle ilgili yardım etmek ve rehber olmaya ihtiyaç var. Gençlik politikalarını belirleyenlerin bunu ele alıp benzer olayların tekrarlamaması için çalışma yapmaları gerekiyor” dedi.
Bu olayın ardından sosyal medyada iyilik-kötülük meselesinin tartışıldığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Niye kendine kıydın diyorlar. Kötü olanlar suç makinası oluyor, çıkarcı oluyorlar. Kapitalist ahlak oluyor. ‘Acımasız olsaydın, neden karıncaya merhametli oluyorsun. Bak kendine kötülük yaptın’ diyorlar. İşte Batı’nın bulduğu çözüm bu. Böyle kişilere ‘Acımasız ol, merhametsiz ol. Özgül ol, savaşçı ol’ deniyor. Bu da toplumsal huzuru bozan bir şeydir. Gençlerin çoğu böyle olduğu zaman, böyle durumlarda ne oluyor? Annesiz babasız, sokaklarda ölen, evlenmeyen ve toplumsal faydası olmayan kendi çıkarı peşinde koşan kişi ortaya çıkıyor” dedi.
Bu gence toplumsal fayda öğretilebilirdi
“Furkan Celep’e ne tavsiye edilebilirdi?” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bize bir şekilde gelseydi bu çocuğa mentorlük yapılırdı. İyi bir mentorlükle bu gence hayatta üreterek mutlu olmanın, toplumsal fayda ile bireysel fayda arasında denge sağlayarak mutlu olmanın, kendisi ile barışık olmanın yolları öğretilirdi. Bunun karşıtı ‘Acımasız ol, zalim ol, savaşçı ol ve sadece kendi çıkarını düşün.’ Buna karşı önerilen çözüm, Batı’nın çözümü bu. Bu çözüm sonucunda da ne oluyor? Toplumsal barış bozuluyor. Zaten onu yapan kişi mutlu olamıyor. Acımasız oluyor ama bir noktada duruyor, suç işliyor. Suça becerikli oluyor. Pişmanlık duymadığı şeyler yapıyor” dedi.
Fazla eleştiriyle büyütülen çocuklarda benlik algısı düşük oluyor
Bu çocuğun acımasız olması halinde çevresine çok fazla zarar verebileceğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ya bağımlılığa yönelirdi ya istismar olaylarına yönelirdi. Toplumda bakıyorsunuz birçok ihmal ve istismar vakaları var. Bu çocuk başkasına zarar vermektense kendine zarar verip hayatını bitirmek istemiş. Ama buna zalimce bir çözüm bulsaydı, başkasını öldürürdü, zevk alırdı. Ondan tatmin olurdu. Bu çocuğun benlik algısı düşük olabilir. Fazla eleştiriyle büyütülen çocuklarda bu olur. Eleştiriyle büyütülen çocuklarda kendine güven düşer. Eğer hayatta anlam yoksa da böyle durumlar ortaya çıkar. Çünkü çocuk kendini değersiz ve yetersiz görüyor. Yetiştirildiği ortamda özgüvenini besleyici eğitim verilmemiş olabiliyor. Her şeyden sen sorumlusun tarzında bir eğitim vurgulamak istediğim. Eleştirinin dozu kaçmış bir eğitim verilmiş olabilir. Elbette büyüdüğü şartları bilmiyoruz, genelleme yapıyorum. Bu çocuklar yalnız kaldığı için yalnızlığa karşı kendi çözümünü üretemiyor. Çözüm üretemediği için de dışardan gelen her yanlıştan kendini sorumlu tutuyor. Kendinin sebebiyet verdiğini düşünmek tarzında yanlış bir zihinsel algısı olabilir” diye konuştu.
Aile Sağlığı merkezlerinde uzman psikolog olmalı
Böyle olayların önlenmesinde iyi bir rehberlik hizmetinin etkili olabileceğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu konuda sosyal destek önemli. Bu genç intihar edeceğine ilişkin mutlaka bir ipucu vermiştir. Bir uzmana götürülmüş mü, sosyal çalışmacıdan destek almış mı şu an bilemiyoruz. Şu an İngiltere’de böyle bir sistem var. İngiltere’de her bölgeden sorumlu psikiyatrist var. Orada biri intihar ettiği zaman ‘Bu kişi sana geldi mi?’ diye o uzmandan bilgi isteniyor.İngiltere çözüm olarak bunu üretmiş. Bizim Aile Sağlığı merkezlerinde birer klinik psikolog gönderilmesi ve bununla ilgili bir çalışma yapılması gerekiyor. Arşiv çalışması yapılması gerekiyor. Böyle bir durumda devlette nereye başvuracağı çocuğun aklına gelmemiş olabilir. Bu durumdaki kişilerin yardım için başvuracağı bir sistem kurmamız lazım. Kendini böyle hisseden kişinin Aile Sağlığı Merkezi’ndeki psikoloğa gidebilmesi lazım. Kısa vadede bu yapılabilir. Orta ve uzun vadede de bununla ilgili eğitimler verilebilir” diye konuştu.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Canon’un Yeni Sinema Kamerası “Canon Vision”da Görücüye Çıkıyor
Görüntüleme teknolojileri lideri Canon, yeni sinema kamerasını 24 Eylül Perşembe günü düzenleyeceği “Canon Vision” etkinliğinde tanıtıyor.
Katılımcılar, yeni kamera hakkında daha fazla bilgi edinirken, Canon’un Pro AV ürünleri ve hizmetlerini de yakından tanıma şansı yakalayacak.
Canon Europe tarafından düzenlenecek olan etkinlik 24 Eylül Perşembe günü Türkiye saati ile 15:00’da başlayacak. 2 gün sürecek olan etkinlikte katılımcılar, Canon’un ürün uzmanlarından ve sektörde lider profesyonellerden oluşan ekibinden teknoloji hakkında bilgi edinme ve kısa film gösterimlerini izleme fırsatı bulacak.
24 Eylül ve 25 Eylül tarihli etkinliğin programında, sektörde var olan zorluklardan video gazeteciliği trendlerine, post prodüksiyon dünyasından Nollywood’un geleceğine kadar farklı birçok konunun tartışıldığı, görüntüleme uzmanlarının katılımıyla gerçekleşecek altı canlı oturum yer alıyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
FORMULA 1 biletleri 15 EYLÜL tarihinde satışa çıkıyor!
Tüm dünyada büyük heyecanla beklenen Formula 1TM DHL Turkish Grand Prix 2020’nin biletleri 15 Eylül Salı günü satışa çıkıyor. Intercity İstanbul Park’ın 9 yıl aradan sonra tekrar Türkiye’ye getirdiği Formula 1TM biletleri 14 farklı kategoride, geniş bir fiyat aralığında satışa sunulacak.
Geçtiğimiz günlerde tüm Türkiye’ye büyük bir müjde vererek, bilet fiyatlarının günlük 30 TL’den başlayacağını duyuran Intercity İstanbul Park, bu sefer de hayata geçirdiği dev kampanya ile ilk 24 saat boyunca tüm kategorilerdeki biletlerde yüzde 50’ye varan indirim uygulayacak. Biletler ilk 24 saatte 90 TL ile 1.900 TL, sonrasında ise 120 TL ile 2.750 TL arasında değişen fiyatlarla Biletix üzerinden satışa sunulacak.
Intercity tarafından 9 yıllık aradan sonra büyük çabalarla tekrar Türkiye’ye getirilen, 13-14-15 Kasım’da Intercity İstanbul Park’ta gerçekleştirilecek olan dünyanın en büyük motor sporları organizasyonu Formula 1TM ‘in biletleri 15 Eylül’de satışa sunuluyor. 15 Eylül Salı günü saat 12.00’dan itibaren Biletix üzerinden ulaşılabilecek olan Formula 1TM biletleri, üç günlük kombine olarak ilk 24 saatte 90 TL ile 1.900 TL, sonrasında ise 120 TL ile 2.750 TL arasında değişen fiyatlarla spor severlerle buluşacak.
Geçtiğimiz günlerde tüm Türkiye’ye büyük bir müjde vererek bilet fiyatlarının belirlenen alanlar için günlük 30 TL’den başlayacağını duyuran Intercity, yine Formula 1TM severleri çok mutlu edecek bir kampanyaya imza atıyor. Kampanya kapsamında biletlerin satışa sunulacağı 15 Eylül Salı günü 12:00’dan ertesi gün aynı saate kadar tüm kategori biletlerinde yüzde 50’ye varan indirimle erken dönem fiyatları geçerli olacak.
Intercity Yönetim Kurulu Başkanı Vural Ak: “Dünyanın en ucuz Formula 1TM biletlerini biz satacağız”
Bilet fiyatlarını belirlerken öncelikli düşüncelerinin Formula 1TM organizasyonunu herkes için ulaşılabilir kılmak olduğunu belirten Intercity Yönetim Kurulu Başkanı Vural Ak, “Intercity İstanbul Park olarak Formula 1TM‘i ülkemize geri getirmek için maddi manevi çok çaba harcadık. Formula 1TM’i ülkemize geri getirme görevinin T.C. Cumhurbaşkanlığı Himayelerinde bize verilmesinin ardından, böylesine zorlu zamanlarda devletimize yük olmadan bu dev organizasyonu ülkemize kazandırdık. Bu gayreti sadece Formula 1TM’i ülkemize geri getirme noktasında da bırakmadık. Türkiye’nin çok özlediği bu organizasyon için halkımızı da mutlu etmek amacıyla büyük çaba sarf ettik. Formula 1TM yönetimiyle bilet fiyatlarına ilişkin yoğun görüşmeler yaptık. Bu çaba sayesinde dünyanın en heyecanlı pisti Intercity İstanbul Park’a özel, dünyanın en ucuz Formula 1TM biletlerini halkımızla buluşturacağız.”
“Tüm dünyanın büyük heyecanla takip edeceği bu yarışın biletlerini, ülkemizde her bütçeye uygun aralıklarla satışa sunuyoruz. İlk müjdemizi geçtiğimiz günlerde, Intercity’nin kuruluşunun 30’uncu yılı onuruna sınırlı sayıdaki biletleri günlük 30 TL’ye gelecek şeklinde duyurmuştuk. Şimdiki sürprizimiz de Formula 1TM severleri yine çok mutlu edecek. Biletlerin satışa çıktığı andan itibaren 24 saat sürecek bir kampanya başlatıyoruz. Bu kapsamda ilk 24 saat boyunca tüm kategorilerdeki biletler yüzde 50’ye varan indirim oranıyla satılacak. Biletlere satışa çıktığı andan itibaren çok büyük bir ilgi olacağını öngörüyoruz.”
İndirimli kombine bilet fiyatları 90 TL ile 1.900 TL arasında değişiyor
Toplam 14 farklı kategoride satışa sunulacak olan Formula 1TM biletleri, antrenman, sıralama turları ve yarış gününü kapsayacak şekilde kombine olarak alınabilecek. Intercity’nin kuruluşunun 30’uncu yılına özel olarak günlük 30 TL olmak üzere en ucuz kombine biletin 90 TL’ye ulaşılabileceği dev organizasyonda fiyatlar kategorilerine göre 1.900 TL’ye kadar çıkıyor.
Formula 1TM DHL Turkish Grand Prix 2020’nin kategori fiyatları şu şekilde; Tribün Kampanya Fiyatları Normal Dönem Fiyatları Platinum 1.900TL 2.750TL Gold 1 1.500TL 2.200TL Gold 2 1.500TL 2.200TL Gold 3 1.300TL 1.900TL Gold Açık 1.100TL 1.600TL Silver 1 850TL 1.200TL Silver 2 550TL 750TL Silver 3 750TL 1.050TL Silver 4 750TL 1.050TL Silver 5 350TL 475TL Silver 6 250TL 350TL Silver 7 850TL 1.200TL Silver 8 850TL 1.200TL Açık Alan 90TL 120TL
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)